Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/226 E. 2021/351 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/226 Esas
KARAR NO : 2021/351

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/04/2019
KARAR TARİHİ : 31/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 26/09/2009 tarihli hizmet sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme uyarınca müvekkili şirketin davalı firmaya organizasyon danışmanlığı hizmeti, sosyal medya ve kurumsal ilişkinler yönetim hizmeti, marka iletişim hizmeti, rezervasyon hizmeti vereceği noktalarında anlaşıldığını, müvekkili şirket tarafından ayrıca marka tanıtım etkinlikleri planlama ve saha uygulamaları, tanıtım elamanları tedariki, endüstriyel tarım hizmetleri ve üretimleri, marka ve logolara ait tüm kreatif tasarım hizmetleri ve uygulamaları gibi hizmetlerin de hizmet ilişkisi boyunca sürekli olarak sağlandığını, davalı tarafından müvekkili şirketin vermiş olduğu bu hizmetler karşılığında hizmet bedelinin ödendiğini, 31/05/2017 tarihine kadar %10 olan hizmet bedelinin davalının talebi ile 31/05/2017 tarihinde yapılan protokol ile %8.75′ e düşürüldüğünü, her ne kadar davalı tarafından müvekkili firmaya …tarihinde keşide edilen … 3. Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 15/09/2017 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde 26/09/2009 tarihli hizmet sözleşmesinin feshedildiği bildirilmiş ise de tarafların bu bildirimden sonra da çalışmaya devam ettiklerini, 30/04/2018 tarihinden itibaren sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı ve haklı sebebe dayanmaksızın feshedildiğini, uzun yıllardan beri devam etmekte olan hizmet ilişkisinde davalı tarafa büyük kazanımlar sağlamış olan müvekkili şirket hakkında herhangi bir olumsuz geri dönüş olmaksızın sözleşmenin feshinin haksız fesih olmakla ticari örf ve adetlere de aykırı olduğunu, sözleşmenin bu şekilde haksız feshinin Türk Medeni Kanununun 2.maddesine ev hukukun genel ilkelerine gölge düşürdüğünü, müvekkili şirketin yükümlülüklerini başarıyla yerine getiriyor olması, davalı şirketin güncel konumuna gelmesindeki rolü ve hakkında herhangi bir olumsuz geri dönüş olmaması karşısında davalı tarafından yapılan haksız fesih sebebiyle müvekkilinin kayıpları olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin alacak ve hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL mahrum kalınan kar alacağının işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 50.000,00 TL denkleştirme tazminatının işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının denkleştirme tazminatına yönelik herhangi bir hukuki talep hakkının bulunmadığını, taraflar arasında standart bir hizmet sözleşmesi imzalandığını, TTK’ da belirtildiği şekilde bir acentelik, distribütörlük veya temsil ilişkisinin kesinlikle söz konusu olmadığını, bu nedenle davacının talep ettiği denkleştirme tazminatının hiçbir hukuki ve akdi temele dayanmadığını, davacının sözleşmenin haklı sebebe dayanmaksızın feshedildiği yönündeki iddialarının asılsız olduğunu, her iki tarafın da borçlar hukukunda benimsenen sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde mutabık kalarak sözleşme ile birbirlerine fesih hakkı tanıdığı göz önüne alındığında davacının haklı neden arayışında olma halinin hukuki açıdan son derece mesnetsiz ve dayanaksız olduğunu, söz konusu fesih hakkında davacının 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2.maddesinde yer alan dürüştlük kuralına aykırı olduğu ve beraberinde ticari örf ve adete ters düştüğü iddiasının da hukuki açıdan kabul edilebilir olmadığını, davacı tarafın iddialarının hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasında imzalanmış olan 26/09/2009 tarihli hizmet sözleşmesi, 15/08/2017 keşide tarihli … 3. Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesi,… keşide tarihli … 2. Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesi, arabuluculuk tutanağı celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, ticari hizmet sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme tazminatının ve kar mahrumiyeti alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraf şirketler arasında 26/09/2009 tarihinde hizmet sözleşmesinin imzalandığı, davacı şirketin sözleşmenin 2. maddesi uyarınca organizasyon hizmeti vermesinin edim olarak kararlaştırıldığı, bunun karşılığında davalı şirketin organizasyon hizmetinin bedelini ödemeyi üstlendiği, sözleşmenin 2.5. maddesinde açıkça davacı şirketin sözleşmesinin imzalanmasıyla birlikte davalı şirketin yetkilisi, temsilcisi veya acentesi olmadığının belirtildiği, hatta bu anlamda yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilecek tüm eylem ve davranışların kabul edilmeyeceğinin de sözleşmede yazıldığı tespit edilmiştir.
Davacı, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin acentelik sözleşmesi olduğunu iddia ederek TTK m.102. uyarınca denkleştirme tazminatı talebinde bulunurken, davalı taraf davacı ile aralarında hizmet sözleşmesinin bulunduğunu savunmaktadır. TTK 102/1. maddesi hükmü uyarınca, ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir. Somut olay bakımından taraflar arasında acentelik sözleşmesi adı altında imzalanmış bir sözleşme yoktur, bu konuda davacı tarafından sunulmuş bir delil de bulunmamaktadır. Dosyaya delil olarak sunulan ve acentelik ilişkisi olduğu iddia edilen 26/09/2009 tarihli hizmet sözleşmesinde; acentelik sözleşmesinin asli unsurlarından olan belirli bir yer veya bölgede davacıya münhasır satış yetkisi verilmediği, yine davalı şirket adına sözleşmelere aracılık edilmesi veya sözleşmelerin davalı adına akdedilmesi konusunda davacı şirkete herhangi bir hak ve yetki tanınmadığı, bu kapsamda verilmiş, tescil ve ilan edilmiş bir yetki belgesinin de söz konusu olmadığı, davacı şirkete tekel hakkının da verilmediği açık olup acentelik sözleşmesi akdedildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, anılan sözleşmenin 2.5. maddesinde yukarıda değinildiği üzere, davacı şirkete böyle bir yetkinin verilmediği, bu anlama gelebilecek ve yanlış anlaşılmaya mahal verecek tüm tutum ve davranışların da açıkça kabul edilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu halde, davacı şirketin akdi ilişkinin acentelik ilişkisi olduğuna yönelik beyanlarına itibar edilmemiş, hem TTK’ nın 102 vd. maddelerindeki hükümler hem de sözleşme ile üstlenilen edimlere bakıldığında, taraflar arasında ticari hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenler karşısında, davacı tarafın TTK 102. vd. maddesi uyarınca akdi ilişkinin acentelik olduğu iddiasına dayanarak talep etmiş olduğu denkleştirme tazminatı talebi yerinde görülmemiştir. Esasen, sözleşmede böyle bir denkleştirme tazminatına yönelik hiçbir düzenleme de bulunmamaktadır.
Davacı taraf sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle mahrum kalınan kar alacağının da tahsilini istemekte, özellikle haksız feshe yönelik olarak davalının sebep göstermeden sözleşmeyi feshetmesinin TMK 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiasına dayanmaktadır. Anılan kanun hükmü, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ilkesini düzenlemektedir. Ne var ki, taraflar arasındaki sözleşmenin 1.maddesinde sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte hüküm ve sonuç doğuracağı ve taraflarca fesih edilene kadar geçerli olacağının kararlaştırıldığı, bu kapsamda hizmet sözleşmesinin süresiz şekilde yapıldığı, yine sözleşmenin 5.4. maddesi ile tarafların sözleşmeyi tek taraflı olarak ve bir ay önceden yazılı bildirimde bulunmak suretiyle her zaman ve herhangi bir nedene dayanmaksızın kar kaybı, tazminat, bakiye hizmet bedeli de dahil olmak üzere herhangi bir bedel ödemeksizin fesih edebileceklerinin düzenlendiği, davalı şirket tarafından sözleşmedeki fesih hükümlerine uygun şekilde hareket edildiği ve gereken ihtarların noter kanalıya yapıldığı, davacının sözleşmenin keyfi olarak feshedildiği yönündeki iddialarını ispatlayamadığı gibi, herhangi bir neden göstermeden ve her zaman her iki tarafa da sözleşmeyi fesih yetkisinin tanındığı, sözleşme kapsamında ve tanınan imkanlar doğrultusunda sözleşmeyi fesih hakkını kullanan davalının, kötü niyetli olduğunun veya hakkını kötüye kullandığının kabul edilemeyeceği, o halde sözleşme ile taraflara fesih konusunda serbesti tanıyan ve bu anlaşma doğrultusunda sözleşmeyi fesheden, işbu sözleşme koşularını ve sözleşmedeki anılan fesih yetkisini kabul eden, başka bir anlatımla sözleşmeyle bağlı olan davacı tacirin basiretli hareket etme sorumluluğu kapsamında herhangi bir kar kaybını da isteyemeyeceğinin anlaşılması karşısında bu talebinin de reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere );
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 1.024,65 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 965,35 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığı anlaşıldığından bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 8.600,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 31/05/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)