Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/15 E. 2022/212 K. 18.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/15 Esas
KARAR NO : 2022/212

DAVA : Alacak (Kambiyo Evrakından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/03/2018
KARAR TARİHİ : 18/03/2022

İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/137 E. dosyasından verilen 2019/22 K sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine Mahkememize tevzi edilen alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; (İki adet bonoya dayalı olarak müvekkili tarafından davalı hakkında başlatılmış olan) … 7. İcra Müdürlüğünün … Esas takip dosyasında takip devam ederken davalının “takip sırasında bonoların zamanaşımına uğradığı” iddiasıyla … 6. İcra Hukuk Mahkemesinin …Esas dosyasında dava açtığını, mahkemenin bu iddiayı kabul ederek icranın geri bırakılmasına karar verdiğini, İstanbul BAM 23.HD’nin ise müvekkilinin istinaf istemini 2017/1734 E 2017/1804 K sayılı kararla kesin olmak üzere reddettiğini, bu kararların hukuka aykırı olduğunu, takip sırasında bonoların zamanaşımına uğramasının sözkonusu olmadığını, … 6.İvra HM kararında zamanaşımını kesen son işlem olarak 24/06/2004 tarihindeki icra dosyalarına uygulanan alacak haczi işleminin gösterildiğini, bu işlem ile 01/10/2007 tarihindeki araç haczi işlemi arasında zamanaşımını kesen başka takip işlemi bulunmadığından takibin (bono zamanaşımı 3 yıl olduğundan) 24/06/2007 tarihinde zamanaşımına uğradığına karar verildiğini, ancak icra hukuk mahkemesinin bu kararının hatalı olduğunu, takip dosyasında zamanaşımını kesen pek çok işlem yapılmış olduğunu, bu iki tarih arasında 3.şahsa alacak haczi yazısı tebliğ edildiğini, alacak haczi uygulanan iki takip dosyasına haciz yazılarının tebliğ edildiğini, dava dışı … Ltd.Şti tarafından açılan istihkak davasında davanın kabulüne karar verildiğini, kararın temyiz ve karar düzelme aşamalarının gerçekleştiğini, 24/01/2005 tarihinde takip dosyasına tahsilat alındığını, bu iki tarih dışında da takip dosyasında (dilekçede detayları verilen) yapılan pek çok takip işlemi bulunduğunu, dava dışı şirketin açtığı istihkak davasının sonucunun takip dosyasında beklenmesinin zorunlu olduğu, zira istihkak davasının sonucuna göre takip konusu alacağın tamamen tahsilinin sözkonusu olabileceğini, bu nedenle takip dosyasında istihkak davasının sonucu beklendiğinden zamanaşımına uğradığından bahsedilemeyeceğini, … 6.İcra HM kararının istinaf istemini reddeden İstanbul BAM 23. HD’nin kesin kararı üzerine takip dosyasından yazılan 02/03/2018 tarihli muhtıra ile müvekkiline İİK 33/a-2 maddesi uyarınca dava açmak üzere süre verildiğini, muhtıranın taraflarına 07/03/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, iş bu davanın da bu muhtıra ile verilen 7 günlük süre içinde açılmış olduğunu, bu nedenle öncelikle … 7. İcra Müdürlüğünün … E takip dosyasının zamanaşımına uğramadığının tespitine ve icra takibinin devamına karar verilmesini talep ettiklerini, işbu talepleri kabul görmez ise, takibin iptali nedeniyle davalının takibe konu senet bedelleri kadar sebepsiz zenginleşmesinin sözkonusu olacağını, davacı ile davalı arasında borç ilişkisi mevcut olduğunu, takip dosyasında davalının borcunu kabul eden beyan ve imzaları olduğunu, sözkonusu senetlerdeki imzalar davalı borçlu tarafından ikrar edilmiş olduğundan, iş bu senetlerin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini ve bu yönü ile alacak iddiasının tanık dahil her türlü delille ispat edileceğini, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu belirterek; davanın kabulü ile takip dosyasının zamanaşımına uğramadığının tespitine ve icra takibinin devamına, işbu talepler kabul görmeyecek olursa sebepsiz zenginleşme nedeniyle takibe konu senetlerin bedeli kadar alacağın davalıdan tahsili ile dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; terditli açılan davada 2004 sayılı İİK md 33/a-2’ye göre açılan davanın, icra mahkemesinin icrayı geri bırakma kararının kesinleştiğinin kendisine bildirildiğinden itibaren alacaklı tarafından 7 gün içinde açılması gerektiğini, … 6.İcra HM kararı sonrası davacının istinaf istemini reddeden İstanbul BAM 23.HD’nin kesin kararının davacıya 13/11/2017 tarihinde tebliğ edildiğini ve 20/11/2017 tarihine kadar dava açması gerekirken hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığından davanın öncelikle bu sebepten reddi gerektiğini, icra müdürlüğünün alacaklıya gönderdiği 07/03/2018 tarihli muhtıranın ise taraflarınca kesinleşen karara göre hacizlerin kaldırılması talep edilince alacaklının açtığı dava varsa bildirmesi için icra müdürlüğünce davacıya süre vermesine ilişkin bir muhtıra olduğunu, eğer kararın kesinleştiği alacaklıya bildirilmemiş olsaydı bu muhtıra ile dava açmak üzere süre verilmesinin sözkonusu olabileceğini, icra dairesinin kanunda yazılı süreyi değiştirmesi mümkün olmadığı gibi BAM kararının ne zaman davacıya tebliğ olduğunu bilmesinin de imkansız olduğunu, davacı tarafından ise zamanaşımının oluşmadığına dair açılan davanın hakdüşüm süresinin geçirilmesi nedeniyle usulden reddi gerektiğini; bu talep kabul görmez ise takip dosyasının zamanaşımına uğradığına dair … 6.İcra HM ve BAM kararlarının tamamen objektif ve yüksek yargı kararlarına uygun olduğunu, davacı tarafça kesinleşmiş kararla sonuçlanan icra yargı mercilerinde ileri sürülmemiş yeni bir iddia-delilin ise sunulamadığını, dava dilekçesinde ileri sürülen işlemlerin takipte zamanaşımını kesen takip işlemleri olmadığını, İİK md 33/a-2’de düzenlenen dava açma imkanının, dar yetkili icra mahkemesi sadece resmi vesikalara bakarak karar verebildiğinden, resmi evrakla ispat edilemeyecek ancak borçlar kanununa göre zamanaşımını kesen ya da durduran (mühlet verme, ödeme gibi) hususların ispatı için verildiğini, icra hukuk mahkemesinin takdirinin kaldırılması ve umumi mahkemeye bir çeşit üst mahkeme görevi vermek için koyulmuş bir hüküm olmadığını, bu nedenle açılan davanın İİK md 33/a-2 maddesinde yazılı dava olarak algılanmasının imkansız olduğunu ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat davası (6098 sayılı Yasa 77 vd) olduğunun mahkemece kabul edilmesi gerektiğini; davacının terditli davasındaki fer’i talep olan sebepsiz zenginleşme iddiasının da zamanaşımına uğramış olduğunu, 11/08/2001 tarihinde ihtiyati haciz kararı alan davacının en geç 10 yıl içinde esas alacağa dayanarak dava açması gerekirken açmadığını, ilk sebepsiz zenginleşme sebebi TTK md 644 olabilirse de bononun zamanaşımına uğradığı 24/06/2007 tarihinden itibaren 1 yıl içinde dava açılmadığından bu davanın zamanaşımına uğramış olduğunu, ikinci sebepsiz zenginleşme ihtimalinin ise esas ilişkinin nevine göre zamanaşımı belirlenmesi gerektiğini, davacının ise bunu söylemediğini, ilk hacze başlanılan 01/08/2001 tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Yasa 125, 126, 133. maddelere göre menkul satımında 5 yıl, gayrimenkul satımında 10 yıl zamanaşımı sözkonusu olmakla icra takibinde takibi ilerletici takip işlemi olan 24/06/2004 tarihinden itibaren zamanaşımı sona erdiğinden davanın bu talep yönünden de zamanaşımından reddi gerektiğini, davanın esas ilişkiye dayanan bir sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilemeyecek şekilde açılmış olduğunu, zira taraflar arasında borç ilişkisi olduğu belirtilmişse de bu ilişkinin ne olduğunun davacı tarafça açıklanmadığı gibi dava dilekçesinde faturadan bahsetse de fatura vb sunamadığını, esas ilişki iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, davacı kötüniyetle dava açtığından HMK md 329’a göre disiplin para cezasına ve akdi vekalet ücretine çarptırılması gerektiğini, dava dilekçesindeki “24/01/2005 tarihinde takip dosyasına tahsilat alındığına” dair beyanın mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, tahsilat bulunmadığını, yalan beyan sözkonusu olduğunu, bu durumun bile davacının kötüniyetinin ispatı olduğunu belirterek; terditli açılan davada İİK md 33/a-2 anlamında zamanaşımının oluşmadığına dair açılan davanın hak düşüm süresinin geçirilmesi nedeniyle usulden reddine, mümkün bulunmazsa bu talebin … 6. İcra Mahkemesinin …karar sayılı kararında incelenen ve kesin olarak hükme bağlanan hususlardan başkaca bir iddia içermediğinden dolayı ve zamanaşımının oluşmasından dolayı esastan reddine karar verilmesini, sebepsiz zenginleşmeye dair davanın da öncelikle zamanaşımı nedeniyle usulden reddine, mümkün bulunmaz ise esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, asli talep olarak kambiyo takibinin İİK md 33/a-2 maddesine göre zamanaşımına uğramadığının tespiti ve takibin devamına karar verilmesi talepli alacak istemi, fer’i talep olarak 6762 sayılı TTK md 644 (6102 sayılı TTK md 732)’ye göre zamanaşımına uğramış bonolar nedeniyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkin terditli davadır.
… 7. İcra Müdürlüğünün … Esas takip dosyası celbedilip incelendiğinde, davalının keşidecisi, davacının lehdarı olduğu “malen” kaydı taşıyan 01/09/1999 keşide tarihli 30/11/1999 ödeme tarihli 1.100 Dolar bedelli bono ve yine tarafları aynı olan 01/09/1999 keşide tarihli 30/12/1999 ödeme tarihli 1.100 Dolar bedelli iki adet bonoya dayalı olarak, davacı lehdar tarafından davalı keşideci aleyhine 2001 yılında (bono zamanaşımı içinde) başlatılan kambiyo senetlerine özgü ilamsız takip dosyası olduğu görülmüştür.
Tarafların bildirdiği deliller toplanmış, takip dosyası, takip dayanağı iki adet bono, … 6. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas dosyası, İstanbul BAM 23.HD’nin 2017/1734 E 2017/1804 K sayılı kararı, bu kararın tebliğ mazbataları, takip dosyasından davacıya tebliğ edilen muhtıra ve tebliğ mazbatası, … İcra HM … E dosyası Uyap kayıtları, tarafların vergi dairesi ve ticaret sicil kayıtları celbedilerek incelenmiş, davacı vekilince yasal sürede bildirilen tanıklarının beyanları … ve … Asliye HM (ATM) talimat yazılmak suretiyle alınmıştır.
Dava ilk olarak 14/03/2018 tarihinde … 20.Asliye HM … E dosyasıyla açılmış, mahkemenin verdiği görev yönünden usulden red kararının gerekçesinde, davada temel ilişkiye dayanılmadığı, sadece bonoya dayalı olarak bonoda mündemiç alacağın tahsili amacıyla açıldığı, bu sebeple esas ilişkiden bağımsız olarak yalnızca bonodan kaynaklanan uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olduğundan asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu vurgulanmış, bu karar taraflarca istinaf edilmeksizin kesinleşmiş ve dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
Dosya Mahkememizde 2020/15 Esasa kaydedildikten sonra, asliye hukuk mahkemesince usule uygun ön inceleme celsesinin gerçekleştirilmemiş olması nedeniyle taraflara tebliğ edilen ön inceleme duruşma gününde uyuşmazlık konuları ” dava konusu iki bonoya ilişkin takibin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, takibin devamına karar verilip verilemeyeceği, terditli talep olarak sebepsiz zenginleşme nedeniyle iki bononun bedeli kadar alacağın davalıdan tahsili talebinin kabul edilebilir olup olmadığı” şeklinde belirlenmiş, taraf vekillerince de bu tespite bir itirazda bulunulmamıştır.
Takip ve dava konusu iki adet bono üzerinde tutar kısmında para birimi belirtilmemişse de yazı kısmında “dolar” şeklinde bedel belirtildiğinden, bedelin USD cinsi olduğu tarafların kabulünde olduğu gibi bonoda rakam ile yazı arasında çelişki olduğunda yazı kısmının esas alınması gerektiğinden, davanın konusu 1.100,00 USD bedelli iki adet bono olmakla, dava tarihi itibariyle TCMB efektif satış kuru üzerinden doğru dava değerinin 8.519,50 TL olduğu tespit edilerek, eksik peşin harç davacı vekiline yatırtılmıştır.
Tarafların celbedilen vergi dairesi ve ticaret sicil kayıtlarına göre dava konusu iki bononun keşide tarihinde ve dava tarihinde vergi mükellefiyeti-tacir sıfatları bulunmadığı tespit edilmişse de, bono takibinden ve bonoya dayalı alacak talebinden kaynaklanan davada istikrar kazanmış içtihatlar uyarınca mahkememiz görevlidir.
Davacı vekilince bildirilen iki tanığın yerleşim yeri mahkemelerine talimat yazılarak beyanları alınmıştır.
… Asliye HM (ATM)’den alınan talimat cevabında davacı tanığı … “Tarafları tanırım. Bundan yaklaşık 20 yıl kadar önce taraflar arasında araç alış verişi olmuştu. Davalı … davacıdan evrak (çek-senet) karşılığında araç aldı. Ancak bu evrak (çek – senet) ücretinin ödenip ödenmediği bilmiyorum. Olayın üzerinden çok uzun zaman geçmiştir. Ücretin ödenip ödenmediğini bilmiyorum. Borcun ne kadar olduğunu da şu an hatırlamıyorum. Bana göstermiş olduğunuz senet üzerindeki “malen” cümlesinin o tarihte yazılı olup olmadığını da bilmiyorum. Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
… Asliye HM (ATM)’den alınan talimat cevabında davacı tanığı … “…’ın kardeşi olurum, 2000 yılında abim 1997 model …mobili …’a sattı, … aracın bedeli için çek imzalayarak abime verdi, ancak bu şahıs abime olan borcunu ödemedi, bize durumunun kötü olduğunu battığını söyledi, bononun üzerinde malen kaydı vardı, abim … aracı …’a teslim etmişti, benim bu konu ile alakalı bilgim ve görgüm bundan ibarettir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dava terditli dava olarak açılmış olup, öncelikle asli talep yönünden hukuki değerlendirme yapılması, bu talebin reddi durumunda fer’i talebin değerlendirilmesi HMK uyarınca zorunludur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 71. maddesinin ikinci fıkrasında; “Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33/a maddesi hükmü kıyasen uygulanır” hükmü yeralmaktadır. 33/a maddesinin birinci fıkrasında ise “İlamın zamanaşımına uğradığı veya zamanaşımının kesildiği veya tatile uğradığı iddiaları icra mahkemesi tarafından resmi vesikalara müsteniden incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir” denilmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da; “Alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi takdirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder” hükmüne yer verilmiştir.
Celbedilip incelenen … 6. İcra Hukuk Mahkemesinin …Esas dosyasında mahkemenin 06/04/2017 tarihli … K sayılı kararıyla “takip dosyasında 6762 sayılı TTK md 661 uyarınca 3 yıllık bono zamanaşımını kesen son takip işleminin 24/06/2004 tarihindeki icra dosyalarına uygulanan alacak haczi işlemi olduğu, bu işlem ile 01/10/2007 tarihindeki araç haczi işlemi arasında zamanaşımını kesen başka takip işlemi bulunmadığından takibin zamanaşımına uğradığı, 24/01/2015 tarihinde dosyada tahsilat yapıldığından bahsedilmişse de bu ödemenin 3.şahıs konumunda bulunan istihkak davacısına yapılan ödeme olduğu ve icra takip işlemi niteliğinde olmadığı” gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına karar verilmiş olduğu, bu kararla zamanaşımının 26/04/2007 tarihinde dolmuş olduğunun tespit edilmiş olduğu, davacının istinaf istemini inceleyen İstanbul BAM 23.HD’nin 31/10/2017 tarihli 2017/1734 E 2017/1804 K sayılı kararı ile kesinlik sınırının altında olan bir kararla ilgili istinaf başvurusu yapıldığından davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair ve kesin olarak karar vermiş olduğu, BAM’ın kesin kararının davacı vekiline 13/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, kararın bu tarihte kesinleşmiş olduğuna dair dosyada 05/12/2017 tarihinde kesinleşme şerhi yazılarak tespit edilmiş olduğu; sonrasında ise incelenen takip dosyasına göre icra müdürlüğünün davacı takip alacaklısına 07/03/2018 tarihinde bir muhtıra tebliğ ederek “… 6.İcra HM kararının 31/10/2017’de kesinleştiği, iş bu muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde umumi mahkemelerde dava açılmaması halinde İİK md 33/a maddesi uyarınca işlem yapılacağı” hususunun ihtar edilmiş olduğu, bunun üzerine davacı vekilince bu muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren 7. günün sonu olan 14/03/2018 tarihinde işbu davanın açılmış olduğu görülmüştür.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 30.03.2010 tarih ve 2009/25456 E., 2010/7455 K; 18.12.2014 tarih ve 23064 E., 30824 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; İİK’nın 33/a-2. maddesi uyarınca; “Alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi taktirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder.” Buna göre icra mahkemesince zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilmesiyle icra takibi son bulur. Ancak, bunun için alacaklının İİK’nın 33/a-2. maddesine göre 7 gün içinde dava açıp açmayacağı beklenmelidir. Dava için maddede öngörülen 7 günlük sürenin bitimine kadar icra takibi olduğu yerde durur. Alacaklı bu süre içinde dava açarsa, bu davanın sonucuna kadar takip durmaya devam eder. Alacaklı bu davayı kazanır ise duran icra takibine devam edilir. Kaybetmesi veya 7 gün içinde dava açmaması halinde ise alacağın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder ve icranın geri bırakılması kararı, takibin iptaline ilişkin sonuçları doğurur. Bir diğer anlatımla dosyada mevcut hacizler kalkar. (Prof. Dr. Baki KURU İcra ve İflas Hukuku C. 3,5.2300-2301)
Davadaki asli talep olan İİK md 33/a-2 kapsamında takibin zamanaşımına uğramadığının tespiti ve takibin devamı-alacak istemi yönünden, bu maddede yer alan 7 günlük süre hak düşürücü süre niteliğinde olup, mahkemece re’sen gözetilmek zorundadır. Her ne kadar icra müdürlüğünün muhtırası sonrası 7 günlük hak düşürücü süre içinde iş bu dava açılmış görünse de, İstanbul BAM 23.HD kararının kesin karar şeklinde verilmiş (verildiği anda kesin nitelikte) olduğu ve dosya davalısı takip alacaklısının vekiline kesin kararın 13/11/2017 tarihinde usule uygun tebliğ edilmiş olduğu, dolayısıyla … 6.İcra HM’de davalı olan iş bu dosyamızın davacısı olan takip alacaklısının … 6.İcra HM kararının BAM kesin kararı üzerine kesinleştiği husususunda, icra müdürlüğünün muhtıra tebliğinden önce haberdar olmadığından bahsedilemeyeceği, İİK md 33/a-2’ye göre en geç 20/11/2017 tarihinde davanın açılması gerekirken 14/03/2018 tarihinde iş bu davanın açılmış olduğu, nitekim 6.İcra HM dosyasında 05/12/2017 tarihinde “kararın 31/10/2017 tarihinde kesin karar üzerine kesinleştiğine” dair kesinleşme şerhinin de yazılmış olduğu, bu nedenle icra müdürlüğünün muhtırasının ancak “kararın kesinleştiği tarihten sonra 7 günlük hak düşürücü süre içinde dava açılmış olup olmadığının takip dosyasına bildirilmesi gerektiği” hususuna ilişkin bir muhtıra olarak kabul edilebileceği, kanunen sona ermiş olan hak düşürücü süre sonrası, icra müdürlüğünün yazdığı muhtıra ile davacı alacaklıya yeni bir hak düşürücü süre verilmiş olduğundan bahsedilemeyeceği, aksi bir kabulün ise verildiği anda kesin olan mahkeme kararlarının mahkemesince kesinleşme şerhi yazılana kadar ya da icra müdürlüğünce muhtıra tebliğ edilene kadar kesinleşmeyeceği gibi HMK’ya açıkça aykırı bir usul ve uygulamaya neden olacağı, icra müdürlüğünün muhtırayla takip alacaklısına süre verdiğinin ancak istinaf-temyiz yolu açık bir kararda istinafa-temyize gidilmeyerek kararın taraflara tebliğ tarihine göre oluşacak kesinleşme tarihinin taraflara bildirildiği durumlara özgü olarak kabul edilebileceği, bu hususta istikrar kazanmış Yargıtay (Kapatılan) 19.HD ve 11.HD içtihatlarının da bu yönde olduğu anlaşılmakla, davadaki asli talebin hak düşürücü süreden sonra açılmış olduğundan reddine karar vermek gerekmiştir.(Emsal Yargıtay 11.HD 2019/4973 E 2020/2815 K, 2008/2546 E 2009/6332 K, İzmir BAM 2019/2531 E 2019/1515 K sayılı kararları).
Asli taleple ilgili bu karar sonucunda, dava konusu iki adet bononun 6762 sayılı TTK md 661 uyarınca 24/06/2007 tarihinde zamanaşımına uğramış olduğu, İstanbul 6.İcra HM’nin buna yönelik kararının kesin hüküm haline geldiğinin kabulü zorunludur.
Dava konusu bonoların icra mahkemesince zamanaşımına uğradığının tespit edildiği 24/06/2007 tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md 644’te “Keşideci ve poliçeyi kabul etmiş muhatap, müruruzaman nedeniyle veya senede dayanan hakların muhafazası için kanun hükmünce yapılması gerekli muamelelerin ihmal edilmiş bulunması dolayısıyle poliçeden doğan borçları düşmüş olsa bile hamilin zararına ve sebepsiz olarak iktisabetmiş oldukları meblağ nispetinde ona karşı borçlu kalırlar.” hükmü yer almakta, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK md 732’de de buna paralel hüküm yer almakla birlikte dördüncü fıkrada ilaveten “zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir” hükmüne yer verilmiştir.
Asli talebin reddedilmesi nedeniyle fer’i talep yönünden değerlendirme yapılması gerekmekle birlikte, fer’i talebin hukuki sebebi davacı tarafça tam olarak açıklanmadığından, talep “sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak” olarak ifade edilip tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceği ileri sürülmüş, sebepsiz zenginleşmeye dayalı talebin hukuki sebebinin ne olduğu konusunda HMK md 31-33 kapsamında davacı vekiline birden fazla süre verilerek talebin açıklanması istenmiştir. Davacı vekilince 28/05/2021 tarihli celsede verilen süre üzerine sunulan 02/06/2021 tarihli talep açıklama-beyan dilekçesinde “davacının hemşehrisi olan ve çocukluktan beri tanıdığı davalıya ozon mavisi renkte … araç sattığı, bonoların bu nedenle düzenlendiği ancak davalı tarafça bono bedellerinin ödenmediği” beyan edilmiştir. Davacı vekilince sunulan talep açıklama dilekçelerinde hep “sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebinin bulunduğu ve Yargıtay içtihatları gereği tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceği, davalının imzasını inkar etmediği senet bedelleri kadar sebepsiz zenginleştiği” ifade edilmişse de açık hukuki neden (hangi kanun-hangi maddeye dayanıldığı) gösterilmemiştir.
Bilindiği üzere 818 sayılı BK uyarınca da, 6098 sayılı TBK uyarınca da borç ilişkisinin doğma sebepleri sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme olabilir. Zamanaşımına uğramış dolayısıyla kambiyo evrakı vasfını yitirmiş bir kambiyo evrakına dayalı alacak talepleri ise TBK’daki borç doğum sebeplerine göre temel ilişkiye dayanarak, ya da 6762 sayılı TTK md 644 (6102 sayılı TTK md 732) kapsamında sebepsiz zenginleşmeye dayanarak ileri sürülebilir.
Konuyla ilgili istikrar kazanmış Yargıtay 19.HD ve 11. HD içtihatlarında vurgulandığı üzere; zamanaşımına uğramış, ibraz süresi geçmiş vb kambiyo evrakı yönünden, taraflar arasında temel ilişki bulunması halinde böyle bir çeke yazılı delil başlangıcı olarak dayanabilir ve alacaklı alacağını her türlü delille kanıtlayabilir. Taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde ise hamil keşideciye karşı dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 644.- 6102 sayılı TTK’nun 732. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak talebinde bulunabilir.
Dava konusu olan iki bono malen kaydı içermekte olup, davalı tarafça da bononun ihdas nedeni talil edilmemiştir. Davacı vekilince sunulan 02/06/2021 tarihli dilekçede de taraflar arasında araç satış ilişkisi bulunduğu, bonoların bu nedenle davalı tarafından düzenlenip verildiği beyan edilmiştir. Her ne kadar satılan aracın plakası-satış tarihi vb detay bilgiler davacı vekilince hiç bildirilmemiş ise de, davacı vekilinin 02/06/2021 tarihli dilekçesindeki beyanı ve dinlenen davacı tanıklarının beyanları gözetildiğinde, taraflar arasında araç satışına ilişkin temel ilişki bulunduğu ve dava konusu iki adet bononun bu nedenle malen kaydı konularak düzenlenmiş olduğu anlaşılmış, bu nedenle dava dilekçesinde “sebepsiz zenginleşme” ye dayalı alacak olarak belirtilen fer’i talebin “temel ilişkiye dayalı alacak” olarak davalıdan alacak talebine ilişkin olduğu mahkememizce değerlendirilerek, uyuşmazlık konularının içinde temel ilişkiye dayalı talebin de olduğu sonucuna varılarak, bu hususta davada (davalı vekilinin zamanaşımı def’i, zamanaşımının ne zaman başlatılması gerektiği hususu ve esasa ilişkin itirazlar da değerlendirilerek) hukuki değerlendirme yapılıp karar oluşturulması gerektiği tespit edilmiş ve 14/01/2022 tarihli celsede “Dava dilekçesi içeriği ve mahkememizce HMK m.31 ile m.33 kapsamında verilen süre içinde davacı vekilince sunulan talep açıklama dilekçesi içeriği gözetildiğinde, mahkememizce ön inceleme celsesinde uyuşmazlık konularının eksik tespit edilmiş durumda olduğu, davada asli talebin İİK m.33-a kapsamında talep, terditli feri talebin TTK sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak, diğer terditli feri talebin temel ilişkiye dayalı alacak talebi şeklinde olduğu, bu nedenle uyuşmazlık konularının içinde temel ilişkiye dayalı alacak talebinin kabul edilebilir olup olmadığı hususunun da yer aldığı anlaşılmakla, ön inceleme celsesindeki uyuşmazlık konusu hususların dosyada bir asli, iki terditli fer’i talep bulunduğu şeklinde kabul edilmesi gerektiği tespit edildi, bildirildi. Bu kapsamda öncelikle (diğer taleplerle ilgili hak düşürücü süre ve zamanaşımı def’ilerinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verilmişse de) temel ilişkiye dayalı fer’i talep yönünden de zamanaşımı def’inin değerlendirilmesinin gerektiği tespit edildi, bildirildi” şeklinde taraf vekillerine tefhim edilmiş, bunun üzerine davacı vekilince duruşmada bu tespitle ilgili beyanda bulunmak üzere süre talep edilmiş, verilen sürede sunulan 25/01/2022 tarihli talep açıklama dilekçesinde “davada terditli üç değil iki talebin bulunduğu, mahkemenin tespitinin hatalı olduğu, fer’i talebin ise sadece sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak davalının senet bedelleri kadar sebepsiz zenginleşmiş olduğunun tespiti ile sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak davamızın kabulüne karar verilmesi olduğu” şeklinde açıklama yapılmıştır. Bu talep dilekçesinde yine dayanılan hukuki sebep açıkça gösterilmemiştir.
Takip eden 25/02/2022 tarihli celsede davacı vekilinden fer’i sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebinin hukuki sebebinin hangi kanun hangi madde olduğunun açıklanması istenmiş, duruşmada davacı vekilince “talebin TTK md 732’de yer alan kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayalı olmadığı, genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşmeye dayalı fer’i talepleri bulunduğu” beyan edilmiş, davalı vekilince bu aşamada iddianın genişletilmesi-değiştirilmesine muvafakat etmedikleri beyan edilmiştir. Davacı vekilinin duruşmadaki bu beyanına rağmen, duruşmadan sonra davacı vekilince sunulan esasa ilişkin son beyan dilekçesinde özetle “duruşmada fer’i talep yönünden genel hükümlere dayalı sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak talep edildiği beyan edilmişse de hukuki tavsifin mahkemeye ait olduğu, davada bir asli bir fer’i talep olduğu, fer’i sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebi yönünden TTK m.732 hükmü uyarınca sebepsiz zenginleşmeye dair açıklamalarının haklı olduğu, iddianın genişletilmesinin sözkonusu olmadığı” beyan edilmiştir.
Davacı vekilinin bu beyanları, davanın ilk açıldığı Asliye Hukuk Mah.de görüldüğü tarihten bu yana davadaki fer’i talep yönünden zamanaşımına uğramış bonolar nedeniyle temel ilişkiye dayalı alacak talep edilmediğinin, fer’i talebin ısrarla TTK md 732 (6762 sayılı TTK md 644)’e göre bono bedelleri kadar davalı keşideci sebepsiz zenginleştiğinden alacak talebine ilişkin olduğunun açıklanmış olması, nitekim bu hususta asliye hukuk mahkemesinin görevsizlik kararındaki gerekçesiyle ilgili bir itirazın-beyanın da bulunmaması, aralarında sözleşme ilişkisi bulunan tarafların sözleşme edimini karşı taraftan talebinin TBK hükümlerine göre sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak olarak nitelendirilmesinin ise hukuken mümkün olmadığı, mahkememizce fer’i talep yönünden (taraflar tacir olmasa bile yerleşik içtihatlar gereği asli talep yönünden mahkememiz görevli olduğundan fer’i talebi de değerlendirmede mahkememizin görevli olduğu kanısıyla) temel ilişkiye göre değerlendirme yapılıp hüküm kurulmak istenmişse de buna karşı çıkılması ve bu suretle davada temel ilişkiye dayanılmadığının açıkça ortaya konulmuş olması nedeniyle, her ne kadar HMK md 33 uyarınca hukuki nitelendirme hakime aitse de davacı taraf dayanmak istediği hukuki sebebi böylelikle açıkça ortaya koyup mahkeme tespitine iki dilekçe ile itiraz ettiğinden, taleple bağlılık ilkesi gözetilerek davada temel ilişki yönünden bir değerlendirme yapılıp hüküm kurulamamıştır.
Dava konusu bonolarda malen kaydı bulunduğu, davacı vekilince de 02/06/2021 tarihli dilekçede bonoların araç satışı nedeniyle düzenlendiğinin beyan edilmiş olduğu, davacı tarafça dinletilen tanıkların da bonoların keşidecisi ve lehdarı olan taraflar arasında temel ilişki (araç satış sözleşmesi) bulunduğunu ve bu bonoların bu temel ilişki nedeniyle düzenlenmiş olduğunu ortaya koyduğu gerçeği karşısında, TTK md 644 (732) uygulaması ile ilgili yıllardır istikrar kazanmış Yargıtay (Kapatılan) 19.HD ve 11. HD içtihatları uyarınca, kambiyo evrakının keşidecisi-lehdarı olan taraflar arasında temel ilişki varsa eski TTK md 644, yeni TTK md 732 hükümleri uygulanamayacağından ve ancak temel ilişkiye dayalı alacak talep edilebileceğinden, davadaki fer’i taleple ilgili zamanaşımına uğramış bono nedeniyle sebepsiz zenginleşme yönünden esasa girilerek zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi bile mümkün olmadığından, fer’i talebin bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir. (Emsal Yargıtay 11.HD 2020/5867 E 2021/4925 K, Yargıtay 19.HD 2013/19303 E 2014/2662 K, 2018/4135 E 2019/5514 K, İstanbul BAM 44. HD 2022/574 E 2022/683 K sayılı kararları)
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Asli talep olan İİK m.33/a kapsamında takibin zamanaşımına uğramadığının tespiti ve alacak davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine,
2-Fer’i talep olan TTK m.732 kapsamında sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak davasının aralarında temel ilişki olanlar arasında bu hüküm uygulanamayacağından reddine,
3-Davacının davayı kötüniyetle açtığını ispatlar delil bulunmamakla yasal koşulları oluşmadığından HMK md 329’a göre davacıya disiplin para cezası ve akdi vekalet ücreti yüklenmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken karar ve ilam harcı 80,70 TL olup, 54,33 TL peşin alınan, 91,17 TL tamamlama harcının mahsubu ile fazla alınan 64,80 TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan yürürlükteki AAÜT uyarınca (doğru dava değeri olarak tespit edilip yukarıda açıklanan 8.519,50 TL üzerinden) hesap ve takdir olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştikten sonra ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.18/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır