Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/203 E. 2020/738 K. 31.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/203
KARAR NO : 2020/738

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/04/2019
KARAR TARİHİ : 31/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket “…” ile davalı “…” arasında, gayrimenkulde bulunan ofis alanlarının kiralanması veya satılması konusunda danışmanlık hizmeti sunması amacıyla 18/07/2017 tarihli, 12 ay süreli ”….” adı altında bir sözleşme imzalandığını, müvekkili …’ in gayrimenkulde yer alan toplam brüt 2.285,00 m²’ lik alanı kapsayan 28.ve 29.katların … Şirketine kiralanmasını (aylık kira bedeli 71.978 -USD+ KDV) sağladığını, danışman tarafından mal sahibine sunulan bir müşteriye kiralama yapılması durumunda, mal sahibi müşterinin ödeyeceği yıllık kiranın %8,33′ ü olarak kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin verdiği hizmet karşısında davalı …’ nun aylık 71.978 USD +KDV üzerinden yıllık 863.736 USD+KDV kazanç elde ettiğini, sözleşmenin 6.1 (a) maddesi uyarınca, müvekkili şirket …’ in hak kazandığı ücretin 71.978 USD olduğunu, bu tutara KDV ilave edilmesi sonucu davalı şirketin müvekkiline ödemekle yükümlü olduğu tutarın 84.934,04 USD olduğunu, davalı …’ nun da anılan faturayı kayıtlarına işlediğini, davalı …’ nun halihazırda müvekkili …’ e bakiye borcunun 79.306,58 USD olduğunu, davalının bakiye tutara ilişkin herhangi bir ödeme yapmadığını, davalı …’ nun müvekkili şirketin verdiği sadece dava konusu kiralama hizmeti sayesinde yıllık 863.736 USD + KDV kazanç elde ettiği nazara alındığında, müvekkili şirketin davalı “…” açısından çok önemli bir kazanım sağladığını, bu nedenle alacaklarının teminat altına alınmasını teminen tedbirin öncelikle teminatsız olarak verilmesini, davalının … 27. İcra Müdürlüğü … sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptalini, takibin devamını, inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili ile … Ltd. Şti. arasında aktedilmiş sözleşmedeki hizmet bedelinin USD cinsinden kararlaştırılmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla bahsi geçen borcu kabul etmemekle birlikte, borcun mevcut olduğu düşünülse bile bunun TL cinsinden kararlaştırılmış olmasının gerektiğini, bu minvalde davacı tarafın talebinin hukuka aykırı olacağını, bu nedenlerle esasa dair tüm taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde düzenlenen ve takibe esas kılınan faturanın taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında mevcut olup olmadığı, ne şekilde mevcut olduğu, faturanın kesinleşip kesinleşmediği, ne şekilde kesinleştiği, bu noktada tarafların 2018 ve 2019 yılı ticari defter ve kayıtlarında lehe veya aleyhe bu noktada herhangi bir veri olup olmadığı, fatura tarihi- sözleşme tarihi ve konu ile ilgili 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükümleri çerçevesinde fatura tarihi itibari ile dolar bazında fatura düzenlenmesine engel hal olup olmadığının VUK ve ilgili tebliğ hükümleri de gözetilerek irdelenmesi, buna göre takip tarihi itibari ile dövize endeksli ve sözleşmeye dayalı takip yapılmış olduğunun varlığı da dikkate alınarak ve yine takip öncesi ihtar veya kesin vade gününün varlığı da somutlaştırılmış olduğu takdirde takip tarihi itibariyle işlemiş faiz olup olmadığı, var ise miktarının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasında tarafların isim ve imzalarının yer aldığı ”…” yapıldığı, ayrıca ek sözleşme yapıldığı, sözleşme hükümlerine ve imzaya yönelik herhangi bir itirazın mevcut olmadığı, danışmanlık hizmeti verilmesinin sözleşmeye göre kararlaştırıldığı, davalının muaccel borç olmadığı gerekçesi ile ve süresi içinde takibe itiraz ettiği, takibin durduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması amacıyla atanan bilirkişi kurulu heyeti 26/06/2020 tarihli raporda, “taraflar arasındaki sözleşmede, davacının hak kazanacağı, alacağının döviz cinsinden kararlaştırılmamış olup yıllık kira edelinin % 8,33’ü olarak kararlaştırıldığı, faturanın düzenlendiği tarih itibariyle de bu kararnamenin henüz yayınlandığı, bu nedenlerle, dava konusu olayda, dava konusu faturanın döviz cinsinden düzenlenmesine engel bulunmadığı, takip konusunun davacının davalıya düzenlemiş olduğu 07.09.2018 84.934,04 USD tutarındaki hizmet faturadan kaynaklı olduğu, takip konusu faturanın taraf ticari defterlerinde kayıtı olduğu, davalının takip faturasından konusu faturaya karşılık 30.000,00 TL ödemenin yapılmış olduğunun da taraf cari defterlerinde kayıtlı olduğu, bu ödemenin ise 5.627,46 USD olarak davacı tarafından kabul edildiği, davalı ticari defterlerinde mezkur faturanın ve ödemenin USD cinsinden de kayıtlarının bulunduğu göz önüne alınarak taraf ticari defterlerinin takip tarihi itibari ile birbirini teyit eder nitelikte olduğu, bu itibarla takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 79.306,58 USD alacaklı olduğu kanaatine varıldığı, dosyaya mübrez belge, taraf ticari defter ve belgeleri, takip dosyası ile sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; dava konusunun, taraflar arasındaki ticari ilişki gereğince kesilen 07.09.2018 tarihli …. no.lu faturadan kaynaklanan bakiye alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü, davacının 2017, 2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (06.03.2019) itibariyle davacının davalıdan 446.523,73 TL (84.934.04 USD) alacaklı olduğu, ancak davalının davacıya yapmış olduğu 30.000,00 TL tutarlı ödemenin sadece TL cari hesabından mahsup edilerek şüpheli ticari alacaklar hesabına aktarıldığı, bu itibarla 30.000,00 TL tutarın ödeme günündeki TCMB efektif satış kuru ile çarpim neticesinde (5,3492 USD/TL) karşılığı 5.608,32 USD olarak mahsup edilmesinin gerekeceği, ancak davacının davalıya göndermiş olduğu ihtarnamede kabul edilen 5.627,46 USD olduğundan bu tutarın mahsubu neticesinde (84.934,04 USD – 5.627,46 USD) 79.306,58 USD alacākli olduğunun kabulünün gerekeceği, davalının 2017, 2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (06.03.2019) itibariyle davalının davacıya 416.829,49 TL (79.263,50 USD) borcunun bulunduğu, takip konusunun davacının davalıya düzenlemiş olduğu 07.09.2018 tarihli 84.934,04 USD tutarındaki hizmet faturadan kaynaklı olduğu, takip konusu faturanın taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalının takip konusu faturaya karşılık 30.000,00 TL ödemenin yapılmış olduğunun da taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, bu ödemenin ise 5.627,46 USD olarak davaci tarafından kabul edildiği, davalı ticari defterlerine ise mezkur faturanın ve ödemenin USD cinsinden de kayıtların bulunduğu göz önüne alınarak taraf ticari defterlerinin takip tarihi itibari ile birbirini teyit eder nitelikte olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede, davacının hak kazanacağı komisyon alacağının tutarının döviz cinsinden kararlaştırılmamış olup yıllık kira bedelinin 8,33’ü olarak kararlaştırıldığı; takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 79.306,58 USD asıl alacağının hesaplandığı, takip tarihi itibari ile işlemiş faize ilişkin olarak ise, davacının davalıya düzenlemiş olduğu ihtarnamenin tebliğ mazbatası dosya içerisinde bulunmadığından davacının temerrüt tarihinden takip tarihine kadarki dönem için hak kazanmış olduğu (TBK.md. 117/f.1) temerrüt faizi tutarının hesaplanamadığı; davacının işbu asıl alacağının talep gibi takip tarihinden itibaren işletilecek yasal döviz faizi (3095 sayılı Kanun md.4/a) ile birlikte tahsili gerektiği” belirtilmiştir.
Davacının takibini yabancı para cinsinden yapması ve yabancı para için 3095 sayılı Kanunun 4/-a maddesi uyarınca işlemiş faiz talep etmesi nedeniyle Yargıtay uygulaması dahi gözetilerek talebe konu işlemiş faizin ilgili olduğu 2019 yılı itibari ile devlet bankaları olan … Bankası, … Bankası A.Ş ve … Bankası T.A.Ş’ nin USD cinsinden bir yıllık vadeli hesaba uygulamış oldukları en yüksek faizin dikkate alınmasına, buna göre ek rapor alınmasına dair karar verilmiştir. Nitekim bu çerçevede SMMM bilirkişi takip tarihi itibariyle 3095 sayılı Kanunun 4/-a hükmü uyarınca takip tarihi itibariyle talep olunabilecek faizi hesaplamıştır.
Takibe esas kılınan 07/09/2018 tarihli ve 84.934,04 USD bedelli faturanın taraf şirketlerin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının adı geçen bu faturalara karşılık olmak üzere 30.000,00 TL tutarında ödemenin yapıldığı, bu ödemenin 5.627,46 USD olarak kayıtlara kabul olunduğu, taraf ticari defter ve kayıtlarının takip tarihi itibariyle birbirini teyit ettiği, 79.306,58 USD tutarında davacının kayden alacaklı gözüktüğü anlaşılmaktadır.
Genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın kendi ticari defter ve kayıtlarındaki takibe esas faturayı kaydetmesi ve yapılan ödeme sonrası takip konusu miktar kadar davacıya borçlu gözüktüğünü kaydetmesi karşısında bu kayıt davalı tarafı bağlayacaktır. Davalı tarafın çelişkili davranış yasağına (venire factum de propium) aykırı) aykırı etmesi halinde ilk beyana itibar olunması uygun görüldüğünden davalı tarafın da faturadaki hizmeti almadığı yönündeki inkârına itibar edilemez.
Öte yandan davacı tacir olarak kendi ticari defter ve kayıtlarına dayanmış olup bu faturaya göre davalıdan alacaklı gözükmektedir. Ancak davalı tacir olduğundan davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına da dayanmıştır. Davalı şirkete inceleme gün ve saatinde hazır olması gerektiği konusunda ihtarat yapılmış,davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını sunmuştur.
HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari deferlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterlerde HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir.
Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür.”
Somut olayda, davacı tarafın davalının ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayandığı, bu dayanak faturaların davalı defterinde kayıtlı bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır. Buna göre davalının “borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. (Yargıtay 23. HD’nin 2015/5485 E. 2016/550 K.sayılı ilamı) Bu yönden de davacının takip konusu faturaya konu hizmeti vermiş olduğu bu şartlarda kabul edilmiştir.
Öte yandan Yargıtay uygulamasında da takibe esas faturadan dolayı davacının alacaklı olduğu miktardan davalının takip tarihi öncesi fazla ödeme yapması halinde bu tutarın ispatlandığı kabul edilen tutardan mahsup edilmesi gerekir. Böylece icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan hangi oranda alacaklı olduğu da tespit edilmiş olacaktır. (Yargıtay 19. HD’nin 2018/1391 E. 2019/3997 K. sayılı ilamı) Zaten bu noktada taraf kayıtları ile kabul edilen ödeme mahsubu taraflarca yapılmış olup, taraf şirketlerinin ticari defter ve kayıtları dahi bu açıdan uyumludur. Esasen Yargıtay HGK kararı uyarınca mahsup borcu sona erdiren nitelik taşıdığından her aşamada dikkate alınmalıdır. Sonuç olarak ve bu çerçevede takip öncesi fazla ödeme miktarı mahsup olunmuş, bu mahsubu her iki taraf benimsemiş, en önemlisi davalı taraf kendi ticari defter ve kayıtlarında da bu nedenle takip konusu miktar kadar davacıya kayden borçlu duruma gelmiştir.
Hal böyle olunca takip ve dava konusu miktar ve dayanak faturanın davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu sabittir. Tacir olarak defter tutmak yükümlülüğünde olan davalı şirketin ticari defterlerini sunması dikkate alındığında takibe esas fatura yönünden davalı şirketin mevcut defter kayıtları dahi davalı aleyhine hukuki sonuç doğurucu niteliktedir.
Davacının üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabulü karşısında ispat yükünün davalıya geçip geçmediği ve başkaca bir araştırmanın yapılıp yapılmadığının ayrıca ele alınması gerekmektedir.
Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere “davalının ticari defterlerinde kayıtlı borç bakımından defterleri kendi aleyhinde delil olacaktır.6100 sayılı HMK m.220, m.222 hükümleri dikkate alındığında hiçbir tacir kendi defterine aleyhe kayıt düşemeyeceğinden faturaların davalı defterinde kayıtlı olması,faturalar içeriğindeki hizmetin davalıya teslim edildiğine karine oluşturur. Bu karinenin aksini,bir başka deyişle faturalar içeriği hizmetin teslim edilmediğini,faturaların usulsüz olduğunu davalı ispatlamalıdır.”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-823E.2019/553K.sayılı ilamı)Nitekim somut olayda da davalının ticari defter ve kayıtlarında gözüken, şeklen kesinleşmiş faturaya konu olan hizmetin alınmadığı esasına dayanan savunma karşısında,davalının aleyhine oluşan bu karinenin aksini ispatlama hak ve imkanının davalıya tanınması usulen gerekir. Yargıtay 19.HD ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu uygulaması karşısında, bilirkişi raporu ile davacı lehine karine oluştuğu ve davalının ise inkarı olsa dahi davalının bu savunmasını ispatlayabilecek herhangi bir yazılı belge ve en önemlisi yemin deliline dayanmadığı, bu itibarla ve bu nedenle ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği mahkememizce değerlendirilmiştir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davalı olan şirketin 76.306,58 USD bedel kadar borçlu olmadığı yönündeki inkarına itibar edilebilmesi mümkün değildir.
Kaldı ki takip borçlusunun kendi defter ve kayıtlarına göre dahi 76.306,58USD bedelli fatura davalı defterlerinde kayıtlı bulunmaktadır. Bir kimsenin, davranışlarında tutarlılık bulundurmasını gerektiren bir prensip yoktur. Fakat bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta esaslı bir güven uyandırdıktan sonra, artık bu davranışına aykırı tutum takınamaz. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Medeni Hukuk Dersleri, Sayfa 173, İstanbul, 1975). Bu nedenle 76.306,58 USD bedelli alacaktan dolayı davalının borçlu olmadığını savunması bir anlamda hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Oysaki 4721 sayılı TMK ile belirtilen yeniliklerden birisi hakkın kötüye kullanılmasının sadece kanun tarafından değil hukuk düzeni tarafından himaye edilemeyeceği konusundadır. O halde kanun koyucunun yapmış olduğu bu değişikliğin de dikkate alınması gerekir ki bu durumda da adı geçen fatura yönünden davalı savunmasına itibar edilemez.
Zaten sektör bilirkişisinin de yer aldığı bilirkişi kurulu raporuna göre, fatura ile verilen hizmet içeriğinin uyumlu olduğu, ayrıca söz konusu faturanın 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin yürürlüğe girdiği 12/09/2018 tarihinden öncesine ait fatura olduğu, bu itibarla bu faturanın döviz cinsinden düzenlenmesinde fatura tarihi itibariyle mevcut pozitif normlar açısından engel bir halin bulunmadığı, “hukuki güvenlik” kaidesince de bu faturanın döviz cinsinden düzenlenmesinde yasal engelin olmadığı, faturanın vergisel ve muhasebesel açıdan geçersizliğine yol açabilecek bir kaydın da bu yönden söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır”.
Öte yandan davacının itirazın iptali davasına konu yapmış olduğu diğer kalem ise takip talebinde belirtilen işlemiş faize ilişkindir. Davacı vekilinin takip talebi ile işlemiş temerrüt faizi talep edebilmesi kural olarak ve BK m.117/f.1 hükmü uyarınca alacaklının ihtarda bulunmasına bağlıdır. Somut olayda alacaklı tarafından düzenlenmiş bir ihtar yazısı mevcut olup bu ihtar yazısı davalı borçluya tebliğ olunmuştur. Davalıya tanınan sürenin dolduğu tarih, bu şekilde oluşan temerrüt tarihi ile takip tarihi arasındaki dönemde celbedilen banka kayıtları dikkate alındığında döviz cinsinden bir yıllık vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz bilirkişi tarafından esas alınmış, buna göre yapılan hesaplama sonucunda takip tarihi itibariyle davacının 34,22 ABD doların tutarında işlemiş faize hak kazandığı gerekçeli ve denetime elverişli şekilde ve Yargıtay uygulamaları çerçevesinde hesap olunmuştur.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçlunun 76.306,58 USD miktara yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığa kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerekir. Bu noktada vurgulamak gerekir ki USD üzerinden tazminat hesabı yapılamayacağından Yargıtay uygulaması çerçevesinde bu miktarın takip tarihindeki TCMB’nin belirlediği efektif satış kuru karşılığı olan TL tutarın saptanması gerekir. Mahkememizce yapılan hesaplamaya göre takip tarihinde yabancı paranın efektif satış kura göre karşılığı 427.234,40 TL olup bu miktarın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, … 27. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu olan 79.306,58-ABD doları ile 34,22-ABD doları işlemiş faiz miktarlarına yönelik itirazın iptali ile bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına, hükmedilen 79.306,58-ABD doları asıl alacağa, takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a hükmü gereği devlet bankalarının ABD doları cinsinden bir yıllık vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizin uygulanmasına, hükmedilen toplam 79.340,80-ABD dolarının takip tarihindeki ABD dolarının efektif satış kur karşılığına isabet eden 427.234,40-TL’nin % 20′ sine isabet eden 85.446,88-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
… 27. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 79.306,58-ABD doları ile 34,22-ABD doları işlemiş faiz miktarlarına yönelik itirazın iptali ile bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına,
2-Hükmedilen 79.306,58-ABD doları asıl alacağa, takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a hükmü gereği devlet bankalarının ABD doları cinsinden bir yıllık vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizin uygulanmasına,
3-Hükmedilen toplam 79.340,80-ABD dolarının takip tarihindeki ABD dolarının efektif satış kur karşılığına isabet eden 427.234,40-TL’ nin % 20′ sine isabet eden 85.446,88-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddine,
6-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre dava tarihi itibariyle ABD dolarının efektif satış kuru ile hükmedilen 79.340,80 ABD dolarının çarpımı sonucunda bulunun 454.630,71 üzerinden alınması gereken 31.055,82 TL harçtan, peşin alınan 5.840,24 TL harcın ve ayrıca 2.241,42 TL icra harcın mahsup edilerek bakiye 22.974,16 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yapılan 145,00 TL tebligat ve posta gideri, 6,40 TL vekalet harcı, 73,10 TL ihtiyati tedbir talebi harcı ile 2.950,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 3.174,50 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%95,3) 3.025,29 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı tarafından yatırılan 5.840,24 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı toplamı olan ‭5.884,64‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davanın kabul edilen kısmı karşısında kabul edilen toplam 79.340,80 ABD dolarının, dava tarihi itibari ile ABD dolarının TL efektif satış kur karşılığı ile çarpımı sonucunda bulunan 454.630,71 TL üzerinden AAÜT gereğince davacı lehine takdir olunan 39.781,54 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davanın reddedilen kısmı karşısında ret olunan 3.909,10 ABD dolarının, dava tarihi itibari ile ABD dolarının TL efektif satış kur karşılığı ile çarpımı sonucunda bulunan‭ 22.399,53‬ TL üzerinden AAÜT gereğince davalı lehine takdir olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin ileride Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği davanın kabul nispetine göre (%95,30) 1.172,19 TL’sinin davalıdan tahsili hazineye irat kaydına, ret nispetine göre (%4,7) ‭147,81‬ TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
12-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 31/12/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …