Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/348 E. 2021/685 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/348 Esas
KARAR NO : 2021/685

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 30/01/2012
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Mahkememizden görülmekte olan Alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait araçlarla … arasında uluslararası taşıma işi gerçekleştirdiği ve bu araçların varış gümrüğüne girmesinden uzunca bir süre geçmesine rağmen davalı üst taşıyıcı şirketi tarafından nedensiz şekilde bekletildiği ve arçlardaki yüklerin ilgili yere geç teslim edildiği, bu şekildeki bir bekletme ile günlük bekleme ücreti 150.USD olduğunu, neticeden davanın kabulü ile uluslarası karayolu ile taşıma sözleşmesinden kaynaklanan 39.315,15.TL tutarındaki 147 gün karşılığı bakiye bekleme (demuraj) ücretinin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, masraf ve ücreti vekalete karar verilmesi istenmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava konusu taşımanın yapılmasına aracılık hizmetinde bulunmadığı gibi taşıyan sıfatına da haiz olmadığını davacı firma tarafından müvekkili şirket muhatap kılınmak suretiyle herhangi bir navlun faturası düzenlenmediğini davanın izafeten açılabilmesi için akdin kurulmasına aracılık etmesi gerektiğini davacı tarafın belirttiği ölçüde söz konusu nakliyenin Kazakistan ile Afganistan arasında gerçekleştirildiğini ve nakliye işinin Türkiye ile herhangi bir bağlantısı bulunmadığını bu nedenle müvekkili şirketin izafeten de olsa olayda herhangi bir dahilinden bahsetmesinin mümkün olmadığını davacı tarafın hem asaleten hem izafeten husumet yöneltilmesinin kabul edilemeyeceğini … VE… ile müvekkili şirketin farklı tüzel kişiliklere haiz olduğunu aralarında acente şube gibi bir irtibat bulunmadığını kısmi dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını taşıma işinde beklemeden kaynaklanan zararın bulunduğu kabul edilse dahi ortaya çıkan zararın tutarının belli olmadığını, müvekkil şirketin dava konusu taşımaya ilişkin düzenlemiş olduğu bir beynelmilel hamule senedi bulunmadığını beklemenin kimin kusurdan kaynaklandığı hususunun ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğunu müvekkil şirketin sözleşme ilişkisinin olmadığı davalı ile dava konusu taşımadan kaynaklı aracı bekletme yetkisinin bulunmadığını davacı ile müvekkil şirket arasında hukuki bir bağ bulunmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Yargıtay bozma ilamı öncesinde, … 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas, … Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda:
“…Dava, davacı şirket tarafından gerçekleştirilen … arasındaki Uluslararası taşımadan doğan bekleme ücretlerinin (demuraj ücretinin) davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davalı olarak …’ye izafeten … gösterilmiştir. Davalı yanca, dava konusu taşımanın yapılmasında aracılık hizmetinde bulunulmadığı, taşıyan sıfatına haiz olmadıkları, söz konusu taşıma işi ile ilgili davalı şirkete navlun faturası kesilmediği, her hangi bir ödeme yapılmadığı iddia edilmektedir. Dosyaya sunulan deliler, beynelmilel hamule senetlerinin onaylı örnekleri incelenmiş, nakliyecinin … olduğu, malların gönderildiği yerin Afganistan, teslim alındığı yerin Kazakistan olduğu görülmüştür.
TTK’nun 119.maddesi gereğince, acentne aleyhinde dava açılabilmesi için aracılık ettiği veya akdettiği mukavelelerle ilgili anlaşmazlığın bulunması gerekmektedir. Hamule senetlerinde nakliyeci … olup, adres olarak …’nin adresi yer almakta ise de, … AŞ’nin söz konusu taşımada aracılık yaptığı veya sözleşmeyi izafeten akdettiği yönünde delil mevcut değildir.
Bu durumda, HMK’nun 53..maddesi ve 114/e maddesi kapsamında davalı yönünden dava takip yetkisi (pasif husumet ehliyeti) bulunmadığı, …’ye izafeden …Tic. AŞ aleyhinde dava açılamayacağı kanaatine varılmış, dava şartı yokluğu nedeniyle, davanın usulden reddine…” karar verilmiştir. İşbu karara karşı davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/11214 Esas, 2013/9777 Karar sayılı bozma ilamında: “…Davalı acenteye, TTK’nın 119’uncu maddesi uyarınca asıl davalıyı temsilen dava açıldığına ve kendisine, izafeten dava açılan … A.Ş’nin davalı …’nin acentesi olmadığı, dava konusu sözleşmeye aracılık etmediği anlaşılmasına göre asıl davalı …’ye dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği ile yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken davada asıl davalının … olduğu, husumetten red kararı verilen … A.Ş’nin davalı olmadığı gözden kaçırılarak davanın husumetten reddi doğru olmamış hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiş olup, bozma üzerine dosya … 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sırasına kaydedilmiştir. Ancak Mahkememizde davalı aleyhine devam eden başkaca dava dosyaları nedeniyle, … 16. ATM’ nin … Esas sayılı dava dosyasında aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesi ile … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile birleştirme kararı verildiği, bu suretle dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Dosyanın Mahkememizin 2012/50 Esas sırasında yargılaması devam ederken 16/03/2016 tarihinde tarafların talebi, davalar arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunmaması ve usul ekonomisi ilkesi gereğince bu sefer Mahkememizce tefrik kararı verilmiş, dava dosyası Mahkememizin 2016/287 Esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizin 2016/287 Esas, 2017/370 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda:
“…Dava, Uluslararası Karayolu taşımacılığından kaynaklanan bekleme ücreti istemine ilişkindir.
CMR 15. Maddesi “Yükün teslim yerine varışından sonra koşullar bunların teslimini engellediği hallerde taşımacı göndericiden talimat isteyecektir eğer alıcı yükü kabul etmez ise gönderici sevk mektubunun 1. Nüshasını vermeden yük üzerinde tasarruf etme hakkına sahiptir.” yine CMR 16. Maddesi “Taşımacı talimat istemiyle yaptığı ödemelerle bu talimatı yerine getirmenin gerektirdiği masrafları geri alma hakkına sahiptir. Ancak bu masrafların taşımacının kendi kusur ve ihmali yüzünden yapılmamış olması gerekir. Madde 14 paragraf 1 de ve Madde 15 de ön görülen durumlarda taşımacı yükü onları tasarruf etme hakkına sahip olan kişi hesabına derhal boşaltabilir bunun üzerine taşıma işi sona ermiş sayılır, ondan sonra taşımacı malı bu hakka sahip kişi adına koruma altına alır.” hükümlerini ihtiva etmektedir.
CMR Madde 16 hükmünde yer alan masraflar ve yükümlülüklere katlanma bakımından yükün ilgilisine verilen sorumluluk ticari uygulamada taşıtın beklemesinde de bekleme ücreti ödenmesini gerektirir şekilde uygulanmaktadır. Nitekim 6102 sayılı TTK madde 863/3 ile bekleme ücreti yasal bir zemine kavuşturulmuştur.
Dosyada mevcut yabancı dildeki yazışmaların okunaklı ve anlaşılır olmadığı, davacının iddia ettiği 07/04/2011 başlangıç tarihli 2 taşımada alt taşıyıcı sıfatını ispat etmesine karşın 12/04/2011 başlangıç tarihli 3. Taşımada taşıyıcı sıfatının CMR taşıma senedinde ortaya konulamadığı, davalının CMR taşma senedinde taşıyıcı gözüktüğü her iki taşımanın da 07/04/2011 tarihinde başlamasına rağmen 30/06/2011 tarihinde sona erdirildiği bu sürenin taşıyıcı tasarruf alanında gecikmemi yoksa yükün ilgilisi tasarruf alanında bekleme kaynaklı mı olduğunun sabit olmadığı, makul süreden daha uzun süren taşımanın davacı taraf tasarruf alanında meydana gelen olay ve olgulardan mı yoksa davalı yan tasarruf alanında meydana gelen olay ve olgulardan mı kaynaklandığı hususunun ispat edilemediği, davacı tarafça bu konuda somut bir iddiada da bulunulmadığı anlaşılmakla davacının 3.taşıma yönünden taşıyıcı sıfatı kabul edilse dahi taşımanın makul süreden daha uzun sürmesinin davalıdan kaynaklandığı iddia ve ispat edilemediğinden davanın reddine….”karar verilmiştir. İşbu karara karşı davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/5150 Esas, 2020/452 Karar sayılı bozma ilamında: “…Davacı tarafça uluslararası kara taşımasından doğduğu iddia edilen bakiye bekleme ücretinin tahsili istemi ile açılan işbu davada, yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemizce bozma ilamında asıl davalı …’e dava dilekçesi tebliği ile yargılamaya devam edilerek işin esasına girilmesi gerektiği belirtilmiş, bozma sonrası yapılan yargılama sırasında davalı …’e dava dilekçesinin tebliği için çıkartılan davetiyenin bila tebliğ iade edildiği ve yeniden davetiye çıkartılmadığı, yargılamanın da asıl davalı … yerine… A.Ş. huzuru ile görülüp esastan karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durum karşısında, bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gereği yerine getirilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan işin esasının incelenmesi doğru olmamış, bozmayı gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiş olup, dosya Mahkememizin 2020/348 Esas sayılı sırasına kaydedilmekle, yargılamaya devam olunmuştur.
Yargıtay’ın bozma ilamlarında vurguladığı husus, asıl davalının … olduğu, asıl davalıya tebligat yapılmadan ve taraf teşkili sağlanmadan davanın esası hakkında inceleme yapılamaması gerektiğidir. Gerçekten de; dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen … ‘YE İZAFETEN … ŞİRKETİ kendisine izafeten dava açılan kişi olup, asıl davalı değildir. Bu bağlamda, kendisine izafaten dava açılan kişi aleyhine yargılamaya devam edilmesi mümkün değildir. Mahkememizce, bozma ilamına uyulmakla gereğinin yerine getirilmesi zorunludur. Dolayısıyla, asıl davalıya tebligat yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması gerekmektedir.
Ne var ki, dava dosyası içeriğinde asıl davalı … şirketine ait tebliğe elverişli adresi gösterir hiçbir bilgi, belge, kayıt, delil veya beyan bulunmamaktadır. Bu bağlamda, HMK’nın 119/1-b.maddesi gereğince asıl davalı şirketin tebliğe elverişli açık adresinin bildirilmesi , bu suretle taraf teşkilinin sağlanması için davacı vekiline 22/09/2020 tarihli tensip zaptı ile birlikte beyanda bulunmak üzere 1 haftalık kesin süre ve imkan tanınmıştır. Davacı vekili Mahkememizin 22/09/2020 tarihli tensip zaptı uyarınca yazılı beyan dilekçesi sunmuş, asıl davalı şirketin kendisine izafeten dava açılan şirket ile aynı şirketler olduklarını, ortada iki farklı şirketi olmadığını ifade etmiş, adreslerinin de aynı olduğunu söyleyerek adresin “…” olarak bildirmiştir. Davacı vekili aynı yöndeki beyanlarını 31/03/2021 tarihli 1.celsede tekrar etmiştir.
Bu durum üzerine, Mahkememizce hemen davanın usulden reddi ya da açılmamış sayılmasına karar verilmesi yoluna gidilmemiş, tarafların iddia ve savunma haklarının kısıtlanmaması bakımından davacı vekiline taraf teşkilinin sağlanması, HMK 119/1-b maddesi uyarınca asıl davalı şirketin adresinin bildirilmesi için yeniden süre ve imkan tanınmıştır. Keza, Mahkememizin 31/03/2021 tarihli 1.celsesinin 1 nolu kararında aynen “Yargıtay 11. HD’nin 2012/11214 E, 2013/9777 K.sayılı ve Yargıtay 11.HD’ nin 2019/5150 E, 2020/452 K.sayılı ilamlarında; … Tic A.Ş’nin asıl davalı … şirketin acentesi olmadığı ve izafeten de dava açılamayacağı, asıl davalıya taraf teşkilinin sağlanması ve usulüne uygun tebligat yapılması gerektiğinin bildirilmesi karşısında davacı vekilinin bila tarihli dilekçesinde tebligatın izafeten dahi davalı sıfatı bulunmayan … Tic A.Ş’ ye yapılması mümkün olmadığından iş bu dilekçedeki davalıya ve bildirilen adrese itibar edilemeyeceği gözetilerek ve ayrıca bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi nedeniyle; HMK 119/1-b madde hükmü uyarınca davalı … şirketinin ADRESİNİN bildirilmesi, eksikliğin giderilmesi ve bu hususta taraf teşkilinin sağlanması için davacı vekiline yukarıda anılan yasa hükmü uyarınca son kez 1 HAFTALIK KESİN SÜRE VE İMKAN verilmesine, AKSİ HALDE HMK 119/2 MADDE HÜKMÜ UYARINCA BAŞKACA BİR İHTARA GEREK KALMAKSIZIN DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLECEĞİNİN İHTARINA, (İHTARAT YAPILDI)” şeklinde ara karar oluşturulmuş, ancak davacı vekili bu ara karşı sunduğu cevap dilekçesinde tekrardan ortada iki farklı şirketin olmadığını, adresin daha önce bildirilen ” “…” olduğunu söylemiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Yargıtay bozma ilamları uyarınca asıl davalı şirket ile kendisine izafeten dava açılan şirket; birbirlerinden farklı tüzel kişiliklere sahip iki farklı şirket olduğu kararlarda defaten vurgulanmıştır. Esasen taraf teşkilinin sağlanmasına yönelik bozma kararları, bu şirketlerin farklı şirketler olduğuna açıkça işaret etmektedir. Buna rağmen davacının bu şirketlerin aynı şirketler olduğu ve adreslerinin de aynı olduğuna yönelik beyanarı, Yargıtay bozma ilamları karşısında itibar edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, davacı tarafından bildirilen adrese öncesinde davetiye çıkartılmış, 07/04/2014 tarihli tebligat parçasında açıkça asıl davalı şirketin adresinin “…” olmadığı şerh edilmiş ve tebligat bila ikmal iade edilmiştir. Aynı tespit, bozma ilamında da ifade edilmiştir. Halen aynı adrese tebligat yapılmasının istenilmesi hukuken mümkün olmadığı gibi, asıl davalı şirketin adresi burası olmadığından tebligat yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması da mümkün değildir. Açıklanan nedenler karşısında; davacı ve vekiline yeterli süre ve imkan tanındığı halde asıl davalı … şirketinin tebliğe elverişli açık adresinin bildirilmediği / bildirilmeyeceği anlaşıldığından Mahkememizin 31/01/2021 tarihli 1.celsesinin 1.nolu ara kararındaki açık ihtaratlar ve yasanın geciktirici nedeni olan HMK 119/1-b madde yollamasıyla HMK 119/2.maddesi hükmü uyarınca eldeki davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının davasının HMK 119/1-b madde yollamasıyla HMK 119/2. maddesi hükmü uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Alınması gereklen 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 583,85 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 524,55 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/10/2021

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*