Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/525 E. 2021/97 K. 12.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/525
KARAR NO : 2021/97

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 28/08/2019
KARAR TARİHİ : 12/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olan şirketin satış hizmeti verdiğini, şirketin borç finansmanındaki artış, kısa vadede borca zoraki kayış, faaliyet gösterilen sektördeki işin görüldüğü rakipler tarafından yapılan spekülatif hareketlerin müvekkili şirketin kısa vade borçlarını döndüremez hale getirdiğini, davacı şirketin vade konkordatosu projesinin mevcut olduğunu, tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren ilk 12 ay ödemesiz olmak üzere takip eden 48 aylık vadede yapılandırma yapılarak toplamda 60 ay içinde ödemenin teklif olunduğunu, bu çerçevede konkordatonun tasdikini, kararın ilan olunmasını talep etmiştir.
Davanın açıldığı aşamada, dava dilekçesinde adı geçen gerçek kişilerin yerleşim yeri adreslerinin farklı olması karşısında dava dilekçesinde adı geçen gerçek kişiler …, … ve … yönünden ayrı ayrı ayırma kararı, akabinde kesin yetki yönünden davanın usulden reddi kararı oluşturulmuştur.
Bu suretle mahkememizin 2019/525E.sayılı dosyasının davacısı ise halihazırda ve sadece şirkettir.
Dava, İİK 286 vd.hükümlerinden kaynaklanan konkordato talebine ilişkindir.
Davacı şirket lehine 29/08/2019 tarihinden itibaren ilk geçici mühlet, akabinde ise 29/11/2019 tarihinden itibaren ise davacı şirket yönünden bir yıl süre ile konkordato kesin mühleti verilmiş, bu arada konkordato komiser heyeti düzenli aralıklarla sunmuş olduğu raporlar ile komiserlik görevini ifa etmeye devam etmişlerdir.
Kesin mühletin devam ettiği aşamada konkordato talep eden şirketin mahkememizin 2020/410E.sayılı tapu iptal ve tescil davasında davalı konumunda olduğu, açılan davayı usulen kabul ettiği tesadüfen anlaşılmakla bu konuya ilişkin inceleme ve irdeleme genişletilmiştir.
Yeni düzenlemeler çerçevesinde ve İİK m.289 gereği geçici mühlet ile göreve başlayan konkordato komiserleri, değiştirilmediği takdirde bu defa artık konkordato komiseri olarak görevlerine devam edeceklerdir. Bu görev, gerekçeli görüş raporunu sunmaları sonrası ve hatta tasdik yargılamasının sonunda mahkemece verilecek karara kadar devam edecektir. Bu nedenle asliye ticaret mahkemelerinin görev sürelerinin başlangıcı Kanun değişikliği ile mühlet talebinin gerçekleştiği an olmuştur. Bu noktada, özellikle mühlet süresinin yargısal olarak yönetiminde ticaret mahkemelerinin geçmişe dayalı bir müktesebatı ise bulunmamaktadır. (…, Konkordatoda Kesin Mühlet İşlemlerine Hazırlık, Tutanağı, … Dergisi Ocak-Şubat 2020, Sayfa 133). Konkordato talebini incelemekte olan mahkemenin mühlet sürecinin devamı amacıyla yukarıda açıklandığı üzere, konkordato talep eden şirketin aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasının kabul etmiş olması karşısında mühlet sürecinin yönetimi ile ilgili olmak üzere konkordato komiser heyetinin bu noktada görevlendirilmesi mahkememizce takdir olunmuştur. Mühlet sürecinin yönetiminde ise yargısal müktesebatlar dikkate alınmıştır.
Mahkememizce oluşturulan 20/11/2020 tarihli celse ara kararı ile; “Dosyamız davacısı olan şirketin mahkememizin 2020/410 E. sayılı dava dosyasının davalısı olduğu, dava konusunun dört adet ve davalı şirkete ait bağımsız bölümlerin tapu kaydının iptali ile dava açan şirket adına tescili olduğu, konkordato talep eden ve adı geçen ve dosyada davalı olan şirketin 22/10/2020 tarihli beyan dilekçesi ile davayı “kabul” yönünde beyanda bulunduğu, davanın ise 05/08/2020 tarihinde açıldığı, tespit olunan durum nedeniyle davalı şirketin kabul beyanıyla bağlı kalınmadığı, bu noktada davalı şirketin kabul beyanının hukuki açıdan sonuç doğurup doğurmadığının irdelendiği, bu arada mahkememizin 2019/525 E. sayılı dosyasına istinaden konkordato talebinde bulunan … A.Ş.’nin, yukarıda belirtilen tapu iptal ve tescil davasına konu dört adet taşınmazların satışına izin verilmesini talep ettiği ve ancak bilirkişi heyetinin 16/11/2020 tarihli raporu ile olumsuz görüş bildirdiği anlaşılmıştır.
Bu çerçevede;
“1-Konkordato komiser heyetinin 16/11/2020 bilirkişi raporunda incelenen ve satışı için izin talep olunan dört adet taşınmazın satışına dair talep ile ilgili olumlu veya olumsuz görüşünü açıklamaları,
Mahkememizde konkordatonun talep olunduğu tarih, mahkememizde konkordato talep eden şirket aleyhine davanın açıldığı tarih, adı geçen bu dava dilekçesinde iddiaya esas vakıalar, kambiyo evraklarının düzenlenme tarihi, yine davaya esas olan adi yazılı şekilde düzenlenmiş satış sözleşmesi içeriği ve tarihi, akabinde konkordato talebinin devam ettiği aşamada davalı şirketin davayı kabulüne dair beyan dilekçesi içeriği, adı geçen dava dosyası içeriği dikkate alındığında;
Adı geçen tapu tescil ve iptal dosyasında, davacı şirketin konkordato talep eden şirkete verildiği ifade olunan bedellerin; hesap numaraları, düzenleme tarihleri dahi gösterilen çeklerin konkordato talep eden şirketin ticari defter ve kayıtlarında muhasebenin temel ilkelerini uygun şekilde yer alıp almadığı, ne şekilde yer aldığı,
Konkordato talep eden şirketin halihazırda batık olup olmadığı, tapu iptal ve tescil davasına konu taşınmazların şirketin duran varlıklarından çıkması ve aktifinin azalması sonucunu doğuran tapu iptal ve tescil davasındaki kabul beyanı ile ilgili komiserlerin bilgi, izin veya muvafakatlarının bulunup bulunmadığı,
“Konkordato talep eden şirketin İİK m.297/f.2 hükmü gereği mahkemenin izni dışında taşınmazlarını devredemeyeceği” açık ise de mahkememizde görülen tapu iptal ve tescil talebinin bu hükmün uygulanmamasına yönelik bir çaba olup olmadığının şirketin ön projesi, konkordato komiser heyetinin bu konular ile ilgili vermiş olduğu genel ve özel talimatların içerikleri, taşınmazların satış süreci içinde gerçekleşen haller, tapu iptal ve tescil davasında davacı gözüken şirketin konkordato talep eden şirketin defter ve kayıtlarına göre alacaklı olarak gözüküp gözükmediğine dair kayıtlar, konkordato sürece içindeki alınan kararlar ve şirketin yukarıda açıklanan ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak incelemeler ile incelenmesi, bu durumun alacaklılar arasında eşitsizliği yol açabilecek bir durum olup olmadığı,
Tapu iptal ve tescil dava dosyasında, davacı şirketin ödeme almış olduğu miktarlar nedeniyle kayden alacaklı gözüküp gözükmediği, bu alacağın toplam alacak miktarına oranının ne olduğu, gözükmemekte ise tapu iptal ve tescil davasına konu dava dilekçesinin 2.maddesinde belirtilen ödeme miktarlarının, ödeme tarihlerinin, ödeme şekillerinin, muhasebesel ve finansal açıdan şüpheli olup olmadığı,
En son ve sonuç olarak çekişmesiz yargıya tabi ve resen mahkememizce araştırılması gereken konkordato talebinin alacaklılara zarara uğratma amacıyla devam ettiği noktasında herhangi bir veri olup olmadığı ve gerekirse bu konuya ilişkin komiser heyetince tespit edilen başkaca bir durum olup olmadığı,
hususlarını içerecek şekilde komiser heyetinin İİK m.290 f.2 hükmü çerçevesinde görevlendirilmelerine,
2-Konkordato komiser heyetinin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşen ve yukarıda açıklanan inceleme konuları çerçevesinde mahkememize yazılı raporlarını iki hafta içinde sunmalarına,
3-Ara kararın icra açısından tutanağın bir suretinin tüm komiser heyetine bildirilmesine” dair ara karar oluşturulmuştur.
Komiser heyetinin raporunu sunması sonrası ve alınan rapor sonucunda bu defa konkordato komiser heyeti mahkememizin 10/12/2020 tarihli ara kararı ile yeniden görevlendirilmiştir.
Bu defa 10/12/2020 tarihli celse ara kararı ile;
“1-a)Konkordato komiser heyetinin 02/12/2020 tarihli raporunun 8.sayfası gözetildiğinde en baştan itibaren bilançoyla ilgili verilerin açık, şeffaf ve denetlenebilir şekilde komiser heyetine verilmesi gerektiğine; ayrıca bilgi ve belge akışının düzenli ve eksiksiz olması gerektiğine ve benzeri konularda davacıya yazılı talimat verilip verilmediğine, talimata aykırı hareket edilmişse ne tür işlemler yapıldığına,
Bu çerçevede en baştan itibaren kaç defa talimatlara aykırı hareket edildiğine dair gerekçeli ve denetime elverişli şekilde açıklama yapılması,
b-Davacının, tapu iptal tescil davasına konu olan taşınmazlar nedeniyle taşınmazları satan kişinin alacaklı olarak projede gösterilip gösterilmediği,
Bu çerçevede söz konusu taşınmazların devri nedeniyle satıcının alacaklı olarak yazılıp yazılmadığı, bu alacağın tamamını muhasebesel kayıtlarda davacının gösterip göstermediği,
Taşınmaz nedeniyle oluşan borç miktarının en baştaki toplam borç miktarının yüzde kaçı olduğu,
Geçici mühlet tarihi öncesi “satın alınan taşınmazın” maddi duran varlık niteliğinde olduğu hususunda konkordato komiser heyetinin hangi tarihte ve ne şekilde bilgilendirildiği,
Dayanak tüm ticari defterlerin yıl başı ve yıl sonu tasdik işlemlerinin süresinde yaptırılıp yaptırılmadığı,
Davacının başkaca ve bilançoda göstermediği varlık olup olmadığı,
Davacının adı geçen taşınmazlar nedeniyle dava dışı ve tapu iptal davası açan davacıya herhangi bir şekilde ödeme yapıp yapmadığı, bu ödemeyi şirketin ilgili ticari defter ve kayıtlarında gösterip göstermediği veya ne şekilde gösterdiği,
Halihazırda bu taşınmazların bilançoda ne şekilde gösterildiği,
Davacı borçlunun, konkordato ilanından sonra mahkememizde, taşınmazlar ile ilgili kabul beyanında bulunmasının konkordato dışı anlaşmaya yönelik olup olmadığı ve bilançoda bu taşınmazlarla ilgili halihazırda davacının borçlu gözüküp gözükmediği; tapu iptal davasında kabul beyanı öncesi komiserlere bilgi verilip verilmediği,
Davacının bilançoda göstermiş olduğu borçlarla ticari defterlerindeki borçların yukarıdaki durum gözetildiğinde birbirleriyle uyumlu olup olmadığı,
Tapu iptal davasına konu taşınmazların şeklen ve kayden davacı adına gözükmesi karşısında halihazırdaki bu taşınmazların şirketin aktifinde bulunup bulunmadığı, hangi tarihten beri bulunduğu,
Davacının kesin mühlet aşamasının devam ettiği aşamada kayden adına kayıtlı taşınmazları kabul beyanı ile elden çıkarmak istemesi karşısında, bu durumun konkordato komiser heyeti tarafından müzakere edilerek kesin mühletin devamının gerekip gerekmediği,
Davacının konkordato talebi öncesi taşınmazı kayden üzerine aldıktan kaç ay sonra konkordato talebinde bulunduğu hususlarının tek tek incelenmesi,
c-Davacının “güncel, fiilen ve en son sunulacak rapor tarihi itibariyle” batık olup olmadığının fiilen, gerekçeli ve denetime elverişli şekilde araştırılması,
hususların tek tek konkordato komiser heyeti tarafından müzakere edilmek suretiyle ek raporun konkordato komiser heyeti tarafından bir ay içerisinde sunulmasına,
2-Yukarıda belirtilen araştırmaların yapılması sonrası ve mevcut proje dahi dikkate alındığında İİK m.292’de belirtilen şartların oluşup oluşmadığının tek tek irdelenmesi,
Öncelikle davacı şirket açısından mevcut mali tablolar, davacı şirketin mevcut dönen ve duran varlıkları,stoklar,fiilen davacı şirketin borca batık olup olmadığını tespit etmeye yarayacak tüm aktif ve pasiflerin rayiç değerleri üzerinde komiser heyeti tarafından gerekir ise bizzat inceleme yapılması,ancak güncel fiili batıklığın tespiti amacıyla gerektiği takdirde bu konuda gerekli bilirkişi atamalarını yapmaları, bu şekilde fiili ve güncel rayiç durumun tespiti ile davacı şirketlerin borca batık olup olmadığı,batık ise hangi tutarda batık olduğu hususlarının fiili ve güncel olarak tespitinin araştırılması,bu tespite esas tüm dayanak rapor ve benzeri kayıtların raporda açıkça belirtilmesi,bu defa borca batıklığa ilişkin gerekirse tüm resmi ve özel kurumlardan her türlü bilgi ve belgenin temin edilerek bu araştırmanın konkordato komiser heyeti tarafından bu defa tam ve eksiksiz sağlanması,
Akabinde konkordato talep eden davacı borçlu şirketin tespit olunan mali ve finansal durumları, tüm varlığı ile gelir kalemleri dikkate alındığında davacı şirketlerin borca batık olmasa dahi mali ve teknik olarak faaliyetinin durma noktasında olup olmadığı,bu suretle zararının devam edip etmediği,özellikle ön projede ön görülen zamanlarda ve öngörülen satış ve kar amaçlarına ve rasyolarına ulaşıp ulaşmamasının güncel olarak mümkün olup olmadığı,
Bu çerçevede finansman giderleri ve borç stoku kalemlerinde dava açıldığından itibaren sürekli olarak olumsuz yönde bir artış olup olmadığı,olumsuz yönde bir artış var ise bu artışın finansal ve muhasebesel oranları dikkate alındığında “davacı borçlu şirketin konkordato talebinin başarıya ulaşamayacağının ” açıkça anlaşılır olup olmadığının güncel olarak açıkça irdelenmesi,
Sonuç itibariyle yapılacak tüm incelemeler sonrası İİK m.292 hükmü gereğince belirtilen hallerin oluşup oluşmadığı, “davacının muhasebesel ve mali açıdan objektif dürüstlük kurallarına uygun olarak şekilde yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, getirmemekte ise bu durumun konkordato komiser heyeti açısından konkordato sürecinin takibini” geç ve/veya eksik yapmasına” yol açıp açmadığı, bu durumun süreklilik arz edip etmediği hususlarının somut ve gerekçeli olarak açıklanması,
amacıyla konkordato komiser heyetinin açıklamalarını yapmalarına,
3-Celse ara kararının, duruşma gün ve saatinin davacı vekiline, aynı zamanda ve takdiren davacı şirket temsilcisine ayrı ayrı tebliğ olunmasına,
4-Bu suretle davacıların dinlenilme hakkının kısıtlanmamasına,
5-Konkordato komiser heyetinin 01/12/2020 tarihli rapor içeriği, raporda yapılan tespitler ve aynı zamanda sunulacak rapor içeriği karşısında kesin mühletin devam edip etmeyeceğinin takdiri açısından İİK.m.289 hükmü uyarınca duruşma açılmasına,
6-Duruşmanın 12/02/2021 saat:15:30 itibariyle icrasına,
7-Takdiren duruşma gününün Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ve Basın İlan Kurumunun resmi ilan portalında ilanına,
8-Diğer alacaklılara takdiren tebligat yapılmasına yer olmadığına” dair karar verilmiştir.
Konkordato sürecinin yönetimi açısından, mahkememizce atanan konkordato komiser heyeti bu defa hazırlamış olduğu 14/01/2021 tarihli raporunda mali tablo verilerinin komiser heyetine iletilme sürecinde yaşanılan aksaklıkların düzeltilmesi için gerek yazılı gerekse sözlü olarak davacı şirket yetkililerine ve mali müşavire telefon ve e-posta ortamında ihtaratların yapıldığı, esasen daha önce sunulan raporun sonuç kısmında da bu konuya ilişkin açıklamalara yer verildiği, ancak aksamaların sürekli olarak devam ettiği, davacı şirketin tapu iptal ve tescil davasına konu taşınmazlarıyla ilgili durumun verilen sipariş avansları hesabında izlendiği, tapu iptal ve tescil davasına konu olan taşınmaz nedeniyle oluşan borç miktarının ise toplam borç miktarının %12’si olduğu, geçici mühlet tarihi itibariyle ise %6 olduğu, komiser heyetinin tapu iptal ve tescil davasına konu olan taşınmazların davacı şirketin maddi duran varlık hesabında kayıtlı olmadığı için izlenemediği, bu konuyla ilgili yapılan toplantı ve görüşmelerde ise komiser heyetinin bilgilendirilmediği, adı geçen taşınmazların satışı için mahkemeden izin talep olunduğu, 15/10/2020 sonrası ise bilirkişilerden durum hakkında bilgi edinildiği, ticari defterlerinin tasdik işlemlerinin yapıldığı, tapu iptal ve tescil davasına konu taşınmazlar dışında komiser heyetine bildirilen başkaca bir varlık olmadığı, tapu iptal ve tescil davasına konu olan taşınmazların toplam alım bedelinin 4.425.000,00 TL olup çek ve senetlerle ödenmesinin kararlaştırıldığı, herbir taşınmaz üzerinde 5.500.000,00TL ipotek bulunduğu, 02/07/2019 tarihinde 2.100.000,00 TL ödendiği, davacı şirketin taşınmazlar nedeniyle 2.170.000,00 TL kayden borcu bulunduğu, davacı şirketin ana faaliyet konusu taşınmaz satımı olmadığı için yapılan avans ödemelerin verilen avanslar hesabında izlenmesi gerektiği, davacı şirketin tek düzen hesap planına uygun olmayarak muhasebe ilkelerine aykırı olarak ve hatalı şekilde verilen siparişler hesabında bu kaydı muhasebeleştirdiği, tapu iptal ve tescil davasına konu olan dört adet taşınmazın satış bedelindeki miktar 4.425.000,00 TL olmasına rağmen satış faturaları toplamının 745.000,00TL olarak düzenlendiği, bir başka ifadeyle satılan taşınmazların düşük değerle şirket kayıtlarına alındığı, bu durumun muhasebe usul ve esaslarıyla vergi mevzuatına aykırı olduğu, “konkordato komiser heyeti olarak ilk toplantı tutanağında ve devamında kayıt dışı işlem yapılmaması tüm işlemlerin ve muhasebe kayıtlarının muteber belgeye dayanması, ticari deftere işlenmesi veya e-deftere işlenmesi, hesapların ve işlemlerin açık, net ve anlaşılır kılması, muhasebe servisinin düzenli olması, şirkete ilişkin her konuda komiserlere bilgi verilmesi yönündeki” açık talimatlara rağmen mevcut durumun talimatlara aykırılık teşkil ettiği, davacı borçlu şirketin mahkeme izni olmadıkça taşınmazları elinden çıkaramayacağının İİK m.297 hükmü gereği açıkça düzenlendiği halde davacı şirketin kendisine karşı açılan tapu iptal ve tescil davasını henüz davanın başında kabul ederek taşınmazın mülkiyetini eski satıcıya yani 3.kişiye geçirmeye çalıştığı, rutin olarak yapılan tüm toplantılar esnasında taşınmaz satışına ilişkin genel ve farazi görüşmelerde de dikkate alındığında borçlu şirket temsilcilerin tapu iptal ve tescile konu davadaki kabul beyanlarının iyi niyetli olmadığı, konkordato komiser heyetine tapu iptal ve tescil davasında şirket aleyhine ve davayı kabul ile sona erdirecek bir durumla ilgili komiser heyetinin bilgilendirilmesi, görüş ve değerlendirmenin alınması yapılmaksızın hareket edilmesinin haklı şüphelerin bulunduğu bir davranışa kalkışıldığını gösterdiğini, davacı borçlu şirketin konkordato müessesinin kendisine sağladığı koruyucu imkanlardan istifade etmesinin isabetli olmadığı, tapu iptal tescil davasına konu taşınmazların satış sözleşmesinin 27/11/2018 tarihinde yapıldığı, tapu devrinin ise 01/07/2019 tarihinde gerçekleştiği, davacı şirket lehine 29/08/2019 tarihinde geçici mühlet kararı verildiği, ancak bu taşınmazların deftere kayıt işlemlerinin 2020 yılı Eylül ayı gerçekleşmiş olduğu, şirket temsilcilerinin süreç içerisinde muhasebesel ve mali açıdan yükümlülüklerini yerine getirirken hata yaptıkları, bilgi vermekten kaçındıkları, hatta haber vermek bir tarafa çoğu zaman komiser heyetinin sorduğu soruları cevaplamakta dahi terahi içinde hareket ettikleri, alacaklıları zarara uğratma kastı ile hareketleri söylenemez ise dahi davacı şirketin İİK m.297 hükmüne aykırı şekilde hareket ettiğini, yine davacı şirketin güncel ve fiili rayiç değerlere göre borca batık olup olmadığı noktasında uzman bilirkişi atamalarının yapıldığı, rayiç değerlere göre hazırlanan bilançolara göre ise davacı şirketin borca batık durumda olmadığı, zaten kayden dahi borca batık durumda olmadığı halihazırda davacı şirketin faaliyetlerine devam ettiği, çalışma kabiliyetini kaybetmediğini, elinde kayda değer menkul ve gayrimenkul olduğu gerekçeli ve denetime elverişli şekilde açıklamıştır.
Mevcut dosya kapsamı karşısında öncelikle davacı şirketin kesin mühletten yararlandırılmasını dürüstlük kuralı çerçevesinde mümkün olup olmadığı, davacı şirketin komiser talimatlarına aykırılık davranışının olup olmadığı irdelenecektir.
İİK m.286 vd.hükümleri çerçevesinde konkordato müessesinin dürüst borçlular tarafından talep olunabileceğine dair normatif bir düzenleme mevcut olmasa dahi doktrinde de kabul olunduğu üzere konkordato esasen elinde olmayan nedenlerle, işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan, dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müessesedir. Kaldı ki 4721 sayılı TMK m.2 hükmüne getirilen en önemli değişikliklerden biri ise “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzeni korumaz” hükmüdür. 4721 sayılı TMK’nın yürürlüğe girmeden önce yürürlükte olan Medeni Kanunda hakkın kötüye kullanılmasını kanunun korumayacağı noktasındaki değişiklik bu noktada önem arz etmektedir. 4721 sayılı TMK’daki hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin himaye etmeyeceği yönündeki genel düzenleme bu açıdan gözardı edilmemelidir. Kaldı ki bu 6100 sayılı HMK m.29 hükmüyle getirilen “Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü” başlıklıklı düzenlemeye göre “Taraflar, dürüstlük kuralına uymak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir şekilde yapmakla yükümlüdürler”. O halde kanun koyucunun gerekçesinde açıkladığı üzere taraflar, yargılamada kendi menfaatlerine uygun olarak neleri ileri sürüp süremeyecekleri konusunda serbesttir. Ancak gerek kendilerine gerek karşı tarafa ilişkin hususlarda yaptıkları açıklamalarda mahkemeyi yanıltmamaları gerekir. O halde doktrinde halihazırda İİK m.285 vd.hükümleri çerçevesinde “konkordato talep eden borçlunun dürüst olmasının gerekip gerekmediğine” dair tartışmalar yapılmış ise de Mahkememizce açıklanan hususlar karşısında, İİK m.285 vd.hükümleri çerçevesinde açıkça bu unsur yazılmamış olsa dahi konkordato talep eden borçlunun mühlet aşamasında dürüst hareket etmesi gerektiği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Nitekim 15/03/2018 değişikliği öncesinde hukukumuzda mevcut olan konkordato kurumuna ilişkin yapılan çalışmalarda da “mehil kararından itibaren borçlu,komiserin nezareti altındadır.Bu süre içinde borçlunun davranışları mühim olduğu gibi tahkik edilen mali durumu,bilanço ve hesapları itibariyle birçok kusurların meydana çıkması da mümkündür.Bazen,alacaklıların müracaat veya itirazda bulunmaları sayesinde borçlunun (bilinmeyen taraflarının) açığa çıkması ve komiserin aydınlatılması da ihtimali dahilindedir. İşte borçlu,bu süzgeçten geçip alacaklıların zararına olarak doğruluk haricinde, pek büyük hiffetle hiçbir iş yapmadığı takdirde hüsniyet bakımından konkordatoya ehil ve layık sayılır.(Enver Buruloğlu-Yuda Reyna,Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul,1968,Sayfa 58)”
Yine konkordato talep eden davacı borçlunun konkordato talep ederken alacaklıları zarara uğratma amacı ile hareket etmelerinin engellenmesi amacıyla 2004 sayılı İİK m.292/f.1-bend(c) hükmü ile kanun koyucu açıkça düzenleme yapmış,borçlunun alacaklıların zarara uğratma amacı ile hareket ettiğinin anlaşılması durumunda bu durumu kesin mühletin kaldırılması, konkordato talebinin reddi ve hatta davacı borçlu tacir ise iflas nedeni dahi saymıştır.Bu noktada kanun koyucunun,konkordato talep eden davacı borçlu lehine İİK m.294 hükmünde belirtmiş olduğu takip yasağı başta olmak üzere birçok lehe düzenlemeler getirmiş olması ve bu hükümlerin uygulanmasının davacı borçlu tarafından talep olunması imkanının kötüye kullanılmaması da esastır.
Özellikle konkordato ile alacaklılar iflâsın gerektirdiği masrafları yapmadan ve dolayısı ile daha fazla ölçüde alacaklarını elde ederler. 4949 sayılı Kanun ile 2003 yılında yapılan değişiklik sonucunda «alacaklılara da konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteme hakkı» tanınarak «borçlu ile alacaklılar» ve «alacaklılar» arasında eşitlik sağlanmış, başka bir deyişle bu suretle konkordatoda «borçlu ile alacaklıların menfaatleri eşit olarak» gözetilmiştir.Bu eşitliği bozmaya yönelik her türlü çabanın,hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı irdelenmelidir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da açıkladığı üzere hakların kullanılmasında “TMK’nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin, Anayasa’nın 36. maddesinin, Borçlar Kanunu’nun 61 ve Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesinin, HMK’nun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir…
Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyiniyet kurallarına uymak, hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyiniyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyiniyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş; aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.”
Bu durumda kanunun konkordato talep eden davacı borçluya,konkordato talep etme ve kanunun kendisine tanıdığı imkanlardan yararlanma imkanını kayıtsız,şartsız ve sınırsız olarak verdiği kabul olunamaz.Zira yukarıda açıklandığı,üzere hakkın kötüye kullanılması hukuk düzeni tarafından korunamaz.Hakim,yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu,objektif iyi niyet kuralları çerçevesinde doldurmak zorundadır.Konkordato kurumu açısından kanun boşluğu olmak bir tarafa,kanun koyucu açıkça alacaklıları zarara uğratma amacına dönük konkordato taleplerinin engellenmesi yönünde de açık düzenleme getirerek konuya dikkat çekmiş hakkın kötüye kullanılmamasını önemsemiştir.
Zaten “292.maddeye 7155 sayılı kanunla yapılan değişiklikle (c) bendine “uymazsa” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa” ibaresi eklenmiştir.Esasen kanunun amacı dikkate alındığında, “borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği” hallerde konkordatonun başarıya ulaşması söz konusu olamaz.Bu sebeple anılan (c) bendindeki ilave,kanuna değişiklik değil açıklık getirmek için yapılmış sayılmalı ve geçici 16.maddenin birinci fıkrasının aksi yöndeki lafzına rağmen aynı kural 7155 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce talep edilen konkordatolarda da uygulanmalıdır.(Prof.Dr.Selçuk Öztek.Prof.Dr.Ali Cem Budak,Doç.Dr.Müjgan Tunç Yücel,Doç,Dr.Serdar Kale.Doç.Dr.Bilgehan Yeşilova,Yeni Konkordato Hukuku,2. Baskı,Ankara,2019,sayfa 317)Bir başka deyişle alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket edenin,konkordato kurumunun amaçladığı hedeflere ulaşabilmesi mantık kuralları çerçevesinde zaten beklenmemelidir.Ne var ki kanun koyucunun bu hususları açıkça düzenlemiş olması,konkortado talep edenlerin iyiniyetli olmasının ve alacaklıları zarara uğratma amacı bulunmamasının önemini ortaya koymak açısından fevkalade önem arzetmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde ve özellikle mahkememizce hazırlanan tensip tutanağında da açıklandığı üzere;
Konkordato talebi öncesi veya sonrası davacı şirket yönünden ayrı ayrı yapılacak incelemeye esas olmak üzere;
a)Şirketin yakın zamanda adres değişikliği yapıp yapmadığı,
b)Şirketin yakın zamanda iflas ertelemeden çıkıp çıkmadığı,
c)İyileştirme projesinde yer verilen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı,
d)Yakın zamanda ortaklık yapısının değişmiş olup olmadığı,
e)Ortaklara borçlar ortaklardan alacaklar hesaplarında tutarların ne kadar olduğu,neden ve nasıl oluştuğu,muhasebesel ve finansal açıdan şüpheli olup olmadığı,davacının muhasebesel-finansal olarak dürüst hareket edip etmediği,
f)Kaynak üretmeye yönelik soyut ve belirsiz ifadelerin olup olmadığı,
g)Ön projenin hazırlandığı tarih ile başvuru tarihi arasında önemli ve şüpheli finansal işlem olup olmadığı,
Bu kapsamda
-Önemli bir varlığın, varlık grubunun satılması,
-Bankalar ile yeniden yapılandırma yapılmış olması,
-Önemli tutarda bir alacağın tahsil kabiliyetinin kaybolması,
-Faaliyet için gerekli bir lisansın, iznin iptal edilmesi,
-Bir varlığın, faaliyetleri sekteye uğratacak şekilde zarar görmesi,
gibi hususların önemli ve şüpheli finansal işlem olarak değerlendirilerek bu hususların bulunup bulunmadığının araştırılması ve raporlanması,
h)Ön projede hesap hataları ve çelişkilerin bulunup bulunmadığı,
ı)Rayiç değer bilançosu hazırlanırken çok büyük hesap hataları yapılıp yapılmadığı
i)Rayiç değer bilançosunda değerleme kriterlerinin finansal olarak açık olup olmadığı,
j)Proforma finansal tablolarda bütçeler ve çalışma kağıtlarının eksik olup olmadığı,
k)Komiser heyetinin rayiç değer bilançosunda düzeltme yapılmasını gerektiren hususların tespit edilerek gerekli düzeltmelerin yapılması ve bunların ne şekilde yapıldığının raporda belirtilmesi,
l)Denetim raporu hangi raporlama çerçevesinde yapılmışsa (TMS, BOBİ,FRS vs.) ön projede aynı raporlama esasları çerçevesinde raporlama yapılıp yapılmadığı
m)Borçlunun mali durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgelerin (tapu kayıtları,araç ruhsatları, gayrimenkul değerleme raporu,detay mizan vs.) sunulup sunulmadığı, sunulmamış ise borçludan bu bilgi ve belgelerin temin edilerek rapora eklenmesi,
hususlarının tek tek araştırılarak raporda yanıtlanması ve dayanaklarının gösterilerek denetime elverişli şekilde hazırlanacak ilk raporda sunulması noktasında geçici konkordato komiser heyeti ayrıca görevlendirilmiş, bu konuda hassasiyet ile ilgili davacı vekili de bilgilendirilmiştir.
Yapılan görevlendirme çerçevesinde geçici konkordato komiser heyeti, kanundan doğan nezaret görevini icra etmiş ve raporunu sunmuştur. Geçici konkordato komiser heyeti raporu dikkate alınarak kesin mühlet aşamamasına geçilmiştir. Kesin mühlet aşamasında ise konkordato talep eden davacı şirket aleyhine yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan incelemeler yaptırılmıştır. Ayrıca dört adet taşınmazla ilgili tapu iptal tescil davasının görüldüğü aşamada bu durum mahkememizce resen fark edilerek önemle ve öncelikle İİK m.290/f.2 bent (d) hükmü uyarınca komiser heyeti tarafından ara rapor sunulması sağlanılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı borçlu şirketin, kesin mühletin devam ettiği aşamalarda ilk toplantı da dahil olmak üzere kendisine yapılan tüm uyarı ve talimatlara rağmen davacı şirket ile ilgili muhasebesel kayıtların geçerli belgeye dayanması, ticari deftere işlenmesi ve ayrıca şirkete ilişkin her konuda komiser heyetine bilgi verilmesi noktasındaki talimatlara süreklilik arz edecek şekilde uymadığı, özellikle tapu iptal tescil davasına konu taşınmaza ilişkin hukuki işlemlerin geçici mühletten önce satış işlemlerinin ve buna bağlı ödeme işlemlerinin gerçekleştiği halde bu konuda komiser heyetine gerekli bilgi ve belgeleri sunmadığı, hatta tapu iptal ve tescil davasına konu olan taşınmazların ticari defterlere kayıt işleminin dahi geçici mühletin tamamlanması ve kesin mühlete dair süreçte ise 1 yıla yakın sürenin sonuna gelinmesine doğru ve 2020 yılı Eylül ayında deftere geçildiği, bu taşınmaz satımına ilişkin yapılan ve yapılmayan ödemelerin ise muhasebesel kayıtların düzgün olmadığı, muhasebe kayıtlarının düzgün olmamasının ve bilginin düzenli verilmemesinin birçok şekilde tekrarlandığı, konkordato komiserlerinin 2004 sayılı İİK m.290 çerçevesinde görevlerini ifa edebilmeleri açısından muhasebesel bilgi ve belge akışının düzenli ve eksiksiz olması yönünde talimat vermelerinin sadece gereklilik değil zorunlu olduğu, verilen bu talimatlara aykırılığın ısrarlı, sürekli ve adeta alışkanlık arz edecek şekilde devam ettiği anlaşılmakla İİK m.292/f.1 bent (c) hükmü gereği davacı şirketin konkordato komiserinin talimatlarına uymadığı, bu itibarla davacı şirket lehine verilen kesin mühletin kaldırılma şartının öncelikle bu yönden oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Mahkememizde tapu iptal ve tescil davasına konu olan taşınmazlarla ilgili yargılamanın yapıldığı aşamada, açılan tapu iptal ve tescil davasını kabul eden davacı şirketin, aynı zamanda mahkememizde konkordato talep eden davacı şirket olduğunun mahkememizce tesadüfi olarak fark edilmesi sonucu konkordato komiser heyeti yukarıda açıklandığı üzere ayrıntılı şekilde görevlendirilmiştir. Yapılan bu görevlendirme sonucunda mevcut kayıtlardan da açıkça anlaşıldığı üzere geçici mühlet talebinin bulunulduğu an itibariyle davacı şirketin alacaklarının %12’sine tekabül eden bir taşınmaz satım bedeline dair bir miktarı bilançoda usulüne uygun şekilde göstermediği, bu suretle borçlarını usulüne uygun olarak göstermemiş olduğu, yine davacı şirketin konkordato teklifinden önce bu taşınmazları satın almış olduğu, konkordato teklifinden kısa bir süre önce davacı şirketin borçlandığı, bu borçlanmanın konkordato süreci içinde yeter sayı oluşturmak için alacak yaratma ihtimalini dahi kesin olmasa da gündeme getirdiği, bu durumun ise davacı şirket yönünden konkordatonun teklif edildiği an ve devamı içinde dürüst hareketler niteliğinde olmadığı, mahkememizce kabul olunmuştur. (Yargıtay 19. HD 10.10 2002T.5784/6465K.sayılı, 11/12/2013T. ve 9649E./12518K.sayılı, Yargıtay 19. HD 11/12/2003TL 9649E.12518K.sayılı ilamları)
Öte yandan konkordato talep eden davacı şirketin, konkordato talep ettiği an, geçici mühletin devam ettiği süre, ayrıca kesin mühlette neredeyse bir yıla yakın sürecin dolacağı ana kadar azımsanmayacak sayı ve değerdeki ve kayden maliki olduğu taşınmazları bilançosunda göstermediği, davacı şirketin bilançosunun gerçeği yansıtmadığı, adı geçen taşınmazların satımı nedeniyle alacak miktarının ve alacaklı adlarının dahi tam ve eksiksiz olarak bilançoda gösterilmediği, aktife girmesi gereken malların aktifte belirtilen süreçler içinde görülmediği, daha da önemlisi taşınmazların gerçek değerinin çok üstünde de ipoteğin mevcut olduğu, yine konkordato talep eden borçlunun konkordato teklifinden sonra taşınmazı satan şirketin açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasını açıklanan şekilde ve mahkeme huzurunda davayı kabul beyanının esasen bazı alacaklılarla konkordato dışı anlaşma niyeti olarak gözüktüğü, 2020 yılı Eylül ayı itibariyle dahi tüm borçlarının usulüne uygun olarak kayıtlarda yer almadığı, davacı şirketin tam olarak bedelini ödemediğini açıkladığı taşınmazların yine satım değerini düşük göstermekle belirlenen borcundan daha fazla taşınmaza sahip bulunduğunun anlaşıldığı, ticari defterlerin bu açıdan usulüne uygun düzenlenmediği gibi ödeme şekillerinin de defterlere usulüne uygun geçirilmediği, en önemlisi ticari defterlerin tek düzen hesap planı içerisinde hesap verebilir, açık ve şeffaf tutulması noktasında süreklilik arz edecek şekilde ihmal ve hataların mevcut olduğu mahkememizce anlaşıldığından mahkememizce davacı şirketin dürüst davranışlar sergilemediği, bu itibarla kesin süre içinde konkordato imkanlarından yararlanılmaması gerektiği takdir olunmuştur. (Yargıtay 19.HD 14/11/1996T. 5204/10058K.sayılı, 19. HD 25/10/1995T. 8146/8883 – 19. HD. 26/09/1995T. 6737/7489K.sayılı, 19.HD 2012/1994T.9575/12877K.sayılı, 19.HD 11/05/1992T. 3293/2005K.sayılı, 19.HD 05/10/2000TL. 5377E.6459K.sayılı ilamları)
Kaldı ki davacı şirketin taraf olduğu tapu iptal ve tescil davasında aleyhine açılmış olan davayı kabul etmesinin İİK m.297/2 hükmünün kapsamında olmadığı, zira ilgili hükmün istisnai olduğu kabul edilebilir. Ne var ki konkordato komiser heyeti mahkememizce görevlendirildikten sonra hazırlamış olduğu 14/01/2021 tarihli raporunda açıkça pandemi öncesi yani 2020 yılı Mart ayı öncesi dönemde rutin olarak şirket merkezinde yapılan toplantılar esnasında şirket temsilcilerine birkaç defa taşınmaz satımının nasıl olduğu noktasında kendilerine gerekli izahatın verildiğini, bu konunun bahis konusu edildiğini açıklamışlardır. Tapu iptal ve tescil davasının 05/08/2020 tarihinde açılmış olması, taşınmazın satımına dair borçlandırıcı işlemin 27/11/2018, tapu devrinin 07/01/2019 tarihli olması, buna mukabil konkordato talep eden şirketin aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasını ise 22/10/2020 tarihli beyan dilekçesiyle kabul etmesi önemlidir. Yukarıda açıklanan süreç karşısında konkordato talep eden davacı şirketin taşınmazın devrini düzenleyen İİK m.297/2 hükmü karşısında mahkeme iznini bertaraf etmeye yönelik bir çaba içinde olduğu yönünde olduğu yönünde kuvvetli şüphe uyanmıştır.
Mahkememizce oluşturulan ara kararlar ile kesin mühletin kaldırılıp kaldırılmayacağı hususunda değerlendirme yapılmadan önce ve açıklanan şekilde konkordato komiser heyetinden gerekli rapor alınmış, bu yöne ilişkin usuli işlem tamamlanmıştır. Zira “kesin mühletin kaldırılması farklı ihtimallerde gündeme gelebilir. İlki mahkemenin komiserin kendisine sunduğu rutin bir ara rapor üzerine, mühletin kaldırılması koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda tereddüt etmeden bilgi istemesidir. Bu ihtimalde komiser mahkemeye ek rapor vererek ve özel olarak mühletin kaldırılmasıyla ilgili görüşünü açıklayacaktır. Bir diğer ihtimal ise, komiserin, mahkemece öngörülen periyotlarda verdiği ara raporlardan birinde mühletin kaldırılması için aranan koşulların oluştuğunu açıkça bildirmesidir. Bu durumda, mahkeme koşulların var olduğu sonucuna varırsa mühletin kaldırılmasına karar verilecektir; rapordaki eksiklik ya da çelişkilerle ilgili olarak ise komiserden ek rapor isteyebilecektir”. (Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato, İstanbul, 2018, Sayfa 64) Nitekim mahkememizce yukarıda açıklanan gerekçelerden de anlaşılacağı üzere davacı şirket lehine verilen kesin mühletin kaldırılmasına dair gerekli tüm yasal şartlar oluşmuş olup esasen mahkememizce görevlendirilen komiser heyetinin sunmuş olduğu ara rapor mahkememizce varılan sonucu destekleyen gerekçeli ve denetime elverişli nitelik taşımaktadır.
Hal böyle olunca ve yapılan irdelemeler karşısında davacının aksi yöndeki beyanlarına itibar olunabilmesi mümkün olmadığı gibi konusunda ehil olan konkordato komiser heyetinin finansal-muhasebel ve işletmesel olarak yaptığı tespitler de mahkememizce varılan sonucu doğrulayan niteliktedir. Konkordato komiser heyetinin son raporuna yönelik davacı vekilinin itirazları ise yukarıda yapılan açıklamalar karşısında itibar edilebilir değildir.
Esasen bir icra hukuku kurumu olan konkordatodaki hükümlerin uygulanmasında alacaklı ve borçlular arasında mutlak bir dengenin gözetilmesi icra hukuku disiplinin ana amacıdır.Bu dengenin davacı borçlu tarafından kötüniyetli olarak bozulmasına yol açabilecek taleplerin varlığının somut olayda anlaşılması karşısında davacının konkordato talebinin kabulü mümkün değildir.
İİK m.292 hükmünde belirtilen hallerin gerçekleştiğinin saptanması nedeniyle İİK. m.297 ve m.292 hükümleri karşısında mahkememizce verilen mühletin kaldırılması, hukuken zorunluluk arz etmekle birlikte davacı olan şirket halihazırda batık olup olmadığı, güncel ve fiili değerlere göre konusunda ehil bilirkişi kurulu marifetiyle araştırılmıştır. Davacı şirketin güncel ve fiilen batık olmadığı, hatta çalışma kabiliyetini kaybetmediği, faaliyetine devam ettiği de açıkça anlaşılmaktadır. Davacı olan şirket yönünden İİK m.292 hükmü uyarınca kesin mühletin kaldırılması gerekse de bu şartlarda iflas kararı verilmesinin yasal şartı oluşmamıştır. Zira doktrinde de kabul olunduğu üzere açıklanan nedenlerle kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebi ret olunsa da borçlunun iflasına karar verilmesi “son çare” olarak kabul edilen bir durumdur. Davacı şirketin fiilen borca batık olmayan ve fiilen çalışan bir şirket olması karşısında, davacı borçlunun iflasını gerektirecek şekilde “son çare” olarak iflas kararı verilebilmesinin muhasebesel, finansal, işletmesel şartlarının oluşmadığı komiser raporu içeriği ve komiser heyeti tarafından atanan bilirkişi raporları ile açıkça sabit olduğundan davacı şirket hakkında iflas kararı verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı … ANONİM ŞİRKETİ tarafından ileri sürülen konkordato talebinin reddine, adı geçen şirket hakkında mahkememizce verilen tüm geçici ve kesin mühletlerin tümünün 12/02/2021 günü saat: 15:53’den geçerli kesin mühletlerinin tümünün kaldırılmasına, konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hüküm tarihi itibariyle hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine, konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin … Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı … GIDA SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ hakkında iflas kararı verilme şartları oluşmadığından iflas kararı verilmesine yer olmadığına, davacı hakkındaki konkordato talebinin ret olunduğunun, tüm geçici ve kesin mühlet kararlarının kaldırıldığının ve konkordato komiserinin görevine son verildiğinin daha önce ilan yapılan Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirilmesine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-… Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı …TİCARET ANONİM ŞİRKETİ tarafından ileri sürülen konkordato talebinin reddine,
Adı geçen şirket hakkında mahkememizce verilen tüm geçici ve kesin mühletlerin tümünün 12/02/2021 günü saat: 15:53’den geçerli olmak üzere tümünün kaldırılmasına,
Konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hüküm tarihi itibariyle hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine
Konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin … Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine,
… Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı … ANONİM ŞİRKETİ hakkında iflas kararı verilme şartları oluşmadığından iflas kararı verilmesine yer olmadığına,
2-Davacı hakkındaki konkordato talebinin ret olunduğunun, tüm geçici ve kesin mühlet kararlarının kaldırıldığının ve konkordato komiserinin görevine son verildiğinin daha önce ilan yapılan Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirilmesine,
3-Bu dava nedeniyle alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının davacı şirketin peşin olarak yatırdığı 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından harcanan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan tüm avansların iadesine,
Davacı vekili ile huzurda bulunan alacaklılar vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren on gün içinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 12/02/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip