Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/546 E. 2019/887 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/996 Esas
KARAR NO : 2019/824

DAVA : Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/01/2014
KARAR TARİHİ : 25/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 05/03/2008 tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıların ipotek veren …’nın mirasçıları sıfatıyla sözleşmeden doğan borçlardan ipotek bedeliyle sınırlı sorumlu olduğunu, ipotek veren hakkında dava öncesi … 2.İM … (yenileme üzerine …) E takip dosyasında başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe itiraz üzerine … 3.İcra HM … E dosyasında verilen kararla “ipoteğin teminat ipoteği olması nedeniyle alacağın mahkeme kararıyla tespiti gerektiği” gerekçesiyle takibin iptaline karar verildiği, bu nedenle dava açmak zorunda kaldıklarını, sözleşme gereğince LPG alımının 28/07/2004 tarihinde başlayıp 02/09/2008 tarihinde sona erdirildiğini, sözleşme gereğince şirkete 4958 adet LPG tüpü teslim edildiğini, 26/01/2009 tarihinde … Asliye HM … D.iş dosyasında yaptırılan tespitte iş yerinde davacıya ait LPG tüpü bulunmadığı, … markalı dolu tüplerin bulunduğunu, 05/01/2010 tarihinde davalının sözleşmeye uygun davranması ve LPG alımının davacıdan yapılması için ihtar gönderildiğini, ancak davalının davacıdan LPG alımı yapmadığını belirterek 27/01/2010 tarihli ihtarla sözleşmenin fesh edildiğini, 4958 adet LPG tüpünün imalat bedeli olan 138.330,00 TL, 40.000,00 TL cezai şart, ifa edilmeyen sözleşmenin kalan süresi için mahrum kalınan kar olarak şimdilik 1.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline, davalılar …, … ve …’in sorumluluğunun ipotek bedeli 40.000,00 TL ile sınırlı tutulmasına karar verilmesini istemiştir
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılardan (ipotek veren … mirasçısı) …’nın vefat ettiğini, davalı şirketin 05/03/2008 tarihli sözleşmede imzasının bulunmadığını, sözleşmedeki imzaya itiraz ettiklerini, taraflar arasında daha önce imzalanan 2004 tarihli sözleşmenin 5 yılın dolması ile sona erdiğini, 2009’dan sonra davacıyla aralarında ticari ilişki bulunmadığını, sözleşmede … ve …’nın yer almadığını, bu nedenle bu kişilere husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen İstanbul 6. ATM 2016/1200 E. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …Ltd.Şti. ile aralarında bayilik sözleşmesi imzalandığını, bayi şirketin sözleşme kurallarına aykırı davrandığının tespit edildiğini ve sözleşmenin feshedildiğini, bu nedenle tüp imalat bedeli, cezai şart ve kar kaybı alacakları için … 2.ATM … E dosyasında yargılaması devam eden alacak davası açtıklarını, bu davada ipotek veren … mirasçılarının eksik gösterildiği, ayrıca davalı gösterilen mirasçı …’nin davadan önce ölmüş olduğunun tespiti üzerine kendilerine ara kararla mirasçılara karşı birleştirme talepli dava açmak üzere süre verildiğini belirterek, davalı ipotek veren mirasçılarından 4958 adet LPG tüpünün imalat bedeli olan 136.888,00 TL’nin, (dava konusu kısmında yoksun kalınan kar ve cezai şartın), ipotek limiti (40.000 TL) ile sınırlı sorumlu tutulmak suretiyle ihtar tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili birleşen davayla ilgili cevap dilekçesinde özetle; bu davada davalı gösterilen … ve …’nın aynı sıfatla (ipotek veren … mirasçısı) … 2.ATM … E dosyasında da davalı olduğu, bu nedenle bu davalılar yönünden davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, müvekkillerinin sözleşme ilişkisinde taraf olmadığı, bu nedenle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, esasa ilişkin olarak ise 05.03.2008 tarihli sözleşme altındaki imzanın sözleşmeyi imzalamış görünen (asıl dava davalısı) şirketin yetkilisi olan müvekkili …’e ait olmadığı, imza itirazında bulunduklarını, taraflar arasındaki sözleşmenin 16.07.2004 tarihli sözleşme olduğu ve 2009’da süre sonunda kendiliğinden sona erdiğini, davacının imalat bedeli istediği tüpleri sözleşme tarafı şirkete teslim ettiğini imzası müvekkillerinden sadır teslim tutanağı-makbuz gibi belgelerle ispat etmesi gerektiği, bu yönde pek çok emsal Yargıtay kararı bulunduğu, davacının tüp teslimine dair belge sunamadığını, sadece kendi kayıtlarını sunarak talepte bulunduğunu, bunun kabul edilemeyeceğini, ayrıca Danıştay kararlarına göre bayilere depozito karşılığı verilen tüpler satılmış sayılamayacağından amortisman yoluyla itfa edilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
DAVA
Dava, LPG bayilik sözleşmesinden kaynaklanan tüp imalat bedeli, kar kaybı ve cezai şart taleplerine ilişkindir.
Davacı (… AŞ iken yargılama sırasında külliyen devir suretiyle birleşme üzerine … AŞ olmuştur) ile davalı şirket arasında akdi ilişkinin 16.07.2004 tarihinde imzalanan 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi ile başladığı ve devam ettiği, davacının 05.03.2008 tarihinde (Rekabet Kurumu kararları nedeniyle) 5 yıl süreli yeni bayilik sözleşmesine aykırılık iddiasıyla bu sözleşmeyi 27.01.2010 tarihli noter ihtarıyla feshettiği tarafların kabulünde olup uyuşmazlık, 05.03.2008 tarihli sözleşme imzasının davalı şirkete ait olup olmadığı, davacının feshinin haklı fesih sayılıp sayılamayacağı, akdi ilişki nedeniyle davalı şirketten ve 16.07.2004 tarihli ipotek resmi senedine dayanarak diğer davalılardan ipotek veren sıfatıyla alacak talep hakkı bulunup bulunmadığı, varsa tutarı konularında toplanmaktadır.
Dava İstanbul (Kapatılan) 49.ATM 2014/39 E dosyasında açılmış, mahkemenin kapatılması üzerine mahkememize tevzi olarak 2014/996 E numarasını almıştır.
Öncelikle 05.03.2008 tarihli sözleşmedeki imza inkar edildiğinden, davalı şirket yetkilisi (aynı zamanda ipotek veren … mirasçısı olan) …’ya ait ıslak imzalı belgeler getirtilmek ve … ATM (Asliye Hukuk) talimat yoluyla tatbike medar usule uygun ıslak imzaları alınarak dosyaya getirtilmek suretiyle mahkememizce imza incelemesi yapılmış ve grafolog bilirkişi raporunda özet olarak 05.03.2008 tarihinde … AŞ ile … Tic. Ltd. Şti. arasında yapılmış görünen altı sayfalık Bayilik sözleşmesi aslındaki imzaların …’nın eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Böylece 5.03.2008 tarihli sözleşme ile de akdi ilişki kurulduğu tespit edilmiştir.
Asıl davada ipotek veren … mirasçısı sıfatıyla davalı olarak husumet yöneltilen …’nın dava öncesi vefat etmiş olduğunun tespiti üzerine, davacı vekiline süre verilerek … mirasçıları aleyhine birleştirme talepli dava açması için süre verilmiş, davacı vekilince İstanbul 6.ATM 2016/1200 E dosyasında açılan dava 27.12.2016 tarihli 2016/1061 K sayılı kararla mahkememiz dosyasıyla birleştirilmiştir.
Yargılama aşamasında davalılardan …’nın da vefat etmesi nedeniyle, davacı vekiline yetki verilerek mirasçılık belgesi alması sağlanmış, davacı vekilinin talebi üzerine mirasçılarına usule uygun tebligat yapılarak davaya dahil edilmeleri sağlanmış ve usule uygun taraf teşkili tamamlanmıştır.
Dava dilekçesinde talep edilen miktarla harç yatırılan dava değeri arasında 1.000,00 TL fark bulunduğu tespit edildiğinden, 20.09.2019 tarihli celsede süre verilerek davacı vekiline tamamlattırılmıştır.
Davacının dava öncesi … 2.İM … (yenileme üzerine …) E takip dosyasında başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyası ve … 3.İcra HM … E dosyası incelenmiş, davalı şirket ve ipotek veren (ölü) … hakkında başlatılan takibe davalı şirketin itirazı üzerine … 3.İcra HM.’ce 12.09.2012 tarihli … sayılı kararla “ipoteğin teminat ipoteği olması nedeniyle alacağın mahkeme kararıyla tespiti gerektiği” gerekçesiyle takibin davalı şirket yönünden iptaline karar verildiği, diğer takip borçlusu … hakkında işlemden kalkan takibin (dava tarihinden önce 13.01.2014’te) yenilenmesi üzerine 2014/222 E no.sundan yazılan 18.02.2014 tarihli karar tensip tutanağı ile de …’ın takip öncesi ölmüş olduğunun tespiti nedeniyle ölü şahıs hakkında takip yapılamayacağından takibin iptaline karar verilerek kapatıldığı, dolayısıyla dava açılış tarihinde ipotek veren … yönünden derdest takip var gibi görünse de, icra müdürlüğü tespiti ve kararının yenilik doğurucu bir karar olmayıp takibin en baştan hukuka aykırı olduğunu açıklayıcı karar mahiyetinde olduğu, ayrıca dosyamız davalılarının … mirasçıları olduğu ve mirasçılar hakkında bir takip bulunmadığı ve bu nedenle yargılama safhasında davalılar hakkında derdest bir takibin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacının sözleşme akidi davalı şirket hakkında açtığı dava sonrası alacağı tespit edilirse ipotek veren diğer davalılardan alacağını ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatarak alma imkanı bulunduğundan, davacının ipotek veren mirasçıları hakkında dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı konusunda yapılan hukuki değerlendirme sonucunda, Yargıtay 19.HD 2013/16841 E 2014/13224 K sayılı kararında da vurgulandığı üzere, alacaklı alacağın tahsilini ister icra takibi yolu ile isterse de dava yolu ile talep edebilir. Bu durumda alacaklı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapmaya zorlanamaz. Somut olayda davacı alacaklı tercihini (sözleşme akidiyle birlikte ipotek verene karşı) alacak davası olarak kullanmış ve alacağın belirlenmesi ile ipotek limiti kadar kısmının teminattan (ipotek resmi senedine dayanarak) tahsilini istemiştir. Bu nedenle davacının ipotek veren mirasçıları aleyhine bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen iki sözleşme incelenmiş, taraf ticari defterleri ve kayıtları üzerinde mali bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi için … ATM (Asliye Hukuk) Mahkemesine talimat yazılmışsa da, tebliğ edilen inceleme gününde davalı şirket ticari defter ve belgeleri bilirkişi incelemesine ibraz edilmemiştir.
Akdi ilişkinin ispatlanması neticesinde, davalı şirketle davacı şirket arasında 2004 tarihinde imzalanan 5 yıl süreli sözleşmeyle başlayan ticari ilişkinin 05.03.2008 tarihinde imzalanan ikinci sözleşmeyle devam ettirildiği anlaşılmıştır. İncelenen her iki sözleşmenin de 29.maddesinde ihtilaf halinde davacı şirketin defter ve kayıtları ile tamimlerinin kesin ve münhasır delil olacağına dair hüküm bulunmaktadır.
Sözleşmelerin 3. maddelerinde “LPG tüplerinin mülkiyetinin davacı şirkete ait olduğu ve bu tüplerin depozito bedeli karşılığında aboneye LPG pazarlamak üzere emaneten bırakıldığı, istendiğinde veya bayiliğin hitamında bayinin 3 gün içinde derhal iade edileceği, bayinin davacı şirket dışında başka bir dağıtım ve pazarlama şirketinden veya bayilerinden LPG ve tüplerini almayacağını ve işyerinde bulundurmayacağını, bu tüpleri ve LPG’yi satmayacağını kabul ve taahhüt ettiği” hükmü; 7/c maddelerinde “bayinin bayilik süresi içinde sözleşme gereği şirketçe kendisine sağlanan LPG ve her ebattaki tüpler dahil her cins markalı emtia ve cihazları münhasıran şirketten temin etmeyi kabul ettiğinden yabancı marka ve başka firmalardan alınan aynı neviden malları yeniden satış gayesi ile işyerinde bulunduramayacağı, satamayacağı, reklamını, aracılığını veya komisyonculuğunu yapamayacağı, sözleşme konusu malları mücbir sebeplerle şirkette bulunmadığı veya yeteri kadar verilemediği ve benzeri gerekçelerle de olsa başka firmalardan temin edemeyeceği, satamayacağı, aracılığını yapamayacağı”; 9.maddelerde (davacı) “şirketin sağladığı mallarla rekabet edecek hiçbir ticari emtiayı mağaza ve işyerinde bulunduramayacağı ve satamayacağı” hükümlerine yer verilmiştir.
Sözleşmelerin 20. maddesinde “bayinin en çok 15 gün şirketten LPG almaması, şirketin satış programına uygun olarak mal mübayaa etmemesi, işyerini kapatması, işi fiilen yürütmemesi, değişen bilgileri süresinde bildirmemesi fiillerinin bayii açısından bayiliği haksız fesih ve tek taraflı bırakma sayılacağı” kararlaştırılmış; 21. maddesinde “bu sözleşmenin 27. maddede sayılan sebeplerle şirket tarafından tek taraflı feshedilmesi, bayi tarafından sözleşmenin haksız feshedilmesi hallerinde bayinin şirkete 50.000 USD cezai şart ödemeyi kabul ettiği”; 27. maddesinde de “bayinin sözleşme hükümlerinden herhangi birini ihlal etmesi, işi gereği gibi ve bizzat ifa etmemesi, işi (bayiliği) bırakmış sayılması halleri davacı şirket yönünden tek taraflı olarak yazılı ihbarda bulunmak suretiyle fesih sebebi olarak sayılmış ve şirketin sözleşmeden doğan tüm haklarını talep edebileceği” kararlaştırılmıştır.
… Asliye Hukuk Mah. … D.iş dosyası Uyap kaydı getirtilerek incelendiğinde, davacı şirketin 5.3.2008 tarihli sözleşmeyi feshinden önce yaptırdığı keşif sonucu alınan 28.01.2009 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirkete ait işyeri adresinde … markalı tüplerin bulunduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Davacının davalı şirkete keşide ettiği 05.01.2010 tarihli noter ihtarıyla, en son 02.02.2008 tarihinde mal aldığının tespit edildiği bildirilerek fesih hakkının kullanılacağı ve sözleşmeden doğan alacakların talep edileceğinin ihtar edildiği, ihtarda son mal alım tarihi 02.02.2008 olarak bildirilse de aşağıda açıklanacağı üzere bilirkişi raporuyla davalı şirketin son mal alımının 02.09.2008 olmakla ihtarda tarih yönünden maddi hata yapıldığı, daha sonra 27.01.2010 ve 08.02.2010 tarihli noter ihtarlarıyla (16.07.2004 ve 05.03.2008 tarihli sözleşmelerden bahsedilerek) sözleşme ilişkisinin “mal alımı yapmama nedeniyle işin bayi tarafından terk edilmiş sayıldığı ve tespit dosyasıyla işyerinde … marka tüplerin bulunmadığının tespiti gerekçesiyle” feshedildiği bildirilerek tüp iade, imalat bedeli, cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağı talep edildiği, ayrıca ipotek verene de ihtar çekilerek durum bildirilmek suretiyle ipotek limiti kadar alacak talep edildiği, davalı şirketçe 8.2.2010 tarihli ihtara 10.02.2010 ve 22.02.2010 tarihli ihtarlarla cevap verilerek davacı şirketin siparişe rağmen mal temin etmediği, bu nedenle feshin haksız olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı defterleri incelenerek davacının davalıya teslim ettiğini ileri sürerek 08.02.2010 tarihli fesih ihtarında iadesini talep ettiği tüplerin ve imalat bedellerinin belirlenmesi, kar kaybı, cezai şart yönünden dosyanın değerlendirilmesi için mali, sektör uzmanı ve öğretim üyesi bilirkişi kurulu incelemesi yaptırılmış olup, alınan 16.05.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; davacının ticari defter ve kayıtlarının sahibi lehine delil teşkil eder mahiyette olduğu tespitiyle birlikte, sözleşme hükümleri irdelenerek, davacı kayıtlarının kesin delil kabulü nedeniyle davalının davacıdan son mal alımının 02.09.2008 tarihli faturayla olduğu, davacının davalıya verip iade almadığı tüp adedinin 4.947, imalat bedelinin 136.888,00 TL olduğu, sözleşmenin kalan süresi için talep edilebilecek kar kaybının 121.695,12 TL olduğu, davacının feshinin haklı sayılmasının uygun olacağı, sözleşmeye göre 50.000 USD cezai şart talep edebileceği, davalı şirket dışı davalıların kefil sıfatıyla kefalet limiti 40.000,00 TL yönünden sorumlu oldukları tespit ve görüşleri bildirilmiştir.
Davalılar vekilinin süresinde itirazı üzerine alınan ek raporda ise, davacının, 05.03.2008 tarihli sözleşmeye uygun şekilde 15 günlük periyotlar halinde mal alımı yapmayan davalı şirkete mal alımı yapması için ihtarda bulunmadığından, emsal Yargıtay kararları da dikkate alındığında davalıda haklı güven oluşturduğu için cezai şart ve kar kaybı tazminatı talep hakkı bulunmadığı, ancak mülkiyet hakkına dayalı tüp iade-iade edilmezse imalat bedeli isteyebileceği, davalının bu tüplerin amortisman yoluyla itfası gerektiği yönündeki itirazın ise, amortisman uygulamasının aktifte kayıtlı demirbaşlar için uygulanabilen, vergilendirmeyle ve vergi indirimiyle ilgili, ayrıca zorunlu değil ihtiyari uygulama olmakla dava konusu olayda uygulama yeri olmadığı, davada istenen 40.000 TL cezai şartın fahiş sayılamayacağı görüşleri bildirilmiştir.
Davanın 03.07.2017 tarihli celsesinde davacı vekiline kesin süre verilerek, davalıya tüp teslimine dair belge ve delilleri sunması istenmişse de davacı vekilince aradan geçen süre nedeniyle teslim belgelerinin müvekkili şirketçe imha edildiği bildirilerek teslime dair belge sunulmamış, ticari defter ve hesaplardan tespitinin mümkün olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı kayıtlarına ve taraflar arasındaki mal alış-satış kayıtlarına göre davalıya teslim edilmiş olabilecek en az tüp adedinin sayısal olarak tespiti için yeniden mali bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mali bilirkişiden alınan 27.03.2018 tarihli raporda, davacı vekilince dosyaya dava dilekçesi ekinde sunulan kayıtlarına göre 4.958 adet tüpün teslim edildiğinin kabulü gerektiği, zira taraflar arasındaki sözleşmede davacı kayıtlarının kesin delil olacağının kararlaştırıldığı, davalı şirketin bu tüplerden davacı şirkete iade ettiğine dair herhangi bir delil-makbuz sunmadığı görüşü bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, taraflar arasında akdedilen iki sözleşme, ipotek resmi senedi, sunulan deliller, tespit dosyası, alınan bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonucunda, davalı şirketin sözleşmede öngörülen 15 günlük periyotlar halinde mal alışı yükümlülüğüne uymadığı gibi, sözleşme kapsamında işi tek taraflı terk anlamına gelecek şekilde çok uzun süre (son alım tarihi 02.09.2008’den sonra) hiç mal alımı yapmadığı, fesih öncesi davacı tarafından çekilen 05.01.2010 tarihli ihtarla durumun kendisine ihtar edildiği, buna rağmen mal alımına devam etmediği, ayrıca işyerinde başka marka tüpleri bulundurduğu, bu durumların akde aykırılık ve davacı açısından haklı fesih sebebi olduğu, davalı şirketin davacı şirketle 2004 yılından fesih tarihi olan 08.02.2010’a kadar süren akdi ilişki süresinde mülkiyeti davacıya ait tüpleri LPG satışı için depozito bedeli ödemek suretiyle emaneten teslim aldığı, davacı tarafından teslimi ispatlar belge dosyaya sunulamasa da, tacir olan taraflar arasında akdedilen sözleşmede yer alan kesin delil hükmü nedeniyle davacı kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği, kaldı ki davalı şirketin depozito ödemelerinin olduğunun davalı tarafın da kabulünde olduğu, hiçbir basiretli tacirin teslim almadığı tüp için depozito ödeyip, kendisine tüp teslim edilmese bile bu konuda ihtar bile çekmeden- ödediği depozito bedellerini iade istemeden-sözleşmeyi bu nedenle feshetmeden akdi ilişkiye devam ettiği iddiasının ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığı, nitekim davalı şirketin davacıya tüpleri iade ettiğini de ispatlayamadığı, incelenen defterlere göre davalının davacı şirketten yıllarca LPG satın alıp sattığı da tespit edildiğine göre LPG’yi tüp dışında depolama-satış imkanı bulunmadığının da açık olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının mülkiyeti kendisine ait olup emaneten davalı şirkete verdiği tüplerin (sözleşmenin açık hükmü de bulunmakla) fesih nedeniyle iadesini, iade edilmediği takdirde yeniden imalat için rayice uygun imalat bedelini talep hakkı olduğu, davacı vekilinin alınan ilk (sektör bilirkişisi de bulunan) bilirkişi kurulu raporunda tespit edilen tutara bir itirazının bulunmadığı, aksine rapor sonrası beyan dilekçelerinde raporda tespit edilen imalat bedelinin talep edildiğinin açıkça bildirildiği görülmekle davacının raporla tespit edilen 4.947 adet çeşitli ebatta tüp nedeniyle 136.888,00 TL imalat bedelinden davalı şirketin ödediği kayıtlı olan (davalı tarafından tüplerin davacıya iade edildiğini veya daha fazla depozito bedeli ödendiğini kanıtlar bir delil dosyaya sunulmadığından) 27.440,00 TL depozito bedeli düşüldükten sonra kalan tutarı talep hakkı bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 19.HD’nin 2016/5753 E 2016/9674 K sayılı ilamı da emsal niteliktedir.
Yargılama sırasında davacı vekilince 24.09.2018 tarihli celsede 1.000,00 TL kar mahrumiyetine ilişkin taleplerinden feragat edildiği imzalı beyanıyla bildirilmiş, bu nedenle bu kısım yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı şirketin feshinin haklı fesih olması, davacının fesih öncesi davalıya mal alımına devam etmesi gerektiğine aksi takdirde fesih ve feshe bağlı hakların talep edileceğine dair ihtarının da bulunması ve feshin sadece periyodik mal alımına uymama sebebine değil sözleşmede yer alan “uzun süre mal almamakla işi bırakmış sayılma” hükmüne ve tespit dosyasıyla tespit edilen “başka marka tüplerin işyerinde bulundurulması” şeklindeki sözleşmeye aykırılık eylemine dayanması nedeniyle, ek rapordaki “haklı güven oluşturulması nedeniyle cezai şart talep edilemeyeceği” görüşüne itibar edilmemiş, davacının sözleşmenin 21 ve 27. maddelerine göre cezai şart talep hakkı olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar TTK 22. maddesi gereğince, tacirler arasında kararlaştırılan cezai şartın indirilmesine imkan bulunmamakta ise de, istikrar kazanmış yüksek yargı içtihatlarıyla tacirler arasında ekonomik varlığı tehlikeye düşürecek kadar ahlaka, kişilik haklarına aykırılığı saptanmış cezai şart miktarının tenkisinin Yargıtay içtihatları ile kabul edildiği gözönüne alınmak suretiyle, (davalı şirketin ticari defterlerinin talimat bilirkişi incelemesine ibraz edilmemesi nedeniyle) vergi dairesinden üç yıla ilişkin beyanname-gelir tablosu-bilançoları getirtilerek incelenmek suretiyle, sözleşmede yazılı 50.000 USD cezai şartın ve davada (fazlaya ilişkin hak saklı tutularak) talep edilen 40.000 TL cezai şartın davalı şirketin ekonomik yönden mahfına neden olacak düzeyde olup olmadığı yönünden alınan 06.05.2019 tarihli mali bilirkişi raporunda, tam cezai şartın da kısmi cezai şartın da davalı şirketin ekonomik mahvına neden olacak tutarda olduğu görüşü bildirilmiştir. Bu nedenle TBK madde 182/son kapsamında davacının talep edebileceği azami cezai şart tutarı 10.000 TL olarak takdir edilerek, dava tarihi itibariyle 50.000 USD cezai şartın TL karşılığının (113.545,00 TL) %35’i 40.000 TL davada talep edildiğinden, 10.000 TL’nin %35’i olan 3.500 TL üzerinden cezai şart talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Cezai şart talebinin reddedilen kısmı mahkemenin takdir hakkı çerçevesinde indirim yapmasından kaynaklandığından davanın reddedilen cezai şart kısmı yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemiş, davacı tarafa yargılama gideri de yüklenmemiştir.
Kabul edilen alacağın temerrüt tarihi olarak ise, 08.02.2010 tarihli fesih ihtarının tebliğ şerhi sunulmadığından, en geç davalı şirketçe keşide edilen 10.02.2010 tarihli cevap ihtarı tarihinde tebliğ edildiğinin kabulü gerektiği değerlendirilerek, davacı ihtarında verilen 5 günlük süre sonunda 16.02.2010 tarihinde temerrüdün oluştuğu, davacının bu tarihten itibaren (talebiyle bağlı kalınarak) reeskont faizi talep edebileceği kabul edilmiş ve hüküm kurulmuştur.
Asıl davada ipotek veren … mirasçıları yönünden talep sınırlandırıldığından, onlar yönünden dava değerinin 40.000,00 TL ipotek limiti+ 1.000,00 TL feragat edilen kısım =41.000,00 TL olduğu kabul edilmiştir.
Ayrıca davalı bayi (şirket) dışındaki diğer davalılar, 16.07.2004 tarihli İpotek Resmi Senedi ile taşınmazını “davalı şirketle davacı şirket arasında akdedilen ve akdedilecek sözleşmelerden doğmuş ve doğacak tüm borçlar için” 40.000,00 TL ipotek üst limitiyle ipotek veren (ölü) …’ın mirasçıları ve ipotek yüklü taşınmazın elbirliği malikleri olmakla, kabul edilen alacağın 40.000,00 TL’lik kısmından sorumlu olduklarından, bu davalılar hakkında da ipotek üst limiti ile sınırlı sorumlu tutulmak ve asıl borç ile ipotek limiti yönünden davalılar arasında tahsilde tekerrür yaratmamak şartıyla asıl davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
Birleşen İstanbul 6 ATM 2016/1200 Esas dosyası yönünden yapılan hukuki değerlendirme sonucunda ise, bu davanın esasen asıl davada davalı ipotek veren … mirasçılarının arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmakla, asıl davada husumet yöneltilmemiş olan … mirasçılarının asıl davaya dahli amacıyla birleştirme talepli açılan dava olduğu, ancak bu dosyada asıl davada husumet yöneltilmiş olan mirasçılardan Mehmet ve Nedime aleyhine birleşen davada da aynı taleplerle husumet yöneltildiği anlaşılmakla, bu iki davalı yönünden dava açılış tarihi itibariyle derdestlik bulunduğundan, dava şartı yokluğundan birleşen davanın bahsi geçen iki davalı yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
Asıl davada ve birleşen davada husumet yöneltilen mirasçılardan, 40.000,00 TL ipotek limitiyle sınırlı tutularak talepte bulunulduğu, yukarıda asıl dava karar gerekçesinde ayrıntılı olarak açıklandığı şekilde, davacının sözleşmeyi haklı feshi nedeniyle alacak talep hakkı bulunduğu ve davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu nedenle davalıların, 16.07.2004 tarihli İpotek Resmi Senedi ile taşınmazını “davalı şirketle davacı şirket arasında akdedilen ve akdedilecek sözleşmelerden doğmuş ve doğacak tüm borçlar için” 40.000,00 TL ipotek üst limitiyle ipotek veren (ölü) …’ın mirasçıları ve ipotek yüklü taşınmazın elbirliği malikleri-zorunlu dava arkadaşları olması nedeniyle, asıl davada kabul edilen alacağın 40.000,00 TL’lik kısmından mirasçı davalılar müteselsilen sorumlu olduklarından, birleşen davada aleyhine hüküm kurulan davalılar hakkında da, ipotek üst limiti ile sınırlı sorumlu tutulmak ve asıl borç ile ipotek limiti yönünden davalılar arasında tahsilde tekerrür yaratmamak şartıyla birleşen davanın kısmen kabulüne, feragat nedeniyle reddedilen kısım yönünden davanın kısmen reddine dair hüküm kurulmuştur.
Birleşen dava dilekçesinde, asıl davaya mirasçıların dahlini sağlamak için mahkemece verilen süre nedeniyle açılan dava olduğu açıkça yazılı olduğu gibi, davalı mirasçılardan talebin ipotek limitiyle (40.000,00 TL) sınırlı tutulduğu da açıkça belirtildiğinden, sözleşmeden doğan alacak talepleri tutarı kadar dava değeri bildirilerek harç yatırılmasında davacının hukuki yararının olduğu, zira dava konusu zarar kalemlerinden hangisinin ve hangi tutarda kabul edileceğini davacının davayı açarken bilmesinin beklenemeyeceği açık olmakla, dava dilekçesinde talebin sınırlandırılmış olduğu gözetilerek, gerçek dava değeri 40.000,00 TL ipotek limiti+ 1.000,00 TL feragat edilen kısım =41.000,00 TL olduğu kabul edilmiş, bu nedenle harç yatırılmış bakiye kısım yönünden davanın esastan kısmen reddine dair hüküm kurulmamıştır.
Ayrıca asıl davadaki … mirasçıları ile birleşen davadaki … mirasçıları zorunlu dava arkadaşları olup, aynı ipotekten yani tek hukuki sebepten kaynaklanan mirasçı sıfatıyla sorumlulukları sözkonusu olduğundan, davacının asıl davada mirasçıları eksik bildirerek dava açtıktan sonra diğer mirasçıları birleşen dava yoluyla davaya dahil etmesinin sonuçlarının davalılara yüklenmesinin hukuka aykırı olacağı değerlendirilerek, birleşen davada husumet yöneltilen ve hakkında dava kabul edilen mirasçıların asıl davadan ayrı olarak birleşen dava nedeniyle ayrıca harç,vekalet ücreti,yargılama gideri ödemesine yol açacak şekilde hüküm kurulmasının mirasçı sorumluluk ve zorunlu dava arkadaşlığı kurallarına aykırı olacağı sonucuna varıldığından, birleşen dava yönünden bu davalıların asıl davada hükmedilen harç, yargılama gideri, vekalet ücretinden (ipotek limitine-kendileri yönünden kabul edilen kısma isabet eden tutarla sınırlı sorumlu olmak şartıyla) müteselsil sorumlu tutulması şeklinde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklanacağı Üzere;
Asıl dava yönünden;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
109.448,00-TL tüp imalat bedeli, 3.500,00-TL cezai şart alacağının 16/02/2010 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan (davalı ipotek veren … mirasçıları 40.000,00-TL ipotek üst limiti ile sınırlı sorumlu tutulmak ve asıl borç ile ipotek limiti yönünden tahsilde tekerrür yaratmamak şartıyla) tahsili ile davacıya verilmesine,
1.000,00-TL kâr mahrumiyeti talebinin feragat nedeniyle reddine, fazla istemin esastan reddine,
2-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 11.785,84-TL (davalı ipotek veren … mirasçıları 4.750,00-TL’sinden sorumlu olmak şartıyla) nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalılar vekille temsil olunduğundan, esastan reddedilen kısım yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 3.585,84-TL nispi vekalet ücretinin, ayrıca feragat nedeniyle reddedilen kısım yönünden 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
5-Alınması gerekli 7.715,47-TL karar ve ilam harcından 3.063,45-TL (3.045,45-TL peşin harç, 18,00-TL tamamlama harcı) peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.652,02-TL karar ve ilam harcının davalılardan (davalı ipotek veren … mirasçıları 2.732,40-TL’sinden sorumlu olmak şartıyla) tahsili ile Hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafça yapılan ilk dava açma gideri (başvuru harcı-peşin harç dahil) 3.074,45-TL, tamamlama harcı 18,00-TL, posta ve tebligat masrafı 503,00-TL, bilirkişi ücreti 2.700,00-TL olmak üzere toplam 6.295,45-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre 5.225,22-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider ve delil avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Birleşen dava İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1200 esas dosyası yönünden;
1-Davalı ipotek veren … mirasçılarından Mehmet mirasçıları ve … aleyhine açılan davanın derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Diğer davalılar (ipotek veren … mirasçıları) … ve … aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, asıl davada borçlu … Ltd. Şti. aleyhine hükmedilen 109.448,00-TL tüp imalat bedeli, 3.500,00-TL cezai şart ve bunların 16/02/2010 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi alacağından 40.000,00-TL’lik kısmının (davalı ipotek veren … mirasçıları 40.000,00-TL ipotek üst limiti ile sınırlı sorumlu tutulmak ve asıl borç ile ipotek limiti yönünden tahsilde tekerrür yaratmamak şartıyla) bu davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
1.000,00-TL kâr mahrumiyeti talebinin feragat nedeniyle reddine,
3-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 4.750,00-TL vekalet ücretinin (asıl davada davalılar … ve … aleyhine hükmedilen vekalet ücretinden müteselsilen sorumlu tutulmak ve tüm mirasçılar arasında tahsilde tekerrür oluşturmamak şartıyla) davalılardan … ve …’den alınıp davacıya verilmesine,
4-Davalılar … ve … vekille temsil olunduğundan (feragat nedeniyle reddedilen tutar üzerinden) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı … mirasçılarına ve …’ye verilmesine,
5-Davalılar (ölü) … ve … vekille temsil olunduğundan (dava açılış tarihi itibariyle derdestlik nedeniyle verilen usulden red kararı nedeniyle) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp bu davalılara (yargılama sırasında ölen …’e tebaen mirasçılarına ve Nedime’ye) verilmesine,
6-Alınması gerekli 2.732,40-TL karar ve ilam harcının (asıl davada davalılar … ve … aleyhine hükmedilen karar ve ilam harcından müteselsilen sorumlu tutulmak ve tüm mirasçılar arasında tahsilde tekerrür oluşturmamak şartıyla) davalılardan İdris ve Meryem’den tahsili ile Hazineye irad kaydına,
7-Davacı tarafça yatırılan başvuru harcı-peşin harç-vekalet harcı toplamından ibaret 2.371,21-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre 2.300,07-TL’sinin (yukarıda yer verilen gerekçeyle davalılardan alınamayacağından) karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider ve delil avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.25/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸