Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/523 E. 2023/38 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/523 Esas
KARAR NO : 2023/38

DAVA : Alacak (Ticari Mümessillik Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 28/08/2019
KARAR TARİHİ : 18/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Mümessillik Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sunulan distribütörlük sözleşmesi uyarınca davalı şirketin ürettiği veya ithal ettiği ürünlerin ülke genelinde satışı işi ile ilgilendiği, sözleşme kapsamında davacı müvekkilinin davalının ürünleri kendi nam ve hesabına sattığı, bu ürünlerin reklamını yaptığı, bu anlamda yer, reklam personel, finansal büyük harcamalar yatırımlar yaptığı, … hakkında yürütülen soruşturma kapsamında, davalı şirketin yönetiminin kayyumlara devredildiği, devam eden soruşturma kapsamında davalı firmanın ve ürünlerinin piyasa ve müşteriler nezdinde güvenilirliği kalmadığı, ürün tedarikinde meydana gelen kesintiler, müşterilerin ürüne olan inancının kaybolması, ürünlere sahte ürün katıldığı yönünde çıkan haberler ve ürün satışı yaptıkları firmaların soruşturma nedeniyle ürünü almak istememesi, neticesinde müvekkili şirketin olumsuz olarak etkilendiği, müvekkili şirketin, saha satışlarının bir bölümünün davalı şirketin ürünleri ile karşılanması nedeniyle piyasada davacı şirketin, davalı şirket ve hakkındaki operasyon ile bağlantılı olduğu yönünde algı oluştuğu, bu durum ise müvekkili şirketin başka markalarla çalışmasını imkansız kıldığı, davalı şirket ile olan ticari ilişkiye güvenerek yapılan tanıtım, işyeri, personel telefon lojistik ve sair operasyonel giderler ve kar kayıpları, nakit akışının bozulması, davalıya ait ürünlerin piyasada değer kaybetmesi ve dava dışı başkaca tedarikçiler tarafından yok pahasına elden çıkarılması nedeniyle ürünlerin değersizleşmesi, tedarik sağlanamayıp siparişlerin karşılanmaması gibi sebeplerle iptal edilen siparişler ve bozulan bağlantılar ve sair nedenlerle müvekkili şirketin 400.000,00 TL’nin üzerinde maddi zararı bulunduğu, … 16. Noterliğinin …gün ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirket ile distribitörlük sözleşmesine son verildiği ve akde aykırı aynı zamanda da haksız fiil teşkil eden tutum nedeniyle müvekkil şirketin uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini talep edildiği, 01.01.2019 tarihi itibariyle ticari uyuşmazlıklar bakımından da; dava şartı olarak arabuluculuk getirildiği, bu düzenlemeye ilişkin kanun maddesi Türk Ticaret Kanun’un 5. maddesine eklendiği, bu anlamda arabulucuya başvurulduğu, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını da dava dilekçesi ekinde sundukları, belirtilen sebeplerle, dava faiz ve munzam zarar gibi fazlaya ilişkin her türlü hakkın saklı kalması kaydıyla; davalının, müvekkili davacıya, davacı müvekkil tarafından haklı sebeplerle fesih edilen distribütörlük sözleşmesi ve davalının aynı zamanda haksız fiil teşkil eden davranışları nedeniyle uğradığı şimdilik 20.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi manevi zararlarını, ihtarname tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tazmin etmeye mahkum edilmesi, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı operasyon çerçevesinde … 8. Sulh Ceza Hakimliğinin … tarihli ve …D.İş sayılı kararı ile … (Fon) … Ltd. Şti.’ne kayyum olarak atandığı, fon kurulunun muhtelif tarih ve sayılı kararları ile görevlendirilen müdürler kurulunun görevine başladığı ve taraflarına da … tarafından görevlendirilen müdürler kurulunca vekalet verildiği, davalı şirketin şuan kayyum tarafından yönetildiği ve eski şirket yetkililerinin de tutuklu ya da firari olduğu, şirkete ait veri ve belgeler davalı müvekkili şirket tarafından bulunamadığı, işbu sebeple davacı tarafın iddia etmiş olduğu taraflar arasında imzalanmış olan 01/03/2018 tarihli distribütörlük sözleşmesinin geçerliliği ve şartlarının taraflarınca teyit edilemediği, davacı şirketin görevinin distribütör olarak davalı müvekkili şirketin ürünlerini satmaktan ibaret olduğu, davacı taraf dilekçesinde bu ürün satışını konu alan distribütörlük sözleşmesi nedeniyle 400.000,00 TL’nin üzerinde zararı olduğunu iddia ettiği, ancak böyle büyük bir kaybı gösteren tek bir belge dahi dosyaya sunmadığı, zararının neye ilişkin olduğunu da dilekçede tam olarak ifade edemediği, davacının dava dilekçesindeki iddiaları tamamen asılsız olup makul ve -tabiri caizse- ayağı yere basan talepler olmadığı, davacı tarafın davalı müvekkiline göndermiş olduğu distribütörlük sözleşmesinin feshi ile müvekkili şirketin uğradığı zararların tazminini içeren …. 16. Noterliği … tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesinde de zarara uğradığını iddia ederek 200.000 TL maddi, 200.000 TL manevi tazminat talep ettiği, bu ihtarnamedeki iddialar da tıpkı dava dilekçesinde olduğu gibi soyut gerekçeler ile soyut beyanlardan ibaret olduğu, davacı tarafın amacının şirkete kayyum atandığını duyunca sözleşmeyi sona erdirmek olduğu, davacı tarafın ilk olarak davalı müvekkilin ürünlerinin satışı için reklam yaptığı, yer, personel gibi finansal harcamalar yaptığını söylediği, bu reklam ve finansman masraflarını ispat eden bir delil bulunmadığı, reklam yapmak zaten sözleşme gereği görevleri olduğu, sözleşmenin “reklam ve fuarlar” başlıklı 6. maddesinde düzenlendiği, ayrıca reklam ve masraflar yapılırken müvekkilinin muvafakatinin alınıp alınmadığı da dosyaya sunulmadığı, davacı tarafın mail dökümlerinde de davalının muvafakatini dosyaya sunamadığı, çünkü böyle bir muvafakat olmadığı, davacı tarafın diğer bir iddiasınında …operasyonu neticesinde şirketin yönetiminin kayyuma devredilmesi, davalı firmanın ürünlerinin piyasa ve müşteriler nezdinde güvenilirliği kalmaması, ürünlere sahte ürün katıldığı yönündeki çıkan haberler nedeniyle ürün satışının azalmasından olumsuz etiklendiği hususu olduğu, davacı tarafın iddialarını da ispat etmediğini medyada çıkan haberle sadece…örgütü ile ilgili olup ona bağlı şirketler ve şirketlerin ürünleri ürünleriyle özellikle de müvekkili şirket ile ilgili ilgili olumsuz herhangi bir haber bulunmadığı, davacı tarafın tamamen sözleşmenin feshine kılıf bulmaya çalıştığı için bu iddialara dilekçesinde yer verdiği, bir an için davalı şirkete kayyum atanması nedeniyle ürün satışının azaldığı kabul edilse dahi; bu durum davalı müvekkil şirketin önüne geçmesi imkansız ve beklemediği bir olay olduğu, kayyum atama müvekkilin kusurundan kaynaklı bir durum olmadığı, ayrıca soruşturmanın devam etmekte olduğu, söz konusu şirketin örgütle bağlantısının olup olmadığı da henüz tam olarak da belli olmadığı, el konulan bir şirket ile mutad ticari ilişki dışında başka hukuka aykırı durumu olmayan bir şirketin operasyonla bağdaştırılması mümkün olmadığı, bağdaştıran kimse var ise bu o kişinin kötüniyetinden ibaret olduğu, 3.kişinin kötü niyetinden dolayı müvekkiline herhangi bir sorumluluk atfedilmesi mümkün olmadığı, müvekkili şirketle ticaret yapan bir şirketin operasyonla bağlantılı olduğu yönünde bir algı oluştuğu iddiası kesinlikle kabul edilemediği, davacı şirketin müvekkili şirket gibi daha pek çok şirketle ticari ilişkisi olduğu, davacı şirket, müvekkil şirkete yapılan polis operasyonu ve akabinde yönetiminin …’ye devredilmiş olmasını bir fırsata çevirmeye çalışmakta, şirketin bu boşluğundan faydalanarak hem süresi dolmayan bir sözleşmeyi haksız olarak feshetmekte hem de asılsız iddialarla tazminat talebinde bulunmaktadır. Davacının hiçbir iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. davacı tarafın dava dilekçesinde hiç yer almadığı takdirde beyan dilekçesinde borçlusu olduğu icra dosyalarını da delillerine eklediği, davacının maddi sıkıntılar yaşadığı ve tüm borçlarından müvekkili şirketi sorumlu tutmaya çalıştığı, sadece bu husus dahi davacının davalıya kayyum atanmasını fırsata çevirdiğinin göstergesi olduğu, davacı taraf deliller kısmına tanık da eklediğini, ancak davacının iddiaları niteliği gereği tanıkla ispat edilemediğinden tanık dinletmeye muvafakatlerinin bulunmadığı, davacı şirketin müvekkili şirketten bir alacağı olmadığı gibi, müvekkili şirkete cari hesaplarda ödememiş olduğu çek dahil 18.753,51 TL borcu bulunduğu, (Çek 27.367,55 TL – Cari Hesap Alacağı 8.618,04 TL) müvekkiline ait cari hesap dökümünün sunulduğu, davacının müvekkiline borçlarından dolayı vermiş olduğu …bank … Şubesi 29/09/2018 vade tarihli 27.367,55 TL bedelli … nolu çekin dahi vadesinde ödenmediği, bu çek davacının ricası yazdırılmadığı, davacının müvekkile verdiği çek nedeniyle borcu olan 27,367,55TL ‘den cari hesap alacağı olan 8,618,04 TL düşülünce kalan 18.753,51TL için taraflarınca … 31. İcra Müdürlüğü …Esas no ile icra takibi açıldığı, takibin kesinleştiği, davacı şirketin kendi beyanlarıyla ikrar ettiği gibi maddi sıkıntılar yaşadığı ve pek çok yere borcu bulunduğu, davacının amacının hem davalıya olan borcundan kurtulmak hem de asılsız iddialarla davalıdan ödeme alarak piyasaya olan borçlarını ödemek olduğu, tüm bu nedenlerler usul ve yasaya aykırı olan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasını talep ettiği görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 16.Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, Distribütörlük Sözleşmesi, İş Yeri Kayıtları, Uyuşmazlık Tutanağı, SGK kayıtları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, distribütörlük sözleşmesinin feshi sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle davanın basit yargılama usulüne tabi olması, bu hususun tensip tutanağının 1. maddesinde gösterilmesi ve taraflara tebliğ edilerek bildirilmesi karşısında öncelikle yenilendikten sonra tekrar takipsiz bırakılan dava hakkında, davanın açılmamış sayılmasına yönelik yasal koşulların oluşup oluşmadığının tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yasal düzenlemeye bakıldığında:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun (Değişik: 28/2/2018-7101/61 md.) 4/2. maddesi “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.
Eldeki dava, distribütörlük sözleşmesinin feshi sebebiyle maddi (20.000,00 TL) ve manevi (10.000,00 TL) tazminat istemli olup, 28/08/2019 tarihinde ikame edilmiştir. İşbu davanın açıldığı tarih ve dava değerine bakıldığında 6102 sayılı TTK’ nın 4/2. maddesi kapsamında kalıp, davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu açıktır. Nitekim, bu husus Mahkememizce düzenlenen 05/09/2019 tarihli tensip tutanağının (1) numaralı maddesinde vurgulanmış, ayrıca usulünce taraflara bildirilmiştir. (Eldeki dava, 6102 sayılı TTK 4/2. maddesinin yürürlüğe girdiği 28/02/2018 tarihinden daha sonra 28/08/2019 tarihinde açıldığından usul hükümlerinin derhal uygulanması ilkesi gereğince basit yargılama usulüne tabidir.)
Basit yargılama usulüne ilişkin kurallar HMK’nin 316-322. maddeleri arasında ihdas edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 320/4. maddesi “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
HMK’nin 150. maddesine göre usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.
HMK’nin 320. maddesinin 4. bendine göre ise basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.
Bu itibarla, Mahkememizin 17/07/2020 tarihli 3. celsesinde taraflarca takip edilmeyen davanın HMK 150. maddesi uyarınca 17/07/2020 tarihinde dosyanın ilk kez işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili 29/07/2020 tarihli dilekçesi ile yenileme talebinde bulunmuş, mahkememizce bu talebi kabul edilerek 05/08/2020 tarihinde yenileme tensip tutanağı hazırlanmış, duruşma gün ve saati meşruhatlı davetiye ile taraf vekillerine tebliğ edilmiştir. Nitekim, yenileme sonrası 10/02/2021 tarihinde icra edilen 4. celsede taraf vekilleri hazır bulunmuş (davacı vekili 5.,6.,7.,8. celselerde de hazır bulunarak duruşmaları takip etmiş ve katılım sağlamıştır) ve duruşma vekiller huzurunda beyanları ve talepleri gözetilerek icra edilmiştir.
Ancak; davacı ve davacı vekili mazeretsiz olarak 18/01/2023 tarihli 9. celseye de gelmemiş / katılmamış, duruşmaya katılan davalı taraf dosyanın kendileri tarafından da takip edilmediğini bildirerek dosyanın 17/07/2020 tarihli 3. celsede daha önce işlemden kaldırıldıktan sonra yenilendiğini, bu nedenle yenilemeden sonra tekrar takipsiz bırakıldığı için artık davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bilindiği üzere, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, dosyanın yenilenmesinden sonra yeniden takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hükmü (usul kuralı) emredici niteliktedir. HMK’ nın 320/4. maddesindeki bu usul kuralı, esasen kendiliğinden tespit edilmesi ve gereken kararın verilmesi noktasında mahkemeye ödev / görev de yüklemektedir. Kaldı ki, HMK 150/5. maddesinde bu durumun tespiti halinde “mahkemece kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağı” açıkça ifade edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada 17/07/2020 tarihinde dosyanın ilk kez işlemden kaldırıldığı, davacı vekilinin yenileme talebi üzerine dosyada yenileme tensibinin hazırlandığı ve dosyanın yenilendiği, ancak dosyanın 18/01/2023 tarihinde ikinci kez takip edilmediği anlaşılmakla; basit yargılama usulüne tabi dosyanın ve davanın daha önce işlemden kaldırılmış olması sebebi ile yenilenmesinden sonra yeniden takipsiz bırakıldığından HMK 320/4. ve HMK 150. maddeleri gereğince anılan yasa hükmündeki koşullar oluşmakla davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere):
1-Basit yargılama usulüne tabi dosyanın ve eldeki davanın daha önce işlemden kaldırılmış olması sebebiyle yenilenmesinden sonra ikinci kez takipsiz bırakıldığından HMK 320/4. madde atfı ve HMK 150.madddesi hükmü uyarınca DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 512,33 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 332,43 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1. ve 13/1. maddeleri gereğince belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE
5-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 18/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır