Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/339 E. 2022/56 K. 01.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/339 Esas
KARAR NO : 2022/56

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 01/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin elektrik fatura borçlarını muntazaman öder iken Temmuz 2012 tarihli faturada 7.347,80 TL eski borcun dipnot olarak düşüldüğünü, bunun üzerine müvekkilinin itiraz dilekçesi verdiğini ve sehven dipnot olarak düşürülen bu tutarın silindiğini, Aralık 2012 tarihine kadar borç kaydı düşülmediğini, ancak 24/12/2012 tarihli faturada 7.347,80 TL eski borç şerhi düşüldüğünü, müvekkilinin buna istinaden yine itiraz ettiğini, ancak netice alamadığı gibi makul bir cevap da almadığını, davalı şirket 27/08/2009 ile 23/02/2010 tarihleri arasındaki 6 aylık süredeki tüketimden bahisle gecikme zammı dahil bedeli ödenmesi gerektiğini iddia ettiğini, yine aynı döneme ilişkin olarak müvekkili şirket aleyhinde eski borç ve cezası ile birlikte 9.178,46 TL ödenmesi istenmiş iken, Nisan 2011 yılında davacı şirket tarafından yapılandırılarak ödendiğini, bu miktarın ödenirken itiraz edildiğini, ancak uğraşmak istemediğinden yapılandırmayı fırsat bilerek ödediğini, yine benzeri gerekçelerle aynı dönem için alacak tahakkuk ettirilmiş olmasının müvekkilinin tahammül sınırlarını aştığını bu nedenle dava açmak zorunda kaldığını belirterek, anılan tutardan borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Cevap:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … nolu tesisata abonman sözleşmesinin 28/12/2007 tarih ile 17/06/2010 tarihleri arasında … adına olduğunu, 17/06/2010 tarihinden itibaren de davacı …Ltd. Şti. ile abonman sözleşmesi yapıldığını, abonman sözleşmesinin halen devam ettiğini, daha sonra eski abone … ile mal sahibi … beraberce işletme müdürlüğüne gelerek 12/06/2012 tarihli dilekçelerinde …’ın 10/050/2009 tarihinde ilgili iş yerini terk ettiğini, 01/06/2009 tarihinde de … Vergi Dairesi’ne kapanış verdiğini, davacının bu adreste faaliyete başlama tarihinin 15/06/2009 olduğunu, bu dönemden sonraki elektrik fatura borçlarının … tarafından kullanıldığını ve borçların ilgili firmaya ait olduğunu, davacının yanıltıcı belgelerle borca itiraz ettiğini, müvekkilce yapılan etraflı araştırmada kira kontratındaki tarih bölümünde tahrifat yapıldığını, vergi levhasında serbest muhasebeci mali müşavir imzası ile ilgili adrese taşınma tarihi olarak 20/05/2009 tarihinin atıldığını ve imzalandığını tespit ettiklerini, müdürlük personelince yapılan 04/01/2013 tarihli çevre araştırmasında bu durumun doğrulandığını belirterek, haksız davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkememizce bozma ilamı öncesinde;
“…Dava, elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklı davacı abonenin kullanmış olduğu elektrik borcu kapsamında taahhuk ettirilen eski tüketim borçları ve gecikme zammından kaynaklı faturaya dayalı alacak kapsamında davalı dağıtıcıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İddia, savunma, sunulan deliller, abonman sözleşmesi, tüm dosya kapsamı birlikte incelenerek konusunda uzman bilirkişi vasıtasıyla rapor alınmış, tüm deliller toplanmıştır.
Mahkememizce konusunda uzman Elektrik Mühendisi bilirkişi vasıtasıyla yapılan inceleme sonucu düzenlenen 14/05/2014 tarihli raporda özetle; …Ltd. Şti.’nin …’a 2010 yılı Ocak ayı içerisinde taşınmış olduğu bu hususun yatırılan 1.000,00 TL’lik banka dekontundan anlaşıldığı, davalı …’nin cevabında belirttiği şekilde davacıya tahakkuk ettirilen 7.347,80 TL tutarındaki elektrik tüketim bedelinin 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasında kullanılan tüketime ilişkin olduğu, … tarafından …. nolu elektrik sayacına 24/12/2012 tarihli … seri nolu faturada eski borç şeklinde adlandırılan 7.347,80 TL’lik borcun; davacının kiracı olduğu dönemde kullanıldığı belirtilmiştir.
Davacınin sehven yazılan eski borç adı altında tahakkük ettirilen davaya konu borcun iddia edildiği gibi sehven olmadığı 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasında kullanılan tüketime ilişkin olduğu,… nolu elektrik sayacına 24/12/2012 tarihli … seri nolu faturada eski borç şeklinde adlandırılan 7.347,80 TL’lik borcun; davacının kiracı olduğu dönemde kullanıldığı saptandığından açılan davanın reddi yönünde hüküm kurulmuştur.
Yargıtay 3 Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/14304 Esas 2016/8412 Karar sayılı ilamında:
“…Mahkemece, eski borç adı altında tahakkuk ettirilen 7.347,80 TL’lik borcun 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasında davacının kiracı olduğu dönemde kullanılan tüketime ilişkin olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Elektrik mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; dava konusu edilen 7.347,80 TL nin 3 ayrı faturayı kapsadığını,28.07.2009-26.08.2009 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 904,60 TL, 26.08.2009-23.02.2010 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 6.423,30 TL olduğu 10,90 TL nin ise kesme bağlama bedeli olduğu belirtilmiştir.Ancak mahkemece dava konusu borcun 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasına ilişkin olduğu kabul edilerek davacı iddiası doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece tahakkuk döneminde davacının ticari faaliyette bulunup bulunmadığı, faaliyette bulunmuş ise faaliyetin hangi tarihten itibaren başladığı ilgili Ticaret Odası Başkanlığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi Müdürlüğü, Belediye Başkanlığı, Esnaf Odası, SGK, Muhtarlık ve diğer kurumlardan sorularak saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” denilerek Mahkememiz kararı bozulmuştur, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce bozulma kararı sonrasında;
“…Dava, elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklı davacı abonenin kullanmış olduğu elektrik borcu kapsamında taahhuk ettirilen eski tüketim borçları ve gecikme zammından kaynaklı faturaya dayalı alacak kapsamında davalı dağıtıcıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Bozma öncesi yapılan yargılamada tarafların bildirdiği delil ve belgeler toplanarak bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
14.05.2014 Tarihli Bilirkişi Raporunun Sonuç Kısmında Özetle; 4.maddesinde belirtildiği gibi konu edilen … Zemin dükkan ile ilgili 01/01/2010 tarihli kira sözleşmesi yazılarak davacı adına Yücel İyi, dükkan sahibi …’nun karşılıklı olarak imzalamış oldukları, 5.Maddesinde belirtildiği gibi konu edilen … Zemin Dükkan ile ilgili, 01/01/2010 tarihli kira sözleşmesi yazılarak, … Şti adına Dükkan Sahibi …’nun …bank … şubesindeki hesabına, … Ltd. Şti tarafından 1 şubat 2010 tarihinde 1000 TL kira yatırıldığı, dosyada bulunan banka dekontundan anladığı, 7. Maddesinde belirtildiği gibi davacı … Tic. Ltd. Şti konu edilen işyerine elektrik bağlama mukavelesi yapmak için … yetki numaralı Sami Kuru, 11. Maddesinde belirlilen tanıklık ifadesinde 2010 yılı ocak ayı içerisinde … Tic. Ltd. Şti ile anlaşarak bu yerin tesisatını yaptığını, Ayrıca 12. Maddesinde belirtildiği gibi …Ltd. Şti. de işçi olarak çalışan Tanık …’ın ifadesinde çalıştığı şirketin 2010 yılı ocak ayı içerisinde bu yeni yere taşındığını belirtilmiş olması nedenleri ile … Ltd. Şti/nin …, Zemin Dükkana 2010 yılı ocak ayı içerisinde taşınmış olduğu kanaatine varıldığı, 6.maddede belirtildiği gibi daha önce kiracı …’ın …şubesi … şubesinden 13/02/12 tarihinde 512,00 TL güvence parasını iade olarak aldığını, güvence bedeli iade makbuzunda görülmüştür. Eski kiraca …’ın güvence parasını iade almış olması, kendi döneminde kullandığı elektrik borçlarını ödediği anlamına geldiği, 2.Maddede belirtildiği gibi Davalı …Mahkemenizce 12 05 2014 tarihinde yazdığı yazıda, …Tic, Ltd. Sti’ne tahakkuk ettirilen 7.347.80 TL tutarındaki elektrik bedelinin 24/02/2010 – 22/07/2010 tarihleri arasındaki elektrik tüketim bedeli olduğu belirtilmiştir bu tüketim bedelinin bir adet fiyatını kapsadığı, sonuç bölümündeki a ve b şıklarının değerlendirilmesi neticesinde davacının belirtilen adreste 2010 yılı Ocak ayı içeresinde taşınmış olduğu ve davalının yazılı cevap yazısında davacıya taahhuk ettirilen 7.347,80 TL tutarındaki elektrik tüketim bedelinin 24/02/2010 – 22/07/2010 tarihleri arasındaki tüketim bedeli olması belirtmiş olması nedeniyle bu adreste bulunan … nolu abonelik sayacının davalı tarafından tahakkuk ettirilen 24/12/2012 tarihli … seri nolu faturada eski borç şeklinde adlandırılan 7.347,80 TL lik borcun davacının kiracı olduğu dönemde kullandığı elektrik tüketim bedeli olduğu kanaatine varıldığı rapor edilmiştir.
Alınan bilirikişi raporu doğrultusunda davacının sehven yazıldığını ileri sürdüğü eski borç adı altında taahkuk ettirilen faturanın usulüne uygun ve davacının ödemekle yükümlü olduğu davacının kiracı olduğu dönemde kullanmış olduğu elektrik tüketim bedeli karşılığı olduğu, kanaatiyle davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. HD’nin 30/05/2016 tarih 2015/14304 esas 2016/8412 karar sayılı bozma kararında;
” Elektrik mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; dava konusu edilen 7.347,80 TL nin 3 ayrı faturayı kapsadığını,28.07.2009-26.08.2009 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 904,60 TL, 26.08.2009-23.02.2010 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 6.423,30 TL olduğu 10,90 TL nin ise kesme bağlama bedeli olduğu belirtilmiştir.Ancak mahkemece dava konusu borcun 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasına ilişkin olduğu kabul edilerek davacı iddiası doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece tahakkuk döneminde davacının ticari faaliyette bulunup bulunmadığı, faaliyette bulunmuş ise faaliyetin hangi tarihten itibaren başladığı ilgili Ticaret Odası Başkanlığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi Müdürlüğü, Belediye Başkanlığı, Esnaf Odası, SGK, Muhtarlık ve diğer kurumlardan sorularak saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Şeklinde bozma gerekçelerine yer verilerek önceki hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma kararının uyularak bozma sonrası yapılan yargılamada davacının borçlu olmadığını ve kullanmadığını iddia ettiği borç dönemine ilişkin faturanın tebliğ edildiği ve elektrik aboneliğinin kurulu bulunduğu “…” adresinde ticari faaliyette bulunup bulunmadığı kurum ve kuruluşlara yazı yazılarak sorulmuştur.
Belirtilen adreste davacının ticaret sicili kayıtlarına göre ilk tescil edildiği şirket muamele merkezinin … İlçesi … olmakla birlikte, 10/03/2010 tarihinde şirket merkezini dava konusu elektrik faturalarının tüketimine konu … İlçesi … Mahallesine naklettiği ve bu hususun 12/03/2010 tarihli ortaklar kurulu kararı ile 17/03/2010 tarihinde ticaret siciline tescil ve 23/03/2010 tarihinde ilan olunduğu, vergi dairesine sunulan kira sözleşmesinin 01/01/2010 tarihinde düzenlendiği kira sözleşmesinin üzerinde kiranın başlangıç tarihi 15/06/2009 yazılı olmakla birlikte bu tarihin üstü çizilerek 01/01/2010 tarihinin yazıldığı, vergi mükellefiyeti kaydının ise 17/03/2010 tarihinde nakledildiği, mahalle muhtarlığının ise şirketin 2010 tarihinden beri belirtilen adreste bulunduğu bildirilmiştir. SGK kayıtlarına göre davacı şirketin 01/04/2012 tarihinde tarih kapsamına alındığı sorulan tarih aralığında bordro bilgisi bulunmadığı bildirilmiştir. Davacının sunmuş olduğu kira sözleşmesi çerçevesinde ödenen kira borçlarına ilişkin banka hesap hareketlerinin araştırılması maksadıyla ilgili bankalara yazı yazılmış olup, belirtilen tarih aralığına ilişkin kira ödemeleri yapıldığına dair …bank … Şubesi nezdindeki hesap hareketleri bulunduğu, anlaşılmıştır. Buna göre davacının kiralayan konumundaki …’na 01/02/2010 tarihinde kira ödemesi yaptığı anlaşılmıştır.
Dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek temin edilen bilgi ve belgeler ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle bilirkişi raporu alınmış olup alınan bilirkişi raporunda özet olarak; belirtilen adrese gidildiği ancak adreste dava dışı bir şirketin faaliyet gösterdiği davacı şirketle bir ilgisinin bulunmadığı, davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenemediği, dava dilekçesinde sözü edilen faturanın davacı şirket defterlerinde kayıtlı olupolmadığı hususunda tespit yapılamadığı, davalı şirketin ticari defter kayıtlarının incelenmesi sonucunda davacı şirketten 6.436,30 TL endeks esaslı ek taahkkuk, 19.12 TL endeks esaslı olmayan ek taahkuk olmak üzere toplam 6.451,42 TL alacaklı olduğu, davaya konu faturaların davalı şirketin TL bazından tüketim ekstresinde kayıtlı olduğu; teknik değerlendirmede davacının kiracı olarak bulunduğu dönemde sarf edebileceği elektrik miktarı açısından iş yerinin kriko tekstil yani tekstil makinelerinin çalıştırılması ve elektrik idaresinden yapılan sözleşmede gerek sayaç kamperacı gerekse sözleşme gücü tüketimde doğru olmakla beraber faturanın enerji piyasa dağıtım sistemine uyumlu olduğu, faturada tüketim tarihi itibariyle 27/08/2009-23/02/2010 tarihleri arası yani 5 AY 6 gün yani toplamda 176 gün için tüketim 15623KW olup elektrik tesisatı sayaç ve sözleşme amperacına uyumlu olduğu tespit olunmakla beraber fatura tutarı ise yine 2009 yılı tutarı 23,023 kuruş olarak hesaplandığında genel elektrik faturaları ile mukayese edildiğinde 6.432 ,23 TL’nin doğru oldğu davacının davalı elektrik idaresi ile yapmış olduğu 29/04/2011 tarihli yapılandırmada 2010/07 dömenime ait 7.134,70 TL ile 2010/08 dönemine ait olan 1997,90 TL nin toplamı olduğu ve 22/07/2012 tarihli faturada davaya konu olan eski borç 7347,80 TL nin 3 adet faturayı kapsamış olduğu dosyadaki faturalardan görüldüğü, davalı kurum … (…A.Ş) işyerinde … marka … seri nolu sayaç ve …seri nolu sayaçlarda ölçtüğü tüketim miktarı gerek sayaç ve işyerinin tükettiği amperaja uygun olmakla beraber tüketim değerlendirmeleri o günkü bedellere uygun olduğu tespit edilmiş olup, ….Ltd.Şti nin … Zemin dükkana 2010 yılı ocak ayında taşındığı davalı … tarafından mahkemeye yazılan 02/05/2014 tarihli yazısında …Şti ne tahakkuk ettirilen 7.347,80 TL elektrik tüketim bedelinin 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasında (yani 148 gün için) tüketim bedeli olduğunu belirtmiş yapılan hesaplamada 2010 yılı elektrik tüketimi birim fiyatı ve kw değeri hesaplandığında (1kwh=26 kuruş+kayıp kaçak+sayaç okuma vs+kdv olduğu düşünüldüğünde yine yukarıdaki hesaplamaya uyumlu şekilde yaklaşık 16000 kw gibi bir tüketimin yaklaşık tutarı ise kdv dahil 7347,80 TL ye uyumlu olduğu vede bu borcun …Tic. Ltd. Şti nin kiracı olduğu dönemlerde kullandığı elektrik tüketiminin bedeli olduğu gerek dosyadan gerekse … tarafından yapılan yazışmalardan ve önceki kiracı …’ın 13/12/2012 tarihinde … güvence bedelini almış olması kendi döneminde kullanmış olduğu tüketim bedelini ödediği anlamına geldiği yani Sonuç olarak … A. Ş tarafından tahakkuk ettirilen 7347,80 TL nin … Tic. Ltd. Şti tarafından ödemesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı tacir olmakla birlikte ticari defterlerini, yasal sonuçlarının ihtarına rağmen bilirkişinin incelemesi için mahkemeye ibraz etmediği gibi yerlerini de bildirmemiştir. Bu nedenle defter ve belge ibrazından kaçınmış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve tacir olan diğer tarafın defter ve belgeleri üzerindeki kayıtlara itibar etmek gerekmiştir. Her ne kadar Yargıtay bozma kararında taahkuk dönemine ilişkin davacının ticari faaliyette bulunup bulunmadığı, faaliyette bulunmuş ise bu faaliyetin hangi tarihten başladığı hususunda gerekli araştırmanın yapılmaması bozma sebebi yapılmış ise de Yargıtay bozma kararına uyularak bu araştırma ve eksiklik tamamlanmış, elektrik tüketim bedelinin taahkuk ettirildiği 24/02/2010 – 22/07/2010 tarihleri arası davacının belirtilen adreste ticari faaliyette bulunduğu, muhtarlık kaydı, vergi dairesi kaydı, kira sözleşmesi ve bu sözleşme çerçevesinde ödenen kira bedellerine ilişkin kiraya verenin banka hesap hareketleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının taahkuk dönemine ilişkin belirtilen adreste triko tekstil üzerine ticari işletme işlettiği anlaşılmaktadır. Yargıtay bozma kararında belirtilen eksiklikler tamamlanmakla birlikte tüm dosya kapsamı ve daha önce toplanan delil ve belgelerin de bir bütün olarak değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Dolayısıyla davacının iddiasının aksine tahakkuk dönemine ilişkin ticari faaliyetlerin başlayıp devam ettiği tacir olan davacının yasal olarak tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerini sunması gerektiği bu hale göre taahkuk dönemine ilişkin faturaların davalı ticari defterlerinde usulüne uygun olarak kaydedilmiş olması ve elektrik tüketim mevzuatına uygun teknik hesaplamalar yapılmış olması ve bu doğrultuda eski borç tahakkukuna ilişkin davalı tarafça fatura düzenlenmiş olmasında bir hukuka aykırılık bulunmamakla davacının dava konusu ettiği tüketim faturalarına ilişkin borçlu olmadığının tespiti iddiası yerinde bulunmamış olup davanın reddine dair vicdani kanaate ulaşılmıştır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2019/2422 Esas 2019/9996 Karar sayılı ilamında:
“…Mahkemece, davaya konu 7.347,80 TL tutarındaki faturanın 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasında kullanılan tüketime ilişkin olduğu, davacının 2010 yılı Ocak ayı içerisinde taşınmış olduğunun belirlendiği bu nedenlerle davacının borçlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Anılan karar Dairemizin 30.05.2016 tarihli, 2015/14304 Esas ve 2016/8412 Karar sayılı ilamıyla “Elektrik mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; dava konusu edilen 7.347,80 TL nin 3 ayrı faturayı kapsadığını, 28.07.2009-26.08.2009 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 904,60 TL, 26.08.2009-23.02.2010 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 6.423,30 TL olduğu, 10,90 TL nin ise kesme bağlama bedeli olduğu belirtilmiştir. Ancak mahkemece dava konusu borcun 24/02/2010-22/07/2010 tarihleri arasına ilişkin olduğu kabul edilerek davacı iddiası doğru görülmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece tahakkuk döneminde davacının ticari faaliyette bulunup bulunmadığı, faaliyette bulunmuş ise faaliyetin hangi tarihten itibaren başladığı ilgili Ticaret Odası Başkanlığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi Müdürlüğü, Belediye Başkanlığı, Esnaf Odası, SGK, Muhtarlık ve diğer kurumlardan sorularak saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra davaya konu yerde davacının hangi tarihte faaliyete başladığının tespiti için araştırma yapılmış, muhtarlık kaydı, vergi dairesi kaydı, kira sözleşmesi ve bu sözleşme çerçevesinde ödenen kira bedellerine ilişkin kiraya verenin banka hesap hareketleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının elektrik tüketim bedelinin tahakkuk ettirildiği 24/02/2010- 22/07/2010 tarihleri arasında belirtilen adreste faaliyette bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorunludur. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Somut olayda, davaya konu edilen fatura 28/07/2009- 26/08/2009 dönemine ilişkin 904,60 TL, 27/08/2009- 23/02/2010 dönemine ait 6.432,30 TL ve 2009/8 dönemine ait 10,90 TL’den oluşmaktadır. Dairemizin 30.05.2016 tarihli bozma ilamında, faturanın ilişkin olduğu borç dönemleri açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki mahkemece bozmaya uyma kararı verilmesine rağmen gerekçeli kararında borç döneminin 24/02/2010- 22/07/2010 tarihleri arası olduğunu kabul edilmiş ve davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından ve yapılan araştırma neticesinde davacının Ocak 2010 itibariyle dava konu yerde ticari faaliyete başladığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, dava konusu faturanın kapsadığı tüketim dönemleri (28/07/2009- 26/08/2009 dönemine ilişkin 904,60 TL, 27/8/2009- 23/02/2010 dönemine ait 6.432,30 TL ve 2009/8 dönemine ait 10,90 TL) dikkate alınarak Ocak 2010 tarihinde faaliyete başlayan davacının sorumlu olduğu tüketim bedelinin belirlenmesi amacıyla konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile verilen karar usul ve yasaya aykırılık oluşturmaktadır. Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’ ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428.maddesi uyarınca hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi….” denilerek Mahkememiz kararı bozulmuştur, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı tarafça davacı aleyhine tahakkuk ettirilen üç ayrı elektrik faturasından kaynaklı olarak açılan borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Uyuşmazlık ise, elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklı davacı abonenin kullanmış olduğu elektrik borcu kapsamında taahhuk ettirilen eski tüketim borçları ve gecikme zammından kaynaklı faturaya dayalı alacak kapsamında davalı dağıtıcıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı itibariyle dava konusu edilen dava konusu edilen 7.347,80 TL nin 3 ayrı faturayı kapsadığı, 28.07.2009-26.08.2009 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 904,60-TL, 26.08.2009-23.02.2010 tarihleri arasındaki tüketim bedelinin 6.423,30 TL olduğu 10,90 TL nin ise kesme bağlama bedeli olduğu noktasında bir ihtilaf bulunmayıp;
Tahakkuk döneminde davacının ticari faaliyette bulunup bulunmadığı, faaliyette bulunmuş ise faaliyetin hangi tarihten itibaren başladığı ilgili Ticaret Odası Başkanlığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi Müdürlüğü, Belediye Başkanlığı, Esnaf Odası, SGK, Muhtarlık ve diğer kurumlardan sorularak saptanmasından sonra; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2019/2422 Esas 2019/9996 Karar sayılı ilamı ile ”davacının Ocak 2010 itibariyle dava konu yerde ticari faaliyete başladığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, dava konusu faturanın kapsadığı tüketim dönemleri (28/07/2009- 26/08/2009 dönemine ilişkin 904,60 TL, 27/8/2009- 23/02/2010 dönemine ait 6.432,30 TL ve 2009/8 dönemine ait 10,90 TL) dikkate alınarak Ocak 2010 tarihinde faaliyete başlayan davacının sorumlu olduğu tüketim bedelinin belirlenmesi” amacıyla önceki bilirkişi heyeti SMMM … ve Elektrik Mühendisi …’ den ek rapor alınmasına karar verilmiş; Yargıtay Bozma ilamında belirtildiği şekliyle rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişinin yapması gerektiği hesaplama açık bir şekilde tüm sınırlarıyla belirtilmiş ise de gelinen aşamada gerek kök rapor gerekse de ek raporda, Yargıtay bozma ilamına uygun, hüküm vermeye elverişli değerlendirmenin bilirkişi tarafından yapılmadığı anlaşılmakla, dosyanın daha fazla sürüncemede kalmaması amacıyla dosya yeni bir elektrik mühendisi bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Dosya Elektrik Mühendisi Bilirkişisi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 01.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacının sorumlu olduğu dönem 01.01.2010-23.02.2010 arasındaki tüketim miktarı olması gerektiği, bu döneme İlişkin olarak yukarıda verilen tablodaki 29.12.2009- 26.01.2010 arasındaki 28 günlük tüketimin 26 gününden sorumlu olunacağı buna karşılık gelen tüketim miktarının ise 2652 kWh aktif, 2314,9 kvarh endüktif ve 27.01.2010-23.02.2010 arasındaki tüketim miktarı olan 2536 kWh aktif, 2096 kvarh endüktif tüketim miktarı olacağı, sorumlu olunan dönemdeki toplam tüketim miktarı hesaplaması yapılmıştır.
Davalı tarafından 28/07/2009-26/08/2009 dönemine ilişkin 904,60 TL 27/08/2009-23/02/2010 dönemine ait 6.432,30 TL ve 2009/8 dönemine ait 10,90 TL olarak tahakkuk ettirilen 7.347,80 TL alacak miktarının, davacının 01.01.2010 tarihi itibariyle ilgili yerde faaliyete başlaması gözönünde bulundurulduğunda, 1. 28.07.2009- 26.08.2009 dönemine ilişkin 904,60 TL ‘den, 27.08.2009- 23.02.2010 dönemine ait 6.432,30 TL tüketim bedelinin 27.08.2009- 31.12.2009 tarihleri arasındaki kısmından ve ayrıca 2009/8 dönemine ait 10,90 TL kesme bağlama bedelinden sorumlu tutulamayacağı, 01.01.2010-23.02.2010 tarihleri arasındaki tüketim miktarına karşılık gelen kısmından sorumlu tutulabileceği, dosya kapsamından bu tüketimin toplam 5188 aktif ve 4410,9 endüktif olduğu kanaatine varılarak; bulunan hesaplama ile davacının 01.01.2010-23.02.2010 tarihleri arasında tükettiği elektrik bedeli olarak 2.237,09 TL (KDV dahil) ödemesi gereken borç miktarı olarak hesaplanmıştır.” şeklinde tespit edilmiştir. Bu haliyle dava konusu faturanın kapsadığı tüketim dönemleri (28/07/2009- 26/08/2009 dönemine ilişkin 904,60 TL, 27/8/2009- 23/02/2010 dönemine ait 6.432,30 TL ve 2009/8 dönemine ait 10,90 TL) dikkate alınarak Ocak 2010 tarihinde faaliyete başlayan davacının sorumlu olduğu tüketim bedeli bilirkişi tarafından usulüne uygun ve mahkeme denetimine açık olarak belirlendiği de gözetilerek; davacının davasını davalı şirketin 27/08/2009 ile 23/02/2010 tarihleri arasındaki tüketimden bahisle gecikme zammı dahil 7.347,80 TL üzerinden harçlandırdığı ve bu miktar üzerinden borçlu olmadığının tespitini talep ettiği görülmekle; davanın kısmen kabulü ile; davacının 28/07/2009-26/08/2009 dönemine ilişkin 904,60-TL, 27/08/2009-31/12/2010 dönemine ilişkin 4.195,21-TL tüketim bedellerinden ve 2009/8 dönemine ilişkin 10,90-TL kesme bağlama bedeli olmak üzere toplam 5.110,71-TL davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazla istemin reddine, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanununda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça düzenlenmiştir.
16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Temyiz kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi, tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir. (Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 2021/9132 Esas, 2021/17079 Karar sayılı ilamı)
21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun; katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2022 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 5.810,00 TL olarak değiştirmiş olduğu da gözetilerek, HUMK 427 maddesi gereğince hüküm tarihindeki ilk derece mahkemeleri Yargıtay temyiz kanun yolu sınırı uyarınca kabul edilen ve reddedilen miktarlar yönünden ayrı ayrı KESİN olmak üzere aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın kısmen kabulü ile; davacının 28/07/2009-26/08/2009 dönemine ilişkin 904,60-TL, 27/08/2009-31/12/2010 dönemine ilişkin 4.195,21-TL tüketim bedellerinden ve 2009/8 dönemine ilişkin 10,90-TL kesme bağlama bedeli olmak üzere toplam 5.110,71-TL davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazla istemin reddine,
2-Kabul edilen dava değeri (5.110,71 TL) üzerinden alınması gereken 349,11 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 125,50 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 223,61 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 125,50 TL peşin harç, 709,80 TL posta, tebligat, 3.450,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.285,30 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 2.980,60 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafça yatırılan herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığını.
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin reddedilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 2.237,09 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, HUMK 427 maddesi gereğince hüküm tarihindeki ilk derece mahkemeleri Yargıtay temyiz kanun yolu sınırı uyarınca kabul edilen ve reddedilen miktarlar yönünden ayrı ayrı KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.01/02/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır