Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/563 E. 2021/17 K. 13.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/563 Esas
KARAR NO : 2021/17

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/06/2013
KARAR TARİHİ : 13/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde müvekkili olan şirket ile davalı şirket arasında … İli, … İLçesi, … Köyü, … Mevkii, J26-d-14d Pafta, 406 parsel No’da tapuya kayıtlı taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt istasyonu için, Bayilik Protokolü ve Akaryakıt İstasyonu İşletme ve Bayilik Sözleşmeleri imzalandığını, bu sözleşmeler ile davalı tarafın işletmeciliğini kendisinde bulunan ve yukarıda tapu ve adres bilgileri belirtilen gayrimenkul üzerine kurulu akaryakıt istasyonunda münhasıran …’dan veya …’ın belirleyeceği yerden satın alacağı akaryakıt petrol ürünlerini, madeni yağlar ile diğer malları evsafını değiştirmeden satmayı, bulundurmayı, teşhir etmeyi, reklamını yapmayı kabul ve taahhüt etmektedir, davalı taraf sözleşme ve taahhütlerinde doğan cezai şartlar, tüm borçlarının tahsilini temin için maliki bulundurduğu taşınmaz üzerinde müvekkil davacı şirket lehine 1.000.000 TL bedelle birinci derece ve sırada ipotek tesis ettiği, bunu dışında taraflar arasındaki her sözleşmede ipotek verilmesini içeren ek sözleşmenin taraflar arasındaki sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığı, Taraflar arasındaki 10.12.2007 tarihli protokolün 16. maddesinde ” …. Bayi adayı herhangi bir şekilde bu protokolü fesih etmek isterse …’a 100.000 USD ( Yüzbin Amerikan Doları ) cezai şartları ödemeyi gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt eder … ” değildiği, Bunun dışında Davalı ( Bayi ) ile müvekkil şirket arasında imzalanan 14.01.2008 tarihli bayilik sözleşmesinin 4. maddesinde Bayinin bu sözleşmeler çerçevesinde … tarafından üretilen ve dağıtılan beyaz ürün cinsi akaryakıt için her yıl en az 1.000 metreküp akaryakıt ve müstahzarlarını satın almayı kabul ve taahhüt ettiği ifade edildiği, Yine aynı sözleşmenin 8. maddesinde, sözleşmenin fesih halleri sayılmış ve aynı maddenin devamı ( b ) fıkrasında, bu fesih hallerinin gerçekleşmesi durumunda, yani … AŞ için fesih hakkının doğduğu durumlarda, fesih hakkı … tarafından kullanılsın veya kullanılmasın ; Bayi … cezai şart olarak satışını taahhüt ettiği miktar üzerinde akaryakıtta 50USD/m3/yıl ödemeyi, gayri kabili rücu olarak kabul beyan ve taahhüt ettiği, Davalı şirket ( Bayi ), sözleşmenin 4. maddesinde belirtilen akaryakıt alımına ilişkin yıllık tonaj taahhüdünü 2012 yılında yerine getirmediğini, davalı şirketin sözleşmeyi ihlali neticesinde müvekkil şirket, … 3. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiyeli ihtarnamesini, 17.06.2011 tarihli taahhütlü mektubunu göndermiş ve … 17.Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi le eksik ürün alımından kaynaklana 24.100 USDA cezai şart alacağını talep etmiş, davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını, Sözleşmenin 8/b maddesine istinaden cezai şart alacağı doğmuş bulunduğu, müvekkil şirkret kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde , bayiinin müvekkil şirketten almayı taahhüt ettiği akaryakıt miktarının çok altında alım yaptığı hususunun ortaya çıkacağını, İş bu dava ile gerek dava konusu yapılan dönemler, gerek dava konusu yapılmayan dönemler, gerekse şakaca ( cezai şart, sebepsiz zenginleşme, tazminat, alacak,demirbaş teslimi vs ) dava ve talep haklarının özellikle munzam zarar haklarının, davalının başka dağıtım şirketlerinden veya başkan bayilerden mal aldığının tespiti halinde bundan kaynaklanan zararlarının tazmin haklarını saklı tutuklarını, Sözleşmelerin 14. maddesinde iş bu sözleşmeden doğacak ihtilaflarda İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğuna dair yetki şartı bulunduğunu, yine şirket defter ve kayıtlarının kesin delil teşkil edeceği hususunun da davalı tarafından sözleşmenin 11. maddesinde kabul edildiğini, açıklanan bu sebeplerle fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile 230.000,00-TL cezai şarttan alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ilk sözleşmenin başlangıç tarihinin 14.01.2008 olduğunu, bundan önce tarafların 10.12.2007 tarihli bayilik ön protokolü imzaladığını, ilk sözleşmenin hitiş tarihi oian 14.01.2013 tarihinde yeni bir sözleşme imzaladıklarını ve bu yeni sözleşmenin bitiş tarihinin 20.05.2013 olduğunu, 14.01,2013 tarihli sözleşmenin 14.01.2008 tarihli sözleşmeyi ve 10.12.2007 tarihli ön protokolü yürürlükten kaldırdığını, 14.01.2013 tarihli sözleşme ile taraflar arasında yeni bir bayilik sözleşmesi akdedildiğini ve bu yeni sözleşme ile bayilik lisansının tadil edildiğini, bu şekilde 20.5.2013 tarihine kadar sürecek yeni bir bayilik ilişkisi kurulduğunu, bu sebeple davacının 14.01.2008 tarihli sözleşme ve 10.12.2007 tarihli ön protokolden kaynaklanan tüm talep haklarının sona erdiğini, 20.05.2013 tarihinde taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin tüm yönleri ile sona erdiğini, zira tarafların bu iki sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir hak ve alacak talep etmeksizin yeni bir sözleşme sürecine girdiğini, herhangi bir alacak iddiasında bulunarak alacak hakkını saklı tutmadan yeni bir sözleşme yapan davacının tüm yönleri ile hükümden düşmüş sözleşmelere dayanan alacak talebinin kabule şayan olmadığını, Sona eren sözleşmelerden kaynaklanan tüm fer’i borçlar ve ceza koşullarının sona ereceğinin 6098 sayılı TBK 131. Maddenin amir hükmü olduğunu, 14.01.2013 tarihli Akaryakıt İstasyonu Bayilik Sözleşmesinde taraflarca cezai şart düzenlemesi yapılmadığı gibi tonaj taahhüdünün de bulunmadığını, sözleşmenin 8/b maddesine istinaden cezai şartın doğmuş olduğunu belirten davacı beyanlarının sözleşme içeriğine aykırı olduğunu, belirtilen maddenin cezai şart taahhüdünde bulunulması halinde söz konusu olacağını, ancak sözleşmede cezai şart alacağının düzenlenmediğini, Yine sözleşmede senelik satış taahhüdünü düzenleyen 4. Maddede belirtilen ürünlerin senelik satış taahhüdüne uygun olarak satılmasından kabul ve taahhüt edildiği düzenlenmişse de ortada belirli bir tonaj taahhüdünün bulunmadığını, Kaldı ki bir an için tonaj taahhüdü olduğu düşünülse dahi senelik kararlaştırılan akaryakıt alım taahhüdünün bir sonraki seneye devirinin mümkün olamayacağını, sonraki yıllar için ifanın kabulü iler sözleşmenin devam ettirildiği düşünüldüğünde bu cezai şart alacağından feragat edildiğinin TBK 179. Maddesi emri gereği olduğunu, geçmiş uıllara ilşkin hiçbir talepte bulunmayan davacının sessizce bekleyerek sözleşmeler bittikten sonra bu talepte bulunmasının iyir’ aykırı olduğunu, Davacı talebinin BK 79. Maddede cezai şart istenebilmesi için gerekli şartlara aykırı olduğunu, Ortada bir alacak olmuş olsa dahi tüm sözleşmelerden kaynaklanan hak ve alacakların TBK 133 mucibince ortadan kalktığı için artık yeni dönemde eski sözleşmelere dayanarak talepte bulunulma imkanının söz konusu olamayacağı, Davacının hakkı olmamasına rağmen bu davayı açmasının davalıyı baskı altına alarak yeniden bayilik yapmasını sağlamak için olduğunu, Taraflara arasında 07.02.2011 tarihli “Sulh Protokolü yapıldığını bu protokol ile 14.01.2013 tarihinde yeni bir bayilik sözleşmesi yapılması halinde … tarafından 231.000 TL Tık alacağın istenemeyeceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin 07.02.2011 tarihli Sulh Protokolü doğrultusunda hareket ederek davacı ile sözleşme yaptığını, Yine dava konusu cezai şartın davalı şirketin iktisaden mahvına sebep olabilecek derecede ağır olduğunu, Huzurdaki davanın kötüniyetie açılmış olduğunu, Bir an için davacının cezai şart alacağı talep hakkı olduğu düşünülse dahi bu talebin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, Davacı tarafın sözleşme ilişkisi bitmesine ve müvekkili şirketin davacıya borcu olmamasına rağmen sözleşme teminatı olarak kendisine verilen 150.000 TL. bedelli teminat mektubunu 05.06.2013 tarihinde tazmine çalıştığını, davacının 1,000.000 TL. miktarlı ipotek lehdarı olmasına rağmen ve alacak tahsil riski bulunmamasına rağmen anılan banka teminat mektubunu tazmine koyduğunu, Davacı tarafın … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına davalı sıfatı ile verdikleri cevap dilekçesinde … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ndeki … E, Sayılı dava neticesinde alacaklı olduklarının kesinlik kazanacağını, bu durumda kesinleşmiş bir alacaklarının olmadığını ispat ettiklerini, iddia ederek, davanın reddine, kötü niyetle açılmış bulunan bu dava sebebi ile davacının HMK 329. maddesi gereğince 5.000 TL. idari para cezası ile cezalandırılması ve müvekkilince ödenecek avukatlık ücretinin davacı yanca müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı ile davalı arasında 10 12 2007 tarihli bayilik protokolü ve akaryakıt istasyonu işletme ve bayilik sözleşmelerinin imzalandığı ayrıca yine aynı taraflar arasında 14 01 2008 ve 14 01 2013 tarihli sözleşmelerin düzenlendiği, davalının bu sözleşmeler gereği işletmeciliğini yaptığı, akaryakıt istasyonunda davacı şirketten veya davacı şirketin belirleyici yerden satın alacağı akaryakıt petrol ürünlerini , madeni yağlar ile diğer malların vasfını değiştirmeden satmayı, bulundurmayı, teşhir etmeyi, reklamını yapmayı kabul ve taahhüt ettiği, 10 12 2007 tarihli protokolün 16. maddesinde bayi adayının herhangi bir şekilde protokolü feshetmek istemesi halinde cezai şart ödeyeceğini kabul ettiği, yine 14 01 200 8tarihli protokolün 4. maddesine göre bayinin her yıl en az 1000 metreküp akaryakıt ve müstahzarlarını satın almayı kabul ve taahhüt ettiği, aynı sözleşmenin 8. maddesinde fesih hallerinin sayıldığı, davalının 2012 yılında yıllık akaryakıt alımına ilişkin tonaj taahhüdünü yerine getirmediği iddiası ile sözleşmenin 8/b maddesi gereğince davacının cezai şarta alacağı talebinde bulunduğu davalı tarafın taraflar arasındaki ilk sözleşmenin bitiş tarihinin 14 01 2013 olduğunu bu sözleşmenin bittiği tarihte yeni bir sözleşme imzalandığını ve yeni sözleşmenin bitiş tarihine 20 05 2013 olduğunu sona eren sözleşme nedeniyle cezai şart alacağı talebinde bulunulamayacağını savunduğu toplanan delillerin değerlendirilmesi s onunda taraflar arasında imzalanan 10 12 2007 tarihli bayilik ön protokolünden sonra 14 01 2008 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmenin 14 01 2013 tarihinde sona erdiği, tarafların aynı tarihte yeni bir sözleşme imzaladıkları bu sözleşmenin süresinin 20 05 2013 tarihinde bittiği sona eren sözleşmeler nedeniyle davacı tarafın davalından cezai şart alacağı talep etmesinin dosya kapsamına uygun bulunmadığı, ilk sözleşmenin sonraki tarihli sözleşmenin imzalanması ile birlikte yürürlükten kalkmış olduğu davacı tarafın sonraki sözleşmeyi imzalarken ilk sözleşmeden dolayı cezai şart talep hakkını saklı tutmadığı. bu konuda ihtirazı kayıtta koymadığı 2. sözleşmede taraflar arasında asgari alım taahhüdü ile ilgili bir miktar belirlenmemiş olduğu anlaşıldığından davacının cezai şart talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin işbu kararına karşı davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15/03/2017 tarih, 2016/6504 Esas 2017/2148 Karar sayılı ilamında;
“Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi göre, taraflar arasında imzalanan 10.12.2007 tarihli bayilik ön protokolünden sonra 14.01.2008 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmenin 14.01.2013 tarihinde sona erdiği, tarafların aynı tarihte yeni bir sözleşme imzaladıkları, bu sözleşmenin süresinin 20.05.2013 tarihinde bittiği, ilk sözleşmenin sonraki tarihli sözleşmenin imzalanması ile birlikte yürürlükten kalkmış olduğu, davacı tarafın sonraki sözleşmeyi imzalarken ilk sözleşmeden dolayı cezai şart talep hakkını saklı tutmadığı, bu konuda ihtirazı kayıtta koymadığı, ikinci sözleşmede taraflar arasında asgari alım taahhüdü ile ilgili bir miktarın belirlenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” şeklinde karar verilmiştir.
Davacı vekili onama ilamına karşı süresi içinde bu sefer karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27/03/2019 tarih, 2017/4663 Esas 2019/2091 Karar sayılı karar düzeltme ilamında;
“… Davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 15/03/2017 gün ve 2016/6504 E. – 2017/2148 K. sayılı ilamı ile mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine yeniden yapılan inceleme sonucunda mahkemece yapılan yargılamada aşağıda yazılı usul hatasının yapıldığı anlaşılmıştır.
H.M.K.’nın 186. maddesinde yazılı olan amir hükme göre, tahkikat aşaması tamamlanmasından sonra taraflar sözlü yargılama ve hüküm için davet edilir. Taraflar son kez yargılamayı değerlendirerek iddia ve savunmaların haklılığı konusunda açıklamalarda bulunurlar. Mahkemece karar duruşmasında usulün bu hükmüne riayet edilmeksizin doğrudan hüküm kurulduğu görülmekle davacının bu yöne ilişkin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 15/03/2017 tarihli onama kararının kaldırılarak, hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir…” dosya mahkememizin yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmekle, bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Mahkememizce verilen hüküm HMK’ nın 186. maddesinde düzenlenen yargılama kesitlerine uyulmadığı, bu kapsamda tarafların hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiği nedenine dayalı olarak ve usulü nedenlerle kaldırılmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Mahkememizce bozma ilamının gereği yerine getirilmiş, yargılama kesitlerine ve HMK’ nın 186. maddesi hükmüne uygun hareket edilmiş, hukuki dinlenilme ilkesi kapsamında davanın esasına yönelik olarak tarafların beyanları alınarak bozma ilamındaki eksiklikler tamamlanmıştır.
Mahkememizce, karar düzeltme (bozma) ilamından önce verilen hükmün gerekçesi aynen benimsenmiştir. Esasen, bozma nedeni usule ilişkin olduğu gibi, davacının esasa ilişkin tüm iddiaları ve temyiz sebepleri de reddedilmiştir. Tekraren ifade etmek gerekirse; davacı ile davalı arasında 10/12/2007 tarihli bayilik protokolü ve akaryakıt istasyonu işletme ve bayilik sözleşmelerinin imzalandığı, ayrıca yine aynı taraflar arasında 14/01/2008 ve 14/01/2013 tarihli sözleşmelerin düzenlendiği, davalının bu sözleşmeler gereği işletmeciliğini yaptığı, akaryakıt istasyonunda davacı şirketten veya davacı şirketin belirleyici yerden satın alacağı akaryakıt petrol ürünlerini, madeni yağlar ile diğer malların vasfını değiştirmeden satmayı, bulundurmayı, teşhir etmeyi, reklamını yapmayı kabul ve taahhüt ettiği, 10/12/2007 tarihli protokolün 16. maddesinde bayi adayının herhangi bir şekilde protokolü feshetmek istemesi halinde cezai şart ödeyeceğini kabul ettiği, yine 14/01/2008 tarihli protokolün 4. maddesine göre bayinin her yıl en az 1000 metreküp akaryakıt ve müstahzarlarını satın almayı kabul ve taahhüt ettiği, aynı sözleşmenin 8. maddesinde fesih hallerinin sayıldığı, davalının 2012 yılında yıllık akaryakıt alımına ilişkin tonaj taahhüdünü yerine getirmediği iddiası ile sözleşmenin 8/b maddesi gereğince davacının cezai şarta alacağı talebinde bulunduğu, davalı tarafın taraflar arasındaki ilk sözleşmenin bitiş tarihinin 14/01/2013 olduğunu bu sözleşmenin bittiği tarihte yeni bir sözleşme imzalandığını ve yeni sözleşmenin bitiş tarihine 20/05/2013 olduğunu, sona eren sözleşme nedeniyle cezai şart alacağı talebinde bulunulamayacağını savunduğu toplanan delillerin değerlendirilmesi sonunda taraflar arasında imzalanan 10/12/2007 tarihli bayilik ön protokolünden sonra 14/01/2008 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmenin 14/01/2013 tarihinde sona erdiği, tarafların aynı tarihte yeni bir sözleşme imzaladıkları, bu sözleşmenin süresinin 20/05/2013 tarihinde bittiği sona eren sözleşmeler nedeniyle davacı tarafın davalından cezai şart alacağı talep etmesinin dosya kapsamına uygun bulunmadığı, ilk sözleşmenin sonraki tarihli sözleşmenin imzalanması ile birlikte yürürlükten kalkmış olduğu davacı tarafın sonraki sözleşmeyi imzalarken ilk sözleşmeden dolayı cezai şart talep hakkını saklı tutmadığı. bu konuda ihtirazı kayıtta koymadığı 2. sözleşmede taraflar arasında asgari alım taahhüdü ile ilgili bir miktar belirlenmemiş olduğu anlaşıldığından davacının cezai şart talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine dair karar verilmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, yargılama gideri olan vekalet ücreti karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenmektedir. AAÜT’ nin 13/4. maddesinde “Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. ” şeklinde düzenlenmiştir. Cezai şartın hukuki niteliği bakımından, sözleşmeden kaynaklanan bir alacak kalemi mi ya da sözleşmeye uyulmamasının sonucu ödenmesi gereken bir tazminat mı olduğu konusunda henüz yerleşik hale gelmiş bir uygulama yoktur. Esasen bu durum, tarifedeki anılan hükmün yeni ihdas edilmesinden kaynaklanmaktadır. Öncesinde maddi tazminatlara ilişkin bu hüküm tarifede yer almamaktaydı. Mahkememizin değerlendirmesi cezai şartın hukuki niteliği itibariyle tazminat niteliğinde olduğuna ilişkindir. Zira, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/6504 Esas, 2017/2148 Karar sayılı onama ilamının başında işbu davaya ilişkin “taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda” ibaresi kullanıldığından eldeki dava dosyası için cezai şartın maddi tazminat türünde olduğu kanaatine varılmıştır. Bu sebeple, tarifede yer alan ve yukarıda değinilen hüküm uyarınca davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 3.927,85 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 3.868,55 TL harcın talep ve istek halinde davacı veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1.4. maddesi gereğince belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullnılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.13/01/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)