Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/461 E. 2020/497 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/461
KARAR NO : 2020/497

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/07/2019
KARAR TARİHİ : 05/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile bankanın … Şubesi tarafından dava dışı … Ltd Şti lehine diğer davalı borçlular …, …, … ve …’ın müşterek ve müteselsil kefaleti ile kredi hesaplarının açıldığını, taraflar arasında genel kredi sözleşmeleri düzenlendiğini, sözleşmelerde …, …, … ve …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğunu, sözleşme gereğince takip talebinde istenilen faiz oranlarının sözleşmeye uygun olduğunu, bankanın defter ve kayıtlarının kesin delil olarak kabul edilmiş olduğunu, davalılar hakkında başlatılan … 21. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasındaki itirazın iptalini, takip talebindeki kayıt ve şartlarda takibin devamını, davalılar aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesi ile kredi sözleşmesinden kaynaklı dava konusu edilen tutarlı bir borç bulunmadığını taraflar arasındaki sözleşme kapsamı ile dava dışı şirket kayıtlarından anlaşıldığını, konkordato kararına aykırı olarak ihtarname gönderildiğini, dava açıldığını, kredi borçlusu şirket hakkında kesin mühlet kararı verildiğini, bu şekilde kefiller ile borçlular arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu, bu nedenle müvekkillerinden alacak talep edilmesinin de mümkün bulunmadığını, davanın reddini, davalılar lehine tazminata hükmolunmasını savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılara kefil sıfatıyla asıl borç için doğrudan başvuru yapılıp yapılamayacağı, davacı bankanın üzerine düşen yükümlülüklerini mevcut düzenlemeler çerçevesinde yerine getirip getirmediği, davalıların takip konusu edilen hangi borç kalemi için hangi miktarda ve hangi sözleşmeden dolayı borçlu bulunduğu, 6102 TTK m.7 hükmü gereği davalı kefillerin asıl borçlunun temerrüde düşmesi halinde dahi işleyecek faizden sorumlu olabilmesi için asıl borçlunun borcunu yerine getirmekte temerrüde düştüğünü belirten ihtar yazısının tebliğ olunmasının şart olması, bu şart yerine getirilmeden davalı kefil gerçek kişi yönünden temerrüt faizinin istenilebilir olup olmadığı, buna göre her bir davalının sözleşme hükümleri doğruktusunda takip tarihi itibariyle takip talebinde belirtilen her bir kredi borcu için ve hangi miktarlar çerçevesinde sorumlu olduğu noktalarında toplanmıştır.
Taraflar arasındaki kredi sözleşmesine dayalı davanın açıldığı, davalıların süresi içinde itiraz talebinde bulunarak takibi durdurdukları, süresi içinde yapılan itiraz nedeniyle duran takibin devamı amacına yönelik olarak bu davanın açılmış olduğu, bu hususların tartışmasız olduğu açıktır.
Yargılamaya devam edilebilmesi için öncelikle davanın konusunun mevcut olması zorunludur.
Davacı vekili 05/11/2020 tarihli duruşmadaki beyanında; “Mevcut beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz, mevcut beyanlarımız karşısında dava konusuz kalmış olmakla karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm oluşturulmasını talep ediyorum. Tazminat ile ilgili de karar verilmesine yer olmadığına dair talebimiz var idi ancak yine vekalet ücreti talebimiz ile ilgili de karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm oluşturulmasını talep ediyorum, sadece vekalet ücreti dışında mahkeme masrafı talebimiz vardır” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı vekili 05/11/2020 tarihli duruşmadaki beyanında; “Mevcut beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz, mevcut beyanlarımız karşısında dava konusuz kalmış olmakla karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm oluşturulmasını talep ediyorum. Tazminat, vekalet ücreti ile ilgili dahi karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm oluşturulmasını talep ediyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Taraflar davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, ayrıca birbirlerinden tazminat talep etmediklerini, yine birbirlerinden vekalet ücreti talep etmediklerinine dair hüküm fıkrası oluşturulmasını talep etmişlerdir.
6100 sayılı HMK m.315 hükmüne göre “Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.
Taraf vekillerinin somut davada, dava konusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması, ayrıca birbirlerinden tazminat ve vekalet ücreti talepleri olmadığı konularında hüküm kurulması talebinde bulundukları anlaşılmakla, bu çerçevede bu yöne ilişkin hüküm fıkrası oluşturulması usulen zorunludur.
Dava konusuz kalmış olmakla birlikte mevcut dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporu içeriği karşısında, bu davanın açıldığı tarih itibariyle ticari nitelikteki maddi kredi alacağı yönünden davacının toplam 880.912,27 TL tutarında alacaklı olduğu; ancak 883.600,05 TL alacak talep ettiği, yine davacının kredili mevduat hesabı, bufsiness card ve metro card yönünden davacının toplam 43.692,06 TL tutarında alacaklı olduğu; ancak 43.749,96 TL tutarında alacak talep ettiği, buna mukabil gayrinakdi çek taahhüt bedelinin depo edilmesi talebi yönünden çek statü raporlarına ve sözleşmeyle ilgili hükümlerine göre ise bu kalem yönünden de davacının talebi konu miktarları talep edebileceği, buna mukabil ispat olunamayan gayrinakdi metro kart bedelinin depo edilmesi talebi yönünden ise davacının iddiasının subut bulmadığı açıklanmıştır.
Alınan bilirkişi raporu gerekçeli, denetime elverişli ara karar içeriğine ve sözleşme hükümlerine uygundur. Esasen konuyla ilgili Yargıtay uygulaması doğrultusunda kefillerin sorumluluğu sözleşme hükümleri çerçevesinde incelenmiş ve özellikle temerrüt faiz oranları da ihtarname tebliği tarihleri de dikkate alınarak hesaplanmıştır.
Sonuç itibariyle alınmış olunan bilirkişi raporu hükme esas olup rapora itibar edilmesine engel gerekçeli itiraz ise mevcut değildir.
6100 sayılı HMK m.311 hükmüne göre dava tarihi itibariyle davacı tarafın dava açmakta önemli ölçüde haklı olduğu anlaşıldığından, davacı tarafından harcanan yargılama giderlerinin vekalet ücreti hariç olmak üzere davacı tarafından talep edilmesi karşısında davacının haklı çıktığı miktara isabet eden oranda, davacı lehine davacının harcadığı yargılama giderlerinin hükmedilmesi zorunluluk arz etmektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında tarafların müşterek beyanları karşısında konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına; taraf vekillerinin beyanları karşısında taraflar lehine vekalet ücreti ve tazminat hükmedilmesine yer olmadığına; davacının yargılama giderlerinin davacının haklı çıktığı miktara isabet eden yargılama giderlerinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tarafların müşterek beyanları karşısında konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına,
2-Taraf vekillerinin beyanları karşısında taraflar lehine vekalet ücreti ve tazminat hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 54,40 TL maktu harcın peşin alınan 11.200,07 TL harçtan mahsubu ile bakiye 11.145,67 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 243,8 TL tebligat posta gideri olmak üzere toplam 2.243,8 TL yargılama giderlerinden davanın kabul nispetine göre ‭2.072,82 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Taraflarca vekalet ücreti talep edilmediğinden bu hususta taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HUAK m.18/A gereği Adalet Bakanlığınca ödenecek 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin ret/kabul oranına göre 1.214,00 TL’sinin davalıdan, 106,00 TL’sinin davacıdan 6183 sayılı AATUHK hükümlerine göre tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 05/11/2020

Başkan

Üye

Üye

Katip