Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/796 E. 2019/93 K. 11.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/723 Esas
KARAR NO : 2019/92

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/08/2018
KARAR TARİHİ : 11/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından http://….com.tr internet haber sitesinde yapılan haber yayını yoluyla, müvekkiline hisse devri henüz yapılmış olan … mağazaları hakkında gerçeğe aykırı bilgiler verildiğini, kamuoyunda yanlış algı yaratılmaya ve böylelikle müvekkilinin ticari itibarı ve dolayısı ile satışları zedelenmeye, olumsuz etkilenmeye çalışıldığını, söz konusu yayında müvekkili hakkında “…”,”…” şeklinde yalan ifadeler bulunduğunu ve bu ifadelerin müvekkilinin ticari itibarını ağır surette zedelediğini, davalı tarafın kasten kamuoyunu yanıltarak yalan ve yanlış söylemlerle kamuoyunda müvekkili aleyhine bir intiba ve sansasyon yaratmayı amaçladığını, davaya konu yayın sebebi ile 50.000,00-TL manevi tazminatın, yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, dava konusu ifadelerin hukuka aykırılığının tespiti ve masrafı davalıdan alınmak suretiyle kararın …. Gazetesi’nde ve tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafından süresinde davaya cevap verilmemiştir.
Davalı vekili tarafından yasal cevap süresinden sonra verilen beyan dilekçesinde özetle; Davaya konu haberin … mağazalarının … ‘na satışının ardından bazı kitapların satışının durdurulmasına ilişkin olarak yapıldığını, içerikte habere konu olayla ilgili kişilerin bildirimlerine, twitter paylaşımlarına ve yorumlarına yer verildiğini, manevi tazminat talebi için kişilik haklarına hukuka aykırı ağır bir saldırının olması, bu saldırının kusura dayanması, saldırı sonucu manevi bir zararın doğması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması gerektiğini, fakat dava konusu haber ve paylaşımlarda davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde herhangi bir yan bulunmayıp ilgili haber ve paylaşımların ifade ve basın özgürlüğü kapsamında yapıldığını, haberde belirtilen beyanlarda kişilik haklarına saldırı amacı ve kastıyla herhangi bir cümle ve açıklama olmadığını, ilgili metinlerin kamuoyunu bilgilendirme amacına hizmet ettiğini ve eleştiri sınırları içerisinde olduğunu, görünür gerçeğe uygun olduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu beyanla haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, basın yoluyla işlenen kişilik haklarına saldırı mahiyetinde haksız fiil iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnternet üzerinden yapılan sorgulamada haber içeriği davacı tarafından bildirilen internet haber sitesinde halen bulunmakta ve yayıncısının davalı olduğu davalı vekilince de kabul edilmektedir.
Anılan internet haberinin incelenmesinde, sosyal medya üzerinden yapılan bir kısım paylaşımların aynen alıntılanmak suretiyle, kaynağı da gösterilerek ve kişisel yorum eklenmeden “…” ibaresi kullanılarak haberleştirildiği, haber başlığında “…’da sansür başladı” başlığı kullanılmış olması yayıncının yorumu şeklinde değerlendirilebilir ise de, bu yorumun bir kısım yayınevi ve yazarların sosyal medya paylaşımlarına dayandığı, bu yönüyle görünür gerçeğe uygun olduğu, tüzel kişilerin de kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat talep edebileceği kabul edilse de basın özgürlüğü sınırları çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında; dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yayının güncel olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde sayılabilecek ağır ifadelere yer verilmediği, haberin veriliş biçimi ve bütünlüğü çerçevesinde, sosyal medyadaki üçüncü kişi paylaşımları alıntı yapılarak yapılan haberin görünürdeki gerçekliğe uygun olduğu, basının haber verme hakkı ve eleştiri sınırları içerisinde haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve Yasal Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3 maddesi uyarınca taktir olunan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
5-Alınması gerekli 44,40-TL karar harcının peşin alınan 853,88-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 809,48-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.11/02/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır