Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/442 E. 2022/214 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/442 Esas
KARAR NO : 2022/214

DAVA : Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/03/2017
KARAR TARİHİ : 21/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından, tüm uyarı, ihtar ve delillere rağmen, müvekkil şirketin adresinde menkul haczi yaptığını, muhafaza yapmak istediğini, şirket vekili olarak haciz mahalline yetişip istihkak itirazları üzerine muhafazanın durdurulduğunu, ancak haksız ve mesnetsiz olarak müvekkilin mallarını müşterilerinin huzurunda haczedildiğini, daha sonra asıl borçluyla anlaşan alacaklı tarafın, kendi istihkak iddiası çözülmeden, takipten feragat edip dosyayı kapattığını, ancak adresinde, müşterilerinin önünde sırf borçlu şirketin eski ortağı olması gerekçesiyle ısrarla haciz uygulanması ve ticari itibarının zedelenmesinin karşılıksız kaldığını belirterek müvekkiline uygulanan haksız haciz uygulaması nedeniyle 5000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesin talep ve dava etmiştir.
Cevap:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın dinlenilebilir olmadığını, hükmi şahsiyeti olan şirketin manevi şahsiyeti bulunmadığı için manevi tazminat talebi mümkün olmadığını, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, borçlu şirketin ortaklarının mal kaçırma amacıyla muvazaalı şekilde şirketin aktiflerini daha önce açılışını yapmış oldukları … Tic. Ltd. Şti.’ye faturayla geçirdiğini, akabinde de borçlu şirketteki tüm hisslerini devrettiğini, borçlu şirket ile 3. şahıs şirket aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğini, dosya alacağına konu çek, borçlu şirket (eski) ortaklarının muvazaalı şekilde hisselerini devir tarihinden (29.12.2015) önce 18.09.2015 tarihinde keşide edildiğini, hacze gidilen tarihten önce alacaklısının farklı, borçlusu aynı (… Müh.) olan dosyalardan istihkak iddia edilen adrese hacze gidildiğini, aynı şirket tarafından istihkak iddia edildiğini, icra tetkik merci İİK m.97’ye göre takibin devamına karar verildiğini, davacı tarafın istihkak incelemesi üzerine Mahkemece verilen kararlardan haberdar olmasına karşın istihkak davası açıldığını, davacının haczin haksız olduğu iddiasını ve bu haciz sebebi ile zarara uğradığını ispatlayan bir delili bulunmadığını, davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmil kılınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, haksız haciz nedeniyle uğranılan manevi zararların tazmini istemine ilişkin manevi tazminat davasıdır.
Mahkememizce verilen 29/12/2017 tarih ve 2017/221 esas 2017/1619 sayılı davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile, 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine dair kararın; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi’nin 27/06/2019 tarih, 2018/1274 esas, 2019/1137 sayılı kararı ile davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davalının tacir-esnaf olduğunun kesin bir şekilde belirlenmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekliliğinden kaldırılması ile dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Davalının tacir sıfatına yönelik yapılan araştırmalar kapsamında VUK 177/1-3 madde hükümleri uyarınca 1. sınıf tacir olduğu, bilanço esasına göre defter tutan kimselerden olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Somut ihtilafta, … 13.İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen takip nedeniyle talimat yoluyla haciz işlemi uygulanmıştır. İlgili icra dosyası içeriğine göre; alacaklı ticari işletme … tarafından borçlu …Ltd, Şti.’ye yönelik başlatılan icra takbinden dolayı; … 1.İcra Müdürlüğünün… talimat sayılı dosyası üzerinden; takip dışı davacı şirkete yönelik fiili haciz uygulanmıştır.
Öncelikle yüksek mahkeme içtihatları ve kanuni düzenlemelerin tetkiki ile somut olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının tetkiki gereklidir.
Somut olay özelinde öncelikle haczin haklı olup olmadığı, haciz icra eden alacaklının iyiniyetli olup olmadığı dolayısıyla bir kusurunun bulunup bulunmadığı, ayrıca ve özel olarak haczin fiilen icra edilip edilmediği irdelenmelidir.
Haksız hacze dayalı manevi tazminat istemi 818 sayılı BK.’nun 49. maddesinden (6098 sayılı TBK’nun 58. maddesi) kaynaklanan bir sorumluluk olup, kusura dayanan bir sorumluluk türüdür. Bu nedenle de takip (haciz) yaptıran kişinin takipte veya haciz işleminde kötü niyetli ve kusurlu olduğu olgusu gerçekleşmedikçe ve ağır bir zarar da doğmadıkça manevi tazminatla sorumlu tutulamaz. (Yargıtay 4. HD. 2019/2533 E.-20202544K. Sayılı İlamı)
Haciz işleminin borçlu olmadığını bildiği veya borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik yapılması durumunda haksız haciz söz konusu olur. Haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötü niyetinin ve ağır kusurunun varlığı gereklidir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2019/1481 Esas, 2021/1754 Karar sayılı ilamı)
“… manevi tazminat yönünden 818 sayılı BK’nın 49. maddesindeki (6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi) koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması da gerekmektedir. (Bkz. Prof. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 1993, Cilt 3, Sh.2583 v.d). Haksız yere bir kimsenin mallarının haczettirilmesi, o kimsenin şeref ve haysiyetini ihlal eden, kişilik haklarına saldırı teşkil eden ve 818 sayılı BK’nın 49. maddesi (6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi) gereğince manevi tazminat ile sorumlu tutulmayı gerektiren bir davranıştır. Davalının haciz tarihi itibariyle gerçekte alacaklı olmadığı halde ihtiyati haciz uygulattığı sonucuna varılması halinde, manevi tazminat isteminin ilke olarak kabulü gerekir…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2019/568 Esas, 2019/740 Karar sayılı ilamı)
Mahkememizce davalının tacir sıfatı olmadığından bahisle, davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile, 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine yönelik verilen kararın İstinaf mahkemesince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi’nin 27/06/2019 tarih, 2018/1274 esas, 2019/1137 sayılı kararı ile kaldırılması üzerine; davalının bilanço esasına göre defter tutan tacir konumunda olduğu ve mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla haciz icra eden davalı tacir konumundadır ve ticari alacağının tahsiline yönelik haciz işlemi icra ettirmiştir.
… 13.İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, borçlu şirketin adresi ile aleyhine haciz işlemi uygulanan davacı şirketin iki farklı tüzel kişilikleri olduğu, sicil adreslerinin farklı olduğu görülmektedir. Alacaklı davalı cevap dilekçesi içeriğinde, borçlu şirketin ortaklarının aynı olduğunu yapılan haczin haksız olmadığına yönelik ileri sürmesine karşın; bir gerçek kişinin birden fazla ticaret şirketine aynı anda ortak olması; tek başına bu şirketler arasında organik bağ olduğunun tespitine ve haciz işlemi uygulanabilmesine imkan vermemektedir. Kaldı ki borçlu komununda gerçek kişi değil tüzel kişi şirket olan ….Ltd, Şti. bulunmakta; ilgili şirketin mal kaçırma iddiası da tasarrufun iptali davasına konu olabilecek niteliktedir.
Bu kapsamda Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2017/462 Esas, 2019/3482 Karar sayılı ilamında; “…Haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötüniyetinin ve ağır kusurunun varlığı gereklidir. Somut olay bakımından, davacı ile dava dışı borçlu … kardeş olup aynı binada oturması nedeniyle yapılan haciz işleminde davalının ağır kusurlu ve takipte kötüniyetli olduğu söylenemez. Açıklanan nedenle mahkemece manevi tazminat konusundaki itirazın iptali isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle manevi tazminat istemi yönünden bozulması gerekir…” şeklindeki tespitler ile borçlu ve aleyhine haciz tatbik edilen kişi arasındaki kabul edilebilir yanılgının derecesi ortaya konmuştur.
Haciz işleminin borçlu olmadığını bildiği veya borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik yapılması durumunda haksız haciz söz konusu olur. Dolayısıyla dosya kapsamı itibariyle davalının, dosya borçlusundan farklı bir ticari şirket adresine haciz işlemi uygulaması ve farklı adreste faaliyet gösteren şirkete yönelik haciz işleminin varlığı, bu durumda alacaklı tarafından borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik yapılması da gözetilerek haczin haksız olduğunu ortaya koymaktadır. Davacının haciz esnasında istihkak iddiası ileri sürmesine karşın İcra mahkemesinde ayrıca istihkak davası açmamasının tatbik edilen haciz işleminin haklılığı ve haksızlığa yönelik ayrıca bir kriter olarak değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir.
Yine ayrıca uygulanan haczin talimat yoluyla fiili haciz olduğu icra dosyasından anlaşılmaktadır. Bu durum da haksız haciz nedeniyle manevi zarar oluşuma imkan tanıyan nitelikte bir eylem teşkil etmektedir. Öyle ki Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2015/13571 Esas, 2017/8390 Karar sayılı ilamında; “…Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının aracına uygulanan haczin sicil kaydı üzerine konulan kayden haciz olduğu, muhafazalı haciz olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir durum ve buna dayalı manevi bir zarar bulunmadığından…” şeklindeki ilam içeriğinden de fiili haczin manevi zarar yol açabilir niteliği ortaya konmuştur. (Ayrıca “… haksız yere bir kimsenin mevduatı ve gayrimenkulleri üzerine haciz koyulması o kimsenin kişilik haklarına saldırı oluşturan ve Borçlar Yasası’nın 49. maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulmasını gerektiren bir davranıştır. Mahkemece, kişilik haklarına saldırının varlığı kabul olunarak uygun bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken,…” (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2011/7032 Esas, 2012/9085 Karar sayılı ilamı)
Tüm dosya kapsamı ve tanık anlatımlarından da anlaşılacağı üzere, borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik fiili haciz uygulatmak suretiyle davacı şirketin manevi zararına yol açtığı anlaşılmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi (818 sayılı BK 49. maddesi) hükmüne göre kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2015/15843 Esas, 2016/5184 Karar sayılı ilamı)
Tüm dosya kapsamı ve tanık anlatımlarından da anlaşılacağı üzere, borçluya ait olmadığını bildiği kişi ve eşyaya yönelik fiili haciz uygulatmak suretiyle, davacının içinde bulunduğu ticari ortam ve çevre, davalının basiretli bir tacir gibi davranmaması, iyiniyetli olmaması, davalının aslında davacı tüzel kişi ile bir ticari ilişkisi olmadığını ve sonuç olarak bu şirketten alacaklı olmadığını bilebilecek durumda olmasına rağmen haczin gerçekleştirilmesi, davacıyı ekonomik anlamda zor durumda bırakması, davacının ticari itibarının zedelenmesi, göz önüne alındığında davacının manevi olarak zarara uğradığı, tarafların ekonomik durumları ve tüm olay örgüsü düşünüldüğünde davacının talebinin ve manevi tazminat miktarının zenginleşmeyi amaçlamadığı ve zenginleşmeye yol açmayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2015/14356 Esas, 2016/1238 Karar sayılı ilamı)
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın KABULÜ ile 5.000,00-TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Kabul edilen dava değeri (5.000,00 TL) üzerinden alınması gereken 341,55 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 85,39 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 256,16 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 85,39 TL peşin harç, 31,40 TL başvurma harcı, posta ve tebligat masrafı 165,00 TL olmak üzere toplam 281,79 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/1 ve 13/1,2 maddeleri uyarınca belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.21/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır