Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/359 E. 2019/831 K. 01.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/359
KARAR NO : 2019/831

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/06/2019
KARAR TARİHİ : 01/11/2019
KARAR

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı kurum ile müvekkil arasındaki yazışmalarda dava konusu borcun dayanağı olan temlik ve kurum nezdinde doğan alacağın açıkça kabul ve teyit edildiğini, dava dışı … Şti. & … Ltd. Şti. firması (dilekçenin devamında “… Ortaklığı” olarak anılacağını) ile müvekkil şirket arasında yapılmış olan … 43.Noterliğinin … tarih, … yevmiye numaralı ve 3.000.000,00TL tutarlı temlikname ile … Ortaklığının … Müdürlüğünden olan alacaklarının 3.000.000,00TL’sinin şirketlerine temlik edilmiş olduğunu,temliknamenin … Müdürlüğü’ne bildirildiğini, davalının kendi nezdinde doğduğunu açıkça beyan ettiği 3.000.000,00TL alacağın 904.726,61TL’sinin müvekkile ödenmesiyle … Ortaklığının doğacak başkaca alacağının kalmadığını beyan ettiğini, 29.278,00TL’si hakedişe dönüşen 42.278,00TL’lik imalatın akıbeti hakkında bilgi vermediğini, davalı kurum ile müvekkil arasındaki yazışmalarda dava konusu borcun dayanağı olan temlik ve kurum nezdinde doğan alacak davalı tarafından açıkça kabul ve teyit edildiğini, bu durumda söz konusu alacağın müvekkile ödenmediğini,ihtarname ile sorulmasına rağmen 29.278,00TL’lik hakedişin akıbeti hakkında herhangi bir bilgi verilmediğini, başlatılan icra takibine itiraz edilerek haksız ve kötü niyetli şekilde durdurulduğunu, takibe haksız ve kötü niyetle itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet veren davalı kurum aleyhine tazminata hükmedilmesini,… 4.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Türk Ticaret Kanunu m.4 kapsamında ticari davalardan olmadığından görevsiz mahkemede açıldığını, görevsizlik itirazında bulunulduğunu,taraflar arasındaki uyuşmazlığın, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğunu, ilgili madde hükümlerinden kaynaklanmadığını, davacı tacir olsa bile davalının tacir olmadığını, uyuşmazlığın da davalı tarafların ticari işletmesi ile ilgili ticari iş olmadığı anlaşıldığını, buna göre, davanın ve tarafların belirtilen niteliğine göre uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, sözleşme konusu iş tamamlandığında, tahakkuk tutarından temliğe tabi tutulmayacağı belirtilen kısımlar ve mevzuat gereği kesilmesi gereken vergilerin kesildiğini, sırasıyla diğer temliklerin ödendiğini, sonuç olarak iş tamamlandığında dava konusu temlik bakımından tahsilat tutarının 904.726,61TL’ye ulaştığını,temlik verenin başka da alacağı kalmadığını, davanın öncelikle usul yönünden,aksi takdirde esas yönünden reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini savunmuştur.
Dava, İİK.m.67 maddesinden doğan itirazın iptali talebinden ibarettir.
Mahkememizce adı geçen dava dosyasında HMK.m.27 hükmü çerçevesinde davalıya savunma hakkı tanınarak dilekçelerin verilme aşaması sağlanmış;ancak görev hususu dava şartı olduğundan öncelikle bu hususa yönelik araştırmalar yapılmıştır. Esasen 6100 sayılı HMK m.138 hükmü uyarınca dava şartı olan görev hususu hakkındaki uyuşmazlık halledilmeden ön inceleme duruşması icra edilemeyecektir.
Dava, 6102 sayılı TTK. nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açılmıştır.
Bu noktada öncelikle HMK.114. maddesi gereği dava şartı olan görev hususunun değerlendirilmesi gerekmekte olup bu hususun HMK 115 hükmü uyarınca her zaman ve her aşamada değerlendirilmesi ise mümkündür.
Ticari davanın tanımlandığı TTK’nun 4. maddesine göre ;
Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b)Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
Somut olayda davalı kurumun konumu ve uyuşmazlığın doğduğu temel ilişki gözetilmelidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3 fıkrası uyarınca dava tarihi itibariyle asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, somut olayda uyuşmazlık, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgilidir ve dava ise bu alacak ile ilgili icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklı olup mutlak anlamda ticaret mahkemesinin görevli olmasını gerektiren bir yönü bulunmamaktadır. Öte yandan davacı birinci sınıf tacir olsa dahi davalının da birinci sınıf tacir olması halinde ancak mahkememizin görevli olması değerlendirilebilecektir. Ne var ki davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün birinci sınıf tacir olmadığı, bir kamu kurumu niteliğinde bulunduğu, bu itibarla davalının sıfatı karşısında davalının birinci sınıf tacir olmadığı açıkça anlaşıldığı gibi esasen davalının tacir sıfatının bulunmadığı veya tacir sayılmadığı Yargıtay uygulaması ile dahi sabittir.
Sonuç olarak, somut davaya esas olan eser sözleşmesinden doğan alacak iddiası ile ilgili uyuşmazlığın her iki tarafının ticari işletmesinden doğan ve her iki tarafı birinci sınıf tacir olduğu uyuşmazlıklardan olmadığı, ilişkinin tarzı karşısında yukarıda açıklanan ve Ticaret Kanunu’nda sayılan veya diğer özel kanunlarda sayılan ilişki tarzının da aralarında bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre genel görevli asliye hukuk mahkemesi tarafından halli gerektiği, taraflar arasında açıklanan hukuki ilişki karşısında başkaca bir mahkemenin de görevli olmasını gerektiren bir halin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu noktada ayrıca belirtilmelidir ki; 6762 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrası hükmünde, 21.maddenin 1.fıkrasına yapılan ve karışıklıklara yol açan, bu sebeple de görüş birliği halinde eleştirilen gönderme kaldırılmış ve bu suretle 6102 sayılı Kanunun m.4/f.1 hükmü öğretide ve yargı kararlarında kabul gören eleştirilere uygun olarak düzeltilmiş, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava olarak düzenlenmiştir. Oysaki somut olayda davalı gerçek kişinin birinci sınıf tacir olmadığı gibi davalı tarafın ticari işletmesinin dahi olmadığı,davanın da bu nedenle açıklandığı üzere mutlak ticari dava niteliğinin bulunmadığı, bu nedenle aksi yöndeki davacı vekilinin iddialarına itibar etmenin mümkün bulunmadığı tespit edilmiştir.
Uyuşmazlığın özel görevli bir mahkemenin görev alanına girmemesi karşısında genel görevli olan asliye hukuk mahkemesi somut olayda görevlidir.Bilindiği üzere ise görev, HMK m.115 hükmü gereği her zaman ve her aşamada ele alınması gereken usuli bir konudur. Bu nedenle dilekçenin verilme aşamasının tamamlanmış olduğu dahi gözetilerek ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu uygulaması çerçevesinde duruşma açılmaksızın ve yukarıda açıklanan kanun hükümleri dikkate alınarak hüküm verilmesi gerekli ve mümkündür.
Yapılan açıklamalar gözetilerek mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK.m.114/f.1 bend c ve HMK.m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,HMK.m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK.m.114/f.1 bend c ve HMK.m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,
2-HMK.m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine,
3-Harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinin HMK.m.331/f.2 hükmü uyarınca görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Artan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ve talep halinde iadesine,
Dair, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK.m.341 uyarınca İstanbul BAM nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve oy birliği ile karar verildi.

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır