Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/622 E. 2020/579 K. 01.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1159
KARAR NO : 2020/550

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/12/2018
KARAR TARİHİ : 19/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan olan alacağının tahsili için 09.11.2018 tarihinde … 23. İcra Müd. … E. sayılı dosya ile takibe başlandığını, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalının da süresinde kötüniyet ile icra takibine haksız ve yersiz olarak itirazda bulunarak takibi durdurduğunu, müvekkili şirketin 03.08.2018 tarihli proforma Invoıce karşılığında şirket hesabı olan … IBAN numarasına 50.040 Euro para yatırdığını, ancak borçlu şirketin müvekkili şirkete ne proforma faturadaki malı gönderdiği ne de şirket hesabına gönderilen parayı iade ettiğini, davalının haksız ve yersiz olarak yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından “03.08.2018 tarihli yatırdan havale dekontu” sebebiyle, davalı şirket aleyhine 09.11.2018 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı ve işbu takipte, 310.798,00 TL Asıl Alacak ve 15.940,00 TL İşlemiş % 19,50 Ticari faizi olmak üzere toplam 326.738,00 TL alacağın icra harç ve masrafı vekalet üc. takip tarihinden itibaren işleyecek % 19,50 yıllık yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep olunduğu, örnek 7 ödeme emrinin davalı borçlu şirkete 13.11.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı/borçlu şirket vekilinin İcra Müdürlüğü’ne sunduğu 16/11/2018 T.li (UYAP) dilekçesi ile, “…ödeme emrinin içeriğinin tamamına itiraz ettikleri, müvekkilinin takip alacaklısına herhangi bir borcu olmadığı,” … itirazlarının kabulü ile icra dosyasından yapılmış olan bütün işlemlerin iptali ile takibin durdurulmasına karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarına göre davacının takibe esas kıldığı havaledeki ödemenin ne için gönderildiğine dair muhasebesel kayıt olup olmadığı, davalının halihazırdaki mevcut inkarı karşısında havale tarihi gözetilerek bu durumun irdelenmesi suretiyle havale ilişkisine konu bu paranın davacının iddia ettiği üzere davalının göndermesi gereken mal için verilip verilmediği, buna göre davalının uhdesinde ve davacı aleyhine karşılıksız kalan bir miktarın bulunup bulunmadığına “havale nedeniyle ödenen paranın karine olarak borcun ifası için yapılmış olduğu” karinesi dikkate alınmak suretiyle bu yönde tarafların lehine ve aleyhine muhasebesel veri olup olmadığı, sonuç olarak davacının akdi ilişkiye konu malın teslim edilmemesi nedeniyle yaptığı anlaşılan ödeme nedeniyle davalıdan alacaklı haline gelmesine yol açan miktar olup olmadığı, yine davalının temerrüde düşmesine yol açan durum var ise işlemiş faiz miktarının tespiti noktalarındadır.
Davacının iddia ettiği mal satımına ilişkin akdi ilişki çerçevesinde dayanak banka havale dekontuna istinaden davalıya ödeme yaptığı, bu ödemenin”… T. Ve … sayılı proforma fatura için ödeme” kaydını açıkça içerdiği, bu kayde istinaden 50.040 EURO miktarında ödeme yapıldığı tartışmasızdır.
Dava İİK m.67 hükmünden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasında uyuşmazlık, konusu çerçevesinde taraf şirketlerinin defter ve kayıtlarının incelenmesine dair ara karar oluşturulmuştur. Bilirkişi 21/02/020 tarihli raporunda; “davacı şirketin, VUK. m.182 ve 6102 sayılı TTK m.64’e göre tutulması gereken 2018 yılına ait ticari defterlerin TTK m.64 ve VUK 20-226 uyarınca açılış tasdiklerinin yaptırıldığı; TTK m.64’e göre kapanış tasdikine tabi olan 2018 yılına ait yevmiye defterinin kapanış tasdikinin de yaptırıldığı, o halde davacı şirketin ticari defterlerinin T.T.K. Ve V.U.K. hükümleri ile Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine uygun olduğu, davalı şirketin ticari defterlerini incelemeye sunmadığından, davalının ticari defter ve belgelerinin incelenemediği, davacının ticari defterlerinin ve dosyaya sunduğu belgelerin incelenmesi neticesinde; davacı şirketin, davalı şirketin …., … sayılı proforma faturası ile toplam 62.550,00 EUR fiyat teklif ettiği (birim fiyatı 208,50 eur’dan 300 mt ağırlığında) “soda külü yoğun” malının alımı maksadıyla 03/08/2018 tarihinde davalı şirketin… Bankası EUR hesabına 50.040,00 EUR ödeme yaptığı ve işbu ödemenin TL karşılığını {yani 293.734,80 TL’yi 02/08/2018 T.ndeki 1 eur=5,8700 döviz alış kuru ile) hesaplayarak 03/08/2018 tarihinde yevmiye defterine kaydettiği; yani davacının davalı şirketin … Bankası AVRO hesabına yaptığı 50.040,00 EUR ödemenin, birim fiyatı 208,50 AVRO olan “soda külü yoğun” malı için yapılmış olduğunun anlaşıldığı; bu haliyle de davacının davalıya ödediği tutar karşılığında, davalının davacıya 240 metre ağırlığında (50.040,00 eur/208,50 eur birim fiyat=240) “soda külü yoğun” malı göndermesi gerektiği; fakat davalının kendisine yapılan bu ödemenin karşılığı olan malı davacıya gönderdiği/teslim ettiği veya söz konusu ödeme tutarını (50.040,00 Avro’yu) davacıya iade ettiği yönünde herhangi bir belge sunmadığı; bu haliyle de davacının, ödemesini yapıp da teslim alamadığı mal dolayısıyla davalıdan 50.040,00 AVRO tutarında alacağının mevcut olduğu, işbu alacağın takip tarihi (09/11/2018) itibariyle TL karşılığının 09/11/2018 T.ndeki 1 AVRO=6,2379 efektif satış kuru ile) 312.144,52 TL olduğu, huzurdaki davaya konu takipte ise 310.798,00 TL asıl alacak talep edildiği, davacı şirketin ticari defterlerinde, davalı şirkete gönderilen 293.734,80 TL’lik banka vasıtasıyla ödeme haricinde davalı şirketten alınmış herhangi bir mal alış kaydına ve/veya taraflar arasında borç/alacak ilişkisini veya ticari ilişkiyi gösterir herhangi bir kayda rastlanmadığı gibi davalı şirketin davacı şirkete yaptığı herhangi bir ödeme kaydına da rastlanmadığı; dolayısıyla davacı şirket ile davalı şirket arasında davalıya gönderilen para haricinde herhangi bir kayıt ve bu para transferinden önce veya sonra davacının davalıya herhangi bir borcunun mevcut olmadığı; yani davacının ticari defterlerinde, “havale nedeniyle ödenen paranın karine olarak borcun ifası için yapılmış olduğu” yönünde herhangi bir kayıt bulunmadığı, davacı tarafından, malın teslimi için veya mal teslim edilmediği için ödenen paranın iadesi için ihtar çekilip davalının temerrüde düşürüldüğü yönünde herhangi bir belge sunulmadığı; ayrıca davalının “proforma fatura konusu malı teslim etmesi gereken tarih” hususunda da herhangi bir bilgi/belgeye rastlanmadığı; dolayısıyla davalının temerrüde düşmesine yol açan durum ve temerrüt tarihi tespit edilemediğinden takip öncesi dönem için işlemiş faiz hesabı yapılamadığı; davacının takip öncesi dönem için talep ettiği 15.940,00 TL işlemiş faiz talebinin değerlendirmesinin Mahkemenin takdirinde olduğu, taraflar tacir olup, alacak da borçlunun ticari işletmesi ile ilgili olduğundan, takip tarihinden itibaren asıl alacağa ticari faiz talep edilebileceği, 3095 sayılı Kanunun 2/2. maddesine ve TCMB. tebliğlerine göre, takip tarihi (09/11/2018) itibariyle uygulanması gereken ticari faiz oranın da talep edildiği gibi yıllık %19,50 olduğu hususlarının tespit edildiği” hususlarında açıklamasını yapmıştır.
Davacı tarafından davalıya banka havalesiyle gönderilen para karşılığında mal teslim edilmediği iddiasıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali davasında, takibe esas olan havale dekontunda açıkça havale belgesinde belirtilen ödemenin proforma fatura nedeniyle gönderildiği belirtilmiştir. Bilindiği üzere ticari hayatta “proforma fatura” bir anlamda normal fatura düzenlenmeden önce düzenlenen bir ön fatura, bir başka deyişle bir anlamda teklif faturası niteliğindedir. Bu nedenle proforma faturaların karşılığı bir hizmet veya ürün verilmesi söz konusu değildir. Somut olayda proforma fatura nedeniyle davacının, havale belgesinde belirtilen miktarı davalı hesabına gönderdiği ise açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim davacı vekilinin iddiası malların gönderilmediğine ve ödemenin karşılıksız kaldığına ilişkindir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında kabul edildiği üzere havale yoluyla yapılan ödemeler kural olarak ve aksi ispat oluncaya kadar bir borcun ifası için yapılan ödemelerdir. Ne var ki somut olayda davacı havale belgesinde ödemeyi ne için yaptığını açıkça belirtmiştir. Davacının bu ödemeyi proforma faturaya konu ürün için yapmış olduğuna dair kayıt, havaleyle ilgili karinenin davacı aleyhine uygulanması engel teşkil etmektedir. Zira ödemeyi alan davalı bu ödemeyi mevcut kayıt çerçevesinde almıştır. Bankadan gelen cevabi yazıda da davacı aleyhine veri teşkil edebilecek bir şerh, kayıt veya davalının başka bir savunması mevcut değildir. Hal böyle olunca davacının proforma fatura bedeli olarak gönderdiği bedel karşılığı mal almadığı yönündeki iddiası konusunda davacı lehine karine oluşmuştur. Davalı tarafından faturaya konu malın teslim edildiğine dair ise davalının somutlaştırdığı bir vakıa ve bu vakıayı ispatlayan somutlaştırdığı bir delil ise mevcut değildir.
Öte yandan davacı kendi defter ve kayıtlarına göre davalıdan alacaklı gözükmektedir. Ancak davacı, davalı tacir olduğundan davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına da dayanmıştır.Davalı şirkete inceleme gün ve saatinde hazır olması gerektiği konusunda ihtarat yapılmış,davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını sunmuştur.
HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari deferlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere bağlıdır.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterlerde HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir.
Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür.”
Somut olayda, davacı tarafın açıkça delil olarak dayanmasına ve mahkememizce de o yönde ara kararı verilip gereğinin yerine getirilmesine rağmen, davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını savunmamıştır. Bu durumda HMK. 220. maddesi uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari deferlere ilişkin açıklamasının, yani icra takibinin dayanağının oluşturan haksız tahsilatın davalı defterlerinin içeriğinden anlaşılacağı yönündeki davacı iddiasının doğru olduğunun kabulü gerekir.
Davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında havaleye konu ödeme nedeniyle davalı şirketten alınmış herhangi bir mal ve alış kaydı veya herhangi bir ticari kaydı gösterir kayıt bulunmadığı gibi davalı şirket tarafından davacı şirket lehine havaleye konu ödemenin veya başkaca bir ödemenin yapıldığına dair davacı aleyhine muhasebesel veri dahi mevcut değildir. Bu itibarla davacı şirketin ticari defter ve kayıtları davalı aleyhinedir. Davalı şirkete usulüne uygun yapılan ihtarlara rağmen davalı şirket ticari defter ve kayıtlarını sunmaktan kaçınmıştır. Davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını sunmamış olması karşısında HMK m. 220 hükmü çerçevesinde davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının davacı aleyhine veri içermediği, bir başka deyişle davalının proformaya konu malları teslim ettiğine dair bir kayıt içermediği kabul edilmiştir. Bu suretle davalı ticari defter ve kayıtlarını sunmamaktan dolayı kanunda belirtilen usuli yaptırım ile karşılaşacaktır.
Bilirkişi raporunda yapılan muhasebesel tespitler mahkememizce yapılan hukuki değerlendirmeler ile uyuşmakta olup davacının takip tarihindeki efektif satış kur miktarı dikkate alındığında takip konusu 310.798,00 TL asıl alacak tutarında alacaklı bulunduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki bilirkişi raporundaki muhasebesel tespitlere ve hesaplamalara itibar etmeye engel gerekçeli bir itiraz ise mevcut değildir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davalının proforma faturaya konu malların teslimi konusunda üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği kabul edilmiştir. Proforma faturaya konu bedeli dahi teslim alan davalının teslime dair hiçbir belge, kayıt ve açıklama sunmaksızın itirazda bulunması haksız ve hukuka aykırıdır.
Öte yandan davacının itirazın iptali davasına konu yapmış olduğu diğer kalem ise takip talebinde belirtilen işlemiş faize ilişkindir. Davacı vekilinin takip talebi ile işlemiş temerrüt faizi talep edebilmesi kural olarak ve BK m.117/f.1 hükmü uyarınca alacaklının ihtarda bulunmasına bağlıdır.Somut olayda alacaklı tarafından düzenlenmiş bir ihtar yazısı ve davalı borçluya tebliğ olunması durumu söz konusu değildir. Bununla birlikte BK m.117/f.2 uyarınca ise borcun ifa edileceği gün taraflarca birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmiş ise bugünün geçmesi ile temerrüt gerçekleşmiş olacaktır.Davacı vekilinin temerrüte esas kıldığı bir ihtarname veya temerrüde esas bir sözleşme hükmüne dayanmadığı ise açıktır. Bu suretle BK. m.117 hükmü dikkate alındığında davacının takip öncesi işlemiş temerrüt faizi talebi haksızdır.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçlunun 310.798,00 TL miktara yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığı kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalıdan tahsil edilmesi talebi haklıdır.
Yapılan açıklamalar karşısında, davacının davasının kısmen kabulüne, … 23. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu 310.798,00-TL asıl alacağa yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin devamına, hükmedilen 310.798,00-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 oranını geçmeyecek şekilde ve talebe uygun yıllık %19,50 ticari faiz işletilmesine, hükmedilen 310.798,00-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin red olunmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE ,
… 23. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu 310.798,00-TL asıl alacağa yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin devamına,
2-Hükmedilen 310.798,00-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 oranını geçmeyecek şekilde ve talebe uygun yıllık %19,50 ticari faiz işletilmesine,
3-Hükmedilen 310.798,00-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin talebinin red olunmasına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 21.230,61 TL harçtan peşin alınan 3.946,18 TL harcın, ayrıca 1.633,69 TL icra harcının mahsup edilerek bakiye 15.650,74 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 3.946,18 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı toplamı olan ‭3.982,08‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 259,5 TL tebligat, vekalet harcı ve posta gideri, 900,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 1.159,5 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%95,12) ‭1.102,9164‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davanın ret nispetine göre (%4,88) 2,44 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 30.205,86 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı vekili istifa etse de Yargıtay uygulaması gereği ve takdiren yürürlükte olan AAÜT gereğince 3.400,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.19/11/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …