Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/979 E. 2020/108 K. 25.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/979
KARAR NO : 2020/108

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 22/10/2018
KARAR TARİHİ : 25/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan konkordato davasının yapılan açık yargılaması sonunda ve HSK Genel Sekreterliği’nin 23/03/2020 tarihli ve Kovid-19 hastalığı nedeniyle aldığı tedbirler,yine HSK kararı çerçevesinde 01/06/2020 tarihi itibariyle kısmen dahi olsa normal çalışma düzenine geçilmesi ve müzakere yapılması imkanına kavuşulması sonrası;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; şirketler ve şahısların ticari faaliyet ve borçlanmalarının iç içe geçmiş durumda olduğunu, bu nedenle mevcut korumadan aynı zamanda, aynı şekilde ve aynı şartlarla yararlanmalarında ciddi hukuki ve ekonomik yararlarının mevcut olduğunu, tek bir şirket için verilecek korumanın pratikte çok fazla sonuç doğurmadığını, zira haciz için gidilecek adres,satışa konu olacak gayrimenkul,muhafaza altına alınacak menkuller nedeniyle diğer şirket/şirketlerin işlevsiz hale gelebileceğini, mekânsız kalmalarına neden olabileceğini,yine şirket yetkililerinin teminat gösterdikleri ikametgahlarına tahsisli gayrimenkullerin satışa çıkarılması,sürekli haciz ve muhafaza işlemleriyle muhatap olmaları gibi durumlarda şirketlerin sağlıklı iş yapmaları,süreci sağlıklı yürütmeleri,alacaklıların tam ya da tama yakın menfaat elde etmelerine engel oluşturacağını, her üç şirket içinde nakit sıkışıklığının hat safhaya ulaştığını,işlerin daraldığını,vadelerin kısaldığını, piyasadan teminat ile dahi yakın zamanda nakit bulmanın imkansız hale geldiğini, günü gelmiş veya yakın tarihli çek/senetler onlarca çalışan ve yeni tedarikler için acil nakde ihtiyaç olduğunu,müvekkili şirketlerin çeklerinin yazılmaya başlandığını, kredilerinin geriye çağırıldığını,başlayacak hacizlerle mevcut,araç ve gereçleri, menkuller malları, işletmeye ait ekonomik değeri olan bütün varlıklarının haciz tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını,bu halde şirketlerin iş yapması,işine devam etmesinin imkansız hale geleceğini, fiilen işleri tatil etme durumunda kalacaklarını,bu durumda başta mevcut özellikle teminatsız alacaklılar olmak üzere herkesin zarar göreceğini,mevcut gelirlerin şirketlerin kasalarında kalmasını,öncelikle cari işlerin yapılmasını,işçi ücretlerinin ödenmesini yeni alımların taahhütlerin alınması ve yapılabilmesi,finansman yaratılması ve şirketlerin yaşamını sürdürerek bütün alacaklıların alacağına kavuşması için öncelikle borçların vadelerinin ötelenmesini,müşterilerin nakit olmadan ürün vermediğini,teminat almadan taahhüt işinin alınamadığını,müvekkilinin grup şirketleri olduğundan müşteriler ve finans kuruluşları nezdinde bütün şirketlerin bir veya aynı kabul edildiğini, müvekkili şirket yönetimlerinin kuruluş sırasıyla ülkemizde daha öncede yaşanan 2001 ve 2008 krizlerini başarıyla atlattığını,kriz yönetme tecrübesine sahip olduğunu, son döviz artışından kaynaklı finansal krizde alınacak yönetimsel tedbirler sonucu tedarikçilerle, fabrika, bayiler ve müşterilerle var olan güçlü bağların devamıyla atlatılacağını, şirketlerin iflası/iflas yoluyla tasfiye halinde projede ayrıntılı olarak gösterildiği gibi alacaklılar daha uzun süre bekleyeceğini,ellerine alacaklarının en fazla %39’unun geçebileceğini, bu aşırı farkın en büyük nedenin iflas halinde şirketlerin halihazırdaki mevcudunun tasfiyeye gireceğini, müvekkili şirketlerin en büyük gelir kalemlerinin ellerinde bulunan ve devam eden taahhüt işleri olduğunu,bu işlerin iflas ya da haciz halinde duracağını, şirketlerin temerrüt durumuna düşeceğini, borçlarının daha da artacağını ve borçların gelecek ödemelerle finansmanın mümkün olmayacağını, stokta bulunan malların rayiç değeri ile satılması halinde elde edilecek gelirle, cebri icra yolu ile satışından elde edilebilecek gelir arasında kıyaslanamayacak oranda farklılık oluşabileceğini, konkordato talebinin kabulünün bütün taraflar için avantajlar içerdiğini, faydayı azami artırdığını belirterek geçici mühlet kararı içinde yapılacak inceleme sonucu bir yıllık kesin mühlet verilmesini,gerekli görülmesi halinde altı ay daha uzatılmasını,kesin mühlet kararı içinde de ihtiyati tedbirlerin aynen devamını,yapılacak yargılama sonunda konkordatonun tasdikini,tasdik kararının ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava İİK .286 vd hükümlerinden kaynaklanan konkordato talebine ilişkindir.
İİK m.286 vd.hükümleri çerçevesinde konkordato müessesesinin dürüst borçlular tarafından talep olunabileceğine dair normatif bir düzenleme mevcut olmasa dahi doktrinde de kabul olunduğu üzere konkordato esasen elinde olmayan nedenlerle, işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan, dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müessesedir.
Nitekim 15/03/2018 değişikliği öncesinde hukukumuzda mevcut olan konkordato kurumuna ilişkin yapılan çalışmalarda da “mehil kararından itibaren borçlu,komiserin nezareti altındadır.Bu süre içinde borçlunun davranışları mühim olduğu gibi tahkik edilen mali durumu,bilanço ve hesapları itibariyle birçok kusurların meydana çıkması da mümkündür.Bazen,alacaklıların müracaat veya itirazda bulunmaları sayesinde borçlunun (bilinmeyen taraflarının) açığa çıkması ve komiserin aydınlatılması da ihtimali dahilindedir.İşte borçlu,bu süzgeçten geçip alacaklıların zararına olarak doğruluk haricinde,pek büyük hiffetle hiçbir iş yapmadığı takdirde hüsniyet bakımından konkordatoya ehil ve layık sayılır.(Enver Buruloğlu-Yuda Reyna,Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul,1968,Sayfa 58)”
Mahkememizce 03/12/2018 tarihi itibariyle davacılar lehine üç ay süre ile geçici mühlet kararının verildiği, akabinde 25/02/2019 tarihi itibari ile ise yasal şartların oluştuğu takdiri ile bir yıllık kesin mühlet kararı verildiği,akabinde komiserlerin görevlerine devam ettiği sabittir.
Mahkememizce oluşturulan 13/01/2020 tarihli ara karar çerçevesinde konkordato talep eden davacı sayısının beş olması karşısında herbir davacı yönünden sunulan revize proje dahi dikkate alındığında İİK m.292’de belirtilen şartların oluşup oluşmadığının tek tek irdelenmesi,öncelikle davacı şirketler açısından mevcut mali tablolar, davacı şirketlerin mevcut dönen ve duran varlıkları,stoklar,fiilen davacı şirketlerin borca batık olup olmadığını tespit etmeye yarayacak tüm aktif ve pasiflerin rayiç değerleri üzerinde komiser heyeti tarafından gerekir ise bizzat inceleme yapılması,ancak güncel fiili batıklığın tespiti amacıyla gerektiği takdirde bu konuda gerekli bilirkişi atamalarını yapmaları, bu şekilde fiili ve güncel rayiç durumun tespiti ile davacı şirketlerin borca batık olup olmadığı,batık ise hangi tutarda batık olduğu hususlarının fiili ve güncel olarak tespitinin araştırılması,bu tespite esas tüm dayanak rapor ve benzeri kayıtların raporda açıkça belirtilmesi,bu defa borca batıklığa ilişkin gerekirse tüm resmi ve özel kurumlardan her türlü bilgi ve belgenin temin edilerek bu araştırmanın konkordato komiser heyeti tarafından bu defa tam ve eksiksiz sağlanması,akabinde konkordato talep eden davacı borçlu şirketlerin tespit olunan mali ve finansal durumları, tüm varlığı ile gelir kalemleri dikkate alındığında davacı şirketlerin borca batık olmasa dahi mali ve teknik olarak faaliyetinin durma noktasında olup olmadığı,bu suretle zararının devam edip etmediği,özellikle ön projede ön görülen zamanlarda ve öngörülen satış ve kar amaçlarına ve rasyolarına ulaşıp ulaşmamasının güncel olarak mümkün olup olmadığı,bu çerçevede finansman giderleri ve borç stoku kalemlerinde dava açıldığından itibaren sürekli olarak olumsuz yönde bir artış olup olmadığı,olumsuz yönde bir artış var ise bu artışın finansal ve muhasebesel oranları dikkate alındığında “davacı borçlu şirketlerin konkordato talebinin başarıya ulaşamayacağının ” açıkça anlaşılır olup olmadığının güncel olarak açıkça irdelenmesi,davacı gerçek kişiler için de uygun düştüğü ölçüde yukarıdaki incelemelerin kıyasen tek tek yapılması,özellikle herbir davacı gerçek kişinin TTK ve VUK 176 vd. gereği 1.sınıf tacir olup olmadığının vergisel ve sicil kayıtları üzerinden güncel olarak araştırılması,amacıyla konkordato komiser heyetinin,mahkememizce verilen kesin sürenin 25/02/2020 yılı itibariyle dolacak olmasını da gözeterek müteakip raporlarında bu hususları güncellemeleri,bu çerçevede 16/11/2019 tarihli rapor içeriğinin sonuç kısmında belirtilen hususlardan farklı bir durum var ise güncel açıklanması,yukarıda açıklanan hususlar ile ilgili dosyamız davacısı olan üçü şirket,ikisi gerçek kişi hakkında tek tek açıklama yapılması,bu suretle herbir davacı yönünden güncel olarak tek tek ve ayrı ayrı gerekli değerlendirmelerin yapılması,amacıyla konkordato komiser heyeti İİK m.290/f.2 hükmü uyarınca görevlendirilmiştir.
Akabinde sunulan 14/02/2020 tarihli komiser heyeti raporunda ise davacı olan şirketlerin borca batık halinde bulunduğu,davacı şirketlerin güncel ve fiili olarak borca batık bulunduğu,revize projelerinin dahi gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı,faaliyet zararlarının arttığı,davacı şirketlerin faaliyet giderlerinin karşılayamadığı,davacı … Ticaret A.Ş ile davacı … Ltd.Şti. Ticari faaliyetlerinin durma noktasında bulunduğu,yine birinci sınıf tacir sıfatı bulunmayan gerçek kişilerin tüm mal varlıkları ile borçlu şirketin kefili oldukları,davacı gerçek kişilerin projesinin başarıya ulaşmasını kefili oldukları şirketlerin projesine bağlı olduğu, kefili oldukları borçlu şirketlerin projelerinin ise başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığı gerçeği karşısında davacı gerçek kişiler yönünden dahi konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığı açıkça belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun m.292/f.1 hükmü iflasa tâbi borçlu hakkında verilen geçici veya kesin mühletin hangi şartlarda kaldırılarak iflasının açılacağını dört bent halinde düzenlemektedir. Buna göre:
“a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa.
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa.
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa.
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse” borçlunun iflasına re’sen karar verilebilecektir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 292’nci maddesinin birinci fıkrası, madde gerekçesinde de belirtildiği gibi borçlunun mali durumunun düzeltilmesinin mümkün olup olmadığı veya tasdikin sağlanıp sağlanamayacağı noktaları dikkate alınarak yorumlanmalıdır. Öğretide de benimsendiği gibi işletmenin devamına izin verilmesi önemli ve hissedilir ölçüde aktifleri azaltıyor ve/veya pasifleri arttırıyorsa ve bu durum konkordato süreci içinde geri dönüşü mümkün olmayan bir varlık-borç dengesizliğine yol açma ihtimalini gösteriyorsa iflas açılmalıdır. (Budak/Tunç Yücel, Öztek-Yeni Konkordato Hukuku,2018,Ankara,m.292, no.8)
Ne var ki iflasın derhal açılması “son çare” olmalıdır. Eğer daha uygun tedbirlerle maddede gösterilen riskler aşılabiliyorsa o tedbirlerin uygulanması tercih edilmelidir (Budak/Tunç Yücel, Öztek-Yeni Konkordato Hukuku,2018,Ankara, m.292, no.8)
Hal böyle olunca konkordatonun ana amaçlarından birisi alacaklıları iflasa göre alacaklarını daha uygun şartlarla tahsil edebilmeleri noktasında gerekli şartların oluşturulması,ayrıca işletmenin faaliyetlerine mümkün olduğu takdirde devam etmesi,bu çerçevede konkordato projesinin başarıya ulaştırılması olduğu göz ardı edilemez.
Yine konkordato talep eden davacı borçlunun konkordato talep ederken alacaklıları zarara uğratma amacı ile hareket etmelerinin engellenmesi amacıyla 2004 sayılı İİK m.292/f.1-bend(c) hükmü ile kanun koyucu açıkça düzenleme yapmış,borçlunun alacaklıların zarara uğratma amacı ile hareket ettiğinin anlaşılması durumunda bu durumu kesin mühletin kaldırılması, konkordato talebinin reddi ve hatta davacı borçlu tacir ise iflas nedeni dahi saymıştır.Bu noktada kanun koyucunun,konkordato talep eden davacı borçlu lehine İİK m.294 hükmünde belirtmiş olduğu takip yasağı başta olmak üzere birçok lehe düzenlemeler getirmiş olması karşısında bu hükümlerin uygulanmasının davacı borçlular tarafından talep olunması imkanının kötüye kullanılmaması da esastır.
Özellikle konkordato ile alacaklılar,iflâsın gerektirdiği masrafları yapmadan ve dolayısı ile daha fazla ölçüde alacaklarını elde ederler. 4949 sayılı Kanun ile 2003 yılında yapılan değişiklik sonucunda «alacaklılara da konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteme hakkı» tanınarak «borçlu ile alacaklılar» arasında eşitlik sağlanmış, başka bir deyişle bu suretle konkordatoda «borçlu ile alacaklıların menfaatleri eşit olarak» gözetilmiştir.Bu eşitliği bozmaya yönelik her türlü çabanın,hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı irdelenmelidir.
Bu durumda kanunun konkordato talep eden davacı borçluya,konkordato talep etme ve kanunun kendisine tanıdığı imkanlardan yararlanma imkanını kayıtsız,şartsız ve sınırsız olarak verdiği kabul olunamaz.Zira yukarıda açıklandığı,üzere hakkın kötüye kullanılması hukuk düzeni tarafından korunamaz.Hakim,yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu,objektif iyi niyet kuralları çerçevesinde doldurmak zorundadır.Konkordato kurumu açısından kanun boşluğu olmak bir tarafa,kanun koyucu açıkça alacaklıları zarara uğratma amacına dönük konkordato taleplerinin engellenmesi yönünde de açık düzenleme getirerek konuya dikkat çekmiştir.
Kesin mühletin devam ettiği aşamada borçlu şirketlerin bilançolarında ve ticari defter kayıtlarında yer alan bazı borçların doğrudan borçlanma sistemi üzerinden bankalar aracılığıyla ödendiği,bu konuda komiser heyeti talimatına uyulmadığı,şirketlerin temel mali hedeflere uygun şekilde ve ön proje çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmediği,faaliyet zararının artmaya devam ettiği,özkaynağının devamlı düşmeye devam ettiği,davacı şirketlerin borca batık durumda bulunduğu,hatta davacı şirketlerden adi alacaklı konumunda olan kişiler yönünden giderek adi alacaklıların alabileceği herhangi bir tutarın kalmayabileceği, davacı gerçek kişilerin ise birinci sınıf tacir olmadığı,yine 10.raporda belirtildiği üzere sermaye artışının sadece beklentiden ibaret olduğu, sermaye artışına dair kaynağın nereden ve nasıl bulanacağına dair somut hiçbir gerekçe sunulmadığı,davacı şirketlerin satış ve kar hedeflerine ulaşmasının mümkün olmadığı, davacı şirketlerin ticari faaliyetlerinin sürdürülemez hale geldiği,31/01/2020 tarihli raporda açıkca belirtilmiştir.
Konkordato komiser heyetinin 31/01/2020 tarihli raporun otuzbeşinci sayfasında açıkça irdelendiği üzere ve konkordato komiser heyetinin talimatına rağmen, davacı borçlu şirketlerin bilanço ve ticari kayıtlarında yer alan bazı borçların doğrudan borçlanma sistemi üzerinden banka aracılığıyla ödenmesi, bu durumun konkordato komiser heyeti tarafından yapılan tespite rağmen inkar dahi olunmaması,yine davacı şirketlerin konkordato projesinde öngörmesinde rağmen sermaye artışı ile ilgili davacı şirketleri bağlayacak somut bir önerinin bir yıllık kesin mühletin sona erdiği son aya kadar dahi ortaya konulmadığı gibi sermaye artışına ait kaynağın davacı borçlu şirketler yönünden nereden ve nasıl bulunacağı noktasında somut bir gerekçenin dahi belirtilmediği açıktır.Davacı olan şirketlerin bu davranışlarının bu haliyle İİK m.292 hükmünde yer alan haliyle alacaklıların zarara uğratmak amacıyla hareket ettikleri ve ayrıca konkordato komiser heyetinin talimatlarına uymadıkları sonucuna varılmasını gerektirmektedir.
Konkordato komiser heyetinin 30/01/2020 tarihli ve 14/02/2020 tarihli ayrıntılı raporlarında belirttikleri ve yukarıda da açıklandığı üzere kesin mühletin sona ermekte olduğu son ay itibariyle artık davacı şirketlerden ikisinin faaliyetlerinin durma noktasında bulunduğu,tüm davacı şirketlerin satışlarının büyük ölçüde düştüğü,faaliyet zararlarının artmaya devam ettiği,hatta mevcut hali ile ileride adi alacaklıların alacaklarını alma ihtimalinini dahi büyük risk taşıdığı,bu yöne ilişkin finansal,muhasebesel açık verilerin belirtildiği göz önünde tutulduğunda davacı şirketlerin dayanmış oldukları ön projenin gerçekleşemeyeceği ve daha önemlisi konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşıldığı kabul edilmelidir.Kaldı ki mevcut taahhütlere ve aradan geçen süreye rağmen sermaye taahhütleri yerine getirilmemiş,somut ve ciddi bir adım atılmamıştır.
Nitekim mahkememezin 2018/820E.2018/1354K.sayılı ilamı ve bu ilamı istinaf yolu ile denetleyen İstanbul BAM 17.HD.2019/520 E.2019/1562K.sayılı ilamında da “kesin mühlet aşamasına geçilmeden önce hazırlanmış olan nihai raporda da konkordato ön projesinin beyan edildiği şekli ile gerçekleşmesinin mümkün görülmediği görüşüne yer verildiği,diğer yandan, daha yüksek tutarlı bir sermaye artışı ve revize edilmiş bir proje ile mümkün olabileceği belirtilmişken, davacı tarafça bu konuda somut bir adım atılmamış olduğu,bu durumda sermaye artışının yerine getirildiğine dair bir delil veya iddianın da mevcut olmadığı”şartları karşısında davacı şirket lehine kesin mühlet verilmemesi,verilen geçici mühletin kaldırılması yönünde uygulama yapılmış olup mevcut uygulama da somut olay açısından emsal niteliktedir.Gerek mahkememizin ve gerek mahkememiz kararı ile uyumlu BAM’ın uygulamasından, somut talep açısından vazgeçilmesini gerektirir hukuki ve fiili bir durum ise bulunmamaktadır.
Bu haliyle davacı şirketler yönünden konkordatonun başarı şansının bulunmadığı, esasen hükmün verildiği tarih itibariyle on yedi aya yakın zaman geçtiği,bu haliyle sürecin devam etmesinin adi alacaklılar yönünden ileride telafisi imkansız durumlara yol açabileceği,borçlunun mal varlığının korunması açısından iflasın açılmasında bu yönüyle yarar bulunduğu,konkordato komiser heyetinin raporlarından anlaşılmaktadır.Konkordato komiser heyetinin mevcut verilerine itibar etmeye engel herhangi bir olumlu durumun varlığı hüküm tarihi itibariyle tespit edilememiştir.
Öte yandan on yedi aya yakın görev icra eden konkordato komiser heyetinin olumsuz raporlarını açıkça sunmaya başladıkları son aylara kadar görevlerine son verilmesi talebi olmadığı halde, olumsuz yönde raporun sunulması sonrası konkordato komiser heyetinin görevlerine son verilmesini gerektiren yasal ve fiili neden ispatlanamamıştır.Esasen bu haliyle dahi raporlara itibar etmeye engel hal yoktur.
Davacı gerçek kişilerin konkordatoya ilişkin tüm projelerin komiser raporlarında da açıkça belirtilmiş olduğu üzere kefil oldukları borçlu şirketlerin başarıya ulaşmasına bağlı tutulmuştur.
Bu haliyle yargısal uygulamada da kabul olunduğu üzere davacı gerçek kişilerin kendilerine münhasır ve farklı bir konkordato projeleri mevcut değildir.Bir başka deyişle davacı gerçek kişiler konkordato taleplerinin başarıya ulaşmasını kefili oldukları,davacı borçlu şirketlere bağlı tutmuşlardır.Davacı borçlu gerçek kişilerin konkordato taleplerini, davacı şirketlerin konkordato taleplerine bağlı bulunması,davacı şirketlerin konkordato taleplerinin başarılı olamayacağının özellikle 31/01/2020 tarihli ve 14/02/2020 tarihli komiser heyeti raporları ile açıkça ortaya konulmuş olması karşısında davacı gerçek kişilerin dahi konkordato taleplerinin başarıya ulaşamayacağı benimsenmiştir.
Hal böyle olunca gerek davacı şirketler ve gerek davacı gerçek kişiler yönünden konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu ihtimali gözetilerek davacılara bir yıllık kesin mühlet verildiği,ancak bir yıllık kesin mühletin özellikle son iki ayı itibariyle davacı borçlu şirketlerin ve davacı gerçek kişilerin konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı yönünde konkordato komiser heyetinin ısrarlı açık,gerekçeli ve denetime elverişli rapor sundukları,hatta davacıların komiser heyetinin talimatlarına uymadığı,daha önemlisi mevcut sürecin devamının adi alacaklıların dahi alacaklarını alamamalarına yol açacak şekilde devamına yol açacağını açıkladıkları,yine yukarıda izah edilen vakıalar ile bu raporun uyum arz ettiği gerçeği karşısında davacı borçlu şirketler ve davacı gerçek kişi yönünden kesin mühletin uzatılmaması,bu yöne ilişkin talebin ret olunması zorunludur.
Bilindiği üzere İİK m.297 hükmüne göre kesin mühletin kaldırılmasın sonuçlarının takdiri açısından davacı gerçek kişilerin birinci sınıf tacir olmadıkları tespiti yönünden komiser heyeti görevlendirilmiş,komiser heyeti raporlarında gerçek kişilerin birinci sınıf tacir olmadıklarını belirtmiş,buna mukabul davacı şirketlerin ise güncel ve fiili olarak borca batık olduğunu tespit etmişlerdir.
İİK m.292. hükmüne göre iflasa tabi olan borçlu şirketler yönünden kesin mühletin verilmesinden sonrası maddede belirtilen hallerin gerçekleştiği kabul olunmakla gerek davacı şirket ve gerekse gerçek kişiler yönünden kesin mühletin kaldırılması, öte yandan davacı şirketler hakkında ise şirketlerin güncel ve fiili batıklıkları nedeniyle davacı borçlu şirketlerin re’sen iflasına karar verilmesi yasal zorunluluktur.
Yapılan açıklamalar karşısında,davacılardan … ticaret sicil numarası ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … LTD.ŞTİ, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı … TİCARET A.Ş , … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı … TİCARET A.Ş.,… T.C. kimlik numaralı … , … T.C. kimlik numaralı … tarafından ileri sürülen konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddine,adı geçen davacı tüm şirketler ve tüm gerçek kişiler yönünden 1 yıllık kesin mühletin uzatımına dair taleplerin ayrı ayrı reddine,adı geçen davacı tüm şirketler ve tüm gerçek kişiler hakkında mahkememizce 25/02/2019 günü saat:15:25’den geçerli olmak üzere verilmiş olan bir yıllık kesin mühlet kararının 25/02/2020 günü 16:58 saati itibariyle tümden kaldırılmasına, adı geçen davacı şirketler ve gerçek kişiler hakkında geçici mühlet ve kesin mühlet kararları ile verilen tüm tedbir kararlarının 25/02/2020 günü 16.58 saati itibariyle tümden kaldırılmasına,25/02/2020 günü saat:16:58 konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine;hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine,konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin … Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine,… ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı ve sicil adresi ” … ” olan davacı … Sicil Müdürlüğüne kayıtlı ve sicil adresi ” …” olan davacı … TİCARET A.Ş ,… ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı ve sicil adresi ” …” olan davacı … TİCARET A.Ş.’nin ayrı ayrı iflasına,25/02/2020 günü 16:58 saati itibariyle,… LTD.ŞTİ, … TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET A.Ş ve …TİCARET A.Ş.’nin iflasın açılmasına,adı geçen şirketler hakkında verilen kararın derhal … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine,adı geçen şirketler hakkında verilen iflas kararının, iflas müdürlüğü tarafından İİK m.166 hükmü çerçevesinde ilan olunmasına,davacı şirketler tarafından ve davacı şirketler adına depo edilen iflas avansının İstanbul İflas Müdürlüğüne gönderilmesine,davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı …LTD.ŞTİ, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı … TİCARET A.Ş , … ticaret sicil numarası ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı …TİCARET A.Ş., … TC Kimlik numaralı … ,… TC Kimlik numaralı … haklarındaki konkordato talebinin red olunduğunun, geçici ve kesin mühletlerin tümünün kaldırıldığının, konkordato komiserlerinin görevlerine son verildiğinin daha önce ilan yapılan ticaret sicil gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirimde bulunulmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-a)Davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … LTD.ŞTİ, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı … SANAYİ VE TİCARET A.Ş , … ticaret sicil numarası ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı …TİCARET A.Ş.,… T.C.kimlik numaralı … , … T.C.kimlik numaralı … tarafından ileri sürülen konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddine,
Adı geçen davacı tüm şirketler ve tüm gerçek kişiler yönünden bir(1) yıllık kesin mühletin uzatımına dair taleplerin ayrı ayrı reddine,
Adı geçen davacı tüm şirketler ve tüm gerçek kişiler hakkında mahkememizce 25/02/2019 günü saat:15:25’den geçerli olmak üzere verilmiş olan bir yıllık kesin mühlet kararının 25/02/2020 günü 16:58 saati itibariyle tümden kaldırılmasına,
Adı geçen davacı şirketler ve gerçek kişiler hakkında geçici mühlet ve kesin mühlet kararları ile verilen tüm tedbir kararlarının 25/02/2020 günü 16.58 saati itibariyle tümden kaldırılmasına,
25/02/2020 günü saat:16:58 konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine;hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine,
Konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine,
b) … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı ve sicil adresi ” …” olan davacı … LTD.ŞTİ, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı ve sicil adresi ” …” olan davacı … TİCARET A.Ş ,… ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı ve sicil adresi ” …” olan davacı … TİCARET A.Ş.’nin ayrı ayrı iflasına,
25/02/2020 günü 16:58 saati itibariyle,… LTD.ŞTİ, … TİCARET A.Ş ve …TİCARET A.Ş.’nin iflasın açılmasına,
Adı geçen şirketler hakkında verilen kararın derhal … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine,
Adı geçen şirketler hakkında verilen iflas kararının, iflas müdürlüğü tarafından İİK m.166 hükmü çerçevesinde ilan olunmasına,
Davacı şirketler tarafından ve davacı şirketler adına depo edilen iflas avansının .. İflas Müdürlüğüne gönderilmesine,
c)Davacılardan … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … LTD.ŞTİ, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı … TİCARET A.Ş , … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı davacı …TİCARET A.Ş., … T.C. kimlik numaralı … ,… T.C. kimlik numaralı … haklarındaki konkordato talebinin red olunduğunun, geçici ve kesin mühletlerin tümünün kaldırıldığının, konkordato komiserlerinin görevlerine son verildiğinin daha önce ilan yapılan ticaret sicil gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirimde bulunulmasına,
2-Bu dava nedeniyle alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından,peşin alınan 35,90 TL’den mahsubu ile kalan 18,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından harcanan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının iadesine,
Dair,davacı vekili ile huzurda bulunan alacaklılar vekillerinin yüzlerine karşı,kararın tebliğinden itibaren on gün içinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.25/02/2020

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır