Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/856 E. 2020/71 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/856
KARAR NO : 2020/71

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/09/2018
KARAR TARİHİ : 06/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak;müvekkil şirket ile davalı şirket arasında devam edegelen bir ticari ilişki bulunduğunu, davalı şirketin ünvan değişikliği yapması ve durumu müvekkili şirkete bildirmemiş olması nedeniyle davalı şirkete iki ayrı cari hesap açıldığını, davalı şirketin müvekkili şirketten almış olduğu mal ve hizmet bedellerinden ödenmeyen borcunun bulunduğunu, davalı şirketin taraflar arasındaki mutabakat hükümleri çerçevesinde talep edilen edimlerini yerine getirmediğini,bu sebeple davalı şirkete 31.05.2018 tarihinde borç ödeme ihtarı gönderildiğini,ancak davalı şirketçe bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine davalı şirketçe ödenmeyen cari hesap bakiyesinin tahsili amacı ile müvekkili şirket tarafından … 33. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı tarafından icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu,davalının … 33. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasına yönelik itirazının iptaline karar verilmesini,davacı lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacı şirketin müvekkil şirketten herhangi bir alacağının olmadığını, tarafların uzun zamandır ticaret yaptıklarını, 2017/07 itibariyle davacı şirketin müvekkili şirketten alacağının 1.338.868,06 TL olduğunu, müvekkili şirket hissedarlarının şirket hisselerini 12.06.2017 tarihli 2017-03 sayılı genel kurul kararı ile bugünkü hissedarlara devrettiğini,şu anki hissedarların bir çok alacaklı ile hesap mutabakatı ve anlaşmalar yaparak eski hissedarlar dönemindeki borçları yapılandırarak kapatma yoluna gittiğini, davacı şirket yetkilileri ile telefon ve yüz yüze görüşmeler yapılarak 1.338.868,06 TL üzerinden hesap mutabakatı yapıldığını,bu bedelin 1.000.000,00 TL’sinin nakit ödenmesi şartına bağlı olarak 338.868,06 TL’sinin iade faturası kesilmek suretiyle alınmayacağının karara bağlandığını, tarafların bu hesap mutabakatından sonra yeni cari hesap üzerinden ticari alışverişe devam ettiğini, müvekkili şirketin yapılan bu anlaşma doğrultusunda derhal 1.000.000,00 TL ödemeyi yaparak müvekkili şirket hissedarlarının şirketi devraldığı 2017 yılının 7. ayından önceki borcun kapatıldığını, davacı şirket yetkililerinin 14.09.2017 tarihli ve 04.12.2017 tarihli e-postalarında 338.868,06 TL iade faturası hususunu teyit ettiklerini, davacı şirketin mutabakata rağmen 338.868,06 TL miktarın iade faturası kesilmek sureti ile kapatılması için müvekkili şirkete bilgi vermediğini ve bulunmadığını, 338.868,06 TL’nin iade faturası ile kapatılacağı belirlenmiş olduğundan müvekkili şirketin ihtarname ve icra takibine itiraz ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasında cari (açık) hesaba dayalı ticari ilişki olduğu, bu çerçevede açık hesap ilişkisi çerçevesinde karşılıklı faturaların ve belgelerin düzenlendiği, bu belgelerin tarafların dilekçe ekinde de sundukları, itirazların süresi içinde sunulmuş olduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasında tartışmalı olan husus ise 2017/7 yılı itibariyle davalının kendi defterlerinde, davacıdan kaç TL alacaklı olduğu, 12/06/2017 sonrası davalının dayandığı hesap mutakabat belgelerinin tarafların ticari defter ve kayıtları ile karşılıklı olacak şekilde ve fiili olarak benimsenip benimsenmediği,davacının muhasebesel olarak kayden veya fiilen benimsediği mutakabat olup olmadığı,12/06/2017 sonrası 338.868,06TL miktarlı iade faturasının davalı defterinde ve davacı defterlerinde görülüp görülmediği, iade faturasının düzenlenmesinin “1.000.000,00TL nakit ödenmesi” şartına bağlı olarak yapıldığı savunma karşısında tarafların ticari defter ve kayıtlarında tarafların lehine veya aleyhine muhasebesel durum olup olmadığı,davacının mevcut inkarı karşısında bu noktada davacıyı bağlayan veri olup olmadığı, davacıya atfedilen e-posta yazışmalarının davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında benimsenip benimsenmediği, iade faturalarının düzenlenmesine esas olan faturalar dikkate alındığında süresi geçtikten sonra, iade olup olmadığı,tarafların dayandığı kayıtlar,e-posta yazışmaları ve somutlaştırılan belgeler dikkate alındığında, takip konusu miktar ile ilgili bu belgelerde taraflar aleyhine muhasebesel veri olup olmadığı,buna göre davacının takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığı,taraflar lehine tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktalarındadır.
Tespit edilen uyuşmazlık konuları çerçevesinde SMMM bilirkişi tarafından hazırlanan 09/10/2019 tarihli rapor içeriğine göre;davacı şirketin usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde takip ve dava tarihi itibariyle davalı şirketten 385.475,55 TL alacaklı durumda olduğu belirlendiği,davalı şirkete ait ticari defterler bilirkişi incelemesine sunulmadığından davalı defterlerine göre takip ve dava tarihi itibariyle borç / alacak durumunu belirlemenin mümkün bulunmadığı,davalı yanın davacıdan alınan mal ya da hizmetlere yönelik somut bir itirazının bulunmadığı, davalının temel itirazının davacıya yapılan 1.000.000,00 TL ödeme karşılığında davacı ile 338.868,06 TL iade faturası kesilmesi ya da cari hesap borcundan bu tutarda bir indirim yapılması konusunda anlaşıldığı,ancak davacının buna uymadığı yönünde savunma olduğu,dosya mevcudu e-posta yazışmalarına göre taraflar arasında bu yönde görüşmeler yapıldığı anlaşılmakla birlikte davacı yanın ticari defter kayıt ve belgeleri ile taraflar arasında 31/12/2017 tarihi itibariyle yapılmış olan hesap mutabakatına göre davacı yanın iade faturasını ve / veya borçtan indirimi herhangi bir şekilde benimsemediği / kabul etmediği, takip ve dava tarihine kadar davalı tarafından davacıya herhangi bir iade faturası düzenlenip gönderilmediği ve taraflar arasında borçtan / alacaktan indirim konusunda yazılı herhangi bir anlaşma yapılmadığı,davalı tarafından davacıya huzurdaki dava ikame edildikten sonra 25/10/2018 tarihinde neye göre ve ne şekilde hesaplandığı anlaşılamayan 62.402,67 TL tutarlı bir fiyat farkı faturası düzenlendiği,ancak iş bu faturanın davacı tarafından kabul edilmediği ve noter kanalı ile davalıya iade edildiği,dosya içerisindeki e-posta yazışmalarına göre davalı tarafından davacıya 338.868,06 TL tutarlı bir iade faturası düzenlenmesi konusunda taraflar arasında görüşmeler yapıldığı anlaşılmakla birlikte dosya kapsamına göre davalı tarafından davacıya takip ve dava tarihine kadar herhangi bir iade faturası düzenlenip gönderilmediği ya da taraflar arasında borç / alacaktan bu tutarda bir indirim yapılacağına dair yazılı herhangi bir anlaşma yapılmadığı,davacı yanın usulüne uygun tutulmuş olan ticari defter kayıt ve belgeleri ile taraflar arasında 31/12/2017 tarihi itibariyle yapılan cari hesap mutabakatına göre davacı yanın iade faturası ve / veya borçtan indirimi herhangi bir şekilde benimsemediği / kabul etmediği anlaşıldığından davacının takip ve dava tarihi itibariyle davalıdan ticari defterlerinde gözüktüğü şekilde 385.475,55 TL alacaklı olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki taraflar arasında en son yapılan mutabakata göre dahi davalı şirketin davacıya 31/12/2017 tarihi itibariyle 696.336,79 TL tutarında borcu bulunmaktadır.Öte yandan takip tarihi itibariyle dahi davalının davacıya dava konusu edilen 385.475,55 TL tutarında borcunun doğduğu davalının cevap dilekçesine göre dahi açıktır.Nitekim davalı vekili bu borcun hiç doğmadığını değil taraflar arasındaki açık hesap ilişkisi çerçevesinde 1.000.000,00 TL’nin nakit ödenmesi şartına bağlı olark 338.868,06 TL miktarın iade faturası kesilmesi nedeniyle alınamayacağı savunmasında bulunmuştur. Davalının, takip tarihi itibariyle dava konusu edilen miktarı talep etmesine engel teşkil edeceğini belirttiği vakıalar ile ilgili davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında davacı aleyhine herhangi bir muhabesel verinin veya kaydın mevcut olmadığı, esasen bu yöne ilişkin davalının davacı aleyhine delil teşkil edebilecek bir belge sunmadığı,davacının bu yöndeki savunmayı açıkça inkar ettiği gibi herhangi bir benimsemesinin dahi mevcut olmadığı yapılan bilirkişi incelemesiyle dahi açıkça tespit edilmiştir.Yine,davalının sunmuş olduğu e-posta yazışmaları dahi içerik olarak davalının savunmasında belirtmiş olduğu vakılar ile ilgili davacı aleyhine delil teşkil edebilecek bir veri veya ikrar niteliğini dahi taşımamaktadır.Bu yöne ilişkin bilirkişi raporuna itibar etmeye engel bir hal olmadığı gibi davalı vekilinin de bu yöne ilişkin kabul edilebilir ve yukarıda varılan sonucu ortadan kaldırmaya elverişli bir itirazı da mevcut değildir.Bu açıdan davacının takip tarihi itibariyle bu davaya konu ettiği miktar kadar alacaklı olduğu ve bu alacağı talep etmesine engel bir durumun ise davalı tarafından ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır.(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2017/386E. 2019/65K.sayılı ilamından hareket edilmiştir.)
Kaldı ki davacı kendi defter ve kayıtlarına göre davalıdan alacaklı gözükmektedir. Ancak davalı tacir olduğundan davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına da dayanmıştır.Davalı şirkete inceleme gün ve saatinde defterlerini hazır etmesi gerektiği konusunda ihtarat yapılmış,davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını sunmamıştır.Esasen davalı vekili 23/01/2020 tarihli duruşmada dahi 11/04/2019 tarihli duruşma tutanağını tebliğ aldığı halde müvekkili nedeniyle ticari defter ve kayıtlarını hazır edemediğini açıklamıştır.
HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari deferlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabibir.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterler HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir.
Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür.”
Somut olayda, davacı tarafın açıkça delil olarak dayanmasına ve mahkememizce de o yönde ara kararı verilip, gereğinin yerine getirilmesine rağmen, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında davalı lehine bir muhasebesel verinin olduğu dahi tespit edilememiştir.Bu durumda HMK. 220. maddesi uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari deferlere ilişkin açıklamasının, yani icra takibinin dayanağının oluşturan fatura konusu mal ve hizmetin teslim edildiğinin davalı defterleri içeriğinden anlaşılacağının ve davacının alacak iddiasına konu miktarın davalı defterinde kayıtlı bulunduğunun kabulü gerekir.Hal böyle olunca,davalının da ihtara rağmen defter ve kayıtlarını sunmadığı,bu durumda HMK m.220/son fıkra uyarınca davalı tarafın ticari defterlerinin uyuşmazlık miktarı konusunda davacı iddiasına uygun olarak düzenlendiği usulen kabul olunmuştur.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davalı olan şirketin savunduğu vakıanın doğru olduğu yönünde üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği,bilakis davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını ihtara rağmen sunmamış olması halinin davalı şirketin defter ve kayıtlarının davacının iddiasına uygun olarak düzenlenmiş olduğu sonucu doğurduğu kabul edilmiştir.
Davalının savunmasını ispat edemediği ve üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği anlaşılmakla birlikte davalı taraf cevap dilekçesinde ayrıca “yemin” deliline dahi dayanmıştır.
Bu nedenle Yargıtay uygulaması da gözetelerek davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğ usulen hatırlatılmıştır.Davalı vekili bu ara karardan dönülmesi yönünde talepte bulunmuş ise de davalının dayandığı vakıalar ve cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmış olması karşısında HMK.m.229 m.232,Yargıtay 11.HD’nin 2016/13114E.sayılı ilamı, Yargıtay 19HD 2016/3495E.sayılı ilamı ve benzer ilamları dikkate alınarak bu yöne ilişkin ara karardan dönülmesine dair talep ret edilmiştir.Esasen davalı vekili 30/01/2020 tarihli duruşmada yapılan hatırlatmaya rağmen yemin teklif etme hakkını kullanmayacağını açık şekilde belirtmiştir.
Hal böyle olunca davalının aleyhine ortaya çıkan delil durumuna rağmen üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği sabit hale gelmiş olup davalının takip tarihi itibariyle bu davaya konu edilen 385.475,55 TL tutarında borçlu olduğu,bu borcu ödemekten kaçınmasını haklı hale getirecek bir durumun varlığının ise ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan davacının haklı olduğu saptanan bu miktarlar yönünden davalının haksız itiraz ettiği sonucuna varılmakla İİK m.67 hükmüne göre bu miktarların %20’si tutarında tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi gerektiği takdir edilmiştir.Buna mukabil davanın kabulü ve ayrıca davacının da kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından ise davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında,davacının davasının kabulüne,… 33.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu 385.475,55TL asıl alacağa yönelik davalının itirazının iptali ile takibin devamına,hükmedilen 385.475,55TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren ve değişen oranlarda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine,hükmedilen 385.475,55TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davanın kabulü karşısında ve davacının kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından davalının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulüne,
2-… 33.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu 385.475,55TL asıl alacağa yönelik davalının itirazının iptali ile takibin devamına,
3-Hükmedilen 385.475,55TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren ve değişen oranlarda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine,
4-Hükmedilen 385.475,55TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davanın kabulü karşısında ve davacının kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından davalının tazminat talebinin reddine,
6-Bu dava sebebiyle 26.331,83-TL karar harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 6.582,96-TL ve … 33.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasında icra takibi nedeniyle alınan 1.928,85 TL’nin mahsubu ile kalan 17.820,02-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davacı vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 35.433,29-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvuru harcı,5,20 TL vekalet harcı,6.582,96-TL peşin harç, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti,85,80TL tebligat-posta gideri olmak üzere toplam7.909,86 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
9-Karar kesinleştiğinde talep halinde gider avansının iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.06/02/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır