Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/313 E. 2023/443 K. 22.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2020/313
KARAR NO : 2023/443

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/07/2020
KARAR TARİHİ : 22/05/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen İTİRAZIN İPTALİ davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili banka ile dava dışı … Limited Şirketi arasında Genel Kredi Sözleşmeleri imzalanarak kredi kullandırıldığını, davalı/borçlu … (…) ise sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığını, borçluların, kredi borçlarını ödemede temerrüde düşmeleri üzerine borçluların kredi hesaplarının, … 6. Noterliği’nin …tarihli … yevmiye sayılı hesap kat ihtarnamesi ile kat edilerek, kredi borcunun ödenmesi hususunda ihtar gönderildiğini, ihtarnamenin sözleşmede bildirmiş oldukları adreslerine gönderilmesine rağmen borcun ödenmediğini, … 34. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, haksız, mesnetsiz, hukuka aykırı, alacağın tahsilini geciktirmek maksadı ile kötü niyetli, yasaya ve hukuka aykırı olarak borca, faize ve takibin fer’ilerine itiraz edildiğini, arabuluculuk başvurularının olumsuz sonuçlandığını belirterek, itirazın iptali ile % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davaya cevap süresi içerisinde cevap verilmemiştir.
Davalı vekili 13.09.2020 tarihli beyan dilekçesinde özetle; BK 583 madde uyarınca yenilenen sözleşmelerin geçmişteki kefalet sözleşmesini geçersiz kıldığını, 2 kefalet sözleşmesinden ilkinin kefaletin kefalet süresinin belli olmayışı kefalet sözleşmesini geçersiz kıldığını, ayrıca kefillerin “müteselsil kefil olması halinde bu sıfat veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır”, hükmü gereğince dosyadaki 2 kefalet sözleşmesinde bu yönde davalı şahısların bir beyanı ve yazıları olmadığından geçerliliği olmadığını, kısaca BK 583 md. Gereği takibe ve davaya konu kefalet sözleşmesi kanuna aykırı düzenlenmiş olmakla davalının kefil sıfatı bulunmadığını, 2 kefalet sözleşmesininde bu yönde geçerliliği bulunmadığını, icra dosyasındaki rakamla dava konusu müddeabih arasında tutarsızlık bulunduğunu, icra dosyasında toplam borç miktarı 452.701,71.-TL iken davaya konu müddeabihin ise 43.264,81.-TL olarak gösterildiğini, hesap kat ihtarnamesine de uygun olmadığını, borçlu dava dışı şirket hakkında … 3. Ticaret Mahkemesinin..E. Sayılı dosyasında Konkordato davası bulunduğunu, müvekkilinin 2017 Şubat ayında asıl borçlu şirketteki %98 hissesini devrederek ayrıldığını, hesap kat ihtarnamesinin tebliğ edilmemesi nedeniyle geçerli olmadığını belirterek, kötüniyetle açılan davanın reddine, davacının icra takibine konu değerin %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava; bankacılık işlemlerinden kaynaklanan ticari kredi borcunun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Davacı … 34. İcra Dairesi’nin …sayılı dosyası ile 19/04/2019 tarihinde, davalı ile dava dışı … aleyhine, Genel Kredi ve Kefalet sözleşmelerine dayanarak, 373.881,22.-TL asıl alacak, 39.982,10.-TL işlemiş faiz, 1.998,98.-BSMV, 2.569,41.-TL Masraf olmak üzere toplam 418.431,71.-TL nakit, 34.270,00.-TL gayrinakit üzerinden ilamsız icra takibi başlattıktan sonra (…) ödeme emrinin borçlu/davalıya 24/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 02/05/2019 tarihinde hiçbir borcu olmadığını, borcun tamamına ve faize itiraz ettiğini belirterek takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacının da 01/07/2020 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde 43.264,81.-TL asıl alacak (takip talebindeki sorumluluk miktarı) üzerinden huzurdaki itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.
Davalıya 25.08.2020 tarihinde dava dilekçesi tebliğ edilmiştir. HMK.nun 127.maddesinde belirtilen 2 haftalık cevap verme süresi 08.09.2020 tarihinde dolduktan bir gün sonra davacı vekili süre uzatım dilekçesi vermiş, talebi 24.09.2020 tarihli ara kararlar ve bu nedenle reddedilmiştir. Böylece davalının davaya süresinde cevap vermediği kabul edilmiş, ön inceleme zaptında da bu husus tutanağa geçmiştir.
Davalı vekili 22.01.2020 tarihli duruşmada adli tatil nedeniyle uzayan cevap verme süresinden bahsetmekte ise de HMK.nun 104.maddesi gereğince cevap verme süresi adli tatil içerisinde sona ermemiştir. Bu nedenle süre uzaması söz konusu değildir. Kaldı ki bu iddia kabul edilse bile, bir haftalık ek sürenin dolduğu tarih de 07.09.2020 tarihi olup, cevap dilekçesi yine süresi içerisinde verilmemiştir.
Öyle ise davalı taraf HMK.nun 128.maddesi gereğince davayı inkar etmiş sayılır. Bu nedenle davalının kefalet sözleşmelerindeki yazıların kendi el ürünü olmadığına ilişkin 13.09.2020 tarihli beyan dilekçesindeki savunmanın incelenebilmesi ancak davacının açık muvafakatına bağlı olup, 09.07.2021 tarihli duruşmada davacı vekili muvafakat vermemiştir.
Buna rağmen mahkememizin 10.12.2021 tarihli ara kararıyla kefalet sözleşmelerindeki yazıların davalının eli ürünü olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Yapılın inceleme sonunda verilen 28.03.2022 tarihli bilirkişi raporu ile kefalete ilişkin 15.05.2014 tarihli sözleşmedeki yazıların davalının eli ürünü olmadığı belirlenmiştir. Mahkememizce bu konuda hata yapıldığı, sehven bu yola gidildiği düşünüldüğünden, yukarıda açıklanan nedenlerle hükme esas alınmamış, bu delil kabul edilmemiştir. Aynı şekilde 22.04.2022 tarihli ve devamı celselerde de imza incelemesine gidilmiş ise de bu karar hatalı kabul edilerek mahkememizin 23.12.2022 tarihli celsesinde bu ara karardan dönülmüştür.
Her he kadar HMK.nun 209.maddesinin “Yazı Veya İmza İnkârının Sonucu” başlıklı 209.maddesi gereğince;
“(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.
” denilmekte ise de imza inkarı hak düşürücü süreler içinde ve açıkça yapılmalıdır. Aksi halde yani imza inkarına “Kamu Düzeni” gibi her zaman itiraz edilebilir bir sonuç yüklendiğinde, hukuk hakiminin bir ceza hakimi gibi baktığı bütün davalara konu sözleşmelerdeki imzaları re’sen incelemesi gerekir. Taraflarca hazırlama ilkesi gereği kanun koyucunun amacı bu değildir. Yukarıda işaret edilen ve mahkememizin 06.06.2022 tarihli celsesinde kullanılan bu yasa maddesi ancak süresinde ve açıkça yapılan imza inkarları için geçerlidir. Bu nedenle yasa maddesinin yanlış yorumlandığı düşünüldüğünden ara karardan dönülmüştür. Zira hakimler, idareye karşı bağımsız oldukları kadar, kendi meslektaşlarına karşı da bağımsızdırlar (Anayasa 132.madde, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 4.madde, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri.) Bunun anlamı, bir mahkemede görevli olan hakimin aldığı kararlar kendisinden sonra gelen hakimi de bağlamaz. Hatta hakim yanlış karar verdiğini anladığı anda yasal olarak mümkün ise kendi verdiği ara karardan dönerek yeni bir ara karar verebilir.
Açıklanan nedenlerle davalı taraf, davacının ileri sürdüğü bütün vakıaları inkâr etmiş sayılsa da icra takibine yapılan itirazda sadece borcun inkarı ile yetinildiği, ticari ilişkinin, sözleşmenin ve sözleşmedeki imzaların açıkça reddedilmediği göz önüne alındığında taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı kabul edilmiştir.
Çözümlenmesi gereken sorun, davacı bankanın alacağının bulunup bulunmadığı, var ise miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti. arasında 1.500.000,00.-TL limitli 15.05.2014 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi ile 4.500.000,00 TL limitli 11.05.2018 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi olarak iki adet kredi sözleşmesi akdedildiği dosyaya sunulan sözleşmeden anlaşılmaktadır.
Sözkonusu Genel Kredi Sözleşmelerinden 15.05.2014 tarihli kredi sözleşmesini davalı/kefil … 1.500.000,00 TL kefalet limiti dahilinde müteselsil kefil sifatıyla imzalamıştır. Diğer sözleşmede kefaleti yoktur.
Kredi sözleşmesi imzalanırken davacı banka tarafından Ön Bilgi Formu düzenlenmiş, Genel Kredi Sözleşmesinin kurulmasından önce 14/05/2014 tarihinde taraflar arasında imzalanıp sözleşme içeriğinin tetkiki için sözleşmenin bir sureti kredi lehtarına ve kefillerine sunulmuş olduğu, daha sonra sözleşmenin Genel İşlem koşullarına ilişkin olarak TBK.nun 20-28. Maddelerine uygun davranıldığı kabul edilmiştir.
Kefalet sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin yazılı olarak yapıldığı, davalının (yani kefilin) sorumlu olacağı miktarın açıkça ve belirli olarak gösterildiği, kefaletin tarihinin, türünün ve miktarının davalı el yazıları ile yazılı olduğu böylelikle kefaletin TBK’nun 584. Maddesinde belirtilen şekil şartlarına uygun ve geçerli olduğu kabul edilmiştir. Her ne kadar bir an için eş muvafakatı yönünden düşünülecek olsa bile TBK.nun 584.maddesi gereğince, ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler için eşin rızası aranmayacağından, davalı/kefilin de dava dışı şirketin ortağı olduğu ticaret sicil kaydından anlaşılmakta eş muvafakatına gerek yoktur.
Bilirkişi raporunda da açıkça ifade edildiği üzere davalı kefilin sorumluluğunun çerçevesi sözleşmenin 10.9 maddesinde (40-41.Sh.) düzenlenmiştir. Davalı kefil açısından takip ve dava konusu kredi sadece business card kredisine dayandırılmış olduğu tespit edildiğinden, bilirkişi bu borç ile sınırlı bir inceleme yapmıştır. Bu kredi kartlarının da 11.05.2018 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinden önce yani davalının kefaletinin bulunduğu 15.05.2014 tarihli sözleşmeye dayanılarak verildiği bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonunda anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporunun 6 sayfasında ve (IV-a) bölümünde tablo halinde gösterildiği üzere 3 adet kredi kartı kullandırıldığı, borç miktarının ise toplamda 39.921,87.-TL olarak belirlendiği, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine Gebze 6. Noterliğinin 23.01.2019 tarih ve 3323 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kredi cari hesabın kesildiği ve kat edildiği, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 24 saat içinde … ile 367.864,05 TL nakdi kredi borcunun ödenmesi, gayrinakdi çek bedeli kredisi 40.,000,00 TL (1600,00 TL x 255) DEPO edilmesi, aksi halde yasal yollara müracaat edileceğinin ihbar ve ihtar edildiği, ihtarnamenin 25.01.2019 tarihinde tebliğ edildiği, 1 günlük mehil süresi eklendiğinde davalının 27.01.2019 tarihinde temerrüt halinde olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi de mahkememizin tespiti ile aynı görüştedir.
Bilirkişinin yaptığı inceleme sonunda davalının yukarıda belirtilen üç kredi kartından olayı 39.921,87.-TL asıl alacak, 3.136,87.-TL işlemiş faiz, 156,84.-TL BSMV olmak üzere toplamda 43.215,58.-TL borçlu olduğu hesaplanmıştır. Yapılan bu hesaplamaya itibar etmemek için bir neden görülmediğinden bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Likit (belirlenebilir) olduğu anlaşılan kredi borvuna dayalı alacak üzerinden davalının haksız itirazı nedeniyle takdiren % 20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
1-Davacının … 34. İcra Müdürlügünün…sayılı dosyası ile davalı/borçlu aleyhine başlattığı icra takibine İTİRAZIN KISMEN İPTALİNE,
Takibin 39.921,87-TL asıl alacak, 3.316,87-TL işlemiş faiz, 156,84-TL BSMV olmak üzere toplam 43.215,58-TL üzerinden takip tarihindeki koşullarla aynen DEVAMINA,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanunun 2. Maddesine göre takip tarihinden itibaren değişen oranlarda temerrüt faizi UYGULANMASINA,
İcra takibine yapılan itiraz haksız olduğundan ve likit (belirlenebilir) hüküm altına alınan alacak (43.215,58-TL) üzerinden % 20 hesabıyla 8.643,11-TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
Fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 2.952,06-TL olup, peşin alınan 522,54-TL harç ile 80,70-TL tamamlama harcından oluşan 603,24‬-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.348,82‬-TL karar ve ilâm harcının DAVALIDAN ALINARAK HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan posta ve tebligat masrafı 299,50-TL, bilirkişi ücreti 2.600,00-TL toplamı 2.899,50-TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre hesaplanan 2.896,20-TL yargılama gideri ile ilk dava açma gideri (başvuru harcı, peşin harç ve tamamlama harcı toplamı) 657,64‬-TL’nin toplamı 3.553,84‬-TL yargılama giderinin DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE, BAKİYESİNİN DAVACI ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan (kabul olan dava değeri üzerinden) 9.200,00-TL maktu vekâlet ücretinin DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan (reddolan dava değeri üzerinden) 49,23-TL vekâlet ücretinin DAVACIDAN ALINARAK DAVALIYA VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde DAVACIYA İADESİNE,
7-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul/red oranına göre 1.318,50-TL’sinin davalıdan, 1,50-TL’sinin davacıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.22/05/2023

KATİP

HAKİM