Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/153 E. 2020/331 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/547 Esas
KARAR NO : 2020/332

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2019
KARAR TARİHİ : 15/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ”…” sözcüğünden oluşan ticari unvanını 17/07/1996 tarihinde şirket kuruluşunu yaparak ticaret sicilde tescil ettirdiğini, 17/07/1996 tarihinden bu yana ”…” ticari unvanını kullandığını, müvekkili şirketin kullandığı ticari unvanın, izni olmaksızın faaliyet alanı aynı olan sektörde davalı şirket tarafından kullanıldığının tespit edildiğini, müvekkili şirkete ait bulunan ticari unvanın bu şekilde kullanılmasının müvekkilinin müşterileri açısından karışıklığa sebep olduğunu ve aynı sektörde faaliyet gösteren müvekkili şirket ile davalı şirket arasında idari- ekonomik anlamda bir bağlılık bulunduğu izlenimini yarattığını, bu nedenle müvekkili şirketin maddi ve manevi zararlara uğradığını, haksız olarak yapılan bu fiilin, TTK’ daki haksız rekabet fiilini oluşturduğunu ve bu kullanımın müvekkili şirketin haklı tanınmışlığından zahmetsizce yararlanma anlamına geldiğini, müvekkili şirketin söz konusu kullanıma kesinlikle muvafakatinin olmadığını, bu nedenlerle davalı şirketin ticaret unvanından ”…” ibaresinin çıkarılarak unvan değişikliğinin ticaret sicilde tescil ve ilan edilmesine, üzerinde tescilli ticaret unvanı olan ”…” yazılı her türlü evrak, ticari doküman veya reklam ve sair amaçlı belge ve ürünlerin imha edilmesine, hüküm özetinin ülke genelinde yayınlanan gazetede ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından davacı şirketin ticari unvanına tecavüzün söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin ticaret unvanında yer alan … Ltd. Şti.ibaresinin TTK 43.maddesindeki mevzu ve şirketin nevini gösteren çekirdek kısmını oluştururken … ibaresinin ise, TTK 46.maddesi kapsamında ek teşkil ettiğini, davacı şirketin unvanının çekirdek kısmının ise müvekkilinden farklı olarak … Ltd. Şti. olduğunu, davacı şirket ile müvekkili şirketin ticari unvanlarının aynı olmadığını, müvekkilinin babasının şirketinin 18/07/1996 tarihinden itibaren, müvekkilinin de 18/09/2008 tarihinden itibaren ticaret unvanını kullandığını ve şimdiye kadar hiçbir şekilde davacı şirketin müşterileri ile bir kez bile karışıklık yaşanmadığını, müvekkili şirketin Organize Sanayi Bölgesinde kendisine ait deposu olup buradan sıvı kimyasal maddeler satışı yaptığını, davacı şirketin ise bir han odasında faaliyet yürüttüğünü, davacı şirketin uzun yıllar sessiz kaldıktan sonra 18/07/2012 tarihinde ihtarname çektiğini iddia ettiğini, yine davacı tarafın bu ihtarnameden yaklaşık 2 yıl sonra dava açma yoluna gittiğini, böylece davacı tarafın iyi niyetli olmadığının ortaya çıktığını, bu nedenlerle TTK 52.madde kapsamında ticari dürüstlüğe aykırı şekilde ticaret unvanının kullanılması ile haksız rekabet bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce 2015/208 Esas 2017/179 Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucu, tarafların iddia ve savunmaları, sunulan delil ve belgeler tüm dosya kapsamından; davacının ticaret unvanının korunmasını gerektirecek ve davalının ticaret unvanı ile kendi ticaret unvanı arasında karıştırmaya sebep olabilecek nitelikte bir durumun söz konusu olmadığı davalı şirketin … ibaresiyle ticaret unvanı ekinde kullanmakla birlikte davacı gibi kimya sanayi değil kimyevi maddeler sanayi işi ile uğraştığını, faaliyet konusunun farklı olduğu, ayırıcı, iltibası engelleyici, ayırt edici ibareler kullanarak ticaret unvanı edindiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 26/04/2018 tarih, 2017/985 Esas 2018/432 Karar sayılı ilamı uyarınca istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmış, mahkememizce kurulan hüküm Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/06/2018 tarih, 2018/3422 Esas 2019/4689 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş olup, dosya mahkememizin yukarıda belirtilen sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 20/06/2018 tarih, 2018/3422 Esas 2019/4689 Karar sayılı ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, 6102 sayılı TTK’nın 52. maddesi kapsamında ticaret unvanının korunması kapsamında davalıya ait ticaret unvanının haksız bir şekilde kullanıldığının tespiti, yasaklanması, haksız olarak kullanılan unvanın silinmesi, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ile kararın gazete ile yayınlanması taleplerine ilişkindir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yukarıda anılan ilamında belirtildiği üzere;
Dava, ticaret unvanına tecavüzün men’i, sicilden silinmesi istemine ilişkindir.
Tarafların ticaret siciline tescilli unvanlarının klavuz sözcükleri “…” ibaresidir. Bu ibare dışında kalan diğer ibareler ise ticari işletmenin faaliyet alanını belirten unvanın unsurlarından oluşmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 45. maddesi uyarınca sicilde tescilli ticaret unvanının diğer bir unvan ile ayırt edilmesi gerekli hallerde ek yapılır. Yine aynı Kanun’un 52. maddesi uyarınca da unvana tecavüz halinde gerçek hak sahibi tecavüz oluşturan ibarenin değiştirilmesi veya silinmesini talep edebilir. Bu durumda tarafların ticaret unvanlarının ayırt edici klavuz sözcügünün “…” olduğu ve iltibasa yol açtığı Yargıtay ilamıyla da belirlenmiştir.
Tarafların ticaret ünvanlarının iltibasa yol açtığı sabit olup, tarafların bu konuda bilirkişi incelemesi talebi reddolunmuştur.
Yargıtay bozma ilamında belirlenen diğer bir husus ise davalı şirketin, dava konusu ticaret unvanını 2008 yılında tescil ettirmesi karşısında , davalı şirketin ticaret unvanının tescil tarihi ile dava tarihi dikkate alınarak MK’nun 2. maddesinin de değerlendirilmesine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre davacı şirket ticaret unvanını 17.07.1996 yılında tescil ve ilan ettirmiş, davalı şirket ise 18.09.2008 yılında ticaret unvanını tescil ve ilan ettirmiştir. Yargıtay bozma ilamında da vurgulandığı üzere davalının 18.09.2008 yılında ilan ve tescil ettirdiği ticaret unvanının terkinine ilişkin dava davacı tarafından 25.04.2014 yılında açılmıştır. Öte yandan, davacı şirket tarafından davalıya 18.07.2012 tarihli ihtarname gönderilmiş, ancak işbu dava 25.04.2014 tarihinde açılmıştır. Bu itibarla sadece ihtarname gönderen, fakat uzun süre boyunca dava açmayan ve ihtarname dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan davacı şirketin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Zira kullanımın daha fazla devamını istemeyen davacı şirket, ihtarnameler göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir. Hal böyle olunca davalının ticaret unvanının tescilinden itibaren, davacı tarafından davalıya uzun bir süre geçtikten sonra ihtarname gönderilmesi ve ihtarnamenin gönderilmesinden sonra makul süre içerisinde dava açılmaması nedeniyle -Yargıtay bozma ilamı da gözetilerek- davacı şirketin sessiz kalmak suretiyle MK.nun 2. maddesi uyarınca dava hakkını yitirdiğinin kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-27 Esas 2020/225 Karar sayılı ilamı)
(“Dair” kısmında kanun yolunun Yargıtay olarak belirtilmesi gerekirken sehven İstinaf kanun yolu olarak belirtildiği gerekçeli kararın yazımı esnasında fark edilmiştir.)
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL karar harcından peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 120,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince taktir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 15/09/2020

Katip …

Hakim …