Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/252 E. 2020/172 K. 16.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/252
KARAR NO : 2020/172

DAVA : Ticari Şirket (Bilgi Alma Ve İnceleme Hakkı İhlali)
DAVA TARİHİ : 22/05/2020
KARAR TARİHİ : 16/06/2020

HSK Genel Sekreterliği’nin 23/03/2020 tarihli ve Kovid-19 hastalığı nedeniyle aldığı tedbirler,yine HSK kararı çerçevesinde 01/06/2020 tarihi itibariyle kısmen dahi olsa normal çalışma düzenine geçilmesi ve müzakere yapılması imkanına kavuşulması sonrası;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin … vergi numaralı,merkezi “…” olan … A.Ş.’nin ortağı olarak bulunduğunu,söz konusu şirketin,iki ortaklı olup hisse oranları tartışmalı olmakla birlikte şuan için müvekkilinin %40 oranında, davalı …’nun ise %60 oranında şirket hisse payı bulunduğunu,davalı …’nun, şirketin yönetim kurulu başkanı olarak, müvekkilinin ise yönetim kurulu başkan vekili olarak şirkette görev yaptığını,mahkemece takdir edileceği üzere pay sahiplerinin;şirketin işleri, yönetimi ve içinde bulunduğu durum hakkında bilgi sahibi olmalarını,onların genel kurulda oy kullanırken ve yöneticilerini denetlerken sağlıklı karar verebilmeleri ve gerçek verilere dayanarak işlem yapabilmeleri bakımından önemli olduğunu, bu doğrultuda müvekkilinin davalı tarafa göndermiş olduğu ihtarnamede Kanun’un kendisine gerek yönetim kurulu üyesi sıfatıyla gerekse şirket pay sahibi sıfatı ile tanımış olduğunu bu haklar kapsamında, olağan genel kurul toplantısında şirket iş ve işlemleri hakkında bilgi sahibi olduğunu, genel kurul gündemine hakim olmak ve genel kurulda oy kullanırken sağlıklı ve etkin bir karar verebilmek adına belirlenecek olan toplantı tarihinden önce şirkete ait defter ve kayıtları inceleme ve bilgi edinme hakkı kapsamında şirket defterlerinin incelenmek üzere hazır edilmesi talebinde bulunduğunu,müvekkili tarafından gönderilen ihtarname kapsamında davalı …’nun, şirket olağan genel kurul toplantısına ilişkin toplantı gününü belirleyerek müvekkiline tebliğ ettiğini,müvekkilin talepte bulunduğunu, incelemek istediği şirket defter ve kayıtlarına ilişkin olarak ise müvekkiline 28 Nisan 2020 tarihli ihtarnameyi e-posta olarak gönderdiğini, davalı tarafından müvekkiline gönderilen işbu ihtarnamenin son kısmında; ” …Şirket yönetim kurulu Başkanı olarak, 19 Mart 2020 tarihinde şahsınıza TTK madde 392 kapsamında vermiş olduğum, lakin haftalardır kötü niyetli usulde kendilerinden istifade etmekten bilinçli imtina etiğiniz tüm inceleme izinlerini, işbu ihtarname tarihinde ve süresiz olarak kaldırdığımı beyan ederim.” şeklindeki ifade ile müvekkilinin inceleme izinlerinin süresiz olarak kaldırdığını,davalı tarafın ihtarnamesinde şirkete ait defter ve kayıtların müvekkilinin incelemesi için hazırlandığını,ancak tüm hazırlıklara rağmen müvekkilinin defter ve kayıtları incelemediğini iddia ettiğini,ancak davalı tarafça defter ve kayıtların hazır olduğuna ve inceleme yapılabileceğine ilişkin herhangi bir bildirimin müvekkiline yapılmadığını,dolayısıyla defter ve kayıtların hazır olduğuna ilişkin afaki beyanların kabulünün mümkün olmadığını,bugüne değin hiçbir şekilde müvekkiline defter ve kayıtların inceletilmediğini, yapılan sözleşmeler ve işlemler hakkında hiçbir şekilde bilgi verilmediğini belirterek davanın kabulü ile, müvekkilinin TTK 392. maddesi ve 437. maddesi kapsamında davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir ve ilaç ve eczane sektöründe uzman bir bilirkişi eşliğinde bilgi edinme ve inceleme yetkisi verilmesini talep etmiştir.
Dava, toplantı dışında yönetim kurulu üyesinin bilgi alma ve inceleme hakkını düzenleyen 6102 sayılı TTK m.392/f.3 hükmü ve devamı fıkraları ile yine pay sahibinin bilgi alma ve inceleme hakkını düzenleyen TTK m.437/f.4 hükmünden kaynaklanmaktadır.
Uyuşmazlık konusu karşısında davanın görevli ve yetkili olan mahkeme nezdinde ileri sürüldüğü açıktır.
6102 sayılı TTK m.437/f.5 hükmü uyarınca davanın bilgi ve alma inceleme isteminin ret olunmasından itibaren on gün içinde açılması gerekir ise de 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici m.1/f.1 bend(a) hükümleri karşısında bilgi alma ve inceleme talebinin gerçekleştiği tarih ve dava tarihi dikkate alındığında davanın süre içinde açılmış olduğu kabul edilmiştir. Esasen TTK m.392/f.3 ve devamı hükümleri açısından yapılacak incelemede,kanun koyucu dava açılması için açık bir süre öngörmediği gibi yukarıda açıklanan durum karşısında da davanın mahkememizde görülmesine de engel bir durum yoktur.
Davacı vekili uygulamada az görülmekle birlikte davasını,hem yönetim kurulu üyesi hem pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme haklarını düzenleyen iki farklı hükme dayandırmış, böylece davacı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesiyle ileri sürmüştür. Usul tekniği anlamında davacı vekilinin birbirinden bağımsız bu taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi bu çerçevede usuli zorunluluk arz etmektedir.
1)Davacının pay sahipliği sıfatına dayanan bilgi alma ve inceleme hakkı talebi yönünden:
a)Davacı gerçek kişinin,davalı şirketin pay sahibi konumunda olduğu kayden tartışmasız olmakla bu noktada davacının aktif sıfatının varlığı da açıktır.
Davacının,ihtiyari dava arkadaşı konumunda bulunan şirket tüzel kişiliği ile davalı gerçek kişiye ayrı ayrı dava açmış olduğu anlaşılmakla her bir davalı yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılacak olup,öncelikle davalı şirket tüzel kişiliği yönünden durum irdelenecektir.
a)Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK m.115 hükmü gereği dava şartları yargılamanın her aşamasında ve mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gereken usuli bir konudur. Bu çerçevede mahkememizce öncelikle bu husus üzerinde durulması gerekmiştir.
6102 sayılı TTK. m.437.hükmüne göre;”Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir. Pay sahibi genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri; denetçilerden denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir. Bilgi verme yükümü, 200. madde çerçevesinde şirketin bağlı şirketlerini de kapsar. Verilecek bilgiler, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahiplerinden herhangi birine bu sıfatı dolayısıyla genel kurul dışında bir konuda bilgi verilmişse, diğer bir pay sahibinin istemde bulunması üzerine, aynı bilgi, gündemle ilgili olmasa da aynı kapsam ve ayrıntıda verilir. Bu hâlde yönetim kurulu bu maddenin üçüncü fıkrasına dayanamaz. Bilgi verilmesi, sadece, istenilen bilgi verildiği takdirde şirket sırlarının açıklanacağı veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin tehlikeye girebileceği gerekçesi ile reddedilebilir. Şirketin ticari defterleriyle yazışmalarının, pay sahibinin sorusunu ilgilendiren kısımlarının incelenebilmesi için, genel kurulun açık izni veya yönetim kurulunun bu hususta kararı gerekir. İzin alındığı takdirde inceleme bir uzman aracılığıyla da yapılabilir. Bilgi alma veya inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu fıkra anlamında bilgi alamayan pay sahibi, reddi izleyen on gün içinde, diğer hâllerde de makul bir süre sonra şirketin merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilir.”
Yukarıda belirtilen 6102 sayılı m.437/f.5 hükmüne göre bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak isteyen pay sahibinin,bu hakkını kullanmak için mahkemeye başvurmadan önce şirkete başvurması bir anlamda özel dava şartı niteliğindedir.Bilgi alma ve inceleme amacıyla şirkete başvuran pay sahibinin şirkete bu noktada başvuru yaptığının kabulü için şeklen değil gerçekten bilgi alma ve inceleme hakkı için şirkete başvurduğunu somutlaştırması gerekir.Oysaki somut olay yönünden bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak için davalı şirkete başvuran davacı, göndermiş olduğu ihtarnamede “şirkette sıkıntılar yaşandığı ve sıkıntıların çözümü için önerilerinin arandığı”nı bildirmiş olmakla birlikte bilgi edinme ve inceleme hakkını neden kullanmak istediği yönünde ve bu hakkını ne şekilde kullanmak istediği konusunda yer,zaman,sebep yönünden açık ve denetlenebilir bir vakıa ileri sürmemiştir. Nitekim davalı şirket adına gönderilen ihtarnamede de davacının bilgi alma ve inceleme hakkının engellenmediği belirtilerek bu yöne ilişkin iddia inkar olunmuştur. Bu haliyle şirkete, kanun koyucunun amacına uygun olarak yapılmış bir başvuru bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan 6102 sayılı TTK m.437 hükmü çerçevesinde bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak isteyen pay sahibinin, bu hakkını şirket merkezinde kullanması gerektiği gerek doktrin gerek yargı uygulaması ile kabul olunmaktadır.Esasen aksine özel ve somut bir durum olmadığı sürece hayatın olağan akışına uygun olan, bilgi alma ve inceleme hakkının şirketin muamele merkezinde veya şube adresinde gerçekleştirilmesidir.Oysa yine somut olay yönünden bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak için şirkete başvuran davacı, pay sahibi olarak inceleme hakkına konu defter ve dosyaların on gün içinde davacı asile verilmesi yönünde ihtarda bulunmuştur. Bilgi alma ve inceleme hakkının kullanımı için şirkete yapılan başvuru bu yönü itibariyle dahi usulüne uygun gerçekleştirilmiş bir talep olarak kabul edilemez. Zira defter ve dosyaların, şirketin faaliyet adresinde incelemeye sunulması talep edilebilir.
Öte yandan “pay sahibinin somutlaştırılmış bilgi alma veya inceleme talebinde bulunmuş olması vakıasının tam ispat derecesinde ispatı gerekir.Zira bu vakıa,bilgi alma veya inceleme hakkının şirket nezdinde kullanılması aşamasında somutlaşacak bir vakıadır ve bizzat pay sahibi tarafından gerçekleştirilecek işlemdir.Bilgi alma talebinin şirket nezdinde kullanılması sırasında genel ve soyut bir talep yetmez,hangi şirket işleri konusunda bilgi istendiği somut bir biçimde şirkete bildirilmelidir.”(Prof.Dr.Arslan Kaya,Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Bilgi Alma Hakkı,S,332,333) Oysaki somut olayda dava açmadan önce şirkete gönderilen ihtarnamenin içeriği hangi konularda bilgi edinmek istendiği noktasında somutlaştırılmış değildir. Bir başka deyişle, hangi konuda bilgi alınmak istendiğinin açıklanması değil, bu hakkın şirketin hangi işlerine ilişkin olmak üzere ve ne için istendiği somutlaştırılmış vakıalar halinde ileri sürülmelidir.
Somut olay açısından davacının pay sahibi olarak bilgi alma ve inceleme hakkının kabulü için gerekli dava şartının oluşmadığı anlaşıldığından bu yöne ilişkin talebin kabulü mümkün değildir. Bu gerekçeler karşısında davalı şirket tüzel kişiliğine karşı açılmış olan davanın reddi gerekir.
b)Davacının talebini yönelttiği gerçek kişi yönetim kurulu başkanı açısından ise öncelikle pasif sıfat durumu değerlendirmelidir.Davacının talebine konu olan husus,davalı şirket ile ilgili bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkindir.
Mahkememizce talebin kabulü halinde verilecek olan karar doğrudan davalı şirket tüzel kişiliğini ilgilendirmektedir.Esasen ve sonuç olarak,davacının hakkının ihlal edildiği yönündeki beyanı doğrudan davalı tüzel kişiliğini muhatap almaktadır.Zaten davacının bu talebinin kabulü sonrası verilecek ilamın infazı ancak “bir şeyin yapılmasına” dair olmak üzere icra edilebilecektir.Bu durumda ilam gereğini infaz edebilecek olan şirket tüzel kişiliğidir.Bir başka deyişle yönetim kurulu başkanı olan kişinin bizatihi bu noktada sorumluluğu yoktur.Yönetim kurulu başkanının iş ve işlemleri ise şirketi temsilen gerçekleştirilmektedir.
Kaldı ki muhasebenin temel ilkeleri uyarınca “işletmenin devamlılığı” esastır.Mahkememizce talebin kabulü halinde verilecek ilamın bu çerçevede şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir.Buna karşı yönetim kurulu başkanı,gerçek kişinin her daim değişmesi ve görevinin sona ermesi söz konusu olabileceğinden bu kişi aleyhine verilecek ilamın infazı da mümkün olamayabilecektir.
Bu nedenle davacının pay sahibi sıfatıyla bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin olmak üzere davalı yönetim kurulu başkanı aleyhine açmış olduğu davanın pasif sıfat yokluğu nedeniyle reddi gerekmektedir.
2)Davacının yönetim kurulu üyesi sıfatına dayanan bilgi alma ve inceleme hakkı talebi yönünden:
Davacı gerçek kişinin,davalı şirketin yönetim kurulu üyesi konumunda olduğu kayden tartışmasız olmakla bu noktada davacının aktif sıfatının varlığı da açıktır.
Bilindiği üzere davacının yönetim kurulu üyesi sıfatıyla açmış olduğu bu davada TTK m.392/f.4 son cümle uyarınca dosya üzerinden inceleme yapılması ve karar verilmesi yasal olarak mümkündür.
Davacı vekilinin bu talebine ilişkin değerlendirme yapılmadan önce ilgili yasal düzenlemenin dikkate alınması gerekmektedir.
Yine 6102 sayılı TTK m.392 hükmüde yönetim kurulu üyelerinin bilgi alma ve inceleme hakkını düzenlemiş olup adı geçen hükme göre ” (1)Her yönetim kurulu üyesi şirketin tüm iş ve işlemleri hakkında bilgi isteyebilir, soru sorabilir, inceleme yapabilir. Bir üyenin istediği, herhangi bir defter, defter kaydı, sözleşme, yazışma veya belgenin yönetim kuruluna getirtilmesi, kurulca veya üyeler tarafından incelenmesi ve tartışılması ya da herhangi bir konu ile ilgili yöneticiden veya çalışandan bilgi alınması reddedilemez. Reddedilmişse dördüncü fıkra hükmü uygulanır.(2) Yönetim kurulu toplantılarında, yönetim kurulunun bütün üyeleri gibi, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişiler ve komiteler de bilgi vermekle yükümlüdür. Bir üyenin bu konudaki istemi de reddedilemez; soruları cevapsız bırakılamaz.(3) Her yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu toplantıları dışında, yönetim kurulu başkanının izniyle, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişilerden, işlerin gidişi ve belirli münferit işler hakkında bilgi alabilir ve görevinin yerine getirilebilmesi için gerekliyse, yönetim kurulu başkanından, şirket defterlerinin ve dosyalarının incelemesine sunulmasını isteyebilir.”
Dava dilekçesi ile dayanılan vakıalar dikkate alındığında davacı vekilinin yönetim kurulu üyesi olarak ve toplantı dışında bilgi alma ve inceleme hakkının kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının ihtiyari dava arkadaşlığı konumunda bulunan şirket tüzel kişiliği ile davalı gerçek kişiye ayrı ayrı dava açmış olduğu anlaşılmakla her bir davalı yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılacak olup öncelikle davalı şirket tüzel kişiliği yönünden durum irdelenecektir.
a)Davacının, bu maddeye dayalı haklı olup olmadığının irdelenmesi açısından öncelikle dayanak hükmün içeriğinin hukuki olarak yorumlanmasında fayda bulunmaktadır. Bilindiği üzere yönetim kurulu üyeleri aksine bir düzenleme olmadığı sürece her türlü bilgiyi yönetim kurulu toplantısında almak ve gerekli belgeleri incelemek hakkına haizdir. Esasen şirket yönetiminde görevlendirilen kişiler de bu bilgiyi vermekle yükümlüdür. Nitekim TTK m.392/f.2 hükmü de bu konuda emredicidir. Öte yandan somut olayda olduğu üzere yönetim kurulu üyesi olan davacının yönetim kurulu dışında ve kural olarak bilgi alma hakkı ve aynı zamanda yine kurul dışında şirkete ait defter ve dosyaları inceleme hakkı ise yoktur. Zaten ve bu nedenle TTK m.392/f.3 hükmü bu kuralın,davacı yönetim kurulu üyesi aleyhine olacak şekilde ve mutlak olarak yorumlanmasının önüne geçmek amacıyla yönetim kurulu üyesine,belirli şartlar altında bilgi alma ve inceleme hakkı vermiştir.
Yukarıda anılan Kanun hükmünün istisnai nitelikte olduğu ve yorum kuralları çerçevesinde dar yorumlanması gerektiği öncelikle kabul edilmelidir. Bu kapsamda kanun koyucu,yönetim kurulu üyesinin toplantılar dışında şirketten bilgi alabilmesi için yönetim kurulu başkanından izin alması,ayrıca şirketin yönetimi ile ilgili görevlendirilmiş olan kişilerden de “işlerin gidişi ve belirli münferit işler” hakkında bilgi alma talebini ortaya koyması şartını getirmiştir. Öte yandan yönetim kurulu üyesi,şirketin defter ve dosyalarını incelemeyi talep edebilir ise de bu yöndeki talebin kabulü dahi “hesap verebilirlilik ilkesine uygun olması” gerekli ise söz konusu olacaktır. (Türk Ticaret Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu Esas No:1/324,S.sayısı 96).O halde yönetim kurulu üyesi olan davacının,kurumsal yönetimin sağlanmasına yönelik hesap verebilir, denetlenebilir,şeffaf bir yapının oluşmasına katkı sunabileceğine dair somutlaştırdığı hiçbir vakıa ileri sürmeksizin ve her koşulda bilgi alma ve inceleme hakkını ileri sürebileceği ve bunun mahkememizce kabul edilebileceği düşünülmemelidir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacının yönetim kurulu üyesi sıfatıyla bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak istediğini sadece belirtmesi değil,bu noktadaki “haklılığını” ortaya koyması gerekir:Oysaki davacı yönetim kurulu üyesi sıfatıyla,davacı şirkete yöneltmiş olduğu başvuruda bilgi alma hakkını toplantı dışında neden kullanmak istediğine dair-inandırıcı ve denetime elverişli vakıa belirtmek bir yana- herhangi bir vakıa açıklamamış ve somutlaştırmamıştır.Bu şartlarda davalı şirket yönetim kurulu başkanının, davacı yönetim kurulu üyesinin toplantı dışında bilgi alma hakkını kullanmasındaki gerekliliği ile ilgili takdirini neye göre kullanacağı imkansız hale getirilmiştir.Bu itibarla şirket adına hareket eden yönetim kurulu başkanının kayıtsız ve şartsız olarak bu talebi kabul etmesi beklenmemelidir.Aksi düşünce kanun koyucunun amacına aykırıdır.Kaldı ki bu noktada davacı, davalı yönetim kurulu başkanına göndermiş olduğu ihtarnamede-işlerin gidişi ve belirli münferit işler-hakkında bilgi alma hakkına dayanak olan vakıaları açıkça belirtmemiştir.Belirtilen hususlar ise defter ve kayıtların davacıya verilmesine dair olup bilgi alma hakkına dair bir somutlaştırılmış bir vakıanın belirtilmediği görülmektedir.
Yine davacı yönetim kurulu üyesinin, toplantı dışında şirket defter ve dosyalarını inceleme noktasında yönetim kurulu başkanından talepte bulunduğu açık ise de buna dair talebin “gerekliliği ” noktasında da somutlaştırdığı vakıa bulunmamaktadır.Bir başka deyişle davacı yönetim kurulu üyesinin,toplantı dışında şirketin defterlerinin ve dosyalarının incelemeye sunulmasını talep etmesi noktasında soyut bir talepte bulunmasını kanun koyucu yeterli görmemiştir.”Yönetim kurulu üyesinin kontrol ve özen yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için incelemenin gerçekten gerekli olduğu hususunda yönetim kurulu başkanını inandırması gereklidir.” (Prof.Dr.Hasan PULAŞLI,Şirketler Hukuku Şerhi,İstanbul,s.1392).Somut olayda davacı, şirketin defterlerinin ve dosyalarının kendisine sunulması noktasındaki talebinin,samimi ve inandırıcı olduğunu takdir etmeye yeterli hiçbir vakıayı yönetim kurulu başkanına bildirmemiştir.Zaten yönetim kurulu başkanı da bu yöne ilişkin talebi açıkça ve dayanak vakıalarla inkar etmiştir.
Kaldı ki, davacı yönetim kurulu üyesi,davalı şirketin defter ve kayıtlarının şirketin faaliyet adresinde incelemek yerine kendisine teslimini talep etmiştir ki TTK m.392/f.3 hükmüne göre yönetim kurulu başkanı ancak defter ve dosyaların incelemesine sunulmasını talep edebilir,bu haliyle dahi usulüne uygun bir talebin varlığından dahi bahsedilemez.
Sonuç olarak davacının yönetim kurulu üyesi sıfatıyla davalı şirket aleyhine açmış olduğu bu yöne ilişkin davanın dahi reddi gerekir.
b)Davacının talebini yönelttiği gerçek kişi yönetim kurulu başkanı açısından ise öncelikle pasif sıfat durumu değerlendirmelidir. Davacının talebine konu olan husus,davalı şirket ile ilgili bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkindir.
Mahkememizce talebin kabulü halinde verilecek olan karar doğrudan davalı şirket tüzel kişiliğini ilgilendirmektedir. Esasen ve sonuç olarak, davacının hakkının ihlal edildiği yönündeki beyanı doğrudan davalı tüzel kişiliğini muhatap almaktadır. Zaten davacının bu talebinin kabulü sonrası verilecek ilamın infazı ancak “bir şeyin yapılmasına” dair olmak üzere icra edilebilecektir. Bu durumda ilam gereğini infaz edebilecek olan şirket tüzel kişiliğidir. Bir başka deyişle yönetim kurulu başkanı olan kişinin bizatihi bu noktada sorumluluğu yoktur. Yönetim kurulu başkanının iş ve işlemleri ise şirketi temsilen gerçekleştirilmektedir.
Kaldı ki muhasebenin temel ilkeleri uyarınca “işletmenin devamlılığı” esastır.Mahkememizce talebin kabulü halinde verilecek ilamın bu çerçevede şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir.Buna karşı yönetim kurulu başkanı gerçek kişinin her daim değişmesi ve görevinin sona ermesi söz konusu olabileceğinden bu kişi aleyhine verilecek ilamın infazı da mümkün olamayabilecektir.
Bu nedenle davacının yönetim kurulu üyesi sıfatıyla bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin olmak üzere davalı yönetim kurulu başkanı aleyhine açmış olduğu davanın pasif sıfat yokluğu nedeniyle reddi gerekmektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında,davacının her iki talebi yönünden davalı şirkete yönelik olarak açmış olduğu davanın reddine,yine davacının her iki talebi yönünden davalı yönetim kurulu başkanı aleyhine açmış olduğu davanın ise pasif sıfat yokuluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının her iki talebi yönünden davalı şirkete yönelik olarak açmış olduğu davanın reddine,
Davacının her iki talebi yönünden davalı yönetim kurulu başkanı aleyhine açmış olduğu davanın ise pasif sıfat yokuluğu nedeniyle reddine,
2-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Harç peşin alındığından ayrıca alınmasına yer olmadığına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansının iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle ve kararın niteliği gereği kesin olmak üzere karar verildi. 16/06/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır