Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/908 E. 2020/35 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/908
KARAR NO : 2020/35

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 04/10/2018
KARAR TARİHİ : 23/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile takipte borçlu görünen müvekkilerin fason olarak şirketlere tekstil malzemesi üretimi yaptığını, takip konusu senetlerin ilk iş başlangıcında ticari güven sağlamaya yönelik teminat mahiyetli olarak verildiğini, yalnızca bedel yazılarak imza edildiğini, dava dışı Halil Sever adındaki şahsa verildiğini, senet metninde mevcut ödeme tarihi, ödeme yeri, düzenleme tarihi ve yeri,kayıtsız şartsız açık beyan gibi senedin zorunlu unsurları olan diğer yazıların müvekkile ait olmadığını, müvekkillerin rızası hilafına doldurulduğunu, davanın ileriki aşamalarında bilirkişi incelemesi ile bu durumun ortaya çıkacağını, müvekkillerin davalılara borcu olmadığını talep etmiştir.
Davalı … vekilinin ise; davacı tarafın dava konusu ettiği bonoların anlaşmaya aykırı doldurulduğunu, anlaşmaya uyulmadığı iddiasının tek başına yeterli olmadığını, dava dilekçesi ve ekinde müvekkile yönelik bu yönde bir iddia ve delil bulunmadığını, müvekkilin bu kambiyo evrakını yasa ve ticaret kurallarına uygun bir şekilde iktisap ettiğini, davacıların senet metninde doldurulan kısımların anlaşmaya aykırı olduğuna ilişkin iddialarını ise yazılı belge ile ispatlaması gerektiğini savunmuştur.
Davalı … vekili ise müvekkil davalı …’in dava konusu olaylarla bir ilgisi bulunmadığını, davacı tarafın müvekkil davalının davadaki rolünü açıklamadığını, bonolara itirazlarını diğer davalı alacaklı konumunda bulunan …’a yönelttiğini, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesinin gerektiğini, dava dilekçesinin 2.sayfa başında sadece “müvekkilin rızası hilafına doldurmuşlardır” denilmişse de yine dilekçede bahsi geçen Halil Sever’in mi diğer davalı …’ın mı kastedildiğinin belli olmadığını, davacı tarafın itirazlarını sadece ödeme tarihi ve yeri gibi bonolardaki belirli hususlara dayandırdığını ve imza itirazında bulunmadığını, senedin kaşesi ve üzerindeki imzaya itiraz etmediğini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu, davaya esas olan icra dosyasına konu olan bononun zorunlu unsurları olan diğer yazıların davacılara ait olmadığı ve bu nedenle davacıların rızası hilafına doldurulduğu yönündeki iddialarının ispatlanabilir olup olmadığı, bonoların teminat amaçlı olup olmadığı bu durumun davacılar lehine bilirkişi incelemesi ile ispatlanabilir olup olmadığı, bonolar üzerindeki yazıların davacılar aleyhine sonuç doğurabilir nitelik taşıyıp taşımadığı, tarafların bonolardaki ve takipteki konumları gözetildiğinde aktif ve pasif durumlarının mevcut olup olmadığı, davacının cari hesaba dayalı alacaklı olduğu iddiasının davacı lehine sonuç doğurabilecek nitelik taşıyıp taşımadığı, dava konusu edilen kısmın faiz ve bono komisyon bedeli dahi içermesi karşısında her bir bonolar yönünden vade tarihi ve takip tarihleri dikkate alındığında Yargıtay uygulaması da dikkate alınarak işletilmesi gereken avans faiz oranları dikkate alındığında takip tarihi itibariyle tahakkuk edecek işlemiş faiz ve komisyon bedellerinin ne olduğu, tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Davaya esas belgenin takibe konu olan bono olduğu, bu bonoda dosyamız davacılarından …’in düzenleyen, davacı şirketin aval, diğer davalı gerçek kişilerin ise hamil ve ciranta konumunda bulundukları, bononun şeklen kambiyo evrakı niteliği taşıdığı, davalılardan sadece …’ın takip alacaklısı konumunda olduğu, diğer davalı …’in takip alacaklısı konumunda olmadığı tartışmasızdır.
Dava,İİK m.72 hükmünden kaynaklanan,farklı vakıalara dayalı olarak açılmış ve icra takibine konu bonolar ile ilgili menfi tespittir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki menfi tespit davası icra takibine dayalı olarak açılmıştır.Davacılar aleyhlerine başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olmadıklarının tespiti yönünde vakıalara dayanmıştır.İcra takibinin alacaklısı somut olayda sadece … olup buna göre diğer davalı … ise mevcut icra takibinin alacaklısı değil borçlusudur.Esasen somut vakılar açısından ve doğal olarak … tarafından,takip borçluları ve dosyamız davacıları aleyhine başlatılmış bir icra takibi de bulunmamaktadır.
Bu nedenle icra takibine dayalı olarak açılan menfi tespit davasının varlığı karşısında davalı …’in icra takip alacaklısı bulunmaması nedeniyle bu takibe bağlı olarak açılan menfi tespit davasında pasif sıfatı bulunmamaktadır.Elbette adı geçen …’in takip alacaklısı olması veya davacılardan herhangi bir hak talep etmesi ihtimali veya dayanılacak vakıaya göre … pasif sıfat sahibi olabilecektir.Dava tarihi itibariyle ise davalı … yönünden bu durumun mevcut olmadığı,bir başka deyişle takip alacaklısı olmadığı açıktır.(Yargıtay 19.H.D.2007/6331E.2008/611K.sayılı,2016/12836E.2017/7845K.sayılı ilamları)
Dava dosyasının diğer davalısı ise takip alacaklısı olan … olup bu davalı yönünden dayanılan vakılar gözetilerek ayrıca uyuşmazlık irdelenmelidir.
Davacı vekilinin menfi tespit davasına dayanak ilk vakıa bonodaki yazılarak davacılara ait olmadığı ve bu nedenle davacıların rızası ile altının doldurulduğu noktasındadır.
Buna göre davacılar, bonolardaki yazılarının davacıların rızası hilafına doldurulduğunu,yazıların davacılara ait olmadığını beyan etse de imzaya yönelik herhangi bir itirazı bulunmamaktadır. Esasen bonodaki imzaya yönelik inkar olmaması karşısında davacıların güvene dayalı olarak bu bonoları tedavüle koyduğunun kabulü gerekir. Açık ticari senet, eksik unsurları tamamlanınca sanki baştan beri doldurulan içeriği varmış gibi işlem görür, anlaşma ile eksik unsurların doldurulması senedi teslim edilen kişiye bırakılmıştır.Bu husus bonoların geçerliliğini etkilemez; davacılar, davalı hamile karşı ancak TTK m.599 hükmünde yazılı koşullarla defilerini ileri sürebilir. ( Yargıtay 19. H.D. 2015/17844 E., 2016/6913 K. sayılı kararı) Oysaki davacı bu noktada davalılar aleyhine delil teşkil edecek belge sunmadığından bu yöne ilişkin iddiasını ispatlayamamıştır.Kaldı ki bono 6102 sayılı TTK’da yer alan zorunlu unsurları dahi taşımaktadır.
Somut olayda; takip dayanağı bononun 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776. maddesinde belirtilen yasal zorunlu unsurları içeren kambiyo senedi vasfına haiz bono olduğu anlaşılmaktadır. TTK.nın 690.maddesi yollaması ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı yasanın 599.maddesinde “…keşideci, lehtarla doğrudan doğruya arasında mevcut olan münasebetlere dayanan defileri, müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez. Meğer ki hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” hükmü düzenlenmiştir. Esasen bu husus kambiyo evraklarındaki soyutluk ilkesi ile de uyumludur. Somut olayda takip alacaklısının kötü niyetli olduğu noktasında davalı hamili bağlayacak bir belge olmadığı gibi bu noktada bononun davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında ne şekilde yer aldığının da usuli açıdan herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Kaldı ki davalı hamil …’ın gerçek kişi olarak ticari kayıtlarının bulunmadığı da sübut bulmuştur.Ayrıca borçlu tarafından takip dayanağı bonodaki imzaya itiraz edilmediği gibi borcun ödendiği de ispat edilmemiştir. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/9223 E. sayılı kararı) Bu nedenlerle TTK.m.599 hükmü gereği keşideci borçlunun, lehtara karşı ileri sürebileceği def’ileri ciranta durumundaki kişiye ve hamil durumundaki takip alacaklısına karşı ileri süremeyeceğinden bu yöne ilişkin talebin dahi reddi gerekir.Bonodaki soyutluk ilkesi karşısında davalı alacaklı, bononun dayanmış olduğu temel ilişkiden bağımsız olarak kambiyo evrakından doğacak tüm haklarını, bonolarda imzası bulunan herkese karşı ileri sürebilecektir. O halde davacıların,davalıya borçlu olmadığı gibi açık hesaptan kaynaklanan borçlarının bulunmadığı yönündeki iddialarının iyi niyetli üçüncü kişi konumundaki takip alacaklısı …’a karşı ileri sürülebilmesi de kabul edilemez.Bu çerçevede bilirkişi incelemesi yapılmasının usuli açıdan davacılar lehine sonuç doğurabilmesi mümkün değildir.
Bonolarda “kambiyo evrakının soyutluğu” kaidesi uyarınca bononun ne için düzenlendiğinin kural olarak önemi olmayıp bu noktada kural olarak bilirkişi incelemesi de gerekmemektedir. Kaldı ki bono metninin içeriğine göre bono metninde “nakden” ibaresi mevcut bulunmaktadır. Zaten davalı olan hamilin aksine bir kabul veya ikrarı dahi mevcut olmadığı gibi davalı olan takip alacaklısı …’ın da iyiniyetli üçüncü kişi olduğu gerçeği karşısında bilirkişi incelemesi yapılması da gerekmemektedir. Öte yandan takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK’nun 14.03.2001 tarih ve 2001/12-233 E, 2001/257 K. sayılı ve yine HGK’ nun 20.06.2001 T. ve 2001/12-496 sayılı kararları).Ne var ki bu konuya ilişkin dahi davalı takip alacaklısı hamilin kabulü veya ikrarı bulunmadığı gibi takip konusu bonolarda bu yöne ilişkin davalı takip alacaklısı aleyhine bir kayıt veya başkaca bir belge de bulunmamaktadır.
Yine davacı vekilinin diğer itirazı ise takip talebindeki faiz ve komisyon bedellerine ilişkin olup bu uyuşmazlık ile ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Bilirkişi tarafından sunulan 30/10/2019 tarihli rapor ile dayanak olan herbir bononun vade tarihi ,mevcut takip tarihi,bu tarihler arasında talebe uygun olarak ve aynı zamanda dayanak belgenin kambiyo evrakı olması karşısında uygulanacak avans faiz oranları dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Yapılan bu hesaplamalar sonucunda takip talebinde belirtilen işlemiş faiz ve komisyon bedellerine ilişkin herhangi bir fazla talebin var olmadığı sübut bulmuştur.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64) Bu şartlarda davacıların,davalı … aleyhine birden fazla vakıaya dayalı olarak açmış olduğu menfi tespit davasının sübut bulmadığı kanaatına varılmıştır.
Davacıların açmış olduğu menfi tespit davalarının her iki davalı yönünden ve açıklanan nedenlerle reddi karşısında davacıların tazminat taleplerinin reddi gerektiği gibi İİK m.72 hükmü çerçevesinde davalı takip alacaklısı aleyhine uygulanan bir tedbir bulunmadığından davalı takip alacaklısı …’ın tazminat talebinin dahi reddi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacı …’in, davalı … aleyhine ve icra takip dayanağı bono ile ilgili açtığı menfi tespit davasının, …’in icra takip alacaklısı olmaması nedeni ile ve pasif sıfat yokluğundan reddine,davacı …’in, davalı … aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının sübut bulmadığından tümden reddine,davacı şirketin, davalı … aleyhine ve icra takip dayanağı bono ile ilgili açtığı menfi tespit davasının, …’in icra takip alacaklısı olmaması nedeni ile ve pasif sıfat yokluğundan reddine; davacı şirketin davalı … aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının sübut bulmadığından tümden reddine, davacıların açmış olduğu davaların red olması ve yasal koşulların oluşmaması nedeni ile davacıların tazminat talebinin ayrı ayrı reddine,davalı olan takip alacaklısı … aleyhine duran bir icra takibi olmadığından davalı …’ın tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar …’in, davalılar … aleyhine ve icra takip dayanağı bono ile ilgili açtığı menfi tespit davasının, …’in icra takip alacaklısı olmaması nedeni ile ve pasif sıfat yokluğundan reddine,
Davacılar …’in, davalılar … aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının sübut bulmadığından tümden reddine,
2-Davacı şirketin, davalılar … aleyhine ve icra takip dayanağı bono ile ilgili açtığı menfi tespit davasının, …’in icra takip alacaklısı olmaması nedeni ile ve pasif sıfat yokluğundan reddine,
Davacı şirketin davalılar … aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının sübut bulmadığından tümden reddine,
3-Davacıların açmış olduğu davaların red olması ve yasal koşulların oluşmaması nedeni ile davacıların tazminat talebinin ayrı ayrı reddine,
Davalı olan takip alacaklısı … aleyhine duran bir icra takibi olmadığından davalı …’ın tazminat talebinin reddine,
4-Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 7.030,90 TL harçtan mahsup edilerek 6.976,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
5-Davacılar tarafından harcanan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde yapılmasına,
6-Davalı … hakkındaki dava pasif sıfat yokluğu nedeniyle rededildiğinden ve davalı vekille temsil ediklerinden 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı … hakkındaki dava esastan rededildiğinden ve davalı vekille temsil edildiğinden davalı lehine AAÜT gereği takdir edilen 37.269,35 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı …’a verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde gider avansının talep halinde iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.23/01/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır