Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/220 E. 2021/10 K. 13.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/220 Esas
KARAR NO : 2021/10

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/04/2020
KARAR TARİHİ : 13/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili ile davalı arasında davalı şirket tarafından …’ de inşa edilecek olan … ve … isimli projelerin yapım işi için dava dışı ”…” isimli … şirketi ile imzalanan 23/06/2016 ve yine ”…” isimli … şirketi ile imzalanan 02/07/2018 tarihli sözleşmelerin kurulması, yöneltilmesi ve yürütülmesi için 26/11/2013 tarihli iki ayrı ”Danışmanlık Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkilinin yapılan danışmanlık sözleşmeleri uyarınca her iki projeye ilişkin olarak üzerine düşen tüm edimleri yerine getirdiğini, süreci başarıyla yürüttüğünü ve nihayetinde projeler bitirilip ödemeler tamamlanmasına rağmen üzerine düşen edimleri tam olarak yerine getirip, tüm süreci özveriyle yürütüp takip eden müvekkiline davalı tarafından danışmanlık sözleşmelerinde kararlaştırılan bedellerin ödenmediğini, bu nedenlerle … isimli projeye ilişkin olarak davalı ile imzalanan 26/11/2013 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi uyarınca müvekkiline ödenmeyen alacağa ilişkin olarak fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 2.500,00 USD tutarın 26/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, … isimli projeye ilişkin olarak davalı ile imzalanan 26/11/2013 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi uyarınca müvekkiline ödenmeyen alacağa ilişkin olarak fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 2.500,00 USD tutarın 26/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte toplam 5.000,00 USD alacağın 26/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; yetkisizlik itirazında bulunduğunu, yetkili mahkemenin … Mahkemeleri olduğunu, davacının tüm taleplerinin herhalukarda zamanaşımına uğradığını, bu nedenle zamanaşımı yönünden de davanın reddinin gerektiğini, davacının sözleşmedeki hizmetleri yerine getirmediğini, herhangi bir hizmet bedeli haketmediğini, müvekkilinin projeden kaynaklı alacağını halen tahsil edemediğini, tacir sıfatı bulunmadığı sonradan ortaya çıkan ve bu anlamda müvekkilini de aldatmış olan davacının tahsil yetkisi olmasına rağmen herhangi bir tahsilat yapmadığını ve müvekkilinin projeden dolayı zarar ettiğini ve alacaklı durumda olduğunu, bu nedenlerle haksız ve dayanaksız davanın öncelikle yetki yönünden reddine, haksız ve dayanaksız davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
26/11/2013 tarihli … Sözleşmesi, 26/11/2013 tarihli … Sözleşmesi, 14/01/2014 tarihli tahsilat yetki belgesi, mail yazışmaları, … Vergi Dairesi Müdürlüğü ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevapları, 06/04/2020 tarihli Merkez Bankası Kurları, taraflar arasındaki yazışmalar ve tablolar celp edilmiş, dosya arasına alınmış ve incelenmiştir.
Dava, ticari hizmet (danışmanlık) sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın esasının incelenmesine geçilmeden evvel, öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğunun taraflarca her zaman ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da her aşamada resen nazara alınması zorunludur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu itibarla somut olaya bakıldığında; danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebinin TTK’ da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır. Nispi ticari dava bakımından ise, davalının ticari şirket olması sebebiyle tacir olduğu konusunda duraksama yoktur. Ne var ki, bu ayrıma göre her iki tarafın, yani davacının da tacir olması zorunlu olup, davacının tacir sıfatına yönelik yapılan araştırmalar kapsamında herhangi bir vergi mükellefiyetinin bulunmadığı, VUK 177/1-3 madde hükümleri uyarınca 1. sınıf tacir olmadığı, bilanço esasına göre defter tutan kimselerden olmadığı, başka bir anlatımla tacir sıfatının bulunmadığı, kaldı ki davacının hali hazırda bir ticari işletmesinin dahi olmadığı görülmektedir. Esasen davacı, danışmanlık hizmet sözleşmeleri uyarınca davalı şirkete … ülkesinde gerçekleştirilecek projeler için … şahıs ve firmalarla irtibat kurulması ve danışmanlık yapılması karşılığında alacak talebinde bulunmakta olup, danışman olarak herhangi bir ticari işletmeyi, tacir sıfatıyla işletmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Bu halde, davacının tacir sıfatı bulunmadığı açık olduğundan her iki tarafın tacir olmadığı eldeki dava dosyası bakımından Mahkememizin görevli olmadığı, genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu tespit edilmiş, görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK’nın 114/1-c, HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,
2-HMK.nın 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmesine,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 13/01/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır