Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/818 E. 2019/609 K. 12.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/818 Esas
KARAR NO : 2019/609

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/03/2018
KARAR TARİHİ : 12/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili 30/03/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile … 26. İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip borçlusu … Ltd. Şti ile müşterek müteselsil borçlu ve müteselsil kefilleri davalılar … ile … arasında kredi ilişkisinden doğan 96.213,00-TL toplam alacak tutarının ödenmesi için taraflarınca başlatılan ilamsız takibe davalıların süresi içinde itiraz ettiğini, davalılar ile kredi borçlanma sözleşmesinin 31/12/1997 tarihinde akdedildiğini, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle borçlulara … 14. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, hesabın kat edildiğini, borcun ödenmediğini, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davalı borçluların haksız ve yersiz olarak yaptığı maddi ve hukuki dayanaktan yoksun itirazın iptaline, borçluların takip tutarı üzerinden %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar,usule uygun tebligata rağmen davaya cevap vermedikleri anlaşılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava, banka genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan takibe itirazın iptali davasıdır.
… 26.İcra Dairesinin getirtilerek incelenen … Esas takip dosyasında GKS’ye dayalı olarak davalılar ve dava dışı şirket aleyhine başlatılan takibe davalı borçluların süresinde itiraz etmiş olduğu, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Dava … 5 ATM … Esas dosyasında açılmış, ihtisas mahkemesi sıfatıyla mahkememize verilen görevsizlik kararı üzerine esasa kaydedilmiş olup, yargılama sırasında takip ve dava konusu alacağın …Yönetim AŞ tarafından takip alacaklısı bankadan dava dosya no.su belirtilerek temlik alındığına dair temlik sözleşmesi dosyaya sunulmuştur.
İcra dosyası, taraflar arasında akdedilen GKS, takip alacaklısı banka tarafından 1999 yılında başlatılmış takiplere ilişkin sunulan kayıtlar incelenmiştir. Davalıların 21.01.1998 tarihinde akdedilen sözleşmede müşterek müteselsil borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının olduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nin 598/3. maddesine göre, bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak 10 yıl geçmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar.
Davalı kefillerin sorumluluğuna gidilebilmesi için dava konusu nakdi ve gayrinakdi alacağın dayanağı olan kredi sözleşmesinin en geç 03/07/1998 tarihinde akdedilmiş olduğu, 03/07/2008 tarihi itibariyle bu sözleşmeden kaynaklanan kefalet yükümlülüğünün kendiliğinden sona erdiği kabul edilmelidir.
6101 sayılı TBK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 1. maddesine göre kural olarak, TBK’nin yürürlüğü girdiği tarihten itibaren önceki fiil ve işlemlere bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise uygulanması gerektiği ancak temerrüt, sona erme ve tasfiye konularında TBK’nin uygulanacağı düzenlemesi getirilmiştir.
6101 sayılı kanunun 5. maddesine göre, TBK’nin yürürlüğü girmesinden önce başlamış hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine göre tabi olmaya devam eder, ancak bu sürelerin henüz dolmamış kısmı TBK’de öngürülen süreden uzun ise yürürlüğünden başlayarak TBK’de öngörülen sürenin geçmesiyle hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.
6101 sayılı kanunun 5/2. maddesine göre, TBK ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olupta başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa, hak sahipleri TBK’nin yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar, ancak bu ek süre TBK’de öngörülen süreden daha uzun olamaz.
6101 sayılı kanunun 6. maddesine göre, bu kanunun 5. maddesi uygun düştüğü ölçüde TBK’de öngörülen diğer süreler hakkında da uygulanır.
6101 sayılı kanunun 6.maddesinin gerekçesinde de; “süreye bağlı hak” ile “hak düşürücü süre”lerin farklı kavramlar olduğu, süreye bağlı haktaki sürenin, kanunda bu hakkın varlığını sürdürmesi için öngörülmüş olan bir süre olduğu, “süreye bağlı hak”taki sürenin, ne zamanaşımı süresi ne de hak düşürücü süre olduğu, bu nedenle de Türk Borçlar Kanununda süreye bağlı haklar için öngörülen süreler hakkında 5 inci maddesinin kıyas yoluyla uygulanacağı ve hak sahibinin, bir yıllık ek süreden yararlanabileceği…” vurgulanmıştır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeleri somut olay yönünden değerlendirmek için öncelikle TBK ile ilk kez getirilen 10 yıllık kefalet süre sınırlamasının hukuki niteliğinin saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Konu ile ilgili öğretide ortaya konan görüşlere göz atacak olursak;
“…10 yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmadığı için kesilme ve durma söz konusu olmaz. 10 yıllık sürenin tamamlanması ile birlikte kefilin yükümlülüğü kendiliğinden (yasa gereği ortadan kalkar).. Kefalet süresinin dolduğu yargıç tarafından görevinden ötürü göz önünde tutulur..” (Prof.Dr. C.Yavuz Borçlar Hukuku s.1472 vd)
“… 10 yılın geçmesi ile borç kendiliğinden ortadan kalkar, kefalet için getirilen yasal en yüksek (azami) süreye ilişkin düzenleme başka bir hiçbir hukuk sisteminde bulunmamaktadır. Amaç, kefili belli bir süre geçtikten sonra kefillik bağından kurtarmaktır…” (Nihat Yavuz, Kefalet Sözleşmesi s.3085 )
“… Kefilin sorumlu tutulabileceği 10 yılık süre kefalet sözleşmesinin meydana geldiği andan itibaren işlemeye başlar… 10 yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmadığına göre kesilme ve durma da söz konusu olmaz…” (Doç. Dr. Burak Özen Kefalet Sözleşmesi s. 578 vd)
“… Yeni Borçlar Kanununda sona ermeyle ilgili emredici nitelikte hükümler varsa bunlar -sözleşmede örneğin feragat ile ilgili hüküm olsa da olmasa da – 01/07/2012 tarihinden sonraki sona ermelerde uygulanacaktır… (kefalet sözleşmesinde ) 10 yıllık süre daha önce sona ermiş ise yürürlük yasasının 5. Maddesi göz önünde tutulacaktır… Gerçek kişilerin verdiği kefaleti sona erdiren 10 yılın hak düşürücü süre olarak kabul edilip edilmemesi 5. Maddenin uygulanması bakımından farklı sonuçlar verecektir…Hak düşürücü süre olarak kabul edilirse 01/07/2012 tarihinden önce 10 yılı dolduran kefaletlerde alacaklı 5. Maddenin tanıdığı 1 yıllık ek süreden yararlanacak ve 01/07/2013 tarihine kadar kefili dava edebilecektir…(Prof. Dr. Seza Reisoğlu-TBK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun Bankacılık İşlemleri Açısından Değerlendirilmesi- İstanbul, 15/06/2012-Türkiye Bankalar Birliği Yayını)
“….6101 sayılı TBKYUŞHK’un 5/2. Maddesine göre TBK ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa, hak sahipleri TBK’nin yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanır. Aynı kanunun 6. maddesine göre bu kanunun 5. Maddesi uygun düştüğü ölçüde TBK’de öngörülen diğer süreler hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.(…) Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde 01.07.2012’den önce kurulmuş bulunan gerçek kişilerin kefil olduğu kefalet sözleşmeleri derhal 10 yıllık süreye tabi olur(…) bu tarihten önce 10 yıllık süre dolmuşsa(…) alacaklı 01.07.2013 tarihine kadar kefili takip edebilecektir.Bu tarihte ise kefalet sözleşmesi hükümden düşer….”(Y.Doç.Dr.Serkan Ayan-Kefalet Sözleşmesinde Kefilin Sorumluluğu)
Davaya konu somut olayda, yukarıda ifade edildiği gibi kefaletin oluştuğu tarih 03/07/1998 ‘dir. Başka bir ifade ile TBK’nın 598. maddesindeki 10 yıllık süre, TBK’nın yürürlüğü girmesinden önce dolmuştur.
Yasanın düzenleniş şekli ve öğretideki görüşler dikkate alındığında, 10 yıllık sürenin zamanaşımı süresi olmadığı, 10 yıllık sürenin geçmesi ile kefaletin kendiliğinden ortadan kalktığı kabul edilmelidir
Bu sürenin hak düşürücü süre mi yoksa kefaletten kaynaklanan talep hakkının, süreye bağlı bir hak mı olduğu hususu tartışmalı ise de her iki halde de sonucun değişmeyeceği, zira kefaletteki 10 yıllık sürenin, hak düşürücü süre olduğu kabul edildiğinde 6101 sayılı kanunun 5. maddesinin doğrudan, süreye bağlı hak olduğunun kabulü halinde ise aynı kanunun 6. maddesi yollamasıyla dolaylı olarak uygulanması gerektiği açıktır.
TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce 10 yıllık sürenin geçmesi sebebiyle kefaletin TBK’nin 598/3. maddesi gereğince kendiliğinden ortadan kalktığı, 6101 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince ek sürenin de 01/07/2013 tarihi itibariyle dolduğu, iş bu itirazın iptali davasına dayanak takibin 01/07/2013 tarihinden sonra başlatıldığı anlaşılmakla, davalı kefiller hakkındaki davanın hak düşürücü süre yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi13. Hukuk Dairesi’nin 2018/566 E-2019/331 K sayılı kararı da aynı yöndedir.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davacı taraf harçtan muaf olduğundan harç alınması hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.12/07/2019

Katip Hakim
¸

¸