Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/207 E. 2021/421 K. 11.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/207
KARAR NO : 2021/421

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 12/04/2019
KARAR TARİHİ : 11/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; borçlu şirket hakkında … 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin …E.sayılı dosyasından verilen iflas kararı üzerine açılan … iflas sayılı dosyaya kayıt yaptırmak üzere 20.02.2018 tarihli dilekçe ile masaya müracaat edildiğini, … 8.İcra Müdürlüğünün …E(Eski …E.)sayılı dosyasından 189.596,35TL, … 8.İcra Müdürlüğünün …E(Eski …E.)sayılı dosyasından 305.122,27TL, … 8.İcra Müdürlüğünün …E (Eski … E.) sayılı dosyasından 101.692,90TL, … 8.İcra Müdürlüğünün …E.(Eski …E.) sayılı dosyasından 143.576,38TL, … 8.İcra Müdürlüğünün …E(Eski … E.) sayılı dosyasından 189.656,27TL, … 8.İcra Müdürlüğünün …E. (Eski …E.) sayılı dosyasından 76.394,15TL, … 8.İcra Müdürlüğünün …E (Eski …E.) sayılı dosyasından 99.309,25TL, … 8.İcra Müdürlüğünün …E.(Eski …E.)sayılı dosyasından 127.057,89TL olmak üzere toplam; 1.232.335,46TL alacak için iflas masasına kayıt için müracaat edildiğini, ilgili icra müdürlüklerinden alınan 12.06.2013 iflas tarihi itibarıyla kapak hesapları ve de derkenarların dilekçe ekinde sunulduğu, iflas masasına kaydın yapılmasını talep ettikleri sekiz adet icra dosyasının müstenidi çek olduğunu, bu çekler yönünden başlatılan takiplerin tamamının kesinleşmiş alacaklar olduğunu, … İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyasına sekiz adet icra dosyasından dolayı yapılan kayıt talebini red eden iflas idaresinin 20.03.2019 tarih ve de 1757 sayılı kararının kaldırılmasını, iş bu dilekçede yazılı sekiz adet icra dosyasının iflas tarihi itibarıyla hesaplanan alacak miktarı toplamı olan 1.232.335,46TL alacak için iflas masasına kaydının yapılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesi ile davanın süresi içinde açılmadığını, müflis şirket ticari defter ve kayıtları ile alacaklı olduğunu beyan edenlerin alacağın varlığına delil teşkil eden evrakın, davacı şirketin taleplerinin yargılamayı gerektirdiğini, ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmadığını, şirket defterlerinin TTK.m.83 hükmü gereği sahipleri lehine delil olamayacağını, faiz oranı ve miktarı ile ayrıca asıl alacak miktarının tarafların kayıt, defter ve belgeleri incelendikten sonra 12/06/2013 iflas tarihi itibariyle tahsil harcından muaf olacak şekilde bilirkişi tarafından tespit edilmesi gerektiğini, tüm tebligatların iflas idare memurlarına tebliğ edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davanın süresi içinde açılıp açılmadığı, dayanak icra dosyasının tarafları ve takibe konu çeklerin içeriği gözetildiğinde bu çeklerin davacının, dava dışı … A.Ş. ve müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarında ne şekilde gözüktüğü, bu çeklerle ilgili tarafların lehine veya aleyhine kayıt olup olmadığı, iflas tarihi itibariyle masaya kaydı gereken alacak var ise miktarın ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olduğu, bu çerçevede iflas müdürlüğünün red kararının 20/03/2019, tebliğ tarihinin 29/03/2019 olduğu, geç kayıt nedeniyle iflas memurlarının da ek ilan cetveli düzenlediklerini, davanın süresi içinde açıldığı tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki dava İİK. 235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede iflas dairesi olup, somut olayda ise iflas idare memurları tarafından masa temsil olunmaktadır. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan konusunda ehil bilirkişi kurulu hazırlamış oldukları 03/07/2020 tarihli kök raporda “dava dışı faktoring şirketi ile davalı müflis şirket arasında 07/01/2006 tarih, … numaralı, 3.500.000,00 TL limitli faktoring sözleşmesinin yapıldığı, müflis şirketin faturaya dayalı ve davaya konu olan 8 adet müşterilerinden aldığı çek/faturaları 5 adet değişik tarihli alacak bildirim formu ile faktoring sözleşmesi ve yasaya uygun olarak faktoring şirketine devrettiği, müflis şirket ile dava dışı şirketler arasında mal veya hizmet alım/satışından kaynaklanan bir ticari ilişki bulunduğu, dava dışı faktoring şirketi ile aralarındaki faktoring sözleşmesi gereğince kayıt kabule konu olan 485.500,00 TL tutarlı alacağın temlik edildiği ve dava dışı faktoring şirketinin davalı müflis şirketten faktoring ilişkisinden doğan fatura temliki nedeniyle ticari defterlerinde kayıtlı 1.771.857,90 TL alacaklı olduğu, dava açma süresinin İİK 223.maddesi gereğince tebliğinden itibaren başlayacağı, bu nedenle davanın süresinde açılmış olduğu, çeke dayalı yapılmış ve müflis yönünden kesinleşmiş icra takiplerine dayalı 1.232.335,46 TL alacak talebinde karşılık, alacaklı şirketin 12/06/2013 iflas tarihi itibariyle, temlik alacaklısı sıfatıyla iflas masasına 1.013.904,33 TL kayıt yaptırılabileceği, mahkemenin ara kararı gereğince davalı müflis şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına ilişkin karar oluşturulmuş ise de müflis şirketin ticari defter kayıtlarının inceleme yeri hakkında dosyada bir beyan olmadığı ve defterlerin de nerede olduğu konusunda herhangi bir tespit yapılamadığından incelenemediği” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişi kurulu raporunun taraf vekillerine tebliğ olunması ve kök rapora karşı beyanların alınması sonrası müflis davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde gerekli incelemenin mahallinde yapılmasının gerekmesi nedeniyle müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarının yerinde incelenmesi için yeniden ara karar oluşturulmuş, konuyla ilgili yerinde inceleme yapılacağı gün ve saat müflis şirketi temsilen iflas idare memurlarına ayrı ayrı tebliğ olunmuştur.
Mahkememizce alınan birinci bilirkişi kurulunun kök raporunda taraf şirketler yönünden gerekli incelemeler yapılmış olsa da dava konusu alacağın temlik ilişkisinden kaynaklanmakta olduğu anlaşılmakla, “takibe konu olan kambiyo senetlerinin ibraz olunduğu tarihler itibari ile 10/10/2006 tarihli ve 26315 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik Hükümlerinin yürürlükte bulunduğununun dikkate alınması, bu Yönetmeliğin 22.maddesine göre ise faktoring şirketlerinin kambiyo senetlerine bağlı bir alacağı ciro yolu ile alabilmesi için fatura ile tevsik zorunluluğunun bulunması karşısında faturaya bağlanmamış bir alacağın kambiyo senedi yolu ile ciro edilmek sureti ile faktoring şirketleri tarafından alınamayacağının dikkate alınması, adı geçen Yönetmelik hükümlerine göre faktoring şirketleri tarafından kambiyo senetlerinin ciro yolu ile alınabilmesi için fatura ile tevsik zorunluluğu karşısında, takip konusu yapılan çeklerin her biri ile ilgili faturanın dosyaya ibraz olunmasa dahi dava dışı … A.Ş ile müflis … A.Ş’ nin ilgili yıllara ait tüm ticari defter ve dayanaklarının bu açıdan tek tek incelenmesi ve karşılaştırılması, bu şekilde mahkememizin 06/02/2020 tarihli duruşmanın 3 numaralı ara kararında ayrıntılı olarak belirtilen inceleme konuları çerçevesinde gerekli incelemenin bu şekilde ve karşılaştırılmalı yapılması, yine takibe konu çeklerin dava dışı … A.Ş nin ilgili ticari defter ve kayıtlarında olup olmadığının mutlak suret ile irdelenmesi, dava dışı … A.Ş’nin yapılan temlik sonucunda müflis şirkete takip konusu edilen alacak tutarları ve çekler nedeni ile müflis şirkete ödeme yaptığına dair dava dışı … A.Ş ve Müflis … A.Ş’ nin ilgili yıllara ait ticari defter ve kayıtlarında lehe ve aleyhe veri olup olmadığının dahi karşılaştırılmalı şekilde irdelenmesi, buna göre müflis davalı şirket lehine takip konusu belgeler nedeni ile ödeme yapıldığına dair müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarında dosyamız tarafları lehine ve tarafları bağlayıcı dayanak kayıt olup olmadığının dahi irdelenmesi, kayıt kabule esas olan tüm alacak miktarlarının ve çeklerin dava dışı ve davacı şirketin kayıtları ve somutlaştırılan belgeler çerçevesinde faktoring sözleşmesine konu olup olmadığı, konu olmuş ise müflis şirkete takip konusu borç miktarının ne şekilde ödendiğine dair yukarıda belirtilen şekilde ilgili defter ve kayıtların incelenmesi, yine dava dışı … A.Ş nin defter kayıtlarının incelenmesi sonrasında iflas tarihi açıkça yazılmak sureti ile gerekli faiz hesabının yapılması, buna göre gerek önceki inceleme ara kararı gerek mahkememizce oluşturulan son ara karar çerçevesinde bilirkişilerin bu davanın geç kayda dayalı olarak süresi içinde dava açılıp açılmadığına dair kayıtlar üzerinde de durmak sureti ile raporlarını hazırlamaları, sonuç olarak belirtilen görevlendirme konuları ve müflis şirket temsilcisinin mahkememiz ara kararına göre kısmen dar kapsamlı olan 05/08/2020 tarihli itiraz dilekçesinde belirtilen hususlar çerçevesinde gerekçeli ve denetime elverişli ek raporlarını sunmaları” için ara karar oluşturulmuştur.
Esasen davacı temlik sözleşmesine dayalı olarak kayıt kabul talebinde bulunmuş olmakla Yargıtay uygulaması gereği dava dışı olan ve alacağını temlik eden şirketin defter ve kayıtlarının mutlaka incelenmesi, dava dışı finansal şirketin defter ve kayıtlarında müflis davalı şirkete dava dilekçesinde belirtilen icra dosyalarına konu olan çekler nedeniyle ödeme yapılıp yapılmadığı, ödeme yapıldığına dair vesaik olup olmadığı, bu suretle dava dışı şirketin dosyamız davacısına devredilebilir bir hakkının bulunup bulunmadığının mutlak suretle araştırılması gerekmektedir. Bu nedenle bu yöne ilişkin kök bilirkişi raporundaki eksiklik yukarıda belirtilen ara karar ile giderilmeye çalışılmıştır.
Bu defa mahkememizce belirtilen inceleme konuları çerçevesinde görevlendirilen bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 01/03/2021 tarihli birinci ek raporunda bu defa dava dışı faktoring şirketinin defter ve kayıtlarını dava dışı şirket adresinde ayrıntılı olarak incelemiş, bu noktada dayanak belgeleri ve özellikle faktoring sözleşmesini rapora eklenmiştir. Birinci bilirkişi kurlunun 01/03/2021 tarihli raporunda “dava dışı temlik eden faktoring şirketi ile davalı müflis şirket arasında 07/01/2006 tarih, … numaralı, 3.500.000,00 TL limitli faktoring sözleşmesinin yapıldığı, müflis şirketin faturaya dayalı ve davaya konu olan 8 ayrı icra takip dosyasına konu müşterilerinden aldığı çek/faturaları 5 adet değişik tarihli alacak bildirim formu ile faktoring sözleşmesi ve yasaya uygun olarak 485.500,00 TL tutarlı çekleri fatura karşılığı faktoring şirketine devrettiği, çeke dayalı yapılmış icra takiplerine dayalı 1.232.405,46 TL alacak talebinde karşılık, alacaklı şirketin 12/06/2013 iflas tarihi itibariyle, temlik alacaklısı sıfatıyla iflas masasına 692.697,98 TL kayıt yaptırılabileceği, tabloda gösterilen ve ayrıntısı inceleme bölümde açıklanan temlik eden dava dışı faktoring şirketinin her biri 75.000,00 TL bedelli 2 adet çeki Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22/2.maddesine uygun olarak alınmadığı ve bu iki adet çekin keşidecileri yönünden mahkeme kararı ile iptallerine karar verilmiş olduğundan kayıt kabulünün talep edilemeyeceği, ancak tamamen mahkemenin takdirlerinde olmak üzere Yönetmeliğin 22/2.maddesine göre uygun alınmayan çekler ile ilgili kesinleşmiş mahkeme kararlarının sadece çek keşidecileri yönünden talep edilemeyeceği, temlik eden dava dışı şirket yönünden talep edilebileceği hakkında karar ittihazı halinde de davacının 999.919,68 TL’nin kayıt kabulünün yapılması” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 01/03/2021 tarihli ek raporda müflis davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması noktasında ara karar oluşturulduğu, bu çerçevede mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun davalı şirket vekili ile iletişime geçtiği, müflis davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi için ticari defterlerinin bulunduğu fabrika kapısı önüne kadar geldiği, davalı iflas idare memurlarının yerinde inceleme gün ve saatini bildiği halde grev yapılan yerde gerekli önlem ve tedbirleri almadığı, bilirkişinin üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiği, ancak fiili nedenlerle bu incelemenin yapılmasında imkansızlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Mevcut durum üzerine bilirkişi kurulunun müflis davalı şirketin ticari defterlerini fiilen ve fiziken incelenmesinin imkansızlık bulunduğu anlaşılmakla bu defa 25/03/2020 tarihli ara karar ile bilirkişiye verilen yerinde inceleme yetkisi sona erdirilmiş, bu defa müflis şirketin dayanak tüm defter ve kayıtları ile diğer evrak ve açıklanan evrakların 12/04/2020 günü saat 14:00 itibariyle mahkememize kaleminde hazır etmesi gerektiği, HMK m.220 ve m.222 hükümlerine uygun olarak müflis şirketi temsilen iflas idare memurlarına tek tek ve ayrı ayrı ihtar olunduğu, yapılan bu ihtarata rağmen müflis şirketin ara kararda ayrıntılı olarak belirtilen belge asıllarını veya 6100 sayılı HMK m.121 hükmüne kıyasen belge örneklerinin dahi sunmadığı, bu konuya ilişkin herhangi bir mazeret açıklamadığı, bu suretle HMK m.220 ve m.222 hükmü gereğinin icra olunmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim bilirkişi kurulu 15/05/2021 tarihli ek raporlarında da mahkememizce oluşturulan ara karar rağmen müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmediği, inceleme günü herhangi bir belge sunmadığı, bu nedenle inceleme yapılamadığı hususunu açıklamışlar, 2.ek raporları için herhangi bir hesaplamaya veya araştırma yapmamışlardır. Bilirkişilerin yaptığı bir hesaplama ve teknik görüş mevcut olmadığından 2.ek rapor ile yeniden ve 3.defa süre verilmesi de germemektedir. Netice itibariyle bilirkişiler uyuşmazlığın çözümüne ilişkin teknik oy ve görüş açıklamamıştır.
Kaldı ki davacının alacaklı olup olmadığının araştırılması için esas olan dava dışı temlik eden şirket ile davalı arasındaki temel ilişkidir. Davacı, dava dışı şirketten ancak dava dışı şirket lehine doğmuş alacakları devir alabilecektir. Bir başka deyişle dava dışı şirketin sahip olduğu haklardan fazlasının devir sözleşmesinin niteliği gereği davacıya devri zaten mümkün değildir. Bu noktada dava dışı şirket ile davalı şirket arasındaki temel alt ilişkiye göre dava dışı şirket lehine, davalı şirket aleyhine borcun doğup doğmadığı, borç doğacak ise hangi tutarda bu borcun doğacağı noktasında dava dışı şirket ile davalı şirket arasındaki ilişkiyi düzenleyen faktoring sözleşmesi hükümleri mutlak suretle dikkate alınmak zorundadır. Dava dışı temlik alan şirket ile müflis davalı şirket arasında yapılan 07/11/2006 tarihli sözleşmenin 65.maddesine göre bu sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili faktoring şirketinin belge ve kayıtlarının münhasır, yegâne geçerli delil teşkil edeceği, müşterinin hesap ekstrelerine ilişkin hüküm uyarınca vaki itiraz olsa bile yukarıda açıklanan hükmün uygulanmasına engel bir hal olmadığı açıkça düzenlenmiştir.
Nitekim emsal Yargıtay uygulamasında da “Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının kayıtlarının münhasır delil sözleşmesi uyarınca esas alınması gerektiği, müflis şirketin defter ve kayıtlarını iflas idaresine tevdi etmemesi nedeniyle müflis şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılamadığı, bilirkişi kök ve ek raporlarında saptanan miktar dikkate alınarak, 2.043.772.-TL.nin iflas masasına kayıt ve kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı iflas idaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı iflas idaresi vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına” (Yargıtay 19. HD. 2011/1056E. 2011/5384K.sayılı ilamı) dair karar verildiği, bu suretle faktoring sözleşmesinin düzenlendiği tarihte Yönetmelik hükümlerine göre faktoring şirketinin münhasır delil sözleşmesi uyarınca dava dışı şirket ile davalı şirket arasında alacağın var olup olmadığı noktasında müflis davalı şirketinin ticari defterlerinin incelenmemesinin dahi eksiklik teşkil etmediği, buna göre müflis şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasa dahi dava dışı temlik alan şirketin davacıya temlik ettiği alacak tutarının sadece ve bu tutarda incelenmesinin yeterli olduğu dahi kabul edilmiştir.
Kaldı ki HMK m.218 hükmü istisnai hüküm niteliğinde olup bu hükmün uygulanması mahkemenin takdirinde olup tanınan tüm usuli imkanlara rağmen bu imkanın gereğinin yerine getirilmemesi durumunda günümüz koşulları içerisinde bu defter ve kayıtların mahkemeye getirilmesindeki zorluktan ziyade defter ve kayıtların yerinde incelenmesinin büyük zorluk hatta fiili imkânsızlık teşkil ettiği takdir olunmuştur. Ne var ki tüm ara kararlara rağmen gerekli inceleme açıklandığı şekilde icra edilmediği gibi yukarıda atıf yapılan Yargıtay uygulaması da dikkate alındığında bu noktada herhangi bir usuli eksikliğin bulunmadığı, davalının imzaladığı faktoring sözleşmesi ile zaten bağlı olduğu değerlendirilmiştir.
Zaten davalı ticari defter ve kayıtları bu noktada içerik olarak ne olursa olsun davacı lehine doğan hakkı ortadan kaldıramayacaktır. Kaldı ki HMK m.220 ve m.222 hükümleri gereği de tüm iflas idare memurlarına da gerekli tüm ihtaratlar dahi yapıldığından usuli sonuçlarına davalı katlanacaktır.
Bilirkişi kurulunun mahkememizce oluşturulan ara karar içeriğine uygun olarak hazırlamış olduğu 01/03/2020 tarihli raporda dava dışı şirketin, temlik tarihi itibariyle doğan asıl alacak miktarının ne olduğu, bu noktada davacının müflis davalı şirkete ödeme yapıp yapmadığı, hangi tutarda ve ne kadar ödeme yaptığı, alacağın dayandığı sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri dikkate alındığında dava dışı temlik eden şirketin Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde çekleri alıp almadığı ve buna göre dava dışı temlik eden şirketin temlike konu alacak miktarının ne olduğu ayrıntılı olarak araştırılmıştır. Bu çerçevede dava dışı temlik eden şirketin usulüne uygun olarak doğan alacak miktarı gerekli kalemler tek tek dikkate alınarak hesaplanmıştır. Buna göre bilirkişi kurulu iflas tarihi itibariyle yapmış olduğu araştırmada ve usulüne uygun olarak dayanak icra dosyalarıyla ilgili ve iflas tarihi itibariyle işlemiş faizin, icra vekalet ücretini, çek tazminatını, komisyon bedelini tek tek dikkate almış, yine usulüne uygun olarak tahsil harcını dikkate almamıştır.
Bu çerçevede bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 01/03/2021 tarihli ek raporda açıklandığı üzere 75.000,00 TL bedelli ve iki adet çek yönünden ilgili icra dosyaları ile ilgili alacak miktarları kayıt kabul hesaplamasında mahkememizce hükmedilecek miktara dahil edilmemiştir.
Zira alacağın doğduğu tarihte yürürlükte olan düzenlemelere göre “kambiyo senedini ciro yoluyla devralan faktoring şirketi ile senedi devreden son ciranta arasında faktoring sözleşmesi bulunması gerekmektedir. Öte yandan senetteki alacağın son ciranta durumundaki müşteri ile ondan önceki ciranta durumundaki borçlu arasında mevcut olan bir mal veya hizmet satışından doğmuş olması gerekmektedir. Aksi halde Yönetmelik’in 22/2 ve yürürlük tarihine göre 6361 sayılı yasanın 9/2 maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiş olacağından faktoring şirketinin böyle bir senede dayanarak hak talep etmesi mümkün olmayacaktır. Somut olayda; dava konusu ve her biri 75.000,00 TL bedelli çekler ile ilgili dava dışı faktoring şirketinin açıklanan Yönetmelik hükümlerine uygun olmak üzere bu çekleri devir ve temlik aldığı ispatlanamamıştır.”(Yargıtay 19.HD 2014/7496E. 2014/10912K.sayılı ilamı) O halde dava dışı şirket lehine bu çekler nedeniyle alacak doğmadığından bu çeklere ilişkin icra takibi nedeniyle de davacı kayıt ve kabul talebinde bulunmamaz.
Bu saptamalara ilişkin mahkememiz heyetinin oy birliği içinde olduğu açıktır.
ANCAK KAYIT VE KABULE ESAS OLARAK BİLİRKİŞİ KURULUNUN BİLDİRDİĞİ 692.697,98 TL TUTARA KAYIT VE KABULE ESAS OLAN İCRA DOSYALARINDAKİ İCRA VEKALET ÜCRETİNİN DAHİL EDİLİP EDİLMEYECEĞİ NOKTASINDA MAHKEMEMİZ HÂKİMLERİ İLE BAŞKAN GÖRÜŞÜ ARASINDA FARKLI GÖRÜŞ ORTAYA ÇIKMIŞTIR.
Çoğunluk görüşüne göre:
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun Müflisin Borçlarının Muacceliyet Kesbetmesi başlıklı 195. maddesi “Borçlunun gayri taşınır mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur. Müflisin vadesi gelmemiş faizsiz borçlarından yıllık kanuni faiz hesabıyla iskonto yapılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargısal uygulamalara bakıldığında;
*Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/2703 Esas, 2016/5220 Karar sayılı ilamında:
“… İİK’nın 195. maddesi uyarınca, müflisin borçlarının iflas ile birlikte muaccel hale geleceği ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masraflarının asıl alacağa ekleneceği, bilirkişilerin işlemiş faiz hesabını doğru yaptığı, ancak yasal düzenlemenin aksine vekalet ücretini de asıl alacağa eklediğini, İİK’nın 195. maddesinde takip masrafları arasında vekalet ücreti ve tahsil harcına yer verilmediği, bu nedenle bilirkişilerin hesaba ekledikleri toplam 42.497.40 TL vekalet ücreti haricindeki 1.281.457,51 TL’nin sübuta erdiği gerekçesiyle, 1.281.457,51 TL alacağın Müflis …Tic. Ltd. Şti’nin iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı iflas idaresi vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA”,
*İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/3453 Esas, 2020/144 Karar sayılı ilamında:
“…Diğer yandan, davacının masaya yazdırılması gereken alacak kalemlerinin değerlendirilmesi gerekecektir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun yedinci babında iflasın hukuki neticeleri düzenlenmiştir. Yasanın 184. maddesi “ İflas Masası“, üst başlığı ise “Borçlunun Malları Hakkında İflasın Neticeleri “ dir. 193. maddesinde, “ Takibin durması ve düşmesi “ başlığı ile iflasın açılmasının, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle, teminat gösterilmesine İlişkin takipleri durduracağı, iflas kararının kesinleşmesi ile bu takiplerin düşeceği, iflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı birinci fıkradaki takiplerden hiçbirinin yapılamayacağı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere iflastan sonra da takip alacaklıları tarafından İflas masasına karşı devam edileceği, satış bedelinin 151’inci maddeye göre rehinli alacaklılara paylaştırılacağı, artan kısmın İflas masasına intikal edeceğine yer verilmiştir.” Alacaklıların Hakları Üzerine İflasın Tesirleri “ üst başlığı ile 195. maddede, “ Müflisin borçlarının muacceliyet kesbetmesi “ başlığı ile, borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılmasının müflisin borçlarını muaccel kılacağı, iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ve takip masraflarının anaya zammolunacağı ifade edilmiştir.
Somut olayın yasal düzenlemeler kapsamında değerlendirilmesi halinde, davacının İflas kararından önce müflise karşı başlatmış olduğu İcra takibinin İflas kararının kesinleşmesi ile düştüğü anlaşılmaktadır. Yani takip hükümsüz kalmıştır. Bu durumda fiilen yapılan takip masrafları haricinde, vekalet ücreti ve tahsil harcına karar verilemeyecektir. ( Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2001/7124 Esas, 2002/483 Karar ve 24.01.2002 tarihli emsal ilamda, “İİK .nun 195. maddesinde takip masraflarınında masaya kaydının istenebileceği hükme bağlanmış olup, vekalet ücreti ve tahsil harcı haricindeki diğer takip masraflarının masaya kabul edilmemesi isabetli değildir “ şeklinde belirtilmiş, emsal, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2016/2703 Esas, 2016/5220 Karar ve 30.11.2016 tarihli ilamında ise, ilk derece mahkemesi tarafından, “…İİK ‘nın 195. maddesi uyarınca, müflisin borçlarının İflas ile birlikte muaccel hale geleceği ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masraflarının asıl alacağa ekleneceği, bilirkişilerin işlemiş faiz hesabını doğru yaptığı ancak yasal düzenlemenin aksine vekalet ücretinin de asıl alacağa eklendiği İİK 195. maddesinde takip masrafları arasında vekalet ücreti ve tahsil harcına yer verilmediği bu nedenle bilirkişilerin hesaba ekledikleri ….TL vekalet ücreti haricindeki alacağın subuta erdiği gerekçesiyle…” bakiye kısmın müflisin İflas masasına kayıt kabulüne karar verildiği.“ şeklinde verilen karar özeti ilamda açıkça gösterilerek karar onanmıştır.
…toplam talep edilen, 266.696,55 TL den İcra takip dosyası için talep edilen 18.937,16 TL ‘ vekalet ücret alacağının mahsubu neticesinde 247.759,39 TL ) ve müflis şirketin İflas masasına kayıt kabulü gerekirken, yasa gereğince düştüğü kabul edilen İcra takip dosyası için hesaplanan vekalet ücreti alacağının da masaya kaydı yönünden karar tesisi isabetli olmamıştır…”
*İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/2096 Esas, 2020/1053 Karar sayılı ilamında:
“…İİK’nun 195. maddesi uyarınca, müflisin borçları iflas ile birlikte muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları asıl alacağa eklenir. Bununla birlikte anılan maddede takip masrafları arasında, tahsil harcı ile icra vekalet ücretine yer verilmiş değildir. Bu nedenle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 9.057,31 TL icra vekalet ücretinin de alacak olarak masaya kaydına karar verilmesi doğru olmamıştır.
Tüm dosya kapsamına göre; davacı alacağının İİK’nun 206/4. maddesi gereğince iflasın açılmasından önceki 1 yıl içinde tahakkuk etmediğinden 106.373,76 TL alacağın 1. sıraya kaydının mümkün olmadığı, İİK’nun 195. maddesinde icra vekalet ücretinin takip masrafları arasında sayılmadığı, 9.057,31 TL icra vekalet ücreti yönünden davanın reddi gerektiği…” şeklinde karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, İİK ‘ nun 195. maddesinde iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masraflarının ana paraya ekleneceği, vekalet ücreti alacağının takip masrafı kalemi olarak kabul edilmediği, dolayısıyla takip dosyasında kapak hesabında yer alan icra vekalet ücreti alacağının masaya kaydı gereken alacak kalemlerinden olmadığı, yukarıda değinilen ve yerleşik uygulama haline gelen içtihatlarda, vekalet ücreti alacağının takip masrafı olmadığı için masaya kaydı talep edilemeyecek alacaklardan olduğunun açıkça ifade edildiği, bu nedenle mahkeme heyetinin çoğunluk görüşü ve Yargıtay uygulamasına göre icra vekalet ücretinin kayıt kabul davalarında dahil edilmeyeceği yönündeki uygulama benimsenerek bu noktada bilirkişi kurulu raporunda belirtilen icra vekalet ücreti miktarları 692.697,98 TL’den mahsup edilmiş bu suretle toplamı 34.303,79 TL icra vekalet ücretinin mahsup olunması sonrası 658.667,19 TL tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, 658.667,19-TL davacı alacağının … 1. İflas Dairesinin …iflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına kayıt ve kabulüne, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
2-658.667,19-TL davacı alacağının … 1. İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına kayıt ve kabulüne,
3-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL’nin mahsup edilerek bakiye 14,9 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 44,40TL peşin harç ve 44,40TL başvuru harcı toplamı olan 88,80TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 998,1 TL tebligat ve posta gideri ile 6.750,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı ‭7.748,1‬TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%53,44) 4.140,58 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalının vekili bulunmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Karar kesinleştiğinde gider avansının talep halinde iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda-mahkeme başkanının 692.697,98-TL miktarın davacı alacağı olarak masaya kayıt ve kabulüne dair karşı oyu ile- ve bu aradaki farka ilişkin olmak üzere oy çokluğu ile diğer miktarlar ile ilgili oy birliği ile karar verildi. 11/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip

İCRA VEKALET ÜCRETİNE İLİŞKİN KARŞI OY: Somut olay açısından kısmi karşı oya esas olan husus talebe rağmen kayıt kabul davalarında icra vekalet ücretinin kayıt kabul hesaplaması sırasında takip masrafı olarak asıl alacağa eklenip eklenilmeyeceğidir.
Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekir.
İİK m.235/f.1-cümle 1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren on beş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinde dava açmaya mecburdurlar”.
İİK m.193/f.1.f.2 hükmüne göre ise “iflasın açılması, borçlu aleyhine haciz yoluyla yapılan takiplerde teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur. İflas kararının kesinleşmesi ise bu takipler düşer.
İİK m.195/f.1 hükmüne göre ise “Borçlunun gayri taşınır mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları ana paraya zammolunur.”
Takip masrafları başlığını taşıyan İİK m.59 hükmüne göre “Takip masrafları borçluya aittir”.
18/02/1964-538/64 madde ile değişik İİK m.138/f.3 hükmüne göre ise “Vekil vasıtasıyla yapılan takiplerde vekalet ücreti miktarı, alacaklıyla borçlu arasında yapılmış sözleşmeye bakılmaksızın, icra müdürü tarafından avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu şekilde tayin olunan vekalet ücreti de takip masraflarına dahildir.”
Bu çerçevede kayıt kabul davaları nedeniyle müflisin borçlarının muaccel hale geleceği ve iflasın açıldığı güne kadar takip masraflarının asıl alacağa ekleneceği İİK m. 195 hükmü gereğidir.
Yukarıda açıklanan İİK m.138/f.3 hükmünde yapılan değişiklik sonucunda ise “icra vekalet ücretinin” İİK m.59 hükmünün başlığında belirtilen “takip masrafları” kapsamında bulunduğu ise yoruma ihtiyaç göstermeyecek şekilde açık ve tartışmasızdır. Hükmün lafzı kanun koyucu tarafından tartışmasız ve açık şekilde belirtilmiş ise hâkimin görevi sadece ve sadece bu hükmün içeriğini uygulamaktan ibarettir. Nitekim adı geçen hüküm bu noktada hiç bir yorum tekniğine başvurulmayacak derecede sarihtir.
Kaldı ki İİK ile ilgili özel daireler olarak görevler yapan Yargıtay 12. HD ve Yargıtay 8.HD’nin 1965 yılından sonra gerçekleşen değişiklikler sonrasında takip masrafları ile icra vekalet ücretinin ayrı bir takibe konu edilemeyeceği, icra vekalet ücretinin takip masrafı olarak hesaplanması gerektiği istikrarlı olarak açıklanmış olup, takip hukuku ile ilgili özel görevli Yargıtay dairelerinin halihazırdaki uygulamaları dahi bu yöndedir. (Yargıtay İİD. 13/02/1969T: 1618E. 1681K., Yargıtay 12.HD 02/02/2014 T. 22101E./29140K., Yargıtay 8.HD 2015/15593E. 2018/23K.sayılı ilamları)
Nitekim doktrinde de “kabul olunduğu üzere Kanun vekalet ücretini takip masrafı saydığı için, bunun talep olmasa dahi karar altına alınması gerekir. Bu suretle davadaki mahkeme masrafları ve icradaki vekalet ücreti ile bir ahenk meydana getirilmiş olacaktır”. (Prof.Dr. Saim Üstündağ, İcra Hukukun Esasları, İstanbul, 2004, 8.basım, Sayfa 60)
İİK m.195 hükmü uyarınca iflasın açıldığı güne kadar olan takip masraflarının kayıt kabul davaları sırasında asıl alacağa ekleneceği, İİK m.59 hükmüne göre takip masraflarının da borçluya ait olduğu ve “icra vekalet ücretinin 1965 yılında gerçekleşen değişiklik sonrası takip masrafları kapsamında bulunduğu” yukarıda belirtilen gerek kanun hükmü gerek Yargıtay’ın takip hukuku ile ilgili özel görevli dairelerin uygulamaları ve gerekse doktrin görüşleri ile sabittir. Bu durumda icra vekalet ücretinin belirtilen düzenlemeler çerçevesinde ve kayıt kabul davalarında hesaplanacak rakama dahil olunması gerekir.
Hal böyle olunca Yargıtay 23. HD’nin 2016/2703E. 2016/5220K.sayılı ilamında, 2004 sayılı ve 19/06/1932 tarihinde yürürlüğe giren İİK m.195 hükmünde belirtilen “iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları ana paraya zammolunur” düzenlemesinde takip masrafları arasında vekalet ücretine yer verilmediği gerekçesiyle ve gerekçeyi düzeltmeksizin yapılan onama 1965 yılında gerçekleşen değişikliği dikkate almayan bir onamadır. Yine İstanbul BAM 17.HD 2019/2096E. 2020/1053K.sayılı ilamında dahi ilk derece mahkemesinin gerekçesini düzeltmeksizin yapılan onamadaki açık hukuki yanlışlık aynen devam ettirilmiştir.
Nihayet Yargıtay 1965 yılında gerçekleşen değişiklik sonrası kayıt kabul davalarında, İİK m.193/f.2 hükmü uyarınca iflas kararının kesinleşmiş olması nedeniyle icra takibi düşmüş ise ancak vekalet ücretine hükmolunamayacağını, bir başka deyişle iflas kararı kesinleşmemişse icra vekalet ücretine hükmolunması gerektiğini benimsemiştir. (Yargıtay 23. HD. 2011/1036E. 2011/10246K.sayılı ilamı). Bu ilam dahi, atıf yapılan BAM kararının Yargıtayca benimsenmediğini ortaya koymaktadır.
Yargıtayın bu benimsemesi 1965 yılı sonrası isabetli olmak üzere yetersiz ve eksik durumdadır. Daha da önemlisi açıklanan Kanun hükmüne açıkça aykırıdır. Ne var ki somut olayda iflas müdürlüğünden gelen cevabi yazıya göre iflas kararının kesinleşmediği, iflas müdürlüğü tarafından defaatle açık bir şekilde bu durumun belirtildiği, halihazırda iflas müdürlüğünün de mevcut durum çerçevesinde iflas işlemlerini yürüttüğü anlaşılmaktadır. Öncelikle bu bakımdan ve somut olay açısından iflas tasfiyesini yürütmekte olan iflas müdürlüğünün yapmış olduğu açıklama ve somut olayın özellikleri karşısında icra vekalet ücretinin öncelikle kesinleşmediği bildirilen iflas takibi karşısında, davacı lehine hesaplanan kayıt ve kabul miktarına mutlak anlamda dahil edilmesi yasal açıdan açık bir zorunluluktur.
Şüphesiz ki Yargıtay kurum olarak hukuk uygulamalarında vazgeçilmez ve yeri doldurulamaz bir kurum olarak ihdas edilmiştir. Halihazırda varlığını sürdürmektedir ve varlığını sürdürmesini dahi gerekmektedir. Ne var ki klasik ifade ile mahkeme kararları “kutsal metinler” değildir. Nitekim çeyrek asır önce azınlıkta kalan bir kısım Yargıtay üye görüşlerinin süreç içinde Yargıtay’ın ilgili dairesinin görüşü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun görüşü ve kimi zaman Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı olarak gerçekleştiği azımsanmayacak sayıdadır. Aslında bu değişimler evrensel hukuka yaklaşma ve hukukun adalet üretme amacının da bir yansımasıdır. Bu nedenle çeyrek asır önceki mevcut düzenlemelerin ve görüşlerin değişen ve gelişen hukuki kurum, kural ve kavramlar çerçevesinde yorumlanması ve buna göre hükümlerin oluşturulması hukukun gereğidir. Mecelle’deki ifade ile “Ezmanın tegayyürü ile ahkamın tegayyürü inkar olunamaz”.
Öte yandan Avukatlık Kanunun m.164 hükmünde “Avukatla iş sahibi arasında yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti avukata aittir.” Adı geçen hüküm avukatlık ücreti noktasında 2004 sayılı İİK’ya göre özel hüküm niteliğindedir. Avukat taraf olamayacağı için bu ücretin asile ait olduğu kabul edilse dahi icra dairesinde kendisini, avukat ile temsil ettiren alacaklının, avukatı ile yapmış olduğu sözleşme uyarınca tarife gereği ücret ödemesi gerektiği mevcut düzenlemelere göre zorunludur. Kaldı ki bu ödeme yapılmasa dahi bu defa avukatın hesaplanacak avukatlık ücretini en azından alması gerektiği açıktır. Davacı lehine takip yapılması, hatta takibin kesinleştirilmesi, davacının en azından takipte haklı olması nedeniyle takibe konu miktarın kayıt ve kabul davasına esas olması halinde davacının avukatına ödediği bu miktarı veya avukatına ödenecek miktarı, borçludan talep edemeyeceğinin kabulü öncelikle Anayasa ve uluslararası sözleşme ile korunan mülkiyet hakkının açık bir ihlali anlamına gelecektir. Öte yandan icra vekalet ücretinin kayıt ve kabul davasında esas alınmaması, kayıt ve kabul davası açan davacının hak arama hürriyetine yasal dayanaktan yoksun şekilde, kamu yararı olmaksızın ve tam anlamıyla ölçüsüz bir müdahale niteliğindedir. Bu müdahalenin Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuruya konu olması durumunda açıklanan nedenlerle tazminata hükmolunması ise yüksek ihtimal dairesindedir. İflas kararının kesinleşmiş olması kabul olunsa dahi, kayıt ve kabul talebinde bulunan ve takibe konu alacak ile ilgili kayıt kabul talebi kabul olunan davacı lehine icra vekalet ücretinin yapılan açıklamalar çerçevesinde takip masrafı olarak ana paraya eklenmemesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini günümüz için benimseyen ülkemiz açısından mümkün olmadığı gibi adalet ve hakkaniyet duygularına uygun düşmeyecektir.
Esasen atıf yapılan Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere İİK m.195 gereği kayıt ve kabule esas olan “takip masraflarına icra vekalet ücreti dahil” bulunmaktadır. Kayıt ve kabul davalarına bakan ilgili daire dahi bu noktada Yargıtay 12. Hukuk ve Yargıtay 8. Hukuk uygulamasını benimsemiştir. Buna göre icra vekalet ücreti, kanun hükmünde belirtildiği üzere iflas tarihi itibariyle takip masrafı olarak ana paraya eklenecektir. Esasen somut olayda iflas kararının kesinleşmediği iflas dairesince belirtilmiş olmakla birlikte iflas kararı kesinleşmiş olsa bile icra vekalet ücretinin ana paraya eklenip eklenmeyeceği iflasın kesinleşme tarihine göre değil alacaklılar arasında eşitlik ilkesini amaçlayan İİK m.195 hükmü uyarınca iflas tarihi itibariyle değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak iflas kararının kesinleşmediği iflas müdürlüğünce dahi bildirilmiş olması ve iflas müdürlüğünce bu çerçevede işleme devam olunduğunun bildirilmesi karşısında, gerek kanun hükmü gerek Yargıtay kararları gerek doktrin görüşleri doğrultusunda takip masrafı kalemi içerisinde yer alan icra vekalet ücretinin İİK m.195 hükmü uyarınca ana paraya eklenmesi gerektiğinden, çoğunluk görüşünde belirtilen ve somut olaya uymayan Yargıtay ile BAM kararlarına karşı ve sadece bu kısma ilişkin olmak üzere karşı oy kullanılmıştır.


Başkan