Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/33 E. 2020/687 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/33
KARAR NO : 2020/687

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 15/01/2020
KARAR TARİHİ : 24/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan şirketin ihyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Dış Tic. Ltd. Şti’ne karşı … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasına istinaden tahliye davası açılmış olduğunu, şirketin merkez kaydının 30/07/2013 tarihi itibari ile terkin edilmiş olduğunu beyanla şirketin ihyasının talep etmiştir.
Davalı ticaret sicil müdürlüğü davayı inkar eden konumdadır.
Taraflar arasındaki tartışma şirketin ihyasının gerekip gerekmediği, bu açıdan öncelikle ihya amacı ile açılmış olan davanın süre yönünden red edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
İhyası talep olunan şirketin merkez kaydının 31/07/2013, tarihi itibari ile TTK Geçici madde 7. çerçevesinde terkin olduğu, bu terkinden sonra ihyası istenen şirket aleyhine tahliye davası açıldığı, halihazırda … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi davasının derdest olduğu tartışmasızdır.
Mahkememizce oluşturulan ara karar çerçevesinde dava dilekçesinde adı geçen “… Şirketi Tasfiye Kurulu “aleyhine açılan davada sıfatının bulunmadığı, esasen şirketin Tasfiye Kurulu’nun mevcut bulunmadığı, davalı … Ticaret Sicil Müdürlüğüne açılan dava yönünden ise hüküm verilme şartlarınını oluşması, tasfiye kuruluna tebligat yapılmasındaki imkansızlık durumu ve usul ekonomisi gerekleri karşısında HMK m.167 hükmü uyarınca dava dilekçesindeki 1 numaralı davalı durumundaki” …Ticaret Limited Şirketi Tasfiye Kurulu aleyhine açılan davanın bu davadan ayrılmasına dair karar verilerek davanın sadece sicil müdürlüğüne karşı görülmesi sağlanmıştır.
Davanın TTK’nın Geçici Madde 7.hükmüne göre açılmış olması, bu çerçevede davacı vekilinin 27/10/2020 tarihli “taraf değişikliğine” dair talebinin maddi bir hatadan kaynaklanan ve aynı zamanda dürüstlük kuralına dahi aykırı içerik taşımaması karşısında bu talebin HMK m.124 gereği kabulüne; bu çerçevede dosyaya beyan sunan … ile …’ in uyaptaki taraf kayıtlarının silinmesine; bu nedenle … vekilinin mazeret beyanının reddine; esasen dosyada taraf olmayan …’ ın dava dilekçesinde dahi gösterilmemesi ve doğrudan beyan sunmuş olması karşısında dosyada TTK Geçici m.7 gereği taraf konumunun bulunmadığının tüm taraflara bildirilmesine karar verilerek mevcut davanın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü huzuru ile yargılamaya devam olunmasına karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 6102 sayılı TTK Geçici Madde 7/f.15 hükmüne göre haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurularak şirket ihyasının istenebileceği, dosya kapsamında silinme tarihinden itibaren beş yıl geçtiği açık olsa dahi aynı maddenin f.2 hükmüne göre “Davacı veya davalı sıfatı ile devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatifler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.” düzenlemesinin mevcut olduğu, bu düzenlemenin sadece birinci fıkra hükmüne değil tüm madde hükmüne şamil olduğu, bu nedenle adı geçen maddenin Geçici Madde 7.fıkrasını dahi kapsadığı, ikinci fıkranın genel hüküm niteliğinde olduğu, yorum bilimi kurallarına göre genel olarak yorumlanması gerektiğinin kabulü ile süreye yönelik itirazın reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur. Esasen derdest davalar ile ilgili geçici 7 madde hükmünün uygulanmayacağına dair hükmün açık içeriği karşısında kanun koyucunun amacına uygun şekilde bu hükmün maddenin belli noktalarına özgülenmesi kanun hükmünün açık ihlaline yol açacaktır. Daha da önemlisi davacının çalışma özgürlüğünün ve hak arama hürriyetinin sınırlanmasına yol açacak yorum tarzı konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin yerleşik uygulamalarına da aykırılık teşkil edecektir. Bu itibarla dava süresi içinde açılmıştır.
Dava TTK’nın Geçici Madde 7.hükmü çerçevesinde açılmış ihya davası olup bu duruma göre davacı derdest başka bir dosyanın davacısı olan gerçek kişiler, davalı ise sadece sicil müdürlüğü olup ihyası istenen şirketin merkez adresi karşısında ise mahkememiz yetkilidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi uygulaması gereği TTK Geçici madde 7.hükmü çerçevesinde açılan ihya davalarının sadece ve sadece sicil müdürlüğüne yöneltilmesi gerekli ve yeterli olduğundan öncelikle tasfiye kurulu üyelerine yöneltilmiş olan dava ile ilgili gerekirse tasfiye kurulu bulunmadığından bu yöne ilişkin ve bu kişilere yöneltilmiş talep açısından ayırma kararı oluşturulmuş, bu çerçevede dava yasal hasım konumundaki sicil müdürlüğüne karşı olmakla uyuşmazlık bu duruma göre ele alınmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı vekilinin dava dilekçesindeki amacı, TTK Geçici Madde 7 gereği kaydı silinmiş olan şirketin normal faaliyetine devam etmesi ve bu suretle ihyasıdır.
“6102 Sayılı TTK’nun yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar şirketin münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması,TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle şirketler re’sen terkin edilebilirler.Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dahilindeki şirketlere bir ihtar gönderilir.Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup,ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir.Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar……… haklı sebeplere dayanarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.”
Somut uyuşmazlıkta, davacı gerçek kişilerin ihyası talep olunan şirket aleyhine Eskişehir 1. SHM’de iki haklı ihtar nedeniyle tahliye davası açtığı, mahkemece davacılara ihya davası açması için yetki ve süre tanındığı açık olmakla derdest olan dava dosyasının sonuçlandırılması ve yargılama işlemlerinin yapılabilmesi açısından ise öncelikle TTK Geçici madde 7 hükmü nedeniyle terkin olan şirketin ihya olunmasını talep etmekte davacıların hukuki yararının olduğu ve aktif sıfat sahibi olduğu açıktır.
Yargıtay uygulamalarında da kabul edildiği üzere TTK Geçici Madde 7.hükmüne göre ihyası istenen şirketin tasfiye memurunun ayrıca pasif sıfatı bulunmamaktadır. Zira işlem tamamen sicil müdürlüğünün yapmış olduğu terkin işleminden kaynaklanmaktadır.
Diğer husus ise 6102 sayılı TTK Geçici Madde 7.uyarınca kaydı silinmiş ve yeniden normal ticari faaliyetini sürdürecek olan şirketin ihyasına karar verilmesi halinde tasfiye memuru atanması gerekip gerekmediği noktasındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 20/07/2016 tarihi itibariyle bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçmiştir.Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirilmesinde birçok amaç olmakla birlikte bu amaçlardan birinin ise Yargıtay’ın yüksek mahkeme olarak “içtihat kurumu” görevini tam ve eksiksiz icra edebilmesidir.Böylelikle gerek ilk derece mahkemelerinin ve gerekse bölge adliye mahkemelerinin aynı konuya ilişkin farklı uygulamalarda bulunmasının dahi önüne geçilmesi amaçlanmıştır.Esasen aynı konu hakkında farklı kararların Yargıtay,yani yüksek mahkeme kararlarının mevcudiyetine rağmen ortaya çıkması Anayasa m.36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6 hükmü karşısında adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracak, en önemlisi kanun koyucunun amacının da açıkça görmezden gelinmesine yol açacaktır.Bu yönü itibariyle “birbiriyle uyuşmayan mahkeme kararlarının sürüp gitmesi yargı sistemine güveni azaltıcı ve hukuki belirsizlik hali oluşturmaktadır.”(Nejdet Şahin ve Perihan Şahin/Türkiye davası (BD),57,Leach,Sayfa 278)
O halde 6102 sayılı TTK Geçici m.7 hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tasfiye memuru atanıp atanmayacağı noktasında Yargıtay tarafından farklı uygulamalar yapılmış ise de somut uyuşmazlıkta hüküm tarihine en yakın ve son uygulamaların dikkate alınması gerekir.
Nitekim Yargıtay 11 H.D. 22/05/2019 tarih ve 2019/1992E ve 2019/4024K.sayılı ilamında ilk derece mahkemesinin 2016 yılında vermiş olduğu karar ile oluşturduğu emsal ilamında “…Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece, TKK’nın 547. maddesi uyarınca şirketin ihyasına, dava dışı Zekariye Kadıoğlu’nun ek tasfiye işlemleri için tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamından ihyası talep edilen şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca uyarınca davalı tarafça re’sen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda geçici 7. maddesi uyarınca şirketin ihyasına karar vermekle yetinilmesi gerekirken, ayrıca tasfiye memuru atanması doğru görülmemiş ise de, anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK 438/7. maddesi hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile mahkeme kararının hüküm bölümünün 1. bendinin çıkarılarak yerine “Davanın kabülü ile … Ticaret Sicilinin … sicil nosunda kayıtlı iken 26/06/2014 tarihinde re’sen terkin edilen … Ltd. Şti.’nin ihyasına” yazılmasına, hükmün bu şekliyle davacı yararına DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ” gerekçesiyle ilk derece mahkemesindeki tasfiye memuru atanmasına ve tasfiye memuruna ücret tayin olunmasına dair kısım, hükümden tümden çıkarmıştır.
Yine Yargıtay 11.H.D.08/04/2019 tarih ve 2019/978E.2019/2730K.sayılı ilam içeriğine göre,ilk derece mahkeme ilamında TTK geçici 7 madde gereği ihya kararı verildiği,TTK geçici 7 madde gereği ihya yapıldığından dolayı tasfiye memurunun atanmadığı,tasfiye memuru atanmaması gerekçesinin dahi açıkça ilamda tartışıldığı,buna mukabil davalı sicil müdürlüğünün ise tasfiye memuru atanmamasını açıkça istinaf nedeni yaptığı,… BAM 3.HD …E….K.sayılı ilamında “…TTK geçici 7 maddesine göre,…, mahkemece tasfiye memuru atanmaksızın ihya kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından,davalının istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.”şeklindeki kararının bu defa ve akabinde temyiz olunduğu,Yargıtay’ın ise adı geçen kararında “…. Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; TTK’nın Geçici 7’inci maddesine göre re’sen sicilden silinen dava dışı şirketin silinme tarihinden önce hakkında devam eden icra takibinin bulunmasına göre, ilk derece mahkemesince tasfiye memuru atanmaksızın dava dışı şirketin ihyasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”gerekçesiyle son uygulamalarını yeniden ve ayrıca teyit etmiştir.Nitekim mahkememizin yargı çevresinde yer aldığı İstanbul BAM 12.Hukuk Dairesinin 2018/1131E.2018/770K.sayılı ilamında “…Tüzel kişiliğin ihyasına karar verilen davadışı şirketin TTK nun geçici 7.maddesi uyarınca 18.12.2015 tarihinde re’sen sicilden terkin edildiği anlaşılmaktadır.Dava dışı şirket TTK hükümlerine göre tasfiye edilmediğinden terkinden evvel tasfiye halinde bulunmadığı gibi bir tasfiye memuru mevcut değildir.Bu sebeble husumetin sicil memurluğuna yöneltilmesi yeterlidir. Terkin işlemi kaldırılarak şirketin ihyasına karar verildiğinde şirket terkinden evvelki mevcut haline döneceğinden tasfiye memuru atanmaması bir eksiklik değildir.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince tavzih isteminin reddine ilişkin verilen ek kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve TTK’nın geçici 7/2.maddesi uyarınca tasfiye memurunun atanmasına gerek olmamasına göre davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle Yargıtay 11.HD son uygulamalarını dahi aynen ve birebir benimsemiştir.
Yargıtay 11.HD’nin son uygulamaları ve bu uygulamayı benimseyen İstanbul BAM uygulamaları çelişkisiz bir şekilde ve birbiriyle uyum içindedir. Kaldı ki Yargıtay 11.H.D, 6102 sayılı TTK Geçici madde 7 hükmüne göre asliye ticaret mahkemeleri tarafından verilen ihya kararlarında ve özellikle son yıllarda,tasfiye memuru atanmadığı halde bu yöne ilişkin herhangi bir eleştiriye kararında yer de vermemiştir. Oysaki tasfiye memurunun atanmasının,hükmün olmazsa olmaz unsurlarından bulunması durumunda HMK m.297/f.2 hükmü çerçevesinde Yargıtay tarafından bu hususun re’sen bozma nedeni yapması icap eder idi. Esasen yukarıda açıklanan son uygulamalar ise bu noktada açık ve yerleşiktir.
Nitekim mahkememizce verilen kararlar ile ilgili yargılama yapma yetkisine haiz İstanbul BAM ilgili hukuk dairesi de doğal olarak ve halihazırda uygulamayı aynen devam ettirmektedir.Hal böyle olunca en azından Anayasa m.36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6 hükmünün ihlaline yol açılmaması için bu uygulamanın bu aşamada benimsenmesi,bu yönde uygulama yapılması zorunludur.Aksi takdirde aynı konuda ilk derece mahkemelerinin farklı uygulamalar benimsemesi hukuk güvenliğini de sarsıcı sonuçlara yol açacaktır.
Kaldı ki ve aynı zamanda Yargıtay uygulamasının kanun metni içeriğine dahi uygun olduğu değerlendirilmektedir. Zira 6102 sayılı TTK Geçici m.7 hükmünün birinci fıkrası,bu çerçevede kayıtları silinen şirketler yönünden ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmayacağını açıkça belirtmiştir.O halde kanunların belirttiği tasfiye usulüne uyulmaksızın kaydı silinmiş olan bir şirketin tasfiyesinin yapıldığı kabul edilemeyecektir.Nitekim TTK m.547 hükmü uyarınca mahkemeden talepte bulunulması durumunda, mahkemenin ek tasfiye kararını verdiği aşamada ve ayrıca tasfiye memuru ataması yasal zorunluluktur. Oysaki TTK geçici m.7 hükmünün 15.fıkrası bu noktada mahkemeden ihya istenebileceğini belirtmiş olmakla birlikte mahkemece tasfiye memuru atanacağını,TTK m.547 hükmünde olduğu üzere açıkça düzenlememiştir. Kanun koyucunun aynı yıl itibariyle yürürlüğe giren benzer hükümlerde farklı düzenlenmeler yapmış olması bir unutkanlık veya boşluk değil kanun koyucunun amaca uygun bilinçli bir tercihi olarak değerlendirilmelidir.Esasen son yıllarda gerek Yargıtay uygulamasında ve gerekse doktrinde bu yöne ilişkin bir eleştiri mevcut değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı). O halde uyuşmazlığı gören asliye ticaret mahkemesinin TTK Geçici madde 7 hükmü çerçevesinde kaydı silinen şirketin ihyası kararı vermesinden sonra ayrıca mahkemenin tasfiye memuru ataması yapabileceğine dair dayanak hükümde açıklık bulunmadığı halde mahkemenin bu noktada kanundan doğmayan bir yetkiyi kullanması anayasa ile de uyumlu değildir.
Sonuç olarak kayden ihya olunan şirket yönünden tasfiye memuru atanması mevcut Anayasa, açıklanan kanun hükümleri ile Yargıtay’ın ve İstanbul BAM hukuk dairesinin son uygulamalarının görmezden gelinmesine ve giderek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin m.6 hükmünün ihlaline dahi yol açacaktır.O halde somut uyuşmazlıkta tasfiye memurunun atanmaması kanun ve Yargıtay uygulamasına da uygundur.
Davacıların dava dilekçesinde açıkladığı ve ihya talebine esas olan yargısal iş ve işlemlerin yapılabilmesi, davacıların mülkiyet hukukundan kaynaklanan haklarını kullanabilmesi, tahliye davasının sonuçlandırılabilmesi ancak ve ancak terkin olan şirketin ihyası ile mümkündür. Aksi takdirde T.C. Anayasasının m. 36 hükmü çerçevesinde davacının hak arama hürriyeti kullandırılmamış ve hak arama hürriyeti ihlal olunmuş olacaktır. Daha da önemlisi bu hakkın kullandırılmaması hali davacının mülkiyet hakkını gereği gibi kullanamaması sonucunu dahi doğuracaktır. Davacının en temel hak ve hürriyetlerini kullanabilmesi açısından ihya kararı verilmesini talep etmekte hukuki yararı mevcut olup bu yöne ilişkin talebin bu açıdan kabulü gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki Yargıtay 11. HD’nin son yıllarda gelişen ve değişen hükümlerine göre TTK Geçici Madde 7.hükmüne göre terkin olunan şirketin ihyasına karar verilmesi halinde “Şirketin ihyası ile yeniden ticaret siciline tesciline karar verilmesi” gerekli olup bu nedenle ticaret siciline tescil işleminin ek tasfiye ile sınırlı tutulmaması gerekir.(Yargıtay 11.HD’nin 2016/8629E. 2017/6341K.sayılı ilamı ile bu ilam örneğini benimseyen İstanbul 13.BAM 2020/434E. 2020/791 K.sayılı ilamı)
Bu arada hemen belirtmek gerekir ki … sicil numaralı … Tic. Ltd.Şti ‘nin en son temsilcisinin kim olduğu ve bu şirkete TTK m.7/f.1 hükmünde belirtilen hangi sebepten dolayı resen terkin yapıldığı, yine TTK Geçici 7 madde f.4 hükmünde yer alan ihtaratların ve ilanların yapılıp yapılmadığı, ne zaman ve ne şekilde yapıldığına dair belge suretlerinin mevcut olup olmadığı, özellikle bu ihtarların temsil ve ilzama yetkili kişi veya kişilere tebliğ edilip edilmediği, ihtarın hangi tarihte ve ne şekilde yapıldığın hususlarının araştırılması, dayanak belge suretlerinin çıkarılması, iki hafta içinde mahkememize bilgi verilmesi için … Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmıştır.
Böylelikle davalı sicil müdürlüğünün şirketin ticaret sicil kaydının silinmesine kusurlu hareketiyle sebep olup olmadığı Yargıtay’ın son uygulamaları çerçevesinde araştırılmıştır. Bu araştırma sonucunda sicil müdürlüğünden gelen cevabi yazı örnekleri dikkate alındığında sicil müdürlüğünün şirketin kayden terkinine karar vermeden önce şirketin gerekli ihtarı şirketin sicil adresine gönderdiği, ancak tebligatın iade geldiği, ayrıca gerekli ilanın dahi yine sicil müdürlüğünce yapıldığı, bu suretle sicil müdürlüğünün üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği, ihyası talep olunan şirketin sicil kaydının silinmesinde davalı sicil müdürlüğünün kusur hareketinin mevcut olmadığı, bu nedenle davalı sicil müdürlüğü aleyhine herhangi bir yargılama giderine hükmedilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının davasının kabulüne, ihyası talep olunan … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı olan … Dış Ticaret Limited Şirketinin ihyası ile şirketin yeniden ticaret siciline tesciline, re’sen sicilden terkin edilen şirket bakımından ihya kararı verilmesi halinde şirketin tasfiye haline gireceğine ilişkin yasal düzenleme bulunmadığından şirket tasfiye memuru atanmasına Yargıtay uygulaması dahi gözetilerek yer olmadığına, kararın tescil ve ilanına dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı …, …, …’in davasının kabulüne,
İhyası talep olunan … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı olan… Dış Ticaret Limited Şirketinin ihyası ile şirketin yeniden ticaret siciline tesciline,
2-Re’sen sicilden terkin edilen şirket bakımından ihya kararı verilmesi halinde şirketin tasfiye haline gireceğine ilişkin yasal düzenleme bulunmadığından şirket tasfiye memuru atanmasına Yargıtay uygulaması dahi gözetilerek yer olmadığına,
3-Kararın tescil ve ilanına,
4-Dava açılırken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davalının dava açılmasına kusurlu hareketiyle yol açmadığının anlaşılması ve davacının gereksiz yere gider yapılmasına sebebiyet vermiş olması karşısında HMK m.327 hükmü uyarınca davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir olunmamasına,
6-Davacılar tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda, davalı tarafın yokluğunda, oy birliği ile karar verildi.24/12/2020

Başkan

Üye

Üye

Katip