Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/625 E. 2023/558 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/625 Esas
KARAR NO : 2023/558

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2019
KARAR TARİHİ : 20/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Çek üzerinde keşide tarihinde ve bedel kısmında yapılan değişikliğie ilişkin imza müvekkile olmadığını, gözle görülür şekilde tahrifat yapıldığını, keşide tarihi ve bedel kısmı müvekkil imza ve onayı olmadan değiştirildiğini, çekin üzerindeki miktar ve tarih kısımlarında oynama yapıldığını, bu kısımlar tarafımızca paraflanmamış olup tarih ve miktarda oynama yapılmış çek kambiyo vasfını imza eksikliği nedeniyle kaybettiğini, düzeltmeler geçerli ve gerçek imza/paraf olmadan yasal olarak çek olarak kullanılması mümkün olmadığını, takibe konu çek şubat ayında vadesinde bankaya takas sisitemiyle sorulduğunu, lehdar tarafından geri çekildiğini, bu işleme ilişkin ve çekin asıl tarihine dair ekran görüntüleri ekte sunulmuş olup ilgili bankadan da celbini, çekin şirketimize teslim edileceği lehtar tarafından belirtilmişse de teslim yerine tahrifat yapılarak kullanıldığını, sonrasında takibe konu edildiğini, çek üzerinde imza/parafların şirket yetkililerinin eli mahsulü olmadığını, müvekkili takibe konu çek ve benzer mahiyette diğer çeklerle ilgili Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunulduğunu, şikayet dilekçesinde benzer şekilde bankadan iadesi alınan çeklerin daha sonra tahrif edilerek kullanılması nedeniyle … hakkında şikayette bulunulduğunu, icraya konu çek sebebiyle icra alacaklısı şirkete ve çek lehtarına müvekkilimin herhangi bir borcu bulunmadığını, alacaklı haksız ve kötü niyetli ve müvekkilimi ticari olarak zorda bırakacak şekilde takip başlatıldığını, haciz işlemi uygulandığını, müvekkili araçları üzerinde haciz ve yaklama işlemi banka hesaplarına ise haciz ve bloke işlemleri uygulandığını, icra kasasına ödenen teminatın alacaklıya verilmemesi hususunda yeniden tedbir talep ettiklerini, arabuluculuk görüşmesi öncesinde icra kasasına ödenen paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin …D.İş sayılı dosyasından karar alınmış ve mahkeme veznesine teminat yatırıldığnıı, dosya borcu da icraya yatırıldığını, davaya konu icra dosyasına yatırılan paranın mümkünse teminatsız, mahkeme aksi kanaatte ise teminat mukabili yeniden tedbir kararı verilmesini, … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin …D.İş dosyasına yatırılan teminatın mahkemeniz dosyasına istenmesini, müvekkilim hakkında yapılan icra takibinde haciz uygulandığını, müvekkilim lehine manevi tazminat hükmedilmesi gerektiğini açıklanan nedenlerle öncelikle dava konusu çek tahsili halinde müvekkilimizin telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağından … 18. İcra Müdürlüğü … E. icra takibinin dava sonuna kadar teminatlı/teminatsız durdurulmasını, icra dosyasına teslim ödenecek teminatın nakit ya da metubunun dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi hususunda karar verilmesine ve hacizlerin kaldırılmasına, … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.iş dosyasına yatırılan teminatın mahkeme dosyasına istenmesini, Menfi Tespit Davamızın Kabulü ile müvekkillerimizin davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespitine, Dava konusu takibin iptaline, çekin iadesini, davalı kötüniyetli olarak icra takibi başlattığı için% 20 den aşağı olmayacak şekilde kötüniyet tazminatı ödettirilmesini, haksız haciz sonucu müvekkilimin uğradığı baskı ve mal varlığı üzerine haciz konulması sebebiyle manevi tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı Borçlu …Tic. Ltd. Şti. tarafından … T.A.Ş. … Şubesi’ne ait, 20.07.2018 keşide tarihli 60.000 TL bedelli … numaralı çek keşide edilerek tedavüle çıkarılmış ve bir çok ciro ile devir yapıldıktan sonra son olarak yetkili hamil olan Müvekkile ciro edilerek teslim edildiğini, çek 26.07.2019 tarihinde … TAŞ. … Şubesine ibraz edilmiş ve karşılığının bulunmadığı öğrenilmiştir. Davacı taraf ile yapılan tüm iyi niyetli görüşme taleplerimize rağmen yetkili hamil olan müvekkilime ilgili çek karşılığı ödenmemiştir. Bunun üzerine … 18. İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyası ile davacı borçlu ve diğer borçlu cirantalar aleyhine yasal takibe başlanıldığını, işbu takibe, davacı tarafından süresinden sonra haksız ve hukuka aykırı olarak yaptığı itiraz … 19. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyası ile reddedilmiştir. İşbu dosyanın mahkemeniz dosyasına celp edilmesine karar verilmesini, davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak huzurdaki dava açıldığını, müvekkili iyi niyetli 3. kişi olup ilgili çekin yetkili son hamilidir. davacının iddiaları haksız ve hukuka aykırı olduğu gibi iyi niyetli 3. şahıs olan müvekkilimin haklarına halel gelmesi kabul edilebilir olmadığını, müvekkili söz konusu çeki kendisinden önceki ciranta olan …’dan alacağına karşılık teslim ve devir aldığını, itiraz eden davacı, -kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte- çek üzerinde keşide tarih ve bedel kısmında yapılan değişiklik imzanın sahibi olamasa dahi iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu, keşideci, imzasını inkar etmemiş sadece paraf imzasını inkar etmektedir. Yani keşideci, borca konu çeki keşide edip piyasaya sürdüğünü inkar etmediğini, davacı borçlu ilgili çekin tarih ve bedel kısmında yapılan düzeltmenin yanında bulunan imzanın/parafın kendisine ait olmadığını belirttiğini, sahte imza iddiası da bir nisbi def’i olup sadece belli senet alacaklısına karşı ileri sürülebileceğini, sadece belli bir senet alacaklısına karşı belirli hukuki ilişkide olan borçlu tarafından ileri sürülebilen defiler nisbi defiler olduğunu, bu anlamda, ehliyetsizlik, yetkisiz temsil, sahte imza, vb tüm şahsi defiler etkileri bakımından nisbi defi sayıldığını, davacı, dava dilekçesinde her ne kadar çek ile ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına “…” hakkında şikayette bulunulduğu iddia etmişse de bu durumun huzurdaki davaya bir etkisi bulunmamaktadır. Davacının dava dilekçesinde belirttiği “…” isimli kişi ile Müvekkilimin hiçbir ilgi ve alakası bulunmamakta olup kendisini de tanımadığnıı, ilgili kişinin şikayet edilmesi durumunda sonuç ne olursa olsun huzurdaki davayı etkilemeyeceğini, bununla birlikte madem ki, davacının bu yönde bir şikayeti varsa neden ilgili çekin iptali / ödeme yasağı için hiçbir başvuru dahi yapmadığı neden şimdiye değin herhangi bir hukuki girişimde bulunmadığı tarafımızca anlaşılamadığnıı, davacının, müvekkilimin alacağına kavuşmasını engellemek yahut sürüncemede bırakmak için kötü niyetli olduğunu açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini, … 18. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibin devamı ile icra dairesine depo edilen alacağın Müvekkilimize ödenmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı borçlu üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
Davacı vekilinin 04/10/2022 tarihli ıslah dilekçesinde müvekkilin davalı tarafından kötüniyetli olarak icra takibine konu edilen kıymetli evrak sebebi ile ticari ve ekonomik itibarı zedelenmiş olup bu hususta, dosya içeriğine göre müvekkile ait olmadığı tespit edilen imza sebebi ile işbu davadaki haklılılğı ortaya çıktığını, manevi tazminat talebinin müvekkilinin maruz kaldığı haksız takip sebebi ile uğradığı ticari ve ekonomik itibar kaybı ve takip sebebi ile yatırdığı teminatın ekonomik koşullar sebebi ile değer kaybetmesi dikkate alınarak 5.000 TL olarak belirlediklerini, manevi tazminata ilişkin dava dilekçemizi ıslah ettiklerini ve talebin 5.000 TL olduğunu, haklı davamızın bütün taleplerimiz yönünden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, İİK’nın 72.maddesi uyarınca … T.A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 20/07/2019 keşide tarihli, 60.000,00-TL bedelli çek dayanak yapılarak açılan … 18.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitini ve dava konu çekin istirdatını talebine ilişkindir
Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan kurum, Kanunumuzda “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir. Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik-ferilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.
Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (Pekcanıtez, H./Özekes, M./Akkan, M./ Taşkorkmaz, H.:Medeni Usul Hukuku, C. II, s:1092,1093 vd).
Bu açıklamalara göre dosyamızda davacının mahkememize ilettiği tek dava dilekçesi ile birden fazla talepte bulunduğu, dava şartlarının ve hukuki yararın bulunup bulunmadığının her bir dava yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. (Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2021/751 Esas, 2021/1231 Karar sayılı ilamı)
Somut davada da İİK’nın 72.maddesi uyarınca çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine istem ile çekin iadesi(istirdatı) ayrı ayrı talep edilmiş görünmektedir. TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdat talebi ve İİK m.72 maddesi kapsamında yargılama da ispat külfetleri farklılık arz etmektedir.
İİK’nın 72.maddesi uyarınca çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine istemi yönünden, dava dilekçesinde açıkça keşide tarihi ve bedeldeki değişiklik imzalarının davacı keşideciye ait olmadığı itirazında bulunulduğu görülmüştür.
Mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 Sayılı TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
6102 Sayılı TTK’nın 818. (eTTK.nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK.nun589) maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez”. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 Sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
Ancak Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık (tahrifat) iddiası mutlak def’idir ve mahkemece bu iddia incelenmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2015 gün ve 2013/19-1746 E., 2015/896 K.).
Somut olayda davacı kendi imzası olarak görünen keşide tarihi ve bedeldeki değişiklik imzalarının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasının incelenmesi gerekmiştir.
Çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı, imzanın da sahte olduğu yönündeki itirazlar, davacı iddiası çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden 6100 Sayılı HMK’nın 266. maddesi uyarınca bilirkişi incelemesi ile sonuçlandırılmış; dosya kapsamında bulunan 16/06/2022 tarihli ATK Fizik İhtisas Dairesi raporuna göre, değişen keşide tarihinde davacı şirket yetkilisi Mehmet Hekimoğlu’nun imza örneklerini alınarak, inceleme konusu çek ön yüzdeki keşide tarihi ve bedel bölümlerinde atılı basit tersimli imzalar ile dava dışı …’nun mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel …’nun eli ürünü olmadığı sonucuna varıldığı görülmektedir.
Kural olarak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK.’nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 Esas, 2006/231 Karar sayılı kararı).
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 15/01/2020 tarihli 2019/274 Esas ve 2020/217 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; HMK’nun 207. maddesi hükmü gereğince senetteki düzeltmelerin keşideci tarafından paraf edilmesi gereklidir. Yani, senette mevcut olan çıkıntı veya senet metni altındaki hak ve silinti ayrıca tasdik edilmemiş ise; inkâr halinde yok hükmündedir. Bu nedenle, senet üzerinde yapılan değişikliklerin geçerli olabilmesi için, düzenleyen tarafından imza veya paraf edilmek suretiyle onaylanması gerekir. İmzaya veya paraf imzasına itiraz halinde ise, mahkemece, yöntemince imza incelemesi yapılmalıdır. Düzeltmenin paraflı olmaması veya imzanın keşideciye ait olmadığının anlaşılması halinde, düzeltme yok hükmünde olup, senedin düzeltme öncesi durumuna göre değerlendirme yapılır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/06/2018 tarihli 2017/19-1630 Esas ve 2018/1186 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; bir çekin keşide tarihinin değiştirildiği iddiasında, ibraz süresi belirlenirken değişiklikten önceki keşide tarihi esas alınır.
Keşide tarihinin çek borçlusunun izni ve parafı ile değiştirilebileceği öğretide ve Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. (Yargıtay 11. HD’nin 25/09/2008 tarih ve 2007/7774 esas-2008/10540 sayılı kararı ile bu şekilde değiştirilmiş çekin geçerli olduğuna ilişkin mahkeme tespiti onanmıştır.)
Çekin ibraz süresinin belirlenmesi için, değiştirilmiş keşide tarihinin geçerliliğinin kesin olarak tespiti zorunludur. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2020/423 Esas, 2021/1335 Karar sayılı ilamı)
Eldeki davada, davaya konu çekin keşide tarihinin sahte parafla 20/07/2019 olarak değiştirildiği iddia edilmiş; dosya kapsamında dava konusu çekin tahrifattan önceki keşide tarihinin tespitine yönelik … tarafından müzekkereye daha önce cevap verilmiş olduğu, ilgili çekin tahrifattan önceki keşide tarihinin 20/02/2019 olduğu, süresinde ibraz işlemine konu edilmediği tespit edilmiştir.
Senet metninden anlaşılabilen bütün defiler mutlak defi olup herkese karşı ileri sürülebilir. Şayet çekteki parafın keşideciye ait olmadığının tespiti halinde, keşide tarihi değişikliği sonrası çekte yeni bir imzası bulunmayan davacı TTK m.748 gereği, “Değişiklikten önceki metinden sorumlu” olacağından; ilk keşide tarihi olan 20.02.2019 tarihine göre çekin yasal süresi içinde bankaya ibraz edilip edilmediğinin araştırılması gerekmiş; … ve … tarafından verilen cevaplara göre çekin davacı yönünden süresinde ibraz edilmemiş olduğu, TTK m.796 ve 808 gereği, davalı kambiyo hukukuna dayalı olarak davacıya müracaat hakkını kaybettiği gibi davacı ile davalı arasında temel ilişki de bulunmadığından çeke dayalı talep hakkının olmadığının kabulü ile icra müdürlüğü yazı cevabına göre de icra dosyasının feragat ile kapatıldığı da görülmekle; davacının dava konusu … T.A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 20/07/2019 keşide tarihli, 60.000,00-TL bedelli çek dayanak yapılarak açılan … 18.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptali talebi hakkında takibin infazen kapatılması nedeniyle konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafından düzgün ciro silsilesi ile iktisap edilen çekteki keşide tarihi ve bedeldeki değişiklik imzalarının sahte olduğunun bildiği ve kötüniyetli olduğunun kabulüne gerekçe olamayacağından, davacı ile davalı arasında temel ilişki bulunmayıp, imzaların istiklali ilkesi gereğince, düzgün ciro silsilesi ile çeki elinde bulunduran hamilin, önceki imzaların sahteliğini araştırma yükümlülüğünün olmamasına ve dosya kapsamında da davacının kötüniyetli olarak icra takibi yaptığına ilişkin başkaca delil bulunmamasına göre, davalının kötüniyet tazminatı isteminin reddine; karar verilmiştir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2020/669 Esas, 2022/146 Karar sayılı ilamı)
Davacının çekin TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdadı yönelik talebinin netice-i talep kısmında çekin iadesi ayrıca talep edilmiş olduğundan, ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde, “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca, işbu davada çekin yetkili hamili olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacı tarafından, çeki elinde bulunduran kişi aleyhine karşı ikame edilmesi gerekir.
TTK 792 mad gereğince “çek herhangi bir şekilde hamilin elinden çıkarsa, çeki elinde bulunduran hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” işbu davada davacı çekin rızası hilafına elinden çıktığını ve davalının çeki kötü niyetle iktisap ettiğini veya iktisapta ağır kusurlu olduğunu ispatlaması gerekir. Aksi durum çekin mücerretlik ilkesine aykırıdır. Dava dava yığılması şekliyle çek istirdadı olarak da açıldığından davanın çeki elinde bulunduran hamile karşı açılması gerektiği, davalının takip alacaklısı hamil sıfatının bulunduğu sabittir.
Bu madde uyarınca ispat yükü, çekin yetkili hamili olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının bu hususların yanı sıra ayrıca davalının çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu ileri sürüp kanıtlaması gerekmektedir.
Kanun hükmü uyarınca davacının,
– kendisinin yetkili hamili olduğunu ve
– yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu birlikte kanıtlaması gerekmektedir.
Somut dava dilekçesi içeriğinden ve çek fotokopisinden açıkça anlaşılacağı üzere davacı şirket keşideci konumda olup, çekin hamili olduğu yönünde bir iddiası bulunmamaktadır. Bu haliyle bir ödeme aracı olan çek ile borç altına giren keşidecinin çekin iadesi yönünde talepte bulunabilmesi için gerekli olan meşru hamil olma ve dolayısıyla çek bedeli üzerinde hak sahibi olma iddiası söz konusu olamayacağından davacının çekin iadesine yönelik talebinde hukuki yararı bulunmadığından bu talep yönünden davanın usulden reddine yönelik hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
Dava yığılması halinde birbirinden bağımsız her talep her bir talep için vekalet ücretinin de bağımsız değerlendirileceğine dair yasada ve buna bağlı olarak AAÜT’nde de bir hüküm bulunmadığından tek dava açıldığı gözetilerek taleplerin toplam değeri ve kabul ya da reddedilen miktarların toplamı esas alınarak tek vekalet ücreti hesaplanmalı her bir talep için ayrı ayrı ücret takdir edilmemelidir. (Z. Gözütok, Hüküm Kurma Esasları ve Gerekçe, I. Baskı, Ankara 2017, s. 87).
Davanın dava yığılması şekliyle rıza hilafına elden çıkan çekin TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdadı ve İİK’nın 72.maddesi uyarınca çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin dava nedeniyle borçlu olmadığı sabit bulunmakla, reddedilen çek istirdadı talebi yönünden vekil ile temsil edilen davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının dava konusu … T.A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 20/07/2019 keşide tarihli, 60.000,00-TL bedelli çek dayanak yapılarak açılan … 18.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptali talebi hakkında takibin kapatılması nedeniyle konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının … T.A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 20/07/2019 keşide tarihli, 60.000,00-TL bedelli çekin istirdatına yönelik talebinin hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h maddesi yollaması HMK 115/2 madde hükmü uyarınca usulden reddine,
3-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
4-Davacının haksız haciz nedeniyle manevi tazminat talebi yönünden dosyanın işbu dava dosyasından mahkememizin görevli olup olmadığının tespiti için TEFRİKİNE, mahkememiz son esasından sonraki sıraya esas kaydının yapılmasına,
5-Kabul edilen dava değeri (66.985,48-TL) üzerinden alınması gereken 4.575,77-TL harçtan başlangıçta peşin alınan 1.229,58-TL peşin harç ve 86,00 TL ıslah harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye ‭3.260,19-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 1.229,58 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı ve 86,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.359,98-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 506,25-TL posta ve tebligat masrafı ve 1.295,00 TL ATK ücreti olmak üzere toplam 1.801,25-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 11.520,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/06/2023

Katip …

Hakim …