Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/619 E. 2023/182 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/619
KARAR NO : 2023/182

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 13/11/2019
KARAR TARİHİ : 02/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan itrazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile; dava dışı …Tic. A.Ş ile müvekkili bankanın … şubesi arasında nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi imzalamış olduğunu, söz konusu sözleşmeye diğer davalılar … ve … nin de müteselsil kefil olarak imza atmış olduğunu, … 11. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile yürütülen icra takibine davalılar tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak borca, faiz oranına ve yetkisiz icra müdürlüğünde takip başlatıldığı iddiasıyla itiraz edildiğini, takibin durmuş olduğunu, haksız ve mesnetsiz olarak yapılan kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına davalılar aleyhine takip tutarının %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilinin ise; davacı banka tarafından keşide edilen 21/06/2019 tarihli ihtarnamede belirtilen ve takip talebinde gösterilen kredilere müvekkileri … ve …’nin kefaletinin bulunmamakta olduğunu, 3.461.795,25-TL olarak gösterilmiş olduğunu, bu alacağın dayanağı olan … numaralı kredi sözleşmesine müvekkillerinin kefalet olmadığından sorumlu tutulamalarının mümkün olmadığını, ihtarnamede belirtilen ve takibe konu edilen diğer kredilere de müvekkillerinin kefaletinin olmadığını, Yargıtayın emsal kararlarına göre kefiller imzası bulunmayan kredilerden sorumlu tutulamayacağını, Yargıtayın emsal kararlarına göre müvekkillerinin kefil olarak imzalarının bulunmayan icra takibine konu borçtan sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığını ve itirazın iptali davasının reddedilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa esas olan genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi içeriğine göre davalı gerçek kişilerin isimlerine atfen mevcut olan imzaların davalı gerçek kişilere ait olup olmadığı, mevcut imzaların davalılara ait olduğuna ilişkin araştırmanın davalılar aleyhine oluşması durumunda takip tarihi itibari ile her bir davalının hangi borç kalemi için hangi miktarlar tutarında sorumlu olduğu ve özellikle ihtarnamenin davalı gerçek kişiye tebliğ olunması halinde, kefillerin temerrüd tarihinden takip tarihine kadar asıl alacağa uygulanacak temerrüd faizinden sorumluluğu açık ise de her bir davalı kefil yönünden kat ihtarnamesinin davalıya tebliği tarihine göre önel süresinin eklenerek temerrüd tarihinin tespiti, bu çerçevede her kefilin kendi temerrüd tarihine kadar olan kefalet sınırları içinde kalmak koşulu ile asıl alacak ve asıl borçlunun temerrüdünden sorumlu olacak olması,bu çerçevede davalı kefil yönünden temerrüd için hesap kat ihtarının kefile tebliğinin şart olması, sözleşmede öngörülmediği sürece İİK.m.68 hükmünün kefil yönünden uygulanmasının ise mümkün olmaması, kefil yönünden temerrüd tarihinin ne şekilde belirlendiğinin açıklanması, buna göre temerrüd tarihinin tespiti (Yargıtay 19.HD 2015/3357E., 2015/16301K.sayılı ilamı) Yargıtay uygulaması ve sözleşme hükümleri karşısında bilirkişi tarafından banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak bankanın temerrüd halinde uyguladığı en yüksek faiz oranının belirlenmesi, bu orana da %50 fazlasının ilave edilerek her bir borçlunun sorumlu olduğu temerrüd faizinin tespiti, (Yargıtay 19.HD 2015/7884E., 2016/2362K.sayılı ilamı yine konu ile ilgili Yargıtay Genel Hukuk Kurulunun ve 19HD’nin emsal uygulamaları) Kefilin gayri nakdi kredilerden dolayı sorumluluğuna dair sözleşme hükümlerine göre inceleme yapılarak bu hususun raporda irdelenmesi gerekmekle, her bir davalının her bir kalem yönünden hangi miktarda sorumlu bulunduğu noktalarında toplandığı, buna göre taraflar lehine tazminat hükmedilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davalı gerçek kişilerin dayanak olan genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinde gerçek kişi kefil konumunda bulundukları, adı geçen 22/10/2014 tarihli sözleşmede davalı gerçek kişilerin müteselsil kefil olarak yer aldıkları ve adı geçenlerin isimlerin altında imzalarının dahi yer aldığı, davalı gerçek kişilerin haklarında yapılan takibe süresi içinde itiraz ettikleri, takibin durduğu tartışmasızdır.
Dava, İİK m.67 hükmünde kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Yargılama aşamasında taraf vekilleri e-imzalı olarak dilekçe sunmuşlardır. Buna göre davacı vekilinin 01/03/2023 tarihli dilekçesi ile borç haricen ödendiğinden ve dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini talep ettiği, dilekçesini sunduğu, vekalet ücreti ve yargılama gideri talebinin olmadığı, ancak arabuluculuk ücretinin davalılarca karşılanması gerektiğine dair e-imzalı dilekçesini sunduğu, ayrıca davalılar vekilinin dahi borcun haricen ödenmiş olması nedeniyle 28/02/2023 ve ayrıca 02/03/2023 tarihli dilekçesini sunduğu, her iki dilekçenin içerik olarak birbiriyle uyuştuğu, icra müdürlüğünden gelen cevapta dahi borcun haricen tahsil olunduğuna dair bilgi verildiği açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Bilindiği üzere davanın konusuz kalması durumunda, HMK m.331 hükmü uyarınca davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların haklılık durumunun araştırılması gerekir. Esasen haklılık durumunun araştırılması sonrası tarafların lehine veya aleyhine kısmen veya tamamen yargılama gideri takdir edilecektir. Ne var taraflar birbirlerinden yargılama giderleri ve vekalet ücretlerini talep etmediklerini açıkça belirtmişler ve tarafların yaptıkları yargılama giderlerinin taraflar üzerinde kalması konusunda uyuşmuşlardır. Bir başka deyişle taraflar bu konuda sulh olmuşlardır. Kaldı ki arabuluculuk ücreti konusunda dahi sulhe yönelik beyanları mevcuttur.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK m.315 hükmüne göre, taraflar aralarındaki uyuşmazlık hakkında konusuz kalma nedeniyle karar verilmesini talep etmedikleri takdirde taraflar arasındaki uyuşmazlık ile ilgili sadece karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekir. Esasen 6100 sayılı HMK m.26 hükmü gereği tarafların talepleriyle bağlılık kural olarak esastır.
Hal böyle olunca ve tarafların mevcut beyanları karşısında konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının. davalı kefiller aleyhine açmış olduğu davada tarafların beyanları gereği dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının talebi gereği, davacının icra inkar tazminat talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalıların kötü niyet tazminat taleplerinin, yasal şartlarının oluşmaması nedeniyle reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın, peşin alınan 44.516,96TL harçtan mahsup edilerek bakiye ‭44.337,06‬ TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacının beyanı nedeniyle davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin ileride Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde bakiye avansın iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalılar vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.02/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip