Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/706 E. 2020/591 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/706
KARAR NO : 2020/591

DAVA : İtirazın İptali / iflas
DAVA TARİHİ : 30/04/2013
KARŞI DAVA TARİHİ : 08/07/2013
KARAR TARİHİ : 03/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali / iflas davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 29/05/2012 tarihli “Yazılım Ürünleri Kullanım Sözleşmesi” akdedildiğini, davalı tarafın sözleşmenin eki olan iş planına aykırı davranarak taahhütlerini zamanında yerine getirmediğini, bu suretle sözleşmeye aykırı davrandığını, müvekkili şirketin davalı tarafa gönderilen ihtarname ile BK. 125 maddesi uyarınca sözleşmeden döndüğünü, ancak davalı tarafın işbu ihtarname ile kendisine bildirilen ve müvekkili şirkete geri ödemesi gereken tutarı iade etmeyerek temerrüde düştüğünü, müvekkilinin sözleşmeden dönmesi nedeni ile davalı tarafa sözleşme kapsamında ödemiş olduğu 95.000 TL nin iadesi için … 35. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, BK 125 maddesi gereğince taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki hüküm gereği davalı tarafın fesih tarihine kadar almış olduğu ücreti iade etmek durumunda olduğunu, davalı şirketçe takibe itiraz edildiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin tüm yasal hakları özellikle proje kapsamında istihdam edilen personeline yapılan masraflar ve projenin gecikmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararlara ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile … 35. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan vaki itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin sözleşmenin yürürlüğü süresince kusurlu davrandığını ancak buna rağmen müvekkili şirketin edimlerini fazlasıyla yerine getirdiğini, her koşulda ve halde 20 ay iş geliştirme süresi öngörüldüğünü, bir sözleşmenin henüz 4. ayında iken edimlerin yerine getirilemeyeceğinin anlaşılmasının söz konusu olamayacağını, kaldı ki müvekkili şirketin İTÜ UYSM veri tabanında tarih itibariyle kayıt altına alınan 1.200.000 satır kaynak kodunun bulunduğunu, bu nedenle davacı şirketin feshinin haksız olduğunu, karşı tanzim edip müvekkili şirkete tebliğ ettirdiği 21/01/2013 tarihli 80.000,00 TL tutarlı iade faturasının yersiz ve isabetsiz olduğunu, nitekim karşı davalı şirkete iadesi mümkün bir mal/emtia tesliminin söz konusu olmadığını, müvekkili şirket bünyesinde sarf edilen yoğun emek ve çabanın iadesinin kabul olmadığını, bu nedenlerle icra takibinin haksız olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı vekili açmış olduğu karşı davadaki dava dilekçesinde; müvekkili şirketin edimlerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğinden bu anlamda müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını, bilakis karşı davalı şirketin feshinin haksız fesih olduğunu ve haksız fesihten doğan sorumluluğu taşıdığını, müvekkili şirketin karşı tarafa tebliğ ettirdiği 03/01/2013 tarihli 45.000,00 TL tutarlı faturadan kaynaklanan bakiye 30.000,00 TL alacağının tahsilinin mevcut koşullarda bir hak olarak doğduğunu, bu nedenle karşı davalı şirket tarafından örnek 11 ödeme emrine yönelttiği haksız ve kötü niyetli itirazının kaldırılmasına ve karşı davalı takip borçlusu şirketin iflasına karar verilmesini, sonuç olarak asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı-karşı davalı ise karşı davayı inkar eden konumdadır.
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali talebine, karşı dava ise aynı sözleşmeden kaynaklanan itirazın kaldırılması ve iflas taleplerine ilişkindir.
Taraflar arasında 29/05/2012 tarihi Yazılım Ürünleri Kullanma Sözleşmesi imzalanmıştır.
Sözleşmeye göre davacı-karşı davalı iş sahibi, davalı-karşı davacı ise yüklenicidir.
Sözleşme ile davalı-karşı davacı, davacı-karşı davalının ihtiyaç duyduğu yazılım ürünü ve lisans kod kullanım hakkını davacı-karşı davalıya devretmesinin kararlaştırıldığı, bu şekilde oluşan ilişkinin eser sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
İş sahibi olan davacı, yapmış olduğu ödemenin iadesini, karşı davacı ise iş bedelini talep etmektedir.
Asıl ve karşı davadaki temel sorunun, davalı-karşı davacı tarafından üretilen yazılımın sözleşme koşullarına uygun olup olmadığı, sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih ile fesih tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında feshin haklı sayılıp sayılamayacağı, davalı tarafından gerçekleştirilen yazılımın bilimsel yönden kullanıma elverişli olup olmadığı konularıdır.
Belirtilen konuda inceleme yapılması bakımından borçlar hukukçusu Prof.Dr…., bilgisayar yazılım uzmanı … ve mali müşavir … bilirkişi olarak seçilmiş, hazırlanan bilgisayar yazılımının İTÜ UYSM Veri Tabanı’na kaydedilmiş olduğu dikkate alınarak UYSM’den gönderilen CD’ler de incelenmek suretiyle değerlendirme yapılması noktasında bilirkişi kurulu görevlendirilmiştir.
Düzenlenen kök raporda, “…feshin 20 aylık proje planının yaklaşık 8.ayında gerçekleştiği, sözleşmenin proje içeriğinin tamamlanması yönünden incelenmesinde proje geliştirme ortamı ve ek ögelerin teknik olarak bu tip bu projenin geliştirilmesi için uygun tercihler olduğu, serverin de bu tip bir proje için uygun bir veri tabanı tercihi olduğu, veri tabanı dosyasının UYSM CD içeriğinde gelen kodlarla uyumlu çalıştığı, veri tabanı tasarımlarının büyük oranda tamamlanmış olduğu, proje temel kütüphanelerinin hazırlandığı, modüller ve kodlamaların çalışır halde olduğu, ancak tamamlanmadığı, işin tamamlanan düzeyinin toplam iş miktarının 1/3’ü düzeyinde olduğu, dolayısıyla fesih tarihi itibariyle makul düzeyde iş yapıldığı sonucuna ulaşıldığı, proje sürecinde önceliklerin değişmesi ile zaman planlamasında değişiklikler yapıldığı, bunun e-mail yazışmalarında görüldüğü, bazı modüllerin teslim tarihlerinin uygun sürede olmaması halinin benzer yazılım projelerinde görülebildiği, süreçte her iki tarafın bir kısım yükümlülüklerini geciktirdiği, yapılması gereken işin toplam tutarı, yapılan ödemeler dikkate alındığında davalı-karşı davacının 30.000,00 TL alacaklı olduğunun belirlendiği, sonuç olarak; yapılması taahhüt edilen yazılımın tamamlanmadığı ancak davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği tarih itibariyle yazılımın makul ve teknik olarak yeterli düzeyde olduğu, hazırlanan yazılımın sözleşme koşullarına uygun olduğu, feshin haklı sayılamayacağı, gerçekleştirilen yazılımın bilimsel yönden kullanıma elverişli olduğu…” bildirilmiştir.
Rapora itirazlar üzerine ek rapor alınmış, ek raporda itirazlar tek tek değerlendirilmiş, sonuç olarak; feshin teslim tarihinden önce yapıldığı, davacı tarafça ödeme planına uyulmadığı, erken fesih nedeniyle yazılımın tamamlanmadığı ancak fesih tarihi itibariyle teknik olarak yeterli seviyede ve sözleşmeye uygun olduğu, projenin tamamlanmasının mümkün olduğu, feshin haklı sayılamayacağı yazılımın bilimsel yönden kullanıma elverişli olduğu bildirilmiştir.
Bozma ilamı öncesi mahkememizce toplanan delillere göre varılan sonuçta “taraflar arasında bilgisayar yazılımı hazırlanması konusunda sözleşme imzalandığı, sözleşme konusu yazılımın tamamlanması için 20 aylık bir sürenin ön görüldüğü, davacı-karşı davalı tarafından bilirkişi raporunda ayrıntıları gösterilen ödemelerin yapıldığı, ödemelerin sözleşmede belirtilen programa tam olarak uygun olmadığı, öte yandan davalı-karşı davacı tarafından yürütülen yazılım çalışmasında bir takım gecikmeler yaşandığı, ancak yine bilirkişi raporunda gösterildiği gibi gerek yapılan ödemelerdeki kısmi aksamaların gerekse yazılım konusundaki yaşanan sorunların sözleşmenin her iki taraf bakımından süresi içinde ifasına engel olacak düzeyde bulunmadığı, başka bir ifadeyle fesih tarihi itibariyle genel hatlarıyla her iki tarafın sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmiş sayılmaları gerektiği, fesih tarihi itibariyle yazılımın hazırlanması için ön görülen toplam süreye göre uygun düzeyde çalışmanın yapıldığı, yazılımın yaklaşık 1/3’lük düzeyinin tamamlandığı, raporda ifade edildiği üzere gelinen bu düzeyin makul ve yeterli olduğu, İTÜ USYM Veri Tabanına aktarılan programın teknik özellikleri dikkate alındığında sözleşme koşullarına uygun bilimsel yönden kullanıma elverişli olduğu, dolayısıyla yüklenici davalı-karşı davacının fesih tarihi itibariyle sözleşmeden kaynaklanan edimlerini tam olarak yerine getirmiş olduğu, bu nedenle davacı-karşı davalı tarafından yapılan feshin haksız nitelikte bulunduğu, dolayısıyla davacı-karşı davalının ödediği bedeli talep hakkının bulunmadığı, davalı-karşı davacının sözleşmeden kaynaklanan ve fesih anına kadar gerçekleşen iş sebebiyle oluşan 30.000,00 TL tutarlı alacağını talep hakkının bulunduğu, karşı davanın, itirazın kaldırılması ve iflas talebine yönelik olması sebebiyle mahkememizin 10/03/2016 tarihli oturumunda “30.000,00 TL alacak yönünden itirazın kaldırılmasına ve depo kararında belirtilen tutarın ödenmesi için davacı-karşı davalıya tebligat yapılmasına” karar verildiği, hesaplanan tutara göre gönderilen depo kararı gereğince davacı-karşı davalının ödeme yapmış olduğu belirlenmiş, asıl davanın reddine; karşı dava yönünden ise ödeme yapılmış olması sebebiyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen hükme yönelik olarak taraf vekillerinin temyiz talepleri üzerine inceleme yapan Yargıtay 15HD’nin 2017/357 E. 2018/4898Ksayılı ilamında;
“Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde ise; taraflar arasında imzalanan 29.05.2012 tarihli Yazılım Ürünü Yapılması ve Lisansların Teslimi sözleşmesinin 15/2. maddesinde “Sözleşmenin herhangi bir nedenle feshi durumunda …, masraflar ve giderler tamamen kendisine ait olmak üzere Bilen Adamın ticari markalarının, yazılımlarını kısaca her türlü fikri ve emek ürününü, Bilen Adam’ın yazılı talimatına göre ya tamamen silecek ya da iade edecektir. … fesih durumunda …’a senetleri iade etmeyi kabul eder. …, fesih tarihine kadar almış olduğu ücreti, …’e aynı taksitlendirme şekliyle iade edecektir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu madde hükmünce; tarafların haklı ya da haksız olup olmadığı ayırt edilmeksizin sözleşmenin feshi halinde iş sahibinin yüklenicinin yaptığı yazılımları, her türlü fikri ve emek ürününü yüklenicinin talimatı ile sileceği ya da iade edeceği, yüklenicinin de fesih tarihine kadar aldığı ücreti iade edeceği kabul edilmiş olup sözleşmenin bu hükmü tarafları bağlamaktadır. Davacı-karşı davalı tarafından davalı-karşı davacıya gönderilen … 25. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiği de dosya kapsamında sabit olduğundan davacı-karşı davalının yüklenicinin yaptığı yazılımları, her türlü fikri ve emek ürününü yüklenicinin talimatı ile silmesi ya da iade etmesi, yüklenicinin de fesih tarihine kadar aldığı ücreti iade etmesi gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece; karşı davanın reddine, asıl davada ise davacı iş sahibinin ödediğini kanıtladığı iş bedelinin, yüklenicinin yaptığı yazılımları ile her türlü fikri ve emek ürününü yükleniciye iade etmesi koşulu ile istirdatına karar verilmesi gerekirken taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 15/2. maddesi hükmü gözden kaçırılarak asıl davanın reddi ile depo kararı üzerine takip konusu alacak ödendiğinden ve dava konusuz kaldığından karşı davanın esası yönünden karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulması hatalı olmuş kararın bozulması gerekmiştir” gerekçesiyle davacı-karşı davalının temyiz ve itirazlarının kabulü ile hükmün davacı-karşı davalı yararına bozulmasına dair karar verilmiştir.
Bozma ilamının gerekçesi ve bu gerekçede atıf yapılan sözleşme hükmü doğrultusunda bozma ilamına mahkememizce uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamında da belirtildiği üzere dayanak sözleşmenin 15/2.maddesi karşısında tarafların haklı olup olmadığı önem arz etmeyip sözleşmenin feshi halinde yüklenicinin üzerine düşen iade yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmekte olup esasen sözleşmenin feshedildiği ise sabittir. Bu durumda yüklenicinin karşı dava için talep edebileceği bir bakiye alacak bulunmadığından karşı davanın uyulan bozma ilamı çerçevesinde ret olunması gerekmektedir. Bir başka deyişle yüklenici artık alacak talep etme imkanına haiz değildir.
Yukarıda atıf yapılan sözleşmedeki ilgili hüküm uyarınca asıl davada iş sahibinin ödediğini kanıtladığı iş bedeli, taraflar arasında en son icra olunan 03/12/2020 tarihli duruşma ile taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Zira taraf vekilleri asıl davada davacı iş sahibinin ödediği miktarın 95.000,00 TL olduğunu ayrı ayrı ikrar etmişlerdir. 6100 sayılı HMK m.188 hükmü uyarınca vekillerin ikrar etmiş oldukları bu vakıa artık çekişmeli olmaktan çıkmış olup ispatı da gerekmemektedir. Ne var ki asıl davada iş sahibinin ödemiş olduğu bu iş bedelini talep edebilmesi Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere ve bir anlamda “birlikte ifa kuralı” ilkesine bağlı kalınarak gerçekleşecektir. Zira atıf yapılan sözleşmenin 15/2.maddesi gereği sözleşmenin feshi halinde, sözleşme gereği birbirlerinden almış olduklarını tarafların birbirlerine iade etmeleri gerekmektedir. Bu iade, aynen iade veya kayıtları silme sureti ile gerçekleşebilecektir. Sonuç olarak asıl dosya davacısı ödediği bedeli talep edebilecektir.
Kaldı ki bozma ilamına uyulmakla bozma ilamının içeriğinin dikkate alınması zorunludur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Yargıtay’ın bozma ilamı “araştırmaya sevk edici” nitelik taşımamaktadır. Bir başka ifadeyle “sınırlandırıcı” nitelik taşımaktadır. Bu itibarla uyulan Yargıtay bozma ilamı nedeniyle bozma ilamındaki hususlar dışında başkaca bir inceleme ve araştırma yapılması usul tekniği açısından mümkün değildir.
Mahkememizce verilen ilk hükme ilişkin Yargıtay bozma ilamı oluşturulmuştur. Mahkememizce verilen bu hükme yönelik olarak açık olarak temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş olan bir kısım hususlar Yargıtay tarafından reddedilmiş, bir kısım hususlar ise temyiz başvurusu olmamasına rağmen bozma sebebi ise sayılmamıştır. Bu durumda Yargıtay HGK’nin son uygulamaları doğrultusunda bozma kapsamı dışında kalan hususlarla ilgili mahkememizce artık inceleme yapılamayacağı için bu kısımlar için bir kesinleşmeden değil, usuli kazanmış haktan söz etmek gerekir. Esasen Yargıtay HGK’nın bu uygulaması, söz konusu dava dosyasında bozma dışında kalan taleplerden biri veya bir kaçı hakkında bağımsız bir ilamlı takibin söz konusu olmaması nedeniyle de isabetlidir. Bu nedenle usuli kazanmış haklar dikkate alınarak hüküm fıkrası yeniden oluşturulmuştur.
Yapılan açıklamalar karşısında; asıl davada davacı iş sahibinin ödediği kanıtlanan 95.000,00-TL bedelin, davalı yüklenicinin yapmış olduğu yazılımları ile her türlü fikri ve emek ürününün yüklenici davalı TASFİYE HALİNDE… ŞİRKETİ’ nin yazılı talimatına göre davacı iş sahibinin tamamen silmesi ya da iade edilmesi koşulu ile davalıdan istirdatına, karşı davacı TASFİYE HALİNDE …ŞİRKETİ’ nin açmış olduğu iflas yolu ile takibe yapılan itirazın kaldırılması ve iflas davasının reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I.Asıl davada davacı iş sahibinin ödediği kanıtlanan 95.000,00-TL bedelin, davalı yüklenicinin yapmış olduğu yazılımları ile her türlü fikri ve emek ürününün yüklenici davalı TASFİYE HALİNDE … ŞİRKETİ’ nin yazılı talimatına göre davacı iş sahibinin tamamen silmesi ya da iade edilmesi koşulu ile davalıdan istirdatına,
II.Karşı-davacı TASFİYE HALİNDE … ŞİRKETİ’ nin açmış olduğu iflas yolu ile takibe yapılan itirazın kaldırılması ve iflas davasının reddine,
III-Asıl dava;
1-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 6.489,45 TL harçtan peşin alınan 1.145,20 TL harcın, yine davacı tarafından yatırılan 447,20 TL icra harcının mahsup edilerek bakiye 4.897,05 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafından yatırılan 1.145,20TL peşin harç, 24,30TL başvuru harcı toplamı olan 1.169,50 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 750,00 TL bilirkişi ücreti, 552,20 TL posta ve tebligat ücreti toplamı 1.302,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 12.975,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
IV-Karşı dava;
1-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 513,00 TL harçtan mahsup edilerek bakiye 458,60TL harcın karşı davacıya iadesine,
2-Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Karşı davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
4-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/12/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …