Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/342 E. 2020/495 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/342
KARAR NO : 2020/495

DAVA : Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2014
KARAR TARİHİ : 05/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … Bankası … nezdinde bulunan … numaralı hesabından 393.780,00 TL’nin sahte talimatla çekildiğini,bu talimatların hiçbiri müvekkiline ait olmadığı gibi, çıplak gözle dahi banka için taranarak ekrana aktarılan gerçek imzadan farklı oldukları anlaşılabildiğini, imzalar hem birbirlerine hem de müvekkilin imzasına benzemediğini,davalı bankanın mutat uygulama gereği talimatla ödeme yaparken davacı şirketten alması gereken teyitlerin de alınmadığını, bu nedenle müvekkilinin hesabından sahte talimatlarla para çekildiğini öğrenme sürecinin de uzadığını,davalı bankanın kendilerine düşen objektif özen sorumluluğunu ihlal etmiş durumda olduğunu, banka çalışanlarının talimatlardaki imzaları ekrandaki imzalarla karşılaştırmadıklarını ya da bu konuda üzerine düşen görevi özenle yerine getirmediklerini, işlerini yapmadıklarını,davalı banka ve çalışanlarının sorumluluklarını yerine getirmemeleri nedeniyle, müvekkilinin hesabından sahte talimatlarla para çekildiğini ve müvekkilin zarara uğradığını,davalının objektif özen borcunu ihlal ettiğini, ayrıca adam çalıştıran olarak da sorumlu olduğunu, nitekim yasa koyucu bankaların bazı sorumluluklarını kusursuz sorumluluk olarak sıraladığını, banka çalışanlarının sahte talimatla büyük ödemeler yapması konusuna dair objektif özen borcunu ayrıntılı bir biçimde tarif edildiğini, davalı bankanın adam çalıştıran sıfatı ile de sorumlu olduğunu, adam çalıştıranın sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğu olduğunu, dava konusu olay müvekkili tarafından öğrenildiğinde, davalıya … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname gönderildiğini ve zararın tazmininin talep edildiğini, ancak bugüne dek kendisiyle bu konuya dair bir iletişim kurulmadığını, davalı sanki müvekkilin başına hiç böyle bir şey gelmemiş gibi davranmayı bir kurumsal tavır olarak tercih ettiğini belirterek 393.780.- TL zararın, zarar tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte hesaplanarak müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı cevap dilekçesinde özetle;davacı tarafından açılan davanın haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, yapılan tüm işlemlerin davacı şirketin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini,davacı şirket adına müvekkil bankanın … Şubesi nezdinde … nolu mevduat hesabı açıldığını, davacı şirket aynı zamanda internet bankacılığı kullanmakta olup, internet bankacılığı kanalıyla hesapları sürekli kontrol edebildiğini, …tarih ve … nolu vekaletname ile … davacı şirket tarafından vekil tayin edilmiş olup, işbu vekaletname ile …’ın davacı şirkete ait tüm bankalarda bulunan hesaplardan her türlü işlem yapmaya yetkili kılındığını, söz konusu vekalete istinaden davacı şirketin bankacılık işlemleri çoğunlukla …tarafından gerçekleştirildiğini, dava konusu edilen 8 adet para çekme işlemine ait talimatlar da adı geçen şirket personeli ve davacı şirketin bankacılık işlemlerinde yetki verdiği vekili … ile birlikte getirildiğini, bankaca da gerekli kontroller yapılarak, bankacılık kurallarına uygun bir şekilde hesaptan ödemelerin gerçekleştirildiğini, davacı yanın itiraz ettiği para çekme işlemleri ile, davacı şirketin borçlusu olduğu senetlerin aynı gün elden ödemeleri gerçekleşmiş olup, bu nedenle de yapılan bu para çekme işlemleri nedeniyle davacı şirketin zarara uğramasının da kesinlikle söz konusu olmadığını, bu husus davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde de tespit edilebileceğini, bu senetlerin ödenip, ödenmediği, davacı şirketin yetkilisi olmayan kişilerin talimatı ile işlemler gerçekleştirildiği kabul edilse dahi, bu kez de icazet müessesi sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,davacı şirketin yetkilisi olan … işbu dava ile itiraz edilen para çekme işlemlerinin akabinde bizzat şubeye gelerek, kendisi hesaplardan para çekme veya havale gibi bankacılık işlemleri gerçekleştirerek şirketin hesap bakiyesine vakıf olduğunu ancak hesaplardan yapılan işlemlere ilişkin olarak bankaya herhangi bir itiraz ileri sürmediğini, ,dava konusu para çekme işlemlerinden sonra; internet kanalıyla birçok işlem yapıldığı, bizzat … tarafından şubeden paraların çekildiğini, çek ve fatura ödemeleri yapıldığını,davacı şirket vekili … tarafından bankaya verilen beyanlarda şirkete ait hesaptan yapılan işlemlerin bilgisi ve onayı ile gerçekleştiğini, talimatlı para çekme işlemlerinde şubede bulunduğu ve şirket hesabından yapılan ödemeler ve işlemlerin şirketin ticari faaliyetleri kapsamında kullanıldığının belirtildiğini, dava konusu işlemleri gerçekleştiren kişi dava dışı … davacının çalışanı olup, davacı çalışanının yaptığı işlemlerden de aslen kendisinin sorumlu olduğunu (TBK. md.66). çalışanlarını seçmekte ve denetlemede ihmali olduğu açıkça belli olan davacının yapılan işlemlerden asli olarak sorumlu ve kusurlu bulunduğunun açık olduğunu, kaldı ki yapılan işlemler nedeniyle davacı şirketin herhangi bir zararının da doğmamış olduğunu, yapılan işlemlerde bankanın herhangi bir kusuru olmaması nedeniyle, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, tazminat talebine ilişkindir.
Davacının davalı bankanın … şubesi müşterisi olduğu, davacının hesabından 8 ayrı işlemle 393.780,00.-TL’nin çekildiği sabittir.
Uyuşmazlık, yapılan bu işlemler sırasında verilen talimatların davacı müşterinin yetkilileri tarafından verilip verilmediği dolayısıyla bu şekilde çekilen paraların davacıya iadesi gerekip gerekmediği noktasındadır.
Mahkemece banka kayıtları üzerinde işlem yapılarak para çekme işlemlerinin kimler tarafından yapıldığı, davacı adına işlem yapma yetkisinin bulunup bulunmadığı, bankacılık mevzuatı ve uygulamaları çerçevesinde oluşan zarardan kimin sorumlu olduğu yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, düzenlenen 1. bilirkişi raporunda; “davacı şirket hesabından 8 adet talimatla 393.780,00.-TL paranın şirket çalışanı … tarafından çekildiği, …’ın davacı çalışanı olması sebebiyle davacı şirketin kendi çalışanın eylemlerinden ve kusurundan sorumlu olduğunun düşünüldüğü, davacı şirketin hesabından usulsüz olarak çekilen paraların aynı gün eş zamanlı olarak şirket yetkilisi … tarafından muhtelif kalemler altında çekildiği, bu sırada davacı şirket yetkilisinin hesap içerikleri ve bakiyelerine vakıf olduğu, çekilen paralarla şirketin borçlusu olduğu bonoların ödenmiş olması nedeniyle zarardan söz edilemeyeceği, davacı hesaplarının internet bankacılığına tanımlı olması sebebiyle hesapların günün her saatinde kontrol edilebileceği, bu nedenle davalı bankaya atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı” bildirilmiştir.
Rapor hüküm vermeye elverişli görülmediğinden mahkemece hukukçu ve bankacı kişilerden oluşturulan bilirkişi heyetinin görüşüne başvurulmuş, 22/02/2017 tarihli raporda, “sözü edilen tutarların davacı şirket çalışanı …’a ödendiği, daha sonra çekilen paralarla davacı şirketin borçlusu olduğu iddia edilen dava dışı … Tic. Ltd. Şti’ye ödendiğinin ifade edildiği, davacı tarafından bu firmayla bir ilişkilerinin bulunmadığının söz konusu şirketin naylon faturalar düzenleyen bir şirket olduğunun beyan edildiği, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün davacı şirkete gönderdiği 17/06/2014 tarihli yazısıyla Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından Ocak 2012 ile Nisan 2014 arasındaki dönemlerde yapılan analizler sonucunda BA formunda terkedilmiş mükelleflerden alış yaptığı bildirilen mükelleflerin tespit edildiği, KDV’lerin indirim konusu yapıldığı, … Ltd. Şti tarafından davacı şirket adına düzenlenen faturaların istendiği, ticareti terkeden bir firmadan fatura temin edilerek herhangi bir mal ve hizmet alınmadığı halde fiktif hayali borç yaratıldığı, dava dışı … tarafından fiktif senetlerle davacı şirketten para çıkışı yapıldığı, davacı şirketin adı geçen şahıs tarafından dolandırıldığı sonucuna varıldığı, davacının çekilen para işlemlerinin uygun şekilde kontrol edilmemesi sebebiyle müterafik kusurlu olduğu, dava konusu talimatlarda davacı şirkete ait imza kontrollerinin yapılmadığı, bu durumun davalı bankanın müfettişleri tarafından da açıkça kabul edildiği, sonuç olarak davalı bankanın %35 oranında kusurlu olduğu” bildirilmiştir.
Alınan iki ayrı bilirkişi raporunda kusur yönünden yapılan değerlendirmeler arasında çelişki ortaya çıkmış ise de her iki bilirkişi raporunda yapılan teknik tespitler aynı yönde olup çelişki kusur oranına ilişkindir. Kusur oranı mahkemece kendiliğinden değerlendirilebileceğinden çelişkinin giderilmesi için farklı bir rapor alınmasına gerek görülmemiş kusur durumu mahkemece değerlendirilmiştir.
Alınan her iki bilirkişi raporuna göre; davacının banka hesabından 05/10/2012 tarihi ile 22/03/2013 tarihleri arasında 8 ayrı işlemle toplamda 393.780,00.-TL paranın sahte talimatla çekildiği banka müfettişleri tarafından düzenlenen raporda ve ceza yargılaması aşamasında dinlenen tanık anlatımlarıyla sabittir. Bu durum sabit olduğundan ilgili ceza soruşturmasının sonucunun beklenmesine gerek duyulmamıştır. Çekilen paralar, davacının borçlu olduğu … Ltd.Şti’ne olan borcun ödenmesinde kullanılmış gibi gösterilmiş ise de esasen davacı şirketle bu firma arasında gerçek bir ticari ilişkinin bulunmadığı, herhangi bir mal ve hizmetin satın alınmadığı, söz konusu şirketin ticareti terk etmiş olduğu, faturaların hayali/fiktif olduğu, çekilen paranın aktarılması için kullanılan bir paravan niteliğinde bulunduğu, dolayısıyla davacı şirket uhdesinde kalmadığı, davacının bu işlemle zarara uğradığı sabit görülmüştür. Gerçekleşen olayda sahte talimat ile yapılan para çekme işlemlerinde yeterli özeni göstermeyen davalı bankanın müterafik kusurlu olduğu, eğer talimat geldiğinde gerekli özeni göstermiş olsaydı böyle bir zararın hiç meydana gelmeyeceği, bu nedenle alınan 2. Bilirkişi raporunda davalı bankaya yüklenen %35’lik kusurun yetersiz kaldığı, zira bankanın asli görevinin kendisine tevdii edilen paranın muhafaza edilmesi olduğu hususu dikkate alınarak %50 oranında kusurlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Davacı tarafın da uzunca bir süreye yayılan usulsüz para çekimlerini özenli şekilde takip etmemiş olması ve bir tacirin göstermesi gereken özeni göstermemiş olması sebebiyle müterafik kusurunun bulunduğu, dolayısıyla gerçekleşen olayda tarafların %50-%50 oranında kusurlu oldukları sonucuna ulaşılmış, akabinde bozma ilamına esas olan mahkememizin kısa kararında davanın kısmen kabulüyle, 196.890,00TL tazminatın (14.850,00TL nin 05/10/2012, 25.500,00TL nin 18/01/2013, 20.000,00TL nin 24/01/2013, 86.000,00TL nin 31/01/2013, 3.790,00TL nin 27/07/2013, 5.250,00TL nin 28/02/2013, 30.000,00TL nin 21/03/2013, 11.500,00TL nin 22/03/2013 tarihinden itibaren) işleyecek avans faiziyle birlikte davalı .. Bankası A.Ş’den alınıp davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, davalı … Bankası Kartal şubesine yönelik açılan davanın husumet nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 06/07/2017 tarih ve 2014/1366 E. 2017/810 K.sayılı ilamına yönelik istinaf yoluna başvurulmuş, İstanbul BAM 14.HD 15/02/2018 tarih ve 2018/17 E. 2018/262 K.sayılı karara istinaden istinaf talebi esastan ret olunmuştur.
Adı geçen BAM kararının temyiz olunması sonucunda Yargıtay 11. HD’nin 16/01/2020 tarih ve 2018/2999 E. 2020/460 K.sayılı ilamında;
“Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdindeki … numaralı hesabından 05.10.2012 tarihinde 29.700 TL, 18.01.2013 tarihinde 51.000 TL, 24.01.2013 tarihinde 40.000 TL, 31.01.2013 tarihinde 172.000 TL, 27.02.2013 tarihinde 7.580 TL, 28.02.2013 tarihinde 10.500 TL, 21.03.2013 tarihinde 60.000 TL ve 22.03.2013 tarihinde 23.000 TL olmak üzere toplam 8 adet sahte talimatla 393.780,00 TL’nin çekildiğini, bu talimatlardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, çıplak gözle dahi imzanın sahteliğinin fark edilebildiğini, bu talimatlara istinaden ödeme yapılırken müvekkilinden teyit alınmadığını, sahteciliğin öğrenilmesi üzerine müvekkilinin zararın tazmini için davalı bankaya ihtarname keşide ettiğini, ancak bir sonuç alınamadığını, davalı bankanın talimatlara ilişkin hiç bir inceleme ve araştırma yapmadığını, özen yükümlülüğüne uymadığını, kendisinden beklenilen dikkat ve özeni göstermediğini ileri sürerek 393.780,00-TL’nin zarar tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, yapılan tüm işlemlerin davacı şirketin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacı şirket aynı zamanda internet bankacılığı kullanmakta olup, internet bankacılığı kanalıyla hesaplarını sürekli kontrol edebildiğini, … 13. Noterliği’nin … tarih ve … nolu vekaletname ile dava dışı …’ın davacı şirket tarafından vekil tayin edilmiş olup, işbu vekaletname ile …’ın davacı şirkete ait tüm bankalarda bulunan hesaplardan her türlü işlem yapmaya yetkili kılındığını, dava konusu 8 adet para çekme işleminin de talimatlarda adı geçen şirket personeli … ve davacı şirketin bankacılık işlemlerinde yetki verdiği vekili … ile birlikte yapıldığını, müvekkili bankanın da gerekli kontrolleri yaparak, usulüne uygun şekilde hesaptan ödemeleri gerçekleştirdiğini, ayrıca bu ödemelerin davacı şirketin borçlusu olduğu senetlerin elden ödemelerinde kullanıldığını, davacının zarara uğramasının da kesinlikle söz konusu olmadığını, davacı şirket vekili olan … tarafından müvekkili bankaya farklı tarihlerde verilen beyanlarla şirket hesaplarından yapılan işlemlerin bilgisi dahilinde olduğunu ve hesap kayıtları ile mutabık olduğunu kabul ettiğini, bunun yanısıra davacı şirketin yetkilisi olan …’un dava konusu para çekme işlemlerinin akabinde bizzat şubeye gelerek, hesaplardan para çekme veya havale gibi bankacılık işlemlerini gerçekleştirdiğini, dolayısıyla şirketin hesap bakiyesine vakıf olduğunu ancak dava konusu hesaplardan yapılan işlemlere ilişkin olarak müvekkili bankaya herhangi bir itiraz ileri sürmediğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dosyada alınan iki ayrı bilirkişi raporunda kusur yönünden yapılan değerlendirmeler arasında çelişki ortaya çıkmış ise de her iki bilirkişi raporunda yapılan teknik tespitlerin aynı yönde olduğu, kusurun mahkemece kendiliğinden değerlendirilebileceğinden çelişkinin giderilmesi için farklı bir rapor alınmasına gerek görülmediği, buna göre; davacının banka hesabından 05/10/2012 tarihi ile 22/03/2013 tarihleri arasında 8 ayrı işlemle toplamda 393.780,00 TL paranın sahte talimatla çekildiğinin sabit olduğu, bu nedenle ilgili ceza soruşturmasının sonucunun beklenmesine gerek duyulmadığı, çekilen bu paraların, davacının borçlu olduğu dava dışı …Ltd.Şti’ne olan borcun ödenmesinde kullanılmış gibi gösterilmiş ise de esasen davacı şirketle bu firma arasında gerçek bir ticari ilişkinin bulunmadığı, söz konusu şirketin ticareti terk etmiş olup, faturaların hayali/fiktif olduğu, çekilen paranın aktarılması için kullanılan bir paravan niteliğinde bulunduğu, gerçekleşen olayda sahte talimat ile yapılan para çekme işlemlerinde yeterli özeni göstermeyen davalı bankanın müterafik kusurlu olduğu, eğer talimat geldiğinde gerekli özeni göstermiş olsaydı böyle bir zararın hiç meydana gelmeyeceği, bu nedenle alınan 2. Bilirkişi raporunda davalı bankaya yüklenen %35 oranındaki kusurun yetersiz kaldığı, zira bankanın asli görevinin kendisine tevdii edilen paranın muhafaza edilmesi olduğundan %50 oranında kusurlu olduğu sonucuna ulaşıldığı, davacı tarafın da uzunca bir süreye yayılan usulsüz para çekimlerini özenli şekilde takip etmediği, bir tacirin göstermesi gereken özeni göstermediğinden müterafik kusurunun bulunduğu, dolayısıyla gerçekleşen olayda tarafların %50-%50 oranında kusurlu oldukları gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, 196.890,00 TL tazminatın (14.850,00 TL’nin 05/10/2012, 25.500,00 TL’nin 18/01/2013, 20.000,00 TL’nin 24/01/2013, 86.000,00 TL’nin 31/01/2013, 3.790,00 TL’nin 27/07/2013, 5.250,00 TL’nin 28/02/2013, 30.000,00 TL nin 21/03/2013, 11.500,00 TL’nin 22/03/2013 tarihinden itibaren) işleyecek avans faiziyle birlikte davalı bankadan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı banka şubesine yönelik açılan davanın husumet nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; bu karar aleyhine taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, davacı şirket hesabından sahte talimatlarla çekilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
05.10.2012-22.03.2013 tarihleri arasında 8 adet işlemle sahte talimatlar kullanılarak davacı şirket hesabından para çekildiği sabit olup, sahte talimatlarla işlem yapılan tarihlerde veya belirtilen bu zaman aralığında farklı tarihlerde davacı şirket vekili tarafından aynı hesaptan para çekme gibi işlemler yapıldığı, yine … 13. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesi ile dava dışı …’ın davacı şirket tarafından vekil tayin edildiği, işbu vekaletname ile …’a banka işlemlerinde genel yetki verildiği, bu yetki kapsamında anılan vekil tarafından vekaletinin geçerli olduğu dönemde ilki 19.11.2012, sonuncusu 03.05.2013 tarihli olmak üzere davalı bankaya hitaben 6 adet beyan dilekçesi sunulduğu, bu beyanlarda şirket hesabında yapılan tüm işlemlerin bilgisi dahilinde ve onayı ile gerçekleştiği, gerçekleşen para çekimlerinin ve tüm işlemlerin şirket kayıtları ile uyumlu olduğu, şirket hesaplarından yapılan ödemeler ve işlemlerin şirketin ticari faaliyetleri için kullanıldığı belirtilerek, bilgilerin doğruluğu konusunda gayrikabili rücuen beyanda ve kabulde bulunulduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde sahte talimatlar kullanılarak yapılan işlemlere davacı tarafından icazet verildiği, bu durumda davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.
(2)Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı banka vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına” bozma şeklinde karar verilmiştir.
Adı geçen Yargıtay ilamında da belirtilmiş olduğu gibi farklı tarihlerde davacı şirket tarafından aynı hesaptan para çekme işlemleri yapıldığı, dava dışı kişinin davacı şirket tarafından vekil tayin olunduğu, kendisine genel yetki verildiği, vekaletnamenin geçerli olduğu dönemlerde davalı bankaya hitaben altı adet beyan dilekçesi sunulduğu ve bu beyanlarda şirket hesaplarında yapılan tüm işlemlerin davacının bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştiği, şirket kayıtlarına uyumlu olduğu, hatta bilgilerin doğruluğu konusunda davacı şirketin gayri kabili rücuen beyanda ve kabulde bulunduğu, bu suretle davacı tarafından yapılan işlemlere icazet verildiği açıkça anlaşılmaktadır.
Güven sorumluluğunun Türk pozitif hukukunda özel bir kanuni düzenlemesi bulunmamakla birlikte; Türk hukuk öğretisinde dürüstlük kuralından hareketle bir olayda güven sorumluluğunun gerçekleşebilmesi için şu şartlar aranmaktadır: Olayda bir “güven” unsuru bulunmalı, zarar gerçekleşmeli, yaratılan hukuki görünüme güvenin pozitif olarak korunması anlamında geçerlilik sonucu bağlanmamalı, zarar ile yaratılan hukuki görünüş arasında nedensellik bağı söz konusu olmalı, başka hukuki kurumların uygulama alanına giren herhangi bir durum söz konusu olmamalı, hukuki görünüşü yaratan kimse kusurlu olmalı, kişinin haklı güveni, yani olayda iyiniyeti bulunmalıdır.(Yargıtay HGK 2012/19-670E.2013/171K.sayılı ilamı)” Bu çerçevede davalı tarafta uyandırılan güven sonrası, davacının oluşturduğu güvene aykırı olarak dava dilekçesine konu miktarların tahsilini talep etmesi kabul edilebilir değildir.
Bu çerçevede Yargıtay bozma ilamı usul ve yasaya uygun görülerek bozma ilamına uyulmuştur.
Öte yandan bozma ilamına uyulmakla bozma ilamının içeriğinin dikkate alınması zorunludur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Yargıtay’ın bozma ilamı “araştırmaya sevk edici” nitelik taşımamaktadır. Bir başka ifadeyle “sınırlandırıcı” nitelik taşımaktadır. Bu itibarla uyulan Yargıtay bozma ilamı nedeniyle bozma ilamındaki hususlar dışında başkaca bir inceleme ve araştırma yapılması usul tekniği açısından mümkün değildir.
Bu durumda davacının, davalı banka genel müdürlüğü aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığı, esasen bankanın şubesi aleyhine açılmış olan davanın ise daha önce husumet nedeniyle mahkememizce ret olunması sonrası bu hususun bozma sebebi yapılmamış olduğu, böylece banka şubesi ile ilgili oluşturulan hüküm fıkrası yönünden kazanılmış hak oluştuğu açıktır.
Mahkememizce verilen ilk hükme ilişkin Yargıtay bozma ilamı oluşturulmuştur. Mahkememizce verilen bu hükme yönelik olarak açık olarak temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş olan bir kısım hususlar Yargıtay tarafından reddedilmiş, bir kısım hususlar ise temyiz başvurusu olmamasına rağmen bozma sebebi ise sayılmamıştır. Bu durumda Yargıtay HGK’nin son uygulamaları doğrultusunda bozma kapsamı dışında kalan hususlarla ilgili mahkememizce artık inceleme yapılamayacağı için bu kısımlar için bir kesinleşmeden değil, usuli kazanmış haktan söz etmek gerekir. Esasen Yargıtay HGK’nın bu uygulaması, söz konusu dava dosyasında bozma dışında kalan taleplerden biri veya bir kaçı hakkında bağımsız bir ilamlı takibin söz konusu olmaması nedeniyle de isabetlidir. Bu nedenle davalı … Bankası A.Ş … şubesi aleyhine açılan davanın “husumet yönünden reddine dair ilk karar ve bu redde ilişkin fer’ileriyle ilgili kazanılmış hak” dikkate alınarak hüküm fıkrası yeniden oluşturulmuştur.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının davalı … Bankası A.Ş aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından reddine, davalı … Bankası A.Ş … şubesi aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davalı … Bankası A.Ş aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından reddine,
2-Davalı … Bankası A.Ş … şubesi aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile usulden reddine,
3-Dava nedeniyle 54,40 TL karar harcı alınması gerektiğinden bu harcın peşin alınan 6.724,80 TL’den mahsubu ile bakiye ‭6.670,4‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacının yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Bankası A.Ş tarafından bozma ilamı öncesi harcanan 27,00 TL ile bozma sonrası yapılan 81,00 TL, davalı tarafça BAM’da yapılan 66,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 174,00 TL masrafın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı … Bankası A.Ş vekil ile temsil edildiğinden ve davanın tümden reddi karşısında AAÜT gereğince takdir olunan 3.400,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan avansın taraflara iadesine,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde içinde İstinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliği ile karar verildi.05/11/2020

Başkan

Üye

Üye

Katip