Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/51 E. 2021/214 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/51
KARAR NO : 2021/214

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)
DAVA TARİHİ : 30/01/2019
KARAR TARİHİ : 01/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … A.Ş. tarafından davalı müflisin de aralarında bulunduğu borçlular aleyhine … 1 İcra Müdür!üğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapıldığını, takipte teminat olarak gösterilen ipotekli taşınmazların bir kısmının satılarak paraya çevrildiğini, bu sırada dosya borçlularından müflis …Tic.A.Ş’nin iflasına karar verilmiş olup, müflisin iflas işlemlerinin … 2.İflas Müdürlüğü’nün … İflas sayılı dosyasından yürütüldüğünü, takip dosyasında teminat olarak gösterilen ipotekli taşınmazlardan, müflis şirketin maliki bulunduğu “… ili, … ilçesi, … köyü,…” parselde kayıtlı taşınmazlar üzerinde dava dışı … A.Ş./…Bankası A Ş lehine 7.derece, 5.200.000 USD miktarlı ipotek alacağı mevcut olup, bu alacak ve ipotek hakları önce; … A Ş. / …Bankası A.Ş.ile … A Ş. arasında akdedilen 11. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı devir ve temlik sözleşmesi ile öncelikle … A.S.’ye geçtiğini, daha sonra ise, müvekkili … A Ş. ile… A Ş. (Eski Unvanı: …AŞ) arasında akdedilen … 11. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı alacak temlik sözleşmesi ile müvekkil şirkete geçtiğini, alacaklarının kayıt ve kabulü için iflas müdürlüğü’ne 26/11/204.8 tarihinde başvuruda bulunulduğunu, ancak talebin “alacak kaydına konu edilen miktarının belirsiz olduğu, ipotek alacağına konu edilen takibe dayanak borcun teminatı başkaca ipoteklerin ve başkaca borçluların da bulunduğu” gerekçesi ile reddedildiğini, işbu kararın 16.01.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup, süresi içerisinde işbu davayı açmak zorunluluğu doğduğunu, iflas dairesinin her ne kadar alacak kaydına konu edilen miktarın belirsiz olduğunu belirtmişse de, … l.İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasından yapılan kapak hesabında, iflas tarihi itibariyle 136.340.646,52 TL bakiye alacaklarının tespit edildiğini, bu hesap tablosunun kayıt talebi ile birlikte iflas dosyasına sunulduğunu, diğer taraftan, takibe dayanak borcun teminatı başkaca ipoteklerin ve borçluların olması halinde müflis şirketin borcun tamamından sorumlu olduğu gerçeğini değiştirmediğini, diğer bir deyişle, davalı şirket takip borcunun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, kaldı ki, takipte teminat olarak gösterilen taşınmazlardan, yalnızca müflis şirketin maliki bulunduğu taşınmazların satılarak paraya çevrilmediğini, satılarak paraya çevrilmiş olan diğer taşınmazlardan ise, 136.340,646,52 TL alacağın yalnızca 2.587.808,69 TLMik kısmının tahsil edilebildiğini, yukarıda belirtilen sebeplerle, ipotek ile teminat altına alınmış olan 5.500.000- TL. alacağın, rüçhanlı alacak olarak masaya kaydını talep etme zarureti doğduğunu, açıklanan nedenlerle, ilgili tüm haklarının saklı kalması kaydıyla;müvekkili şirket alacağının iflas masasına rüçhanlı alacak olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davayı inkâr eden konumdadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında varlığı inkar olunmayan sözleşme çerçevesinde İcra ve İflas Kanunu’nun 198 inci maddesi uyarınca konusu yabancı para olan alacaklar, iflas tarihindeki T.C Merkez Bankası efektif satış kurundan çevrilmek suretiyle masaya kaydedilir hale gelmekle bu yönüyle yabancı para alacaklarının sıra cetveline geçirilirken, iflas tarihindeki döviz satış kurundan Türk Lirasına çevrilerek kayıt ve kabule karar verilmesi esas olmakla, bu hükümler dikkate alınarak bilirkişi kurulu tarafından gerekli dönüşümün ve hesabın iflas tarihi mi yoksa taşınmazın satış tarihi itibari ile mi yapılmasının gerekip gerekmediği, ayrıca davaya esas olan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte alacağa esas olan birden fazla teminat olması karşısında yapılan tahsilatın ise toplam alacak miktarından tahsilinin gerekip gerekmediği, sonuç olarak masaya kaydı gereken miktarın ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Kayıt kabul davasına esas uyuşmazlıkla ilgili dayanak icra dosyasına göre takip dosyasındaki ilk alacaklının … Bankası A.Ş iken yapılan temlik sonucunda …’a temlik olunduğu, akabinde yeniden yapılan temlik sözleşmesi ile alacaklının … A.Ş.olduğu, bilahare adı geçen bu şirketin 19/12/2019 tarihi itibariyle … A.Ş.ünvanını aldığı, akabinde ise yine icra dosyasındaki alacak ile ilgili gerçekleşen temlik sonucunda davacı alacaklının … A.Ş.olduğu, esasen davanın bu şirket tarafından açıldığı, iflas müdürlüğü nezdinde davacı alacaklının … 11. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı alacak temlik sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgili iflas müdürlüğüne beyan dilekçesi sunduğu, bu beyan dilekçesi ile alacaklı vekilinin satışa konu edilen … İli, … ilçe, … köyü … nolu taşınmaz üzerinde 7.dereceden 5.500.000,00 USD ipotek hakkının devam etmesi nedeniyle ipotek alacaklısı olarak alacağını kayda alınmasını talep ettiği, ancak iflas dairesinin alacak miktarının uyuşmaması, ipotek alacağına konu edilen takibe dayanak borcun teminatı başkaca ipotekleri ve başkaca borçlarının bulunduğu gerekçesiyle yargılama konusu olacak alacağın reddine dair karar verdiği, gerekli ilan ve tebligatların yapıldığı, posta avans masrafını yatırılan davacı vekiline sıra cetvelinin 16/01/2019 tarihi itibariyle tebliğ edilmiş olması karşısında ise davanın süresi içinde ve 30/01/2019 tarihi içinde açıldığı tartışmasızdır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, taraflar arasında kredi sözleşmesi bulunduğu, davacının banka, davalının kredi borçlusu konumunda olduğu, kayıt kabule konu miktarın ise kredi alacağı olduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki dava İİK.m.235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu gibi iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 06/07/2020 tarihli raporda, davacının her ne kadar ipotekle temin edilen 25.650.000,00 USD karşılığı olan 39.908.835,00 TL’yi talep etmiş ise de davalı müflisin verdiği ipoteğin 5.500.000,00 USD olduğunu, bunun TL karşılığının 8.557.450,00 TL olarak hesaplandığını, bu alacağa esas ipoteğin azami hak ipoteğin olması nedeniyle rüçhanlı olarak masaya kaydedilmesi gerektiği, davacının takip tarihi alacağını TL’ye çevirmesi karşısında faiz istemediği, sonuç olarak belirtilen tutarın 5.968.146,31 TL olduğunu açıklamışlardır.
Adı geçen bilirkişi raporuyla ilgili davacı vekili 27/01/2020 tarihinde alacaklı vekili itiraz etmesi karşısında mahkememizce belirlenen inceleme konularıyla ilgili bilirkişi kurulunu yeniden görevlendirilmiştir. Bu defa bilirkişi kurulu 14/09/2020 tarihli raporlarında müflisin verdiği ipotek limiti 5.500.000,00 USD olduğundan bunun TL karşılığının iflas tarihi itibariyle talep edebileceğinden itirazın yerinde olmadığı, ancak daha önceki raporlarında yanlış değerlendirme sonucu takip tarihindeki kur üzerinden değerlendirme yapıldığı, ancak takip talebi incelendiğinde neticede TL değil USD yani döviz cinsinden talepte bulunulması gerekçesiyle iflas tarihindeki kur üzerinden bu defa TL’ye çevirme işleminin yapıldığı, sonuç olarak iflas tarihi itibariyle dava konusu ipotekli kısım dışında alacaktan mahsup edilmesine dair yapılan incelemede ödeme makbuzlarında açıkça ödemelerin dava konusu ipotekli kısma ait ödemeler olduğunda dair bir ibarenin bulunmadığı, yine birden çok alacak söz konusu olduğunda alacaklının kendisi açısından teminatı en zayıf veya kendisi açısından en elverişsiz alacağa mahsup etme imkanının bulunduğu, bu nedenle kapak hesabında yapılan tahsilatın dava konusu alacak dışında mahsubunun mümkün bulunduğu, sonuç itibariyle ise iflas tarihindeki döviz satış kuru olan 1.801.4 TL üzerinden yapılan hesaplamada davacının masaya kaydı gereken alacak miktarı 9.907.700 TL olduğunu bu defa saptamışlardır. Böylelikle dava konusu ipotekli alacak hakkının ödeme nedeniyle herhangi bir şekilde sona ermediği bilirkişi kurulu raporu ile saptanmıştır. Esasen aksine ve kabule elverişli herhangi bir itiraz yoktur.
Bilirkişi kurulu raporunun taraf vekillerine tebliğ olunmasından sonra ise davacının dava konusu alacağa esas olan icra dosyası dışında, başka bir dosyadaki alacak ile ilgili bilgi ve beyan sunmaması, bu nedenle söz konusu ödemenin mahsup edilebileceği ve birden çok borcun muaccel olduğunu gösterir ve birden fazla takip bulunduğunun dahi anlaşılamaması karşısında bilirkişi kurulunun 14/09/2020 tarihli ek raporundan sonra aynı bilirkişi kurulundan yeniden bir ek rapor alınmasına dair karar verilmiştir. Zira kayıt kabul açısından dövizin hangi tarih itibariyle çevrilmesinin üzerinde durulması gerekmiştir.
Bu çerçevede bilirkişi kurulu 18/11/2020 tarihli raporlarında da en son takip öncesi gönderilen 06/07/2020 tarihli ihtarnamenin davalı müflise tebliğ edildiği, borç bakiyesinin 95.116.441 USD olduğu ve ipotek akit tablosuna göre 5.500.000 USD ile bu borçları kapsadığı, … 8. ATM …E.sayılı dosyasına konu müflise ait borçların ise sadece gayri nakdi kredilerden oluştuğu için huzurdaki davanın ise nakit krediye dair bulunduğundan her iki davanın konusu aynı olmadığı, 5.500.000.00 USD bedelli ipotekle ilgili davacı vekili talebi doğrultusunda ihale tarihi olan 22/11/2016 tarihi esas alındığında kayıt kabule esas olan miktarın 18.504.200 TL olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişi kurulunun raporunun tebliğ olunması sonrası bilirkişilerden, tesis edilen ipoteğin azami limit ipoteği olması, davadaki talep dikkate alınarak yabancı para alacağının iflas tarihindeki kur karşılığı üzerinden hesaplama yapılması noktasında bilirkişi kurulu görevlendirilmiş, nihayet bilirkişi kurulu oy çokluğuyla hazırlamış oldukları raporda 5.500.000 USD bedelli ipoteğin iflas tarihi itibariyle kur esas alınarak TL ye çevrilmesine gerektiğine dair dövizin satış tarihindeki kur dikkate alındığında masaya kaydı gereken miktarı 18.504.200 TL olarak hesapladıklarını açıklamışlar, buna göre azınlıkta kalan bilirkişi ise 26/10/2011 iflas tarihi itibariyle döviz efektif satış kuru üzerinden yabancı paranın TL ye çevrilmesi gerektiği, bu nedenle 9.907.700 TL alacağın iflas masasına kaydı gerektiği yönünde görüşünü açıklamıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki yukarıda adı geçen iki adet taşınmazla ilgili 7.dereceden 5.500.0000.000 USD bedelli ipotek alacağının mevcut olduğu, temlik eden şirket ile takibe konu borçlular arasında 15/04/2002 tarihinde sözleşmenin imzalandığı, 03/04/2002 tarihi itibariyle borçların bankaya 19.203,21 USD gayri nakdi, 96.050.352 USD nakdi olmak üzere 115.253.573 USD tutarında borçlu olduklarını kayıtsız ve şartsız ikrar ettikleri, takip öncesi gönderilen 2004 tarihli ihtarnamenin ise müflise tebliğ edildiği, en son bakiyenin 95.116.441 USD olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 13.2maddesindeki düzenleme karşısında ise faiz oranı olan %2,33’ün %50’si fazlası olan %3,50 oranın uygulanması gerektiği, temerrüt tarihinin ise 26/02/2014 olduğu açıktır. Bu arada her ne kadar ilk raporda takip tarihi itibariyle kayıt kabule esas olan miktar hesaplanmış ise de iflas tarihi öncesi itibariyle temerrüt durumunun oluşması halinde temerrüt tarihinden iflas tarihine kadar ayrıca gerekli hesabın yapılması, bu itibarla iflas tarihi itibariyle borç miktarının tespit edilmesi gerekir ki bu yöne ilişkin 14/09/2020 tarihli rapordaki hesaplamaya bu açıdan itibar edilmiştir.
Yargıtay 23. HD’nin yerleşik uygulamalarında kabul olunduğu üzere “Yabancı para alacaklarının iflas masasına kayıt şekli konusunda İcra ve İflas Kanunu’nda açık bir hüküm yoktur. Sadece İcra ve İflas Kanunu’nun 198. maddesinin 1. fıkrasında, konusu para olmayan alacakların, ona eşit bir kıymete para alacağına çevrileceği öngörülmüştür. Öğretide, konusu yabancı para olan alacakların da anılan yasa hükümlerine göre iflasın açıldığı andaki döviz kuru üzerinden Türk Lirası’na çevrilerek iflas masasına yazdırılacağı kabul edilmiştir.(Kuru: B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2013, 2. Baskı, Ankara, sf.1244) İcra İflas Kanunu’nun 195. maddesinde iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel olacağı ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ve takip masraflarının ana paraya ilave edilerek masaya kaydedileceği öngörülmüştür. Bu hükmün amacı, iflas tarihinde masanın aktif ve pasiflerinin eşit şekilde ve aynı zamanda belirlenerek müflisin tüm alacaklılarına eşit ödeme yapılmasıdır. Bunu sağlamak için de yabancı para alacakların aynı paraya (Türk Parasına) çevrilmesi gerekir. Çeviri zamanı ise, yabancı para alacakları ve konusu para olmayan alacaklar için iflas kararının verildiği tarih olmalıdır. Diğer taraftan yabancı para alacağının aynen kaydı, alacaklılar arasında eşitliği ön planda tutan İflas Hukuku’nun bu prensibini de zedelemiş olacaktır. Zira, iflasta imtiyazlı alacaklar İİK’nın 206. maddesinde ilk beş sırada sayılmış olup, yabancı paranın masaya aynen kaydedilmesi halinde, yabancı para alacakları lehine kanunda öngörülmeyen bir imtiyaz yaratılmış olur. Bu durumda ise, aynı sırada bulunan ülke parası alacaklısı ile yabancı para alacaklısı arasında eşitsizlik meydana gelecektir. Bu sonuç ise, her sıradaki alacaklıların eşit hakka sahip olduğunu belirten İİK’nın 207. maddesine aykırılık teşkil eder. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08.05.1997 tarih ve 2756 E., 4683 K. sayılı ilamı ile Dairemizin 11.03.2014 tarih ve 2013/7176 E., 2014/1802 K. sayılı ilamı bu yöndedir”.(Yargıtay 23. HD’nin 2014/5224E. 2015/3582K.sayılı ilamı)
O halde belirtmek gerekir ki davacının yabancı para alacağıyla ilgili iflas tarihindeki döviz satış kurunun esas alınması genel hükümlere ve uygulamaya uygundur.
Davacının yabancı para alacağının ipotek belgesine dayanması ise bu noktada iflas tarihinin esas alınmak suretiyle TL dönüşümü yapılmasına engel değildir. Zira iflasın açılmasıyla birlikte müflisin taşınmaz rehni ile temin edilmiş olan müeccel borçlarının muaccel hale gelmemesi iflasın açıldığı tarihten sonra dahi işlemiş faizin uygulanması noktasında farklılık oluşturur. Bir başka deyişle iflasın açılmasıyla birlikte müflisin tüm alacaklılarının ve özellikle yabancı para alacağının ipotek belgesine dayansa dahi, iflasın açıldığı tarihteki döviz kuru üzerinden bulunacak Türk parası karşılığının masaya kaydına yasal engel yoktur.
Kaldı ki yabancı para alacağının ipotek belgesine dayanması veya dayanmaması hali için gerek yargısal uygulamada gerekse kanunda ipotek alacaklısı lehine farklı bir düzenleme ve uygulama yoktur. Zaten yabancı para alacağını masaya yabancı para alacağı olarak aynen kaydedilmemesinin ve yabancı para alacağının iflasın açıldığı tarihte geçerli olan döviz kuru üzerinden bulunacak Türk parası karşılığı üzerinden masaya kayıt edilmesinin en önemli gerekçesi döviz kurunda meydana gelecek değişmeler nedeniyle iflas alacaklıları arasındaki eşitliğin bozulmaması düşüncesidir.
Buna göre davacı vekilinin iddia ettiği üzere yabancı para üzerinden tesis edilen ipotek belgesinde yer alan alacağın ipotek belgesine konu taşınmazın ihale olunduğu, yani satıldığı tarih itibariyle geçerli kur üzerinden TL’ye çevrilmesi, iflas alacaklıları arasındaki eşitliği bozucu niteliktedir. Elbette iflas tarihi itibariyle TL’ye çevrilen yabancı para alacağına diğer alacaklılardan farklı olarak faiz işlemeye devam edecek ve taşınmazın satıldığı tarih itibariyle alacaklıya ödeme yapılacak olduğunda taşınmazın satımı durumunda ipoteğin satış tarihi itibariyle ayrıca kur hesabının yapılması, paylaşım sonucunda kalan para olması durumunda ise bu miktarın rehin alacaklısının borcunun ödenmesi için iflas masasına gönderilmesi, iflas tarihi itibariyle alacakları tespit edilenlerin alacağının ödenmesi sonrası kalan paranın dağıtımı söz konusu olacaktır ki davacının dayanmış olduğu Yargıtay 23.HD’nin 04/12/2013 tarih 2013/6228E. 2013/7691K.sayılı ilamı bu yöne ilişkindir. Bir başka deyişle adı geçen ilam, yabancı para üzerinden oluşturulan ipotek belgelerinde iflas tarihi itibariyle kayıt kabule esas miktarın TL olarak değerinin belirlenmesine, bu miktarın davaya esas miktar olarak kabulüne engel nitelikte görülmemiştir.
Esasen konuyla ilgili doktrinde ayrıntılı olarak çalışma mevcut olmamakla birlikte iflas durumunda yabancı para ipoteği alacaklıların durumuyla ilgili yapılan incelemelerde, “iflasın açılmasından önce başlayan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takiplere devam edilebileceği gibi ipotekli alacaklının istediği takdirde iflastan sonra da masaya karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabileceği, ipotekli taşınmazın satışı halinde yabancı para ipotek alacaklısının takipteki talebine göre ödeme yapılacağı, alacağın ödenmeyen kısmının iflas masasına adi alacak olarak kayıt edileceği, “ancak bu kayıt yapılırken alacağın yabancı para olarak değil Türk parası olarak kaydedileceği, 3.kişi ipoteğinin alacaklı lehine verilmiş olması durumunda ise yabancı para ipoteği alacaklısının iflas masasına alacağını iflas tarihindeki Türk lirası karşılığı göstererek kayıt ettirebileceği” yönünde görüşler mevcuttur. (Adnan Deynekli, 75.Yaş Günü İçin Prof.Dr.Baki Kuru Armağanı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara, 2004, Sayfa 333, 334)
Kaldı ki davacı alacaklıya alacağı temlik eden banka 2002 tarihi itibariyle tesis edilen ipotek belgesine dayanak 2004 yılı itibariyle başlattığı takipte, davalı borçlunun iflas ettiği 26/10/2011 yılı öncesi takibi sonuçlandırmamıştır. Zaten ipoteğe dayalı takip sonucunda taşınmazın satımının iflas öncesi yapılması durumunda, davacının alacağını bu çerçevede tahsil etme imkanı mevcuttur. İflas durumunda davacı borçlunun iflas tasfiye sürecindeki hükümler çerçevesinde ancak alacağını tahsil edebileceği açık olup bir anlamda davacı alacaklı tercih hakkını bu yönde kullanmıştır. Davacı alacaklının tercihini bu yönde kullanması sonucunda ise yukarıda açıklanan usuli sonuçlar doğacaktır. Nitekim iflas tarihi öncesi ipotek alacaklısı alacağını tahsil etmesi durumunda daha yüksek tahsil harçları ödemek zorunda iken iflas tasfiye sürecine gidildikten sonra Harçlar Kanunu çerçevesinde daha düşük harçlar ödemek suretiyle bu defa alacağına kavuşacaktır. Bir başka deyişle davacının alacağının iflas tasfiye süreci içinde kavuşacak olması davacı lehine sonuçlar sağladığı gibi kısmen aleyhine olabilecek sonuçları da doğuracaktır. Ne var ki “Nimet külfete göredir”.
Hal böyle olunca davacının varlığı ispatlanan 5.500.000 USD değerindeki rüçhanlı alacağının iflas tarihi itibariyle döviz satış kuru karşılığı olarak belirtilen 9.907.700 TL tutarındaki alacağın ancak masaya kayıt ve kabulü mümkündür. HMK m.31 hükmü çerçevesinde davacının kayıt ve kabulünü talep ettiği miktar, yabancı paranın taşınmazın satış tarihindeki TL döviz karşılığı olan 18.504.200TL olmakla birlikte davacının kayıt ve kabulünü talep ettiği bu miktarın tamamının, davacı vekilinin açıklamış olduğu yönteme göre masaya kayıt ve kabulü açıklanan gerekçelere göre mümkün değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, davacının 5.500.000-USD ipotek alacağının iflas tarihi itibari ile döviz satış kuru karşılığına isabet eden 9.907.700,00-TL alacağının rüçhanlı alacak olarak … 2. İflas Dairesinin… iflas sayılı dosyasına davacı alacağı olarak kayıt ve kabulüne, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
Davacının 5.500.000-USD ipotek alacağının iflas tarihi itibari ile döviz satış kuru karşılığına isabet eden 9.907.700,00-TL alacağının rüçhanlı alacak olarak … 2. İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasına davacı alacağı olarak kayıt ve kabulüne,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,4 TL peşin harç, yine davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvuru harcı toplamı olan 88,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 209,80 TL tebligat, vekalet harcı ve posta gideri ile 4.200,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 4.409,80 TL yargılama giderinin %47 kabul oranına isabet ‭eden 2.072,60 TL davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Diğer giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi. 01/04/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …