Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/176 E. 2019/802 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/176
KARAR NO : 2019/802

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 29/03/2019
KARAR TARİHİ: 17/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan şirketin ihyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı temsilcisi olduğu şirkete ait otomobil,sandal, telefon ve motorsikletin halen şirket adına gözüktüğünü, bunların tasfiyesi için terkin olan şirketin ihya olunması gerektiğini talep etmiştir.
Davalı … Sicil Müdürlüğü vekili ise davayı inkar konumda olup yargılama aşamasında ise davalının amacının ek tasfiye olduğunu, amacının sicil kaydının yeniden canlandırılması olmadığını, şirketin tekrar faal hale getirilmesi için öngörülen sürenin burada uygulanamayacağını,zaten davalının amacının da şirketin faaliyetine devam etmek olmadığının,bu çerçevede şirketin yeniden faal hale gelme amacı bulunmadığından da davanın süresinde açılmadığının kabul edilemeyeceğini,mahkemece verilecek karara uyulacağını açıkça beyan etmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı vekilinin dava dilekçesindeki amacı gözetildiğinde TTK geçici 7.madde gereği kaydı silinmiş olan şirketin normal faaliyetine devam etmesi ve bu suretle ihyası değildir.Davacı sadece şirket adına kayıtlı mal varlığının elden çıkarılması amacındadır.O halde şirketin yeniden faaliyetinin normal olarak sürdürme amacı dahi olmadığından dava süresinde açılmış olarak kabul edilmelidir.Aksi düşünce kaydı ihya edilemeyen şirketin mal varlığının on yıl geçmesi sonrası hazineye intikal etmesine yol açacaktır.
Yargıtay uygulaması da gözetildiğinde ortada tasfiyesi yapılmış bir şirket bulunmadığından dolayı tasfiye memurunun da mevcut olmadığı; ancak kaydı silinen şirketin üzerine kayıtlı gözüken değerlerin tasfiyesine dönük olmak üzere ihya olunmasında davacının hukuki yararının bulunduğu, davanın esastan veya süreden reddi halinde ise davacı adına kayıtlı olan değerlerin şirket tarafından tasfiye olunmaksızın ve hazineye intikal etmesine yol açacağı, bu durumun orantısız ve ölçüsüz şekilde şirketin mülkiyet hakkının ihlaline yol açacağı, bu durumda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin mülkiyet hakkını düzenleyen ek protokol hükümlerine aykırılık halinin oluşacağı,bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.90 hükmü gereği üst norm olan uluslararası sözleşme hükümlerinin öncelikle uygulanmasının dahi zorunlu bulunduğu,silinmeden itibaren ve mal varlığı hazineye intikal etmeden evvel tasfiyenin yapılmasını teminen kaydın ihya olunması gerektiği kabul edilmiştir.Böylelikle şirketin mülkiyet hakkının ihlalinden doğacak hukuka aykırılık ise giderilmiş olacaktır.
Bu çerçevede taraflar arasındaki uyuşmazlık şirketin ihyasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Şirketin TTK.geçici m.7 uyarınca terkin olduğu sicil müdürlüğü kayıtlarına göre kayden açıktır.
“6102 Sayılı TTK’nun yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar şirketin münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması,TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle şirketler re’sen terkin edilebilirler.Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dahilindeki şirketlere bir ihtar gönderilir.Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup,ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir.Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar……… haklı sebeplere dayanarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.”
Somut uyuşmazlıkta, davacı şirket adına kayden gözüken … plakalı otomobilin; … numarası ile vergi dairesine kayıtlı olan, bağlama kütüğü ruhsatnamesi içeriğine göre cinsi ticari sürat teknesi, bağlama kütüğü/no ise …/…, … ton/Net ton 1,08/1,08 olan, inşa yeri ve yılı ithal/1900, makine gücü(BhP)/adedi ise 90BhP/1, makine seri no … olarak belirtilen motorlu sandalın,motorsikletin ve GSM hatlarının hazırda davacı şirket adına kayden gözüktüğü,sadece bunların tasfiyesinin amaçlandığı şirketin faaliyet göstermek amacının ise bulunmadığı açıktır.Elbette halen kaydı silinmiş olan şirketin tüzel kişiliğinin adı geçen bu mal varlığı üzerinde gerekli tasarruf işlemlerini yapabilmesi,şirket tüzel kişiliğinin bu amaca yönelik kaydının ihya olunmasını gerektirmektedir.Hal böyle olunca davacının bu amaca dönük olarak şirketin ihyasını talep etmekte hukuki yararı dahi mevcuttur.Esasen bu noktada mahkeme heyeti oybirliğiyle karar oluşturmuştur.
Diğer husus ise 6102 sayılı TTK geçi m.7 uyarınca kaydı silinmiş ve yeniden normal ticari faaliyetini sürdürmeyecek olan şirketin ihyasına karar verilmesi halinde tasfiye memuru atanması gerekip gerekmediği noktasındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 20/07/2016 tarihi itibariyle bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçmiştir.Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirilmesinde birçok amaç olmakla birlikte bu amaçlardan birinin ise Yargıtay’ın yüksek mahkeme olarak “içtihat kurumu” görevini tam ve eksiksiz icra edebilmesidir.Böylelikle gerek ilk derece mahkemelerinin ve gerekse bölge adliye mahkemelerinin aynı konuya ilişkin farklı uygulamalarda bulunmasının dahi önüne geçilmesi amaçlanmıştır.Esasen aynı konu hakkında farklı kararların Yargıtay,yani yüksek mahkeme kararlarının mevcudiyetine rağmen ortaya çıkması Anayasa m.36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6 hükmü karşısında adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracak, en önemlisi kanun koyucunun amacının da açıkça görmezden gelinmesine yol açacaktır.Bu yönü itibariyle “birbiriyle uyuşmayan mahkeme kararlarının sürüp gitmesi yargı sistemine güveni azaltıcı ve hukuki belirsizlik hali oluşturmaktadır.”(Nejdet Şahin ve Perihan Şahin/Türkiye davası (BD),57,Leach,Sayfa 278)
O halde 6102 sayılı TTK geçici m.7 hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tasfiye memuru atanıp atanmayacağı noktasında Yargıtay tarafından farklı uygulamalar yapılmış ise de somut uyuşmazlıkta hüküm tarihine en yakın ve son uygulamaların dikkate alınması gerekir.
Nitekim Yargıtay 11 H.D. 22/05/2019 tarih ve 2019/1992E ve 2019/4024K.sayılı ilamında ilk derece mahkemesinin 2016 yılında vermiş olduğu karar ile oluşturduğu emsal ilamında “…Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece, TKK’nın 547. maddesi uyarınca şirketin ihyasına, dava dışı …’nun ek tasfiye işlemleri için tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamından ihyası talep edilen şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca uyarınca davalı tarafça re’sen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda geçici 7. maddesi uyarınca şirketin ihyasına karar vermekle yetinilmesi gerekirken, ayrıca tasfiye memuru atanması doğru görülmemiş ise de, anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK 438/7. maddesi hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile mahkeme kararının hüküm bölümünün 1. bendinin çıkarılarak yerine “Davanın kabülü ile … Ticaret Sicilinin … sicil nosunda kayıtlı iken 26/06/2014 tarihinde re’sen terkin edilen … Ltd. Şti.’nin ihyasına” yazılmasına, hükmün bu şekliyle davacı yararına DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ” gerekçesiyle ilk derece mahkemesindeki tasfiye memuru atanmasına ve tasfiye memuruna ücret tayin olunmasına dair kısım, hükümden tümden çıkarmıştır.
Yine Yargıtay 11.H.D.08/04/2019 tarih ve 2019/978E.2019/2730K.sayılı ilam içeriğine göre,ilk derece mahkeme ilamında TTK geçici 7 madde gereği ihya kararı verildiği,TTK geçici 7 madde gereği ihya yapıldığından dolayı tasfiye memurunun atanmadığı,tasfiye memuru atanmaması gerekçesinin dahi açıkça ilamda tartışıldığı,buna mukabil davalı sicil müdürlüğünün ise tasfiye memuru atanmamasını açıkça istinaf nedeni yaptığı,… BAM 3.HD 2018/1062E.2018/7K.sayılı ilamında “…TTK geçici 7 maddesine göre,…, mahkemece tasfiye memuru atanmaksızın ihya kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından,davalının istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.”şeklindeki kararının bu defa ve akabinde temyiz olunduğu,Yargıtay’ın ise adı geçen kararında “…. …. Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; TTK’nın Geçici 7’inci maddesine göre re’sen sicilden silinen dava dışı şirketin silinme tarihinden önce hakkında devam eden icra takibinin bulunmasına göre, ilk derece mahkemesince tasfiye memuru atanmaksızın dava dışı şirketin ihyasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”gerekçesiyle son uygulamalarını yeniden ve ayrıca teyit etmiştir.Nitekim mahkememizin yargı çevresinde yer aldığı İstanbul BAM 12.Hukuk Dairesinin 2018/1131E.2018/770K.sayılı ilamında “…Tüzel kişiliğin ihyasına karar verilen davadışı şirketin TTK nun geçici 7.maddesi uyarınca 18.12.2015 tarihinde re’sen sicilden terkin edildiği anlaşılmaktadır.Dava dışı şirket TTK hükümlerine göre tasfiye edilmediğinden terkinden evvel tasfiye halinde bulunmadığı gibi bir tasfiye memuru mevcut değildir.Bu sebeble husumetin sicil memurluğuna yöneltilmesi yeterlidir. Terkin işlemi kaldırılarak şirketin ihyasına karar verildiğinde şirket terkinden evvelki mevcut haline döneceğinden tasfiye memuru atanmaması bir eksiklik değildir.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince tavzih isteminin reddine ilişkin verilen ek kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve TTK’nın geçici 7/2.maddesi uyarınca tasfiye memurunun atanmasına gerek olmamasına göre davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle Yargıtay 11.HD son uygulamalarını dahi aynen ve birebir benimsemiştir.
Yargıtay 11.HD’nin son uygulamaları ve bu uygulamayı benimseyen İstanbul BAM uygulamaları çelişkisiz bir şekilde ve birbiriyle uyum içindedir.Kaldı ki Yargıtay 11.H.D, 6102 sayılı TTK geçici madde 7 hükmüne göre asliye ticaret mahkemeleri tarafından verilen ihya kararlarında ve özellikle son yıllarda,tasfiye memuru atanmadığı halde bu yöne ilişkin herhangi bir eleştiriye kararında yer de vermemiştir.Oysaki tasfiye memurunun atanmasının,hükmün olmazsa olmaz unsurlarından bulunması durumunda HMK m.297/f.2 hükmü çerçevesinde Yargıtay tarafından bu hususun re’sen bozma nedeni yapması icap eder idi.Esasen yukarıda açıklanan son uygulamalar ise bu noktada açık ve yerleşiktir.
Nitekim mahkememizce verilen kararlar ile ilgili yargılama yapma yetkisine haiz İstanbul BAM ilgili hukuk dairesi de doğal olarak ve halihazırda uygulamayı aynen devam ettirmektedir.Hal böyle olunca en azından Anayasa m.36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6 hükmünün ihlaline yol açılmaması için bu uygulamanın bu aşamada benimsenmesi,bu yönde uygulama yapılması zorunludur.Aksi takdirde aynı konuda ilk derece mahkemelerinin farklı uygulamalar benimsemesi hukuk güvenliğini de sarsıcı sonuçlara yol açacaktır.
Kaldı ki ve aynı zamanda Yargıtay uygulamasının kanun metni içeriğine dahi uygun olduğu değerlendirilmektedir. Zira 6102 sayılı TTK geçici m.7 hükmünün birinci fıkrası,bu çerçevede kayıtları silinen şirketler yönünden ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmayacağını açıkça belirtmiştir.O halde kanunların belirttiği tasfiye usulüne uyulmaksızın kaydı silinmiş olan bir şirketin tasfiyesinin yapıldığı kabul edilemeyecektir.Nitekim TTK m.547 hükmü uyarınca mahkemeden talepte bulunulması durumunda mahkemenin ek tasfiye kararını verdiği aşamada ve ayrıca tasfiye memuru ataması yasal zorunluluktur.Oysaki geçici m.7 hükmünün 15.fıkrası bu noktada mahkemeden ihya istenebileceğini belirtmiş olmakla birlikte mahkemece tasfiye memuru atanacağını,TTK m.547 hükmünde olduğu üzere açıkça düzenlememiştir. Kanun koyucunun aynı yıl itibariyle yürürlüğe giren benzer hükümlerde farklı düzenlenmeler yapmış olması bir unutkanlık veya boşluk değil kanun koyucunun amaca uygun bilinçli bir tercihi olarak değerlendirilmelidir.Esasen son yıllarda gerek Yargıtay uygulamasında ve gerekse doktrinde bu yöne ilişkin bir eleştiri mevcut değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı). O halde uyuşmazlığı gören asliye ticaret mahkemesinin TTK geçici m.7 hükmü çerçevesinde kaydı silinen şirketin ihyası kararı vermesinden sonra ayrıca mahkemenin tasfiye memuru ataması yapabileceğine dair dayanak hükümde açıklık bulunmadığı halde mahkemenin bu noktada kanundan doğmayan bir yetkiyi kullanması da anayasa ile de uyumlu değildir.
Sonuç olarak kaydı ihya olunan şirket yönünden tasfiye memuru atanması mevcut Anayasa,açıklanan kanun hükümleri ile Yargıtay’ın ve İstanbul BAM hukuk dairesinin son uygulamalarının görmezden gelinmesine ve giderek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin m.6 hükmünün ihlaline dahi yol açacaktır.O halde somut uyuşmazlıkta tasfiye memurunun atanmaması kanun ve Yargıtay uygulamasına da uygun olup bu konuda oyçokluğu ile hüküm oluşturulmuştur.
Toplanan deliller ve yapılan açıklamalar gözetildiğinde, davacının davasının kabulüne,ihyası talep olunan … Ticaret A.Ş. (eski unvanı … Tic.ve A.Ş.)’nin adına kayden gözüken … plakalı otomobilin; … numarası ile vergi dairesine kayıtlı olan, bağlama kütüğü ruhsatnamesi içeriğine göre cinsi ticari sürat teknesi, bağlama kütüğü/no ise …/…, … ton/Net ton 1,08/1,08 olan, inşa yeri ve yılı ithal/1900, makine gücü(BhP)/adedi ise 90BhP/1, makine seri no … olarak belirtilen motorlu sandalın;… plakalı motorsikletin,… ve … numaralı GSM hattının devredilmesi ve bu suretle tasfiyesine yönelik her türlü işlemin gerçekleştirilmesi için … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı … Ticaret A.Ş. (eski unvanı …Tic.ve A.Ş.)’nin ihyasına,re’sen sicilden terkin edilen şirket bakımından ihya kararı verilmesi halinde şirketin tasfiye haline gireceğine ilişkin yasal düzenleme bulunmadığından şirket tasfiye memuru atanmasına Yargıtay uygulaması dahi gözetilerek yer olmadığına,kararın tescil ve ilanına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulüne,
İhyası talep olunan … Ticaret A.Ş. (eski unvanı … Tic.ve A.Ş.)’nin adına kayden gözüken… plakalı otomobilin; … numarası ile vergi dairesine kayıtlı olan, bağlama kütüğü ruhsatnamesi içeriğine göre cinsi ticari sürat teknesi, bağlama kütüğü/no ise …/…, … ton/Net ton 1,08/1,08 olan, inşa yeri ve yılı ithal/1900, makine gücü(BhP)/adedi ise 90BhP/1, makine seri no … olarak belirtilen motorlu sandalın;… plakalı motorsikletin,… ve … numaralı GSM hattının devredilmesi ve bu suretle tasfiyesine yönelik her türlü işlemin gerçekleştirilmesi için … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı … Ticaret A.Ş. (eski unvanı …Tic.ve A.Ş.)’nin ihyasına,
2-Re’sen sicilden terkin edilen şirket bakımından ihya kararı verilmesi halinde şirketin tasfiye haline gireceğine ilişkin yasal düzenleme bulunmadığından şirket tasfiye memuru atanmasına Yargıtay uygulaması dahi gözetilerek yer olmadığına,
3-Kararın tescil ve ilanına,
4-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
5-Davalı yasal hasım olduğundan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı sicil memurluğu yasal hasım olduğundan aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-HMK. 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan delil avansının kullanılmayan kısmının mahkemece kendiliğinden iadesine;gider avansının ise talep halinde iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve tasfiye memuru atanmaması noktasındaki muhalefet baki kalmak üzere oy çokluğu ile diğer konularda oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
(K.O)
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

KARŞI OY:

Dava, 6102 sayılı TTK geçici 7.maddesi gereği sicilden res’en terkin edilen şirketin TTK 547. Maddesi kapsamında ek tasfiyesi amacıyla ihyası istemine ilişkindir.
Emsal Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 29/04/2019 tarih, 2019/1648 E 2019/3278 K sayılı ilamı “…Dava, davacının ortağı ve vaktiyle yöneticisi olduğu ve TTK Geçici 7. madde çerçevesinde sicilden terkin edilen limited şirketin ihyası istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı uyarınca; davalı sicil müdürlüğünce yapılan terkin işlemlerinde herhangi bir eksiklik ve yanlışlık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, terkin edilen şirketin ancak mal varlığının tasfiyesi amacıyla ve bu amaçla sınırlı olmak üzere ihyasına karar verilerek şirkete bir tasfiye memuru atanması gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmayıp buna bağlı olarak davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi de yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir … ” şeklinde olup mahkememiz dosyasında da talep emsal kararda olduğu gibi sicilden res’en terkin edilen şirketin mal varlığının tasfiyesi amacıyla ve bu amaçla sınırlı olmak üzere ihyasına ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 547/2. maddesi “…Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmünü haiz olup somut olayda, mahkemece , terkin edilen şirketin mal varlığının tasfiyesi amacıyla (… plakalı otomobilin; … numarası ile vergi dairesine kayıtlı olan, bağlama kütüğü ruhsatnamesi içeriğine göre cinsi ticari sürat teknesi, bağlama kütüğü/no ise …/…, … ton/Net ton 1,08/1,08 olan, inşa yeri ve yılı ithal/1900, makine gücü(BhP)/adedi ise 90BhP/1, makine seri no … olarak belirtilen motorlu sandalın;… plakalı motorsikletin,… ve … numaralı GSM hattının devredilmesi ve bu suretle tasfiyesine yönelik her türlü işlemin gerçekleştirilmesi için …) ve bu amaçla sınırlı olmak üzere ihyasına karar verilen şirkete, tasfiye memuru atanması gerektiği kanaatindeyim.
Bu nedenle değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye
¸e-imzalıdır