Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/22 E. 2023/883 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/22
KARAR NO : 2023/883

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 11/01/2019
KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile … 3.iflas müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasına istinaden müflis şirketten yine davacının davalıdan alacaklı oldukları iddiası ile başvuru yapıldığı, bu başvurunun müflis davalı şirket tarafından red olunduğu, ancak davacının müflis şirkete borç olarak vermiş olduğu paranın mevcut olduğunu, buna rağmen bu miktarın ödenmediğini, bu nedenle … kayıt numarası ile 1.587.179,37 TL ile … kayıt numarası ile 2.758.669,77 TL olmak üzere 4.345.849,14-TL miktarın iflas masasına kayıt ve kabulünü talep edilmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde iflas kararının kesinleşmediğini, sıra cetvelinin tebliğ ve ilanlarının ise gerçekleştirilmiş olduğunu, iflas idare memuru bulunmadığını, alacağın ispatı tahtında ise bilirkişi incelemesi yaptırılmasını, bu nedenle davanın red olunmasını savunmuştur.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, sıra cetvelinin ilan ve tebliğ tarihleri gözetildiğinde ise davanın süresi içinde açılmış olduğu, davacının müflis şirkete borç olarak vermiş olduğu para miktarına ilişkin olmak üzere talepte bulunduğu açıktır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun, ise davacının yönetim kurulu başkanı/yardımcısı sıfatı ile müflis davalı şirkete, davacı vekilinin 20/03/2019 tarihli dilekçe içeriği de dikkate alındığında borç para verip vermediği, kaç para verdiği, paranın borç olarak verilip verildiğine dair davacı lehine, davalı aleyhine muhasebesel veri olup olmadığı, ne şekilde veri olduğu, özellikle bu noktada Vergi Usul Kanunu ve ilgili tebliğler dikkate alındığında bu ödemenin müflis davalı şirkete borç para olarak verildiğine dair muhasebesel ve vergisel açıdan bir dayanak kaydın bulunup bulunmadığı, ne şekilde dayanak kaydın mevcut olduğu, bu ödemenin davacı tarafından yönetim kurulu başkanı sıfatı ile yapılıp yapılmadığı, sonuç olarak bu ödemenin davacı tarafından borç olarak davalıya verilip verilmediği, buna göre kayıt kabul talebine esas alacak miktarı var ise ne olduğu, müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarında tarafların lehine veya aleyhine muhasebesel veri olup olmadığı, hangi yönde veri olduğu hususlarında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki dava, İİK m.235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir dava olup durma kararı verilmesinin yasal dayanağı ise yoktur.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince, davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas masasına karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu üzere iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki usul hukuku açısından Mahkememizce ilk ön inceleme duruşması 11/02/2021 tarihinde icra edilmiştir. Zira daha önceki aşamalarda müflis şirketi temsilen iflas masası vekiline usulüne uygun olarak ön inceleme duruşma günü tebliğ olunmamıştır. Bu çerçevede 08/10/2020 tarihli duruşmada “6100 sayılı HMK m. 137,138,139 hükmünün icra olunmaksızın yapılan usuli işlemlerin tarafların lehine veya aleyhine usuli kazanılmış hak doğurmasının mümkün bulunmadığı; esasen usule ilişkin bu eksikliğin HMK m. 27 ve Anayasa m .36 hükümleri karşısında tarafların adil yargılanma haklarının ihlali sonucuna yol açtığı, öncelikle iflas masası vekili olarak Av….’ın uyap kayıtlarına işlenilmesine, cevap dilekçesini ve delillerini eklerini sunmak üzere davalı vekiline HMK da belirtilen iki haftalık kesin süre ve imkanın verildiğinin bildirilmesine, akabinde basit yargılama usulüne tabi davada ön inceleme ve tahkikat duruşma gün ve saatinin taraf vekillerine ayrı ayrı tebliğ olunacağının bildirilmesine, bu suret tarafların hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmamasına, davacının ödeme iddiasına dair miktarları, tarihi, ne şekilde ödeme yapıldığını gösterir listeyi mümkünse bilirkişi denetimine elverişli şekilde ve tablo halinde davacı vekilinin sunmasına, yukarıda belirtilen ara kararlar nedeni ile dava dosyasının duruşmadan çekilmesine, 6100 sayılı HMK m.137 hükmü uyarınca dilekçelerin verilme aşamasının tamamlanmasına, 7251 sayılı HMK daki değişiklik gözetilerek ve usulüne uygun ihtaratı içerecek şekilde müteakip aşamalarda taraflara gerekli ihtaratın yapılmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Hal böyle olunca 11/02/2021 tarihinden önce alınan bilirkişi kurulu raporunun ve Mahkememizce yapılan diğer işlemlerin HMK m.27 hükmü çerçevesinde davacı lehine ve davalı aleyhine herhangi bir hukuki sonuç doğurabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Mahkememizce davalı tarafa gerekli ve yasal tüm imkanları öncelikle tanınması sağlanmış olmakla 11/02/2021 tarihinden sonra alınan bilirkişi kurulu raporlarının hükme esas olup olamayacağı Mahkememizce değerlendirilmiştir.
11/02/2021 tarihinden sonra alınan ilk bilirkişi kurulunun hazırladığı 27/05/2021 tarihli raporda “… yatıran açıklaması ile müflis hesabına para yatırıldığı, müflise ait 2014 ve 2015 yılına ait kayıtlar mevcut olmamakla (2016, 2017, 2018 yıllarını iflas idaresi teslim almış) yapılan ödemelerin ne şekilde kayıtlandığı ya da kayıtlanıp kayıtlanmadığı, davacı tarafından 2016 yılına ilişkin toplam 1.437.675 TL tutarında … hesabına ödeme dekontlarının sunulduğu, dekontlar incelendiğinde 05.04.2016 tarihinde 1.086.000 TL ve 22.09.2016 tarihinde toplam 7.500 TL tutarında … tarafından şirket hesabına ödeme yapıldığı, yine 29.07.2016 tarihli dekont üzerinde elle yazılı … isim ve imzasının mevcut olduğu, diğer dekontlar üzerinde ise davacının ödeme yaptığına dair ibare mevcut olmadığı, 54.350 TL tutarındaki ödemenin ise … tarafından hesaba yatırıldığı mevcut olduğu, 1.086.000 TL ödeme dışındaki ödemelere ilişkin dekontlar 331 Ortaklara borçlar hesabında kaydın mevcut olmadığı, … açıklaması ile banka hesaplarına yatırılan 793.750 TL toplam tutara ilişkin 331.002 … hesabına herhangi bir alacak kaydı girilmediği, davacı tarafından 4 sayfa olarak şirket kaşeli ve imzalı … Destek açıklamalı borç/alacak dökümü sunulduğu, bu dökümün içeriğinde oluşan tutarların neden defter kayıtlarına alınmadığı buna rağmen şirket kaşe ve imzasına havi olmasının izaha muhtaç olduğu, müflis şirketin Yönetim Kurulu Başkanı …’in ismi altında salt borç/alacak tutarlarının listelenmesi dayanaklandırılmadığı için tek başına bir alacak hakkı doğurucu nitelikte değerlendirilmesi mümkün olmadığı, karşılıklı alacak borç ilişkisinin neye dayalı olduğunun da yazılı dayanak belgesi bulunmadığı, her zaman düzenlenebilecek bir belge olduğu, bu kapsamda tutar listesi olan dökümün alacak hakkı olduğu yönünde de başlık veya sonuç ihtiva etmemesi de birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu sonuç tutarın alacak olarak değerlendirilmesi heyetçe mümkün görülmediği, davacının … no.lu alacak talebine dayanak olarak tek sayfa konkordato komiser heyetinin raporundan alınan kısımda şirketin borçları içerisinde $ 30’luk kısmın ortaklara borç olduğu yönündeki değerlendirmeye dayalı olduğu, söz konusu tek sayfanın komiser heyet raporundan alıntı olduğu, dayanak belge olmadan ve kayıtlarla teyit edilmeden tek başına bir alacak göstergesi olarak salt bir cümle ve başka bir konuda yazılan rapor ile ilgili kısmın esas alınmasının heyetçe mümkün görülmediği, kayıtlar ile davacının sunmuş olduğu dekontlar eşleştirildiğinde toplam 285.900 TL tutarındaki kayıtlara giren davacı ödemelerine ilişki dekontlar mevcut olduğu, 121.810,32 TL tutarındaki ödeme kayıtlarına ilişkin dekont mevcut olmadığı, 1.500.000 TL tutarındaki alacak kaydının ise 335 personele borçlar hesabından virman edilen tutar ile alacaklandırılması sonucu 1.907.710,32 TL alacak kaydı girildiğinin tespit edildiği, davacı tarafından 2018 yılına ilişki makbuz dekont vs. sunulmamış olup, 2018 yılında, 2017 yılından devreden 1.884.210,32 TL davacı alacağı ile birlikte toplam 800.829,20 TL davacıyı alacaklandırıcı, 483.118,15 TL davacıyı borçlandırıcı kayıt neticesinde kayıtlarda 2.201.920,77 TL davacı alacağı olduğu, kayıtlar incelendiğinde, 232.870,63 TL tutarındaki alacak kaydının 335.01.001 Personele borçlar hesabından virman edildiği, diğer kayıtların ise icra dosyalarına, faktoring şirketleri çek ödeme, … destek, Huzur Hakkı ortaklardan tahsilat vs.. açıklamaları ile davacı alacağı olarak girilen kayıtlar olduğu tespit edildiği, davacının alacağına ilişkin 2016,2017,2018 yıllarında 33101 001/Ortaklara Borçlar hesabında davacının sunduğu makbuzlar içeriğinde görülen 05.04.2016 tarihinde 1.086.000 TL’lik dekontu sunulan davacı ödemesinin ortaklara borç olarak kayıtlandığı tespit edilmiş olup, davacı tarafından sunulan 500 TL * 7.000 TL dekont ile diğer makbuzların ise tutar ve tarih olarak kayıtlanmadığı, toplam bu hesapta 2016 ve 2017 yılında ortaklardan alınan borç davacının yukarıdaki 1.086.000 TL’lik dekontu dahil 1.616.278,90 TL olarak çeşitli tarihlerde kayıtlanmış ve yine aynı dönemde ortaklara ödenen/ borcu düşüren işlemler 846.766,72 TL olarak kayıtlanmış, netice olarak …/ortaklara borçlar hesabında 769.512,18 TL ortaklara borç kaldığı mevcut olup, dekont ve aleyhe olan kayıtlar birlikte değerlendirilerek davacının alacak iddiasına ilişkin 769.512,18 TL ‘nin esas alınabileceği, kayıtlarda dayanaklandırılan 285.900 TL davacının alacaklandığı miktardan yine kayıtlardaki 23.500 TL aleyhe belirtilen ödemeler sebebiyle dekont ve aleyhe olan kayıtlar birlikte değerlendirilerek davacının alacak iddiasına ilişkin 262.400 TL’nin esas alınabileceği değerlendirildiği, davacının sunulanları ve kayıtlar kapsamında kayıt kabule konu talep ettiği alacak ile ilgili belirtilenler kapsamında dekont / kayıt lehe kısım ile aleyhe kayıtlar ve dayanakları sunulmayan kısım hariç 1.031.912,18 TL tutarın hesaplamasının yapıldığı, 331.01.001 Ortaklara Borçlar hesabında 2016 yılı kayıtlarında 1.086.000 TL ödeme görülen kavıttan 2018 yılı kalan 769.512,18 TL, 331.01.002 … kayıtlı 285.900 TL tutarındaki dekontlardan 2017 yılı aleyhe borçlandıran 23.500 TL tutarındaki kayıtlar düşümü sonrası kalan 262.400,00TL, toplam 1.031.912,18 TL olduğu, davacı tarafından konkordato komiser heyetinin tek sayfa sureti sunulan rapor içeriğinde belirtilen konkordato projesine ilişkin yönetim kurulu başkanı ve şirket ortaklarının taahhütleri ile ilgili yer alan diğer hususların da takdirinin mahkemeye ait olduğu, kayıt kabule konu edilen tutarlara ilişkin iflas tarih itibariyle davacı tarafından iflas müdürlüğüne … no.lu alacak kaydı talebine ilişkin vermiş olduğu dilekçesinde bildirdiği müflisten toplam 1.587.179,37 TL alacaklı olduğuna ilişkin yönetim kurulu başkanı olduğu şirket kaşesine havi sunulan dökümde yer alan tutarın kayıtlarda mevcut olmadığı ve banka ödeme dekontlarının ya da başkaca ödeme belgelerinin bulunmadığı, döküm dışında alacak ile ilgili tespit yapılabilecek belge mevcut olmadığı, bu nedenle kayıt kabule konu bir alacak bulunmadığı, davacı tarafından iflas müdürlüğüne … no.lu alacak kaydı talebine ilişkin vermiş olduğu dilekçesinde müflisin bilanço ve banka kayıtları, konkordato ara raporu tespiti doğrultusunda 2.758.669,77 TL alacak talebine ilişkin 1.031.912,18 TL tutar hesaplandığı, bu miktarın davacı alacağı olarak kayıt kabulünün takdirinin Mahkemeye ait olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Adı geçen raporun taraf vekillerine tebliğ olunması, tarafların beyan içerikleri karşısında gerek rapora yönelik itiraz içerikleri ve gerekse Mahkememizce oluşturulan 08/07/2021 tarihli ara kararda daha önce belirtilmiş olan hususlar dışında ve ayrıca uyuşmazlık konusuna bağlı kalınarak “davacının, davalı şirketin eski yöneticisi olduğu anlaşılmakla, davacının kendi malvarlığından şirkete verdiğini iddia ettiği ve şirket kayıtlarında alacaklı olarak gözüktüğü parayı şirkete ne şekilde verdiği, talep hakkının ne şekilde doğduğunu ortaya koyan harcama belgesi, banka havalesi, makbuz gibi yazılı belgelerin dilekçelerin verilmesi aşamasında ibraz edilip edilmediği, davacı lehine ve davalı aleyhine somutlaştırılıp somutlaştırılmadığı, bu hususların dikkate alınması, böylelikle iflas tarihi itibari ile müflis davalı şirketten alacaklı olup olmadığı, yine yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda ve bilirkişi …, …, … ‘ ın bilirkişi raporundan farklı olması durumunda farklılık üzerinde dahi durulması amacı ile bilirkişi incelemesi yapılmasına” dair karar oluşturulmuştur.
Buna göre 11/02/2021 tarihinde icra olunan ön inceleme duruşması sonrası ve yine Mahkememizce atanmış olan ikinci bilirkişi kurulunun 21/10/2021 tarihli raporunda ise bu defa “belirtildiği gibi bilirkişi kurulumuzun davacı tarafından müflis şirkete borç verdiği
miktar ile bir önceki bilirkişi kurulunun hesapladığı miktar aynı olup (1.371.900,00 TL) bu yönden herhangi bir çelişki olmadığı, iflas tarihi itibariyle hesaplanan borç miktarı yönünden ortaya çıkan çelişki belirlenen borç meblağından müflis defterlerine göre davacı aleyhine olan ve düşülmesi gereken miktarın belirlenmesinden kaynaklandığı, bir önceki bilirkişi kurulunun ise 2016 yılı defterlerinde 1.086.000,00TL davacı ödemesinin kayıt edildiği 331.01.001 no.lu ortaklara borçlar hesabının yıl sonu bakiyesi 769.512,18 TL olduğundan davacı aleyhine olan bu kayıt nedeniyle 2016 yılından kalan alacak miktarını 769.512,18 TL olarak belirlediği, 2017 yılı defterlerinde 285.900,00 TL davacı ödemesinin kayıt edildiği 331.01.002 no.lu … açıklamalı hesapta gözüken davacı aleyhine olan 23.500,00 TL ödeme kayıtları nedeniyle 2017 yılından kalan alacak miktarını 262.400,00 TL olarak belirlediği, 2018 yılı defterlerinde 331.01.002 no.lu … açıklamalı hesaptaki kayıtları davacı lehine ve aleyhine delil teşkil etmeyeceğini kabul ederek hesaplamalarda dikkate almadığı, nihai olarak bakiye davacı alacağını (769.512,18 * 262.400,00) 1.031.912,18 TL olarak belirlediği, müflise ait ticari defter kayıtları ile dosya mevcudu kayıt ve belgelere göre davacının yönetim kurulunda görev yaptığı süre zarfında müflis şirkete 1.371.900,00 TL tutarında borç para verdiği ve bu nedenle iflas tarihi itibariyle müflis şirketten 865.281,25 TL tutarında alacaklı olduğu, belirlenen bu asıl alacak miktarının davacı alacağı olarak 4. sıraya kabulünün gerektiği, dosya kapsamına göre asıl alacak ile birlikte kaydı gereken herhangi bir feri alacağın bulunmadığı zira davacının bu yönde bir talebinin de olmadığı, davacının 126 ve 127 kayıt numaraları ile iki ayrı alacak kayıt başvurusunda bulunduğu görülmüş ise de her iki alacak kaydı da özünde aynı döneme ve aynı kayıtlara dayandığından hesaplanan alacağı herhangi bir başvuruya bağlamanın teknik olarak mümkün olmadığı bu konuda takdirin Mahkemeye ait olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
İkinci bilirkişi kurulu raporunun taraf vekillerine tebliğ olunmasından sonra ise davacı vekilince dava dosyasına ayrıca “uzman görüşü” dahi sunulmuştur.
Böylelikle dava dosyasına ibraz edilen uzman görüşünde, bilirkişi kurulu raporuyla tespit edilen görüşlerin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, uzman görüşündeki muhasebesel açıklamaların farklılıklar gösterdiği ve çelişki olduğu ise açıktır. Bu haliyle alınan bilirkişi kurulu raporları ile uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın yeni bilirkişi heyetine tevdi edilmesi, bu suretle “uzman kişi” görüşünün dahi ele alınması usuli açıdan gerekmektedir. (Yargıtay 6.HD 2022/1824E. 2023/713K.sayılı kararı)
Bu çerçevede 17/11/2021 tarihli uzman görüşü sunulması, bu raporun birinci ve ikinci bilirkişi kurulu raporu ile çeliştiği gibi en önemlisi mahkememizin atamış olduğu 1.ve 2.bilirkişi kurulu raporunun çelişmesi karşısında bilirkişi kurulu raporları arasındaki muhasebesel yorum ve çelişkinin giderilmesi, en önemlisi uzman kişi görüşünün dahi bu çerçevede incelenmesi amacı ile 3.bilirkişi kurulundan rapor alınmasına, davacı vekilinin yeni bilirkişi kurulundan yeni rapor alınmasına dair önceki talebinin kabulüne karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce atanan üçüncü bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 28/06/2022 tarihli raporda “dava dosyası ve ekleri, müflis şirkete ait 2016 – 2017 ve 2018 yılı defterleri, dosyaya sunulan bilirkişi raporları ile uzman görüşü, taraf vekillerin talep ve beyanları üzerine yapılan inceleme sonucunda ise davacı …’in 126.sırada alacak kaydı yaptırdığı 1.587.179,37 TL olduğu, davacı …’in 127. Sırada alacak kaydı yaptırdığı 2.758.669,77 TL olduğu, yapılan inceleme sonucu dosyaya sunulan dekontların toplamı 1.587.179,37 TL olduğu, yapılan inceleme sonucu müflis şirket defter kayıtlarında 2.182,134,57 TL olduğu, davacının 127.sıradaki alacak kaydını 30.04.2018 tarihli konkordato komiser raporunda tespit edilen tutar olarak talep ettiği, yapılan inceleme sonucu iflas tarihi itibariyle davacı …’in 126.sırada alacağının 1.587.179,37 TL olduğu, davacı …’in ….sırada alacağın 2.182.134,57 TL olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Üçüncü bilirkişi kurulu raporunun taraf vekillerine tebliğ olunması sonrası yapılan incelemede “2.182.134,57-TL tutarındaki alacak ile ilgili hazırlanan raporlar konusunda mahkememiz tarafından yargısal yorum yapılacak olmakla bu aşamada ve sadece; 3.bilirkişi kurulunun 28/06/2022 tarihli raporlarının 10.sayfası da gözetildiğinde 1.587.179,37-TL tutarında olduğu bildirilen, talebe konu olan diğer alacak kalemini oluşturan, deftere dayalı olmayıp davacının sunmuş olduğu dekontlara dayalı olduğu bildirilen bu alacak miktarının toplamının ne şekilde tespit edildiğini, bu noktada 1.587.179,37-TL alacak kaleminin muhasebesel olarak ne şekilde bulunduğunun denetime elverişli şekilde açıklamak; 1.587.179,37-TL alacak miktarına esas olduğu açıklanan bu dekontlardan dolayı davacı şirket lehine kayıt içeren ve yine müflis şirket aleyhine kayıt içermeyen dekontların hangileri olduğunu tek tek açıklamak ,bu çerçevede dayanak belgelere ilişkin belirsizliği gidermek; bu açıklamalar sonrası yukarıda belirtilen dekontlardan davacı şirket lehine bilgi içeren dekontları denetime elverişli şekilde tek tek sıralamak, bu şekilde ve sonuç olarak 1.587.179,37-TL tutarında olduğu bildirilen ve hesaplandığı açıklanan alacak kaleminin ne şekilde hesaplandığını denetime elverişli şekilde açıklamak üzere 3.bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Üçüncü bilirkişi kurulu ise hazırlamış olduğu 10/01/2023 tarihli ek raporunda “davacı tarafından 126.sırada alacak kayıt edilen 1.587.179,37 TL’lik dekontların 2.klasörde fotokopileri sunulduğu, dava dosyasında listesi mevcut olup 127 adet dekont ve toplam 1.605.343,53 TL olduğu, heyetçe bahsi geçen dekontların müflis şirketin …. Bankası … Şubesi ve…Şubesi ile … Bankası … Şubesi hesabına nakit olarak yatırıldığı ve yatıran kişi olarak şirketin adı yazıldığı, ancak şirket kayıtları incelendiğinde kasa hesabından bu tarihte aynı tutarda bir nakit çıkış kaydı olmadığı ve banka hesap kaydında bir artış olmadığı, 2014 yılında 19.500,00 TL, 2015 yılında 440.418,53 TL, 2016 yılında 351.675,00 TL, 2017 yılında 793.750,00 TL, toplam 1.605.343,53 TL olduğu, dava dosyası ve ekleri, müflis şirkete ait 2016 – 2017 ve 2018 yılı defterleri, dosyaya sunulan bilirkişi raporları ile uzman görüşü, taraf vekillerin talep ve beyanları üzerine yapılan ek inceleme sonucunda davacı …’in 126.sırada alacak kaydı yaptırdığı, 1.587.179,37 TL nin dosyaya sunulan banka dekontlarına dayandığı, banka dekontlarına ait şirket defterlerinde herhangi bir kayıt olmadığı, bankaya yatan nakit tutarların defterlerde kayıt edilmediğinden alacak kaydı yazılması gereken hesaplara yazılı olmadığı, hesap kayıtlarının örnek yevmiye maddesi gibi olması gerektiği, dekontlarda yazılı banka hesabına yatırılan tutarların müflis şirket kasa hesabından çıkışı olmadığı görüldüğü, dekontlara dayalı alacak kayıt talebinin nihai değerlendirme ve takdiri mahkemeye ait olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Üçüncü bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu ek rapor içeriğine rağmen hazırlanan ek raporun ara karar içeriklerine uygun olmadığı, en önemlisi gerekçeli ve denetime elverişli olmadığı, 08/10/2020 tarihinden sonra birinci ve ikinci bilirkişi kurulu raporu arasındaki çelişkiyi gidermekten uzak olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda Yargıtay 23.HD’nin 2014/10666E. 2015/6828K.sayılı kararında da vurgulandığı üzere “(…)dosyadaki mevcut bilirkişi raporlarından davacı şirketin borca batık olduğu hususu kesin bir şekilde tespit edilememiştir. Mahkemece alınan üç adet bilirkişi raporu bu hususta birbiriyle çelişkili olduğu gibi, alınan en eski tarihli bilirkişi raporunda davacı şirketin borca batık olmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece bu durumda konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, TTK’nın 376. maddesi de göz önüne alınarak davacı şirketin kaydi değerleri dışında aktif ve pasifinin reel değerlerinin tespit edilmek suretiyle, davacı şirketin bilançosunun borca batık olup olmadığı kesin olarak belirlenmeli, bu belirlemelere göre davacı şirket borca batık halde ise bu kez de iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı, projenin uygulanması halinde şirketin borca batıklıktan kurtulup kurtulamayacağı belirlenmelidir” şeklindeki uygulaması dikkate alındığında üç adet bilirkişi raporunun birbiriyle çelişkili olduğunda kabul olunduğu gözetilerek yeni bilirkişi kurulundan rapor alınması uygun görülmüştür. (Yine aynı yönde Yargıtay 23.HD 2013/1502E. 2015/2546K.sayılı kararı)
Mahkememizce bu amaçla atanan bilirkişi kurulu 08/05/2023 hazırlamış olduğu raporda ise “müflis şirketin 10.03.2014 tarihinde tescil edilen ve …tarih … no.lu TTSG’de ilan edilen genel kurul kararı ile davacı …’in üç yıl süre ile “Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olmasına karar verildiği, müflis şirketin en son 07.10.2016 tarihinde tescil edilen ve 13.10.2016 tarih … no.lu TTSG’de ilan edilen olağanüstü genel kurul kararı ile davacı …’in üç yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olmasına karar verildiği, davacı …’in müflis şirket ortağı olmadığı, müflis şirketin yönetim kurulunda görev yaptığı, 14.03.2014 tarih … no.lu TTSG‘de ilan edilen genel kurulu kararı ile davacı …’in 3 yıl süre ile yönetim kurulu başkan yardımcısı, 13.10.2016 tarih … no.lu TTSG‘de ilan edilen olağanüstü genel kurulu kararı ile davacı …’in 3 yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olarak seçildiği, davacı tarafından sunulan dekontlar:
davacı tarafından mavi klasör içinde 148 adet ödeme belgesinin sunulmuş olduğu, ödeme belgeleri incelendiğinde bir kısmının mükerrer olarak sunulmuş olduğu tespit edildiği, davacı tarafından dosyaya suretleri sunulmuş olan banka ödeme dekontlarına göre,
davacı ve bazı dava dışı kişiler tarafından davalı müflis şirketin banka hesaplarına bir kısım paralar yatırıldığı ve çekildiği, bu dekontların detaylarının belirtildiği, müflis şirketin ticari defterlerinin önceki bilirkişilerce detaylı bir şekilde incelenmiş olup bu nedenle tekrar incelenmediği, davacı tarafından sunulan bir kısım dekontların müflis şirkete ait ticari defterlerde “ortaklar cari hesabına” işlenmiş olduğu, bu hesabın yıl detayı müflis şirkete ait 2014 – 2015 yıllarına ait ticari defterlerin önceki bilirkişi raporlarında incelenmediği, bunun sebebi olarak da iflas tarihinden üç yıl öncesine ait ticari defterlerin iflas idaresinde bulunduğu (2016, 2017 ve 2018 yılları ticari defterleri) ancak bunun öncesine ait ticari defterlerin iflas idaresinde bulunmaması, sunulan dekontlar incelendiğinde, rapor içinde detayları arz edilen 2014 ve 2015 yıllarına ait ödemelerin müflis şirkete ait ticari defterlerinde kayıtlı olup/olmadığı açısından yapılan incelemede noktasında bu defterlerin iflas idaresinde bulunmadığı, sunulmadığı, bu nedenle bu yöne ilişkin incelemenin yapılamadığı, müflis şirkete ait 2016 yılı ticari defterlerin incelenmesi: müflis şirkete ait 2016 yılı ticari defterler incelendiğinde; müflis şirketin ortaklar cari hesabını torba hesap olarak kullanmış olduğu, bir başka ifadeyle yönetimin ve ortakların tamamını tek hesapta takip edildiği, söz konusu hesabın açılış bakiyesinin (yani 2015 yılından devir bakiyesinin) 15.000,00 TL olduğu, 2016 yılı içinde 1.469.772,19TL tutarında ortakları alacaklandırıcı, 19.772,19 TL tutarında ortakları borçlandırıcı kayıtların atıldığı ve hesabın 31.12.2016 tarihi itibariyle 1.465.000,00 TL tutarında alacak bakiyesi verdiği, söz konusu hesabın defterlere yansıması aşağıdaki tabloda belirtildiği, davacı tarafından sunulan dekontlardan sadece detayı arz edilen 1.086.000,00 TL tutarındaki ödemenin müflis şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, 331.01.001 no.lu hesap incelendiğinde; 2017 yılı açılış bakiyesinin (yani 2016 yılından devir tutarının) 1.465.000,00 TL olduğu, 2017 yılı içinde 131.506,71 TL tutarında ortakları alacaklandırıcı, 826.994,53TL tutarında ortakları borçlandırıcı kayıtların atıldığı ve 31.12.2017 tarihi itibariyle 769.512,18 TL tutarında alacak bakiyesi verdiği, söz konusu hesabın defterlere yansımasının belirtildiği gibi olduğu, 331.01.001 nolu hesabın torba hesabı olduğu, davacı tarafından sunulan dekontların bu hesapta kayıtlı olmadığı, 331.01.002 no.lu hesap incelendiğinde; 2017 yılı açılış bakiyesinin yani 2016 yılından devir tutarının bulunmadığı, 2017 yılı içinde 1.907.710,32 TL tutarında …’i alacaklandırıcı, 23.500,00 TL tutarında …’i borçlandırıcı kayıtların atıldığı ve 31.12.2017 tarihi itibariyle 1.884.210,32 TL tutarında alacak bakiyesi verdiği hesabın defterlere yansımasının tabloda belirtildiği, 331.01.002 nolu hesap adı … olarak belirtildiği, davacı tarafından sunulan dekontlardan sadece detayı arz edilen 285.900,00 TL tutarındaki ödemenin müflis şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, diğer ödemelere ilişkin ve ayrıca işçi maaşlarından yapılan virman kaydına ilişkin ise davacı tarafından herhangi bir belge ibrazında bulunulmadığı, müflis şirkete ait 2018 yılı ticari defterler incelendiğinde; müflis şirket’in ortaklar cari hesabını 331.01.002 no.lu hesapta takip ettiği, söz konusu hesabın açılış bakiyesinin (yani 2017 yılından devir bakiyesinin) 1.884.210,32 TL olduğu, 2018 yılı içinde 800.829,20 TL tutarında ortakları alacaklandırıcı, 483.118,75 TL tutarında ortakları borçlandırıcı kayıtların atıldığı ve 31.12.2018 tarihi itibariyle 2.201.920,77 TL tutarında alacak bakiyesi verdiği tespit edilmiş olup, söz konusu hesabın defterlere yansımasının tabloda belirtildiği, buna göre müflis şirket ticari defter kayıtlarında davacı aleyhine olan kayıtlar dikkate alınmasının gerektiği, ancak davacı lehine olan kayıtların ayrıca davacı tarafından belgelerle ispatının gerektiği, 331.01.001 no.lu hesapta yer alan alacaklandırıcı işlemlerden, ödeme belgesi sunulan 1.086.000 TL’nin hesaplamada dikkate alınması gerektiği, … no.lu hesapta yer alan alacaklandırıcı işlemlerden, ödeme belgesi sunulan
285.900 TL’nin hesaplamada dikkate alınması, 06/12/2015 tarihli 7.133,00 TL tutarlı, 22/09/2016 tarihli 7.000,00 TL ve 500,00 TL tutarlı olmak üzere 3 adet toplamda 14.633,00 TL tutarlı ödeme dekontlarından ödemelerin davacı tarafından yapıldığı tespit edilse de bu ödemelerin müflis şirket ticari defter kayıtlarında yer almadığı görüldüğünden dikkate alındığı, 331.01.001 no.lu hesap 2017 yılına kadar torba hesap olarak takip edildiği, 2017 itibariyle müflis şirketin ortaklar cari hesabını iki kodda takip edildiği, bu hesaplar 331.01.001 ve 331.01.002 hesaplandığı, 31.01.001 hesap torba hesabı olup 331.01.002 hesap davacı adına açıldığı, 331.01.001 hesap torba hesap, bir önceki yılın torba hesabının devamı olup bakiyesi daha sonra hiç değişmediği, 331.01.001 no.lu hesap torba hesap olduğundan, bu hesaptaki borçlandırıcı işlemlerin davacı için yapıldığı tespit edilemediği, ancak söz konusu hesap detaylandırıldığında mevcut alacaklandırıcı işlemler toplamının 1.616.278,89 TL olduğu, bu tutarın içinde davacı adına yapıldığı ispatlanan tutarın 1.086.000 TL olduğu, bu iki tutar arasındaki farkın 530.278,90 TL olduğunun hesaplandığı, o halde ispatlanamayan tutar olan 530.278,90 TL’nin, kimin adına yapıldığı tespit edilemeyen borçlandırıcı işlemden tenzil edilmesi gerektiği, tenzil akabinde borçlandırıcı işlem bakiyesinin 316.487,82 TL olacağı, bu tutarın ise davacı ödemesi olan 1.086.000 TL’den düşülmesi gerektiği, buna göre davacının alacağı 1.086.000 – 316.487,82 = 769.512,18 TL hesaplandığı, bu yönüyle birinci bilirkişi raporundaki görüşün benimsenmesi gerektiği, 331.01.002 no.lu hesabın davacı adına ayrıca takip edilen bir hesap olduğundan ve bu hesapta yapılan borçlandırıcı işlemlerin davacının bilgisi ve yetkisi dahilinde yapıldığını kabul etmek gerekeceği değerlendirildiğinden, 2017 için 23.500TL ve 2018 için 483.118,75 TL toplamı 506.618,75 TL’nin dikkate alınması gerektiği, davacı adına yapılan ödeme toplamının 1.371.900 TL olduğu, bu tutardan 316.487,82 TL ve 506.618,75 TL hesabı borçlandırıcı işlemin düşülmesi gerektiği, yapılan hesaplama neticesinde ise davacının 548.793,43 TL alacağının kayıt kabule konu olabileceği, iki rapor arasındaki çelişkinin raporumuz değerlendirme kısmında detaylı şekilde belirtildiği, ödemeler yönünde iki rapor arasında çelişkinin bulunmadığı ve ödenen tutarın 1.371.900 TL olduğu, raporlar arasındaki çelişkinin ticari defterlerde yer alan ortaklara borçlar hesabındaki borçlandırıcı işlemlerden kaynaklandığı, rapor içinde hesaplandığı üzere borçlandırıcı işlem tutarının toplamının 823.106,57
TL olduğu, davacı adına yapılan ödeme toplamının 1.371.900 TL olduğu, bu tutardan (316.487,82 TL + 506.618,75 TL =) 823.106,57 TL tutarındaki hesabı borçlandırıcı işlemin düşülmesi gerektiği, yapılan hesaplama neticesinde ise davacının 548.793,43 TL alacağının kayıt kabule konu olabileceği” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Söz konusu raporun sunulmasından sonra Mahkememizce oluşturulan ara karar göre ise “dava konusunun 126 sıra ve 127.sıraya ayrı ayrı kaydı gereken kayıt ve kabul davasına ilişkin olduğu anlaşılmakla, bilirkişi kurulunun 126.sıra ve 127.sıra açısından kaydı gereken miktar olup olmadığını ayrı ayrı belirtmesi, bilirkişi kurulunun 08/05/2023 tarihli raporunun 10.sayfasının 5-a maddesinde belirtilen 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerin kimde ve nerede olduğunun bir haftalık kesin süre içinde taraf vekillerince açıklanması halinde bu ticari defter ve kayıtların dahi incelenmek suretiyle kök raporda revize edilmesi gereken bir durum olup olmadığının ortaya konulması, özellikle 126 veya 127.sıradaki alacaklardan herhangi bir alacak bulunmadığının bildirilmesi durumunda bu yönde ortaya konulacak tespitin diğer bilirkişi kurullarının hazırlamış olduğu raporla aynı yönde olup olmadığının açıklanması, ayrıca adı geçen bilirkişi kurulu raporunun 16.sayfasının 4.maddesindeki 548.793,43-TL rakamının aynısının … tarafından ne şekilde tespit olunduğunu, aradaki farkın hangi nedenlerden kaynaklandığının yeniden açıklanması, amacıyla bilirkişi kurulunun iki hafta içinde ek raporunu sunmasına, (1)numaralı ara kararın icrası açısından müflis davalı şirketin 2014,2015 ticari defter ve kayıtlarının kimde ve nerede olduğunun müflis davalı şirketin en son yönetim kurulu başkanı olan davacı vekili tarafından bir haftalık kesin süre içinde açıklanmasına, aksi halde 2014 ve 2015 yılı ticari defter ve kayıtlarından inceleme yapılmasından vazgeçmiş sayılacağının bildirilmesine,” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu defa çelişkiyi giderici yönde rapor sunan bilirkişi kurulu 03/07/2023 tarihli raporlarında “davacının … sıra numaralı alacak kaydı yönünden talebinin mümkün olmadığı, … sıra numaralı alacak kaydı yönünden ise 548.793,43 TL alacağının kayıt kabule konu olabileceği, rapor tanzim tarihi itibariyle müflis şirkete ait 2014 ve 2015 yıllarına ait defterler ibraz edilmediğinden incelenemediği ve bu defterler yönünden kök rapordaki değişikliğe gidilmediği, …. sıra numarası ile yapılan alacak kaydına ilişkin kayıt kabule konu bir alacağın bulunmadığı hususunun … tarafından hazırlanan 27.05.2021 tarihli rapor ile aynı yönde olduğu, … tarafından hazırlanan nihai raporda davacının alacak kaydına konu edebileceği tutarın 1.031.912,18 TL olarak hesap ve tespit edildiği, sunulan kök raporda ise bu tutarın 548.793,43 TL olarak hesap ve tespit edildiği, buna göre iki rapor arasında (1.031.912,18 TL – 548.793,43 TL=) 483.118,75 TL tutar fark bulunduğu, bu farkın 331.01.002 no.lu hesabın davacı adına ayrıca takip edilen bir hesap olmasından ve bu hesapta yapılan borçlandırıcı işlemlerin davacının bilgisi ve yetkisi dahilinde yapıldığını kabul etmek gerekeceği değerlendirildiğinden 548.793,43 TL’nin davacı alacak tutarından tenzil edildiği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi kurulunun 03/07/2023 tarihli dilekçesini sunduğu, ancak bu ek rapordan önce davacı vekilinin 22/06/2023 tarihli dilekçesi ile açıklayıcı beyanda bulunduğu, davacı vekiline açıklama için süre verilmiş ise de sürenin yetersiz olduğu, esasen ara kararda verilen eksikliklerin dahi tamamlandığı, bu çerçevede yapılan açıklama çerçevesinde inceleme yapılması gerektiği Mahkememizce takdir edilmiştir. Buna göre Mahkememiz ara kararı gereğince SMMM bilirkişisine yeniden yerinde inceleme yetkisi tanınmış ve ek raporda eksiklik olup olmadığı noktasında bilirkişi görevlendirilmiştir.
Oluşturulan ara kararlar sonrası ise bu defa ek rapor sunan, daha önce çelişkiyi giderici rapor sunan son bilirkişi kurulu hazırladıkları 20/10/2023 tarihli ek raporda “davacının 2014-2015 yılı ticari defterlerinin incelenmesi yönünde yetki verilmesine rağmen davacı vekili tarafın beyanı uyarınca defterlerin bulunamaması nedeniyle 2014-2015 yılı ticari defterlerini incelemenin mümkün olmadığı, davacıya ait 2014-2015 yılları ticari defterleri incelenemediğinden ek rapordaki
herhangi bir değişikliğe gidilmediği” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Kaldı ki müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi sonrasında gerekli tüm ara kararlar oluşturulmuş, buna göre davalı müflis şirket ancak 2016-2017-2018 yılı ticari defter ve kayıtları incelemeye sunulabilmiştir. Nitekim … 3.İflas Müdürlüğünün 12/06/2023 tarihli yazıda “iflas tarihi itibariyle son üç yılın ticari defterlerinin mevcut olduğu (2018-2017-2016), önceki yıllara ilişkin ticari defterlerin müdürlükte bulunmadığı” açıkça belirtilmiştir. Bu haliyle adı geçen yıllara ait ticari defter ve kayıtların kimde ve nerede olduğu noktasında taraf vekillerine ayrıntılı süre ve imkan verildiği gibi iflas müdürlüğü nezdinde dahi araştırmalar tam ve eksiksiz yapılmıştır. Esasen davacı vekiline de bu konuda ek süre dahi verilmiştir. Ne var ki taraf vekillerince 2014 ve 2015 yılı ticari defterleri sunulmamış, tespit edilememiş ve somutlaştırılamamıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Mahkememizce 10/08/2020 tarihinden sonra alınan raporlarda, 27/06/2022 tarihli raporu hazırlayan üçüncü bilirkişi kurulunun raporu hiçbir şekilde gerekçeli ve denetime elverişli olmadığı açıkça ortada olup bu haliyle raporun herhangi bir yargısal değerlendirmeye esas alınabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Zaten gerek birinci bilirkişi kurulunun kök ve ek raporu gerek ikinci bilirkişi kurulunun kök raporu ve gerekse üç bilirkişi kurulu raporu arasındaki çelişkiyi giderici şekilde sunulan 08/05/2023 tarihli rapor içeriği gözetildiğinde dahi bu durum açıkça anlaşılabilmektedir.
10/08/2020 tarihinden sonra atanan birinci ve ikinci bilirkişi kurulu raporları dikkate alındığında, dekontlar içinde yer alan 06/12/2015 tarihli ve 7.133,00 TL bedelli, 22/09/2016 tarihli ve 7.000,00 TL bedelli ve 5.000,00 TL bedelli olmak üzere toplam 14.663,00 TL tutarlı dekontlar incelenen defterlerde tespit edilememiştir. Yine adı geçen her iki raporda ortaklara borçlar hesabında yer alan ödemeler yer almamıştır. Bu suretle adı geçen her iki raporda da davacı tarafından dekont ile belgelendirilmiş ödemeler dikkate alınmıştır ki bu itibarla adı geçen raporlar uyum içindedir. Ayrıca yine adı geçen bu raporlar davacının ödeme dekontlarıyla ispatladığı tutar ise sadece ve sadece 1.371.900,00 TL olarak belirtilmiştir.
10/08/2020 tarihinden sonra atanmış olan birinci bilirkişi kurulu raporunda ise 2016 yılındaki ortaklara borçlar hesabındaki borçlandırıcı işlem dikkate alınmış olup buna göre 1.086.000,00TL ödeme dikkate alınmıştır. Ne var ki bu raporda da belirtildiği üzere 1.086.000,00 TL ödeme tutarında bir miktarın hesapta kalmadığı, bu bedelin azaldığı ve nihayet 2017 yılının sonunda ise kalan hesap bakiyesi 769.512,18 TL olarak dikkate alınmıştır. İkinci bilirkişi kurulu ise 2016 yılındaki borçlandırıcı işlemleri hiç dikkati almamış ve sadece 1.086.000,00 TL olarak davacının alacaklı olduğunu hesaplamıştır.
Bu noktada üç bilirkişi kurulu raporu arasındaki çelişkiyi gideren 08/05/2023 tarihli son raporda mevcut alacaklandırıcı işlemler toplamını 1.616.278,89 TL olarak hesaplanmıştır. Elbette bu tutarın içinde davacı adına yapıldığı ispatlanan 1.086.000,00 TL olduğu ise yine muhasebesel açıdan tespit edilmiştir ki bu durumda adı geçen iki tutar arasındaki fark 530.278,90 TL’dir. Bu halde artık ispatlanamayan bedel durumundaki 530.278,90TL’nin kimin adına yapıldığı tespit edilemeyen bir borçlandırıcı işlem olduğu muhasebesel açıdan anlaşıldığından bu miktarın muhasebesel olarak tenzili gerekmektedir. Nitekim itibar olunan 08/05/2023 tarihli kök raporda da açıklandığı üzere bu tenzil sonucunda borçlandırıcı işlem bakiyesi 216.487,82 TL’dir. Sonuç olarak bu rakamın ise 1.086.000,00 TL’den mahsubu durumunda davacının alacağı 769.512,18 TL’dir. 10/08/2020 tarihinden sonra atanmış birinci bilirkişi kurulunun sunmuş olduğu raporda muhasebesel olarak saptanan rakam ile çelişkileri giderici 08/05/2023 tarihli son bilirkişi kurulu raporundaki rakam ile uyum içindedir. Ne var ki 331.01002 numaralı hesap davacı adına ayrıca takip olunan bir hesaptır. Bu borçlandırıcı işlemlerin davacı adına ve onun bilgisi ve yetkisi dahilinde oluşturulduğu 08/05/2023 tarihli bilirkişi kurulu raporuyla benimsenmiştir. Buna göre 2017 yılındaki 23.500,00 TL, 2018 yılında 483.118,75 TL toplamı ise 506.618,75 TL’dir.
Tüm bu muhasebesel incelemeler sonucunda ise davacı adına yapılan toplam ödeme tutarı 1.371.900,00 TL olmakla birlikte bu tutardan yukarıda açıklanan 316.487,82 TL ve 506.618,75 TL borçlandırıcı işlemin muhasebesel açıdan düşümü gerektiği, tüm bu düşümler sonucunda ise çelişkileri gideren 03/07/2023 tarihli ek raporda da açıklandığı üzere 126 sıra numaralı alacak kaydı gereken bir alacak miktarı bulunmadığı, esasen birinci bilirkişi kurulu raporunun dahi bu yönde olduğu, öte yandan dava konusu olan 127 sıra numaralı alacak kaydı yönünden ise kaydı gereken miktarın 548.793,43 TL olduğu, birinci bilirkişi kurulu raporunda da alacak kaydına konu olan miktarın çelişkiyi gideren bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere 1.031.912,18 TL olarak hesaplanmış olup iki rakam arasındaki tutar 483.118,75 TL tutardır. Buna göre çelişkiyi giderici bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere davacı adına ayrıca takip olunan ve açıklanan hesapta yapılan borçlandırıcı işlemlerin, davacının bilgisi ve yetkisi dahilinde olduğu benimsendiğinde ise yapılan tenzilat sonucunda … numaralı alacak kaydı yönünden kabulü gereken rakam 548.793,43 TL olarak saptanmış olmaktadır.
Açıklanan rapor içeriklerinden de anlaşılacağı üzere dava, davacının yönetim kurulu başkanı/yardımcısı olması nedeniyle şirket tüzel kişiliğine borç verdiği iddiasıyla alacağının kayıt ve kabulüne ilişkin olarak açılmıştır. Buna göre ve incelenen kayıtlar dikkate alındığında davalı … müflis şirket ortağı değil ise de müflis şirketin yönetim kurulunda görev alan kişi konumunda olduğu, 14/03/2014 tarihli sicil gazetesinde ilan olunan genel kurul kararı ile ve üç yıl süreyle görev yapmak üzere yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak atandığı, 13/10/2016 tarihi itibariyle sicil gazetesinde ilan olunan genel kurul kararı ile ise bu defa davacı …’in üç yıl süreyle yönetim kurulu başkanı seçildiği açıktır. Zaten davacının kayıt ve kabulüne konu olan miktarlar da bu döneme ilişkindir.
Bir ortak veya yöneticinin ortağı ve yöneticisi olduğu şirkete borç para vermesi, şirket yararına kendi parasını kullanarak harcamalar yapması, şirket harcamalarını kendi malvarlığından karşılaması ticari yaşamda olağan bir durumdur.Böyle bir durumda şirketin kendi malvarlığından harcama yapan ortak veya yöneticisine talepte bulunması halinde bunu ödemesi gerekmektedir.Hukuk düzeninin şirketlere şirkette pay sahibi olan ortaklarından ayrı bir kişilik tanımış olmasının sonucu olarak şirketler ortaklarından ayrı bir malvarlığına, gelirlere, giderlere, hak ve borçlara sahiptir.Şirketlerin hak, alacak ve borçlarının saptanmasında esas alınan temel belgeler ise şirket kayıtları olup, özellikle şirket defterlerinde veya şirket yetkilileri tarafından düzenlenen kayıt ve belgelerde yazılı bulunan bir borcun şirket tarafından benimsendiği sonucuna varılarak şirketin bunu ödemekle yükümlü olduğu kabul edilir.Özellikle üçüncü kişilere karşı olan borçların tespitinde şirket defter ve kayıtlarında geçen şirket aleyhine olan hususlar bu bakımdan büyük önem taşımakta olup, yasal olarak da bu kayıtlara hukuki sonuçlar bağlanmıştır. Ancak, bir şirketin somut olayda olduğu üzere yöneticisi ve yetkilileri gibi şirketin defter ve kayıtlarını kendi elinde bulunduran, bunları düzenlenme, takip ve denetim yetkisi olan, defterlere kendi yararlarına kayıt yapması veya kendi yararlarına şirket zararına bir belge oluşturması çok kolay olan bu kişilerin yani somut olayda olduğu üzere davacı …’in, yine somut olayda olduğu gibi şirketten kayıt kabule konu olan, borç olarak verdiğini iddia ettiği miktarların iflas masasına kaydını talep etmesi halinde bu hususta sadece soyut olarak şirket kayıtlarına dayanması, kendisine yarar sağlayan şirket kayıtları uyarınca istemde bulunması halinde şirket kayıtları dayanak alınarak davacı …’in talebi haklı bir talep olarak kabul edilemez. Bu durumda, davacı …’in şirketteki konumu karşısında, kayıt kabule konu olan alacak yönünden sadece şirket kayıtları değil, böyle bir kayda dayanak oluşturan bilgi, belge ve makbuzların da ortaya konulması suretiyle kaydın dayanağının geçerli bir şekilde ispat edilmesi, soyut kaydın somut ve geçerli delillere dayandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde, somut delillerle desteklenmeyen veya yapılan genel kurullarda açıkça tartışılarak kabul edilmemiş bir kayda dayanarak şirketten davacının karşı alacak iddiasında bulunabilmesi hukuken haklı bir talep olarak kabul edilemez. (Yargıtay 11.HD 2010/826E. 2012/388K.sayılı kararından alıntı yapılmıştır.)
Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı esastır. Buna göre davacının yönetim kurulu başkan yardımcısı ve yönetim kurulu başkanı olduğu dönemler dikkate alındığında mevcut sıfatı ve şirketle olan bağı karşısında bu dönem içindeki davacı aleyhine oluşturulan kayıtların, davacı gerçek kişiyi bağlayacağı Mahkememizce kabul edilmiştir. Her ne kadar davacı gerçek kişi ile davacı şirket tüzel kişiliği kişiler hukuku kapsamında birbirlerinden bağımsız olsa da somut olayda davacının bu şirket kayıtlarıyla bağlı olmadığını ileri sürmesi bir anlamda çelişkili davranış yasağına (venire factum de propium) aykırı) hareket etmesi sonucunu dahi doğuracaktır. Bu çerçevede hazırlanan ve Mahkememizce bu nedenle itibar olunan 08/05/2023 tarihli kök ve 03/07/2023 tarihli ek rapor somut olaya uygun, uyuşmazlık konularını tek tek ele alan, gerekçeli, denetime elverişli niteliktedir.
Buna göre Mahkememizce itibar olunan ve 10/08/2020 tarihinden sonra alınan üç farklı bilirkişi kurulu raporundaki arasındaki çelişkiyi giderici nitelikteki 08/05/2023 tarihli kök rapor ve akabinde sunulan 03/07/2023 tarihinde sunulan ek rapor, yukarıda açıklanan gerekçe ile uyumlu şekilde hazırlanmıştır. Buna göre Mahkememizce itibar olunan bu raporda da saptandığı üzere müflis şirketin, davacının şirketin yönetim kurulunda görev aldığı dönem içinde, mevcut ticari defterlerde ve diğer raporlarda incelenen tüm kayıtların davacının açıklanan görevinin devam ettiği dönemlerde yapıldığı, bu şartlarda davacının bilgisi ve yetkisi dahilinde bu kayıtların gerçekleştiği, bu nedenle müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarındaki davacı aleyhine kayıtların dikkate alınması gerektiği, buna mukabil davacı lehine olan kayıtların ise belgelerle ispatı gerektiği açıkça ortaya konulmuştur. Zaten Mahkememizce itibar olunan son kök ve ek bilirkişi kurulu raporunda da, müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarında ve alacak talebine esas bulunan yıllar itibariyle davacı aleyhine kayıtların dikkate alınması, buna mukabil davacı tarafından belgelerle ispatlanamayan hususların ise dikkate alınmaması söz konusu olmuştur. Bu gerekçelerle çelişkiyi giderici nitelikte olan ve bu amaçla atanan 08/05/2023 tarihli bilirkişi kurulunun kök, ayrıca 03/07/2023 tarihli ek raporuna itibar edilmiştir.
Mahkememizce irdelenen bu hususlar ve açıklanan gerekçe karşısında davacı vekilinin dayanmış olduğu uzman görüşüne dahi itibar olunabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Zira uzman görüşünde, davacı aleyhine olan müflis şirket kayıtlarının davacıyı muhasebesel açıdan bağlayıcılığı dikkate alınmadığı gibi davacının ödediğini iddia etmiş olduğu miktarlar açısından ödemeyi tevsik edici somut ve açık belgelerin var olması gerektiği hususu ise dikkate alınmamıştır. Bu yönüyle Mahkememizce itibar olunan ve çelişkiyi giderici 08/05/2023 tarihli kök ve ek 03/07/2023 tarihli ek rapora aykırı uzman kişi görüşüne dahi itibar edilememiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacını davasının kısmen kabulüne, davacının 126 sıra numaralı alacak kayıt talebine konu olan 1.587.179,37-TL alacak ile ilgili masaya kayıt ve kabul talebinin reddine, davacının 127 sıra numaralı alacak kayıt talebine konu olan miktarın ise sadece 548.793,43-TL kısmının … 3.iflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacını davasının kısmen kabulüne,
Davacının … sıra numaralı alacak kayıt talebine konu olan 1.587.179,37-TL alacak ile ilgili masaya kayıt ve kabul talebinin reddine,
Davacının … sıra numaralı alacak kayıt talebine konu olan miktarın ise sadece 548.793,43-TL kısmının … 3.iflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 44,40TL harcın mahsup edilerek 225,45‬‬TL bakiye ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından harcanan 357,00TL tebligat posta masrafı, 44,40 TL başvuru harcı, 25.750,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 26.151,40‬ TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%12) 3.138,16 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Dava kısmen kabul edildiğinden ve davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Dava kısmen red edildiğinden ve davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalı vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …