Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/159 E. 2021/357 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/159 Esas
KARAR NO : 2021/357

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 18/09/2014
KARAR TARİHİ : 31/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacılar dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı …Ş. arasında 29.02.2008 tarihli Acentelik Sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin …adına poliçe tanzim etme ve primleri tahsil etmeye yetkili kılındığını, aralarındaki cari hesap ilişkisinin 15.04.2009 tarihi itibariyle kat edildiğini, neticede müvekkili şirketin borcunun 1.211.000,00 TL olduğu hususunda mutabık kalındığını, borcun 611.778,00.TL ‘lik kısmının dava dışı … Ltd.Şti. tarafından üstlenildiğini, alacaklı şirketin bu duruma muvafakat ederek 15.04.2009 tarihli sözleşmeyi imzaladığını, böylece bu miktar bakımından borcun nakledilmiş olduğunu, buna rağmen davalının bu tutarı borçtan düşmediğini, sözleşmeye aykırı olarak , verilen çekleri ve yapılan ödemeleri dava dışı … Ltd.Şti.’nin kendi borcundan düştüğünü, dava dışı şirketin verdiği rehinlerin de müvekkilinin izni alınmadan ve borcundan düşümü yapılmadan fek edildiğini, müvekkili şirketçe kalan borç için davalıya toplam değeri 600.000,00.TL olan çeklerin verildiğini, bu borca karşılık 582.000,00 TL ‘nin bir kısmının yapılan tahsilatlar, bir kısmının poliçe iptal ve iadeleri, bir kısmının komisyon iadeleri ve bir kısmının açık sanal pos tahsilatı nedeniyle borçtan düşülmesi gerektiğini, huzurdaki menfi tespit davasına konu bonoların davalı şirkete teminat olarak verilen bonolar olduğunu, takiplerin iptalleri için … 2.İcra Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasından dava açıldığını, dava derdest olsa bile ellerinde İİK.nun 68.maddede yazılı belge bulunmadığından iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını öne sürerek müvekkilleri aleyhinde başlatılan … 8. İcra Müdürlüğü’nün … ve … 8.İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra dosyaları nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takiplerin iptallerine, % 40 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket ile … Ltd.Şti. arasında 29.02.2008 tarihli sözleşme yapıldığını, sözleşme gereğince davalının tahsil ettiği primlerin bir kısmını müvekkili şirkete teslim etmediğini, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre 18.02.2011 tarihi itibariyle 889.055,28 TL cari hesap borcunun oluştuğunu, bu borcun kısmen tasfiyesi için müvekkili şirkete 21.10.2009 tarihinde 3 adet toplam 300.000,00 TL ‘lik senet verildiği, ancak senetlerin vadesinde ödenmemesi üzerine uyuşmazlığa konu icra takiplerinin başlatıldığını, davacıların … 2.İcra Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyasından açtıkları davanın takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırıldığını, dava konusu yapılan senetlerin teminat senedi olmadığını, dava dışı …Ltd.Şti.’nin davacıların borcunun bir kısmını kefil sıfatı ile protokol gereğince üstlenmesine rağmen ödemeleri yapmadığını, anılan şirketin Acentelik Sözleşmesi gereğince ayrıca cari hesap borcu bulunduğunu, dava dışı şirket hakkında ayrıca takipler yapıldığını, davacının dilekçesinde belirttiği ödeme ve iptal iadelerine ilişkin iddiaların mesnetsiz olduğunu, davacıların 18.02.2001 tarihi itibariyle 889.055,28 TL borcu bulunduğunun yaptırılacak bilirkişi incelemesi incelemesi ile tespit edileceğini savunarak, davanın reddi ile %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
“…Tarafların dilekçelerinde belirttikleri icra dosyaları ve İcra Hukuk Mahkemesi dosyaları getirtilerek dosyamızı eklenmiş, tarafların delilleri toplandıktan sonra mali müşavir bilirkişi ile inceleme yaptırılarak 02.l0.2012 havale tarihli rapor alınmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre , davalı …nin ticari defter ve belgeleri delil kabul edilecektir. İncelenen davalı şirket ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu tespit edilmiştir. Ticari defter ve belgelere göre 18.02.2011 tarih itibariyle davalının bakiye 889.055,28.TL alacağı olduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki 15.04.2009 tarihli Borç Tasfiye Protokolüne göre 1.211.778.TL davacı borcu tespit edilmiştir. Protokol gereğince dava dışı … Ltd.Şti. borcun 611.778,00.TL ‘sini ödemeyi üstlenmiştir. Davalı … şirketine bir kısım çekleri tevdi edeceği protokolde belirtilmiştir. Çeklerden 4 adedinin ödendiği ve hesaptan düşüldüğü, ödenmeyen çeklerin ise hesaptan düşülmediği anlaşılmaktadır. Ancak uyuşmazlık konusu olay bununla ilgili olmayıp davacıların zaten ayrıca ödemeleri gereken 600.000,00.TL borçları daha sözkonusudur. Sonuçta bir kısım ödemeler yapılmış olsa bile , taraflar arasındaki sözleşmeye göre delil teşkil eden davalı şirket ticari defterlerine göre 18.02.2011 itibariyle devam eden 889.055,28.TL borç mevcuttur. Dosyamızda dava konusu yapılan alacak ise … 8.İcra Müdürlüğü’nün … ve … sayılı icra takiplerine konu 3 adet bonodur. Davacıların bonolar nedeniyle sözkonusu borçlardan sorumlu oldukları sabittir. Hernekadar davacılarca bu bonoların teminat senedi olduğu öne sürülerek menfi tespit davası açılmış ise de, sözkonusu 21.l0.2009 tanzim tarihli 28.02.2010 – 31.01.2010 ve 31.03.2010 vade tarihli , herbiri 100.000,00.TL bedelli 3 adet bonoların teminat olarak verildiğine ilişkin herhangi bir yazılı belge mevcut değildir. Davacının sözünü ettiği protokollerde bu senetlerden söz edilmemiş olup, cari hesap borcunun ödenmesi amacıyla davalı şirkete verildiğinin kabulü gerekmiştir. Bunun aksi ancak yazılı delillerle ispatlanabilir. Bu konuda tanık dinlenilmesi veya yemin teklif edimesi de mümkün değildir.
Dava dilekçesinde, dava değeri noksan gösterildiğinden mahkememizin 05.12.2012 tarihli arakararı doğrultusunda noksan peşin harç tamamlatılmıştır.
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre … 8.İcra Müdürlüğü’nün (Adliyenin taşınması nedeniyle … 30.İcra Müdürlüğü olmuştur. )… ve … sayılı icra takiplerine konu 3 adet bononun teminat olarak verildiğine ilişkin iddianın davacılarca ispatlanamadığı , dosyadaki belgeler ve düzenlenen bilirkişi raporuna göre, davacıların , bu takiplerin yapıldığı tarih itibariyle çok daha yüksek bir miktarda cari hesap borçlarının mevcut olduğu, huzurdaki davanın konusunu teşkil eden icra takipleri nedeniyle davacıların borçlu oldukları sabit olduğundan davanın reddine dair karar verilmiş…” olup, işbu karara karşı davacılar vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16/06/2014 tarihli 2013/18038 Esas 2014/11504 Karar sayılı ilamında: “…Dava, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takiplerinde borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkin olup, mahkemece yukarıda anılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket ile davalı arasında akdedilen 15.04.2009 tarihli protokol ile taraflar arasındaki hesap kat edildiğine göre bu tarih itibariyle dava dosyasında bulunan 2 adet protokol toplamı kadar davacı şirketin borcu bulunduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte, işbu protokollerden … Ltd. Şti’nin de taraf olduğu, 15.04.2009 tarihli protokol BK’nın 173 ve devamı maddelerinde vücut bulan borcun nakli sözleşmesi mahiyetinde olup, protokoldeki bedel kadar davacı şirketin borcundan tamamen kurtulduğunun kabulü ile sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmamış davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir…temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA,…” denilerek Mahkememiz kararı bozulmuş, dosya mahkememizin 2014/1195 Esas sayılı sırasına kaydedilerek ve bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
“…Mahkemece bozmaya uyulmuş, buna göre raporlar alınmıştır.
1-18/09/2015 tarihli rapor: Bilirkişi raporunda nakledilen borç sonucunda acente borcunun 600.000,00 TL olduğu, protokolden sonra yapılan üretimin ve yapılan ödemelerin düşülmesi sonucunda davacıların borçlu olmadıkları bildirilmiştir.
2-16/11/2015 tarihli ek rapor: Yukarıda sözü edilen raporda ulaşılan sonuçların dayanakları gösterilmediğinden rapor denetlenememiş, ek rapor alınmıştır. 16/11/2015 tarihli raporda, Yargıtay bozma ilamında belirtildiği gibi protokol tarihi itibariyle borç tutarının 1.211.778,00 TL olduğu, borç nakliyle 600.000,00 TL olduğu, belirtilmiş daha sonraki ödemeler ve poliçe üretiminden kaynaklanan tutarların ayrıntıları gösterilerek borçtan mahsubu yapılmış, protokol gereği kalan 600.000,00 TL borcun tamamen ödendiği, hatta davacıların 70.466,21 TL alacaklı hale geldikleri belirtilmiştir.
3-18/01/2016 tarihli ek rapor: Bir üstte özetlenen16/11/2015 tarihli ek raporda her ne kadar borcun tamamen kapatıldığı ifade edilmiş ise de mahsubu yapılan bir kısım tutarların dava aşamasında gerçekleştiği görülmüştür. Borcun dava aşamasında ödenmiş olması halinde dava konusuz kalacak ise de davanın açıldığı tarihte davacıların borçlu olup olmadıkları ve bunun tutarı önem taşıdığından, bu amaçla 18/11/2016 tarihli ek rapor alınmı olup raporda ”…. Dava tarihi itibariyle takip konusu 300.000,00 TL değil, 141.413,99 TL borçlu olduğu…” belirtilmiştir.
Alınan ek raporlarla taraflar arasındaki alacak-borç durumunun netleştiği kabul edilmiş hükme esas alınmıştır.
Buna göre;
Davacı acente ile davalı arasında acentelik sözleşmesi bulunduğu, hesabın 15/04/2009 tarihinde yapılan protokolle kat edildiği ve davacı acentenin borcunun 1.211.000,00 TL olduğu konusunda mutabakata varıldığı, bu borcun 611.778,00 TL’lik kısmının dava dışı … Şti’ne nakledildiği, Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere bunun mutabık kalınan tutardan mahsubunun gerektiği, mahsupla kalan borcun 600,000,00 TL olduğu bundan sonra davacı acente tarafından yapılan ödemeler ve üretilen poliçeler, iptal komisyonları vs. ile dava tarihi itibariyle acente borcunun 141.413,99 TL olduğu, kalan kısmın da yargılama sürecinde tamamen ödendiği dolayısıyla yargılama aşamasında davacıların davalıya borçlarının kalmadığı sonucunda ulaşılmıştır.
Davalılar hakkında başlatılan (2) icra takibinde (3) adet ve her biri 100.000,00 TL bedelli bonoların tahsili talep edilmiştir. Bonoların taraflar arasındaki acentelik ilişkisi sebebiyle verildiğinde kuşku yoktur. O halde takip konusu bonolardan dolayı yukarıda sözü edilen hesaplamalar dahilinde davacıların sorumlu alacakları kabul edilmelidir.
İki icra takibinde talep edilen tutar: 300.000,00 TL’dir. Dava tarihi itibariyle davacıların borcu 141.413,99 TL dir. Yani dava tarihi itibariyle karar verilecek olsa;
– Davanın 158.586,01.-TL’lik kısmının kabulü ile bu kısım yönünden davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine, -141.413,99 TL”lik kısmın ise reddine karar vermek gerekecekti. Ancak yargılama aşamasında davacının borçlu olduğu tutar ( 141.413,99 TL) ödenmiş olduğundan bu kısım yönünden dava konusuz kalmıştır. Yargılama gideri ve avukatlık ücretinin takdirinde dava tarihindeki haklılık durumu dikkate alınmıştır…” şeklinde karar verilmiş olup, işbu karara karşı bu sefer davalı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/11/2018 tarihli 2017/1107 Esas 2018/6762 Karar sayılı ilamında:
“…1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davacıların borcunun 141.413,99 TL olduğu, bunun da yargılama sürecinde tamamen ödendiği, dolayısıyla davacıların davalıya borçlarının kalmadığı ve bu nedenle dava konusuz kaldığından belirtilen bedel yönünden karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmiş ise de, davacıların dava tarihi itibariyle var olan borçlarını yargılama sürecinde nasıl ödedikleri veya ödemenin dayanağının ne olduğu kararda açıklanmamıştır. Bu nedenle davacıların dava tarihi itibariyle 141.413,99 TL olan borçlarını nasıl ödedikleri, karar yerinde tartışılıp değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken.. davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA…” denilerek Mahkememiz kararı bozularak dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmekle, bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamında belirtilen nedenleri karşılamak amacıyla, bu konuda mevcut olan uyuşmazlığı giderici mahiyette ve denetime açık şekilde rapor düzenlenmesi için dosya SMMM bilirkişi …’a tevdi edilmiş, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yeniden inceleme yaptırılmıştır.
SMMM Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 02/03/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; ”… Yargıtay ilamı kapsamında tüm dosya kapsamı ve davalı … şirketi tarafından CD içerisinde sunulan tüm belge ve bilgiler üzerinde yeniden yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; davacı acentenin davalı … şirketine herhangi bir borcunun bulunmadığı, hatta davacı acentenin davalı … şirketinden 70.391,21 TL alacaklı olduğu …” mütalaa edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyulmasına karar verilen bozma ilamı kapsamında, bozma nedenleri karşılayacak şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde ödemenin dayanağı ve kaynağı hakkında yeniden araştırma yapılmıştır. SMMM bilirkişi … 02/03/2021 tarihli ek raporunda, dava tarihinden sonra davalı aleyhine poliçe üretiminden kaynaklanan işlemlerden dolayı 2.052,42 TL borç, yine poliçe üretiminden kaynaklanan işlemlerden dolayı 3.855,62 TL alacak ve davacı acente lehine 210.000,00 TL alacak kaydı yapılmış olup, kalan bakiye 141.413,99 TL ilavesi düşülmesi neticesinde davacı acenteye ait cari hesabın -70.391,21 TL verdiğini, başka bir anlatımla davacı acentenin davalı … şirketine herhangi bir borcunun kalmadığını, hatta alacaklı konuma geçtiğimi belirlemiştir. Yargıtay ilamında bahsedilen ödemenin dayanağı raporda da vurgulandığı üzere, davalı şirketin bizatihi kendi ticari defter ve belgelerinden kaynaklanmaktadır. Davalı … şirketi kendi kayıtlarında davacı acente lehine (210.000,00 TL) alacak kaydı yapmış olup, mevcut durum ticari muhasebe ilkeleri uyarınca borcun azaltılması / sona erdirilmesi anlamına gelmektedir.
Yargıtay bozma ilamında; davacıların dava tarihi itibariyle var olan borçlarının yargılama sürecinde nasıl ödedikleri veya ödemenin dayanağının ne olduğu gerekçeli kararda açıklanmadığı için bozma kararı verildiği, yukarıda açıklanan nedenler karşısında davalı … şirketinin kendi ticari defter ve belgelerinde davacı acente lehine alacak kaydı yapması nedeniyle bu borcun artık ödendiğinin kabul edilmesi gerekir.
Öte yandan, basiretli hiçbir tacir kendi aleyhine olan hususları ticari defterine kaydetmez. Davalı şirket tarafından davacı acente lehine alacak kaydı yapıldığına göre, davacının borcunun azaltıldığının / sona erdirildiğinin mali muhasebe ilkeleri nazara alınarak kabul edilmesi gerektiği bilirkişi tarafından dile getirilmiştir. Gerçekten de; kendi ticari defterlerinde davacı lehine alacak kaydı yapan davalının, alacak tutarı kadar davacının borcunun sona erdiğinin ve ödeme yapıldığının hukuken kabul edilmesi zorunludur. Davacı acente lehine yapılan alacak kaydı, bir anlamda, ödeme nedeniyle borcun sona erdiren kayıt niteliğindedir ve cari hesap uyarınca bu tutarın mevcut borçtan düşülmesi gerektiği açıktır. Kaldı ki, usulüne uygun şekilde tutulmuş olan ticari defterler sahiplerinin aleyhine de delil teşkil ederler.
Tüm bu nedenlerle, yargılama sürecinde 141.413,99 TL borcun ödemesinin kaynağı davalı tarafın kendi ticari defter ve kayıtları olup, davacı lehine alacak kaydı yapılmasından ötürü bu borcun artık ödendiğinin davalı kayıtları nedeniyle kabulü zorunlu olup önceki hüküm gibi karar verilmiş, bozma ilamındaki nedenler ayrıntılı şekilde gerekçesi açıklanarak ve tartışılarak yeniden bu konuda gerekçe yazılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın KABULÜ ile;
a) … 30. İcra Müdürlüğünün .. esas sayılı takibinde takip konusu olan 200.000,00 TL tutarlı ve … 30. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı takibine konu 100.000,00 TL tutarlı olmak üzere toplam 300.000,00 TL tutarlı bonoların 158.586,01 TL lik kısmı yönünden davacıların davalıya BORÇLU OLMADIKLARININ TESPİTİNE,
b) Dava aşamasında yukarıda (a) bendinde belirtilen 300.000,00 TL tutarlı bonoların 141.413,99.-TL’lik kısmından dolayı davacıların dava tarihinde borçlu oldukları belirlenmiş ise de yargılama aşamasında bu tutar ödendiğinden bu kısım yönünden dava konusuz kaldığından bu tutarla ilgili ESAS HAKKINDA KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2-Tazminat taleplerinin REDDİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (158.586,01 TL) üzerinden alınması gereken 10.833,01 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 445,50 TL’ nin ve 4.009,50 TL tamamlama harcının mahsubu ile eksik kalan bakiye 6.378,01 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, (Mahkememizce yazılan 2014/1195 Esas 2016/293 Karar sayılı 09/03/2017 tarihli, 2017/14 harç numaralı Harç Tahsil Müzekkeresinin tahsil ve tahakkuk yapılmadan iadesi hususunda Hisar Veraset Ve Harçlar Vergi Dairesine müzekkere yazılmasına)
4-Davacılar tarafından yargılama nedeniyle yapılan 4.455,00 TL peşin harç, posta ve tebligat masrafı 260,50 TL, bilirkişi ücreti 1.200,00 TL olmak üzere toplam 5.915,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE, davalı tarafından yapılan 22,00 TL yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacılar yargılama sırasında kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden kabul edilen dava değeri (158.586,01 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca 19.015,67 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ancak önceki kararın yalnızca davalı tarafından temyiz edilmesi nedeniyle vekalet ücreti bakımından davalı lehine usulü kazanılmış hakkın doğduğu, bu bağlamda aleyhe hüküm verme yasağı ilkesi kapsamında önceki kararda hükmedilen 15.436,88 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
7-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden önceki kararda konusuz kalan kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi ve kararın yalnızca davalı tarafından temyiz edilmesi nedeniyle vekalet ücreti bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 13/1. Maddesi uyarınca belirlenen 17.384,33 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 31/05/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)