Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/628 E. 2020/427 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/628 Esas
KARAR NO : 2020/427

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2019
KARAR TARİHİ : 16/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 08.06.2013 tarihinde ”Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” imzalandığını, davalının müvekkil şirket nezdinde 09.07.2018 tarihi itibariyle çalışmaya başladığını ve Planlama bölümünde Planlama Müdürü olarak yaklaşık 9 ay süreyle çalıştığını, müvekkili şirket nezdindeki ilgili üretim programlarına göre üretim planlama, malzeme planlama ve kapasite/iş gücü planlama faaliyetlerini yürüttüğünü, davalı yanın müvekkili şirketin üst yönetimince alınan kararlar çerçevesinde belirlenen hedefler üzerine çalışma yaptığı, üretim alanının her aşamasında çalıştığını, müvekkil şirkete ait ticari sırlar, üretim teknolojisi ve özet üretim sırları hakkında oldukça önemli bilgilere sahip olduğunu, iş akdinin 31.05.2019 tarihli istifa dilekçesi doğrultusunda 31.05.2019 tarihinde davalının kendi iradesi ile sona erdiğini, taraflar arasındaki Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinin “Rekabet Yasağı” başlıklı 7. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, davalı yanın müvekkili şirket ile arasındaki sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 yıllık süre boyunca …, …, …, … ve … illeri sınırları içerisinde müvekkili şirketin işiyle rekabet halinde olan herhangi bir şirkete bağlı çalışmayacağı, rekabet yasağına aykırı davranmayacağı, aksi takdirde davalının müvekkil şirketin bu sebeple uğradığı zarar ve ziyan ile 10 (on) aylık brüt maaşı tutarında cezai şartı ödeyeceğinin davalı tarafından taahhüt edildiğini, ancak davalının müvekkili şirket ile arasındaki iş sözleşmesine aykırı olarak merkezi …’da bulunan ve müvekkil şirket ile rekabet halinde olan dava dışı … AŞ bünyesinde çalışmaya başladığını, … AŞ’nin müvekkili şirket ile benzer konularda hizmet verip savunma sanayi alanında faaliyet göstererek askeri araçlar ürettiğini, ayrıca yedek parça, teçhizat, ekipman ve aksesuar üretimi de yapmakta olduğunu ve müvekkili şirket ile aynı konularda faaliyet gösterdiğini, … AŞ ile müvekkili şirketin faaliyet konusunun, iş ürünleri, piyasaya arz ettikleri ürünlerin aynı olduğunu, iş faaliyetlerindeki benzerlik sebebiyle dava dışı … AŞ ile müvekkili şirket arasında rekabet ilişkisinin olduğunun son derece açık olduğunu, davalının müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağını ihlal etmesi sebebiyle müvekkili şirkete 10 aylık brüt maaşı tutarında cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunu belirterek, tüm bu nedenlerle davalının 13.500,00-TL olan son brüt ücretinin 10 (on) katı tutarı olan 185.000,00-TL cezai şart bedelinin, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00-TL’sinin ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Dava vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, HMK md 17 uyarınca tacirler arasında olmayan yetki sözleşmesinin bağlayıcı olmadığı, HMK 6. maddesi hükmüne göre davalının yerleşim yeri olan … Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, esasa ilişkin olarak ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.9.2008 tarih ve E:2008/9-517 K:2008/566 sayılı kararında da benimsendiği üzere cezai şartın istenebilmesi için işverenin uğramış olduğu zarar miktarının tespit edilmesi gerektiğini, bunun tespiti için ise işçinin davacı işyerine giriş-çıkış tarihinin öncesi ve sonrası yıllara ait faaliyetlerine ilişkin finansal veriler, defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak var ise böyle bir zararın oluştuğu ve bu zararın davalı işçi tarafından işveren davacıya verildiğinin tespiti gerektiğini, davacı firmanın, çalışanları ile imzaladığı iş akidlerine genel işlem şartlarına aykırı olarak rekabet yasağına ilişkin fahiş miktarlarda cezai şart hükümleri koyduğunu, rekabet yasağı maddesinin genel işlem koşullarına aykırı olduğu, gerekli bilgilendirme yapılmayarak müzakere edilmemiş olduğunu, bu nedenle TBK md 21 kapsamında geçersiz olduğunu belirterek, haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava, iş akdinde yer alan rekabet yasağı hükmünün iş akdinin feshinden sonra davalı işçi tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle, iş akdine dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında düzenlenen, hizmet sözleşmelerindeki rekabet yasağı hükümleridir.
12.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre, “6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.”
7036 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 5521 sayılı Kanunun 1. maddesinde ise iş mahkemelerinin görev tanımı “İş Kanununa göre işçi sayılan kimseler ile işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi” şeklinde yapılmıştı.
Davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte (2019) yürürlükte olan 7036 sayılı Kanunun 5/1-a maddesi ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek, mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinden farklı olarak, İş Kanunu kapsamında kalmayan ancak TBK’nın hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da, iş mahkemelerinin görev alanına alınmış, ayrıca 5521 sayılı Kanunda “iş akdinden veya İş Kanunundan kaynaklanan hak iddiaları” şeklinde sınırlandırılmış olan “konu bakımından görev” kısmı da genişletilmek suretiyle, “sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıkları” şeklinde tanımlanarak, İş Kanunu dışında her türlü kanundan doğan hukuk uyuşmazlıkları da iş mahkemelerinin görev alanına dahil edilmiştir.
Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı Yasa, 6102 sayılı TTK’dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bu hali ile, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine aittir. Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevini belirleyen 6102 sayılı TTK md 5’e göre tüm ticari davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmişse de, maddenin ilk cümlesi “aksine hüküm bulunmadıkça” şeklinde başlamakta, 7036 s.K md 5/1-a hükmü de bu açıdan “TTK md. 5’in aksine hüküm” niteliği taşımaktadır.
TTK md. 4’te yer alan “TBK md 444 ila 447 hükümlerine dayalı davaların mutlak ticari dava olduğuna” dair hüküm nedeniyle, iş akdinin feshinden sonra işverence işçiye karşı açılan bu türden davalarda 7036 sayılı Kanun öncesi (TTK md 5’in aksine hüküm bulunmadığından) asliye ticaret mahkemeleri görevli ise de, 12.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda yer alan ve görev konusunda TTK md 5’te yer alan hükme göre “sonraki tarihli özel kanun hükmü” niteliği taşıyan, bu nedenle normlar arası çatışma halinde öncelikle uygulanması gereken 7036/md 5/1-a hükmü uyarınca, iş akdi sona ermiş olsa da, iş akdinden ve aynı zamanda kanundan (TBK) kaynaklanan her türlü hukuki uyuşmazlık tanımına giren davaya bakmakta, ihtisas mahkemesi sıfatıyla iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmakla, görev konusu kamu düzeninden ve yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken dava şartı olduğundan, aşağıdaki şekilde HMK md 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Nitekim İstanbul BAM 13 HD’nin 2019/6 E 2019/715 K sayılı, 2020/854 E 2020/917 K sayılı kararları, aynı konuda iş mahkemesi ve asliye ticaret mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararları üzerine yargı yeri tayinine ilişkin İstanbul BAM 37 HD’nin 07/10/2020 tarihli 2020/892 E 2020/1795 K sayılı “yargı yeri olarak iş mahkemesinin belirlenmesine” dair kararı da aynı yöndedir.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere:
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan, usulden reddine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/10/2020

Katip …

Hakim …