Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/185 E. 2021/650 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/185
KARAR NO : 2021/650

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/03/2020
KARAR TARİHİ : 12/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzun yıllardır kılavuzluk hizmeti veren bir şirket olduğunu, davalı arasında iş ilişkisinin kurulması sırasında akdedilen hizmet sözleşmesinde hizmet akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak rekabet yasağı düzenlemesi bulunduğunu, bu hükme göre davalı kılavuz rekabet yasağını ihlal etmesi durumunda cezai şart ödemesi gerektiğini, davalının 31/12/2018 tarihli yönetmelik değişikliğini takiben 2019 yılı Şubat ayı içerisinde noter kanalı ile ihtarname göndererek ve hiçbir sebep bildirmeksizin istifa ettiğini, hemen akabinde kılavuzluk hizmetleri sektöründe faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başladığını, davalının rekabet yasağını ihlal etmesi nedeniyle hakkında … 13.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası ile yapılan takibe haksız itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek davalının asıl alacağa, faize ve tüm ferilerine vaki haksız itirazının iptali ile davalı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili işçinin yalızca yetkili kılavuz kaptan belgesi ile yetkilendirildiğini, İskenderun bölgesinde kılavuzluk hizmeti veren bir firmadan çalıştığını ,çalışma ehliyet belgesi olmayan bir bölgede çalışmasının imkansız olduğunu, bu nedenle davacının iddialarına itibar edilmesinin mümkün bulunmadığını, davacının dayanmış olduğu hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağı koşulları mevcut olmadığından hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağının geçersiz olduğunu, ayrıca işverenin zararınında söz konusu bulunmadığını, rekabet yasağı kaydının TBK hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkili işçinin rekabet yasağını ihlal etmediğini, hizmet sözleşmesinin tek tip sözleşme olmakla geçersiz olduğunu, işçi aleyhine tek taraflı konulan cezai şartın geçersiz olduğunu, ayrıca iş mahkemesinin görevli olduğunu, bu çerçevede davanın gerek bu yönden reddolunmasını ve davanın esas yönünden reddini savunmuştur.
Mahkememizde görülmekte olan 2020/185 E. sayılı dava dosyasında duruşma günü 11/02/2021 günü itibari ile taktir olunmuş ise de dava konusu uyuşmazlık ile ilgili İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri arasında göreve ilişkin uyuşmazlığın ortaya çıktığı, bu çerçevede İstanbul BAM 14. HD 2020/300 E. 2020/877 K.sayılı kararı ile iş akdinin sona ermesi sonrası rekabet yükümlüğünü ihlal halinde asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğunun kabul edildiği, buna mukabil İstanbul BAM 13. HD 2019/6 E. 2019/715 K.sayılı yine İstanbul BAM 44.HD 2020/1715 E. 2020/387 K. sayılı kararı ise iş akdinin sona ermesi sonrası rekabet yükümlülüğünün ihlali halinde asliye ticaret mahkemelerinin değil iş mahkemelerinin görevli kabul edildiği, her iki mahkeme kararının dahi temyiz kanun yolu kapalı olmak üzere ve kesin nitelikte verilmiş kararlar olduğu anlaşılmaktadır.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş , Görev ve Yetkileri Hakkında Kanununun 35/3-4 maddesi Uyarınca değişik Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasında çıkan uyuşmazlığın giderilmesi için ilgili Yargıtay Hukuk Dairesi nezdinde gerekli başvurunun yapılması, bu suretle uyuşmazlığın giderilmesi, tarafların adil yargılanma hakkının ihlaline yol açılmasının engellenmesi ve bu suretle yargı uygulamasındaki birliğin sağlanması amacı ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’ na durumun bildirilmesine karar verilmiştir.
Bu arada mahkememizin görevli olup olmadığı noktasında, görevli olan Yargıtay 9. HD’nin konuya ilişkin içtihadı ortaya çıkmıştır.
Buna göre Yargıtay 9.HD 2021/3076E. 2020/9789K.sayılı ilamında:
…Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir” gerekçesiyle somut uyuşmazlık açısından iş mahkemelerinin görevli olduğuna dair Yargıtay görüşü ortaya çıkmıştır.
Yargıtay’ın daire görüşü mutlak anlamda bağlayıcı değil ise de BAM daire kararları arasındaki çelişkiyi giderdiği açıktır.
Yargıtay kararında ayrıntılı olarak değinilmemiş olmakla birlikte Mahkememizce önceki kanun-sonraki kanun ilişkisi dikkate alındığında Yargıtay ilamı, mahkememizce de benimsenmiştir. Zira 6102 sayılı TTK 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girdiği halde 7036 sayılı Kanun bu tarihten sonra yürürlüğe girmiştir. Bu haliyle somut uyuşmazlık açısından normlar arasında çatışma ortaya çıkmıştır. Bu durumda hangi Kanun hükümlerinin görevle ilgili uygulanacağı noktasında yorum kurallarının dikkate alınması ve buna göre uyuşmazlığın çözümü gerekecektir.
Yorum biliminde Lex Posterior ilkesi (sonraki kanun ilkesi) göz ardı edilemez. Bu ilke gereği normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer alan, aynı konuyu düzenleyen ve bu nedenle birbiriyle çatışma durumundaki iki kuralın varlığı durumunda sonraki tarihte kabul edilmiş kural esas alınmalıdır. O halde 7036 sayılı Kanunun sonraki kanun niteliğinde olması karşısında mahkememizin görevli olup olmadığı noktasında 7036 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak görev hususu belirlenmelidir. Zaten 6102 sayılı TTK m.5 hükmü ile aksine düzenleme olmadığı halinde ticaret mahkemesinin görevli olacağı belirtilmiştir ki bu durum dahi varılan sonucun hukukiliğini ortaya koymaktadır.
Hal böyle olunca davacı şirketin dayanmış olduğu hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağının, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra ve davalı tarafından ihlal olunduğu iddiasıyla davacıdan talep ettiği alacaklar noktasında iş mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine, mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine, bu suretle dosyanın akabinde İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine, belirtilen sürede talep olmadığı takdirde mahkememizce HMK m.20 hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine, yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine,
Bu suretle dosyanın akabinde İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-Belirtilen sürede talep olmadığı takdirde mahkememizce HMK m.20 hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine,
4-Yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı ve oy birliği ile karar verildi. 12/10/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …