Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/693 E. 2023/981 K. 25.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/693 Esas
KARAR NO : 2023/981

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 13/12/2019
KARAR TARİHİ : 25/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16/08//2019 günü saat 18:00 sıralarında srücü … sevk ve idaresindeki davalı … Sigorta A.Ş. Tarafından ZMMS poliçesi ile teminat altında olan … plakalı aracın … üzerinde seyir halindeyken, tali yoldan ana yola çıkmak için hızını azaltmadan çıktığı sırada, davacı …’ un motosikletinin ön kısımları ile yola çıkan araca çarpması sonucu dava konusu çift taraflı trafik kazasının meydana geldiğini, KTT” na göre … plakalı aracın 2918 sayılı KTK” nun 57/1-b kuralını ihlal etmesi nedeni ile meydana geldiğinin tespit dil dava öncesi davalı sigorta şirketine yazılı başvuru yapıldığını ancak yasal süre içinde herhangi bir ödeme alınmadığını belirterek, 16/08/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeni ile ağır yaralanan ve malul kalan davacı için fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.00,00 TL sürekli maluliyet ve 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 4.600,00 TL maddi tazminatın 31.10.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu … plakalı aracın 03.07.2019/2020 vadeli … numaralı poliçe ile müvekkil sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, dava öncesi yapılan başvuruda sağlık kurulu raporunun bulunmadığını, öncelikle davaya konu trafik kazasında kusur durumunun tespitinin gerektiğini, sorumluluklarının sigortalı araç sürücünün kusuru oranında ve azami poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, davacının tescil ve ehliyetsiz olduğunun dikkate alındığında müterafık kusurunun bulunduğunu, davacı ler için yönetmelik dahilinde ATK tarafından düzenlenmesi gerekti; göremezlik zararlarından sorumlu olmadıklarını, ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 28/11/2023 tarihli tarafların sulh olduğu ve davanın konusuz kaldığını içerir beyan dilekçesinde; 2019/693 Esas sayılı dava dosyasında tarafların sulh olduğunu, bu nedenle davanın konusuz kaldığını, yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını, gereğinin yapılmasını talep etmiştir.
Davalı vekilinin 22/12/2023 tarihli sulh dilekçesine karşı beyan dilekçesinde; Davacı yanın feragat beyanı ve davanın uzlaşma sağlanmış olması nedeniyle konusuz kaldığından, vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını, gerekli kararın verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Sulh sözleşmesi ile taraflar birbirinden karşılıklı olarak ödünlerde (tavizlerde, fedakârlıklarda) bulunarak aralarında mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki anlaşmazlığa veya tereddüt (kararsızlık) hâline son veren ve tam iki taraf borç yükleyen bir sözleşmedir (Tandoğan, Haluk; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 1, İstanbul, 1988, s. 14).
Uygulamada ve teoride kabul edilmekle birlikte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan sulh, ilk defa HMK ile düzenlenmiş ve HMK’nın 313. maddesinde bir kurum olarak yer almıştır. Anılan maddede sulh; “görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme” olarak tanımlanmıştır (HMK m. 313/1).
Hemen belirtilmelidir ki tarafların aralarındaki uyuşmazlığı anlaşarak gidermesi anlamına gelen sulh sözleşmesinin kurulması için tıpkı diğer sözleşmelerde olduğu gibi karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları, yani icap (öneri) ve kabul bulunmalıdır. Bu icap ve kabul açık olabileceği gibi zımni (örtülü) de olabilir. Bu sözleşme ile taraflar dava konusu uyuşmazlığa bir fedakârlık ve özveri göstererek son verirler. Genellikle, davacı talep sonucunun bir bölümünden feragat ederek ve davalı da davacının talep sonucunun kalan bölümünü kabul etmek suretiyle sulh sözleşmesi hukuken vücut bulur. En önemlisi bunun sonucunda uyuşmazlık ortadan kaldırılmış sayılır. Bu nedenle sadece tarafların üzerinde tasarruf yetkisine sahip oldukları davalar bakımından söz konusu olur.
Sulh yapılması kural olarak şekle tabi değildir. Ancak HMK’nın 154/3-ç maddesinde mahkeme huzurunda yapılan sulhlar için bir geçerlilik şartı öngörülmüştür. Buna göre, taraflar mahkeme huzurunda sulh olmak istediklerini bildirdikleri taktirde, bu sözlü beyanlarının tutanağa geçirilerek sulh olan taraflara okunması ve imzalattırılması gerekmektedir. Sulhun yazılı olarak yapılması hâlinde ise tarafların bu konudaki beyanlarını içeren dilekçelerinin tutanağa yazılarak eklenmesi gerekir (HMK m. 154/4). Bu hükümden hareketle sulhun tutanağa geçirilmesinin, taraflara okunmasının, onların onayının alınmasının ve (varsa) itirazlarının da tutanağa geçirilmesinin sulhun sonuç doğurabilmesi için zorunlu şartlar olduğu söylenebilir (Kuru, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul, 2001, s. 3753).
Sulhun şekli konusunda üzerinde durulması gereken bir başka husus da mahkeme dışında yapılmış olan sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulhe dönüşebilmesi için mahkemeye verilmesi ve mahkeme tarafından tutanağa geçirilmesi, duruşmada taraflara okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın taraflarca imzalanması gerekmektedir. Burada sulh sözleşmesinin içeriğinin ayrıca duruşma tutanağına geçirilmesine de gerek yoktur. Çünkü duruşma tutanağına eklenen belgeler de tutanak hükmündedir.
Sulhun etkisi HMK’nın 315. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Şu hâlde mahkeme içi sulh, mahkeme tarafından bir hüküm verilmesine gerek olmaksızın davayı sona erdirir. Tarafların sulh yapmaları durumunda mahkeme sulh sözleşmesine göre karar verecek; taraflar sulhe göre karar verilmesini istemezlerse “karar verilmesine yer olmadığına” karar vermek suretiyle yargılamaya son verecektir. Diğer bir deyişle, mahkeme içi sulh davayı kendiliğinden sona erdirdiğinden mahkemenin bu sonucun ortaya çıkmasını sağlamak için ayrıca bir hüküm vermesine de gerek yoktur. Zira sulhun temel işlevi hükmün tamamlayıcısı olmak değil; hüküm yerine geçmektir. Dolayısıyla sulhun bizzat kendisinin ayrıca bir mahkeme hükmü verilmesine gerek olmaksızın doğrudan doğruya davayı sona erdirmesi doğaldır. Bu bakımdan mahkemenin vereceği “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı” davanın sulh nedeniyle konusuz kaldığını tespit ve tevsikten öte bir anlam taşımayacaktır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesinin 2020/9 Esas, 2020/311 Karar sayılı ilamı) Bu kapsamda taraf vekillerinin beyanları doğrultusunda dava sonrası sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: İzah olunan gerekçelerle,
1-Dava sonrası sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Talep gibi, taraflar aleyhine/lehine yargılama gideri ile vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, tarafların yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 44,40-TL ve tamamlama harcı olan 1.317,00-TL toplamı olan 1.361,40-TL’den mahsubu ile fazla yatan 1.091,55-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine re’sen iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 (iki) hafta içinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/12/2023

Katip

Hakim