Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/49 E. 2020/44 K. 28.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/49 Esas
KARAR NO : 2020/44

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2015
KARAR TARİHİ : 28/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı kurumun …, …, …, … ve … müşteri numaralı abonesi olduğunu, ayrıca davalı şirketin dağıtım sistemini kullanan diğer davalıdan da belirli dönemlerde elektrik enerjisi satın alındığını, davalı kurumların müvekkili şirkete aboneliğin başladığı tarihten bugüne kadar sürekli olarak faturalarda kayıp-kaçak, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti, dağıım bedeli, iletim bedelleri ve TRT fon payı bedeli ve başkaca haksız kalemler yansıttığını, tüketim miktarı dışında kalan tüm kalemlerin de haksız olarak faturalara yansıtıldığını, davalı kurumlarca abonesi olan müvekkili şirketten tahsil edilen bu bedellerin haksız nitelikte olduğunu, davalı kurumun dava konusu hizmetin … olarak satıcı konumunda olması nedeniyle davacı müvekkili gibi diğer tüm tüketicilerin sözleşmeye müdahale etme şansının bulunmadığını, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 4. Maddesinin 1.fıkrasına göre 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediğini, elektrik enerjisinin haklı esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafnıdan kaçak kullanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin kurallara uygun abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığını, bununla birlikte abonenin faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmezi unsurlarından olduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin abonesi olduğu …, …, …, … ve … müşteri numaralı sayaçlara ilişkin abonelik tarihinden, abonelik daha eski ise son 10 yıllık tüm haksız kesintilerin ve bu kesintilerin üzerinden davacı müvekkilinden her faturada alınan KDV ve kesintilerden kaynaklanan … payının davalı kurumlardan tahsiline, müvekkilinden yapılan haksız kesintiler ve bu kesintiler üzerinden alınan KDV’ lerin net tutarı şimdilik tespit edilen 10.000,00 TL tutarında haksız kesintiler ve KDV’ lerin her haksız kesinti kalemine ve o aya ilişkin ödemenin yapıldığı tarihten itibaren bankalara uygulana nen yüksek mevduat faizi uygulanmak suretiyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle 6098 sayılı Borçlar Kanununun 82.maddesi uyarınca zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduklarını, ayrıca huzurdaki davanın muhatabının Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu olduğunu, müvekkili şirketin EPDK mevzuatı ve kurul kararları gerğei tespit edilen tarifelere göre faturaları tahakkuk ettirdiklerini, müvekkili şirketin dava konusu uyuşmazlık nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını, davanın EPDK’ ya karşı idari yargıda açılmasının gerektiğini, bu nedenle gerek husumet yönünden gerekse yargı yolu yönünden davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirket tarafından tahakkuk ettirilen başta kayıp kaçak bedeli olmak üzere faturayı oluşturan diğer kalemler, elektrik piyasasından faaliyet gösteren perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerin kullanıcılarına yansıtacakları tarifeler, ”6646 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu” uyarınca EPDK tarafından çıkarılan ”Elektrik Piyasası Tarfeler Yönetmeliği”, ”Tarife Uygulama Tebliğleri” ve ”Elektir Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve raporlamaya ilişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” hükümleri dikkate alınarak belirlendiğini, bu nedenlerle haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyasında;
”-Davacının davasının davalı …Ş. yönünden reddine,
-Davacının davasının davalı … A.Ş. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine,” ilişkin karar verilmiş;
Mahkememizce verilen karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ nin 19/12/2018 tarih ve 2017/2114 Esas 2018/1851 Karar sayılı ilamı ile; ”6100 sayılı HMK’nın “Tarafta iradî değişiklik” başlıklı 124. maddesi gereğince, bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Davacı vekilinin davalı taraf olarak, gösterdiği … A.Ş ünvanında bir şirket olmadığı halde, diğer davalı … vekilinin … adında başka bir şirket olduğu, davalı olarak …’ın gösterilmesi gerektiği, … (…) ünvanının, satış şirketine ait bir ünvan olduğu, maddi hatanın düzeltimi için davacıya süre verilmesi talebi gereği mahkemece davacıya süre verilmiş ise de, çıkartılan yeni tebligatın yine hatalı olarak … A.Ş ye tebliği ile yargılamaya devam edilmesi karşısında, davada iradi değişiklik yada maddi hata giderilmesi ve düzeltim yapılmamıştır. Mevcut ibareden, “…” ünvanından dolayı Perakende Satış Şirketinin davalı hasım olarak gösterildiği tam olarak anlaşılmamıştır. Yargılamada,kararın davalı olarak gösterilen, tam olarak kim olduğu anlaşılmayan “…’e” yönelik verildiği, karar tebliği üzerine istinafın da … şirketi tarafından yapıldığı görülmüştür. Mahkemenin, açıklanan nedenle davacıya, davalı … A.Ş nin kim olduğunu açıklattırarak HMK 355 ile 27 ve 31. maddeleri uyarınca, davanın yöneltildiği gerçek ve tam ünvanlı davalının açık ünvan ve kimliğini bildirmek, bildirim ve açıklamaya göre, HMK 124. maddesi koşulları varsa, buna dair bir karar vermek ve gösterilen gerçek davalıya karşı, diğer davalı … AŞ dışında “… (…) AŞ” ise, HMK 124 maddesi koşulları tartışılarak kabulü halinde ona dava dilekçesinin usulen tebliği ve yargılama aşamalarının ona karşı devamını sağlamak, her halükarda karar başlığının düzeltimi yapılarak, eğer HMK 124 koşulları oluşmadığı kanaatine varılırsa, husumet yönü değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı …’ın istinaf incelemeleri sonucu, kararın HMK 124, 355, 353/1-a-4 ve 353/1-a-6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine” gerekçesi ile kaldırılmakla, dosya yukarıda belirtilen sıraya kaydedilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ nin 19/12/2018 tarih ve 2017/2114 Esas 2018/1851 Karar sayılı kaldırma ilamında belirtildiği şekilde HMK’nın 124. Maddesi kapsamında yapılan değerlendirmede ; davalılardan CLK … A.Ş’nin, … Satış A.Ş olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
Dava, haksız olarak tahsil edildiği ileri sürülen kayıp-kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmeti bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedelleri ve TRT payının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/3493 Esas 2019/9523 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın “Vergi Ödevi” başlıklı 73 üncü maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17 nci maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20 nci maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Yine yukarıda belirtilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin aynı ilamında işaret edildiği üzere, eldeki davada davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalılar, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Tüm bu açıklamalar neticesinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalılardan tahsiline dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Peşin alınan 170,78 TL harçtan alınması gerekli 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 116,38 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan 54,40 TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan posta ve tebligat masrafı 303,90 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-6719 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonrası dava tarihindeki hükümler ve Yargıtay uygulaması dikkate alınarak davacının dava açılmasına zorlandığı kanaatine varıldığından davalılar lehine vekalet ücreti hususunda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince taktir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/01/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır