Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/324 E. 2019/751 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/324
KARAR NO : 2019/751

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 30/05/2019
KARAR TARİHİ : 02/10/2019
KARAR
YAZIM TARİHİ : 16/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin İstanbul Ticaret Odasında…sicil numarası ile kayıtlı olduğunu,“… Mah. … Cad…işham Apt.No:… Şişli-İST.”adresinde faaliyet gösterdiğini,şirket sermayesinin 15.050.000,00-TL olup bu sermayenin tamamı ödendiğini,1500.000 hissenin tamamının…’e ait olduğunu,şirketin hissedarları ve hisse yapılan için herhangi bir gruplama ve imtiyaz bulunmadığını,müvekkili … tam pay sahibi ve ortağı olduğunu,müvekkili şirketin tüm borçlarında da aynı zamanda müteselsil kefil olduğunu,müvekkili şirketin içine düşmüş olduğu bu ödeme güçlüğünü yenmek için çaba ve emek gösterdiğini, kurlarda ve faizlerdeki artışlarda meydana gelen olumsuzluklar, ülke ekonomisinde beklentiler ötesi olumsuz gelişmelerin yaşanması, şirketin alacaklarını tahsil edememesi veya geç tahsil etmesi,buna bağlı banka ve diğer borçlarında temerrüde düşmesi, banka temerrüt faizlerinin çok yüksek olması, kurlardaki aşın dengesizlik, stabil olmayan piyasa koşulları, şirketin finansal olarak zor duruma düşmesinin temel sebepleri olduğunu,müvekkilinin OHAL sürecinden fazlasıyla etkilendiğini,özellikle ülkemizde yaşanan bu kanlı darbe girişimi dolayısıyla yaşanan ekonomik krizin müvekkili şirketi de etkilediğini,bu durumun yüksek kredi faizlerinin vadelerinde ödenmesini engellediği gibi, kur farklarının sürekli artışı, iç piyasada kendisini gösteren satış güçlükleri de müvekkili şirketin ödeme güçlüğüne düşmesinin başlıca nedenlerini oluşturduğunu, İ.İ.K. 287 maddesi uyarınca geçici mühlet kararı verilmesini ve konkordatonun başarıya ulaşabilmesi için müşteri güveninin korunması gerektiğini,müvekkili şirketlerin borçları sebebiyle varlıklarının haczedilerek muhafaza altına alınmasının ve cebri icra yolu ile satışı müşteriler açısından güven kaybına, sipariş sözleşmelerinin feshine, siparişlerin kesilerek müvekkili şirketin faaliyetlerinin tümüyle durmasına sebep olacağını,aynı şekilde gerçekleşecek satışlardan doğacak alacakların haczinin de nakit akışını tümü ile durdurarak, hedeflenen satış planlarını hayata geçirilemez hale getireceğini ve müvekkil şirketin faaliyetlerinin durmasına sebep olacağını, yine şirketin ticari faaliyetlerini sonlandırma noktasına getireceğini,müvekkili şirketlerin borçlarının tümüyle ödeyebilmesinin yolunun, mevcut organizasyonunun işler halde muhafaza edilmesi, üretim, pazarlama ve satış faaliyetlerinin devamının sağlanmasının gerektiğini,müvekkili şirketin ortağının şirketin borçlarına müteselsil kefil ve yine ipotek veren olarak sorumlu olduğunu,şirketin faaliyetini sürdürebilmesi ve müvekkil şirket ortaklarının faaliyetlerini devam ettirebilmesi ve konkordatonun başarılı olabilmesi için şirket ortaklarının malvarlığının da korunmasının gerekeceğini,müvekkili şirket ortaklarının malvarlığından elde edeceği kaynakla sermaye artışı yoluna da giderek şirketin nakdi kaynak ihtiyacını da karşılayacağını belirterek davacıların alacaklılarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacıyla bir yıllık kesin konkordato mühleti verilmesine,tensip kararı ile birlikte, İ.İ.K. 287. maddesi muvacehesinde müvekkil şirket hakkında üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesine,konkordato teklifine ilişkin olarak prosedürün işletilmesi kapsamında müvekkil şirket ve ortağına bir yıl süre ile kesin mühlet verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava İİK .286 vd hükümlerinden kaynaklanan konkordato talebine ilişkindir.
Kesin yetki nedeniyle gerçek kişi hakkında ayırma kararı verilmiştir.
Mevcut dosya kapsamı karşısında öncelikle davacı şirketin alacaklıları zarara uğratmak ve komiser talimatlarına aykırılık davranışının olup olmadığı irdelenecektir.
İİK m.286 vd.hükümleri çerçevesinde konkordato müessesinin dürüst borçlular tarafından talep olunabileceğine dair normatif bir düzenleme mevcut olmasa dahi doktrinde de kabul olunduğu üzere konkordato esasen elinde olmayan nedenlerle, işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan, dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müessesedir.
Nitekim 15/03/2018 değişikliği öncesinde hukukumuzda mevcut olan konkordato kurumuna ilişkin yapılan çalışmalarda da “mehil kararından itibaren borçlu,komiserin nezareti altındadır.Bu süre içinde borçlunun davranışları mühim olduğu gibi tahkik edilen mali durumu,bilanço ve hesapları itibariyle birçok kusurların meydana çıkması da mümkündür.Bazen,alacaklıların müracaat veya itirazda bulunmaları sayesinde borçlunun (bilinmeyen taraflarının) açığa çıkması ve komiserin aydınlatılması da ihtimali dahilindedir.İşte borçlu,bu süzgeçten geçip alacaklıların zararına olarak doğruluk haricinde,pek büyük hiffetle hiçbir iş yapmadığı takdirde hüsniyet bakımından konkordatoya ehil ve layık sayılır.(Enver Buruloğlu-Yuda Reyna,Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul,1968,Sayfa 58)”
Yine konkordato talep eden davacı borçlunun konkordato talep ederken alacaklıları zarara uğratma amacı ile hareket etmelerinin engellenmesi amacıyla 2004 sayılı İİK m.292/f.1-bend(c) hükmü ile kanun koyucu açıkça düzenleme yapmış,borçlunun alacaklıların zarara uğratma amacı ile hareket ettiğinin anlaşılması durumunda bu durumu kesin mühletin kaldırılması, konkordato talebinin reddi ve hatta davacı borçlu tacir ise iflas nedeni dahi saymıştır.Bu noktada kanun koyucunun,konkordato talep eden davacı borçlu lehine İİK m.294 hükmünde belirtmiş olduğu takip yasağı başta olmak üzere birçok lehe düzenlemeler getirmiş olması ve bu hükümlerin uygulanmasının davacı borçlular tarafından talep olunması imkanının kötüye kullanılmaması da esastır.
Özellikle konkordato ile alacaklılar iflâsın gerektirdiği masrafları yapmadan ve dolayısı ile, daha fazla ölçüde alacaklarını elde ederler. 4949 sayılı Kanun ile 2003 yılında yapılan değişiklik sonucunda «alacaklılara da konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteme hakkı» tanınarak «borçlu ile alacaklılar» ve «alacaklılar» arasında eşitlik sağlanmış, başka bir deyişle bu suretle konkordatoda «borçlu ile alacaklıların menfaatleri eşit olarak» gözetilmiştir.Bu eşitliği bozmaya yönelik her türlü çabanın,hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı irdelenmelidir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da açıkladığı üzere hakların kullanılmasında “TMK’nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin, Anayasa’nın 36. maddesinin, Borçlar Kanunu’nun 61 ve Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesinin, HMK’nun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir…
Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyiniyet kurallarına uymak, hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyiniyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyiniyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.”
Bu durumda konunun konkordato talep eden davacı borçluya,konkordato talep etme ve kanunun kendisine tanıdığı imkanlardan yararlanma imkanını kayıtsız,şartsız ve sınırsız olarak verdiği kabul olunamaz.Zira yukarıda açıklandığı,üzere hakkın kötüye kullanılması hukuk düzeni tarafından korunamaz.Hakim,yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu,objektif iyi niyet kuralları çerçevesinde doldurmak zorundadır.Konkordato kurumu açısından kanun boşluğu olmak bir tarafa,kanun koyucu açıkça alacaklıları zarara uğratma amacına dönük konkordato taleplerinin engellenmesi yönünde de açık düzenleme getirerek konuya dikkat çekmiştir.
Zaten “292.maddeye 7155 sayılı kanunla yapılan değişiklikle (c) bendine “uymazsa” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa” ibaresi eklenmiştir.Esasen kanunun amacı dikkate alındığında, “borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği” hallerde konkordatonun başarıya ulaşması söz konusu olamaz.Bu sebeple anılan (c) bendindeki ilave,kanuna değişiklik değil açıklık getirmek için yapılmış sayılmalı ve geçici 16.maddenin birinci fıkrasının aksi yöndeki lafzına rağmen aynı kural 7155 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce talep edilen konkordatolarda da uygulanmalıdır.(Prof.Dr.Selçuk Öztek.Prof.Dr.Ali Cem Budak,Doç.Dr.Müjgan Tunç Yücel,Doç,Dr.Serdar Kale.Doç.Dr.Bilgehan Yeşilova,Yeni Konkordato Hukuku,2. Baskı,Ankara,2019,sayfa 317)Bir başka deyişle alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket edenin,konkordato kurumunun amaçladığı hedeflere ulaşabilmesi mantık kuralları çerçevesinde zaten beklenmemelidir.Ne var ki kanun koyucunun bu hususları açıkca düzenlemiş olması,konkortado talep edenlerin iyiniyetli olmasının ve alacaklıları zarara uğratma amacı bulunmamasının önemini ortaya koymak açısından fevkalade önem arzetmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde ve özellikle mahkememizce hazırlanan tensip tutanağında da açıklandığı üzere;
Konkordato talebi öncesi veya sonrası davacı şirketler yönünden ayrı ayrı yapılacak incelemeye esas olmak üzere;
a)Şirketin yakın zamanda adres değişikliği yapıp yapmadığı,
b)Şirketin yakın zamanda iflas ertelemeden çıkıp çıkmadığı,
c)İyileştirme projesinde yer verilen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı,
d)Yakın zamanda ortaklık yapısının değişmiş olup olmadığı,
e)Ortaklara borçlar ortaklardan alacaklar hesaplarında tutarların ne kadar olduğu,neden ve nasıl oluştuğu,muhasebesel ve finansal açıdan şüpheli olup olmadığı,davacının muhasebesel-finansal olarak dürüst hareket edip etmediği,
f)Kaynak üretmeye yönelik soyut ve belirsiz ifadelerin olup olmadığı,
g)Ön projenin hazırlandığı tarih ile başvuru tarihi arasında önemli ve şüpheli finansal işlem olup olmadığı,
Bu kapsamda
-Önemli bir varlığın, varlık grubunun satılması,
-Bankalar ile yeniden yapılandırma yapılmış olması,
-Önemli tutarda bir alacağın tahsil kabiliyetinin kaybolması,
-Faaliyet için gerekli bir lisansın, iznin iptal edilmesi,
-Bir varlığın, faaliyetleri sekteye uğratacak şekilde zarar görmesi,
gibi hususların önemli ve şüpheli finansal işlem olarak değerlendirilerek bu hususların bulunup bulunmadığının araştırılması ve raporlanması,
h)Ön projede hesap hataları ve çelişkilerin bulunup bulunmadığı,
ı)Rayiç değer bilançosu hazırlanırken çok büyük hesap hataları yapılıp yapılmadığı
i)Rayiç değer bilançosunda değerleme kriterlerinin finansal olarak açık olup olmadığı,
j)Proforma finansal tablolarda bütçeler ve çalışma kağıtlarının eksik olup olmadığı,
k)Komiser heyetinin rayiç değer bilançosunda düzeltme yapılmasını gerektiren hususların tespit edilerek gerekli düzeltmelerin yapılması ve bunların ne şekilde yapıldığının raporda belirtilmesi,
l)Denetim raporu hangi raporlama çerçevesinde yapılmışsa (TMS, BOBİ,FRS vs.) ön projede aynı raporlama esasları çerçevesinde raporlama yapılıp yapılmadığı
m)Borçlunun mali durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgelerin (tapu kayıtları,araç ruhsatları, gayrimenkul değerleme raporu,detay mizan vs.) sunulup sunulmadığı, sunulmamış ise borçludan bu bilgi ve belgelerin temin edilerek rapora eklenmesi,
Hususlarının tek tek araştırılarak raporda yanıtlanması ve dayanaklarının gösterilerek denetime elverişli şekilde hazırlanacak ilk raporda sunulması noktasında geçici konkordato komiser heyeti ayrıca görevlendirilmiştir.
Yapılan görevlendirme çerçevesinde geçici konkordato komiser heyeti,kanundan doğan nezaret görevini icra etmiş ve 28/08/2019 tarihi itibariyle raporunu sunmuştur. Geçici konkordato komiser heyeti raporunda”konkordato talep eden şirketin talepten bir süre önce,2018 yılında da konkordato talebinde bulunmuş olduğu bu talep üzerine Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin …E.sayılı dosyasından şirkete geçici mühlet verildiği, ancak bu geçici mühletin Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesince kaldırılmasına ve konkordato talebinin reddine karar verildiği, mahkemenin bu kararından kısa bir süre sonra şirket merkezine ait adresin (başka bir mahkemenin yetki çevresine dahil olacak şekilde) değiştirildiği, bu adres değişikliğinin sadece evrak üzerinde kalan bir adres değişikliği olduğu, yine mahkemenin konkordato talebinin reddi kararından kısa bir süre önce şirkete ait hisselerin …isimli kişiye devredildiği ve bu kişinin şirket müdürü olarak tayin edildiği; şirket yetkilileriyle konkordato komiser heyetinin hazır bulunduğu ilk toplantıda kendisinin görüşüne başvurulan…’in devir işleminin tarihi ve hisse bedeli olarak ne ödenmiş olduğu konusunda bilgi veremediği, olayın özetlenen bu cereyan şekline göre gerek mezkur hisse devrinin gerekse şirkete yeni müdür tayininin, sırf başka bir mahkemeden tekrar konkordato talebinde bulunabilmek için yapılmış muvaazalı işlemler olduğu neticesine varılabileceği,konkordato talep eden şirket ile ilgili yapılan incelemeler sonucunda konkordato talep eden şirket tarafından rayiç değer bilançosu hazırlanırken çok büyük hesap hatalarının yapılmadığı; rayiç değer bilançosunda değerleme kriterlerinin finansal olarak açık olmadığı;konkordato talep eden şirket tarafından düzenlenen proforma finansal tablolarda bütçeler ve çalışma kağıtlarının eksik olduğu,konkordato projesinde ve ekinde bulunmadığı,şirket yetkililerince komiser heyetine gönderilen 31.12.2018 tarihli mali tablolardaki veriler ile şirketin Bakırköy… Asliye Ticaret Mahkemesinin… E. sayılı dava dosyasına sunulan 31.12.2018 tarihli mali tablolarındaki mali verileri arasında önemli farklılıkların ve tutarsızlıkların bulunduğu,bilançoların karşılaştırılması sonucunda ulaşılan önemli bir bilgi olmak üzere 31.12.2018 bilançosunda 5.000.000,00 TL ödenmemiş sermaye borcu, başka bir ifade ile ortakların 5.000.000,00 TL sermaye borcu bulunmasına rağmen, 31 Mart 2019 bilançosunda ödenmemiş sermaye borcunun olmadığı, 15.050.000,00 TL’lik sermayenin tamamının ödenmiş olarak gösterildiği ve yıl sonundaki ödenmemiş sermaye borcunun geçmiş yıllar zararı hesabına aktarıldığı,2018 yılsonunda 5.000.000 TL olan sermaye borcunun şirketin geçmiş yıllar zararı hesabına aktarılması şüpheli bir finansal işlem ve durum olarak görüldüğü,Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …E.sayılı dava dosyasının incelenmesi neticesinde 31.10.2018 tarihi ile geçici konkordato komiserinin görüşlerini içeren ikinci raporunu düzenlediği tarih olan 18.02.2019 tarihi arasındaki yaklaşık 4,5 aylık dönem içerisinde şirketin esas faaliyeti çerçevesinde hiçbir araç satışı veya başka bir ticari faaliyeti neticesinde elde edilen bir gelirinin olmadığı görülmüş olmasına rağmen konkordato talep eden şirketin 19.02.2019 ila 31.03.2019 tarihleri arasında yaklaşık 40 günlük bir süre içerisinde 449.000,00 TL’lik net dönem karı elde etmiş gibi göründüğü,bu durumun inandırıcı olmadığı,komiser heyeti tarafından 22 Ağustos 2019 tarihinde iki e-posta mesajı ile şirket hakkında bazı bilgi ve belgeler ile daha önceden istenilen bilgilerin süre verilmek suretiyle sunulacak rapora esas alınacak bilgilerin en geç 27.08.2019 salı günü mesai saati sonuna kadar komiserliğe iletilmesi, aksi takdirde Mahkemeye sunulacak raporda İİK m.297/fıkra 3 hükmüne atıfla, komiserlik ihtarlarına uymadıkları hususunun Mahkemeye arz olunacağının belirtilmiş olmasına rağmen, konkordato talep eden şirket yetkilileri tarafından işbu raporun düzenlendiği tarihe kadar herhangi bir cevap verilmediği,yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında şirketin iyi niyetli olmadığını, ortaya çıkan takip yasağı dolayısıyla borçlunun alacaklılarını zarara uğratma amacıyla yapılmış bir konkordato başvurusunun söz konusu olması sebebiyle,İİK m. 288/f.1 atfıyla geçici mühlette de uygulanan İİK m. 292’ye göre mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borçlu şirketin iflasına karar verilmesi”gerektiğini açıklamışlardır.
Yukarıda açıklanan geçici konkordato komiser heyetinin raporu mahkememizce belirlenen inceleme konularını ele alan,gerekçeli ve denetime elverişli nitelik taşımaktadır. Esasen konkordato talep eden davacının bu talebi öncesi gerçekleşen hisse devirleri,yeni müdür tayini,özellikle Bakırköy …Asliye Ticarat Mahkemesinn…E. …K.sayılı ve 17/05/2019 tarihinde kesinleşen ilamın içeriği,bu ilamda yapılan tespitler ve komiser heyeti raporu,adı geçen kararın kesinleşmesinden hemen sonra aynı davacı şirketin ve tekrar konkordato talebini-bu defa sicil adresini değiştirerek mahkememizden yeniden talep etmesi mümkün olmakla birlikte-belirtilen mali-finansal-işletmesel hususların varlığı karşısında alacaklıları zarara uğratmak amacı ile yaptığı, gerçekleşen adres değişikliğine rağmen adreslerde faaliyetin tespit edilememesi,sicil adresinde de faal olmaması,özellikle değerleme kriterlerinin açık bulunmaması, finansal tablolardaki bütçe ve çalışma kağıtlarının eksik bulunması, tablolardaki mali verilerdeki farklılık ve tutarsızlıkların ve özellikle 2018 yılında 5.000.000,00 TL sermaye borcunun şirketin geçmiş yıllar zararı hesabına aktarılmasının şüpheli finansal işlem ve durumlardan olduğu ,mali verileri açıklanan davacı şirketin 40 günlük süre içinde 449.000,00 TL net dönem karı elde etmesinin inandırıcı bulunmamasının da tablolar üzerinde fiktif işlemler yapılarak konkordato kurumundan beklenen amacın değil alacaklılara zarar verilmesi amacına dönük olduğu kanaatini uyandırdığı,nitekim bu haldeki davacı şirketin geçici mühleti sonrası ve bazı icra müdürlüklerinin işlemleri ile muhafaza edilen malları dahi uhdesine aldığı, bu sebeplerle davacı borçlunun amacının konkordato kurumundan beklenen amaçları elde etme değil bu kurumu kullanarak alacaklıları zarara uğratma olduğu sonucuna varılmıştır.
Kaldı ki geçici konkordato komiser heyeti görevine başladığı esnada davacı şirkete gerekli talimatları vermiş ve bu noktada gerekli ihtaratı da açıkça yapmıştır.Esasen konkordato kurumunun disiplinli şekilde uygulanabilmesi açısından geçici konkordato komiser heyetinin bu talimatları vermesi gerekli ve yerindedir.Buna rağmen davacı şirkete e-posta yoluyla ulaşılacağı ve talimat verileceği bildirilmiş olduğu,hatırlatıldığı halde davacı şirket tarafından bu konudaki komiserlik ihtarlarına uyulmamıştır.Oysaki konkordato kurumundan yararlanmak isteyen davacı şirketin,sürecin önemini ve kendisine sağlanan hukuki imkanların varlığını, özellikle adres değişikliklerini de dikkate alarak konkordato komiser heyetinin talimatlarını düzenli ve en yakından takip etmesi beklenir.Ne var ki geçici konkordato komiser heyetinin tüm çalışma ve çabalarına rağmen davacı tarafından talimatlar yerine getirilmemiştir.Davacı şirketin,geçici konkordato komiser heyetinin talimatlarını yerine getirmemesi,yukarıda gerekçeli olarak açıklanan sonuç ile dahi uyumludur.Esasen bu durum dahi tek başına davacı şirket açısından geçici mühletin kaldırılmasına,konkordato talebinin reddine,iflasa yol açabilecek niteliktedir.
Hal böyle olunca ve yapılan irdelemeler karşısında davacının aksi yöndeki beyanlarına itibar olunabilmesi mümkün olmadığı gibi konusunda ehil olan geçici konkordato komiser heyetinin finansal-muhasebel ve işletmesel olarak yaptığı tespitler de mahkememizce varılan sonucu doğrulayan niteliktedir.Geçici konkordato komiser heyetinin son raporuna yönelik davacı vekilinin itirazları ise yukarıda yapılan açıklamalar karşısında itibar edilebilir değildir.Esasen bir icra hukuku kurumu olan konkordatodaki hükümlerin uygulanmasında alacaklı ve borçlular arasında mutlak bir dengenin gözetilmesi icra hukuku disiplinin ana amacıdır.Bu dengenin davacı borçlu tarafından kötüniyetli olarak bozulmasına yol açabilecek taleplerin varlığının somut olayda anlaşılması karşısında davacının konkordato talebinin kabulü mümkün değildir.
İİK m.292 hükmünde belirtilen hallerin gerçekleştiğinin saptanması nedeniyle İİK. m.297/f.3 ve m.292 hükümleri karşısında mahkememizce verilen mühletin kaldırılması,konkordato talebinin reddi ve davacı şirket olmakla iflas kararı verilmesi ise yasal zorunluluk arz eder.
Yapılan açıklamalar karşısında İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı …Ticaret Limited Şirketi tarafından ileri sürülen konkordato talebinin reddine,adı geçen şirket hakkında mahkememizce 04/07/2019 günü saat:17:00’dan geçerli olmak üzere verilmiş olan üç aylık geçici mühlet kararının 02/10/2019 günü 16:20 saati itibariyle kaldırılmasına,adı geçen geçici mühlet kararı gereği davacı şirket hakkında verilen tüm tedbir kararlarının 02/10/2019 günü 16:20 saati itibariyle kaldırılmasına,geçici konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hüküm tarihi itibariyle hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine,geçici konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine,İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün…sicil numarasına kayıtlı davacı…Ticaret Limited Şirketinin iflasına,02/10/2019 günü 16:20 saati itibariyle iflasın açılmasına,kararın derhal İstanbul Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ tarafından ileri sürülen konkordato talebinin reddine,
Adı geçen şirket hakkında mahkememizce 04/07/2019 günü saat:17:00’dan geçerli olmak üzere verilmiş olan üç aylık geçici mühlet kararının 02/10/2019 günü 16:20 saati itibariyle kaldırılmasına,
Adı geçen geçici mühlet kararı gereği davacı şirket hakkında verilen tüm tedbir kararlarının 02/10/2019 günü 16:20 saati itibariyle kaldırılmasına,
Geçici konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hüküm tarihi itibariyle hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine
Geçici konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine,
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün… sicil numarasına kayıtlı davacı … LİMİTED ŞİRKETİNİN iflasına,
02/10/2019 günü 16:20 saati itibariyle iflasın açılmasına,
Kararın derhal İstanbul Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine,
Davacı tarafından depo olunan konkordato avansının İstanbul İflas Müdürlüğüne gönderilmesine,
Davacı şirket hakkındaki konkordato talebinin red olunduğunun, geçici mühletin kaldırıldığının ve geçici konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin daha önce ilan yapılan ticaret sicil gazetesi ile basın ilan kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirimde bulunulmasına,
Dava dilekçesinde adı geçen davacı…hakkında ayırma kararı verildiğinden bu davalı hakkında dava dosyasında karar verilmesine yer olmadığına,
Harç peşin alındığından ayrıca alınmasına yer olmadığına,
Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının,hükmün kesinleşmesinden sonra talep edene iadesine,
Davacı vekili ile huzurda bulunan alacaklılar vekillerinin yüzlerine karşı,kararın tebliğinden itibaren on gün içinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır