Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/352 E. 2023/224 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/352
KARAR NO : 2023/224

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2017
KARAR TARİHİ : 16/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği ve duruşmada içeriğini tekrar ettiği 19/01/2017 tarihli dava dilekçesinde; davalı … müvekkili şirket arasında 25/07/2013 tarihinde “Gayrimenkul Satış Şartnamesi” kapsamında yapılan ihale sonucunda … ili, … ilçesi, …. Mahallesi, 923 ada, 44 parselde bulunan gayrimenkul satışını müvekkili şirket … Ltd. Şti. kazanmış olup gayrimenkule ait tapunun 05/09/2013 tarihinde kendilerine devredildiğini, Gayrimenkul Satış Şartnamesi tarafların uyması gereken yükümlükler yüklemekte olup müvekkilince Şartnamede yer alan tüm hususuların iyi niyet çerçevesinde yerine getirildiğini, şartnamede “Gayrimenkulün Teslimi” başlığı altında yer alan 15.maddenin (a) bendinde “ ihale konusu gayrimenkul hali hazırda Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından kullanılmakta olup söz konusu gayrimenkulün satışından sonra belli bir süre daha Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından kullanılmaya devam edileceğinden dolayı gayrimenkulün fiili teslimi, tapu devrinden itibaren en geç 36 ay içerisinde yapılacaktır. Gayrimenkulün fiili teslimi belirtilen süre içerisinde yapılamaması durumunda 36 aydan sonraki dönem için kira ödenecektir….” şeklinde ifade edildiğini, davalı tarafa daha önce göndermiş oldukları … 19. Noterliği aracılığıyla … yevmiye no ve … tarihli ihtarda belirtmiş oldukları hususlarda tekrarlandığı üzere gayrimenkule ait tapunun 05/09/2013 tarihinde kendilerine devredildiğinden gayrimenkulün fiili tesliminin tapu devrinden itibaren belirtilen 36 aylık süre 05/09/2016 tarihinde sona ereceğini davalı tarafların bilgisine sunduklarını, bu bağlamda hali hazırda gayrimenkulün Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından kullanılmakta olup Şartnamede yer alan hüküm çerçevesinde sona erecek tarih sonrası gayrimenkulün teslim mi edileceği, yoksa kiralamanın yapılıp yapılmayacağı konusunda davalı taraflara kendilerine bilgi verilmesi gerekliliği üzerine ihtarnameyi gönderdiklerini, müvekkili tarafından durumu izah eden yazılı bilgilendirmenin 09/06/2016 tarihinde davalı taraflara yapılmasına rağmen geri dönüş olmadığını, daha sonrasında 15.08.2016 tarihli ihtarda belirtmiş oldukları hususlarda olduğu üzere müvekkiline taşınmazın devredilip ya da devredilmeyerek kiralanacağı hususundaki kararın ivedilikle bildirilmesini talep ettiklerini, söz konusu talebe binaen muhatap tarafından … 24.Noterliği aracılığıyla gönderilen … yevmiye nolu ve … tarihli ihtarda ifade edilen hükümlerde “konu ile ilgili süreç devam etmekte olup tarafınıza en kısa sürede bilgilendirme ve dönüş yapılacaktır.” şeklinde cevap verildiğini, ancak bugüne kadar bilgilendirme yapılmamış olup müvekkili şirketin bu süreç içersinde zarara uğratıldığını, son olarak … 19.Noterliği aracılığıyla gönderilen … yevmiye nolu ve… tarihli ihtarnamede davalı taraflara durumun hassasiyeti ve karşılıklı mağduriyetin yaşanmaması adına gerekli olan bilgilendirmenin müvekkiline en kısa zamanda yapılarak verilecek olan karar doğrultusunda belirtilen kira bedelinin ödenmesini ya da tahliye süreci başlatılacaksa bu konuda müvekkiline en kısa zamanda bilgilendirilme yapılmasını ve karşılıklı mutabakat sağlanması durumunda gerekli işlemlerin yapılmasını talep ettiklerini, ancak yapmış oldukları tüm bilgilendirmelere rağmen davalı taraflarca dönüş yapılmayarak müvekkili şirketin bu zamana kadar zarara uğratıldığını, davalı taraflara … 19.Noterliği aracılığıyla gönderilen … yevmiye nolu ve … tarihli ihtarnamede de belirtilmiş olduğu üzere ödenmesini talep etmiş oldukları ilgili taşınmazın aylık bazda kira bedelinin 350.000 TL+KDV şeklinde olduğunu, söz konusu taşınmazın bulunduğu konum, yüzölçümü, çevresinin iş hacmi gibi önemli özellikler dikkate alındığında bu bedelin hakkaniyet gereği verilmesi gerektiğini, bu kapsamda kira bedelinin başlangıç tarihinin “Gayrimenkul Satış Şartnamesi” dikkate alındığında gayrimenkule ait tapu 05/09/2013 tarihinde müvekkile devredildiğinden gayrimenkulün fiili tesliminin tapu devrinden itibaren belirtilen 36 aylık süre dikkate alınması gerektiğini, kira bedelinin hakkaniyet ve şartname gereğince 05/09/2016 tarihinde itibaren başlaması gerektiğinden davanın açıldığı süre dikkate alındığında davalıların söz konusu taşınmazı bedelsiz olarak 5 ay süre ile kullandıklarını, müvekkili şirkete ödenmesi gereken toplam bedelin 1.750.000TL+KDV olacağını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 05/09/2016 tarihinde itibaren davalı tarafların tüm bilgilendirmelere rağmen taşınmazı işgal ettikleri bedel olarak her ay 350.000 TL+KDV olmak üzere bu davanın açılmış olduğu bugüne kadar işgal edilen 5 aylık sürenin müvekkili şirkete ödenmesi gereken toplam bedel 1.750.000 TL+KDV ecrimisil bedelini, taşınmazın aylık bazda kira geliri ve bedelsiz olarak kullanımdan dolayı müvekkili şirketin uğradığı zararın tespitini, müdahalenin meni ve davanın sonuçlandığı tarihten müdahalenin sona erdiği tarihe kadar olan ecrimisil bedelin geriye dönük olarak 05.09.2016 tarihinden itibaren başlatılmasını, ecrimisilin yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tazminine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkememize verdiği ve duruşmada içeriğini tekrar ettiği cevap dilekçesinde; müvekkil şirket aleyhine açılan bu davanın haksız ve yersiz olduğunu, davacı taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, davacının iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalıların yerleşim yerinin Ankara olduğunu ve davada … Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle reddinin gerektiğini, davacı tarafından açılan dava müdahalenin meni ve ecrimisil talepli olduğundan Harçlar Kanunu l6.maddesi gereğince el atıldığı iddia edilen yerin bedeli ve talep edilen ecrimisil bedelinin toplamı nazara alınarak harcın hesaplanması gerektiğini, davacının dava dilekçesinin esasını oluşturan ecrimisil ve müdahalenin meni taleplerinin gerekçesini ispatlar hiçbir delile dilekçesinde yer vermediğini, davacının usule aykırı olarak ikame ettiğini ve esasen müvekkili şirket yönünden hukuki faydasının da bulunmadığını, davacının bu davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ve dava sürecinde talebini arttırmasının mümkün olmadığını, bu hususlara ilişkin her türlü defi, dermeyan ve itiraz haklarını saklı tutmakla davacının taleplerinin öncelikle usul yönünden reddi gerektiğini, müvekkili şirketin bu davada pasif husumet yokluğunun mevcut olduğunu, müvekkili şirketin hiç bir vakitte dava konusu gayrimenkulü kullanmadığını, hali hazırda da hiçbir şekil ve suretle işgal etmediğini, el atmadığını, ana unsur olan işgaliyet gerçekleşmediğinden diğer şart olan haksız olarak elinde bulundurup bulundurmadığı hususunun da haliyle irdelenemeyeceğini, dolayısıyla eylem kimin tarafından yapılıyorsa davanın ona yönelik olarak açılması ve sonucundan onun sorumlu tutulması gerektiğini, müvekkil şirketin dava konusu gayrimenkulün zilyedi olmadığını, hiç bir zaman hiç bir şekilde gayrimenkulü kullanmadığını, dolayısıyla “iyi niyetli olup olmadığı” ve “haksız bir kullanımı olup olmadığı” unsurlarının da müvekkil şirket açısından araştırılmasının mümkün olmadığını, dava dilekçesinde davacınını açıkça gayrimenkulun diğer davalı … tarafından kullanıldığını ifade ettiğini, müvekkili şirket tarafından kullanıldığına yönelik herhangi bir iddiada bulunmadığını, hal böyle iken bu davada müvekkili şirketin pasif husumet yokluğunun tartışmasız ve çekişmesiz olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumu ile müvekkili şirket arasında imzalanan “Çerçeve Protokol” gereği Sosyal Güvenlik Kurumunun satışı yapılmak üzere müvekkili şirkete devretmeyi öngördüğü gayrimenkulleri bildirdiği … tarih ve … sayılı yazı doğrultusunda satış ihalesi ilanına çıkıldığını ve satış ihalesinin 25.07.2013 tarihinde gerçekleştirildiğini, açık ihale usulü ile gerçekleştirilen ihalenin ilanının yerel-ulusal basında ve birçok kurum ve kuruluşunun web sayfasında yayınlandığını, Gayrimenkul Satış Şartnamesinde de gayrimenkulün özellikleri ve ihaleye katılım koşullarının açıkça ifade edildiğini, ihale neticesi en yüksek teklifi verenin davacı firma olduğundan ihalehih üzerinde kaldığını, bunun üzerine 05.09.2013 tarihinde aynı gün, eş zamanlı olarak Sosyal Güvenlik Kurumundan müvekkili şirkete, müvekkili şirketten davacı şirkete gayrimenkulün tapu devir işlemlerinin gerçekleştirildiğini, davacının dava dilekçesinde ifade ettiği ihtarnamelerin ve taleplerinin muhatabının müvekkili şirket olmadığını, davacının yersiz olarak ve hukuka aykırı şekilde ikame ettiği davasında oldukça fahiş istemlerde bulunduğunu, söz konusu taleplere ilişkin bedelleri, faiz talebini ve faiz başlangıç tarihini de kabul etmediklerini belirterek; her türlü defi, dermeyan, itiraz, dava, karşı delil sunma ve sair yasal hakları saklı kalmak kaydı ile öncelikle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle müvekkil şirket yönünden reddine, cevap dilekçesinde yer alan tüm usulü itirazların kabulü ile davacının davasının usulden (yetki, husumet, hukuki yarar yokluğu) reddine, davacının tüm taleplerinin esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … Başkanlığı vekili mahkememize verdiği ve duruşmada içeriğini tekrar ettiği cevap dilekçesinde; hükmi şahsiyete haiz müvekkili Sosyal Güvenlik Kurumu’nun merkezi … olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemenin .. Mahkemeleri olduğunu, dava konusu ecrimisil istemi ile ilgili olarak müvekkili kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, sorumlunun diğer davalı … olduğunu, Başbakanlık Ekonomik, Sosyal ve Kültürel İşler Başkanlığı’nca Başbakanlığın … sayılı genelgesi kapsamında uygun görülen ve müvekkili kurum il … arasında akdedilen protokol kapsamında, kurum için yapılacak hizmet binaları, arşiv vs. binalarının yapımı karşılığı dava konusu taşınmazın da aralarında bulunduğu mülkiyetleri kuruma ait bir kısım taşınmazların mülkiyetlerinin …’ye devrine müvekkili Kurum Yönetim Kurulunun …tarih ve …sayılı kararı ile karar verildiğini, müvekkili Kurum Yönetim Kurulu … tarih ve … nolu kararında ise; dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak “Fatih SGM binasının ( 923 ada, 44 parsel) Vatan Cadddesi’nde yapılması planlanan SGK Kompleksinin tamamlanması halinde devredilebileceği” yönünde şerh düşülerek içlerinde dava konusu taşınmazın da bulunduğu on bir adet (11 adet ) taşınmazın diğer davalı …’ye devrine karar verildiğini, dava konusu taşınmazın … tarafından ihaleye çıkarılarak Gayrımenkul Satış Şartnameleri Satış Sözleşmesinin taraflarınca imzalandığını, 05.09.2013 tarihinde satışı yapılmak üzere taşınmazın mülkiyetinin müvekkili kurumca …’ye devredildiğini, taşınmazın satışının aynı gün davacı şirkete yapıldığını, ancak dava konusu taşınmazın devrine dair yukarıda bahsi geçen müvekkili Kurum Yönetim Kurulunun 24.06.2013 tarih ve… Karar numarasındaki “… SGM binasının ( 923 Ada, 44 Parsel) Vatan Cadddesi’nde yapılması planlanan SGK Kompleksinin tamamlanması halinde devredilebileceği” hükmüne rağmen diğer davalı şirketin taşınmazın Gayrımenkul Satış Şartnamesinin 15.maddesini düzenleyerek, taşınmazın 36 ay içerisinde devredileceğine dair hüküm koyarak satışı gerçekleştirdiğini, davacı şirket tarafından kendilerine İstanbul 19.Noterliği aracılığı ile gönderilen 12.12.2016 tarihli ihtarname konusunda kurumdan görüş isteyen …’ye SGK İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığı’nca verilen 04.01.2017 tarihli cevapta; “halen kurumumuz hizmet binası olarak kullanılmaya devam eden taşınmaz ile ilgili olarak daha önceki yazışmalarımızda da belirtildiği üzere Yönetim Kurulu Kararımız gereği halen hizmet sunulan yerlerin yeni binalarına taşınıncaya kadar Kurumumuzca bedelsiz kullanılması şartıyla şirketinize devredilmesi nedeniyle muhatabın şirketiniz olduğu, bu itibarla satın alan şirketle irtibata geçilerek sorunun çözümü konusunda gerekli işlemlerin şirketinizce yapılması ve konu hakkında Başkanlığımıza bilgi verilmesi”nin bildirildiğini, tarafı oldukları Gayrımenkul Satış Şartnamelerinin 15.maddelerinde süresinde teslim edilmeyen taşınmazlar için kira ödeyeceklerine dair hüküm bulunmasına rağmen diğer davalı şirketçe gerekli işlemler yapılmayarak davaya sebebiyet verildiğini, dava konusu ecrimisil alacağı ile ilgili olarak müvekkili kuruma husumet yöneltilmesinin hukuken imkansız olduğunu, gerek SGK Yönetim Kurulu’nun … tarih ve …nolu kararı ve gerekse dava dışı … ile davacı şirket arasında imzalanan Gayrımenkul Satış Şartnamesinin 15.maddesi uyarınca sorumluluğun …’ye ait olması nedeniyle müvekkili kurum yönünden davanın reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili kurumca hizmet binası olarak kullanılan taşınmaz için davacı tarafından talep edilen aylık ecrimisil bedelinin fahiş olduğunu, kabul edilmesinin yasal olarak imkansız olduğunu, dava konusu meni müdahale istemi ile ilgili olarak müvekkili kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, sorumlunun diğer davalı … olduğunu belirterek; haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine yüklenmesine karar verilmesini savunmuştur.
Dosyanın … 13.Asliye Hukuk Mahkemesince …tarih …E. …K.sayılı gönderme kararı ile mahkememize gönderildiği ve yukarıdaki esası aldığı anlaşılmaktadır.
… 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin …E….K.sayılı kararında;
“Dava konusu taşınmazın tapu kaydı, kroki ve imar durumu celp edilerek, incelenmiştir. … ili, … ilçesi, … Mahallesi, 923 ada, 44 parsel nolu … nitelikli taşınmazın … Limited Şirketi adına kayıtlı olduğu, anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından gayrimenkul satış şartname sureti ibraz edilmiş, SGK İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığından taşınmazın …’ye devredilmesi ile ilgili bilgi ve belgeler celp edilerek, incelenmiştir.
Deliller toplandıktan sonra mahallinde bilirkişiler marifetiyle keşif yapılmıştır. Keşifte hazır bulunan bilirkişiler 27/11/2017 tarihli raporlarında; dava konusu yerin … ilçesi, …. Mahallesi, 923 ada, 44 parsel numaralı, 460 m2 yüzölçümlü, “altında düğün salonu olan pasajlı kargır işhanı” nitelikli taşınmaz olduğunu, dava konusu taşınmazın tamamının … adına kayıtlı iken 05.09.2013 tarihinde …Limited Şirketine satıldığını, davacı vekilinin davalı …’nın dava konusu yerden men’ini ve 05.09.2016-19.01.2017 tarihleri arasındaki döneme ait olmak üzere 1.750.000,00 TL ecrimisil ödenmesini talep ettiğini, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibarı ile değerinin 23.104.095,00 TL olarak hesap ve taktir edildiğini, 05.09.2016-19.01.2017 tarihleri arasındaki ecrimisil miktarının 523.764,00 TL olarak hesaplandığını. bildirmişlerdir.
Rapora itirazlar üzerine bilirkişilerden ek rapor alınmıştır. Bilirkişiler 19/02/2018 tarihli ek raporunda; dava konusu yerin … İlçesi, … Mahallesi, 923 ada, 44 parsel numaralı, 460 M2 yüzölçümlü “altında düğün salonu olan pasajlı kargir işhanı” nitelikli taşınmaz olduğunu, dava konusu taşınmazın tamamının … adına kayıtlı iken 05.09.2013 tarihinde …Şirketine satıldığını, davacı vekilinin davalı SGK’nın dava konusu yerden men’ini ve 05.09.2016-19.01.2017 tarihleri arasındaki döneme ait olmak üzere 1.750.000,00 TL. ecrimisil ödenmesini talep ettiğini, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin 23.104.095 TL olarak hesap ve taktir edildiğini, 05.09.2016-19.01.2017 tarihleri arasındaki ecrimisil miktarı 523.764 TL olarak hesaplandığını, bildirmişlerdir.
Davacı vekili 30/05/2017 tarihli celsede; meni müdahale talebinden feragat ettiğini belirterek, bu beyanını imzalamıştır.
Dava, çaplı taşınmaza müdahalenin men-i ve ecrimisil istemine ilişkindir.
Toplanan deliller, dosyadaki bilgi ve belgeler, tapu kaydı, kroki, imar durumu, işlem dosyası, gayrimenkul satış şartnamesi, SGK İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığından gelen taşınmazın …’ye devredilmesi ile ilgili bilgi ve belgeler, mahallinde yapılan keşif, bilirkişilerin rapor ve ek raporu ile tüm dosya kapsamından; dava konusu … ilçesi, … Mahallesi, 923 ada, 44 parsel numaralı, 460 m2 yüzölçümlü, altında düğün salonu olan pasajlı kargır işhanı nitelikli taşınmazın SGK … İl Müdürlüğü … Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından hizmet binası olarak kullanıldığı,
tamamının SGK Başkanlığı adına kayıtlı iken …’ne satıldığı, bu şirket tarafından 05.09.2013 tarihinde … Şirketine satıldığı hususu ihtilafsızdır.
Davalı … Yönetim Kurulunun … tarih ve …nolu kararında; davaya konu parselin … Caddesinde yapılması planlanan SGK binasının tamamlanması halinde devredilebileceğinin hükme bağlandığı, bu hususun taşınmazı devralan … tarafından bilindiği, bu nedenle Gayrimenkul Satış Şartnamesinin gayrimenkulün teslimi başlığı altındaki 15.maddesinin (a) bendinde gayrimenkulün fiili tesliminin tapu devrinden itibaren en geç 36 ay içerisinde yapılacağının, belirtilen süre içinde teslimin yapılmaması halinde 36 aydan sonraki dönem için kira ödeneceğine dair düzenleme yapıldığı anlaşılmış, davalı … ile ilgili ecrimisil talebinin kabulü 05/09/2016-19/01/2017 tarihleri ile ilgili 523.764,00 TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’ ve İşletme A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, diğer taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
… Caddesinde yapılması planlanan SGK binasının tamamlanmadığı, bu nedenle binanın devredilmediği anlaşıldığından, davalı … ile ilgili ecrimisil talebinin reddine karar vermek gerekmiştir” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 05/03/2020 tarihli ve 2019/1297 Esas, 2020/263 Karar sayılı ilamında:
“…Dava, ihale ile taşınmaz satın alan davacı malik tarafından, taşınmazın satıcısı ve haksız işgalcisi aleyhine açılan meni müdahale, ecrimisil ve zararın tespiti davasıdır.
İlk derece mahkemesince davanın SGK yönünden reddine, değer davalı yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, SGK dışındaki her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna bavurulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacının dava dilekçesinde, müdahalenin meni ve ecrimisil talep etmiş olduğu, davayı açarken 29.885,63 TL nispi harç yatırdığı, dava dilekçesinde dava konusunun değerini de 1.750.000,00 TL + KDV olarak gösterdiği, yargılama aşamasında davacı vekilinin ön inceleme duruşmasında meni müdehale talebinden feragat ettiği ve feragata ilişkin beyanını imzası ile onadığı anlaşılmaktadır.
Davacı ile davalı …. arasında geçerli bulunan Gayrimenkul Satış Şartnamesinin gayrimenkulün teslimi başlığı altındaki 15. maddesinin (a) bendinde gayrimenkulün fiili tesliminin tapu devrinden itibaren en geç 36 ay içerisinde yapılacağının, belirtilen süre içinde teslimin yapılmaması halinde 36 aydan sonraki dönem için kira ödeneceğine dair düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesinin görevli olması dava şartlarından olup, istinaf aşamasında resen dikkate alınmalıdır.
Görev konusunda değerlendirme yapılırken irdelenmesi gereken husus az yukarıda bahsi geçen şartname ile kararlaştırılmış ve davacı vekilinin dava dilekçesine konu etmiş olduğu ecrimisil tazminatı adı altındaki alacak kaleminin hukuki niteliği itibariyle gecikme tazminatı olarak kabul edilmesi gerekip gerekmediğidir. Dava konusu şartnamede açıkça gecikme halinde davacının isteyebileceği miktarın kira olduğuna ilişkin ibare bulunmaktadır. O HALDE İLK DERECE MAHKEMESİNCE SOMUT OLAY AÇISINDAN SÖZLEŞMEDE DÜZENLENMİŞ BU ALACAK KALEMİNİN KİRA KAYBI-KİRA TAZMİNATI KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİR.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Somut olayda, davacının satıcı davalı şirketin tacir olduğu, uyuşmazlığın ticari satıma dayalı olduğu, ecrimisil talebi açısından da davacı ile davalı …. arasındaki sözleşmeye konu taşınmazın zamanında teslim edilmemesindem kaynaklı olarak akde aykırılık oluştuğundan bahisle dava konusu alacak kaleminin talep edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın nispi ticari dava niteliğinde olduğu, bu nedenle asliye ticaret mahkemesinin görev alanında kaldığı kanaatine varılmıştır.
Bu hukuki tespitlere göre, davaya bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğundan, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca kaldırılarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi gerekmiştir…” şeklinde verilen karar neticesinde dosya mahkememize tevzi olunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf ilamından sonra;
Dosya, kira kaybı tazminatı yönünden hesaplama yapılması amacıyla gayrimenkul uzmanı …, kat mülkiyeti ve kira konusunda uzman hukukçu …ve inşaat mühendisi …’ den oluşan bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu 04/04/2022 tarihli ön raporunda “…, … mahallesi 923 ada 44 parsel sayıda kayıtlı 460 m2 yüzölçümlü taşınmazın davalı ….ne intikal tarihi hakkında … Tapu Müdürlüğü cevabının okunması gerekeceği, … 16.Sulh Hukuk Mahkemesi… sayılı 29.5.2018 tarihli kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36.Hukuk Dairesi …sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına,dairemizce yeniden hüküm kurularak davanın reddine….dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildiği görülmekle, … 16.Sulh Hukuk Mahkemesi kararı hakkında Yargıtay incelemesi yapılmış ise Yargıtay incel&mesi sonucu kuruları ve kesinleşen hükmün okunması gerekeceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Mahkememizce ön raporda belirtilen kayıtlar dosya arasına getirilmiş, kira kaybı tazminatı yönünden hesaplama yapılması amacıyla gayrimenkul uzmanı …, kat mülkiyeti ve kira konusunda uzman hukukçu …ve inşaat mühendisi …’ den oluşan bilirkişi kuruluna yeniden tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu 24/10/2022 tarihli raporunda özetle ve sonuç olarak “…Davaya konu taşınmaz … İlçesi, … Mahallesi, … Sokak üzerinde 1 nolu binadır. Bina Bodrum, zemin 3 normal kat ve çatı katından müteşekkil olduğu, söz konusu taşınmaz için 2016 aylık 100.000 TL bedel tespit edilmiş olup, 05.09.2016-19.01.2017 tarihleri arası toplam 450.149.67 TL ecrimisil bedeli tespit hesaplandığı, davacı vekili 30/05/2017 tarihli celsede; meni müdahale talebinden feragat ettiğini belirterek, bu beyanını imzalanmasının takdirinin Mahkemeye ait olduğu, mütalaa olunduğu” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunmuştur.
Bilirkişi raporuna karşı tüm taraf vekillerince farklı hususlar sebebiyle ayrı ayrı itiraz dilekçeleri sunulduğu anlaşılmakla tüm itirazların karşılanması, tek tek ve cevap verir tarzda rapor düzenlenmesi, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi ve 3.Hukuk Dairesinin uygulamaları düzenlenecek raporda bilimsel mütalaanın denetime elverişli şekilde ve uyuşmazlığı giderici ve gerekçeli şekilde hazırlanması ayrıca görevsiz mahkemede düzenlenen önceki bilirkişi raporuna itibar edilmemesi nedenlerinin de açıklanarak kapsamlı şekilde bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Gayrimenkul uzmanı …, kat mülkiyeti ve kira konusunda uzman hukukçu … ve inşaat mühendisi …’ den oluşan bilirkişi kurulunun 12/01/2023 tarihli ek raporunda özetle ve sonuç olarak “…Bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 12/01/2023 tarihli ek raporlarında “… İlçesi, … Mah. … Sokak üzerinde 1.numaralı bina olduğu, bina bodrum, zemin, 3 normal kat ve çatı katından müteşekkil olduğu, söz konusu taşınmaz için 2016 yılı için 100.00 TL ecri misil bedeli tespit edilmiş olup, 05/09/2016 / 19/01/2017 tarihleri arası toplam 449.389.67 TL ecri misil bedeli hesaplandığı, davacı vekilinin 30/05/2017 tarihli celsede men’i müdahale talebinden feragat ettiğini belirterek beyanını imzalamasının takdirinin mahkemeye ait olduğunu” bildirmişlerdir. Denetime açık ek rapor tüm taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, kira kaybı / kira tazminatı istemine ilişkindir.
HMK’nın 23/2. maddesinde “Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.” hükmüne yer verildiğinden,
… 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/05/2018 tarih, …Esas, … Karar sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 05/03/2020 tarih 2019/1297 Esas, 2020/263 Karar sayılı ilamı ile hükmün kaldırılmasına karar verildiği ve HMK 23/2. maddesi uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu hususu artık kesinleşmiş olduğundan, göreve ilişkin bu belirlemenin mahkememizi bağladığının tespiti ile esasa yönelik incelemeye başlanmıştır.
Davacı dava dilekçesinde neticei talebini “müdahalenin meni ve ecrimisil” olarak açıklamış, hem talep sonucunda hem de dava konusu kısmında dava değerini 1.750.000,00 + KDV olarak göstermiştir. Ancak, hem dava dilekçesi içeriğinde hem de talep sonucunda ecrimisil istemine yönelik olarak 1.750,000,00 TL talepte bulunulmakla; müdahalenin meni yönünden herhangi bir harca esas değer bırakılmamıştır. Başka bir anlatımla, dava değerinin tamamı ecrimisil talebine hasredilmiştir. Halbuki, müdahalenin meni ve ecri misil talebi birlikte ileri sürüldüğünde; 492 sayılı Harçlar Kanunun 16/2. maddesi “Gayrimenkulün aynına taallük eden davalarda ecrimisil ve tazminat gibi taleplerde de bulunulduğu takdirde harc, gayrimenkulün değeri ile talebolunan tazminat ve ecrimisil tutarı üzerinden alınır.” hükmü uyarınca ayrıca müdahalenin meni talebi yönünden harç yatırılması zorunludur. Zira, müdahalenin meni talebi gayrimenkulün aynına ilişkin olup, dava konusu taşınmazın değeri üzerinden ayrıca harç alınması gerekmektedir. Bu durum davacı vekiline 20/10/2022 tarihli celsede (4) numaralı ara karar ile bildirilmiş, herhangi bir değer gösterilmemesi ve harç yatırılmaması halinde müdahalenin meni / el atmanın önlenmesi talebi yönünden ayırma kararı verilerek dosyanın işlemden kaldırılacağı ihtar edilmiştir. Ne var ki, davacı vekili işbu ara karara rağmen 04/11/2022 tarihli talep açıklama dilekçesinde, harca esas değerin (1.750,000,00 TL) tamamının ecrimisil bedeline ilişkin olduğunu açıklamıştır. Bu itibarla, davacının müdahalenin meni talebi yönünden harca esas hiçbir değer bildirmemesi ve bu talebe ilişkin herhangi bir harç yatırmaması karşısında; mahkememizin 24/11/2022 tarihli celsesinin (3) numaralı ara kararı ile 492 sayılı Harçlar Kanunun 27, 30, 32. madde hükümleri uyarınca davacının müdahalenin meni talebine ilişkin dosyanın işlemden kaldırılmasına ve bu talep için dosyanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiştir.
Nihayetinde, eldeki davaya davacının ecrimisil olarak dile getirdiği, ancak istinaf ilamı uyarınca hukuki nitelendirmesinin açıkça kira kaybı / tazminatı olarak ifade edilen yalnızca kira tazminatı istemi yönünden devam edilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, taşınmazın satışına ilişkin şartname / sözleşme davacı … Ltd. Şti. ile davalı … .. A.Ş. arasında akdedilmiş olup, davalı … sözleşmeye taraf değildir. Sözleşmelerin nispiliği ilkesi uyarınca bir sözleşmenin ancak tarafları arasında hüküm ve sonuç doğuracağı, sözleşmenin tarafları dışında üçüncü kişiler aleyhine hak ve borç yaratılması mümkün olmadığından davalı … Kurumuna husumet yönetilemez. Her ne kadar davacı dava dilekçesinde, davalı … Kurumuna haksız şagil sıfatıyla husumet yöneltmiş ise de; davaya konu istemin ecrimisil olmadığı, bu nedenle davalının haksız şagil olarak da kabul edilemeyeceği, nitekim Bölge Adliye Mahkemesi istinaf ilamında davacı … Ltd. Şti. ile davalı … .. A.Ş. arasında akdedilen sözleşme uyarınca talebin hukuki nitelendirmesinin açıkça kira kaybı tazminatı olarak belirlendiği, tarafların ve ilk derece mahkemesi olarak mahkememizin bu nitelendirmeyle de bağlı olduğu, davacının kira kaybı tazminatını ancak sözleşmede akidi olan diğer davalı … .. A.Ş.’den talep edebileceği, açıklanan nedenlerle davacının davasının davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Davacı …Şti. ile davalı … .. A.Ş. arasında 25/07/2013 tarihinde “Gayri Menkul Satış Şartnamesi” isimli taşınmaz satışına yönelik sözleşme düzenlendiği, … ili … ilçesi … Mah. 923 ada 44 parselde kayıtlı bulunan taşınmazın açık artırma pazarlık usulü ile satışının sözleşmenin konusunu oluşturduğu, davacının ihaleye katılarak dava konusu taşınmazı ihale neticesinde kazandığı ve dava konusu taşınmazın 05/09/2013 tarihinde davacı şirket adına tapuda devir ve tescil edildiği, bahse konu sözleşmede gayrimenkulün teslimine ilişkin ayrıca hüküm bulunduğu görülmüştür.
Sözleşmenin “Gayrimenkulün Teslimi” başlıklı 15/a maddesinde aynen “İhale konusu payrimenkul halihazırda T.C. Sosyak Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından kullanılmakta olup, söz konusu gayrimenkulün satışından sonra belli bir süre daha … Başkanlığı tarafından kullanılmaya devam edileceğinden dolayı, gayrimenkulün fiili teslimi, tapu devrinden itibaren en geç 36 ay içerisinde yapılacaktır. Gayrimenkulün filli teslimi belirtilen süre içerisinde yapılamaması durumunda 36 aydan sonraki dönem için kira ödenecektir. İhate konusu gayrimenkulün 36 ay içerisinde fiili teslimi yapılması durumunda alıcı bu 36 aylık dönem için kira vs. hiçbir nam altında Şirket ve T.C. Sosyal Güvenlik Kurumundan hak ve alacak talebinde bulunmayacaktır. İhale konusu gayrimenkutün 36 ay içerisinde fiili testiminin yapılamaması durumunda alıcı tapu devrinde sonraki ilk 36 aylık dönem için kira vs. hiçbir nam altında Şirket ve T.C. Sosyal Güvenlik Kurumundan hak ve alacak talebinde bulunmayacaktır. Tapu devrinden sonraki ilk 36 aylık dönemden sonrası için fiili teslim tarihine kadar geçecek döneme ilişkin olarak sadece kira ödeneceğini bunun dışında hiçbir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını alıcı peşinen kabul ermiş sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Ancak, dava konusu taşınmaz 05/09/2013 tarihinde davacıya tapuda devir ve teslim edilmesine rağmen anılan sözleşme hükmündeki 36 aylık sürenin 05/09/2016 tarihinde sona erdiği, ne var ki belirtilen sürenin tamamlanmasına rağmen taşınmazın tahliye edilip davacıya fiilen teslim etmediği görülmüştür.
Gayrimenkul Satış Şartnamesinin “Gayrimenkulün Teslimi” başlığı altındaki 15.maddesinin (a) bendinde gayrimenkulün fiili tesliminin tapu devrinden itibaren en geç 36 ay içerisinde yapılacağının, belirtilen süre içinde teslimin yapılmaması halinde 36 aydan sonraki dönem için kira ödeneceğine dair düzenleme yapılmakla; taşınmazın 05/09/2013 tarihinde tapu devir işleminin tamamlandığı, sözleşmenin 15/a maddesi uyarınca 36 aylık sürenin 05/09/2016 tarihinde sona erdiği, bu tarih itibariyle taşınmaz fiilen davacıya teslim edilmediğinden 05/09/2016 tarihinden dava tarihi olan 19/01/2017 tarihine kadar davacının davalı … .. A.Ş.’ den kira kaybı tazminatı isteyebileceği sonucuna varılmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Sözleşmenin 15/a maddesinde kira ödeneceği kararlaştırılmakla birlikte; fiili teslimde gecikme halinde açıkça aylık ne kadar kira ödeneceği yahut kiranın nasıl ve hangi yöntemle belirleneceği noktasında herhangi bir belirleme yapılmamıştır.
Sözleşmede kira kaybı / kira tazminatı ödeneceği kararlaştırıldığından, Mahkememizce dava konusu taşınmazın teslimi gereken tarihte kirasının ne kadar olduğu araştırılmıştır. Bu amaçla, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölge, çevresi, taşınmazın vasfı, niteliği, kullanım şekli, bina yaşı, binadan verilen kamu hizmeti vs.. bütün özellikleri gözetilerek öncelikle resmi yahut özel tüm kurum ve kuruluşlara müzekkereler yazılmış, dava konusu taşınmaza emsal teşkil edebilecek yazılı emsal kira sözleşmeleri araştırılarak kayıtlar dosya arasına getirtilmiştir. Diğer taraftan; tüm taraflara benzer şekilde yazılı emsal kira sözleşmelerini ibraz etmek üzere yeterli süre ve imkan verilmiş, taraflarca sunulan yazılı emsal kira sözleşmeleri de dosya içerisine alınmıştır. Yazılı emsal kira sözleşmelerine yönelik kurumlardan ve taraflardan celbi sağlanabilen tüm emsal kiralar dosya içerisine alındıktan sonra, taşınmazın bulunduğu mahalde alanında uzman teknik bilirkişiler refakatiyle keşif yapılmış, ayrıca, bilirkişi kuruluna dava konusu taşınmazın kira bedelinin belirlenmesi noktasında emsal kiraları resen araştırma talimatı da verilmiştir. Nihayetinde, taşınmazın bulunduğu mahalde yapılan keşif sonucunda bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır.
Tarafların tüm itirazlarının karşılandığı ve mahkeme ara kararlarına uygun şekilde hazırlanan 12/01/2023 tarihli bilirkişi kurulu ek raporuna itibar edilmiş, raporda vurgulandığı üzere dava konusu taşınmazın fiilen teslimi gereken tarihte emsal taşınmazlardaki kira incelemeleri sonucunda aylık kirasının 100.000,00 TL olduğu, buna göre sözleşme uyarınca kira tazminatının başlangıç tarihi 05/09/2016 tarihinden – dava tarihi olan 19/01/2017 tarihine kadar yapılan hesaplama sonucunda davacının toplamda 449.389,67 TL kira tazminatı hak kazandığı / talep edebileceği sonucuna varılmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, bilirkişi kurulunun 12/01/2023 tarihli ek raporu ayrıntılı, gerekçeli, tarafların ve Mahkemenin denetimine açık olup, kira kaybı / kira tazminatının tayininde ve hesaplanmasında emsal karşılaştırması (yöntemiyle) yapılarak düzenlenmesi, tarafların kök rapordaki tüm itirazlarına cevap vermesi, yerleşik içtihatlara ve yöntemlere uygun şekilde hazırlanması ve hesaplamada maddi hata bulunmaması karşısında bilimsel yönden isabetli tespit ve değerlendirmelere dayandığından, mahkememizce içeriği de denetlenerek hükme esas alınmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının davalı … yönünden davasının pasif husumet yokluğundan usulden reddine, davacının davalı … yönünden kira kaybı tazminatına ilişkin davasının bilirkişi kurulunun 12/01/2023 tarihli ek raporu doğrultusunda, kısmen kabul kısmen reddi ile; 449.389,67-TL kira kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere);
1-Davacının davasının davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Davacının davalı …. yönünden kira kaybı tazminatı davasının KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile; 449.389,67-TL kira kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (449.389,67 TL) üzerinden alınması gereken 30.697,80 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 29.885,63 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 812,17 ‬TL karar ve ilam harcının davalı ….’ den alınarak HAZİNEYE HELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yatırılan 29.885,63 TL peşin harç, 31,40 TL başvurma harcı, 1.473,60‬ TL tebligat posta masrafı ile 10.415,2‬0 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 41.805,83 TL yargılama giderininden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 10.735,49 TL yargılama giderinin davalı ….’den alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı ….tarafından harcanan 150,00 TL posta masrafı yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 111,48 TL’sinin davacıdan alınarak davalı ….’ye VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı … tarafından harcanan 100,00 TL posta masrafının davacıdan alınarak davalı …’na VERİLMESİNE,
7-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1.maddesi uyarınca belirlenen 65.914,55 TL vekalet ücretinin davalı ….’den alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalı …. yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3. maddesi uyarınca maddi tazminat (istinaf mahkemesince uyuşmazlık kira tazminatı / açıkça TAZMİNAT olarak nitelendirildiğinden) istemli davanın kısmen reddi sebebiyle davacı lehine belirlenen vekalet ücretini geçmemek koşulu ile tayin edilen 65.914,55 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ….’ye VERİLMESİNE,
9-Davalı … yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. 7/2. ve 13/1. maddeleri uyarınca ret sebebi farklı olan davalı lehine ayrıca vekalet ücreti verilmesi ve maktu vekalet ücretini geçmemek koşulu belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’na VERİLMESİNE,
10-.. 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dava dosyasında tahsil edilen 5.892,72 TL karar ve ilam harcının mükerrer tahsilat oluşturmaması için davalı …. ‘ye veya vekiline İADESİNE,
11-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda oy çokluğu ile -Başkan …’ın karşı oyu ile – karar verildi. 16/03/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

KARŞI OY

… 13.Asliye Hukuk Mahkemesi …E. …K. ve 29/05/2018 tarihli kararı üzerine yapılan istinaf incelemesi sonucunda İstanbul BAM 14. 2019/1297E. 2020/263K.sayılı karar ile “
1-HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca, kararı veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine fiziken ve UYAP üzerinden derhal aktarılmak üzere, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın görevli İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05/03/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi” şeklinde hüküm oluşturmuştur.
BAM’ın, HMK m.353/1-a hükmü uyarınca duruşma yapmadan usule ilişkin vereceği kararlardan birisi, somut olayda olduğu üzere Mahkemenin görevli olmamasına rağmen davaya bakmış olduğu haldir. Bu hal, usul hukuku açısından ele alındığında, ilk derece mahkemesinde davanın açıldığı andan beri devam eden bir usul hatasının varlığına işaret etmektedir.
Karşı oy kullanılmasına yol açan husus, BAM’ın asliye ticaret mahkemesine dosyanın gönderilmesi noktasında hüküm oluşturduktan sonra HMK m.20 hükmü uygulanmaksızın bu dosyanın Mahkememizce görülmeye devam edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı HMK m.20 hükmü, dava dosyasına görevli olmayan bir mahkemenin bakması sonrası dava dosyasının görevli mahkemede görülebilmesi için bir talep sunulması şartı getirmiştir. Esasen bu talep 6100 sayılı HMK m.26 hükmünde belirtilen taleple bağlılık ilkesinin ve HMK m.24 hükmü uyarınca tasarruf ilkesinin bir gereğidir. Söz konusu ilkeler, genel ilkeler olmakla sadece bir kanun hükmünden ibaret değildir. Bu nedenle bir mahkemenin görevli olduğuna dair BAM tarafından karar verilecek olsa dahi bu hükmün gözardı edilebilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Kaldı ki HMK m.353/1-a hükmünde bölge adliye mahkemesinin, dosyayı görevli ve yetkili mahkemeye göndermesine ilişkin açık düzenleme yer aldığından ve usul ekonomisi açısından, dosyanın HMK m.20 hükmü uygulanmaksızın görülebileceğinin kabulü HMK m.20 hükmüyle çelişmektedir. Zira Mahkemenin görevsiz bulunduğuna dair gerek ilk derece mahkemesi gerek BAM karar vermiş olsun, her iki mahkemede uygulamada görüldüğü üzere “dosyanın gönderilmesine” dair hüküm oluşturmaktadır. Nitekim HMK m.20/f.2 hükmü gereği “Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir” şeklindedir. Bu hükümdeki “gönderilen mahkeme” tamlamasının HMK m.353/1-a hükmünde belirtilen “mahkemeye gönderilmesine” ibaresiyle uyumlu olduğu, hükümlerin birbiriyle çelişmediği, bölge adliye mahkemesince görevsizlik nedeniyle dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin HMK m.20/f.2 kapsamındaki kavram ve kurallarla doğrudan ilintili olduğu, hükümlerin birbiriyle örtüştüğü anlaşılabilmektedir.
Bu nedenle bölge adliye mahkemesi, Kanunun tanımladığı şekilde dosyayı “görevli mahkemeye gönderme kararı” vermiş olsa dahi HMK m.353/1-a hükmünün, HMK m.20 hükmü çerçevesinde yasal süresi içinde tarafların kararı veren mahkemeye başvuru zorunluluğunu kaldırıcı yönünün bulunmadığı değerlendirilmelidir.
Kaldı ki HMK m.360 hükmünde de “Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, ilk derece mahkemesince uygulanan yargılama usulü bölge adliye mahkemesinde de uygulanır.” Söz konusu HMK m.353 hükmünden, bölge adliye mahkemesince verilecek kararlarda HMK m.20 hükmünün uygulanmayacağına dair aksine bir düzenlemenin varlığı, bir başka deyişle istisnai bir düzenlemenin varlığı anlaşılamamaktadır. Yorum bilimi kurallarına göre istisna dar yorumlanır. İstisnanın dar yorumlanması esasen kaidenin varlığını sürdürebilmesinin dahi olmazsa olmaz unsuru olarak kabul edilir. Aksi düşünce kanunun öngörmediği istisnanın yargısal yorum yolu ile getirilmesi sonucunu doğurur ki bu düşünce yorum bilimi kurallarına dahi aykırıdır.
Nitekim doktrinde de “bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak görevli mahkemeyi kararında belirtip, HMK m.20 düzenlemesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde taraflarca başvurulması başvurması halinde dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderme kararı vermesi” gerektiği ifade olunmaktadır. (Prof.Dr.Muhammet ÖZEKES, Prof.Dr. Hakan PEKCANITEZ, Medeni Usul Hukuku, 15.Basım Sayfa 22-72, İstanbul, 2017; aynı yönde Prof.Dr.Ali Cem BUDAK, Doç.Vedat KARAASLAN, Medeni Usul Hukuku, Sayfa 352-353, Ankara, 2017)
O halde somut olayda bölge adliye mahkemesince, dava dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine dair karar oluşturulduktan sonra, HMK m.20 hükmü çerçevesinde herhangi bir başvurunun kanunda belirtilen yasal süre içinde taraflarca yapılmaması karşısında “davanın açılmamış sayılmasına” dair karar verilmesi gerekirken davanın esasına yönelik çoğunluk görüşüne iştirak edilememiştir.


Başkan