Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/223 E. 2020/503 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/223 Esas
KARAR NO : 2020/503

DAVA : İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/04/2020
KARAR TARİHİ : 10/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; müvekkili aleyhine davalı tarafından … 18. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip talebiyle icra takibine başlandığını, ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edildiğini ancak müvekkilinin itiraz süresini kaçırdığından icra hukuk mahkemesine başvuru hakkının kalmadığını, bu nedenle işbu davayı açtıklarını, müvekkili ile davalı arasında hiçbir zaman senet düzenlenmediğini, senetlerdeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davalı ile tek münasebetinin tatil yapma amacıyla gittiği yerde kendisine termal bir devremülk satılmaya çalışıldığı sırada olduğunu, ancak müvekkilinin hiçbir şekilde satış vaadi, satış taahhüdü veya devremülk satışı gibi bir durum yaşanmadığını ve bu nedenle de müvekkili ile davalı arasında hukuki bir işlem gerçekleşmediğini beyan ederek, kambiyo senetlerindeki imzanın müvekkiline ait olmaması sebebiyle sorumlu tutulamayacağından müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve … 18. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Hisseli gayrimenkul ve devre tatil satışlarında hissenin, sadece üyeleri, … olarak adlandırılan ve bünyesinde müvekkil şirket tarafından satışı yapılan dava konusu tesis niteliklerini haiz on binlerce tesis barındıran değişim sistemine dahil etmek ve bir hafta tatil kullandırmak olduğunu, tatil haftasının, hissenin verildiği odaya özgü olmadığını, davacı ile imzalanan sözleşmede yazılı haftanın nitelik olarak belirlendiğini, fakat belli bir daire ya da blokta kullandırılacağına ilişkin bir taahhüt bulunmadığını, bunun üyenin tercihine bırakıldığını, sözleşme bedelinin ödenmesinin ardından müvekkil şirketin sözleşmeye ilişkin tapu devrini gerçekleştirmeyi kabul ettiğini, davacı tarafın, sözleşme kuralları çerçevesinde tatil hakkını kullanmak için başvuru yapması halinde bu hakkını kullanabileceğini, müvekkili şirketin sözleşme ile yüklendiği edimlerini yerine getirdiğini, davacının, müvekkili şirkete 5.579.-TL ödeme yaptığını, bu nedenle fazlaya ilişkin ödemeyi kabul etmediklerini, hukuk sistemimizde sözleşme özgürlüğü prensibinin olduğunu, taraflar arasında hukuka ve ahlaka aykırı olmadıkça sözleşmenin türü ve içeriğini serbestçe belirleyebileceklerini, davaya konu sözleşmenin de bu kapsamda münferit olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek hukuka aykırı ve haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, devre mülk / tatil sözleşmesi kapsamında verilen senetler nedeniyle icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6102 Sayılı TTK’nın Ticari Davaların Görüleceği Mahkemeler başlıklı 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır. Konut satış sözleşmeleriyle devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri de kanun kapsamına alınmıştır. Anılan Kanunun 3. maddesinin (k) bendindeki tanıma göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) bendindeki tanıma göre de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 73. maddesinin (1) bendi gereğince de bu Kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekeceği ifade edilmiştir.
Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, 6502 Sayılı Kanun’un 50. maddesinde (4077 Sayılı Kanun’un 6/B maddesinde) düzenlenmiş olup taraflar arasında yapılan sözleşmenin davacının tüketici olması nedeniyle tüketici işlemi niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden ve 6502 sayılı Kanunun 83/2. maddesindeki “taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği,” şeklindeki yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin TTK’nın 4 ve 5.madde hükümleri kapsamında kalan kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olduğundan (HMK m.1) yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir.
Somut olayda, davacı tarafından devre mülk / tatil sözleşmesi kapsamında davalı şirkete verilen senetlerden dolayı başlatılan takibe yönelik olarak menfi tespit isteminde bulunulduğu, davalı takibe konu senetlerin hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi kapsamında verildiğini söylemiş ise de, tarafların yüklendikleri edimlere bakıldığında devre mülk/ tatil sözleşmesinin akdedildiği konusunda çekişme bulunmadığı, bu bağlamda bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınması gerektiği, somut olayda devre mülk / tatil sözleşmesinin kurulması, şekli, tarafların sözleşme ile üstlendikleri edimler, hukuki sonuuçlarının değerlendirilmesi ve nihayetinde davacı tüketici tarafından verilen senetlerden dolayı borçlu olup olmadığının tespitine yönelik araştırmanın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca bu konuda özel görevli olan Tüketici Mahkemelerinde görülmesi gerektiği açıktır (İstanbul BAM 18. H.D. 2020/77 E., 2020/278 K; İstanbul BAM 19. H.D. 2019/768 E., 2019/1052K; Sakarya BAM 7. H.D. 2019/1476 E., 2020/338 K).
Öte yandan, Devre Mülk Hakkı Kat Mülkiyeti Kanununda düzenlenen taşınmazın müşterek mülkiyet payına bağlı bir haktır. Mevcut uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinde görülmesi için davaya konu sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi gerekli olmayıp, şekil şartına uyulup uyulmadığı hususunun Tüketici Mahkemesince tartışılarak bir karara varılması gerektiğinden, 6502 sayılı Kanun kapsamındaki uyuşmazlığın tüketici mahkemesi sıfatıyla görülüp, sonuçlandırılmasında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. (Yargıtay 20 H.D. 2019/5226 Esas 2019/6379 Karar). Açıklanan nedenlerle, davacının tacir olmadığı, tüketici olduğu, uyuşmazlığın mutlak veya nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, 6502 Sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılındığından Mahkememizin görevli olmaması karşısında görevsizlik kararı vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğunda davanın USULDEN REDDİNE, Görevli mahkemenin TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin , bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten , süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair davacı ve davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli karar tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.10/11/2020

Katip

Hakim