Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/281 E. 2021/702 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/281 Esas
KARAR NO : 2021/702

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/05/2019
KARAR TARİHİ : 26/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: … Şirketi/… Şirketi ile müvekkili şirket arasında 2004 yılında 1 yıl süreli yetkili servis sözleşmesi imzalandığını, 2006 yılında … Ltd. Şti. firması olarak tüzel kişilik kazanan firmanın, 2009 yılında … Genel Müdürlüğü’nün tüm Türkiye’deki büyük servisleri, servis sahiplerinin tercih hakkı ve fikri sorulmaksızın zoraki koşul ve olumsuz yaptırımlara maruz bırakmış olduğu politikası gereğince, …’de bulunan bir bağımsız firma ile müvekkili şirketin adı altında birleştiğini, kısa sürede yaşanan anlaşmazlıklar ve aksayan işler neticesinde birleşen servislerin, 2011 yılında ayrılarak müvekkili şirketin yetkili servis hizmetine devam ettiğini, işbu sözleşmenin sürekli olarak yenilendiğini, aralarındaki ticari ilişki sözleşmenin haksız olarak feshedilmesine kadar devam ettiğini, davalı şirketin, imzalanan sözleşmenin gerektirdiği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkili ile … Yetkili Servisleri arasında haksız rekabet ortamı yarattığını, güven ve dürüstlük ilkesine aykırı olarak sözleşmeyi feshettiğini, … ve … şirketlerinin, müvekkili ile yapılan sözleşme yürürlükteyken müvekkilinin haklarını yok sayarak yetkili olduğu servis hizmetlerini yapmasını engellediğini ve bu işlerin…’in yetkili servislerine gördürülmesi konusunda anlaştığını, müvekkili ile aralarındaki sözleşme henüz feshedilmemişken, davalıların gizli olarak anlaşma yaptıklarını, dolayısıyla Rekabet Kanunu m.57 uyarınca; … A.Ş.’nin, dava konusu yetkili servis sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle müvekkilin uğradığı tüm zararlardan … şirketleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davalı … A.Ş.,’nin 31.10.2018 tarihinde Türkiye yerel satış operasyonundan çıkma kararı aldığını duyurduğunu, bu duyuruda “Süreç tamamlanana kadar, müşterilerimiz önceliğimiz olmaya devam edecek ve günlük işlerimizi herhangi bir değişiklik olmadan yürütmeye devam edeceğiz. Siz de geçmişte olduğu gibi işlerinizi … Tüketici Hizmetleri ile sürdüreceksiniz.” denilerek müvekkilinde sözleşme ilişkisinin devamı konusunda güven uyandırıldığını, 02.11.2018 tarihinde davalı … A.Ş.’nin ek garanti kodlarının temininin sağlanmayacağını duyurduğunu, 18.12.2018 tarihinde, 31.03.2019 tarihi itibariyle Türkiye pazarından çıkacağını ve fesih mektubunu müvekkili ile paylaşacağını bildirdiğini, bu bildirim üzerine …43. Noterliği aracılığıyla … yevmiye numaralı ve … tarihli ihtarname ile sözleşmeye aykırı davranışların sona erdirilmesi ve müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan haklarının teslim edilmesinin ihtar edildiğini, … A.Ş. ve… A.Ş.,’nin … 25. Noterliği aracılığıyla gönderdiği … yevmiye numaralı ve … tarihli ihtarnamesinde; sözleşmenin yürürlükte olduğunu, satış, lojistik, montaj ve garanti yükümlülükleri gibi satış sonrası servis hizmetlerinin herhangi bir değişime uğramaksızın aynen devam ettiğini/edeceğini, bu kapsamda hiçbir servisin ve müşterinin mağduriyetinin söz konusu olmayacağını beyan ettiğini, aralık ayından itibaren yedek parça çıkışı yapılmadığını, müvekkili ve mağdur olan diğer yetkili servislerin bu sorun nedeniyle zor durumda kaldığını, davalı … A.Ş.,’nin Aralık 2018’den itibaren taraflar arasındaki ticari ilişki süresince uygulanan vade süresinde değişikliğe gittiğini, 90 gün olan ödeme süresini önce 30 güne indiren …’un, 31.01.2019 tarihi itibariyle de geri ödeme vadesini peşin ödeme olacak şekilde düzenlediğini, bu uygulama ile müvekkilinin kredi/kredi kartı kullanımına yönlendirildiğini, ekonomik anlamda mahvına zemin hazırlandığını, 18.03.2019 tarihinde, imzalanmış bulunan yetkili servis sözleşmesinin fesih halleri başlıklı 38. maddesi uyarınca, sözleşmenin 15 günlük ihbar öneline uyularak feshedildiğinin müvekkiline ihbar ve ihtar edildiğini, feshin herhangi bir nedene dayanmaması, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde geçersiz olan 38. maddeye dayandırılarak gönderilen fesih ihtarnamesinin ve buna bağlı olarak gönderilen e-mailler geçersiz olduğunu, bu doğrultuda sözleşme kapsamındaki hak ve yükümlülüklerin söz konusu hüküm dışında geçerliliğini sürdürdüğünü, müvekkili ile … Yetkili Servisleri arasındaki haksız rekabet ortamını onarılarak eski hale getirilmesini, aksi halde sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle menfi/müspet zararlarının ve kar mahrumiyetlerinin tazminini için yasal yollara başvurarak talep edeceklerini bildirdikleri ihtarname gönderildiğini, söz konusu yetkili servis sözleşmesinin, … A.Ş. tarafından ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılması amacıyla, önceden tek başına hazırlanarak müvekkiline sunulduğunu, müvekkiline sözleşme hükümleri üzerinde müzakere etme imkanı tanınmadığını, bu şekilde karşı tarafın zayıf konumundan yararlanarak ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla hazırlanan metinlerin müzakere edilmeden imzalanmasının, genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, davalı … A.Ş,’nin Türkiye‘deki üretimlerini durdurup Türkiye pazarından çıkmak üzere olduklarını ve bu anlamda servis hizmetlerini yeniden düzenleyeceklerini müvekkiline bildirdiğini, ancak ilgili şirketlerin halen Türkiye‘de aktif olarak ev aletleri ve beyaz eşya sektöründe faaliyette bulunduklarını, …’un Türkiye pazarından çıkmadan önce yetkili servis hizmetlerini başka bir şirketin servislerine bıraktığını, ancak Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Kanun’un Satış Sonrası Hizmetler başlıklı 58. maddesine göre; “Üretici veya ithalatçılar, ürettikleri veya ithal ettikleri mallar için Bakanlıkça belirlenen kullanım ömrü süresince, satış sonrası bakım ve onarım hizmetlerini sağlamak zorundadır.” Bu maddeye göre davalı şirketin, Ticaret Bakanlığı tarafından ev aletlerinin kullanım ömrü olarak belirlenen ortalama 10 yıl boyunca bakım ve onarım hizmetlerini mevcut servisleriyle sağlamak yerine başka bir şirketle anlaşarak müvekkilinin iş gücünü elinden aldığını ve müvekkilini 10 yıl boyunca sağlayacağı kazançtan yoksun bıraktığını, bu kapsamda 10 yıllık süreye ilişkin olarak, herhangi bir kabul anlamına gelmemek üzere ve örnek olarak yaptıkları hesaplamaya göre, yoksun kalınan kar 3.025.548,12.-TL olduğunu, ayrıca … A.Ş.’nin tüketicilerle yapmış olduğu sözleşme gereği uzatılmış garanti ile vadedilmiş bir garanti kapsamı ve süresi bulunduğunu, dolayısıyla … A.Ş.’nin Türkiye pazarından çekilecek olsa da, Türkiye‘de satmış olduğu ürünlerin kullanım ömürleri süresince bakım ve onarım hizmetini sağlamak zorunda olduğunu ve bunu var olan yetkili servisleri ile yapması gerektiğini, ancak davalı … A.Ş’nin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ve … A.Ş. ile birlikte haksız rekabet teşkil eden eylemleriyle haksız feshe yol açtığını, ayrıca … A.Ş.’nin çok yakın zamana dek yetkili servislerden yeni işyeri kiralamaları, araç almaları v.b. taleplerde bulunmuş olmasına rağmen sözleşmenin haksız feshinden önce yedek parça sevkiyatını durdurduğunu, gerekli yedek parçaları temin edemeyen müvekkilinin, işinin gereğini yerine getiremediğini, mevcut ve potansiyel müşterilerine karşı itibarının sarsıldığını, müşterilerine karşı saygınlığını kaybettiği gibi kendi iş çevresi ve bankalar bakımından da ticari güvenirliğinin sarsıldığını, …’un haksız işlemleri nedeniyle ekonomik olarak zor durumda kalan müvekkilinin araç satmak, bünyesinde çalışan işçilerin iş akitlerini feshetmek zorunda kaldığını, sözleşme devam etmekte iken … A.Ş tarafından kendi yetkili servislerine Şubat 2019’da gönderilen iletide; “… firmasının satış faaliyetlerini durdurma ve Türkiye’den çekilme kararı ile birlikte, mevcut ürünlerin satış sonrası hizmet süreçlerinin bizim tarafımızdan yönetilmesi konusunda işbirliğine gitme kararı aldık. Yaklaşık 25 yıldır Türkiye’de satışı yapılan …, … marka beyaz eşya, klima ve küçük ev aletleri ürünlerine … olarak biz hizmet vereceğiz. Ana hizmetimiz arıza olmak üzere bayi ve fabrika stoklarında kalan yaklaşık 300K ürün için montaj-nakliye hizmetini de biz vereceğiz. Aktif ürün sayısı 5 mio olarak tahminlenmekte, hizmet vereceğimiz garanti parkı ise 1.5 mio dur.” şeklinde bilgilerin yer aldığını, … A.Ş.’nin müvekkili ile yaptığı sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinden, bu iletide belirtilen ürünlere verilecek yetkili servis hizmetlerinden elde edilecek kazanç üzerindeki hak sahibinin müvekkili olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin; nakliye, kurulum ve ek garanti satımı sebebiyle de kar etmekte iken işbu işlerin … yetkili servislerine bırakıldığını, bu hususlara ilişkin olarak da müvekkilinin kar kaybına uğradığını, … yetkili servis hizmetlerini … bünyesindeki … A.Ş.’ye devretmeye çalıştığını ve bu yolda, … A.Ş ve … A.Ş.’nin aralarında gizli bir anlaşma yaptıklarını, aralarındaki gizli anlaşmanın özünün; müvekkilinin … A.Ş. yetkili servisi olarak çalışamaz hale getirilmesini ve … A.Ş.’nin yetkili servisleri ile rekabet etmesinin engellenmesi olduğunu, müvekkilinin imzalanan sözleşmeyle oluşturulan güvene dayanarak ve … şirketleri tarafından bizzat yönlendirilerek yatırımlar yaptığını, 2009 yılında başka bir servisle birleştirilen müvekkilinin, … şirketlerinin belirlemiş olduğu diğer şirkete birleşmeden dolayı 650.000,00-TL ödeme yaptığını, birleşmeden olumsuz sonuçlar doğunca ekonomik faaliyetini tüm zorluklara rağmen yürütmek isteyen müvekkilinin, ortağına 450.000,00-TL ödeme yapmak zorunda kalarak tek servis olarak hizmetine devam ettiğini, 2018 yılında … şirketlerinin Türkiye pazarından çıkma kararı nedeniyle işleri tamamen duran müvekkilinin işçileri işten çıkarmak zorunda kaldığını ve tüm işçilere toplam 250.000,00-TL tazminat ödemek zorunda kaldığını, fazlaya ve sair konulara dair dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla; davalıların ortak kusuruna dayanan haksız rekabet teşkil eden eylemleri sonucunda müvekkilinin taraf olduğu sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle doğan şimdilik 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi zararın haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan temerrüt faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu davalılardan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, … Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı şirket tarafından yapılmış/yapılacak tasfiye taleplerin reddi gerektiğinin, herhangi bir işlem yapılmışsa durdurulmasının zorunlu olduğunun bildirilmesine, davalı şirketin menkulleri, gayrimenkulleri, banka hesapları ve sair tüm alacakları üzerinde ihtiyati tedbir uygulanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Şirketi ve … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının iddialarını kesinlikle kabul etmemek kaydıyla; davacının dava dilekçesi içeriğinde doğduğunu iddia ettiği zararlarını açıkça belirttiğini, davacı’nın kendi beyanlarından dava değerinin belirlenebilir olduğunun açık olduğunu, öncelikle talep sonucu belli olmayan davanın kısmi dava olarak mı yoksa belirsiz alacak davası olarak mı ikame edildiğinin sorulması talep ettiklerini, dava dilekçesi incelendiğinde HMK’nın 119. maddesinde yer alan (d), (e), (f), (g) ve (ğ) bentlerine açıkça aykırılık olduğunu ve somutlaştırma yükü kapsamında delillerin HMK’nın 194. maddesine uygun bir surette bildirilmediğini, davacı’nın sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından sözleşmeye uygun surette feshedildiğini, feshin karşı tarafa ulaşmakla sonuçlarını doğuran tek taraflı bozucu yenilik doğuran bir hak olması nedeni ile her ne gerekçe ile olursa olsun sözleşme’nin feshedildiğinin bildirilmesi üzerine sözleşme’nin feshedilemeyeceğini iddia etmenin kabul edilemeyeceğini, hukuken yalnızca fesih iradesinin karşı tarafa ulaşıp ulaşmadığının ve feshin haklı ya da haksız olup olmadığının değerlendirilebileceğini, bu nedenle, davacı’nın “feshin herhangi bir nedene dayanmaması, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde geçersiz olan 38. maddeye dayanılarak gönderilmiş olan fesih ihtarnamesinin“ geçersiz olduğunu iddia etmesinin kesinlikle mümkün olmadığını, Türkiye yerel satış operasyonundan çıkma kararı alan, ürünlerin satış ve pazarlamasını yapan … Şirketinin pazarlama ve satış faaliyetlerini tamamen durdurduğunu, Davacı’nın iddia ettiğinin aksine hiçbir faaliyette bulunulmadığını, teknik servis hizmetleri verilmesi konusunda bağımsız bir işletmesi olan davacının, müvekkili şirket ile olan ilişkisinde hiçbir zaman müvekkil müvekkil şirket’in münhasır bir yetkili servisi olmadığını, davacının, müvekkili şirket ile ticari ilişkisi devam ettiği sürece birçok firmanın yetkili servisliğini devam ettirdiğini, aynı zamanda özel servis olarak da hizmet verdiğini, davacının fesihten sonra da … yetkili servisi olarak hizmet vermeye başladığının bilgisini edinildiklerini, davacının dava dilekçesinin 1. Bendinde 1 yıl süreli yetkili servis sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin uzun yıllardır bu şekilde devam ettiğini açıkça ikrar ettiğini, 2.2. bendinde ise sözleşmelerin 1 yıllık olduğunun kabulünün mümkün olmadığını beyan ettiğini, oysa ki, taraflar arasındaki ticari ilişki Sözleşme’nin feshine kadar bu şekilde devam ettiğini, davacı’nın fesih tarihine kadar bu yönde hiçbir iddiasının olmadığını, davacının kötü niyetli olarak müvekkili şirketin Türkiye operasyonundan çıkması kararı ile taleplerini ilişkilendirmeye, kendi kötüniyetinden çıkar elde etmeye çalıştığını, davacının dava dilekçesinde bir yandan ihtiyacı olmadığı halde yedek parça gönderildiğini iddia ettiğini, bir yandan ise kendisine yedek parça gönderilmediğini iddia ettiğini, davacı’nın yedek parça iddiaları konusundaki beyanlarının öncelikle kendi içinde çelişkili olduğunu, 200 küsur servisi bünyesinde barındıran müvekkili şirketin sistemlerinde zaman zaman sistemsel aksaklık olmasının son derece doğal olduğunu, bu hususun davacının sistemsel sorunlar yaşandığının müvekkilş şirket tarafından kendisine bildirildiğini beyanı ile de sabit olduğunu, davacıya talebi halinde yedek parça gönderilmemesinin de söz konusu olmadığını, müvekkili şirket tarafından yapılan bildirimlerde de açıkça görüleceği üzere müvekkili şirketin kendisine borcu olan servislere yedek parça göndermeme kararı almasının da tamamen ticari bir karar olduğunu, yetkili servislerin hakedişlerini vade tarihi beklemeden ilgili ay sonunda ödeyen müvekkili şirketin borç bakiyesini kapatmaksızın sürekli yedek parça siparişi veren yetkili servislere de sipariş göndermesinin ticari hayatın olağan akışında müvekkili şirketten beklenemeyecek bir durum olduğunu, uzatılmış/genişletilmiş garantinin tamamen ticari bir karar olduğunu, yetkili servislerin kazanç elde etmesi için ortaya konulan bir gelir kalemi olmadığını, bu hususta müvekkili şirketin davacı da dahil olmak üzere hiçbir yetkili servisine böyle bir taahhüdünün bulunmadığını, manevi tazminat isteminin temelinde, haksız eylem kavramının yattığını, haksız eylemin unsurlarının; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olması olduğunu, sözleşme’nin müvekkili şirket tarafından alınan ticari karar kapsamında ve sözleşmeye uygun olarak feshedildiği düşünüldüğünde burada müvekkili şirket’e izafe edilebilecek hiçbir hukuka aykırı fiil olmadığını, davacının zarara uğradığı iddialarının da haksız ve mesnetsiz olduğunu, sözleşmenin feshi ile davacının manevi tazminat talebine dayanak zarar iddiası arasında da hiçbir illiyet bağı bulunmadığını, manevi tazminatın amacının, kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak; haksız fiili neticesinde duyulan elem ve ıstırabın kısmen ve imkanlar nispetinde iadesini sağlamak olduğunu ve davacının bir tüzelkişi olduğu da nazara alındığında davacının manevi zarara uğradığı iddiasının doğru olmadığını, davacının manevi tazminat iddialarını da kesinlikle kabul etmemek kaydıyla, davacının maddi tazminat taleplerine dayanak vakıa ve delil sunamamasının manevi tazminat talebi için de geçerli olduğunu, dosyadaki hiçbir beyan ve delil de davacının manevi bir zarara uğramış olabileceğini dahi ortaya koymadığını, davacının mevcut ve potansiyel müşterilerine karşı itibarının sarsıldığından bahsettiğini, dosyada bu yönde hiçbir somut delil bulunmadığını, davacının manevi tazminat iddiasını desteklemek için ileri sürdüğü gerekçelerin ise araçlarını satmak, kredi kullanmak, borçlarını ödeyememesi olduğu yönünde olduğunu, davacının kredi kullanması, borçlarını ödeme biçimi tamamen kendi ticari kararı olup bu hususların müvekkili şirket ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, davacı’nın manevi tazminat iddiasının da soyut ve haksız bir iddiadan öteye geçemediğini, müvekkili şirket ile diğer davalılar arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, davacının bu yöndeki soyut, mesnetsiz ve haksız iddialarının gerçeği yansıtmadığını, HMK’ya açıkça aykırı olan işbu davanın tüm fer’ileri ile birlikte öncelikle usulden reddine, davacının açıklamış olduğu 3.025.548,12-TL kazanç kaybı tahsili talebi üzerinden eksik yatırılmış harcın tamamlatılmasına ve bu hususta davacı’ya kesin süre verilmesine, tümü ile haksız ve hukuka aykırı davanın tüm fer’ileri ile birlikte esastan reddine, dava harç, masraf ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının dava dilekçesinde mahrum kalmış olduğu karın (3.025.548.12 TL) tahsilini talep etmiş olmasına rağmen huzurdaki davayı “fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi zararın tazmini” talepli belirsiz alacak davası olarak ikame ettiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması hususunu kabul anlamına gelmemek ile birlikte, davacının iddiaları kapsamında talep sonucunun belirlenebilir olan kısmının sadece daha düşük miktarda harç ödemek adına eksik olarak gösterilmesi nedeniyle, dava değerinin düzeltilmesi ve eksik olan harcın tamamlatılması için kesin süre verilmesini ve söz konusu eksiklikler giderildiği takdirde davaya devam edilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, dava dilekçesinin talep bölümünde davacının tazminat isteğinin görülmesine rağmen bu tazminatın hukuki dayanağı anlaşılamadığını, davacının dilekçesinde diğer davalılar (…) ile aralarındaki sözleşmeden, sözleşmenin haksız feshinden, bu feshe bağlı olarak uğramış olduğu zararlardan bahsettiğini, ancak dava konusu taleplerinin sözleşmeye aykırılık nedeni ile mi doğduğu yoksa, TTK kapsamındaki haksız rekabetten mi veya haksız fiilinden mi doğduğu belirtilmediğini, HMK md. 1 19/g kapsamında davanın dayanağı olan hukuki sebeplerin açık olarak belirtilmemiş durum olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde bahsetmiş olduğu delilleri somutlaştırmadığını, açık olmayan muğlak ifadeler ile belirttiğini, delillerin hangi olguya ilişkin olduğu konusunda herhangi bir beyanda bulunmadığını, bu nedenle davalı tarafın sunmuş olduğu delillere karşı savunma yapma ve aksini ispat etme haklarının kısıtlandığını, sözleşmelerin Nisbiliği İlkesi gereğince; davacı ile … arasında akdedilmiş olan yetkili servis sözleşmesinin feshine ilişkin iddia ve taleplerin, üçüncü kişi konumundaki müvekkili şirkete yöneltilebilmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkili şirketin, haksız rekabet teşkil eden eylemleriyle … ile davacı arasındaki yetkili servis sözleşmesinin feshine zemin hazırladığı iddiasının, hiçbir somut delile dayanmayan hukuk dışı bir iddia niteliğinde olduğunu, müvekkili şirket ile … arasındaki anlaşmanın rekabet ortamını bozduğu ve doğduğu iddia edilen zararlardan müvekkili şirketin müteselsil sorumlu olduğu iddiasının hukuken dayanaksız olduğunu, öncelikle HMK’ya aykırı olarak açılmış olan davanın usulden reddine, davanın usulden reddine karar verilmemesi halinde haksız ve mesnetsiz davanın esas reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının dava dilekçesinde … A.Ş. (“…”) ile aralarında Yetkili Servis Sözleşmesinin mevcut olduğunu, ancak …’un Türkiye’deki faaliyetlerini durdurma kararı almasının ardından kendisi ile olan sözleşmesini feshederek satış sonrası servis hizmetlerinin yerine getirilmesi adına … A.Ş. (“… ”) ile anlaşmaya vardığını ve bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürdüğünü, müvekkil şirketin gerek davacı ile gerekse de … ile arasında herhangi bir sözleşmesel ilişkinin söz konusu olmdağını, huzurdaki davanın …A.Ş. ile tamamen ayrı tüzel kişiliklere sahip olan müvekkili şirket bakımından husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, Sözleşmelerin Nisbiliği İlkesi Gereğince; Davacı ile … arasında akdedilmiş olan yetkili servis sözleşmesinin feshine ilişkin iddia ve taleplerin, üçüncü kişi konumundaki müvekkil şirkete yöneltilebilmesinin hukuken mümkün olmadığını, borç ilişkisizşz, kural olarak, yalnızca tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurduğunu, borç ilişkisinden doğan hak ve yükümlülüklerin nisbi nitelikte olduğunu, ilişkinin tarafları haricinde bir başkasına karşı ileri sürülemeyeceğini, üçüncü kişilerin bu borç ilişkisi kapsamında herhangi bir yükümlülüğe veya hakka sahip olmadığını, üçüncü kişilerin edimin ifasını talep edemeyeceği gibi, edimin ifasının da üçüncü kişilerden talep edilemeyeceğini, huzurdaki davanın müvekkili şirket yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, aksi kanaatte olunması halinde ise haksız ve kötüniyetli olarak açılan davanın müvekkili şirket yönünden esastan reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava taraflar arasındaki sözleşmenin haksız feshedildiği iddialarına dayanan maddi ve manevi tazminat talebinden ibaret olduğu anlaşıldı.
Davalı … A.Ş. (Eski ünvan … A.Ş. ) unvanının ve adresinin değişmesine ilişkin beyan dilekçesi özetle; müvekkili şirketin unvanının … A.Ş. iken 28.09.2021 tarihli Genel Kurul’da alınan karar uyarınca … A.Ş. olarak değiştirildiğini, söz konusu kararın 01.10.2021 tarihinde İstanbul Ticaret Müdürlüğünce tescil edilerek Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin … tarihli ve … sayılı gazetesinde ilan olunduğunu, ayrıca, 30.06.2021 tarihli Genel Kurul’da alınan karar uyarınca müvekkili şirketin adresinin “…” adresine taşındığını, söz konusu kararın … Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından … tarihinde tescil edildiğini ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin … tarihli ve … sayılı gazetesinde usulüne uygun olarak yayımlandığını, müvekkili şirketin unvanının …A.Ş. ve adresinin “…” olduğundan, UYAP kaydı da dahil olmak üzere dosya kapsamındaki kayıtların değiştirilmesini talep etmiştir.
Davaya son veren taraf işlemleri olan feragat, kabul ve sulh, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 307 ilâ 315. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tasarruf ilkesinin bir sonucu olarak davaya son veren taraf işlemleri hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilir. Bir başka ifade ile taraflar davayı kabul ederek ya da davadan feragat ederek veya sulh sözleşmesi yaparak yargılamanın her aşamasında ve hatta kanun yollarında herhangi bir hükme gerek kalmaksızın davayı sona erdirebilirler. Ancak bu işlemler vekil tarafından yapılacaksa vekilin vekâletnamesinde özel yetkinin bulunması gerekir (HMK m. 74).
Davadan feragat, davayı kabul ve sulh, içerikleri itibariyle birer maddi hukuk işlemi olmakla birlikte, yapılış şekli itibariyle birer usulü işlemdir. Bu nedenle söz konusu işlemler bir taraftan maddi hukuk anlamında uygulama imkânı bulan iradeyi bozan hâllere dayanılarak iptal edilebilirken, diğer taraftan kesin hüküm gibi sonuç doğurmaktadır.
Davadan feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir (HMK m. 307). Davadan feragat eden davacı, bununla dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu haktan kısmen veya tamamen vazgeçer.
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 12/10/2021 tarihli dilekçesi ile özetle: … şirketleri ile müvekkili arasında “Avukatlık Kanunu 35/A Uyarınca Uzlaşma Tutanağı-Protokolü yapılmıştır. Protokol uyarınca davalı … şirketleri müvekkiline ödeme yapmış olduklarından davadan feragat ettiklerini, müvekkilinin gördüğü lüzum üzerine tüm davalılar yönünden davadan feragat ettiğini, davalı …’un, müvekkili davacının feragat beyanını kabul ettiklerini, feragat nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmeyecekleri de Uzlaşma Protokolünde kabul ve beyan ettiklerini, bu nedenle feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, kararın kesinleştirilmesini ve ardından kullanılmayan gider avansı ve harcın taraflarına iadesi için gerekli işlemlerin yapılmasını talep etmiştir.
Davalı… AŞ ve …AŞ. vekili mahkememize sunmuş olduğu 27/10/2021. tarihli dilekçesi ile özetle: Davacı tarafın 13.10.2021 Tarihli feragat dilekçesi ile davasından bütün davalılar yönünden feragat ettiğini Davacının davasından feragat etmesine bir diyeceklerinin olmadığını, iki ayrı vekalet ücretine hükmetmesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili mahkememize sunmuş olduğu 18/10/2021. tarihli dilekçesi ile özetle: Davacının feragatini kabul ettiklerini; yargılama giderleri ile vekalet ücreti taleplerinin olmadığını, tarafların talebi doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini ve verilen kararın taraflarına tebliğ edilmesini beyan etmiştir.
Mahkememizce yapılan incelemede vekaletnamede davacı vekilinin davadan feragat yetkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Davadan feragat HMK m.307. ve 311. maddeleri hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğuran bir taraf işlemidir. HMK m.307 hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatının mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının feragat nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın; tüm davalılar yönünden HMK’nın 307.maddesi gereğince feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın peşin alınan 341,55-TL harçtan mahsubu ile, fazla alınan 282,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı ile Davalı … A.Ş tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı … A.Ş’nin talebi olmamasından dolayı kendi üzerlerine bırakılmasına,
4-Davalı … A.Ş vekalet ücreti talebi olmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5- Davalı … A.Ş tarafından yapılan yargılama gideri olan 22,00-TL’nin davacıdan alınarak davalı … A.Ş’ye verilmesine,
6-Davalılardan … A.Ş ve … A.Ş yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 ve 13/1-4. maddesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
7-Davalılardan … A.Ş ve … A.Ş yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 ve m.10/3-4. maddesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
8-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin, davacıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
9-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştikten sonra ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.26/10/2021

Katip

Hakim