Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/194 E. 2020/149 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/194
KARAR NO : 2020/149

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 05/09/2014
KARAR TARİHİ : 12/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,HSK Genel Sekreterliği’nin 23/03/2020 tarihli ve Kovid-19 hastalığı nedeniyle aldığı tedbirler,yine HSK kararı çerçevesinde 01/06/2020 tarihi itibariyle kısmen dahi olsa normal çalışma düzenine geçilmesi ve müzakere yapılması imkanına kavuşulması sonrası;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile … A.Ş arasında 04/12/2006 tarihinde fiber optik kablo ve ek kutularının “…” depolarına teslimi ve tesisi konusunda sözleşme imzalandığını, imzalanan bu sözleşmede belirtilen işlerin bir kısmının yapılması yönünden davacı ile davalı arasında 12/09/2006 tarihli ve 06/11/2006 tarihli “Taşeronluk- Tadil Sözleşmeleri” imzalandığını, buna göre davacı tarafından temin edilen kablo ve kutuların montaj ve tesisi işlemlerinin davalı tarafından üstlenildiğini, davalının sözleşme gereğince teslim etmesi gereken bir kısım borunun teslim edilmemiş olması sebebiyle dava dışı …’a ödeme yapmak zorunda kaldıklarını ileri sürerek, davalı tarafından …’a teslim edilmeyen, teslim edildiği davalı tarafından belgelendirilemeyen 82.5 km HDPE 2×1 boruların bedeli olan 198.491,41 USD’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında davacı tarafından ileri sürülen şekilde bir sözleşmenin imzalandığını, sözleşme gereğince, …’un muhtelif yerlerdeki depolarına tutanak karşılığında teslimlerin yapıldığını, ancak dava konusu edilen 82,5 km borunun teslim edilmemesi konusu ile ilgili olarak bu borunun %4-5 arası zaiyat, hırsızlık ve …’un ihtiyacı olup, tutanağa bağlanmayan miktarlarla ilgili olduğunu, davalının, talimat gereğince yapmış olduğu ve tutanağa bağlanan ancak faturalanmayan 200.617,69 USD malzeme + işçilik bedelinden mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
Mahkememizce verilen 10/03/2016 tarihli gerekçeli ilamda “Taraflar arasında imzalanan taşeronluk sözleşmesi gereğince, davacı tarafından temin edilen kablo ve kutular davacının akdi ilişki içinde bulunduğu “…”un gösterdiği yerlere davalı tarafından teslim ve tesis edilecektir. Bu kapsamda davalı tarafından sözleşme gereği teslimlerin yapıldığı, ancak dava konusu edilen 82.5 km boruyu telekoma teslim etmediği hususu sabittir.
Davalı taraf, talimat gereğince, müvekkilinin yaptığı, tutanakla tespit edilen ancak faturalanmayan malzeme ve işçilik bedeli mahsup edildiğinde, davacının talep hakkının bulunmadığı savunmasını ortaya koymuştur. Bu nedenle alacağın varlığı kabul edilip, takas mahsup def’i ileri sürüldüğünden, 200.617,69 USD’lik işin davacının talimatı ile yapıldığı, bedelinin davacıdan tahsil edilmemiş olduğu, davalı tarafından ispatlanmalıdır.
Davalı taraf cevap dilekçesinin 3. sayfasında 4.nolu başlık altında ortaya koyduğu savunmasında “…82,5 km’lik borunun teslim edilmediği, davacının talimatıyla yapılan tutanağa bağlanan ancak faturalanmayan 200.617,69 USD’lik mahsup edilmesi gerektiğini…” ifade etmiştir.
Davalı tarafça takas/mahsuba konu olduğu ileri sürülen işler delil listesi Ek-A2’de bir çizelge şeklinde bildirilmiştir. Bu çizelgenin her hangi bir sözleşme-protokol veyahut tutanağın eki olmadığı, altında da davacı tarafı bağlayıcı bir imzanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Çizelge incelendiğinde bir takım malzeme işçilik ve işçilikler arası fiyat farkı kalemlerinin bulunduğu görülmektedir.
Her iki tarafın tacir olduğu, asıl işveren … yahut davacı … Ltd. Şirketi tarafından yazılı hiçbir talimat olmaksızın, belirtilen düzeyde sözleşme dışı/ilave iş yaptırması, yaptırılmış olsa bile bunun taraflarca tutunağa bağlanmaması, hakediş belgesi tanzim edilmemesi ticari hayatın olağan akışına uygun değildir. Dolayısıyla davalının EK-A2’de kaşesiz-imzasız bir çizelge kapsamında yapıldığı bildirilen işçilik ve kullanıldığı ileri sürülen malzeme bedellerinin varlığı kabul edilen borçtan mahsup edilmesi mümkün görülmemiş, davanın kabülüne karar vermek gerekmiştir.
Davalı taraf daha önce davaya cevap ve ikinci cevap dilekçesinde ortaya koymadığı bir takım savunmaları tahkikat aşamasında 06/11/2015 tarihli dilekçesinde ileri sürmüş ise de davacı tarafça savunmanın genişletilmesine muvafakat edilmediğinden savunmanın genişletilmesi kapsamından herhangi bir delil toplanmasına gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle dava kabul edilerek 198.491,41 USD yönünden alacak kabul olunmuştur.
Mahkememizce verilen ilamın,davalı vekili tarafından temyiz olunması karşısında ise Yargıtay 15.H.D.2016/5019E.2017/4443K.sayılı ilamına istinaden “1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı taşeronun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı cevabında talimat doğrultusunda yapılmış ve tutanağa bağlanan ancak faturalanmayan toplam 200.617,69-USD malzeme+işçilik bedeline mahsubunu istemiştir. Taşeronun bu savunması sözleşme konusu işin yapımı sırasında iş sahibinin talimatı ya da işin gereği olarak iş sahibinin yararına, sözleşme dışı iş ve imalât yapıldığı iddiası olup, karşı dava ile istenmesi ya da müstakil bir davada ileri sürülmesi zorunluluğu olmayıp, mahsup itirazı mahiyetinde bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, kanıtlanan maddi vakıalardan da anlaşılması halinde mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulur. Mahkemece bu savunma üzerinde durulmadan dava sonuçlandırılmıştır.
Bu durumda mahkemece, hükme esas raporu düzenleyen inşaat bilirkişisinden davalının savunmalarında ileri sürdüğü ve mahsup itirazı niteliğinde olduğu kabul edilen imalaatların yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bunun yapıldığı ileri sürülen tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 526 ve devamı maddeleri uyarınca yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleri ile piyasa rayiçleri içerisinde KDV ve yüklenici kârı olacağından ayrıca bunlar eklenmeksizin sözleşme dışı iş ve imalâtların bedelleri hesaplattırılıp, mahsup edilebilecek iş bedeli bulunması ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması uygun görülmüştür.” gerekçesiyle mahkememiz ilamı hakkında bozma kararı oluşturulmuştur.
Yargıtay bozma ilamı usule uygun olmakla mahkememizce bozma ilamına uyulmak suretiyle yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı alacağı olarak ilk derece olan mahkememizce,198.491,41 USD miktara hükmedilmiştir.Bu miktara yönelik,davalı tarafından tüm temyiz itirazları manhsup savunması dışında red olunmuştur.Esasen davacının temyiz talebi ise yoktur.O halde davacı alacağı olarak saptanan 198.491,41 USD miktar yönünden davacı lehine ve davalı aleyhine usuli kazanılmış hak oluşmuştur.Bu aşamadan sonra bu miktarın varlığına dair başkaca bir araştırma yapılması ise gerekmemektedir.
Öte yandan bozma ilamına uyulmakla davalının mahsup savunmasına ilişkin,bozma ilamının içeriğinin ise dikkate alınması zorunludur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Yargıtay’ın bozma ilamı “araştırmaya sevk edici” nitelik taşımakta olup, öte yandan araştırmanın ne şekilde yapılacağına dair ise “sınırlandırıcı” nitelik taşımaktadır.Bu itibarla uyulan Yargıtay bozma ilamı nedeniyle bozma ilamındaki hususlar dışında başkaca bir inceleme ve araştırma yapılması usul tekniği açısından mümkün değildir.
Mahkememizce uyulan 18/12/2017 tarihli bozma ilamında “hükme esas raporu düzenleyen inşaat bilirkişisinden” rapor alınarak hesap yapılması gerektiğinin belirtilmesi, bu yönden sınırlayıcı olan bozma ilamına uyulması, bu uyma sonucunda ise taraflar lehine ve aleyhine bu yönden usuli kazanılmış hakkın doğması karşısında yeni bir inşaat mühendisinden rapor alınmasına yönelik talebin usuli açıdan reddi gerekmiştir.
Yargıtay bozma ilamı karşısında, mahkemece, hükme esas raporu düzenleyen inşaat bilirkişisinden davalının savunmalarında ileri sürdüğü ve mahsup itirazı niteliğinde olduğu kabul edilen imalaatların yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bunun yapıldığı ileri sürülen tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 526 ve devamı maddeleri uyarınca yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleri ile piyasa rayiçleri içerisinde KDV ve yüklenici kârı olacağından ayrıca bunlar eklenmeksizin sözleşme dışı iş ve imalâtların bedelleri hesaplanması, mahsup edilebilecek iş bedeli var ise bulunması, amacı ile öncelikle hükme esas olan raporu düzenleyen bilirkişilerden ek rapor alınmasına, bu amaçla dosyanın inşaatçı bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi kuruluna teslimine dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu çerçevede oluşturulan bilirkişi kurulu ise hazırlamış olduğu 27/11/2019 tarihli raporda, “… Şti’nin 26.04.2013 tarihli yazılarına, … A.Ş’nin verdiği cevapta; sözleşme kapsamı dışında olan 86.798,11 TL’lik işlerin şirketleri genel müdürlük onayına istinaden yaptırıldığından kesin hesaba dahil edilmesi istendiğini,…, …, …, … …., güzergah değişikliği nedeniyle yapıldığı belirtilen işlerle ilgili kesin hesaba dahil edilmesi gereken herhangi bir hususun bulunmadığını,…, …, …, …, … depolarına muhtelif tarihlerdeki teslim edildiği belirtilen malzemelerin teslimine ilişkin şirketleri genel müdürlük onayının ve depo kayıtlarının bulunmaması nedeniyle söz konusu malzemelerin kesin hesaba dahil edilmemesinin uygun görüldüğü, KDV hariç toplam 370.266,70 USD’nin banka hesaplarına yatırılarak dekontunun gönderilmesinin istendiğini,… A,Ş tarafından davacıya gönderilen 14 Mart 2013 ve 24 Aralık 2013 tarihli yazı ekinde gönderilen kesin hesap çizelgelerinin incelenmesinde …’un fazladan ödeme yaptığını iddia ettiği tutarın 347.484,34 USD’lik kısmının davalının temin ettiğini,fakat … teslim edilmeyen 169.748- km miktarındaki HDPE 1×1 borularından kaynaklandığını, davacı vekilinin her ne kadar davalının eksik olduğu iddia olunan 169.748-km miktarındaki borulardan sadece 87,575- km miktarındaki kısmının “…” teslim ettiğine dair bir kısım belgeyi müvekkiline sunulmadığını, …’un bu belgelerin herhangi bir karşılığının olmadığını, söz konusu teslimlere dair …’un Genel Müdürlük onayı ve depo kayıtlarının da bulunmadığını beyan ettiğini, 169.748,-km miktarındaki borulardan geri kalan 82,5 km miktarındaki kısma ilişkin davalı tarafından müvekkiline hiçbir belge veya kayıt sunulmadığını beyan ettiğini, …’a teslim edilmeyen 169.748,- km miktarındaki borulardan geri kalan 82,5 km miktarındaki borularla ilgili, davalı vekili, davaya verdikleri cevap dilekçesinde ise 82,5 km borunun %4-5 arası zaiyat, hırsızlık ve ara sıra … Müdürlüklerinin ihtiyacı olup tutanağa bağlanmayan miktarlara ilişkin olduğunu, bu miktarların tutanağı bulunmamakla birlikte müvekkilinin talimat doğrultusunda yapmış olduğu tutanağa bağlanan, ancak faturalanmayan toplam 200.617,69- USD malzeme + isçilik bedeline mahsup edildiğini,delil listelerinin 3.sırasında yer alan faturalanmamış tutanak hesap cetvelinde belirtilen işlerin bedeli davacı tarafından herhangi bir faturaya karşılık ödenmediğini, zayi olan 82,5 km boru bedeline mahsup edildiğini beyan etmişlerse de;borudaki zayiat miktarının hesap edilerek davacı tarafa da imza ettirmesi gerekecekken, zayiat miktan bilinmeden, tutanağa bağlanmadan, tek taraflı davalının talimatıyla varsayıma bağlı olarak imalatın tutanağa bağlanamayacağı, hırsızlık olayının ise; çalındığı ifade edilen malzelerden davalının sorumlu olup, zira sözleşmenin 5.5 maddesi çerçevesinde; “Taşeronun ihmalinden veya kusurundan kaynaklanan gecikmeler ve eksiklikler … tarafından başka bir taşerona verilebilir. Taşeron hiçbir ad altında hiçbir talepte bulunamayacağı gibi …’in bu durumdan doğan her türlü gider ve zararım ödemek durumunda katması halinde cezai şartı tüm fer’ileri ile birlikte …’e derhal, nakten ve defaten … ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder.” denildiğini, davalı vekilinin … Müdürlüklerinin ara sıra ihtiyacı doğrultusunda boruların alındığı iddiasının ise, ispata muhtaç olduğu kanaatine varıldığını, gerek borulardaki zayiat,gerek çalındığı ve gerekse boruların … müdürlüklerinin ara sıra ihtiyacı doğrultusunda alındığı iddiası ispata muhtaç olup,Türk …’a teslim edilmeyen boru bedelinin davalı tarafından talep edilemeyeceğini,davacı ile davalı arasında faturalanmayan 200.617,69 USD malzeme+işçilik bedelinin 82,5 km HDPE 2×1 boru işine mahsup edildiğine dair karşılıklı imzalanmış hiçbir belgenin dosya kapsamında mevcut olmadığı,Mardin-Iğdır yar-ser, kaz-ser ikilikler arası fiyat farkları toplamı bedelinin kesin hesapta mevcut olmasına rağmen,hesap cetveline tekrar dahil edildiğini,Bingöl yar-ser, kaz-ser işçilikler arası fiyat farkı bedeli 41,000,00 USD olan ve 205,00 km, miktarlı tutanağı,hesap cetveli ekinde yer almadığını, … işçilik ve imalatlara mahsubu talep edilen diğer miktarların davacı’nın …’a yazdıkları 26.04.2013 tarihli yazılarında sözleşme kapsamı dışında olan 86.798,11 TL’lik işlerin … Genel Müdürlük onayına istinaden yaptırılıp, kesin hesaba dahil edilmesi istenen imalatlar ve işçilik bedellerinden alındığını,alınan malzeme ve işçilik miktarları ile faturalanmamış hesap cetvelinde yer alan malzeme ve işçilik miktarlarını örtüştüğünün tespit edildiğini, dolayısıyla, davalının mahsup edilecek 200.617,69 USD alacağının olmadığını görüş olarak bildirmişlerdir.
Yargıtay bozma ilamında adı geçen bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu rapor ile davalının savunmalarında ileri sürdüğü ve mahsup itirazı niteliğinde olduğu kabul edilen imalatın varlığı tespit edilememiştir. Raporu sunan bilirkişi kurulu, Yargıtay bozma ilamından anlaşılacağı üzere konusunda ehil ve özellikle hakediş konusunda ehliyetli kişilerdir. Nitekim Yargıtay bozma ilamında yeni bir bilirkişi kurulu marifetiyle davalının mahsup itirazları ile ilgili inceleme yapılması noktasında bir bozma gerekçesinin oluşturulmaması dahi bu sonuca varılmasını gerektirmektedir. Esasen bilirkişi kurulu taraflar arasında düzenlenen belgeler, özelllikle davalının bu konuya ilişkin somutlaştırmış olduğu deliller,dayanak sözleşmeler çerçevesinde gerekli incelemeyi yapmışlardır. Kaldı ki konusunda ehil olan bilirkişilerin görevlendirilmiş oldukları konu ile ilgili rapor sunabilmek açısından HMK m.275 hükmü çerçevesinde bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duydukları yönünde bir beyanları mevcut olmadığı gibi hazırlanan bilirkişi kurulu raporu gerekçeli ve denetime dahi elverişli niteliktedir.Bu şartlarda davalının mahsup savunmasına konu sözleşme dışı iş ve imalatın varlığı teknik bilirkişilerden tarafından tespit edilememiştir.Bu noktada bilirkişilerin ek raporu gerekçeli,denetime elverişli ve ayrıntılı nitelikte taşıdığı gibi sözleşme hükümleri ile de uyumludur.Konusunda ehil olduğu Yargıtay 15.HD.tarafından da kabul edilen bilirkişilerin ek raporlarına itibar etmeye engel gerekçeli ve kabul edilebilir bir beyan ise yoktur.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64) Somut davada davalının,mahsup itirazına ise esas olarak kabul olunan sözleşme dışı iş ve imalatların yapıldığını ispatlamak noktasında üzerine düşen ispat yükümlülüğünü ve somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getiremediği anlaşılmıştır.Hal böyle olunca mahsup savunmasının ispatlanamadığı kabul edilmiştir.
Son olarak belirtmek gerek ki mahkememiz kararı ile ilgili usuli kazanılmış hak oluşsa da ortada şeklen kesinleşmiş bir ilam olmadığından ve bozma ilamı ile mahkememiz kararı da ortadan kalktığından yeniden hüküm fıkrası oluşturulması usul hukuku tekniğine ve ilamların icrasına dair düzenlemelere ve bir kısım Yargıtay daire uygulamasına da uygundur.
Yapılan açıklamalar karşısında davanın kabulü ile 198.491,41USD’nin 23/05/2014 tarihinden itibaren devlet bankalarının bir yıllık USD cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile 198.491,41USD’nin 23/05/2014 tarihinden itibaren devlet bankalarının bir yıllık USD cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 29.432,40-TL ilam karar harcından 7.333,70-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 22.098,70-TL ilam harcının … Vergi Dairesi Başkanlığı Veraset ve Harçlar Müdürlüğü’nün … sayılı … tarihli yazısına binaen davalı …’den fazlasıyla 32.940,44 TL harcın alınması karşısında 10.841,74 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Bozma sonrası yapılan 43,5 TL tebligat gideri, 70,70 TL posta masrafı toplamı 114,20 TL ve davacı tarafça bozma öncesi yapılan 1.145,00-TL yargılama gideri olmak üzere toplam 1.259,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 7.333,70-TL peşin harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 38.461,90 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansının iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.12/03/2020

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır