Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/148 E. 2020/140 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/148
KARAR NO : 2020/140

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 27/02/2020
KARAR TARİHİ : 05/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan şirketin feshi davasının incelenmesi sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin halihazırda tek ortağı ve yetkilisi olduğu … Şirketinin (VKN:…) 22.01.2019 tarih ve 9750 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 400. sayfasında yer alan ilan ile kurulduğunu,müvekkilinin … tarih ve … yevmiye numarası ile tescil edilen şirket kararı ile şirketin tek ortağı haline geldiğini,10 yıl süre ile şirketi her hususta münferit imzası ile temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılındığını,müvekkilinin Libya’daki ekonomik faaliyetleri sonucunda elde ettiği gelirler ile şirketin faaliyette bulunması için gerekli işlemleri yürütmekte olduğunu,fakat Libya’daki iç savaş, politik ve ekonomik belirsizliğin kendisini maddi sıkıntıya soktuğunu,Türkiye’de yatırım yapma kararından şirketin vazgeçmek durumunda kalmıştığını belirterek tek ortağı ve yetkilisi olduğu …Tic. Ltd. Şti.’nin haklı sebeple feshedilmesini,şirketin tasfiyesini ve tasfiye işlemlerinin yürütülebilmesi için şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi bazı şartların gerçekleşmesine bağlı olup bunlara dava şartları denmektedir. Dava şartlarından bir kısmı olumlu ( varlığı mutlaka gerekli ), bir kısmı da olumsuz ( yokluğu mutlaka gerekli ) niteliktedir. Hakim, önüne gelen bir davada, dava şartlarının mevcut olup olmadığını her aşamada re’sen gözetecektir. Olumlu dava şartlarından biri de 6100 sayılı HMK m.114/f.1-h bendinde ifade edildiği üzere davacının o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. Açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir dava, dava şartının yokluğu nedeniyle reddedilmelidir. Hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her bir davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde hakim tarafından değerlendirilmelidir.
Bu çerçevede mahkememizde açılmış olan davada hukuki yarara ilişkin dava şartının mevcut olup olmadığı öncelikle irdelenmelidir.
Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olup HMK m.115 hükmü uyarınca ise davanın her aşamasında da dikkate alınabilir.Kaldı ki,davacının talebi hasımsız olarak ileri sürülmüş olmakla çekişmesiz yargıya tabi bir talep olarak ileri sürülmektedir.Zira iddia olunan talebin karşı tarafı belirtilmediğinden uyuşmazlık konusu şeklen çekişmesiz yargı olarak ileri sürülmüştür.
Davacı asilin talebi 6102 sayılı TTK m.636/f.3 hükmünden kaynaklanan ve haklı sebep ile şirketin feshi davasıdır.
Somut olayda feshi talep olunan şirketin sicil adresi itibariyle mahkememiz yetkilidir.
6102 Sayılı TTK m.636.hükmüne göre:”(1) Limited şirket aşağıdaki hâllerde sona erer: a)Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle. b) Genel kurul kararı ile. c) İflasın açılması ile.d) Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde. (2) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir. (3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.”
Yine aynı Kanunun m.637 hükmüne göre ise; “(1) Sona erme, iflastan ve mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse müdür, birden fazla müdürün bulunması hâlinde en az iki müdür, bunu ticaret siciline tescil ve ilan ettirir” hükmünü düzenlemiştir.
Somut olayda feshi talep olunan şirketin tek ortağı ve yetkilisi davacıdır.Bu itibarla davacının tek ortağı ve yetkilisi olduğu şirketin,iflas ve mahkeme kararı dışında başka bir sebepten dolayı sona ermesi gerektiği düşüncesinde ise bu noktada münferiden karar alınmasına engel bir hal yoktur.Esasen kanun koyucu belirtilen haller dışında “başka bir sebep” tabirini kayıtsız ve şartsız bir şekilde kullanmıştır.Bu itibarla feshi talep olunan şirketin,iflas ve mahkeme kararından başka belirtilecek başka bir sebepten dolayı sona ermesine dair limited şirketin tek ortağının ve tek yetkilisinin somut olayda karar almasına hukuki açıdan hiçbir engel yoktur.Zaten bu nedenle şirketin sona ermesi açısından karar alınırken,şirketin tek ortağı ve yetkilisi olan davacının “haklı bir sebep” göstermesi dahi gerekmemektedir.Hal böyle iken davacının mahkememizden, tek ortağı ve yetkilisi olduğu şirketin feshini talep etmekte hukuki bir yararı da mevcut değildir.
Öte yandan davacı tek ortağı ve yetkilisi olduğu şirketin terkini talep etse dahi tasfiye memuru olmak için “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma” şartının mevcut olduğunu,bu nedenle bu davayı açma zorunluluğu olduğunu ileri sürmüş ise de bu gerekçenin dahi somut olayda kabulü mümkün değildir.Zira talebin dayanağı olan 6102 sayılı TTK m.636/f.3 hükmü gereği kanun koyucu,”haklı sebeplerin varlığını” şirketin feshi için öngörmüştür.Bir başka deyişle tasfiye memuru olunmasındaki bazı engeller,haklı sebep olsa dahi bu davanın dayanağını oluşturamaz.Bu noktada belirtmek gerekir ki kanun koyucunun öngördüğü somut koşul vakıalar ile davacının ileri sürdüğü vakıalar uyumlu değildir.Kaldı ki feshi talep olanan şirketin tek ortağı ve yetkilisi olan davacının,TTK m.636/f.1-bend(b) çerçevesinde şirketin sona ermesine karar vermesine karar vermesi sonrası kendisi dışında başka bir kişinin tasfiye memuru atanmasına engel bir yasal dayanak ileri sürülmediği gibi bu yöne ilişkin herhangi bir belge dahi sunulmuş da değildir.
Nitekim 6102 sayılı TTK m.536/f.1-c.1 hükmüne göre “Esas sözleşme veya genel kurul kararı ile ayrıca tasfiye memuru atanmadığı takdirde,tasfiye,yönetim kurulu tarafından yapılır.” Hükmün içeriğinden anlaşılacağı üzere feshi talep olunan şirketin tek ortağı ve yetkilisi olan davacının,bu sıfatı ile alacağı genel kurul kararı ile “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olan bir tasfiye memuru atamasına da hiçbir engel bulunmamaktadır.Bu itibarla,bu yöne ilişkin olarak şirketin feshinin talep olunmasında da hukuki yarar mevcut değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından ve dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından ve dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2)Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3)Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4)Karar kesinleştikten sonra ve talep halinde gider avansının iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,davacı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.05/03/2020

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır