Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/239 E. 2023/39 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/239 Esas
KARAR NO : 2023/39

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 24/03/2016
KARAR TARİHİ : 18/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı vekili 24.03.2016 tarihli dilekçe ile davalı taraf aleyhine belirsiz alacak davası açmıştır. Dilekçeye göre; 07.10.2013 tarihinde … idaresindeki … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması sonucu araçta yolcu olarak bulunan davacı yaralanmıştır. Davacının uğradığı çalışma gücü kaybı zararının tazmin edilmediği ileri sürülerek fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 200 TL’nin kaza tarihinden itibaren uygulanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
Cevap: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi davalı tarafa 11.04.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı vekili 23.04.2016 tarihli cevap dilekçesi ile davanın reddini savunmuştur. Dilekçeye göre; davalının yerleşim yeri …’dadır. Olayda Adana mahkemelerinin yetkisiz olduğu belirtilerek dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi talep edilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“… 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas … Karar sayılı dosyası dosyamız arasına celp edilmiş, tetkikinde davacı … tarafından davalı …. aleyhine daimi iş gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat istekli dava ikame edildiği, yargılama sırasında feragat nedeniyle davanın konusuz kaldığına dair karar verildiği, verilen kararın 30/05/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, trafik kazası sebebiyle oluşan daimi iş gücü kaybı tazminatı istemine ilişkindir.
HMK 303 maddesine göre kesin hükümden söz edebilmek için daha önce açılarak hükme bağlanmış ve kesinleşmiş olan davanın tarafları, dava sebebi ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davanın talep sonucu aynı olduğu, ikinci bir dava açılması gerekir. Somut olayda iş bu dosya davacısının davalı aynı sigorta şirketi aleyhine … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …esas, …karar sayılı dosyasında maluliyet tazminatına ilişkin dava ikame ettiği, davacı vekilinin anılan dosyada 10/09/2015 tarihinde feragat dilekçesi üzerine davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın 30/05/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. … 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararın iş bu dava yönünden kesin hüküm oluşturduğundan davanın 6100 sayılı HMK 114/1-i ve 115/2 maddeleri kapsamında usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 24/01/2020 tarih ve 2018/50 Esas – 2020/74 Karar sayılı ilamında;
“…Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere itiraz verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.
Davacı, 04.03.2015 tarihinde açmış olduğu … 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı davası ile 07.10.2013 tarihli aynı kazayla ilgili olarak aynı davalı aleyhine fazlaya dair haklarını saklı tutarak maluliyet nedeniyle 1.000 TL maddi tazminat isteminde bulunmuş, yargılama sırasında sunulan ibranameyle 84.378,74 TL bedel karşılığında davalıyı kayıtsız şartsız ibra etmiş, 10.09.2015 tarihinde feragat nedeniyle davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş ve bu karar 30/05/2017 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı eldeki davayı açarken tazminat miktarı belirlenmeden doğmamış haktan feragatin mümkün olmadığını belirtmekle birlikte, maluliyetinin arttığı iddiasına da dayanmıştır. Zarar görenin zararı öğrenmesinde amaç, zararın mahiyeti (kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır. “Gelişen durum” aynı olaya ilişkin olarak zaman içinde zararın artması veya yeni zararların doğması halidir. Bundan ayrı, zarar görenin kendi imkanlarıyla ya da başkasının yardımıyla zarar verici fiilin sonuçlarının gidişini ve kesinleşen durumu değerlendirebilmesi gerekir. Özellikle vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşmaktadır.(Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/13399 Esas ve 2017/198 Karar sayılı ilamı).
Somut olayda davacının sunmuş olduğu … Üniversitesi ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 04.12.2014 tarihli engelli sağlık kurulu raporuna göre davacının %30 oranında engelli kaldığı belirlenmiştir. … 2.Asliye Ticaret Mahkemesince İstanbul ATK’dan maluliyete ilişkin rapor alınması için yazı yazılmış ancak henüz cevap gelmeden yetkisizlik kararı verilmiştir. Mahkemece maluliyete ilişkin rapor sonucu beklenmeden daha önce davacı tarafından aynı konuda aynı taraflar arasında … 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında davacı vekilinin feragat dilekçesi üzerine davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin verilen kararın 30/05/2017 tarihinde kesinleştiğinden dolayı kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle HMK’nun 114/1-i ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; davacı, feragat tarihinden sonra maluliyet oranında gelişen durum bulunduğu tespit edildiği takdirde tazminata hak kazanabilir.
Bu durumda mahkemece, davacının davadan feragat ettiği 10/09/2015 tarihinden sonraki tüm tedavi evrakları da getirtilerek, gerekirse davacının muayenesi de sağlanarak DAVADAN FERAGAT TARİHİNDEN SONRA TEDAVİLERİNİN DEVAM EDİP ETMEDİĞİ, FERAGAT TARİHİNDEN SONRA MALULİYET ORANINDA GELİŞEN BİR DURUM BULUNUP BULUNMADIĞI ve maluliyet oranı kaza tarihinde yürürlükte bulunan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği göre belirlenmek suretiyle ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmamıştır…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dosya, maluliyet durumunu tespit edilmesi amacıyla Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu’nun 31/03/2022 tarihli adli tıp raporunda özetle ve sonuç olarak; “… Mevcut belgelere göre; 1. Abdo oğlu 05.05.1966 doğumlu …’un 07.10.2013 tarihinde geçirdiği kazaya bağlı yaralanması 03.08.2013 tarih, 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ile bu yönetmelik kapsamında yer almayan bölüm, cetvel ve listeler için, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kullanılarak ve mesleği bildirilmemekle Grup1 kabul olunarak; E cetveline göre: %26 (yüzdeyirmialtı) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği, Kişinin sorulan 10.09.2015 tarihinden sonra trafik kazası bağlı tedavilerinin devam etmediği, söz konusu tarih itibari ile maluliyetinde artış olmadığı oy birliği ile mütalaa olunur…” şeklinde tespit edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat (sürekli iş göremezlik / kalıcı maluliyet) istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın temeli, … 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dava dosyasında davalı … şirketi tarafından maluliyet tazminatının ödenmesi ve davacının sigorta şirketini kayıtsız ve şartsız ibra ettikten sonra, 10/09/2015 tarihli feragati nedeniyle, özellikle maluliyet tazminatı ödenerek feragat edildikten sonra, davacının maluliyetinde gelişen durum nedeniyle artış olup olmadığı noktasındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı / vekili, dava dilekçesinde maluliyet artışının bulunduğunu iddia etmekle birlitkte, gelişen duruma yönelik olarak hiçbir tıbbi kayıt ya da tedaviye dayanmamıştır. Nitekim dava dilekçesinde maluliyet artışının bulunduğu iddiası, tümüyle soyut ve genel geçer bir beyan şeklinde dilekçeye yazılmış, bu iddiaya temel teşkil eden somutlaştırılmış (devam eden tıbbi tedavi, süre gelen ya da sonradan ortaya çıkan araz sebebiyle yapılmış ameliyat / operasyon, önceki arazlara bağlı yeni gelişen hastalık yahut maluliyet vs…) hiç bir vakıa gösterilmemiştir. Bu bağlamda, maluliyetin arttığı iddia edilmesine rağmen, 10/09/2015 tarihli feragatnameden sonra ancak işbu davadan önce; söz gelimi davacının tedavisinin devam ettiği, devam edilen tedavilerin hangi hastanede ve hangi tedaviler olduğuna ilişkin hiçbir açıklama ve vakıa bulunmamaktadır. Halbuki, davacının maluliyetinde gelişen durum olduğunun özellikle feragatname tarihinden sonra, hangi hastanelerde ve hangi tıbbi tedavilere devam edildiğinin açıklanması ve maluliyet artışına yönelik zararın somut olarak ortaya konularak delillendirilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, hiçbir tıbbi tedaviye dayanmayan, hatta hastanelerde tedavinin devam edip etmediği dahi belli olmayan tümüyle soyut nitelikteki bu iddiaya, hem ispata elverişli somutlaştırma yapılmadığından hem de hiçbir delil sunulmadığından esasen itibar edilemez.
Öte yandan; istinaf ilamı uyarınca, 10/09/2015 feragat tarihinden sonra davacının tıbbi tedavisinin devam edip etmediği de araştırılmıştır. Bu hususta, Mahkememizce 13/01/2021 tarihli 1. celsede ara karar oluşturulmuş, davacı vekiline yazılı beyanda bulunmak üzere süre verilmiş, davacı vekili 12/06/2020 tarihli dilekçesinde davacının tedavisinin devam edip etmediği hakkında hiçbir bir beyanda bulunmaksızın dilekçede bildirdiği sağlık kuruluşlarına müzekkere yazılmasını talep etmiştir. Az önce yukarıda açıklandığı üzere, davacı tarafından maluliyet artışı bulunduğu iddia edilmesine rağmen, somutlaştırılmış bir vakıaya, hangi arazlara yönelik hangi tedavilere devam edildiği ara karar içeriğine rağmen yine davacı vekili tarafından açıklanmamıştır. Öte yandan; davacı vekili tarafından dilekçede bildirilen sağlık kuruluşları,… 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında bildirilen sağlık kuruluşlarının aynısıdır. Nitekim, davacı vekili tıbbi kayıtların görevsizlikle gelen işbu dosya içinde bulunduğunu ayrıca kendisi de ifade etmektedir. Mahkememizce eksik tahkikat yapılamaması adına bildirilen sağlık kuruluşlarından, tüm tedavi evrakları yine celp edilmiş, ancak özellikle bu sefer yazılan müzekkerelerde şerh düşülerek “10/09/2015 tarihinden sonraki dönemde davacının herhangi bir tıbbi tedavi görüp görmediği varsa devam eden tıbbi tedaviye yönelik tüm kayıtların” gönderilmesi istenilmiştir. Ne var ki, gelen müzekkere cevaplarının içeriklerinden, davacının aynı sağlık kuruluşlarında dahi, 10/09/2015 feragat tarihinden sonra kazaya ilişkin devam eden bir tıbbi tedavisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce, istinaf ilamının yerine getirilmesi ve kaldırma nedenlerinin karşılanması bakımından, gelişen duruma yönelik devam eden tıbbi tedavi bulunmamasına rağmen hatta bu hususta ileri sürülen somutlaştırılmış bir vakıa dahi olmadığı halde, mevcut tüm tıbbi kayıtlar celp edildikten sonra maluliyet raporu alınması yoluna gidilmiştir. Davacının yaralanmasına ilişkin olarak görmüş olduğu tıbbi tedavilere yönelik tüm hastane kayıtları getirtilmiş, Adli Tıp Kurumu tarafından eksik olduğu belirtilen tıbbi kayıtlar davacının muayenesi yaptırılarak ve Üniversite Hastanesine sevki sağlanarak ikmal ettirilmiştir. Bu çerçevede, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu 31/03/2022 tarihli raporunda davacı …’un trafik kazasında yaralanması nedeniyle %26 oranında maluliyetinin oluştuğunu tespit etmiştir. Bahse konu Adli Tıp Kurumu raporu, kaza tarihi (07/10/2013) itibariyle yürürlükte bulunan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre tanzim edildiğinden denetime açık olup, rapordaki maluliyet oranı yapılan bilimsel tespitlerle birlikte hükümde esas alınmıştır.
Bu aşamada önemle vurgulanmalıdır ki, “davadan feragat tarihinden sonra tedavilerinin devam edip etmediği, feragat tarihinden sonra maluliyet oranında gelişen bir durum bulunup bulunmadığının” tespit edilmesi bakımından tıbben belirleme yapılması ve bu hususta bilimsel mütalaa verilmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınmıştır. Adli Tıp Kurumu raporunda aynen “…Kişinin sorulan 10.09.2015 tarihinden sonra trafik kazası bağlı tedavilerinin devam etmediği, söz konusu tarih itibari ile maluliyetinde artış olmadığı oy birliği ile mütalaa olunur.” demiştir. Bu halde, artık davacının maluliyet artışı iddiaları dinlenemez ve gelişen duruma bağlı tedavilerin devam ettiği de söylenemez. Davacı gelişen duruma bağlı olarak maluliyetin arttığını ispat edememiştir.
Diğer taraftan, bahse konu Adli Tıp Kurumu raporu davacı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, rapora karşı davacı / vekili tarafından herhangi bir itirazda da bulunulmamıştır.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan … Devlet Hastanesinin 21/01/2016 tarihli raporunda davacının %52 oranında malul olduğu tespit edilmiştir. Esasen, 10/09/2015 tarihinden sonra devam eden hiçbir tıbbi tedavi olmadığı halde, tıbbi belge olarak yalnızca anılan rapor bulunmaktadır. Yerleşik Yargıtay uygulamasında kabul olunduğu üzere, haksız fiil sonucu sürekli iş göremezlik kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Söz konusu belirlemenin ise, Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden alınması zorunludur. Açıklanan needenle, bu hususta ihtisası ve yetkisi bulunmayan … İlçe Devlet Hastanesinden alınan bu raporun özellikle çalışma gücü kaybının belirlenmesi bakımından esas alınması mümkün değildir. Kaldı ki, raporda, çalışma gücüne ilişkin herhangi bir değerlendirme yoktur. Hatta, tespit edilen maluliyet oranının hangi yönetmelik hükümleri esas alınarak neye dayalı belirlendiği dahi yazılmamış / belirtilmemiştir. Ayrıca, rapor içeriğinde, davacının engellilik başvurusunda bulunduğu, 2022 sayılı Kanun kapsamında engelli kimlik kartı, gelir vergisi indirimi, bakıma muhtaç aylığı ve engelli haklarından yararlanmak için raporun düzenlendiği belirtilmiştir. Şu halde, bu raporun çalışma gücünün kaybı / maluliyet noktasında dikkate alınamayacağı izahtan varestedir.
Bu itibarla, esasen karşılaştırılması dahi mümkün olmayan … İlçe Devlet Hastanesi ve Adli Tıp Kurumu raporları arasındaki oransal farklılık maluliyet artışı olarak kabul edilemez. Öte yandan, maluliyete yönelik oransal farklılık, davacının gelişen durum iddialarının aksine, raporlarda farklı hesaplama kriterlerinin / amaçlarının esas alınmasından kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan, Adli Tıp Kurumu, incelenen tüm raporlar sonucunda, 10.09.2015 tarihinden sonra davacının trafik kazası bağlı tedavilerinin devam etmediğini, söz konusu tarih itibari ile maluliyetinde artış olmadığını, gelişen bir durum olmadığını da belirlemiştir. Kaldı ki, yukarıda ifade edildiği üzere, davacının 10/09/2015 tarihli feragatnameden sonra işbu davanın açıldığı tarihe kadar gelişen duruma yönelik tıbbi tedavisi hakkında hiçbir tedavi kaydına dayanmadığı, hatta hastanelerde bu yönde hangi tarihte, hangi bölümde, ne tür tedavisinin devam ettiği, ilerleyen süreçten bu arazların farklı ve değişik hangi sonuçlara yol açtığına ilişkin hiçbir beyanının ve dahi delilin olmadığı, gelişen duruma bağlı maluliyet artışı iddiası davacı tarafından ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 150,70 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (200,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin reddedilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı 18/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır