Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/404 E. 2022/630 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/404 Esas
KARAR NO : 2022/630

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/07/2019
KARAR TARİHİ : 11/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan … Ltd. Şti. (“…”) ve davalılardan … A.Ş (…”) arasında 04.09.2018 tarihli Öğrenci Taahhüt Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmeyi davacılar ile davalıların da imzaladığını, sözleşme kapsamında müvekkillerden … Ltd. Şti. o tarihte tedrisata devam eden ve yetkilisi, ortağı olduğu okulun faaliyeti durdurulacağından. okulda okumakta olan öğrencilerden bir kısmının 2018-2019 eğitim öğretim dönemi için Davalı … Hizmetleri A.Şöne ait okula, kaydının gerçekleşeceğini, kaydını yaptıracağını taahhüt ettiğini, davalı …Eğitim de, kaydı taahhüt edilen öğrencilerden kaydı gerçekleşmesi halinde 2018-2019 eğitim – öğretim döneminde hiçbir eğitim – öğretim ücreti talep etmeyeceğini taahhüt ettiğini, öğrenciler 2018-2019 eğitim ve öğretim yılı ücretlerini davacılardan Amerikan Kültür firmasına ödeyeceklerini, sözleşme kapsamında davalı … A.Ş’ne ait okula kaydı söz konusu olacak öğrencilerin, daha yüksek standartlarda eğitim görmesi amacıyla müvekkillerinden Amerikan Kültür Koleji, kendi okulundaki mevcut malzemelerden davalı … okulundaki ihtiyaç çerçevesinde gerekli olanları bedelsiz olarak davalının kullanımına tahsis ettiğini, davalılara ait …’in maliki olduğu …’nde eğitim ve öğretim faaliyetleri gerektiği gibi gerçekleşmediğini, müvekkilinin davacıya yaptığı protokol kapsamında …’in kusurlu yönetiminden müvekkilinin de ağır zarar gördüğünü, davanın kabulü ile; her bir müvekkili açısından ayrı ayrı olarak ve şimdilik 1.000,00’er TL maddi 1.000,00’er TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine, anılan sözleşmede müvekkillerinin tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olmaları nedeniyle, herhangi bir borç ve yükümlülüğünün bulunmadığının da menfien tespitini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … A.Ş. 2012 yılında eğitim sektöründe …’da bulunan sağlık meslek lisesini kurduğunu, davalı ile karşılaşana dek 6 kampüse yayılmış ve sona olarak 1800 öğrenciye ev sahipliği yaptığını, köklü bir okul olduğunu, diğer davalı … ise müvekkili şirketinin fahri kurucusu olup danışmanı olduğunu, davacılar “Amerikan Kültür Koleji” isimli kolejin Ataşehir şubesinin sahipleri olduğunu, davacılar öğrencilere 2018-2019 eğitim öğretim senesinde hizmet vereceklerini gerçeğe aykırı biçimde söylediğini, erken kayıt avantajlı kayıt süslemeleri ile 2018-2019 eğitim öğretim ücretlerini yüzlerce öğrenciden nakden tahsil ettiğini, milyonlarca liralık bu ücretleri fütursuzca kullanıp harcadığını, 2018-2019 senesinde okulun açamadığını, yüzlerce öğrencinin eğitim ücretini alıp, hakkını yiyen, karılığını vermeyen ve okullarını açılmasına bir hafta kala öğrencileri okutma yükünü müvekkiline yükleyen davacıların hangi zarardan ve itibardan bahsettiğinin anlaşılamadığını, … yevmiye numaralı … 34. Noterliği’nin ihtarnamesinde davalılar sözleşmeyi fesih ettiklerini … tarihinde beyan ettiklerini, ortada bir sözleşme olmadığından müvekkilinin bu tarihten sonra öğrencileri ücretsiz eğitim öğretime devam ettirmek gibi bir sorumluluğunun kalmadığını, davacının tüm talepleri açısından reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, davacılar dayanak öğrenci taahhüt sözleşmesi kapsamında davalılardan maddi manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Huzurdaki davada; davacı konumunda gerçek kişi … ile tüzel kişi ….Ltd.Şti. Tarafından aynı dava dilekçesi ile açılmış hukuk tekniği açısından iki dava bulunmakta olup, davacılar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmiştir.
Davacı … yönünden yapılan inceleme;
Davaya dayanak 04/09/2018 tarihli öğrenci taahhüt sözleşmesinin incelenmesinde davacı … sözleşme ilişkisine asil taraf sıfatıyla taraf olmadığı, yalnızca kefil olarak imzasının bulunduğu ve kefaletinin de diğer davacı ….Ltd.Şti. Lehine olduğu anlaşılmıştır.
Taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Aynı şekilde bir hakkın kendisinden istenebilecek o hakka uymak yükümlülüğü olan kişi olup bu da davalı olma pasif husumet ehliyetidir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2016/21-2773 esas ve 2019/580 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir sübjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir sübjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkin olmakla, davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif dava sıfatından söz edilebilir. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen göz önünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 2021/1993 Esas, 2022/1207 Karar sayılı ilamı)
Davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin dayanağı sözleşme ilişki ve sözleşme hükümlerinin davalıların kusurlu fiilleri ile ihlali nedeniyle oluşan tazminat taleplerine ilişkin olduğundan, bu sözleşme ile herhangi bir alacak hakkı elde etmeyen gerçek kişi davacının, sözleşmede yer kefil sıfatıyla imzasının kendisini kefalet borcu altına sokmak dışında bir hak bahşetmeyeceği de dikkate alınarak, davacının bu haliyle huzurdaki davaya konu talepler yönünden aktif husumetinin bulunmadığı kanaati ile davanın bu davacı yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tüzel kişi ….Ltd.Şti. yönünden yapılan inceleme;
Bu davacı yönünden açılmış bulunan huzurdaki davanın ise davalı konumunda bulunan gerçek kişi … ve …A.Ş. Yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmiştir.
Davalı … yönünden yapılan incelemede,
Davalı … dayanak 04/09/2018 tarihli öğrenci taahhüt sözleşmesinde, davalı …A.Ş. Lehine kefil konumunda bulunmaktadır. Bu noktada kamu düzeninden olan kefaletin geçerlilik şartlarının tartışılması gereklidir.
6098 sayılı TBK’nun eşin rızası başlıklı 584. maddesinde; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek fıkra: 28/03/2013-6455 S.K./77. md) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, Davacı tarafından dava dilekçesinde dayanak yapılan sözleşmeye göre davalı gerçek kişinin kefil sıfatıyla sözleşmeye taraf olduğu görülmekle, 6098 sayılı TBK m.584 uyarınca kefalet tarihinde eşin rızası aranan kişilerden olup olmadığına yönelik, kamu düzeninden olan kefaletin geçerlilik şartlarının tespiti için celse arasında davalı … A.Ş ait kuruluştan bu yana ve özellikle 04/09/2018 tarihinde şirket yetkililerinin isim ve adreslerinin bildirilmesi, davalılardan …’ ın 04/09/2018 tarihinde davalı … A.Ş bünyesinde şirket yetkilisi olup olmadığının araştırılması için müzekkere yazılmış, müzekkere cevaplarına göre davalı …’ ın diğer davalı şirkette sözleşme tarihinde ve öncesinde yetkili konumu bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu haliyle davalı …’ ın dayanak 04/09/2018 tarihli öğrenci taahhüt sözleşmesi kapsamında kefaletinin 6098 sayılı TBK’nun eşin rızası başlıklı 584. Maddesi uyarınca eşin rızasının bulunduğuna ilişkin bir delilin dosya kapsamında bulunmaması, nüfus kayıt örneğine göre kefalet tarihinde evli bulunması da nazara alınarak bu davalı yönünden geçerli bir kefalet bulunmadığından davanın davalı … yönünden esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı … A.Ş yönünden yapılan inceleme,
Dosya kapsamında mahkememizce yapılan 26/11/2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı ile yasal ihtarat yapılmaksızın davacı vekilinin maddi tazminat istemini ayrınıtılı şekilde açıklaması için 2 haftalık süre verildiği, verilen sürede ara kararın gereğinin yerine getirilmemesi karşısında, 10.03.2020 tarihli celsede yeniden süre verildiği bu kez davacı vekilince 24/03/2020 tarihli beyan dilekçesi ile maddi tazminat talebine ilişkin hüküm vermeye ve denetime elverişli olmayan nitelikte marka değeri, cezai şart, kar mahrumiyeti, müspet zarar v.s şeklinde tanımlanabilecek nitelikte birçok zarar kalem ve niteliği herhangi bir ayırt edicilik ortaya konmaksızın beyanlarda bulunduğu ilaveten mahkemece tespit edilecek zararların saklı tutulduğuna ilişkin beyan verdiği görülmüş,
Davacılar vekilinin 24/03/2020 tarihli dilekçesi gözetilerek, taleple bağlılık ilkesi uyarınca mahkememizce bir zarar kalemi tespit edilemeyeceği hususunun davacılar vekiline ihtar edilmiş, davacılar vekiline, nihai ve son kez olmak üzere HMK m.31 HMK m.119/1-ğ ve HMK m.26 hükümleri uyarınca dava dilekçesinin her bir davacı yönünden 1.000′ ER TL maddi tazminat olarak talep ettiği ve 24/03/2020 tarihli dilekçesinde yeterli açıklık barındırmayan taleplerinin; hangi dava sebebi nedeniyle oluşan hangi tazminat kalemine ilişkin ve ne miktarda tazminat talep ettiğini, açıklaması için ve hüküm verilebilir niteliğe büründürmesi için 1 haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde HMK m.119/2 uyarınca davanın açılmamış sayılacağı hususunun ihtarı yapılmıştır.
Davacı vekilince 21/02/2022 tarihli dilekçe ile “Maddi tazminat talebimiz, öğrencilerden 1 eğitim yılı için alınan eğitim bedeli Müvekkilimize ait olduğundan ve bu bedele ilişkin senetlerin, eğitim ve öğretimin erken sonlanması nedeniyle her bir bedelin bir bölümü Velilere iade edilmiş, takibe konulanların da kısmi tahsilata neden olduğundan, bu şekilde iade edilen kısımlarının davalılardan maddi tazminat bab’ında tahsiline yöneliktir.” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmekle, davacının HMK kapsamında dava dilekçesinin netice-i talebini hüküm verilebilir şekilde somutlaştırdığı görülmüştür.
Tarafların eğitim sektöründe faaliyet gösteren şirket niteliği ile öğrenci taahhüt sözleşmesi isimli bir hizmet ilişkisinin bulunduğu, ilgili sözleşemenin maddelerinin ahde vefa ilkesi gereğince tarafları bağladığı açıktır.
Davacılar vekiline, nihai ve son kez olmak üzere HMK m.31 HMK m.119/1-ğ ve HMK m.26 hükümleri uyarınca dava dilekçesinin her bir davacı yönünden 1.000′ ER TL maddi tazminat olarak talep ettiği ve 24/03/2020 tarihli dilekçesinde yeterli açıklık barındırmayan taleplerinin; hangi dava sebebi nedeniyle oluşan hangi tazminat kalemine ilişkin ve ne miktarda tazminat talep ettiğini, açıklaması için verilen sürede Davacı vekilince 21/02/2022 tarihli dilekçe ile “Maddi tazminat talebimiz, öğrencilerden 1 eğitim yılı için alınan eğitim bedeli Müvekkilimize ait olduğundan ve bu bedele ilişkin senetlerin, eğitim ve öğretimin erken sonlanması nedeniyle her bir bedelin bir bölümü Velilere iade edilmiş, takibe konulanların da kısmi tahsilata neden olduğundan, bu şekilde iade edilen kısımlarının davalılardan maddi tazminat bab’ında tahsiline yöneliktir.” şeklinde beyanı doğrultusunda davacılar vekilinin maddi tazminat talebi incelenmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacı (…Şti.) ile davalı (…Şt.) arasındaki sözleşmenin 4.maddesi uyarınca öğrencilerden 1 eğitim yılı için alınan eğitim bedelinin davacıya ait olduğu ve bu bedellerin sözleşme tarihinden önce davacı tarafından tahsil edildiği anlaşılmaktadır.
Yine aynı sözleşmenin 5.maddesinin son cümlesindeki hüküm de davacı talebi hakkında doğrudan düzenleme içermektedir. Öyle ki hükme göre davacı (…Şti.) ücretini tahsil ettiği öğrenci ücretlerinin iadesi hususunda sınırsız ve tek başına sorumlu olacağına ilişkin, davalı kuruma karşı taahhüt altına girdiği bu hükmün öğrenci ücretleri noktasında davalı yan lehine sorumsuzluk anlaşması niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. İlgili sözleşme hükmünün taraf kusur durumuna ilişkin bir belirleme içermediği ve yalnızca öğrenci bedellerinin iadesine yönelik maddi sorumluluğun düzenlendiği dikkate alındığında TBK m.115 gereği geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Bu noktada yapılan sorumsuzluk anlaşmasının üzerine satıcı-davacının velilere yaptığı ücret ödemelerini rücu eder nitelikte tazminat kalemi olarak talep etmesinin ahde vefa ilkesi kapsamında taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı olacağı tespit edilmiştir. Bu nedenle davacı vekilinin 21/02/2022 tarihli dilekçe ile talep ettiği maddi tazminat isteminin şartları oluşmadığından davanın bu yönden esastan reddine karar verilmiştir.
Davacının kurulu sözleşmenin davalı yanca ihlal edilmesi iddiasının tek başına manevi zarara sebebiyet veren niteliğinin bulunmadığı, dava dilekçesinde iddia olunan diğer davacı gerçek kişiye davalı kurumun davranışları ile sözlü hareketler yöneltilmesinin davacı kurumun manevi zararına sebebiyet verici niteliği arasında uygun illiyet bağının bulunmaması, nihayetinde davacı gerçek kişi ile tüzel kişinin iki farklı kişi niteliği, davacı kurumun tek başına manevi zararına yönelik somut bir delilin dosya kapsamında bulunmadığı, dosya kapsamında bulunan dava dışı veli şikayetleri üzerine davacı bünyesinde milli eğitim kamu hizmetinin yürütülmesine yönelik denetimlerin de idarenin denetim görevi kapsamında olup, manevi zarar verici fiil olarak düşünülemeyeceği, davacının iddia ettiği manevi zarara sebebiyet verecek nitelikte bir itibar kaybı iddiasının eğitim sektöründe faaliyet gösteren davacı ve davalının hizmetlerinin kamusal yönü gereğince tek başına ticari itibar olarak değerlendirilemeyeceği de gözetilerek davacı kurumun manevi zararını gündeme getirecek davalı kurum davranışı ve bu davranış ile zarar arasındaki illiyet bağı davacı tarafça ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.
Menfi tespit talebi yönünden yapılan incelemede,
Davacı vekilince dava dilekçesinin sonuç kısmının b bendindeki talebinin dava yığılması şekliyle ayrıca menfi tespit talebi niteliğinde olduğu görülmekle, bu bu talebi yönünden harca esas değer gösterilmesi ve bu miktar üzerinden nispi harç yatırılması, borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiği dava sebebinin açıklanması için ayrıca HMK m.31 HMK m.119/1-ğ ve HMK m.26 hükümleri uyarınca 1 haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde HMK m.119/2 uyarınca davanın açılmamış sayılacağı hususunun ihtarı yapılmasına karşın, bu talep yönünden verilen sürede herhangi bir açıklama ve somutlaştırma yapılmadığı gibi, menfi tespite konu alacak kalemi de harçlandırılmak suretiyle açıkça belirlenmemiş olduğundan bu talep yönünden davacıların menfi tespit talepleri hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından bu talepler yönünden HMK m.119/2 uyarınca açılmamış sayılmasına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacı …’ ın maddi ve manevi tazminat taleplerinin aktif husumet yokluğundan ayrı ayrı REDDİNE,
2-Davacı …nin her iki davalıya yönelik maddi ve manevi tazminat taleplerinin şartları oluşmadığından ayrı ayrı esastan REDDİNE,
3-Davacıların menfi tespit talepleri hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından bu talepler yönünden HMK m.119/2 uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
4-Alınması gereklen 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 68,31 TL harcın mahsubu ile eksik alınan 12,39 TL harcın davacılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalılar tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı …’ ın maddi tazminat istemi yönünden davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/4 ve 13/2 maddesi uyarınca belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan AAÜT m.3/2 uyarınca tek olarak alınarak davalılara VERİLMESİNE,
8- Davacı …’ ın manevi tazminat istemi yönünden davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/4 ve 13/2 maddesi uyarınca belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan AAÜT m.3/2 uyarınca tek olarak alınarak davalılara VERİLMESİNE,
9-Davacı …nin maddi tazminat istemi yönünden davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/4 ve 13/2 maddesi uyarınca belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …nden AAÜT m.3/2 uyarınca tek olarak alınarak davalılara VERİLMESİNE,
10-Davacı …nin manevi tazminat istemi yönünden davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/4 ve 13/2 maddesi uyarınca belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …nden AAÜT m.3/2 uyarınca tek olarak alınarak davalılara VERİLMESİNE,
11-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacılardan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
12-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.11/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır