Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/702 E. 2022/843 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/702
KARAR NO : 2022/843

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 17/12/2019
KARAR TARİHİ : 15/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile … 29.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasından esas icra takibine geçildiğini, borçlular tarafından haksız olarak yetkiye borca, faize ve fer’ilerine itiraz edildiğini, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle davanın açıldığını, banka defter ve kayıtlarıyla alacağın muaccel olduğunu, talep edilen temerrüt faizinin yasaya ve sözleşmeye uygun olduğunu, borçlu tarafın itirazlarının haksız olduğunu, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerektiğini, davalı borçluların haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıların ise cevap dilekçesi sunmadığı açık olup davayı inkar eder konumdadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasındaki kredi tahsis edilmesine ve kredi ödenmesine, kredi miktarının tahsil olunmasına dair dayanak belgeler ve sözleşme hükümleri dikkate alındığında takip tarihi itibariyle davacı bankanın asıl kredi borçlusu şirketten talep edebileceği asıl alacak ve fer’ilerin ne olduğu, özellikle asıl borçlu dışında kefiller aleyhine dahi yapılan takip karşısında; ihtarnamenin davalı kefile tebliğ olunması halinde, kefillerin temerrüd tarihinden takip tarihine kadar asıl alacağa uygulanacak temerrüd faizinden sorumluluğu açık ise de, her bir davalı kefil yönünden kat ihtarnamesinin davalıya tebliği tarihine göre önel süresinin eklenerek temerrüd tarihinin tespiti, bu çerçevede her kefilin kendi temerrüd tarihine kadar olan kefalet sınırları içinde kalmak koşulu ile asıl alacak ve asıl borçlunun temerrüdünden sorumlu olacak olması, bu çerçevede davalı kefil yönünden temerrüd için hesap kat ihtarının kefile tebliğinin şart olması, sözleşmede öngörülmediği sürece İİK.m.68 hükmünün kefil yönünden uygulanmasının ise mümkün olmaması, kefil yönünden temerrüd tarihinin ne şekilde belirlendiğinin açıklanması, buna göre temerrüd tarihinin tespiti (Yargıtay 19.HD 2015/3357E., 2015/16301K.sayılı ilamı), Yargıtay uygulaması ve sözleşme hükümleri karşısında bilirkişi tarafından banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak sözleşmede merkez bankasına bankanın bildirdiği en yüksek kredi faiz oranının ilavesi ile bulunacak oran üzerinden gecikme faizi uygulanacağı belirtilmiş ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu konuya ilişkin özel uygulaması dikkate alınarak bu noktada bankanın temerrüt halinde uyguladığı en yüksek faiz oranının belirlenmesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu konuda benimsediği yönteme göre faiz hesaplaması yapılması, buna göre faiz oranının belirlenmesi, akabinde de bu orana fazlasının ilave edilerek her bir kefil borçlunun sorumlu olduğu temerrüd faizinin tespiti, yine yukarıda anılan Merkez Bankasınca bildirilen faiz oranının ilavesine ilişkin hesaplama sırasında bu hususun asıl borçlu yönünden dahi dikkate alınması, sonuç olarak takip tarihi itibariyle davacının takip talebinde belirtilen hangi miktarları, hangi tutarda, hangi davalıdan talep edebileceği noktalarında toplanmaktadır.
Taraflarlar arasında genel kredi sözleşmesinin yapıldığı, sözleşmeye davacı banka dışında asıl borçlu ve kefillerin katıldığı, süresi içinde yapılan takip üzerine itirazın durduğu tartışmasızdır.
Dava, İİK m.67 hükmüne dayalı itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılmasından önce yapılan incelemede dava şartları açısından herhangi bir engel halin mevcut olmadığı, davaya esas harç tutarının tam ve eksiksiz şekilde depo edildiği, davacının itirazın iptali ve takibin devamına dair dava açmakta yararının olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması için birinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 05/08/2020 tarihli rapor içeriğine göre “davalı asıl borçlu ve davalı kefillere gönderilen ihtarnamenin 06.08.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalılara gönderilen ihtarnamenin tebliğ edilmesi karşısında ihtarname ile verilen bir günlük sürenin sonunda temerrüdlerinin 08.08.2019 tarihi itibarı ile gerçekleşmiş sayılabileceği, bu nedenle yasa ve Yargıtay kararı doğrultusunda %41.34 temmerrüt faiz oranından yapılan hesaplamaya göre davacı bankanın davalılardan kat tarihi itibarı ile, davacı banka vekili tarafından sunulan kayıtlar üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davacı bankanın davalı asıl borçluya kullandırmış olduğu 19 ay vadeli 64.450.00TL’lik taksitli kredinin hiçbir taksidinin ödenmediği,sunulan hesap ekstresinden ve ödeme planından tespit edildiği, bu nedenle ilk kredinin ödendiği 06.04.2019 tarihi itibarı ile 697.102.14TL ye hesap kat tarihine kadar bu nedenle yasa ve Yargıtay kararı doğrultusunda %41.34’den faiz oranından yapılan hesaplamaya göre davacı bankanın davalılardan kat tarihi itibarı ile davacı bankanın davalılardan kat tarihi itibari ile 81.240,50 + 795.444,26=876.684,80 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Buna göre tahsilde tekerrür olmamak üzere ve takip tarihi itibariyle davacının davalılardan 878.263,60 TL asıl alacak, 12.120,04 TL temerrüt faizi, 606,00 TL BSMV, 1.185,27 TL masraf olmak üzere toplam 892.174,91 TL alacak talep edebileceği, borç tamamen ödeninceye kadar asıl alacak üzerinden %41,40 oranında temerrüt oranı faizi ve %5 BSMV talep edebileceği açıklanmıştır.
Söz konusu rapora itiraz üzerine birinci bilirkişi tarafından hazırlanan 08/12/2020 tarihli raporda, Mahkememizce verilen tensip kararı doğrultusunda ve Yargıtay uygulamalarına göre hesap yapıldığı, Yargıtay kararı doğrultusunda ve %39 temerrüt faiz oranına göre yapılan hesaplamada kat tarihi itibariyle alacaklarının 789.877,72 TL tutarında olduğu, %39 temerrüt faiz oranında yapılan hesaplamaya göre davacı bankanın davalılardan kat tarihi itibariyle 871.015,29 TL tutarında alacaklı bulunduğu, takip tarihi itibariyle ise 876.670,86 TL tutarında alacaklı olduğu, buna göre temerrüt faizinin 11.396,72 TL, BSMV’nin 569,84 TL, masraf tutarının 1.185,27 TL olmak üzere toplam 889.822,69 TL talep edebileceği bu defa açıklanmıştır.
Ayrıca aynı bilirkişinin sunmuş olduğu 13/03/2021 tarihli ek raporu ile ise ikinci defa sunduğu ek raporunda, kök raporunda yapılacak bir değişiklik olmadığı yönünde açıklama yapmıştır.
Özellikle bilirkişi …’un hazırlamış olduğu 16/03/2021 tarihli ek rapor ve yine 02/05/2021 tarihli ek rapor dikkate alındığında %41,40 temerrüt faizi ile seçenekli olarak raporu hazırladığı dikkate alındığında, diğer temerrüt faiz oranlarından hangisine itibar ettiğini açıklamak ve farklılık var ise farklılık gerekçesini açıklamak amacı ile yeni bilirkişiden yeni rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine ikinci bilirkişi … tarafından hazırlanan 22/11/2021 tarihli raporda “dava tarihinden sonra …’den toplam 656.099,62 TL tahsilat yapılmış olup, takip çıkışını (902.226,62 TL) karşılamadığı, davalılar tarafından yapılmış bir ödeme söz konusu olmadığından, … yaptığı ödeme tutarında, davalılardan alacaklı duruma geçtiği, 10.2016 tarih ve … sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Kararının 6. Maddesi gereğince, …’nun kefalet çerçevesinde bankaya 20.01.2020 ve 11.2.2020 tarihlerinde ödediği miktarı alacaktan düşmeden bankanın icra takibine devam yetkisi bulunduğu, davacı vekilinin 02.05.2021 tarihli bilirkişi ek raporuna karşı yaptığı itiraz: davacı banka vekili UYAP üzerinden verdiği 17.05.2021 tarihli dilekçesi ile bilirkişi… tarafından düzenlenen 02.05.2021 tarihli bilirkişi ek raporuna itirazda bulunduğu, dilekçede özetle; sözleşme serbestisi ilkesine uygun olarak, uygulanması gereken temerrüt faiz oranının GKS’nin 11. Md. uyarınca TCMB’ye bildirilen en yüksek kredi faiz oranı olan %36’nın %30 fazlasıyla %46,80 olması gerektiğini iddia ettiği, ancak, gerek önceki bilirkişinin raporlarında ve gerekse mahkemenizin inceleme ara kararında yer verilen Yargıtay kararları dikkate alındığında, davacı bankaca TCMB’ye bildirilen en yüksek kredi faiz oranı değil, dava konusu taksitli ticari kredilere 08.08.2019 temerrüt tarihinde fiilen uygulanan en yüksek emsal faiz oranının uygulanması gerektiği, davacı banka kayıtlarına göre, davalı … Ltd. Şirketine asaleten, diğer davalılara kefaleten borçlu durumda bulunduğu, sözleşmelerin 13.2/b. md. uyarınca anlaşmazlık halinde banka kayıtlarının kesin delil kabul edildiği, keşfen yapılan inceleme sonucunda dosyaya sunulan taksitli kredi emsal faiz oranları ortalamasına göre akdi faiz oranının %29,26 TL olarak hesaplandığı, davacının alacağının takip tarihi itibariyle 872.195,23TL asıl alacak, 18.287,57TL faiz, 673,77TL BSMV, 1.185,27 TL masraf, 892.341,84TL toplam olmak üzere davacı banka kayıtlarına göre davalı …Tic. Ltd. Şti asaleten diğer davalılar da kefaleten borçlu durumunda bulunduğu, sözleşmenin 13.2/b maddesi uyarınca anlaşmazlık halinde banka kayıtlarının kesin delil kabul edildiği, davacı banka takip tarihinden itibaren taksitli ticari kredi asıl alacak toplamına %38,04 oranında temerrüt faizi isteyebileceği, davacı bankanın ise icra takibinde %46,80 oranında temerrüt faizi istediği” bildirmiştir.
Davacı vekilinin üçüncü rapor alınması açısından 1700-TL’yi depo etmiş olması, davacı vekilinin 03/12/2021 tarihli dilekçe içeriği, bu dilekçe içeriği ile eksik hesaplama yapıldığına yönelik itirazların devam etmekte olması, ayrıca birinci bilirkişi Ahmet Varol’un 02/05/2021 tarihli rapor içeriği ile 21/11/2021 tarihli raporu hazırlayan ikinci bilirkişi Zeynal Yanmış’ ın raporlarında varmış oldukları sonuçlar arasında kısmen çelişkiler bulunması karşısında davacı vekilinin talebine uygun olarak yeni bilirkişiden yeni rapor alınmasına dair karar verilmiştir.
Üçüncü bilirkişi … 15/02/2022 tarihli raporunda “netice itibariyle davalı kredi lehtarı şirket (asıl borçlu) ile kefillere hesap kat ihtarnamesi ile ödeme için verilen (1) günlük mehil süresi bitimini müteakiben 08.08.2019 tarihi itibariyle temerrüde düşürülmüş sayılabilecekleri, davacı banka takip talebinde 46,80 oranında temerrüt faizi talep ettiği, söz konusu temerrüt faizi irdelendiğinde, TCMB bildirilen %36 oranındaki tabela faiz oranının %30 fazlası mertebesinde 46,80 (36×1,30) oranında temerrüt faizi talep edildiği, bir üstte belirtilen en yüksek akdi faiz oranı 87/11921 sayılı Kararname ve TCMB 91/1 no.lu Tebliğ hükümleri esas alınarak değerlendirildiğinde, temerrüt tarihi itibariyle yıllık 31,80 oranındaki akdi faizin dikkate alınması gerektiği, buna göre %31,80 oranındaki akdi faizin sözleşmenin 11 m.(b) fıkrası hükmü uyarınca %30 fazlası mertebesinde %41,34 (31,80×1.3-) oranında temerrüt faizi hesaplandığı, buna mukabil ödeme emrinde ise %46,80 oranında temerrüt faizi talep edildiği, YHGK’nun yukarıda belirtilen güncel içtihadı uyarınca artık TCMB bildirilen en yüksek faiz tabanlı/köklü temerrüt faizi değil, kredilere bizzat fiilen uygulanan en yüksek akdi faiz oranı tabanlı/köklü temerrüt faizi uygulanacağı, tespit edilen %41,34 temerrüt faiz oranı dönemsel olarak kaynak maliyeti ve finansal piyasa koşulları ile sözleşme serbestliği de dikkate alındığında yerinde olduğu, ancak sözleşme serbestisi nazara alındığında TBK’nun m.26 ve m.27 ile TMK. 2. m. göre de aykırılık teşkil edip etmediği, ticari kredi işlemlerine (ticari işlerde) yeni TBK’nun 88. ve 120.m uygulanamayacağı, o halde yeni TTK’nun 8. m. göre ticari kredilere serbestçe belirlenen akdi ve temerrüt faiz oranlarının güncel HGK içtihatları da gözetilerek uygulanabileceği, temerrüt tarihi itibariyle 883.965,72 TL tutarında asıl alacak hesaplandığı, takip talebinde ise 878.263,60 TL asıl alacak talep edildiği, bu durumda takdiri Mahkemeye ait olmak üzere taleple bağlı kalınmasının yerinde olacağı, takip tarihi itibariyle toplam 897.858,58 TL tutarında alacak hesaplandığı, davacı bankanın takip talebinde 902.226,62 TL alacak talep ettiği, bu durumda mahkemeye ait olmak üzere 4.368,04 TL fazla talebin yerinde olmadığı, farkın sebebinin davacı hesap kat tarih ile takip tarihi arasında geçen 19 günlük süreye %46,80 oranında temerrüt faizi uygulandığı, yukarıda yapılan hesaplamada ise hesap kat tarihi ile temerrüt tarihi arasında geçen süreye %31,80 oranında akdi faiz ile temerrüt tarihi ile takip tarihi arasında geçen süreye ise %41,34 oranında temerrüt faizi uygulandığı, farkın temel sebebi davacının TCMB bildirilen tabela faiz oranına göre %46,80 oranında temerrüt faizi uygulamasından kaynaklandığı, davacı banka … A.Ş. ile yapılan ek kefalet protokolü kapsamında, tazmin edilen işbu bedelin davalıdan tahsil edilmesinde sözleşmesel olarak yetkili ve sorumlu pozisyonunda bulunduğu, yani davacı banka tazmin edilen bedel (656.09962 TL) bakımından takibe aynen devam etme yükümlülüğü bulunduğu, bir başka deyişle davacı bankanın … A.Ş. ile imzalanan ek kefalet protokolü (D bendinin 1.2 ve 4.fıkraları) ve Bakanlar Kurulu Kararları (2009/15197-2015/7331 ve 2016/9538) kapsamında yukarıda takip tarihi itibariyle hesaplanan alacak kalemleri üzerinden üzerinden icra takibine aynen devam edilebileceğinin düşünüldüğü, çünkü, bahse konu ödeme davalı şirket ve/veya kefiller tarafından yapılmadığı, işte bu bakımdan gerek davacı banka ile dava dışı … A.Ş.arasında akdedilen ek kefalet protokolü ve gerekse de Bakanlar Kurulu Kararına atfen sanki hiç ödeme yapılmamış gibi takibe aynen devam edilebilineceği, işte bu nedenle … A.Ş.’nin tazmin ettiği bedel alacağa mahsup edilemediği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Dava dosyasında mevcut olan üç farklı bankacı bilirkişinin münferiden hazırlamış oldukları raporlarda toplam alacak talepleri yönünden az dahi olsa faiz yönünden farklılık arz etmesi, bu noktadaki çelişkinin giderilmesi, yine davacı vekilinin 03/03/2022 tarihli itiraz dilekçesindeki hususların Yargıtay 11.Hukuk Dairesi uygulaması çerçevesinde talebe konu olan kredi yönünden fiilen uygulanan akdi faiz oranlarının açıkça mevcut olması durumunda akdi faiz oranlarının ayrıca araştırılmasının gerekip gerekmediğine dair yöntem dikkate alınarak raporun hazırlanması, buna göre gerek alacak miktarı ve gerek işleyen faiz ve diğer kalemler yönünden itibar olunan rapor var ise gerekçesinin açıklanması, bu suretle raporlar arasındaki çelişkinin dahi giderilmesi, amacıyla yeni bankacı bilirkişiden rapor alınmasına, bilirkişi ismi üzerinde uzlaşma olmadığı takdirde emekli banka müdürü …, emekli banka müdürü müfettişi … ve bankacı …’ın atanmasına dair karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 28/08/2022 tarihli raporda “davacı banka kayıtları incelendiğinde, dava konusu … no.lu kredinin 02.05.2019 tarihli taksiti dahil, 02.06.2019 ve 02.07.2019 tarihli taksitlerin ödenmedikleri, 01.08.2019 tarihi
itibariyle ödenmemiş olan taksitler toplamının 21.100,00 TL ve kalan anapara borcunun ise 58.330,11 TL olduğu, kat tarihi itibariyle toplam anapara alacak tutarı ile işlemiş faiz tutarlarına tabloda yer verildiği, dava konusu .. no.lu kredinin işlemiş faiz tutarlarından oluşan 06.05.2019 tarihli taksit dahil, 06.06.2019 ve 06.07.2019 tarihli taksitlerin ödenmedikleri, 01.08.2019 tarihi itibariyle ödenmemiş olan taksitler toplamının 78.447,75 TL (= 3 x 26.149,25 TL) ve kalan anapara borcunun ise 697.102,14 TL olduğu tespit edilmiş olup, kat tarihi itibariyle toplam anapara alacak tutarı ile işlemiş faiz tutarlarına yer verildiği, davacı banka tarafından T.C. Merkez Bankası’na yapılan 25.11.2019 tarihli bildirime göre;
kredilere uygulanacak en yüksek faiz oranı % 36,00 olarak (bireysel nitelikli konut, taşıt ve tüketici kredileri için) belirlendiğinden, sözleşmenin söz konusu hükmü uyarınca, hesap edilen temerrüt faizi oranı % 46,80 (= % 36,00 x 1,30) olmakla birlikte Yargıtay Hukuk Genel Kurulu emsal kararında, temerrüt faizi sözleşmede somut oran olarak belirlenmemişse, krediye fiilen uygulanan faiz oranı esas alınarak, temerrüt faiz oranının tespit edilmesi gerektiği, Yargıtay’ın söz konusu emsal kararı dikkate alındığında, davalı asıl borçlunun temerrüde düştüğü tarihte ticari kredilere fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı yıllık % 31,80 (dava konusu YQ018965 no.lu kredi) olduğundan, sözleşmenin 11/b maddesi uyarınca davacı tarafından taksitli kredilerden kaynaklanan alacak tutarına yıllık % 41,34 (= % 31,80 x 1,30) faiz oranı üzerinden temerrüt faizi talep edilebileceği, davacı ile davalı asıl borçlu arasında imzalanan genel kredi ve teminat sözleşmesinde davalı kefiller …Tic.Ltd.Şti., … ve … Tic.Ltd.Şti.’nin ayrı ayrı 2.000.000,00 TL tutarında geçerli kefaletleri bulunduğu, adı geçen kefillerin, davalı asıl borçlu ile birlikte 08.08.2019 tarihinde temerrüde düştüklerinden, davalı asıl borçlu bakımından takip tarihi itibariyle hesaplanan ve davalı kefillerin kefalet limiti içinde kalan toplam 897.410,21 TL borç tutarından, davalı kefillerin müteselsilen sorumlu tutulabileceği, 22.11.2016 tarih ve 29896 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 31.10.2016 tarih ve 2016/9538 sayılı “Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Karar” ile , 25.02.2015/7331 tarih ve sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kredi … Kurumlarına Sağlanacak Hazine Desteğine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Karar’ yürürlükten kaldırıldığı, Kredi … Fonu tarafından sağlanan desteğin usul ve esasları nın yeniden belirtildiği, usul ve esaslarda sıklıkla değişiklik yapılmış ise de, uyuşmazlığı ilgilendiren yönü ile aşağıda yer alan 6/1,4 maddelerde ifade edilen esası etkileyecek bir değişiklik olmadığı, söz konusu yasal düzenleme ve davacı banka ile … A.Ş. arasında imzalanan … kefalet protokolü uyarınca, kanuni takibi sürdürmek kredi verenin yükümlülüğünde olduğundan, … A.Ş. tarafından, kefaletin tazmini karşılığında davacı bankaya, huzurdaki dava tarihinden sonra, 20.01.2020 tarihinde 58.005,00 TL ve 11.02.2020 tarihinde 598.094,62 TL ödeme yapılmış olmakla birlikte; davacı bankanın, takip tarihi itibariyle hesaplanan alacak tutarı üzerinden, takibi sürdürme yükümlülüğü bulunduğu” sonuç olarak davacının davalılardan takip tarihi itibariyle 878.263,00 TL asıl alacak, 17.106,04 TL işlemiş faiz, 855,30 TL işlemin faizin BMSV’si 1.185,27 TL masraf olmak üzere 897.410,21 TL toplam talepte bulunabileceği, buna göre davalı asıl borçlu bakımından takip tarihi itibariyle hesaplanan ve davalı kefillerin kefalet limiti içinde kalan toplam 897.410,21 TL borç tutarından, davalı kefillerin müteselsilen sorumlu tutulabileceği, kefaletin tazmini karşılığında davacı bankaya, dava tarihinden sonra, 20.01.2020 tarihinde 58.005,00 TL ve 11.02.2020 tarihinde 598.094,62 TL TL ödeme yapılmış olmakla birlikte; davacı bankanın, takip tarihi itibariyle hesaplanan alacak tutarı üzerinden, takibi sürdürme yükümlülüğü bulunduğu, dava dosyasına daha önce sunulan bilirkişi raporlarından Bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda, dava konusu krediye uygulanan yıllık % 31,80 akdi faiz oranının esas alınarak, temerrüt faiz oranının yıllık % 41,34 olarak tespit edilmesi ve takip tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak, faiz ve BSMV tutarları toplamı (897.858,58 TL) ile yapılan hesaplamalar sonucu ulaşılan toplam 897.410,21 TL’nin talep edilebilir alacak tutarının uyumlu olması nedeniyle, adı geçen tarafından düzenlenen rapora itibar olunduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Davaya esas olan alacak, davalı …Ltd.Şti’ne banka tarafından kullandırılan taksitli ticari kredi borçlarından kaynaklanmakta olup bu noktada iki farklı numaralı ve iki farklı taksitli ticari kredinin kullandırıldığı, belirtilen kredilerin raporlarda irdelenen taksitlerinin ödenmediği, bu nedenle adı geçen asıl borçlu dışında ve ayrıca diğer davalı kefiller ile ilgili icra takibine başlanıldığı anlaşılmaktadır.
Münferiden rapor hazırlayan üç bankacı bilirkişinin raporları arasında tam ve birebir şekilde aynı rakamların bulunmadığı öncelikle açıktır. Münferiden rapor hazırlayan bankacı bilirkişilerden … tarafından 22/11/2021 tarihli raporunda %38,04 oranında temerrüt faizinin belirlendiği, bu belirleme yapılırken banka şubelerinin taksitli kredilere fiilen uyguladığı akdi faiz oran ortalamasının baz alındığı, %29,26 oranındaki faizin 1.30 ile çarpılarak %38,04 oranına ulaşıldığı, ancak akdi faizin aslının halihazırda elde mevcut olduğu, bu nedenle temerrüt faiz oranının belirlenmesinde gereklilik olmadığı, bu nedenle bu orana itibar olunması mümkün olmadığı kabul edilmiştir. Nitekim ve bu nedenle talep edilen kredinin türü ne ise ancak ona göre emsal akdi faiz oranları sunulabilecektir. Ne var ki takibe konu kredilere fiilen uygulanan akdi faiz oranları kesin ve açık olarak mevcuttur. Sözleşme ve eklerindeki açıklığa rağmen akdi faiz oranlarının araştırılmasının gerekmediği Mahkememizce benimsenmiştir. Bu benimsemeye göre taksitli kredilere fiilen uygulanan akdi faiz oranları %29,04 ve %31,80 olup bu durumda en yüksek olan akdi faiz oranının %31,80 olarak somut olayda uygulanma kabiliyetine haiz olacaktır. Esasen Yargıtay HGK uygulamalarında da sözleşmede ayrıca bir temerrüt faiz oranı belirlenmemiş olduğu takdirde banka kayıtları üzerinde inceleme yapılması, hesabın kapatıldığı tarih itibariyle akdi faiz oranlarının belirlenmesi ve araştırılması söz konusudur. (Yargıtay HGK 2017/19-1650E. 507K.sayılı kararı)
Hal böyle olunca somut olay yönünde temerrüt tarihi itibariyle yıllık %31,80 oranındaki akdi faizin dikkate alınması, sözleşmenin 11.maddesi gereği bu rakamın 1.30 ile çarpılması gerekir ki sonuç olarak 46,80 oranında temerrüt faizi talep olunduğu, ancak yukarıda açıklandığı üzere ancak 41,34 TL faizin talep edilebileceği, esasen bilirkişi …’unda hazırlamış olduğu kök raporda bu orana yakın bir faiz miktarının bulunduğu dikkate alındığında münferiden rapor hazırlayan bankacı bilirkişilerden hesaplama tekniği açısından …’in raporu Yargıtay’ın benimsediği yönteme uygun olarak hazırlanmıştır.
Bununla birlikte ve ayrıca üçlü bankacı bilirkişi kurulu tarafından yapılan incelemede de yukarıda irdelenen bilirkişi raporlarından bilirkişi … tarafından düzenlenen rapora iştirak edildiğinin gerekçeleriyle birlikte açıklandığı, sadece … ile aralarında kuruşlandırmadan kaynaklanan 448,37 TL küçük bir farkın oluştuğu, bununla birlikte münferiden rapor hazırlayan bankacı bilirkişilerden …’in de aynı yönde rapor sunduğu anlaşılmaktadır.
Kefil olan davalı gerçek kişi ve şirketlerin kefilin konumu dikkate alınarak raporlarda hesaplama yapılmış olup bu hesaplama tarzı da Yargıtay uygulamasına uygundur.
Nitekim Yargıtay 19. H.D.’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere; “26 Kasım 2013 tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.” hükmüne yer verilmiştir. TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür.
6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz. Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir.”
Somut olayda davalı kefil gerçek kişi ve şirketlerin, aynı zamanda davalı asıl borçluyla birlikte ve itibar olunan üçüncü bilirkişi … ve ayrıca üç bankacıdan oluşan bilirkişi kurulunun hesaplamış olduğu miktarlar çerçevesinde ve Mahkememizce itibar edilen miktarlardan sorumludurlar. Öte yandan kefil olan davalı gerçek kişi ve davalı şirketlerin konumları dikkate alındığında kefaletleri bu yönden dahi geçerlidir.
Buna göre Mahkememizce itibar olunan raporları hazırlayan bankacı bilirkişiler, davalı kefiller yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda açıklanan tebliğ tarihlerini dikkate alınarak hesaplama yapmış olup kefiller yönünden bu noktada bir farklılık mevcut değildir. Temerrüt tarihi farklı olabilir ise de tebliğ tarihleri karşısında davalı asıl borçlu ile davalı kefiller yönünden bu noktada herhangi bir farklılık mevcut değildir.
Dava konusu kredi hesabıyla ilgili üçüncü bilirkişi …’in raporu ile sonradan rapor sunan üçlü bankacı bilirkişi raporu arasında 448,37 TL miktar tutarlı küçük bir fark var ise de hükmedilen miktar dikkate alındığında tamamen kuruşlandırmadan kaynaklanan ve çok çok küçük miktardır. Bu durum Mahkememizce itibar edilen raporların aynı olduğu yönündeki kanaatini değiştirmemektedir.
Zaten birinci ve ikinci bankacı bilirkişi raporlarında da bulunan miktarlar, Mahkememizce itibar olunan diğer raporlarla kıyaslandığında dahi çok büyük bir farka işaret etmemektedir.
Bu arada Mahkememizce itibar olunan üçüncü bilirkişi kurulu raporu, davacı vekilinin itirazı sonucunda alınmış bir rapor olup bu raporda saptanan rakam 897.410,21 TL iken bu rakamlarla hemen hemen aynı olan …’in hazırlamış olduğu toplam miktar ise 897.858,58 TL’dir. …’in hazırlamış olduğu rapor tüm davalılara tebliğ olunduğu halde, davalılar tarafından herhangi bir itiraz yapılmamış, buna mukabil davacı vekili bu rapora dahi itiraz ederek başka bir bilirkişiden yeni bir rapor alınmasını talep etmiştir. Bu durum karşısında, Mahkememizce hükme esas olan miktar olarak davacı lehine olduğu anlaşılan …’in raporu esas alınmıştır. Bunun nedeni üzerinde de durulmalıdır.
“Bilindiği üzere, bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine ve diğeri aleyhine doğmuş ve buna uyulması zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilir. 09.05.1960 gün ve 1960/1-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; “Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm yok ise de, Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuksal anlamda istikrar amacına ulaşmak isteğinin kabul edilmiş bulunması bakımından, usule ait kazanılmış hak kurumu, Usul Yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Esasen, hukukun kaynağı sadece yasa olmayıp, yargısal içtihatlar dahi hukukun kaynağı olduğundan, söz konusu usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez”. (Yargıtay HGK 2014/4-70E. 2015/1680K.sayılı kararı) Buna göre somut olayda olduğu üzere, münferiden rapor hazırlayan …’in raporuna davacı vekilinin itiraz etmesi, diğer tüm davalıların itiraz etmemesi sonrası itiraz üzerine bankacı bilirkişi kurulu marifetiyle hazırlanan rapor miktar itibariyle …’in hazırlamış olduğu rapora göre çok çok az dahi olsa davacı aleyhinedir. …’in raporuna itiraz eden taraf davacı taraf olup bu durum davacı lehine bu miktar yönünden usuli kazanılmış hak oluşturmaktadır. Zaten bu nedenle bu kural dikkate alınarak …’in açıklamış olduğu rakama itibar edilmiştir.
Özelikle itibar edilen üçüncü bilirkişi … ve bankacı bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu raporlarda Yargıtay HGK’nin benimsemiş olduğu yönteme uygun olarak davacının alacağının kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının kefile tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akdi faiz ve ferilerinin uygulanması, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akdi faiz ve ferileri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacağın tespit edilmesi, bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferilerinin uygulanması ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferilerinin ayrı ayrı tespit olunması, alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının tespit olunması gerçekleştirilmiş, buna göre davacı bankanın davalı kefil aleyhine başlatmış olduğu davada davalının takip tarihi itibariyle sorumluluk miktarı hesaplanmıştır.
Öte yandan taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, taraflar açısından bağlayıcı olup öncelikle bu hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Ne var ki raporuna itibar edilen … ve bankacı bilirkişi kurulunun, hazırlamış olduğu raporlarda Yargıtay HGK uygulaması gereği bankaların Merkez Bankasına bildirdikleri ancak müşterilere uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizlerinin tespitinde esas alınmayacağı, sözleşmede ayrıca bir temerrüt faiz oranı belirlenmemiş ise hesabın kapatıldığı tarih itibariyle kullanılan ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar alacağa akdi faiz işletilmesi, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar ise akdi faizin %30 fazlasının temerrüt faizi olarak uygulanarak takip tarihi itibariyle alacağın tespit olunması ve yine takipten sonra ise temerrüt faizinin ise asıl alacağa uygulanmasını sağlayacak şekilde gerekli hesabın yapılması gerekmektedir. (Yargıtay HGK 2017/19-1650E. 507K.sayılı ilamı) İtibar olunan bilirkişi raporlarında da açıklandığı üzere somut olayda uyuşmazlığın olduğu sözleşmelerde akdi faiz oranı açıkça belirli hale getirilmiştir. Bu şartlarda ve ayrıca aynı türden kredi uygulanan faizin hesabın kapandığı tarih itibariyle araştırılması gerekmemektedir. Mahkememizce itibar olunan bilirkişi raporlarında bu yönden yapılan hesaplama ise Yargıtay’ın benimsemiş olduğu yönteme ise tam olarak uygundur.
Sonuç olarak mahkememizce itibar olunan …’in hazırlamış olduğu rapor ve ayrıca bankacı bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu rapor gerekçeli, denetime elverişli olup davalılar yönünden ise sözleşmelerin içeriğine ve Yargıtay uygulamasına uygun hesaplamaları içermektedir.
Münferiden rapor hazırlayan birinci bilirkişi raporu ile ikinci bilirkişi raporunda belirtilen hesaplamalar ve sonuçlar ile kıyaslandığında, Mahkememizce münferiden rapor hazırlayan … ile bankacı bilirkişiler kurulu raporuna yukarıda açıklanan nedenlerle itibar olunmuştur.
Özellikle itibar edilen raporlar Mahkememizce belirtilen inceleme konularını tek tek ele alan, sözleşme içeriğine uygun, davacının her türlü itirazlarını olumlu veya olumsuz şekilde karşılayan ve çelişkiyi gideren nitelik taşımaktadır.
Bu arada belirtmek gerekir ki “banka kredi alacağının Hazineden tahsil edilip kapatıldığına dair bir tespit yapılmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki böyle bir ödeme yapılmış olsa bile, Bakanlar Kurulunun 14.07.2009 tarih ve 15197 sayılı olup 15.07.2009 tarihli 27289 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kararının m.4 d.4 hükmü ve 29.03.2020 tarihli 2325 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının (30.03.2020 tarihli 31084 sy Resmi Gazete) m.5 deki “Teminat sonrası takip süreçleri Kurum tarafından yapılan tazmin ödemesi dahil olmak üzere kredi alacağının tümü üzerinden kredi verenlerce yürütülür. Kurum tarafından yapılan tazmin ödemeleri, kredi verenlerce alacağın tümü üzerinden yürütülen takip işlemlerinde takibe konu alacak miktarını düşürmez” hükmü uyarınca kredi borçlusu, … tarafından yapılan ödemenin takip borcundan düşülmesini isteyemez”. (İstanbul BAM 14.HD 2019/617E. 2021/288K.sayılı ilamı) Bu nedenle bilirkişi raporunda bu konuya ilişkin ayrıntılı gerekçeler bulunmasa dahi açıklanan gerekçelerle bu yöne ilişkin görüşe itibar edilmiştir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçluların itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlular, takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçluların dava ve ayrıca talep konusu edilen ve toplamı 897.858,58TL toplam tutara haksız olarak itiraz ettiği anlaşılmıştır. Esasen bu miktar, harcı yatan ve İİK m.67/son gereği dava konusu olan taleptir. O halde Yargıtay uygulaması da dikkate alınarak bu miktarın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, … 29.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu kalemlerden 878.263,60-TL asıl alacak, 17.533,06-TL işlemiş faiz, 876,65-TL gider vergisi (BSMV) ve 1.185,27-TL masraf olmak üzere toplam 897.858,58-TL’ye yönelik davalıların itirazlarının iptali ile bu kısımlar yönünden -tahsilde tekerrür olamamak üzere- takibin devamına, talep gereği hükmedilen 878.263,60-TL asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren yıllık %41,34 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisi (BSMV) uygulanmasına, hükmedilen 897.858,58-TL alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile -tahsilde tekerrür olmamak üzere -davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen KABULÜNE,
… 29.İcra Müdürlüğünün…E.sayılı icra dosyasına konu kalemlerden 878.263,60-TL asıl alacak, 17.533,06-TL işlemiş faiz, 876,65-TL gider vergisi (BSMV) ve 1.185,27-TL masraf olmak üzere toplam 897.858,58-TL’ye yönelik davalıların itirazlarının iptali ile bu kısımlar yönünden -tahsilde tekerrür olamamak üzere- takibin devamına,
2-Talep gereği hükmedilen 878.263,60-TL asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren yıllık %41,34 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisi (BSMV) uygulanmasına,
3-Hükmedilen 897.858,58-TL alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile -tahsilde tekerrür olmamak üzere -davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 61.332,71 TL harçtan peşin alınan 10.902,57TL harç ile 4.505,21TL icra harcı mahsup edilerek 45.924,93‬TL bakiye ilam harcının davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 10.902,57TL peşin harç, 44,40TL başvuru harcı gideri toplamı olan 10.946,97‬ TL harcın davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından harcanan 1.337,9‬0 TL tebligat posta masrafı ile 7.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.137,9‬0 TL yargılama giderinin tamamının, arabuluculuk toplantısına mazeretsiz katılmayan davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalılar tarafından harcanan herhangi bir yargılama gideri olmadığından ve arabuluculuk toplantısına mazeretsiz katılmadıklarından karar verilmesine yer olmadığına,
9-Dava kısmen kabul edildiğinden kabul edilen 897.858,58 TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 116.764,44 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesine,
10-1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği arabuluculuk toplantısına mazeretsiz katılmayan davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere tahsili ile hazineye gelir kaydına,
11-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalıların yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.15/12/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …