Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/448 E. 2020/616 K. 09.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/448 Esas
KARAR NO : 2020/616

DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 19/07/2019
KARAR TARİHİ : 09/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … 28. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından müvekkili bankanın genel müdürlüğüne dosya borçlusu…’nun hak ve alacaklarının haczedildiğine ilişkin olarak gönderilen üçüncü haciz ihbarnamesi 04.07.2019 tarihinde tebellüğ edildiğini, birinci haciz ihbarnamesine 05.04.2019 tarihinde, süresi içerisinde kep aracılığı ile itiraz edildiğini, aynı dosyadan 25.04.2019 tarihinde ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmiş olup, ikinci haciz ihbarnamesine yine 26.04.2019 tarihinde süresi içerisinde KEP aracılığı ile itiraz edildiğini, bu kez dosyadan, 04.07.2019 tarihinde üçüncü haciz ihbarnamesinin gönderilerek, ikinci itiraza rağmen söz konusu haciz ihbarnamesinde 156.972,87-TL’ye faiz ve masrafları ile birlikte haciz konulduğu görülmüş olup, hukuki mesnetten yoksun olan icra takibinin durdurulması ve müvekkili bankanın borçlu olmadığının tespiti için huzurlarınızdaki davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu belirterek müvekkili Banka’nın davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafından alacağı olmadığı halde … 28. İcra Müdürlüğü’nün…Esas sayılı dosyasından gönderdiği ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin iptaline, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin gönderilmesinden dolayı müvekkili Banka’nın borçlu olmadığının tespitine, yargılama sonucunda verilecek olan karar kesinleşinceye kadar müvekkili banka hakkında takip işlemi yapılmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve % 20 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun MADDE 5/A- (1) “Bu Kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” denilerek ticari işlerde arabuluculuğun zorunlu olduğunun belirtildiğini, 30.07.2019 tarihli tensip zaptının 13 numaralı ara kararı gereği bu husus tespit edilmiş davacı taraftan bunun talep edildiğini, taraflar arasında herhangi bir arabuluculuk görüşmesi yapılmamış olmakla beraber TTK’nın bu açık hükmü gereği davanın usulen reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun Madde 89 ‘da “Hamiline ait olmıyan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmıyan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (Haciz ihbarnamesi).Bu haciz ihbarnamesinde, ayrıca 2, 3 ve 4 üncü fıkra hükümleri de üçüncü şahsa bildirilir. Üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise, keyfiyeti, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmeye mecburdur.(Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/22 md.) Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur…” açık bir şekilde bildirim ve cevap usullerinin belirtildiğinii,. davacı taraf 1. ve 2. haciz ihtarnamelerine süresi içinde itiraz ettiğini iddia etse de bu ilgili icra dosyasının ve uyap kayıtlarının incelenmesi sonucu ortaya çıkacağını, icra dosyasında herhangi bir cevap bulunmaması sebebiyle 1. haciz ihbarnamesinden sonra diğer ihbarnamelerin gönderildiğinin açık bir şekilde ortada olduğunu, bu ihbarnameler icra müdürlüğünce düzenlenerek ve talebin kanuna uygunluk denetimi yapılarak yani cevap verilip verilmediğinin kontrol edilerek gönderildiğini, bu sebeple müvekkili şirketin hiç bir sorumluluğunun bulunmadığını, kaldı ki İİK kanunu’nun yine 89. maddesinde “Haciz ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bir tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür” denilmek suretiyle ihbarname cevaplarının tüm şubeleri kapsayacak şekilde verilmesi gerektiğinin belirtilmiş olduğunu, diğer bir yandan bu işlemleri yaparken icra müdürlüğü yetkililerinin bu ihtarnamelerin cevaplarını incelemek ve kontrol etmekle zorunlu olduklarının, bu sebeple dosyada gözükmeyen bir ihtarname cevabından müvekkil şirketin hiç bir sorumluluğunun bulunmayacağının açıkça ortada olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde haciz ihtarnamelerine KEP sistemi üzerinden cevap verdiklerini belirtmiş olup, yargı sistemimizde KEP sisteminden evrak gönderme diye bir olgu bulunmamakta olup ihtarname cevaplarının ya fiili olarak veya UYAP üzerinden iş emir numarası ile dosyaya sunulması gerektiğini, davacı tarafın bu usulü kullanmayarak kendince bir yöntem ile KEP siteminden gönderdiğini iddia ettiğini, bu iddia gerçek bile olsa usule uygun bir cevap olmadığını, bu sebeple fiili veya UYAP üzerinden dosyaya sunulmayan hiç bir evrakın geçerli olamayacağını, belirterek tüm bu nedenlerle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 28. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası, I. ve II. Haciz İhbarnamelerine yönelik itiraz yazı cevapları celp edilmiş incelenmiştir.
Davalı vekili bila tarihli dilekçesi ile, … 28. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında tarafların anlaşması üzerine alacağın haricen tahsil olarak infaz edildiğini, davalıya karşı açılan bu davanın konusuz kaldığını, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 09/12/2020 tarihli 3. celsede bu dilekçeye karşı beyanda bulunmuş, davanın konusuz kaldığına ilişkin açıklamalara iştirak ettiklerini, karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesini ancak davanın açılmasına davalı sebebiyet verdiği için aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava, İİK’ nın 89.maddesi hükmü uyarınca açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, davalı İİK 89.maddesi hükmü uyarınca açılan menfi tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğunu, davacının bu yola başvurmadan doğrudan dava açtığından davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesini savunmuş ise de; 6102 sayılı TTK’ nın 5/A maddesi hükmü uyarınca eldeki menfi tespit davasının konusunun bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin olmadığı, davacının işbu dava ile icra dosyasındaki takip borçlusuna herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitini talep ettiği nazara alındığında İİK 89.maddesi hükmü uyarınca açılan menfi tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında olmadığı açıktır (Örnek bir karar için bakınız. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2520 E., 2019/2418 K.).
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; … 28. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı alacaklı … Tic. Ltd. Şti’ nin dava dışı takip borçlusu… hakkında icra takibine giriştiği, takibin kesinleşmesi üzerine alacağın tahsiline yönelik olarak takip borçlusunun 3.şahıslardaki mal ve haklarının haczine yönelik olarak icra takip işlemlerine başlanıldığı, bu kapsamda davacı Anadolu Bank A.Ş’ ye İİK.89.maddesi hükmü uyarınca haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, davacının I. ve II. Haciz İhbarnamelerine sırasıyla 05/04/2019 ve 26/04/2019 tarihine KEP sistemi üzerinden itiraz etmesine rağmen davacıya üçüncü haciz ihbarnamesinin gönderildiği, davacının takip borçlusuna herhangi bir borcunun bulunmadığına ve süresinde itiraz edilmesine rağmen III. Haciz İhbarnamesi gönderilmesi nedeniyle işbu menfi tespit davasını açtığı, ön inceleme duruşmasından sonra yargılama devam ederken eldeki davaya konu alacağın dava dışı takip borçlusu tarafından davalı alacaklıya ödendiği, başka bir anlatımla … 28. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında haricen tahsil ile infazın sağlandığı, taraf vekilleri müşterek beyanlarında alacağın tahsil edilmesi nedeniyle eldeki davanın konusuz kaldığını beyan ettikleri, gerçekten de ; dava dışı takip borçlusu tarafından davalı alacaklıya yapılan ödeme ile icra dosyasının haricen tahsil ve infazla yerine getirildiği, menfi tespit istemine konu alacağın 3.şahıs olan davacı banka yönünden konusuz kaldığı konusunda duraksama yoktur. Dolayısıyla, İİK’ nın 89.maddesi hükmü uyarınca 3.şahıs davacı bankanın borçlu olunmadığının tespitine yönelik alacak, dava dışı takip borçlusu tarafından yargılama sürecinde ödenmekle, davalı alacaklı alacağına kavuştuğundan davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir
Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder (HMK m.331/1).
Davacı banka davanın açılmasına davalı sebebiyet verdiği için aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir. Bu halde, uyuşmazlık, davanın açıldığı tarih itibari ile tarafların haklılık durumları ve yargılama giderlerine hangi tarafın katlanması gerektiğine ilişkindir.
Borçlunun üçüncü kişi bankadaki mevduat alacağı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 106/2 maddesi gereğince menkul hükmündedir. Bankadaki mevduat, menkul haczi gibi icra müdürlüğünce bankaya yazılacak yazı ile haczedilebileceği gibi (HGK’nın 01.12.1999 tarih ve 1999/12-1003/1017 sayılı kararı), İİK’nın 89. maddesindeki uygun olarak düzenlenen haciz ihbarnamesi ile de haczedilebilir. Bu takdirde İİK’nun 89. ve bunu izleyen maddelerde yazılı hukuki sonuçlar doğar. İİK’nın 89. maddesindeki koşulları taşımayan haciz yazısı gönderilmesi halinde, anılan maddedeki sonuçlar doğmaz ve borç bankanın zimmetinde sayılmaz.
İİK’nın 89. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişi bankanın, borçluya ait mevduat hesabı üzerinde rehin hakkının olduğunu ileri sürmesi, itiraz niteliğinde olup, alacaklı İİK’nın 89/4 maddesi uyarınca üçüncü kişinin cevabının aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü kişinin İİK’nın 338/1 maddesi hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir (HGK’nın 28.3.2012 tarih ve 2011/12-849-242 sayılı kararı).
Üçüncü kişinin haciz müzekkeresine karşı mevduat hesabı üzerinde kendisinin rehin hakkı bulunduğunu ileri sürmesi ise, İİK’nın 96/1 uyarınca istihkak iddiası niteliğinde olup, icra dairesnin İİK’nın 99. maddesinde yazılı kurallara göre işlem yapması gerekir. İİK’nın 99. maddesinde; “Haczedilen şey, borçlunun elinde (m.96) olmayıp da üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı (m.23) iddia eden üçüncü bir şahıs nezdinde bulunursa, icra müdürü o şahıs aleyhine icra mahkemesine müracaat için alacaklıya yedi gün mühlet verir. Bu mühlet içinde icra hakimliğine dava ikame edilmezse üçüncü şahsın iddiası kabul edilmiş sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; davacı bankaya birinci ve ikinci haciz ihbarnamesi gönderildiği, banka tarafından yasal süresi içerisinde ayrıntılı olarak verilen cevapta, şube nezdinde bulunan borçluya ait hesap üzerinde bankanın kendi kredi alacağı bulunduğu, bankaya rehinli olduğu, rehin takas ve mahsup haklarının bulunduğundan gönderileyemeyeceği bildirilmiştir.
İİK’nın 89/3. maddesi uyarınca “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir…”.
Bu durumda, davacı bankanın 89. madde uyarınca gönderilen haciz ihbarnamelerine karşı, takip borçlusunun kendisinden olan alacağı üzerinde rehin hakkı bulunduğuna dair beyanı, haciz ihbarına yapılan itiraz niteliğinde olmakla, haciz ihbarnamesinin sonuç doğurabilmesi için İİK’nın 89. maddesindeki prosedürün tamamlanması gerekmekte olup anılan maddedeki prosedür tamamlanmadan, itiraza rağmen ikinci ve üçüncü haciz ihbarnameleri gönderilerek borcun üçüncü kişinin zimmetinde sayılması ve aleyhinde haciz istenmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; davalı-alacaklı kusurlu olup, davanın açılmasına davalı sebebiyet verdiğinden davalı aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. (Örnek karar için bakınız. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/2145 Esas, 2020/1321 Karar).
Öte yandan, davalı yargı sistemimizde KEP üzerinden evrak gönderme diye bir yöntem olmadığından ihtarname cevaplarının mutlak suretle fiziki olarak ya da UYAP üzerinden iş emir numarası ile gönderilmesi gerektiğini, KEP üzerinden haciz ihbarnamelerine karşı gönderilen itiraz dilekçelerinin hukuken sonuç doğurmayacağını savunmuştur. Ne var ki, kurumlara yazılacak müzekkere cevaplarının hem posta işlemlerinin kısaltılması hem bu sebeple oluşan masrafların en aza indirgenmesi hem de yargılama sisteminin hızlandırılmasına yönelik elektronik yöntemlerinde de kullanıldığı, KEP üzerinden yapılan yazışmaların geçerli olduğu, davacı bankanın Kep sistemi üzerinden haciz ihbarnamelerine itiraz etmesinin hukuken sonuç doğuracağı konusunda duraksama yoktur Örnek karar için bakınız. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/523 Esas, 2019/1823 Karar). Kaldı ki, davalı alacaklı haciz ihbarnamelerini aynı yöntemle KEP üzerinden gönderilmesini talep etmiştir, Bu halde, aynı yöntemle KEP üzerinden verilen cevapların geçerli olmadığı savunması TMK 2. maddesi hükmü bağlamında dürüstlük kuralına da aykırıdır.
Böylelikle, davacı bankanın haciz ihbarnamelerine süresi içinde itiraz etmesine rağmen davalı alacaklının icra takip işlemlerine devam etmesi ve III. Haciz İhbarnamesine göndermek suretiyle davacı bankanın esasen itirazları nedeniyle takip aşamasında sonlanması gereken haciz işlemleri yönünden işbu menfi tespit davasını açmaya mecbur bırakılması karşısında davanın açıldığı tarih itibariyle davacı bankanın itirazlarında haklı olup, davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 10,00 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan (İİK 89. maddesi hükmü uyarınca açılan davaların maktu harca tabi olmakla birlikte nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği hususunda bakınız Y. 19. H.D. 2006/9486 E., 2006/11734 K.) ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 6/1. ve 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 18.862,42 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.09/12/2020

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)