Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/154 E. 2022/447 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/154 Esas
KARAR NO : 2022/447

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/03/2020
KARAR TARİHİ : 08/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili ile davalı arasında akdedilen gözetim hizmet sözleşmesi kapsamında müvekkilinin ifa borcunu yerine getirdiği halde davalının bakiye borcunu ödemediğinden alacağın tahsili için … 11. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibinde bulunulduğunu, icra dosyasından gönderilen ödeme emrine borçlunun itiraz etmesi ile takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki ve zamanaşımı itirazında bulunarak davacı tarafın müvekkilinden hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını beyanla Mahkemenin yetkisiz olması nedeniyle, yetkili ve görevli Bakırköy mahkemelerine gönderilmesine ve mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesini, davacının zamanaşımına uğrayan taleplerinin reddine, davanın reddine, yargılama masrafları ile avukatlık vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 11. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra dosyası, harç mahsup derkenarı, taraflar arasında imzalanmış 01/03/2015 tarihli Gözetim Hizmet Sözleşmesi, … 13. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ve tebliğ şerhi, muhtelif tarihli faturalar, taraf şirketlere ait BA/BS formları celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Mali Müşavir bilirkişi …’ya tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 02/12/2021 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı ve davalının 2018 yılı ticari defterleri TTK ilgili hükümlerine göre delil niteliğine haiz olup, davacı yevmiye defterinde yaptığım incelemede davacının davalıdan 95.818,49 TL alacağının işli ve davalı ticari defterlerinde ise davacının, davalıdan 95,864,66 TL alacağının kayıtlı olduğu, Celp edilen vergi dairesi BA-BS beyannamelerinin incelenmesi sonucu dava konusu asıl alacağı doğuran faturaların vergi dairelerine beyanlarının yapılmış olduğu bundan çıkan sonucun dava konusu faturaların, borçlu ve alacaklı tarafça bilinebilir olduğu ve borçluya tebliğ edilmiş olduğunun söylenebilineceğini, yapılan incelemede; davacının, davalıdan 95.818,49 TL asıl alacağın tespit edildiği, davacının, davalıyı … 13. Noterliğinin … tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek davalı temerrüde düşürdüğü, ancak davalıya keşide edilen ihtarname üzerinde tebliğ şerhi/tarihi olmadığından, takip öncesi işlemiş faiz hesabının yapılamadığını, takip öncesi işlemiş faiz hesabının yapılabilmesi için, ihtarnamenin karşı tarafa tebliğ tarihinin bilinmesine ihtiyaç duyulduğu, bu durumda davacının 95.818,49 TL asıl alacağına takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa gereği yıllık %19,50 oranından başlayacak değişen oranlarda avans faiz işletilmesi gerekeceğini…” şeklinde tespit edilmiştir. Bilirkişi kök raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dosya, davacının takip öncesi işlemiş faize yönelik itirazları ve davalının da ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla yeniden Mali Müşavir bilirkişi …’ya tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 23/03/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı ve davalının 2018 yılı ticari defterleri TTK ilgili hükümlerine göre delil niteliğine haiz olup, davacı yevmiye defterinde yaptığım incelemede davacının davalıdan 95.818,49 TL alacağının işli ve davalı ticari defterlerinde ise davacının, davalıdan 95.864,66 TL alacağının kayıtlı olduğu, celp edilen vergi dairesi BA-BS beyannamelerinin incelenmesi sonucu dava konusu asıl alacağı doğuran faturaların vergi dairelerine beyanlarının yapılmış olduğu bundan çıkan sonucun dava konusu faturaların, borçlu ve alacaklı tarafça bilinebilir olduğu ve borçluya tebliğ edilmiş olduğunun söylenebilineceğini, yapılan incelemede; davacının, davalıdan 95.818,49 TL asıl alacak ile 3.916,06 TL takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.734,55 TL alacaklı olduğu tespit edildiği, davacının, 513,11 TL takip öncesi işlemiş faiz talebinin yersiz ve fazla talep olduğu, bu durumda davacının 95.818,49 TL asıl alacağına takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa gereği yıllık %19,50 oranından başlayacak değişen oranlarda avans faiz işletilmesi gerekeceğini…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi ek raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, ticari hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı cevap dilekçesi ile birlikte İstanbul Mahkemelerinin yetkisine itirazda bulunmuş, genel yetki kuralları uyarınca kendi yerleşim yeri … olduğundan Bakırköy Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunmuştur. Ancak, taraflar arasında akdedilen ve varlığı tartışmasız olan 01/03/2015 tarihli Gözetim Hizmet Sözleşmesinin 20. maddesinde Yetki başlığı altında işbu sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda ihtilafın çözümü için İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığı, HMK 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne amir olduğu, her iki tarafın ticari şirket / tüzel kişi tacir olması sebebiyle sözleşmedeki mevcut yazılı yetki şartının geçerli ve taraflar için bağlayıcı nitelikte olduğu anlaşılmakla, İstanbul Mahkemelerinin eldeki dava dosyası bakımından yetkili olması sebebiyle davalının yetki ilk itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalının zamanaşımına yönelik itirazlarına gelince, taraflar arasındaki borç ilişkisinin 01/03/2015 tarihli Gözetim Hizmet Sözleşmesinden kaynaklandığı, ticari hizmet alım sözleşmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanununda ayrıca ve özel bir zamanaşımı süresinin düzenlenmediği, bu halde TBK 146. maddesindeki genel kural uyarınca sözleşmeden doğan davalarda 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerekeceği, sözleşmeden kaynaklanan alacağın 2018 yılında kesilen faturalara dayandığı, eldeki davanın ise 2020 yılında açıldığı, dolayısıyla alacağın zamanaşımına uğramadan davanın açıldığı sabit olduğundan davalının zamanaşımı itirazlarının da reddine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında hizmet alım sözleşmesine dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, davacının faturaya konu hizmetleri davalı tarafa verdiği halde, davalının fatura bedellerinden kaynaklanan bakiye tutarı ödemediği, bu amaçla davacı tarafından başlatılan icra takibine davalının davacı tarafa borcu olmadığını bildirerek itirazda bulunduğu, ödeme emrine itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve duran takibe devam edilmesi amacıyla davacı tarafından işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı savunmalarının temelini; davacı şirkete karşı hiçbir borçlarının bulunmadığına ve faiz miktarının fahiş olduğuna dayandırmıştır.
Bilindiği üzere ticari hizmet alım sözleşmelerinde hizmetin verildiğini ispat yükü davacıya; bedelin ödendiğini ispat yükü davalıya aittir. Öncelikle, davacının iddialarını, yani gözetim hizmetinin eksiksiz ve tümüyle yerine getirildiğini ispatlaması gerekmektedir.
Taraflar arasındaki 01/03/2015 tarihli Gözetim Hizmet Sözleşmesi davalı tarafından açıkça ve ayrıca inkar olunmamıştır. Aksine, bu sözleşmenin varlığı ve taraflarca imzalandığı noktasında çekişme bulunmamaktadır.
Diğer taraftan; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/7819 Esas 2017/2738 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, fatura içeriği malların teslim edildiği ya da hizmetin verildiğini ispat külfeti davacıya aittir. Ancak takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması veya davalının bağlı olduğu Vergi Dairesi Müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiği yahut hizmetin verildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. H.D. 2018/2293 Esas, 2019/4962 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacağı değerlendirilmelidir.” Aynı şekilde karalar için bakınız. Yargıtay 19. H.D. 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve Y. 19. H.D. 2014/11846 E., 2014/15110 K. sayılı kararları da bu yöndedir.).
Bu amaçla, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı tarafından Vergi Dairesi Başkanlığına bildirilip bildirilmediği yönünde müzekkere yazılarak araştırma yapılmış, BA form kayıtları dosya arasına celp edilmiş ve bilirkişi incelemesine gönderilerek rapor alınmıştır. Davalı şirketin Davutpaşa Vergi Dairesi Başkanlığından temin edilen BA formlarında davacı tarafından düzenlenen eldeki davaya konu faturaların kayıtlara alınması için Vergi Dairesine bildirdiği / beyan edildiği belirlenmiştir.
Davalının, davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, tam aksine bu faturaları kabul ederek ticari defter ve kayıtlarına işlenmesi için Vergi Dairesi Başkanlığına BA formu olarak bildirmesi karşısında; davacı tarafından gözetim hizmetinin davalıya verildiğinin kabulü zorunludur. Başka bir anlatımla, davaya konu faturalar hakkında BA formu düzenleyen davalının, emsal içtihatlar doğrultusunda faturalara konu hizmeti aldığının kabulü gerekmiştir.
Nitekim, Mali Müşavir bilirkişi 02/12/2021 tarihli kök raporunda daha kapsamlı olarak aynı durumu açıklamış, davalının 2018 yılında davacı tarafından kendisine kesilen 11 adet tüm faturalar hakkında BA formu düzenlediği, vergi beyannamesi bildiriminde bulunduğu, bu suretle faturaya konu hizmetin verildiğinin kabulü ile fatura tutarı alacağın varlığının davacı tarafça ispatlandığı mütalaa edilmiştir.
Esasen, mali bilirkişi tarafından düzenlenen 23/03/2022 tarihli ek raporda, davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucu; davaya konu tüm faturaların davalının kendi ticari defter ve belgelerininde aynen kayıtlı olduğu da ayrıca tespit edilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında, davacı tarafından hizmetin verildiğinin ispatlanmış olması sebebiyle davalının borcunun bulunmadığı yönündeki savunmaları yerinde görülmemiştir.
Kaldı ki, aynı hususlar Mali müşavir bilirkişinin 02/12/2021 tarihli kök ve 23/03/2022 tarihli ek raporunda hem bilimsel olarak hem de daha kapsamlı şekilde açıklanmıştır. (Aynı gerekçelerle bakınız. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/536 E. 2021/1126 K.).
Eldeki davaya konu alacak miktarının tespiti, takip tarihi itibariyle tarafların alacaklı – borçlu durumlarının araştırılması amacıyla ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Her iki taraf delil olarak ticari defter ve belgelere dayanmıştır.
Mali Müşavir bilirkişi 02/12/2021 tarihli kök ve 23/03/2022 tarihli ek raporunda, hem davacının hem de davalının ticari defter ve belgelerinin yasal usullere uygun olarak tutulduğunu, ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığını, bu nedenle her iki taraf için ticari defter ve belgelerin sahipleri lehine delil vasfının mevcut olduğunu, karşılaştırmalı olarak yapılan incelemeler sonucunda icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 95.818,49 TL alacaklı olduğu, tarafların ticari defterlerinin birbiriyle uyumlu olduğu, içerdiği kayıtların birbirlerini doğruladığı ve teyit ettiği, sonuç itibariyle davacı ve davalı defterleri aynı kayıtları içerdiğinden davacının davalıdan 95.818,49 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu içerisinde yer alan yevmiye ve muavin kayıtlarına ilişkin tablodan da görüleceği üzere, hem davacının hem de davalının ticari defter ve belgeleri birbirini teyit etmekte olup davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan 95.818,49 TL alacaklı olduğu sübuta ermiştir.
Mali Müşavir bilirkişi davacının kök rapordaki takip öncesi işlemiş faize yönelik itirazları kapsamında sunduğu 23/03/2022 tarihli ek raporunun devamında; taraflar arasında akdedilen gözetim hizmet sözleşmesinin 15. maddesinde ödeme yeri ve şartlarının açıkça belirlendiğini, anılan sözleşme hükmünde ödeme miktarları ve vadelerin kesin ve net olarak kararlaştırıldığından davalının sözleşmenin 15. maddesi uyarınca ödenemeyen fatura alacağı için her ayın 10. günü itibariyle temerrüte düşeceğini, zira TBK 117/2. maddesi uyarınca bu halde temerrüt için ihtarname tebliğine gerek olmadığını mütalaa etmiş, bu doğrultuda takibe konu her bir fatura yönünden temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faiz hesabı yapmış, neticede işlemiş faiz miktarının 3.916,06 TL olduğunu belirlemiştir.
Bilindiği üzere, bir sözleşmede taraflar ödeme yapılacak tarihi, ödeme miktarı ile vadeyi kesin ve net olarak belirlemişlerse; bu halde kesin vade söz konusu olacağından, belirli vadeden farklı olarak kesin vadede, vade tarihi itibariyle ayrıca bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın borçlu için temerrüt durumu gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, kesin vadenin söz konusu olduğu hallerde ayrıca temerrüt için ihbar veya ihtar çekilmesine lüzum yoktur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 15. maddesi incelendiğinde, vade tarihi kesin ve net olarak belirlenmiş, ödemenin en geç hangi tarihte yapılacağı kesin olarak kararlaştırıldığından kesin vade bulunmaktadır. (Y. 19. HD. 2014/ 743 E., 2014/3713 K.). Dolayısıyla, sözleşmenin 15. maddesi uyarınca kesin vadeye göre temerrüt tarihinin tespit edilmesi, temerrüt tarihinden takip tarihine kadar her bir fatura alacağı yönünden ayrı ayrı hesaplama yapılarak işlemiş faiz tutarının hesaplanması yerinde olduğu gibi, hesaplanan tutarının da isabetli şekilde belirlendiği anlaşılmakla ek rapora işlemiş faiz yönünden de itibar edilmiştir.
Davacı tarafından ticari hizmet ilişkisine dayalı akdi ilişkinin varlığı, faturalara konu hizmetlerin verildiği ve alacağın miktarı faturalar, BA – BS formları, cari hesap kayıtları, muavin ve yevmiye dökümleri ile ticari defter ve belgeler uyarınca ispat edildiğine göre; hizmet bedelinin ödendiği / borcun bulunmadığı yahut sona erdiğini ispat yükü davalı taraf üzerindedir. Ne var ki, davalının delil olarak dayandığı kendi ticari defter ve belgelerinde dahi davacı tarafa icra takip tarihi itibariyle 95.818,49 TL borçlu olduğu tespit edilmiş, borcun ödendiğine ya da sona erdiğine ilişkin kayıt ve belge bulunmadığından ödeme hususu davalı tarafça ispat edilememiştir.
Nihayetinde, 23/03/2022 tarihli bilirkişi ek raporunun asıl alacak ve takip öncesi işlemiş faiz miktarı bakımından denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan tespitler neticesinde, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 95.818,49 TL Asıl Alacak ve 3.916,06 TL İşlemiş Faiz olmak üzere toplam 99.734,55 TL alacaklı olduğu, tarafların ticari defter ve kayıtlarının asıl alacak miktarı yönünden birbirini teyit ettiği ve uyuştuğu anlaşılmakla, hükme esas alınan 23/03/2022 tarihli ek rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, davalının … 11. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 95.818,49 TL asıl alacak ve 3.916,06 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.734,55 TL üzerinden takip talebinde gösterilen şartlarla devamına, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, ayrıca icra inkar tazminatı talebi bakımından, alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla İİK 67. maddesindeki icra inkar tazminatına yönelik yasal koşulların oluştuğu görüldüğünden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
6325 sayılı HUAK’ ın 18/A maddesinin 11. Fıkrası “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez.” şeklinde düzenlenmiş olup eldeki dava dosyasında davalı geçerli bir mazeret bildirmeksizin arabuluculuk ilk toplantısına katılmadıkları ve bu sebeple arabuluculuk faaliyetinin son bulması nedeniyle yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulmuş ve reddedilen dava değeri (kısmen haklı çıktıkları tutar) üzerinden lehlerine vekalet ücreti de takdir edilmemiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
1-Davalının … 11. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin 95.818,49 TL asıl alacak ve 3.916,06 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.734,55 TL üzerinden takip talebinde gösterilen şartlarla DEVAMINA, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (99.734,55 TL) üzerinden alınması gereken 6.812,86 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 1.157,26 TL harç ve 76,00 TL tamamlama harcının mahsubu ile eksik kalan bakiye 5.579,60 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yatırılan 1.157,26 TL peşin harç, 76,00 TL tamamlama harcı, 1.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.833,26 TL yargılama giderinin tamamından 6325 sayılı HUAK 18/A maddesinin 11.fıkrası uyarınca davalı taraf sorumlu olduğundan 2.833,26 TL TL’ nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yatırılan 131,00 TL tebligat ve posta masrafının 6325 sayılı HUAK 18/A maddesinin 11.fıkrası uyarınca davalı taraf sorumlu olduğundan davalının yaptığı yargılama giderlerinin tümüyle kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 13.424,78 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirmekle birlikte reddedilen kısım yönünden 6325 sayılı HUAK 18/A maddesinin 11.fıkrası uyarınca davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-6183 sayılı Kanuna göre dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin tamamından 6325 sayılı HUAK 18/A maddesinin 11.fıkrası uyarınca davalı taraf sorumlu olduğundan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.08/06/2022

Katip
e-imza *

Hakim
e-imza *