Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/296 E. 2022/905 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/296 Esas
KARAR NO : 2022/905

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/06/2016
KARAR TARİHİ : 28/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Müvekkil sigorta şirketi nezdinde 14/07/2014 başlangıç ve 14/07/2015 bitiş tarihli … numaralı Genişletilmiş Kasko Filo Sigortası Poliçesi ile teminat altına alınan… plakalı aracın davalılar sorumluluğunda bulunan yolda meydana gelen çöküntü nedeniyle çalışma yapılan ve uyarı ikaz levhası bulunmayan alana çarpması sonucu meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesi … numaralı dosya kapsamında 4.123,00 TL hasar bedeli ödendiğini, meydana gelen bu riziko ve hasardan davalıların sorumlu olduğunu, 16/06/2014 tarihli kaza tespit tutanağına göre yol çökmesinde hiçbir uyarıcı işaretleme, ikaz ve uyarıcı levha bulunmamasının kazaya neden olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle davalı dava konusu kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4.123,00 TL sigorta tazminat bedelinin 12/12/2014 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalılar … Tic. A.Ş., …Taah. A.Ş., …A.Ş. Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; … Başkanlığınca, “…Sahası ve Depo Bağlantı Hatları İnşaat İşleri” işi, yüklenici sıfatıyla … Ortaklığına ihale edilerek 18.12.2013 tarihinde sözleşmesi yapılmış ve 02.01.2014 tarihi itibarıyla da, yer teslimi yapılarak işe başlandığını, davalı müvekkili ortaklık, yüklenici sıfatıyla yüklenmiş olduğu edimini İBB ile aralarında akdetmiş oldukları sözleşme ve eklerine tam bir uygunlukla ikmal ve ifa ettiğini, İşim yapımı sırasında, alınan UTK Kararı gereğince “Karım Karabekir İstasyonu 2. Aşama Trafik Sirkülasyonu” projesine ilişkin olarak yol genişletme çalışması yapımına başlandığını, çalışma kapsamında, beton dökümü ile işin sonlandırılması işlemine kadar geçen süreçte, söz konusu çöküntünün olduğu asfalt yolda makine ya da insan gücü ile hiçbir müdahalede bulunulmadığını, mevcut asfaltta herhangi bir bozukluk veya çatlama meydana gelmediğini, müvekkili ortaklığın yapmış olduğu yağmur suyu deplase çalışmasının, kazayla bir ilgi ve ilişiğinin bulunmadığı, gerek yapılış tarihi ve gerekse yapıldığı yer ile sabit olduğu üzere açıkça ortada olduğunu, dolayısıyla, gerek yağmur suyu deplase işinin yapılış tarihi ve gerekse de çöküntü meydana gelen asfalt kısmında herhangi bir kazı veya çalışmanın yapılmadığı gerçeği karşısında, işbu davanın arz ve ikamesi ve istemde bulunulmasının hiçbir haklı yanı bulunmadığı gibi maddi ve hukuki dayanağı da olmadığını, kusur sorumlulugu ilkesi geregince; uygun illiyet baginin bulunmasi kosulunun gerçeklesmemis olmasi nedenine bagli ve dayali olarak, isbu davada müvekkilimiz Ortakliga husumet tevcihi, hakkaniyete aykırı olmakla birlikte, isbu davanin reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı/müvekkilimiz yüklenicinin, söz konusu asfaltta çatlak ve çöküntülerin meydana gelmesinde herhangi bir ihmal ve kusuru bulunmadığı cihetle, dolayısıyla sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden, haksız, maddi ve hukuki olgu ve dayanaklardan yoksun iddia ve davanın reddine karar verilmesini, öncelikle pasif husumet ehliyeti yokluğu sebebiyle davanın reddine, haksız, maddi ve hukuki olgu ve dayanaklardan yoksun iddia ve davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve ücret-i vekâletin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; davada görevli mahkemenin idare mahkemeleri olduğunu ve idari yargıda görülmesi gerektiğini, dava konusu sözleşmelerin ilgili maddeleri gereği üçüncü şahıslar ile ilgili meydana gelen zararın karşılanması yüklenici firma sorumluluğunda olduğunu, husumet nedeniyle reddi gerektiğini, kaza tespit tutanağı ve kusura ilişkin tespite itiraz ettiğini, talep edilen tazminat fahiş olduğunu ve kabul etmediklerini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, haksız açılan davanın öncelikle görev, husumet ve esastan reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen … yönünden dosya tefrik edilerek mahkememizin 2017/553 E sayılı sırasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Hasar miktarı ve kusur konusunda rapor tanzim edilmesi için dosya İTÜ de görevli Makina Mühendisi bilirkişiye tevdi edilerek rapor tanzim edilmesi sağlanmıştır.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, davacıya genişletilmiş kasko poliçesi bulunan araç için ödenen hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı, kaza tespit tutanağı, tanzim ettirilen bilirkişi raporu ve… Raylı Sistem Daire Başkanlığı Avrupa Yakası Raylı Sistem Müdürlüğünün … tarihli yazısından ; davalıların yol genişletme çalışması yaptıkları ve … davalılar tarafından yol yapım çalışmasının tamamlanmasından sonra asfaltta çatlaklar oluştuğu, havanın yağışlı olması sebebi ile de asfalt altındaki zeminin yumuşadığı ve asfaltın tamamen çöktüğü , davacıya kasko poliçesi bulunan araç sürücüsünün anılan mevkiiden geçişi sırasında yol çökmesi sebebi ile aracında hasar meydana geldiği, çökmenin meydana geldiği alanda uyarı işaret ve levhalarının bulunmadığı, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunmadığı,davalıların ve dava dışı belediyenin kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu oldukları anlaşılmakla denetime elverişli kusur ve hasar konusunda tanzim ettirilen bilirkişi raporu doğrultusunda tespit edilen hasar bedelinin davalılardan tahsiline dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 02/06/2020 tarih ve 2018/1613 Esas 2020/573 Karar sayılı ilamında;
“…İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda A-5. madde ile “Olay yerindeki bu çökmeye, davalı ortaklığın yapmakta olduğu çalışmanın neden olması halinde de davalı ortaklığın kusurunun yanında belediyenin de sorumluluğu bulunmaktadır” açıklaması ile davalı firmaların % 100 oranında kusurlu olduğu açıklanmıştır. Ancak bilirkişi raporunun şarta bağlı, olasılıklı düzenlenmiş olması, oluş, çöküntünün neden dolayı meydana geldiği, buna yönelik illiyet bağı, bunun sonucu kimin sorumlu ve ne oranda kusurlu olduğu ve özellikle sorumluluk açısından net olmayışı ile değerlendirildiğinde HÜKÜM KURMAYA ELVERİŞLİ DEĞİLDİR.
O halde Mahkemece, meydana gelen kazada KUSURUN BELİRLENMESİ İÇİN 2 inşaat mühendisi ve 1 trafik bilirkişisinden oluşacak bir bilirkişi heyetinden gerekirse mahallinde keşif yapılarak ya da bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilerek, varsa davalılar tarafından çöküntünün olduğu yerde yapılan çalışmaya ilişkin proje de getirtilip incelenerek yapılan KALDIRIM ÇALIŞMASININ ZARARININ OLUŞUMUNA ETKİSİ DE TARTIŞILMAK SURETİYLE ZARAR İLE YAPILAN ÇALIŞMA ARASINDA İLLİYET BAĞINI ORTAYA KOYACAK ŞEKİLDE rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizin 2020/685 Esas (Bozma öncesi tefrik sonucu 2017/553 Esas) sayılı birleşen davası yönünden;
Birleşen Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Müvekkili şirket nezdinde 14/07/2014 başlangıç ve 14/04/2015 bitiş tarihli … numaralı Genişletilmiş Kasko Filo Sigortası Poliçesi ile teminat altına alınan …plakalı aracın davalılar sorumluluğunda bulunan yolda meydana gelen çöküntü nedeniyle çalışma yapılan ve uyarı ikaz levhası bulunmayan alana çarpması sonucu meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde … numaralı dosya kapsamında 4.1230,0 TL hasar bedeli ödendiğini, meydana gelen riziko ve hasardan davalıların sorumlu olduğunu, kazanın Büyükşehir Belediyesinin sorumluluk alanında meydana gelen göçükten dolayı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin yapmış olduğu tazminat ödemesi ile TTK 1472. Maddesi gereği sigorta ettirenin rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle zarar vere üçüncü kişilere karşı sahip olduğu tazminat talep etme ve dava haklarının halefi olduğunu, izah edilen nedenler ile sigortalıya ödenen ücretin davalıdan tahsili ile yargılama gideri, vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
Birleşen Dosya Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Mahkememizin yetkisiz olduğunu, husumet itirazları bulunduğunu, davacı tarafın talep iddialarının özellikle zarar doğurucu eylem ile haksız fiili işleyen kişiler arasındaki illiyet bağının tespiti gerektiğini, ispata ve delile muhtaç bir konu olduğunu, iddia edilen olayla olayın meydana gelmesinde kusuru bulunan kimselerle İBB arasında herhangi bir illiyet bağının mevcut olmadığını, iddia edilen olayda davacı tarafın müterafik, müşterek kusurununda varlığının mahkemece araştırılması ve dikkate alınması gerektiğini, tutulan kaza tespit tutanağına itiraz ettiklerini, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, izah edilen nedenler ile haksız açılan davanın öncelikle görev, husumet ve de neticede esastan reddine yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dava yönünden Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, davalının sorumluluğunda bulunan yolda meydana gelen çöküntü nedeniyle çalışma yapılan ve uyarı ikaz levhası bulunmayan alana çarpması sonucu meydana gelen hasarın tahsili istemine ilişkindir.
Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi uyarınca idari yargı mahkemelerinde tam yargı davası açılması gerekmektedir. (HGK.4.11.2015 Tarih 2015/17-86 E-2364 K ve 5 adet emsal dosya)
Anılan sebeplerle davanın HMK 114/1-b ve HMK 115/2 maddeleri gereği usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 15/10/2020 tarih ve 2020/1654 Esas 2020/3505 Karar sayılı ilamında;
“…Dava, davalının sorumluluğunda bulunan yolda meydana gelen çöküntü nedeniyle çalışma yapılan ve uyarı ikaz levhası bulunmayan alana çarpması sonucu hasara uğrayan aracın sigortalısına ödenen tazm
Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken, davanın hangi yargı yolunda görüleceği meselesidir….
Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargıdır. Mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun değildir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK 353/1-a/4 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, mahkememizin 2020/685 Esas numarasına kaydedilmiş, mahkememizin 2020/685 Esas – 2021/447 Karar ve 25/06/2021 tarihli ilamıyla; asıl dosya ile yeniden birleştirme kararı verilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizin bozma öncesinde 2020/660 Esas sayılı dosyasında, davalı …yönünden tefrik kararı verilmiş, tefrik sonucunda dosya 2017/553 Esas sırasına kaydedilmiştir. İşbu dosyada davalı … için yargı yolu caiz olmadığından bahisle dava şartı yokluğundan usulden red kararı verilmiş ise de; işbu kararın İstanbul BAM 8. Hukuk Dairesinin 2020/1654 Esas, 2020/3505 Karar sayılı istinaf ilamıyla davanın çözüm yerinin adli yargı olduğundan mahkememiz kararı kaldırılmış, istinaf sonrasında dosya 2020/ 685 Esas sırasına yeniden kaydedilmiştir. Bu aşamada mevcut dosyanın asıl dosyadan tefrik edilmesi, dava sebepleri ve dava konusu talepler yönünden asıl dosya ile arasında sıkı hukuki ve fiili bağlantı bulunması, yargılamanın birlikte yürütülmesinde usul ekonomisi ilkesi açısından yarar görülmesi nazara alınarak davaların birleştirilmesine karar verilmiş, mahkememizin 2020/296 Esas sayılı asıl dosyası yargılamaya devam olunmuştur.
Dosya, … Üniversitesi Öğretim Üyeleri …, … ve … Üniversitesi Makina Fakültesi Öğretim Üyesi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 05/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Yapılan değerlendirme sonucu olayda: Davacı taraf sürücüsü …’ın %30 (yüzde otuz) oranında tali kusurlu, Davalı firmalar ve kaza mahallinin yapım ve bakımı ile görevli idarenin toplamda %70 (yüzde yetmiş) olmak üzere eşit oranlarda asli kusurlu, Araçtaki hasar bedelinin 4.122.51 TL olduğu…” şeklinde tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dosya, … Üniversitesi Öğretim Üyeleri …, …ve … Üniversitesi Makina Fakültesi Öğretim Üyesi …’a ek rapor alınmak üzere tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 18/02/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; ”… Özetlenen BAM ilamında “kaldırım çalışmasının zararın oluşumuna etkisi tartışılmak suretiyle zarar ile yapılan çalışma arasında illiyet bağını ortaya koyacak şekilde rapor alınması” hususu belirtilmiştir. Kök raporda “ Heyetimiz her ne sebeple meydan gelmiş olsun çökme sonucu kaplama üzerinde oluşan çukunun yolda trafik güvenliğini tehlikeye attığı”, “Yol üst yapısı tamamlandıktan sonra kayma ve oturmalar, çukurla bozulmaların beklenmesi yol yapım tekniği ile bağdaşan huşular değildir” ve “Heyetimiz davalı şirketlerin yaptıkları çalışmalar sırasında yüzeysel drenaj sistemi geçici olarak engellediklerinden yağmur sularının kaplama altına girdiği ve bu nedenle yolun taşıma gücünü azalttığı, bunun sonucunda asfalt tabakasında çatlama ve çökme meydan geldiği kanaatindedir” ve benzeri şeklindeki açıklamalarıyla illiyet bağını ortaya koyacak şekilde açıklanmıştır. Davacı vekilinin 19.02.2021 tarihli dilekçesinde özetle; BAM 2018/1613 Esas, 2020/573 Karar sayılı kararı ile sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu kesinleştiği hususunda takdir Sayın Mahkemenindir. Sayın Mahkeme sürücünü kusursuz olduğunun kesinleştiği kabulünde ise sürücünün kök raporda belirtilen %30 kusuru da Ortaklığa eşit oranda aittir. Davalı vekilinin 17.02.2021 tarihli dilekçesinde “bilirkişilerin tahminlerinden ibaret olduğu anlaşılmakla ayrıca ve açıkça itiraz ettikleri, deplase kaza tarihinden sonra yapılmış olup söz konusu kazanın meydana geldiği yerde dahi yapılmadığı, çatlakların asıl sebebinin asfalt kalınlığının az olması ya da asfaltın kalitesiz olması hususlarının bilirkişilerce yeniden ve detaylıca irdelenmesi adına ek rapor alınması, bilirkişi raporunda işin mahiyeti yanlış anlaşılmış olup çökmenin başka nedenlerden de kaynaklı olabileceği ihtimaline dahi yer verilmeyerek eksik inceleme yapılması” hususları kök raporda değerlendirilen hususlardandır. Bu kapsamda dosyaya yeni bir bilgi belge sunulmamıştır. 05.01.2021 tarihli kök rapor hazırlanırken mutadı veçhile, dava dosyasındaki tüm belgeler eksiksiz incelenmiş ve buna göre görüşümüz saptanmıştır. Taraf vekilleri aleyhlerine olduğunu iddia ettikleri rapora itiraz etmektedirler. Yaptığımız çalışmanın taraf vekillerini tatmin etmediği anlaşılmaktadır. Ancak ifade edilmelidir ki, dava dosyası içerisinde mevcut veriler son derece ayrıntılı bir şekilde değerlendirilerek söz konusu bilirkişi görüşü oluşturulmuştur. Ancak vekillerin göz önünde bulundurması gereken, farklı bilirkişiler ve bilirkişi heyetlerince *dosya içerisinde mevcut verilere dayalı olarak ve objektif olduğuna inanılarak” oluşturulan görüşlerin aynı olayların başka türlü değerlendirilmesi suretiyle ortaya konulmasıdır ki bu durumde farklı yaklaşımdan hangisinin kabule şayan olduğu hususunda değerlendirme yapma yetkisinin bütünüyle Sayın Mahkemenize ait bulunduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Kaldı ki 02.06.2020 tarihli 2020/573 sayılı BAM kararında; oluşturulacak yeni bilirkişi heyetinin, meydana gelen kazadaki kusuru belirlemesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Kazanın oluşundan bu yana 7 yıldan daha fazla bir süre geçmiş bulunduğundan, üstyapının kaza günündeki durumu hakkında mahallinde keşif yapılarak bir değerlenditilme yapılamayacağı mütalaasıyla, heyetimiz, keşif yapılmasının gerekli olmadığı kanaatine varmaktadır. Sonuç olarak, kazanın oluşumu ve kusur oranlarına ilişkin bilirkişi görüşünün kök raporda ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuş bulunması sebebiyle, kök tapordaki görüşün muhafaza edildiği hususu Sayın Mahkemenizin takdirlerine saygı ile sunulur…”şeklinde tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dosya, İnşaat Mühendisleri …, …ve Adli Trafik Uzmanı …’ den oluşan farklı bir bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 28/07/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; ”…Önceden teknik olarak belirlenmiş hukuk normuna (KTK’nun 47/c, 52/1-b Md. Trafik işaretlerine uymak, Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak) karşı dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen sigortalı … plakalı otomobil sürücüsü dava dışı …’ ın % 30 Oranında Tali Kusurlu” olduğu; Yine önceden teknik olarak belirlenmiş hukuk normuna (KTK 13. Md. Yolun Yapım ve Bakımından Sorumlu Kuruluşun Görevlerine dair kurallara) karşı dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen, kaza mahallindeki yolda alınan tedbirlerin devamlılığını temin ederek trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmadığı anlaşılan davalı … ile; Anılan yerde sözleşme gereği yol çalışması yapan, ancak bu esnada yine önceden teknik olarak belirlenmiş hukuk normuna (KTK 14. Md. Karayolu yapısı ve trafik işaretlerinin korunması) karşı dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalılar … A.Ş. , … A.Ş. …A.Ş.’nin Hizmet Sebebiyle görevlerini ihmal derecesinde müştereken ve müteselsilen %70 Oranında Asli kusurlu ve sorumlu” oldukları; Hasar yönünden değerlendirilecek Kdv dahil 4.122.51 TL bedel ve kapsamı, uzmanlık alanımız kapsamı dışında olması nedeni ile değerlendirilemediği, Detaylı teknik değerlendirmenin rapor içeriğinde verildiği, özetle; 26.11.2014 tarihinde meydana gelen kazanın neden olduğu asfaltta gerçekleşen çöküntünün, … Yapım Ortaklığı’nın,…’den ihale ile aldığı, “…” kapsamında, işin yapımı ile ilişkili olduğu…”şeklinde tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; mahkememizce bozma ilamı öncesinde alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilerek istinaf ilamında gösterilen nedenler doğrultusunda yeniden rapor alınması ve sonuca göre karar verilmesi gerektiği belirtilmekle, mahkememizce kusur durumunun tayin edilmesi noktasında bilirkişi heyeti oluşturulmuş, ilk bilirkişi kurulu 05/01/2021 tarihli kök, 18/02/2022 tarihli ek raporunda dava dışı sigortalı araç sürücüsünün %30 oranında, davalıların %70 oranında kusurlu olduğunu, taraf vekillerinin itirazları sonucunda oluşturulan ikinci bilirkişi heyeti 28/07/2022 tarihli raporunda ilk bilirkişi raporundaki gibi dava dışı sigortalı araç sürücüsünün %30 oranında, davalıların %70 oranında kusurlu olduğunu tespit etmişlerdir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, istinaf ilamından sonra iki farklı bilirkişi kurulundan alınan üç raporda da aynı bilimsel tespit ve değerlendirmelere ulaşılmış, istinaf ilamındaki nedenler karşılanmıştır. Bu itibarla, raporlar denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olup, mahkememizce hükme esas da alınmıştır.
Davalı şirketlerin yaptıkları çalışmalar sırasında yüzeysel drenaj sistemini geçici olarak engellediklerinden yağmur sularının kaplama altına girdiği, bu nedenle yolun taşıma gücünü azalttığı, bu durum sonucunda asfalt tabakasında çatlama ve çökmeler meydana geldiği belirlenmiştir. O halde, istinaf ilamındaki bozma nedeni doğrultusunda yapılan kaldırım çalışmasının zararının oluşumuna etkisinin olduğu, zarar ile yapılan çalışma arasında illiyet bağının bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Zarar ile kaldırım çalışması arasında illiyet bağı bulunduğundan asıl ve birleşen dosya davalılarının zarardan sorumlu oldukları tespit edilmiş, aksi yöndeki savunmalara itibar edilmemiştir.
Öte yandan; davacı vekili her ne kadar bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsüne kusur izafe edilmesini kabul etmediklerini, istinaf ilamı öncesinde alınan raporda sigortalı sürücüye kusur verilmediğini, bu sebeple istinaf ilamı gereği sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığının kesinleştiğini iddia ederek itirazda bulunmuş ise de; istinaf ilamında sigortalı araç sürücüsünün kusuru yönünden kesinleşen bir durumun bulunmadığı, bu yöndeki davacı vekili iddiasının dosya ve istinaf ilamı içeriği ile bağdaşmadığı, kaldı ki istinaf ilamında bozma öncesinde alınan (sigortalı sürücünün kusursuz olması sebebiyle davacının dayandığı) bilirkişi raporunun şarta bağlı, olasılıklı düzenlenmiş olması, oluş, çöküntünün neden dolayı meydana geldiği, buna yönelik illiyet bağı, bunun sonucu kimin sorumlu ve ne oranda kusurlu olduğu ve özellikle sorumluluk açısından net olmadığından hüküm kurmaya elverişli olmadığının özellikle ifade edilmesi karşısında davacı vekilinin kusura yönelik itirazları kabul edilmemiştir. Diğer taraftan, sigortalı sürücünün uygun görüş şartları altında kaza mahallinde çukuru fark etmeksizin ve etkili fren tedbirine başvurmaksızın kazaya sebebiyet verdiği anlaşıldığından aracını yol ve trafik şartlarına göre sevk ve idare etmemesi karşısında dikkatsiz ve tedbirsiz hareket etmesi sebebiyle kusurlu olduğu yönündeki mütalaaya ve kusur oranına mahkememizce de iştirak edilmiştir.
Bu itibarla, bilirkişi raporlarında araçtaki hasar bedelinin 4.122,51 TL olduğunun tespit edildiği, ancak raporların sonuç kısmında sigortalı araç sürücüsünün kusuru nazara alınarak netice tazminatın hesaplanmasa da ; mevcut eksikliğin mahkememizce de giderilebileceği, davacı sigorta şirketinin araç hasar bedelinden sigortalı araç sürücüsünün kusuruna isabet eden miktar dışında, başka bir anlatımla davalıların kusuruna isabet eden miktarın tazminatın rücusunu isteyebileceği, bu itibarla 4.122,51 TL x 70 / 100 = 2.885,75 TL araç hasar bedelinden davalıların sorumlu oldukları anlaşılmakla, asıl ve birleşen dava dosyasının kısmen kabul kısmen reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Asıl dava dosyası ile Birleşen Mahkememizin 2020/685 Esas sayılı dava dosyası yönünden:
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
1-2.888,75 TL’nin ödeme tarihi olan 12/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte asıl dosyadaki davalılar ile birleşen davalıdan müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, asıl ve birleşen dosya davacısının fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
2-Kabul edilen dava değeri (2.888,75 TL) üzerinden alınması gereken 197,33 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 70,42 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 126,91 TL harcın asıl dosya davalılar ile birleşen davalıdan müteselsilen alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 70,42 TL peşin harç, 718,50 posta ve tebligat masrafı, 5.850,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.638,92 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan 4.651,51 TL yargılama giderinin asıl dosya davalılar ile birleşen davalıdan müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Asıl ve birleşen davada davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 13/1.2. maddesi uyarınca 2.888,75 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ancak önceki kararın yalnızca davalılar tarafından istinaf edilmesi ve davacının ise herhangi bir istinaf talebinde bulunmaması nedeniyle davalılar lehine vekalet ücreti yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğundan önceki hükümde karar altına alınan 2.180,00 TL vekalet ücretinin asıl dosya davalılar ile birleşen davalıdan müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE
5-Asıl ve birleşen davada davalılar … A.Ş, … A.Ş., …Ticaret A.Ş. ve … Başkanlığı yargılama sırasında kendisini birer vekille temsil ettirdiklerinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin reddedilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 1.234,25 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, asıl ve birleşen dosya davacı vekili ve asıl dosya davalılar vekilinin yüzüne karşı, birleşen dosya davalı vekilinin yokluğunda, HMK 341/2.maddesi hükümleri uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.28/12/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır