Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/117 E. 2021/19 K. 13.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/117 Esas
KARAR NO : 2021/19

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/02/2020
KARAR TARİHİ : 13/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı tarafından sipariş edilen malların üretilip kendisine teslim edilmesine rağmen bedelinin davalı tarafından ödenmediğini, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan 31.028,14-TL alacağının bulunduğunu, alacağın tahsili için davalı aleyhine … 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, yapılan bu takibe davalı tarafından itiraz edildiğini ve takibin durduğunu belirterek, … 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, takibe haksız ve kötü niyetle itiraz eden davalı tarafın asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından Bulgaristan’daki müşterisine satılmak üzere davacıya makine ve ekipman sipariş edildiğini, davacı tarafından imal edilen makine ve ekipmanların müvekkiline teslim edildiğini ve müvekkili tarafından da Bulgaristan’daki müşterisine ihraç edildiğini, Bulgaristan’daki müşteri tarafından seri üretime başlanınca makine sistemlerinde arızalar oluştuğunu, arızanın giderilmesi için Bulgaristan’a teknik ekip gönderilerek bir kısım arızaların giderildiğini, ancak makineye bağlı pistonların kısa zamanda kırıldığını, müvekkilinin müşterinin sorununu giderebilmek için davacı şirketten yeniden bir makine sistemi alınarak Bulgaristan’a gönderildiğini, ancak müşterisinin yine aynı problemleri yaşadığını, durumun davacıya bildirildiğini fakat bir netice alınamadığını, davacıya makine bedellerinin ödenmesine rağmen haksız yere icra takibi başlattığını belirterek, haksız açılan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 3. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası, davacı tarafından sunulan mail yazışmaları, faturalar, çek suretleri, tahsilat makbuzları, belge ve kayıtlar celp edilmiş, incelenmiştir.
Mali müşavir … tarafından dosyaya sunulan 17/11/2020 tarihli raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Tüm dosya kapsamı ve tarafların sunmuş olduğu 2018 yılı yasal ticari defterler üzerinde yapılan incelemede; davacının, davalıdan, 27/11/2018 takip tarihi itibariyle, 31.028,14-TL asıl alacağının bulunduğu, bu alacağa 3095 sayılı Kanuna göre, takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık %19,5 ve değişen oranlarda avans faizi hesaplanabileceği…” mütalaa edilmiştir.
Dava, ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olarak başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraf şirketler arasında mal alım satımına dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, davalı tarafından sipariş edilen malların davacı şirket tarafından üretiminin yapılarak davalıya teslim edildiği ve bedelin ödenmediği hususları uyuşmazlık konusu değildir. avalı şirket, davacının üretimini yaparak kendisine teslim ettiği malları Bulgaristan’da iş yaptığı firmaya gönderdiğini, ancak makinedeki pistonların kırılma ve çatlamalara bağlı olarak arızalandığını, üretilen malların ayıplı olduğunu ileri sürmüştür.
Uyuşmazlığın temeli, davalıya teslim edilen malların ayıplı olup olmadığı, davalı tarafından ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Yasal düzenlemelere bakıldığında;
6102 sayılı TTK’ nın 23/1-c maddesinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’ nın 18/3 maddesinde “…Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır…” denilmiştir.
Somut olaya ışık tutabilecek Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/11329 Esas, 2017/6583 Karar sayılı ilamında “…Dava faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibinde itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında malın teslim edildiği ve bedelin ödenmediği konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık malın ayıplı olup olmadığı ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı konusunda toplanmaktadır. TTK m. 23/c uyarınca ticari satışlarda malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir, açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek ve incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa durumu bu süre içerisinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Gizli ayıp basit bir muayeneyle anlaşılamayacak durumda ise bu tür bir ayıbın ortaya çıkması halinde B.K.’nun 223-2. fıkrası uyarınca ayıbın derhal satıcıya bildirilmesi gerekir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durularak süresinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde karar verilmiştir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle önceki hükümde bir kısım değişiklikler yapılmıştır.
Yapılan değişiklikler madde gerekçesinde, “… Bu maddenin üçüncü fıkrasında üç köklü değişiklik yapılmıştır. (1) Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan “muteber olması için” ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur. (2) İadeli taahhütlü mektup taahhütlüye dönüştürülmüştür. Çünkü , burada varma teorisinin kabulünü haklı gösterecek bir gerekçe mevcut değildir. (3) Güvenli elektronik imza hem Borçlar Kanununda kabul edilmiş hem de düzenli bir sisteme bağlanmıştır. Hükme bu olanak da eklenmiştir.” şeklinde açıklanmış ve böylece tacirler arasında ihtar ve ihbarlar için öngörülen şekil şartı geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmıştır. (HGK’nın 25/05/2016 tarih ve 2014/19-861 Esas, 2016/632 Karar).
Bu itibarla, somut olaya dönüldüğünde, malların ayıplı olduğuna ilişkin ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun olarak yapıldığının davalı / alıcı şirket tarafından TTK 18/3.maddesi hükmü uyarınca ispatlanması gerektiği konusunda duraksama yoktur. Ne var ki, davalı şirket tarafından ayıp ihbarının bahsedilen şekilde yapıldığına yönelik hiçbir delil sunulmamıştır. Ayıp ihbarının whatsapp programı üzerinden davacı şirket yetkilisine bildirildiği savunmasında bulunulmuş ise de; görüşme kayıtlarında ismi geçen kişinin şirket yetkilisi olmadığı, başka bir anlatımla ayıp ihbarının usulüne uygun olmadığı açıktır. Bu halde, davalının malların ayıplı olduğuna yönelik savunmasına, ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun şekilde yapıldığı ispatlanamadığından itibar edilmemiştir.
Davaya ve takibe konu alacak tutarının tespit edilmesi amacıyla tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılaştırmalı olarak SMMM bilirkişi vasıtasıyla inceleme yaptırılmış, her iki tarafın da ticari defter ve belgelerinin eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, açılış ve kapanış onaylarının yasal olarak tasdik ettirildiği, defter kayıtlarının birbirlerini doğruladığı, hem davacının hem de davalının ticari defterlerinde davalının takip tarihi itibariyle davacıya 31.028,14 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. HMK 222. Maddesi hükmü uyarınca ticari defterlerin sahiplerin adına delil vasfına haiz olması, her iki tarafın defterlerinin alacak tutarı konusunda uyumlu ve birbirlerini doğrular tarzda olması, kayıtlar arasında mutabakatsızlık bulunmadığından davalının davacıya 31.028,14 TL borçlu olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiş, ayrıca alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine dair kanaate varılarak aşağıdaki şekilde şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın KABULÜ ile davalının … 3. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin kaldığı yerden aynı koşullarla DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla, asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken harç 2.119,53-TL olup, peşin alınan 374,75-TL’nin mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.744,78-TL karar ve ilâm harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan peşin harç 374,75-TL, posta, tebligat 88,50-TL, bilirkişi ücreti 700,00-TL olmak üzere toplam 1.163,25-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 4.654,22-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayan artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.13/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır