Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/228 E. 2020/670 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/228 Esas
KARAR NO : 2020/670

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 22/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Taraflar arasında yıllara dayanan ticari ilişkinin bulunduğunu, davacının sözleşme doğrultusunda meyve suyu imal edip, davalıya teslim ettiğini, davalının ise imal edilen ürünlerin paketlenmesine ilişkin sürekli tasarım değişiklikleri yaptığını, bu nedenle davacının kağıt yönetiminin imkansız hale geldiğini, 2012 yılından bu yana davalı ürünleri kapsamında sürekli indirim ve kolaylıklar yaptığını, davacının PL (münhasır lisans) üreticisi olup en dar kâr marjında çalıştığı halde bu ürünlerin kağıt stoklarının tükenmesi için kendi zararına indirimler yaptığını, buna rağmen davalının kendisi için üretilen ürünlerin stoklarının raf satışlarıyla eritilmesini sağlayamadığı, bu nedenle davalıya noterden 02.01.2014 tarihli ihtarname gönderilerek elde kalan stokları ve maliyetlerini davalıya bildirerek, stokların bedelini davalıdan talep ettiği aynı davalının ramazan kolisi fiyat farkı açıklaması ile kesmiş olduğu 29.09.2007 tarihli 22.574,64 TL + KDV tutarındaki faturasının da iptal edilmesinin istendiğini, davalının ise 30.01.2014 tarihli cevabi ihtarıyla fason imalat sözleşmesini tek taraflı haksız olarak fesih ettiğini bildirdiğini, davalı iş sahibinin sözleşmenin 5/12. Maddesi gereğince tek taraflı fesih hakları bulunsa da, fehe sebep olarak belirtildiği hususların gerçekleşmediğinden noterden davalıya 13.02.2014 tarihli ihtarla cevap verildiğini, davacı tarafça hiçbir zaman mevzuata aykırı bir imalatın bulunmadığını, bu nedenle fesihe ilişkin dayanak iddiaların doğru olmadığı gibi 29.09.2007 tarihli faturaya süresinde itiraz edilmemekle beraber, davacı tarafça baştan itibaren gönderilen e-mailler, ticari defter kayıtlarından bu faturanın da davacı tarafça kabul edilmediğinin açıkça anlaşılacağını, yine e-maillerle belirtilen döneme ilişkin Ramazan kolisi çalışmasının davalı ile gerçekleşmediğinin açık olmakla, davalının bunda ısrar etmesinin ticari etiğe ve taraflar arasındaki ahde vefa kurallarına aykırı olduğunu, sözleşmenin devamının bir taraf için kârlı olmaması durumunda fesih edebileceğinin tabi olduğunu ancak bu durumda sözleşmenin karşı tarafının zararına sebep olunmaması, sözleşmenin ifasına olan güvenci nedeniyle gelir kaybını telafi etmesinin gerektiğinden, davalının fesih sebepleri sözleşmeye uygun olmadığından feshin haksız olduğu için davalı için üretilen hazır ürün (meyve suyu), karton koli ve meyve suyu kutularından ibaret davalı elinde kalan stok için 146.276 TL nin ve haksız fesih nedeniyle kâr kaybı ve bu stoklara ödenen sermayenin çalışılamayan dönemlerdeki maliyeti bedeli olarak fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL olmak üzere toplam 147.276,00 TL’ nin fesih tarihinden yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdirilmesi nedeninin sözleşmeye ve mevzuata aykırı üretim yapması olduğunu, davacının ürettiği ürünlerin ambalajında işletme kayıt numarasına yer verilmemesinin Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliğine aykırılık teşkil ettiğini, 29.12.2011 tarihinde yayımlanan ve yürürlüğe giren bu yönetmeliğin 8.maddesi uyarınca işletme kayıt numarasının bulunmasının zorunlu olduğunu, davacının sözleşmenin 3.2 ve 6.8 maddeleri gereği sorumluluğu bulunduğunu, davalı tarafça yapılan feshin, davalının kârlılık hesabına değil, davacının basiretli bir tacir olarak yerine getirmesi gereken yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmemiş olmasına dayalı olduğu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iddia ettiği stoklara ilişkin bedelleri talep etmiş olmakla ve somut hiçbir delille dayalı olmayan kâr kaybının talep edilemeyeceğini, davalının sözleşmesel yükümlülükleri dışında, davacının elinde olan stoklara ilişkin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını yine davacının Ramazan kolilerine ilişkin iddiası yönünden de 29.09.2007 tarihli faturayı 2013 ve 2014 yıllarında itiraz etmesinin TTK hükümleri gereği fatura içeriğini ikrar anlamına geleceğini, davacının ticari defterlerine ve davacının cari hesabına kaydedildiğinden buna ilişkin iddialarının da kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen fason imalat sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle oluşan hem menfi hem de müspet zararların tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların bildirdikleri ve dosyaya sundukları delil ve belgeler getirtilerek dosya içerisine alınmış, dosya kapsamında borçlar hukuku ve hesap bilirkişisinden oluşan heyete dosya tevdi edilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Tarafların incelenen ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun olarak tutuldukları, sahibi lehine delil olma vasfını kazandıkları, alınan bilirkişi raporu ile sabit olup, bu nedenle taraf ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemenin usulüne uygun ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır.
Davacının davasının dayanağı olan sözleşmenin haksız suretle feshedildiğinin kanıtlanması gerekmektedir, diğer bir deyimle sözleşmenin davalı tarafça haklı bir sebep olmaksızın feshedildiğinin bunu iddia eden taraf olarak davacı tarafça kanıtlanması gerekmektedir.
Alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 29/12/2011 tarihli resmi gazetede yayınlanan Türk gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği’nde değişik yapılmasına dair yönetmeliğin geçici 1. Maddesinde 31/12/2013 tarihinden önce üretilerek piyasaya arz edilen veya etiketlenen gıdaların 31/12/2014 tarihine kadar piyasada bulunabileceğinin düzenlendiği bu sürenin 31/12/2015 tarihine kadar uzatılmış olmasının sadece bir süre verdiği işletme kayıt numarasının açık bir şekilde belirtilmesinin arandığı, davacının işletme kayıt numaralarının bulunduğunu ispat edemediğinden davalının taraflar arasında kararlaştırılan sözleşmenin 5,12 md. Hükmüne dayalı olarak sözleşmeyi haklı sebeple feshettiği, davacının bulundurması gereken ambalaj stoğunun taraflar arasında kararlaştırılan sözleşmenin 6,7 md. Hükmü gereği 30 günlük süre ile sınırlı olması nedeniyle davalının mevzuata uygun olan 30 günlük ambalaj stoklarının bedelini ödemekle sorumlu olduğu, bütün ambalajlardan ise sorumlu tutulmaması gerektiği, bedelinin tahsili talep edilen stok kalemlerinin davacının ihtarname tarihi olan 02/01/2014 tarihine en yakın tarih olarak 31/12/2013 tarihi itibari ile envanter kayıtları içinde yer almadığının anlaşıldığı ve bilançoda stoklar hesap grubunda raporlanan bir bakiyeye rastlanmadığı davacı şirketçe bu iddialarla ilgili olarak sunulan 31/12/2013 tarihli envanter kayıtlarının ise dava dışı … A.Ş. Nin envanter kayıtları olduğu, her ne kadar davacı taraf dava dışı … nın davacı şirketten kısmi bölünme sureti ile kurulduğunu şirketlerin yönetim kurullarının aynı olduğunu aralarında organik bağ bulunduğunu, gerçekleştirilen faaliyetlerin ortak olduğunu beyan etmiş ise de muhasebenin tekliği ilkesi gereği davacıya ait stok kayıtlarının davacı şirket ticari belgelerinde işlenmiş olması ve bilançoda gözükmesi gerektiği organik bağ olduğu iddia edilen şirketin ticari belgelerindeki kayıtların ise o şirkete ait bilançoda gözükmesi gerektiği davacının organik bağ bulunduğunu iddia ederek kendi muhasebe ve bilanço kayıtlarında olması gereken kayıtları diğer bir şirket kayıtlarına işlemesinin usulen mümkün gözükmediği bu nedenle davacının bilirkişi raporuna yönelik itirazların yerinde kabul edilemeyeceği, 29/09/2007 tarih ve 947.468 nolu fatura ile ilgili davacının yasal süre içinde itiraz etmemesi nedeniyle fatura içeriğinin tacir olan taraflar arasında geçerlilik kazandığı, davacının ürünlerinde işletme kayıt numarasının bulunduğunu iddia etmiş ise de buna ilişkin geçerli bir delil ve belge sunmadığı gibi yerinde ve zamanında tespit yaptırmadığı anlaşılmakla bilirkişilerin inceleme tarihi itibariyle işletme kayıt numaralarının mevcut olup olmadığı noktasında davacı şirket stoklarında ürün incelemesi yapmasının ispata elverişli kanıt olarak değerlendirilemeyeceği, tüm bu nedenlerle davacının bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da yerinde olmadığı kanaatine varılarak, dosya kapsamına, bilim ve fenle uygun bilirkişi raporu doğrultusunda davalının taraflar arasında kararlaştırılan sözleşmeyi haklı sebeple feshettiği kanaatine varılarak davacının kendi kusuru ile sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi nedeniyle menfi yahut müspet zarar talebinde bulunamayacağı davasının haksız olduğuna dair tam bir vicdani kanaate varılarak davanın reddine dair karar verilmiş olup, mahkememizce kurulan hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi duruşmalı yapılmış ve 19/02/2018 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı uyarınca istinaf incelemesine konu mahkeme dosyasında dosyaya 16/03/2016 tarihinde rapor ibraz eden öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına dair karar verilmiştir.
Bozma öncesi bilirkişi heyeti tarafından sunulan 25/05/2018 tarihli bilirkişi ek raporu ile özetle; dosya kapsamında davacının ve dava dışı şirket (… Tic. A.Ş.) tarafından ibraz edilen ticari defterlerin finansal durumlarını raporda incelediklerini, Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliğinde Değişiklik yapan yönetmeliğin geçici m.1 ç gereği bu sürenin 31/12/2015 tarihine kadar uzatılmış olmasının sadece bir süre verdiği, işletme kayıt numarasının açık şekilde belirtilmesinin arandığı kanaatine vardıklarını, davalının işletme kayıt numaralarının bulunmasını ispat edemediğinden davacının sözleşmesinin m.5.12 hükmüne dayanarak sözleşmeyi fesih sebebinin haklı sayılmasının gerektiği; sözleşmenin sona ermesiyle ilgili m.9.5 hükmü, davalının sözleşmeyi feshettiği m.5.12 hükmü bakımından uygulanamayacağı, bu nedenle davalının sorumluluğunun, m.5 hükmüne dayanılarak belirlenmesinin hukuken gerektiği; davacının bulundurması gereken ambalaj stoğunun taraflar arasındaki fason imalat sözleşmesinin m.6.7 hükmü gereği 30 günlük süre ile sınırlı olması nedeniyle davalının mevzuata uygun olan 30 günlük ambalaj stoklarının bedeli ödemekle sorumlu olduğu, bütün ambalajlardan ise sorumlu tutulmaması gerektiği; bu bağlamda finansal yönden yapılan inceleme çerçevesinde ise, bedelinin tahsili talep edilen stok kalemlerinin. Davacı şirketin ihtarname tarihi olan 02/01/2014 tarihine en yakın tarih olarak 31/12/2013 tarihi itibariyle envanter kayıtları içinde yer almadığının anlaşıldığı ve bilançoda ”stoklar” hesap grubunda raporlanan bir bakiyeye rastlanmadığı; davacı şirketçe bu iddiaları ile ilgili olarak sunulan 31/12/2013 tarihli envanter kayıtlarının ise, dava dışı bir şirkete ait bulunduğunun görüldüğü; 29/09/2007 tarihli 947468 nolu fatura ile ilgili olarak davacının yasal süresi olan 8 gün içinde itiraz etmemesi nedeniyle bu faturanın geçerli kabul edilmesi gerektiği, e-maillerle yapılan itirazın 8 günlük süreyi aşmış olması (2013 yılında olması) ve şekil bakımından ispat güçlüğü nedeniyle faturanın geçerli kabul edilmesi gerektiği; bu tespitlere karşı mahkemece sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiğinin benimsenmesi halinde ise; davacı şirketçe talep edilen ve mahrum kalınan kar tutarı ile stoklara bağlanan sermayenin maliyetinden oluşan zarar taleplerine ilişkin olarak hesaplama yapılabilmesinin, davacı şirketçe sunulan kayıt örnekleri ve dayanak belgelerle sınırlı olarak mümkün olmadığı mütalaa edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 27/09/2018 tarihli, 2017/576 Esas 2018/1182 Karar sayılı ilamı ile davacı vekilinin istinaf talebinin reddine dair karar verilmiş olup, kurulan hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 13/03/2019 tarih ve 2018/5561 Esas 2019/1105 Karar sayılı ilamı ile; ”1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp bir isabetsizlik bulunmaksızın karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı iş sahibince fiyat farkı faturası keşide edilip davacıya tebliğ edildiği ve davacı tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği ve bu nedenle içeriğinin kesinleştiği kabul edilerek sonuca ulaşılmış ise de; davacı tarafça fiyat farkı faturasının kendilerine tebliğ edilmediği ileri sürülmüştür. Davacının tebliğe ilişkin bu beyanı karşısında, fiyat farkı faturasının usulüne uygun olarak davacıya tebliğ edildiğini ispat külfeti davalıya aittir. Davalı iş sahibince de, dosya kapsamına göre söz konusu fiyat farkı faturasının davacıya tebliğ edildiği ve sonrasında itiraz edilmeyerek kesinleştiği kanıtlanamamıştır. Yine davalı iş sahibinin söz konusu fiyat farkı faturasını kesmekte (fiyat farkı faturası kesilecek hallerin sınırlı olduğu dikkate alınarak bunlardan hangisine ilişkin olduğu ve bu kapsamda fatura kesmesinin haklı olup olmadığı) haklı olduğunu da ispat etmesi gerekir. Fiyat farkı faturasının usulüne uygun olup olmadığı ve içeriğinin yerinde olup olmadığı dikkate alınarak cari hesabın değerlendirilmesi gerekecektir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; davalı iş sahibinin fiyat farkı faturası keserek kapattığı bedele ilişkin yüklenicinin keşide ettiği fatura bedelinin davacıya ödenip ödenmediği konusunda taraf defterleri de incelenmek sureti ile hükme esas alınan raporu düzenleyen bilirkişiden gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp değerlendirilerek söz konusu fatura ile ilgili davacının alacak isteminde bulunmakta haklı olup olmadığı konusunda sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir. Tüm bu hususlar dikkate alınarak hükmün bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA,” gerekçesi ile bozulmakla, dosya yukarıda belirtilen sıraya kaydedilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 13/03/2019 tarih ve 2018/5561 Esas 2019/1105 Karar sayılı bozma ilamına uyularak, bozmaya uygun karar verilebilmesi bakımından dosyanın hükme esas alınan 14/03/2016 tarihli bilirkişi raporunu düzenleyen heyete tevdiine karar verilmiştir.
Bozma sonrası bilirkişi heyeti tarafından mahkememize sunulan 09/11/2020 tarihli bilirkişi ek raporu ile özetle; dava konusu uyuşmazlıkta C/H bakiyesi itibariyle mutabakat sağlanamadığı belirtilen tutarın, KDV dahil 24.380,61 TL ile sınırlı olup, bu tutarın davalı şirketin … tarihli ve … sayılı faturasından kaynaklandığının tartışmasız göründüğü, KDV dahil toplam tutarı 24.380,61 TL olan 29/09/2007 tarihli dava konusu faturanın davacı şirket kayıtlarında yer almadığı, davalı şirket kayıtlarında ise aynı tarih itibariyle ve ”…” açıklamasıyla davacı şirket borcuna kaydedilmiş durumda göründüğü; hesap dökümlerinden davacı şirket ile ilgili bulunanlar üzerinde yapılan incelemede söz konusu fatura tutarına ilişkin herhangi bir mahsup ya da davalı şirketten tahsilat tutarına rastlanmadığı gibi, davacı şirket borcuna kaydedilmiş durumdaki bu fatura tutarının daha sonraki bir tarihte davacı şirket alacağına kaydedildiğine ilişkin bir işleme de rastlanmadığı; dolayısıyla da dava konusu fatura tutarı kadar bir bakiyenin dava tarihine kadarki süreçte davalı şirket tarafından davacı şirkete mahsuben ya da nakden ödenmediği sonucuna ulaşıldığı; ”Ramazan Koli Farkı” faturası olduğu taraflar arasında tartışmasız bulunan dava konusu faturanın özü itibariyle bir tür ”fiyat farkı iade faturası” olduğu dikkate alındığında, fiyat farkı hesabının kaynaklandığı ayrıntıların net olarak faturada ya da faturanın yetkililerce onaylı bir ekinde açıklanmış olmasının gerekli olduğu; bu bağlamda VUK hükümleri çerçevesinde kapsaması gereken ayrıntılara rastlanmadığı gibi; dava konusu fatura ile ilgili olarak davacı şirketçe mutabık olmadıkları yönündeki itiraz ve taleplerine karşılık davalı şirketçe fatura içeriğinin dayanağı işlem/ işlemler ile miktar ve fiyat bilgilerine yönelik olarak yapılmış başkaca bir açıklamaya da rastlanmadığı; dava konusu fatura ile ilgili olarak davacı şirketçe KDV dahil 24.380,61 TL tutarında alacak talebinde bulunulabileceği mütalaa edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki fason üretim sözleşmesinin, davalı tarafça haksız fesih edildiği iddiasına dayalı, davacı yüklenicinin elinde kalan hazır ürün (meyve suyu), karton koli ve meyve suyu kutularından oluşan stokların bedeli ile kâr kaybının tahsili istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama toplanan deliller tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bu kapsamda yapılan incelemede, davalı iş sahibince, dosya kapsamına göre söz konusu fiyat farkı faturasının davacıya tebliğ edildiği ve sonrasında itiraz edilmeyerek kesinleştiği kanıtlanamamıştır. Yine fiyat farkı hesabının kaynaklandığı ayrıntılara net olarak faturada ya da faturanın yetkililerce düzenlenen onaylı bir ekinde rastlanmamıştır. Böylelikle davalı iş sahibi söz konusu fiyat farkı faturasını kesmekte haklı olduğunu ispat edememiştir. Davalı iş sahibinin fiyat farkı faturası keserek kapattığı bedele ilişkin yüklenicinin keşide ettiği fatura bedelinin davacıya ödenip ödenmediği konusunda taraf defterleri incelenmiş, hesap dökümlerinden davacı şirket ile ilgili bulunanlar üzerinde yapılan incelemede söz konusu fatura tutarına ilişkin herhangi bir mahsup ya da davalı şirketten tahsilat tutarına rastlanmadığı gibi, davacı şirket borcuna kaydedilmiş durumdaki bu fatura tutarının daha sonraki bir tarihte davacı şirket alacağına kaydedildiğine ilişkin bir işleme de rastlanmadığı, dolayısıyla da dava konusu fatura tutarı kadar bir bakiyenin dava tarihine kadarki süreçte davalı şirket tarafından davacı şirkete mahsuben ya da nakden ödenmediği sonucuna ulaşılmış, söz konusu fatura ile ilgili davacının alacak isteminde bulunmakta haklı olduğu anlaşılarak bu talep yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtay bozma ilamında davacının diğer alacak kalemlerine ilişkin temyiz sebeplerinin reddedilmesi karşısında, davacı tarafından ispatlanamayan fazlaya dair alacak kalemleri yönünden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ ile;
1-24.380,61 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,fazlaya dair talebin reddine,
2-Alınması gereken 1.665,44 TL harcın, bozma öncesi peşin alınan 2.515,15 TL harçtan mahsubuna, fazla alınan 849,71 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan ve mahsubuna karar verilen 849,71 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından bozma öncesi yapılan 1.427,50 TL ve bozma sonrası yapılan 350,00 TL olmak üzere toplam 1.777,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 294,25 TL’ sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından bozma öncesi yapılan 65,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 54,24 TL’ sinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ ne göre hesap ve takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ ne göre hesap ve takdir edilen 15.625,06 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/12/2020

Katip …

Hakim …